» Atalar dini


"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Hakkı Yılmaz Meali
Şüphesiz onlar, atalarını sapık kimseler olarak buldular. (37:69)
Şimdi de kendileri onların izleri üzerinde koşturuyorlar. (37:70)
Ve andolsun ki onlardan öncekilerin çoğu sapıktı. (37:71)
Andolsun Biz onların içlerinde uyarıcılar da gönderdik. (37:72)
(73,74) Şimdi bir bak, Allah'ın arıtılmış kulları dışındaki o uyarılanların sonu nasıl oldu? (37:73)
Ve andolsun ki Nûh, Bize seslenip dua etmişti. –İşte Biz ne güzel cevap verenleriz!– (37:75)
Biz de o'nu ve ailesini, yakınlarını, inananlarını o büyük sıkıntıdan kurtardık. (37:76)
Ve o'nun neslini baki kalanların ta kendisi yaptık. (37:77)
Ve Biz sonradan gelenler içinde on'un hakkında devamlı kalacak [hayırla anılacak, örnek alınacak] bir söz bıraktık. –(37:78)
Âlemler içinde Nûh'a selâm olsun!– (37:79)
Şüphesiz Biz, iyilik yapanlara işte böyle karşılık veririz. (37:80)
Şüphesiz Nûh, Bizim mü’min kullarımızdandı. (37:81)
Sonra diğerlerini suda boğduk. *** (37:82)
Hiç kuşkusuz İbrâhîm de Nûh'un grubundandı. (37:83)
Hani o Rabbine selim bir kalple gelmişti. (37:84)
(88-89) Çünkü İbrâhîm, yıldızlara öyle bir bakış baktı ki! Sonra da ‘Şüphesiz ben sancılıyım/fikir sancısı çekiyorum’ dedi. (37:88)
(85-87) Hani o, babasına ve toplumuna: “Siz neye kulluk ediyorsunuz? Allah'ın astlarından birtakım uydurma ilâhları mı istiyorsunuz? Peki, âlemlerin Rabbi hakkında kanaatiniz nedir?” demişti. (37:85)
Bunun üzerine babası ve toplumu, İbrâhîm'den arkalarını dönerek geri durdular/o'nunla ilişkiyi kestiler. (37:90)
(91,92) Sonra da o, onların ilâhlarına sokulup “Yemez misiniz/ nasiplenmez misiniz? Neyiniz var ki, konuşmuyorsunuz?” dedi. (37:91)
Hemen sağ eliyle/ yemini nedeniyle bir vuruşla sokuldu. (37:93)
Bir süre sonra, İbrâhîm'in halkı koşarak İbrâhîm'le yüz yüze geldiler. (37:94)
(95,96) İbrâhîm: ‘Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysaki sizi ve yaptığınız şeyleri Allah oluşturmuştur’ dedi. (37:95)
Onlar: “Şunun için bir duvar yapın/ ambargo uygulayın da bunu çılgınca yanan ateşin/aşırı sıkıntının içine atın!” dediler. (37:97)
Onlar, İbrâhîm'e tuzak kurmak istediler de Biz onları aşağılıklar kılıverdik. (37:98)
(99,100) Ve İbrâhîm: ‘Kuşkusuz ben Rabbime gideceğim, O, bana yol gösterecek: Rabbim! Bana sâlihlerden birini lütfet!’ demişti. (37:99)
Bunun üzerine Biz, İbrâhîm'e yumuşak huylu bir delikanlıyı müjdeledik. (37:101)
"Sonra ne zaman ki o müjdelenen çocuk kendisiyle birlikte koşacak duruma/o'nunla birlikte iş tutacak çağa geldi, o zaman İbrâhîm: “Oğulcuğum! Şüphesiz ben, bu, uyunan; sakin, ilgisiz, duyarsız; yerde, şüphesiz kendimi, seni perişan, mağdur ediyor görüyorum. Bak bakalım sen ne düşünürsün?” dedi. Oğlu: “Babacığım! Sen emrolunacağın şeyleri yap! İnşallah beni, sen yokken başıma gelecek tüm sıkıntılara, mağduriyetlere sabredenlerden bulacaksın” dedi. "(37:102)
(103-105) Sonra ne zaman ki ikisi de İslâmlaştılar ve İbrâhîm, o'nu alnı üzere yatırdı [yüzüstü bıraktı, mağdur etti] ve Biz o'na, “Ey İbrâhîm! Sen o görüşünü kesinlikle onayladın” diye seslendik… –Şüphesiz Biz, iyilik-güzellik üretenleri işte o'nun gibi karşılıklandırırız/ödüllendiririz.– (37:103)
