Hasan Basri Çantay Meali |
|
(Hakıykat kâfirlerin dediği gibi değildir). Şu beldeye yemîn ederim. (90:1) | |
Sen bu beldeye halâl iken. (90:2) | |
Babaya da, doğana da (yemîn ederim), (90:3) | |
ki biz insanı, andolsun, meşakkat içinde yaratdık. (90:4) | |
O, kendisine kimsenin mutlakaa güc yetiremeyeceğini mi sanıyor? (90:5) | |
Der ki: «Yığın yığın mal telef etdim». (90:6) | |
O, kendisini hiçbir (kişi) nin görmediğini mi sanıyor? (90:7) | |
Biz. ona vermedik mi: (Görecek) iki göz, (90:8) | |
(kalbine tercüman olacak) bir dil, (boş boğazlığına mâni' olacak) iki dudak? (90:9) | |
Biz ona iki de yol gösterdik. (90:10) | |
Fakat o, sarp yokuşa saldıramadı. (90:11) | |
Bu sarp yokuşun ne olduğunu sana hangi şey bildirdi? (90:12) | |
(O) kul azad etmekdir, (90:13) | |
yahud (salgın) bir açlık gününde yemek yedirmekdir, (90:14) | |
yakınlığı olan bir yetime, (90:15) | |
yahud toprakda sürünen bir yoksula. (90:16) | |
Sonra da (o sarp yokuşu aşıb geçerken) îman edenlerden, birbirlerine sabr (-u sebat) ı tavsiye, (halka) merhameti tavsiye edenlerden olmakdır. (90:17) | |
İşte bunlar sağcılardır. (90:18) | |
Âyetlerimize küfredenler ise solcuların tâ kendileridir. (90:19) | |
Ki (onların cezası) üzerlerine kapıları sımsıkı kapatılmış bir ateşdir. (90:20) | |