» 47 / Muhammed  Suresi:

Kuran Sırası: 47
İniş Sırası: 95
Muhammed Suresi = Muhammed Suresi
ikinci ayetinde Hz. Muhammed’in ismi anildigindan bu adi almistir.

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"

Kırık Meal (Arapça) Meali
|الَّذِينَ: kimselerin | كَفَرُوا: inkar eden(lerin) | وَصَدُّوا: ve engel olanların | عَنْ: -dan | سَبِيلِ: (Allah) yolu- | اللَّهِ: Allah | أَضَلَّ: boşa çıkarmıştır | أَعْمَالَهُمْ: işlerini | (47:1)
|وَالَّذِينَ: ve kimselerin | امَنُوا: inanan(ların) | وَعَمِلُوا: ve yapanların | الصَّالِحَاتِ: iyi işler | وَامَنُوا: ve inananların | بِمَا: | نُزِّلَ: indirilene | عَلَىٰ: | مُحَمَّدٍ: Muhammed'e | وَهُوَ: ki o | الْحَقُّ: gerçektir | مِنْ: tarafından | رَبِّهِمْ: Rableri | كَفَّرَ: örtmüştür | عَنْهُمْ: onlardan | سَيِّئَاتِهِمْ: günahlarını | وَأَصْلَحَ: ve düzeltmiştir | بَالَهُمْ: hallerini | (47:2)
|ذَٰلِكَ: bu böyledir | بِأَنَّ: çünkü | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | اتَّبَعُوا: uymuşlardır | الْبَاطِلَ: batıla | وَأَنَّ: ve şüphesiz | الَّذِينَ: ki | امَنُوا: inananlar ise | اتَّبَعُوا: uymuşlardır | الْحَقَّ: hakka | مِنْ: gelen | رَبِّهِمْ: Rablerinden | كَذَٰلِكَ: işte böyle | يَضْرِبُ: anlatır | اللَّهُ: Allah | لِلنَّاسِ: insanlara | أَمْثَالَهُمْ: onların durumlarını | (47:3)
|فَإِذَا: zaman | لَقِيتُمُ: karşılaştığınız | الَّذِينَ: kimselerle | كَفَرُوا: inkar eden(lerle) | فَضَرْبَ: vurun | الرِّقَابِ: boyunlarını | حَتَّىٰ: nihayet | إِذَا: zaman | أَثْخَنْتُمُوهُمْ: onları iyice vurup sindirdiğiniz | فَشُدُّوا: sıkıca bağlayın | الْوَثَاقَ: bağı | فَإِمَّا: ister | مَنًّا: iyilikle (bırakırsınız) | بَعْدُ: ondan sonra | وَإِمَّا: veya | فِدَاءً: fidye alırsınız | حَتَّىٰ: kadar | تَضَعَ: bırakıncaya | الْحَرْبُ: harb | أَوْزَارَهَا: ağırlıklarını | ذَٰلِكَ: işte | وَلَوْ: şayet | يَشَاءُ: dileseydi | اللَّهُ: Allah | لَانْتَصَرَ: öc alırdı | مِنْهُمْ: onlardan | وَلَٰكِنْ: fakat | لِيَبْلُوَ: denemek için | بَعْضَكُمْ: bir kısmınızı | بِبَعْضٍ: diğeriyle | وَالَّذِينَ: kimselerin | قُتِلُوا: öldürülen(lerin) | فِي: | سَبِيلِ: (Allah) yolunda | اللَّهِ: Allah | فَلَنْ: asla | يُضِلَّ: zayi etmeyecektir | أَعْمَالَهُمْ: yaptıkları işleri | (47:4)
|سَيَهْدِيهِمْ: onları doğru yola iletecektir | وَيُصْلِحُ: ve düzeltecektir | بَالَهُمْ: durumlarını | (47:5)
|وَيُدْخِلُهُمُ: onları sokacaktır | الْجَنَّةَ: cennete | عَرَّفَهَا: tanımladığı | لَهُمْ: kendilerine | (47:6)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | إِنْ: eğer | تَنْصُرُوا: siz yardım ederseniz | اللَّهَ: Allah(ın dinin)e | يَنْصُرْكُمْ: (O da) size yardım eder | وَيُثَبِّتْ: ve sağlam tutar | أَقْدَامَكُمْ: ayaklarınızı | (47:7)