Şüphesiz oğulu yüzüstü bırakma işi, kesinlikle apaçık yıpratarak sınamadır. (37:106)
Ve Biz İbrâhîm'e, perişan, mağdur edeceği çok büyük bu şey karşılığında/sebebiyle bedel/bahşiş verdik. (37:107)
Ve sonradan gelenler içinde o'nun hakkında devamlı kalacak [hayırla anılacak, örnek alınacak] bir söz bıraktık. (37:108)
Selâm olsun İbrâhîm'e! (37:109)
İşte Biz iyilik-güzellik üretenleri o'nun gibi ödüllendiririz. (37:110)
Şüphesiz o, Bizim inanan kullarımızdandır. (37:111)
Ve Biz o'na sâlihlerden bir peygamber olarak İshâk'ı müjdeledik. (37:112)
İbrâhîm'e ve İshâk'a bereketler verdik. Her ikisinin neslinden de iyilik-güzellik üreten ile açıkça kendi nefsine haksızlık eden vardır. *** (37:113)
(114,115) Ve andolsun ki Biz, Mûsâ ile Hârûn'a da nimetler verdik. Ve o ikisini ve toplumlarını o büyük sıkıntıdan kurtardık. (37:114)
Ve Biz, onlara yardım ettik de onlar galip gelenlerin ta kendileri oldular. (37:116)
Ve Biz, kendilerine o apaçık gösteren Kitab'ı verdik. (37:117)
Ve kendilerini dosdoğru yola kılavuzladık. (37:118)
Ve sonrakiler içinde o ikisine bıraktık. (37:119)
Selâm olsun, Mûsâ ve Hârûn'a! (37:120)
Şüphesiz Biz, iyilik-güzellik üretenleri böyle ödüllendiririz. (37:121)
Şüphesiz o ikisi Bizim mü’min kullarımızdandır. *** (37:122)
Şüphesiz İlyâs da kesinlikle gönderilen elçilerdendir. (37:123)
(124-127) Hani o, toplumuna: “Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Oluşturucuların en güzeli, sizin Rabbiniz ve daha önceki atalarınızın Rabbi Allah'ı bırakıp da Baal'e mi yalvarıyorsunuz?” demişti de, onlar o'nu yalanlamışlardı. Bu yüzden onlar kesinlikle hazır bulundurulacaklardır. (37:124)
Ancak Allah'ın arıtılmış kulları müstesna. (37:128)
Ve sonradan gelenler içinde o'nun hakkında devamlı kalacak [hayırla anılacak, örnek alınacak] bir söz bıraktık. –(37:129)
Selâm olsun tüm İlyâs gibi olanlara!– (37:130)
Şüphesiz o, Bizim mü’min kullarımızdandır. *** (37:132)
Şüphesiz Lût da gönderilen elçilerdendir. (37:133)
(134-136) Hani Biz, o'nu ve geride kalıp batanlar içinde kalan bahtsız kadın hariç ehlinin tamamını kurtarmıştık. Sonra diğerlerini değişime/yıkıma uğratmıştık. (37:134)
(137,138) Ve siz elbette sabahleyin ve geceleyin onların üzerine uğrayıp duruyorsunuz. Hâlâ akletmiyor musunuz? *** (37:137)
Elbette Yûnus da gönderilen elçilerdendir. (37:139)
Hani o, dolu bir gemiye doğru kaçak bir köle gibi kaçmıştı. (37:140)
Sonra o, ok ile kura çekişti, sonra da kanıtı iptal edilenlerden/tezi çürütülenlerden oldu. (37:141)
Sonra o'nu “açgözlülük-bunalım” yutmuştu. O ise pişman olmuştu. (37:142)
(143,144) Sonra eğer, şüphesiz o, Allah'ı noksan sıfatlardan arındıranlardan olmasaydı, kesinlikle diriltilecekleri güne kadar bunalımın içinde kalacaktı. (37:143)
Sonra Biz, o fikir sancısı çekerken o'nu sahile attık, o'nu bunalımdan kurtardık. (37:145)
Onun üzerine geniş yapraklılardan bir ağaç bitirdik. (37:146)
Ve o'nu, önce yüzbin sonra da daha çok kişiye elçi olarak gönderdik. (37:147)
Sonunda inandılar, bunun üzerine Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık. (37:148)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{Konu-Meali.php}