Kırık Meal (Arapça) Meali |
|
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | النَّبِيُّ: peygamber | لِمَ: niçin? | تُحَرِّمُ: haram kılıyorsun | مَا: şeyi | أَحَلَّ: helal kıldığı | اللَّهُ: Allah'ın | لَكَ: sana | تَبْتَغِي: isteyerek | مَرْضَاتَ: hatırını | أَزْوَاجِكَ: eşlerinin | وَاللَّهُ: Allah | غَفُورٌ: bağışlayadır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (66:1) | |
|قَدْ: andolsun | فَرَضَ: meşru' kılmıştır | اللَّهُ: Allah | لَكُمْ: size | تَحِلَّةَ: çözmeyi | أَيْمَانِكُمْ: yeminlerinizi | وَاللَّهُ: ve Allah | مَوْلَاكُمْ: sizin sahibinizdir | وَهُوَ: ve O | الْعَلِيمُ: bilendir | الْحَكِيمُ: hüküm ve hikmet sahibidir | (66:2) | |
|وَإِذْ: ve hani | أَسَرَّ: gizlice söylemişti | النَّبِيُّ: peygamber | إِلَىٰ: | بَعْضِ: birine | أَزْوَاجِهِ: eşlerinden | حَدِيثًا: bir söz | فَلَمَّا: ne zaman ki | نَبَّأَتْ: (eşi) haber verdi | بِهِ: onu (sözü) | وَأَظْهَرَهُ: ve onu muttali kıldı | اللَّهُ: Allah | عَلَيْهِ: ona (peypambere) | عَرَّفَ: bildirmişti | بَعْضَهُ: onun bir kısmını | وَأَعْرَضَ: ve vazgeçmişti | عَنْ: -ndan da | بَعْضٍ: bir kısmı- | فَلَمَّا: ne zaman ki | نَبَّأَهَا: eşine haber verince | بِهِ: bunu | قَالَتْ: (eşi) dedi | مَنْ: kim? | أَنْبَأَكَ: sana söyledi | هَٰذَا: bunu | قَالَ: dedi ki | نَبَّأَنِيَ: bana söyledi | الْعَلِيمُ: bilen | الْخَبِيرُ: haber alan | (66:3) | |
|إِنْ: eğer | تَتُوبَا: ikiniz tevbe ederseniz | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'a | فَقَدْ: dolayı | صَغَتْ: sapmış olmasından | قُلُوبُكُمَا: kalblerinizin | وَإِنْ: ve eğer | تَظَاهَرَا: birbirinize arka olursanız | عَلَيْهِ: ona karşı | فَإِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah'tır | هُوَ: O | مَوْلَاهُ: onun koruyucusu | وَجِبْرِيلُ: ve Cibril'dir | وَصَالِحُ: ve iyileridir | الْمُؤْمِنِينَ: mü'minlerin | وَالْمَلَائِكَةُ: ve melekler | بَعْدَ: sonra | ذَٰلِكَ: bundan | ظَهِيرٌ: ona arkadır | (66:4) | |
|عَسَىٰ: belki de | رَبُّهُ: onun Rabbi | إِنْ: eğer | طَلَّقَكُنَّ: o sizi boşarsa | أَنْ: | يُبْدِلَهُ: onu değiştirir | أَزْوَاجًا: eşlerle | خَيْرًا: daha hayırlı | مِنْكُنَّ: sizden | مُسْلِمَاتٍ: (kendisini Allah'a) teslim eden | مُؤْمِنَاتٍ: inanan | قَانِتَاتٍ: gönülden ita'at eden | تَائِبَاتٍ: tevbe eden | عَابِدَاتٍ: ibadet eden | سَائِحَاتٍ: seyahat eden | ثَيِّبَاتٍ: dul | وَأَبْكَارًا: ve bakire | (66:5) | |
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | قُوا: koruyun | أَنْفُسَكُمْ: kendinizi | وَأَهْلِيكُمْ: ve ailenizi | نَارًا: bir ateşten | وَقُودُهَا: onun yakıtı ise | النَّاسُ: insanlardır | وَالْحِجَارَةُ: ve taşlardır | عَلَيْهَا: onun başında | مَلَائِكَةٌ: melekler vardır | غِلَاظٌ: gayet katı | شِدَادٌ: şiddetli | لَا: | يَعْصُونَ: karşı gelmeyen | اللَّهَ: Allah'ın | مَا: şeye | أَمَرَهُمْ: kendilerine buyurduğu | وَيَفْعَلُونَ: ve yapan | مَا: şeyi | يُؤْمَرُونَ: emredildikleri | (66:6) | |
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | لَا: | تَعْتَذِرُوا: özür dilemeyin | الْيَوْمَ: bugün | إِنَّمَا: çünkü ancak | تُجْزَوْنَ: siz cezalandırılıyorsunuz | مَا: şeylerle | كُنْتُمْ: olduğunuz | تَعْمَلُونَ: yapıyor(lar) | (66:7) | |