|وَالَّذِينَ: kimselere ise | كَفَرُوا: inkar eden(lere) | فَتَعْسًا: yıkım | لَهُمْ: onlara olsun | وَأَضَلَّ: ve boşa çıkarmıştır | أَعْمَالَهُمْ: onların işlerini | (47:8)
|ذَٰلِكَ: böyledir | بِأَنَّهُمْ: çünkü onlar | كَرِهُوا: hoşlanmamışlardır | مَا: | أَنْزَلَ: indirdiğinden | اللَّهُ: Allah'ın | فَأَحْبَطَ: (Allah da) heder etmiştir | أَعْمَالَهُمْ: onların amellerini | (47:9)
|أَفَلَمْ: | يَسِيرُوا: gezip dolaşmadılar mı? | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | فَيَنْظُرُوا: görsünler | كَيْفَ: nasıl | كَانَ: olduğunu | عَاقِبَةُ: sonunun | الَّذِينَ: kimselerin | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: kendilerinden önceki | دَمَّرَ: yıkıp başlarına geçirmiştir | اللَّهُ: Allah | عَلَيْهِمْ: onları | وَلِلْكَافِرِينَ: kafirlere de vardır | أَمْثَالُهَا: onun benzeri sonuçlar | (47:10)
|ذَٰلِكَ: bu böyledir | بِأَنَّ: çünkü | اللَّهَ: Allah | مَوْلَى: koruyucusudur | الَّذِينَ: kimselerin | امَنُوا: inanan(ların) | وَأَنَّ: ve şüphesiz | الْكَافِرِينَ: kafirlerin ise | لَا: yoktur | مَوْلَىٰ: koruyucuları | لَهُمْ: onların | (47:11)
|إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | يُدْخِلُ: sokar | الَّذِينَ: kimseleri | امَنُوا: inanan(ları) | وَعَمِلُوا: ve yapanları | الصَّالِحَاتِ: iyi işler | جَنَّاتٍ: cennetlere | تَجْرِي: akan | مِنْ: | تَحْتِهَا: altlarından | الْأَنْهَارُ: ırmaklar | وَالَّذِينَ: kimseler ise | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | يَتَمَتَّعُونَ: (dünyada) biraz yaşarlar | وَيَأْكُلُونَ: ve yerler | كَمَا: gibi | تَأْكُلُ: yediği | الْأَنْعَامُ: hayvanların | وَالنَّارُ: ve ateştir | مَثْوًى: yerleri | لَهُمْ: onların | (47:12)
|وَكَأَيِّنْ: nicesini | مِنْ: -den | قَرْيَةٍ: kent(ler)- | هِيَ: (öyle ki) | أَشَدُّ: daha şiddetliydi | قُوَّةً: kuvvet bakımından | مِنْ: -den | قَرْيَتِكَ: senin kentin- | الَّتِي: | أَخْرَجَتْكَ: seni çıkardıkları | أَهْلَكْنَاهُمْ: biz yok ettik | فَلَا: ve olmadı | نَاصِرَ: yardım eden | لَهُمْ: onlara | (47:13)
|أَفَمَنْ: kimse olur mu? | كَانَ: olan | عَلَىٰ: üzerinde | بَيِّنَةٍ: bir delil | مِنْ: -nden | رَبِّهِ: Rabbi- | كَمَنْ: kimseler gibi | زُيِّنَ: süslendirilen | لَهُ: kendilerine | سُوءُ: kötü | عَمَلِهِ: işi | وَاتَّبَعُوا: ve uyan | أَهْوَاءَهُمْ: keyiflerine | (47:14)
|مَثَلُ: durumu (şudur) | الْجَنَّةِ: cennetin | الَّتِي: | وُعِدَ: söz verilen | الْمُتَّقُونَ: muttakilere | فِيهَا: içinde vardır | أَنْهَارٌ: ırmakları | مِنْ: -dan | مَاءٍ: su- | غَيْرِ: olmayan | اسِنٍ: bozulma | وَأَنْهَارٌ: ve ırmakları | مِنْ: -ten | لَبَنٍ: süt- | لَمْ: | يَتَغَيَّرْ: değişmeyen | طَعْمُهُ: tadı | وَأَنْهَارٌ: ve ırmakları | مِنْ: -tan | خَمْرٍ: şarap- | لَذَّةٍ: lezzet veren | لِلشَّارِبِينَ: içenlere | وَأَنْهَارٌ: ve ırmakları | مِنْ: -dan | عَسَلٍ: bal- | مُصَفًّى: süzme | وَلَهُمْ: ve Onların | فِيهَا: orada | مِنْ: -ten | كُلِّ: her çeşit- | الثَّمَرَاتِ: meyvalar | وَمَغْفِرَةٌ: ve bağışlama (vardır) | مِنْ: -nden | رَبِّهِمْ: Rableri- | كَمَنْ: kimseler gibi olur mu? | هُوَ: o | خَالِدٌ: ebedi kalan | فِي: | النَّارِ: ateşte | وَسُقُوا: ve içirildiği | مَاءً: suyun | حَمِيمًا: sıcak | فَقَطَّعَ: parça parça kesen | أَمْعَاءَهُمْ: barsaklarını | (47:15)
|وَمِنْهُمْ: ve onlardan | مَنْ: kimisi | يَسْتَمِعُ: seni dinler | إِلَيْكَ: gelip | حَتَّىٰ: nihayet | إِذَا: zaman | خَرَجُوا: çıktıkları | مِنْ: -dan | عِنْدِكَ: senin yanın- | قَالُوا: derler | لِلَّذِينَ: olanlara | أُوتُوا: verilmiş | الْعِلْمَ: bilgi | مَاذَا: ne? | قَالَ: söyledi | انِفًا: az önce | أُولَٰئِكَ: onlar | الَّذِينَ: kimselerdir | طَبَعَ: mühürlediği | اللَّهُ: Allah'ın | عَلَىٰ: üzerini | قُلُوبِهِمْ: kalbleri | وَاتَّبَعُوا: ve ardına düşmüş | أَهْوَاءَهُمْ: keyiflerinin | (47:16)
|وَالَّذِينَ: kimselere gelince | اهْتَدَوْا: hidayet bulan(lara) | زَادَهُمْ: onların artırmıştır | هُدًى: hidayetlerini | وَاتَاهُمْ: ve onlara vermiştir | تَقْوَاهُمْ: korunmalarını | (47:17)
|فَهَلْ: -mı? | يَنْظُرُونَ: bekliyorlar- | إِلَّا: yalnızca | السَّاعَةَ: sa'atin | أَنْ: | تَأْتِيَهُمْ: kendilerine gelmesini | بَغْتَةً: ansızın | فَقَدْ: işte | جَاءَ: geldi | أَشْرَاطُهَا: onun belirtileri | فَأَنَّىٰ: neden mümkün olsun? | لَهُمْ: onlara | إِذَا: sonra | جَاءَتْهُمْ: kendilerine geldikten | ذِكْرَاهُمْ: öğüt almaları | (47:18)
|فَاعْلَمْ: bil ki | أَنَّهُ: ki o | لَا: yoktur | إِلَٰهَ: tanrı | إِلَّا: başka | اللَّهُ: Allah'tan | وَاسْتَغْفِرْ: ve mağfiret dile | لِذَنْبِكَ: kendi günahın için | وَلِلْمُؤْمِنِينَ: ve inanan erkekler için | وَالْمُؤْمِنَاتِ: ve inanan kadınlar için | وَاللَّهُ: ve Allah | يَعْلَمُ: bilir | مُتَقَلَّبَكُمْ: dönüp dolaşacağınız yeri | وَمَثْوَاكُمْ: ve varıp duracağınız yeri | (47:19)
|وَيَقُولُ: ve derler | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | لَوْلَا: değil miydi? | نُزِّلَتْ: indirilmeli | سُورَةٌ: bir sure | فَإِذَا: zaman | أُنْزِلَتْ: indirildiği | سُورَةٌ: bir sure | مُحْكَمَةٌ: hükmü açık | وَذُكِرَ: ve söz edilince | فِيهَا: onda | الْقِتَالُ: savaştan | رَأَيْتَ: görürsün | الَّذِينَ: kimselerin | فِي: bulunan | قُلُوبِهِمْ: kalblerinde | مَرَضٌ: hastalık | يَنْظُرُونَ: baktıklarını | إِلَيْكَ: sana | نَظَرَ: bakışı gibi | الْمَغْشِيِّ: baygınlık çökmüş | عَلَيْهِ: üzerine | مِنَ: -den | الْمَوْتِ: ölüm- | فَأَوْلَىٰ: daha yakın | لَهُمْ: onlara | (47:20)
|طَاعَةٌ: ita'at etmektir | وَقَوْلٌ: ve söylemektir | مَعْرُوفٌ: güzel | فَإِذَا: zaman | عَزَمَ: azmedildiği | الْأَمْرُ: işe | فَلَوْ: şayet | صَدَقُوا: sadık kalsalardı | اللَّهَ: Allah'a | لَكَانَ: elbette olurdu | خَيْرًا: daha iyi | لَهُمْ: kendileri için | (47:21)