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | تُوبُوا: tevbe edin | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'a | تَوْبَةً: tevbe ile | نَصُوحًا: yürekten | عَسَىٰ: umulur ki | رَبُّكُمْ: Rabbiniz | أَنْ: | يُكَفِّرَ: örter | عَنْكُمْ: sizden | سَيِّئَاتِكُمْ: kötülüklerinizi | وَيُدْخِلَكُمْ: sizi sokar | جَنَّاتٍ: cennetlere | تَجْرِي: akan | مِنْ: | تَحْتِهَا: altlarından | الْأَنْهَارُ: ırmaklar | يَوْمَ: günde | لَا: | يُخْزِي: utandırmayacağı | اللَّهُ: Allah'ın | النَّبِيَّ: peygamberi | وَالَّذِينَ: ve olanları | امَنُوا: inanmış | مَعَهُ: onunla beraber | نُورُهُمْ: onların nuru | يَسْعَىٰ: koşar | بَيْنَ: önleriden | أَيْدِيهِمْ: önleriden | وَبِأَيْمَانِهِمْ: ve sağ yanlarından | يَقُولُونَ: derler ki | رَبَّنَا: Rabbimiz | أَتْمِمْ: tamamla | لَنَا: bize | نُورَنَا: nurumuzu | وَاغْفِرْ: ve bağışla | لَنَا: bizi | إِنَّكَ: doğrusu senin | عَلَىٰ: üzerine | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şey | قَدِيرٌ: gücün yeter | (66:8) | |
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | النَّبِيُّ: Peygamber | جَاهِدِ: cihad et | الْكُفَّارَ: kafirlerle | وَالْمُنَافِقِينَ: ve münafıklarla | وَاغْلُظْ: ve katı davran | عَلَيْهِمْ: onlara karşı | وَمَأْوَاهُمْ: onların varacağı yer | جَهَنَّمُ: cehennemdir | وَبِئْسَ: ne kötü | الْمَصِيرُ: varılacak yerdir | (66:9) | |
|ضَرَبَ: anlattı | اللَّهُ: Allah | مَثَلًا: misal ile | لِلَّذِينَ: kimseler için | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | امْرَأَتَ: karısını | نُوحٍ: Nuh'un | وَامْرَأَتَ: ve karısını | لُوطٍ: Lut'un | كَانَتَا: bu ikisi idiler | تَحْتَ: (nikahı) altında | عَبْدَيْنِ: iki kulun | مِنْ: -dan | عِبَادِنَا: kullarımız- | صَالِحَيْنِ: salih | فَخَانَتَاهُمَا: fakat ihanet ettiler | فَلَمْ: | يُغْنِيَا: (kocaları) savamadı | عَنْهُمَا: onlardan | مِنَ: -tan | اللَّهِ: Allah- | شَيْئًا: (hiçbir) şeyi | وَقِيلَ: ve denildi | ادْخُلَا: haydi girin | النَّارَ: ateşe | مَعَ: beraber | الدَّاخِلِينَ: girenlerle | (66:10) | |
|وَضَرَبَ: ve anlattı | اللَّهُ: Allah | مَثَلًا: misal ile | لِلَّذِينَ: hakkında | امَنُوا: inananlar | امْرَأَتَ: karısını | فِرْعَوْنَ: Fir'avn'ın | إِذْ: hani | قَالَتْ: demişti | رَبِّ: Rabbim | ابْنِ: yap | لِي: bana | عِنْدَكَ: katında | بَيْتًا: yapı | فِي: içinde | الْجَنَّةِ: cennetin | وَنَجِّنِي: ve beni kurtar | مِنْ: -dan | فِرْعَوْنَ: Fir'avn- | وَعَمَلِهِ: ve onun (kötü) işinden | وَنَجِّنِي: ve beni kurtar | مِنَ: -ndan | الْقَوْمِ: topluluğu- | الظَّالِمِينَ: zalimler | (66:11) | |
|وَمَرْيَمَ: ve Meryem'i | ابْنَتَ: kızı | عِمْرَانَ: İmran'ın | الَّتِي: O | أَحْصَنَتْ: korumuştu | فَرْجَهَا: ırzını | فَنَفَخْنَا: biz de üflemiştik | فِيهِ: ona | مِنْ: -dan | رُوحِنَا: ruhumuz- | وَصَدَّقَتْ: ve doğrulamıştı | بِكَلِمَاتِ: kelimelerini | رَبِّهَا: Rabbinin | وَكُتُبِهِ: ve Kitaplarını | وَكَانَتْ: ve olmuştu | مِنَ: -den | الْقَانِتِينَ: gönülden ita'at edenler- | (66:12) | |