|فَهَلْ: öyle mi? | عَسَيْتُمْ: belki de | إِنْ: eğer | تَوَلَّيْتُمْ: işbaşına gelecek olursanız | أَنْ: | تُفْسِدُوا: bozgunculuk yapacaksınız | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | وَتُقَطِّعُوا: ve koparacaksınız | أَرْحَامَكُمْ: rahimleri (akrabalık bağlarını) | (47:22)
|أُولَٰئِكَ: onlar | الَّذِينَ: kimselerdir | لَعَنَهُمُ: la'netlediği | اللَّهُ: Allah'ın | فَأَصَمَّهُمْ: sağır yaptığı | وَأَعْمَىٰ: ve kör ettiği | أَبْصَارَهُمْ: gözlerini | (47:23)
|أَفَلَا: | يَتَدَبَّرُونَ: düşünmüyorlar mı? | الْقُرْانَ: Kur'an'ı | أَمْ: yoksa | عَلَىٰ: üzerinde | قُلُوبٍ: kalbler(inin) | أَقْفَالُهَا: kilitleri (-mi var?) | (47:24)
|إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: kimselere | ارْتَدُّوا: dönen(lere) | عَلَىٰ: üzerine | أَدْبَارِهِمْ: arkaları | مِنْ: | بَعْدِ: sonra | مَا: | تَبَيَّنَ: belli olduktan | لَهُمُ: kendilerine | الْهُدَى: doğru yol | الشَّيْطَانُ: şeytan | سَوَّلَ: sürüklemiştir | لَهُمْ: onları | وَأَمْلَىٰ: ve uzun emellere düşürmüştür | لَهُمْ: onları | (47:25)
|ذَٰلِكَ: bu böyledir | بِأَنَّهُمْ: çünkü onlar | قَالُوا: dediler | لِلَّذِينَ: kimselere | كَرِهُوا: hoşlanmayan(lara) | مَا: | نَزَّلَ: indirdiğinden | اللَّهُ: Allah'ın | سَنُطِيعُكُمْ: size ita'at edeceğiz | فِي: | بَعْضِ: bazısında | الْأَمْرِ: işin | وَاللَّهُ: oysa Allah | يَعْلَمُ: biliyor | إِسْرَارَهُمْ: onların gizlediklerini | (47:26)
|فَكَيْفَ: nice olur? | إِذَا: | تَوَفَّتْهُمُ: canlarını alırken | الْمَلَائِكَةُ: melekler | يَضْرِبُونَ: vurarak | وُجُوهَهُمْ: yüzlerine | وَأَدْبَارَهُمْ: ve arkalarına | (47:27)
|ذَٰلِكَ: bu böyledir | بِأَنَّهُمُ: çünkü onlar | اتَّبَعُوا: ardınca gittiler | مَا: şeylerin | أَسْخَطَ: kızdıran | اللَّهَ: Allah'ı | وَكَرِهُوا: ve hoşlanmadılar | رِضْوَانَهُ: O'nu razı edecek şeylerden | فَأَحْبَطَ: ve boşa çıkardı | أَعْمَالَهُمْ: onların amellerini | (47:28)
|أَمْ: yoksa | حَسِبَ: sandılar (mı?) | الَّذِينَ: | فِي: bulunanlar | قُلُوبِهِمْ: kalblerinde | مَرَضٌ: hastalık | أَنْ: | لَنْ: asla | يُخْرِجَ: ortaya çıkarmayacağını | اللَّهُ: Allah'ın | أَضْغَانَهُمْ: kinlerini | (47:29)
|وَلَوْ: şayet | نَشَاءُ: biz dileseydik | لَأَرَيْنَاكَهُمْ: onları sana gösterirdik | فَلَعَرَفْتَهُمْ: sen onları tanırdın | بِسِيمَاهُمْ: simalarından | وَلَتَعْرِفَنَّهُمْ: ve onları tanırdın | فِي: | لَحْنِ: üslubundan | الْقَوْلِ: sözlerinin | وَاللَّهُ: ve Allah | يَعْلَمُ: bilir | أَعْمَالَكُمْ: yaptığınız işleri | (47:30)
|وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ: andolsun biz sizi deneyeceğiz | حَتَّىٰ: kadar | نَعْلَمَ: bilinceye | الْمُجَاهِدِينَ: cihadedenleri | مِنْكُمْ: içinizden | وَالصَّابِرِينَ: ve sabredenleri | وَنَبْلُوَ: ve sınayacağız | أَخْبَارَكُمْ: söylediğiniz sözleri | (47:31)
|إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | وَصَدُّوا: ve engel olanlar | عَنْ: -ndan | سَبِيلِ: yolu- | اللَّهِ: Allah | وَشَاقُّوا: ve incitenler | الرَّسُولَ: Elçiyi | مِنْ: | بَعْدِ: sonra | مَا: | تَبَيَّنَ: belli olduktan | لَهُمُ: kendilerine | الْهُدَىٰ: doğru yol | لَنْ: asla | يَضُرُّوا: zarar veremezler | اللَّهَ: Allah'a | شَيْئًا: hiçbir | وَسَيُحْبِطُ: ve boşa çıkaracaktır | أَعْمَالَهُمْ: onların işlerini | (47:32)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | أَطِيعُوا: ita'at edin | اللَّهَ: Allah'a | وَأَطِيعُوا: ve ita'at edin | الرَّسُولَ: Elçi'ye | وَلَا: ve | تُبْطِلُوا: boşa çıkarmayın | أَعْمَالَكُمْ: işlerinizi | (47:33)
|إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | وَصَدُّوا: ve engel olanlar | عَنْ: -ndan | سَبِيلِ: yolu- | اللَّهِ: Allah | ثُمَّ: sonra | مَاتُوا: ölenler | وَهُمْ: onlar | كُفَّارٌ: kafir olarak | فَلَنْ: asla | يَغْفِرَ: affetmeyecektir | اللَّهُ: Allah | لَهُمْ: onları | (47:34)
|فَلَا: asla | تَهِنُوا: gevşemeyin | وَتَدْعُوا: ve davet etmeyin | إِلَى: | السَّلْمِ: barışa | وَأَنْتُمُ: siz iken | الْأَعْلَوْنَ: galip durumda | وَاللَّهُ: Allah | مَعَكُمْ: sizinle beraberdir | وَلَنْ: ve asla | يَتِرَكُمْ: zayi etmeyecektir | أَعْمَالَكُمْ: sizin amellerinizi | (47:35)
|إِنَّمَا: şüphesiz | الْحَيَاةُ: hayatı | الدُّنْيَا: dünya | لَعِبٌ: bir oyundur | وَلَهْوٌ: ve eğlencedir | وَإِنْ: ve eğer | تُؤْمِنُوا: inanırsanız | وَتَتَّقُوا: ve korunursanız | يُؤْتِكُمْ: size verir | أُجُورَكُمْ: mükafatlarınızı | وَلَا: ve | يَسْأَلْكُمْ: sizden istemez | أَمْوَالَكُمْ: mallarınızı | (47:36)
|إِنْ: eğer | يَسْأَلْكُمُوهَا: onları isteseydi | فَيُحْفِكُمْ: ve sizi sıkıştırsaydı | تَبْخَلُوا: cimrilik ederdiniz | وَيُخْرِجْ: ve ortaya çıkarırdı | أَضْغَانَكُمْ: kinlerinizi | (47:37)
|هَا: onlar | أَنْتُمْ: sizin | هَٰؤُلَاءِ: onlarsınız ki | تُدْعَوْنَ: çağrılıyorsunuz | لِتُنْفِقُوا: infak etmeye | فِي: | سَبِيلِ: yolunda | اللَّهِ: Allah | فَمِنْكُمْ: ama içinizden | مَنْ: kimisi | يَبْخَلُ: cimrilik ediyor | وَمَنْ: ve kimse | يَبْخَلْ: cimrilik eden | فَإِنَّمَا: şüphesiz | يَبْخَلُ: cimrilik etmiş olur | عَنْ: karşı | نَفْسِهِ: kendi nefsine | وَاللَّهُ: ve Allah | الْغَنِيُّ: zengindir | وَأَنْتُمُ: ve sizler | الْفُقَرَاءُ: fakirsiniz | وَإِنْ: ve eğer | تَتَوَلَّوْا: yüz çevirecek olursanız | يَسْتَبْدِلْ: yerinize getirir | قَوْمًا: bir toplum | غَيْرَكُمْ: sizden başka | ثُمَّ: sonra | لَا: | يَكُونُوا: onlar olmazlar | أَمْثَالَكُمْ: sizin gibi | (47:38)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}