» 34 / Sebe’  32:

Kuran Sırası: 34
İniş Sırası: 58
Sebe Suresi = Sabalilar Suresi
ismini 15. ayetinde yer alan Yemen’de bir bölge veya kabile ismi olan Sebâ kelimesinden almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. قَالَ (GEL) = ḳāle : dedi(ler) ki
2. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimseler
3. اسْتَكْبَرُوا (ESTKBRWE) = stekberū : büyüklük taslayan(lar)
4. لِلَّذِينَ (LLZ̃YN) = lilleƶīne : kimselere
5. اسْتُضْعِفُوا (ESTŽAFWE) = stuD'ǐfū : zayıf düşürülen(lere)
6. أَنَحْنُ (ÊNḪN) = eneHnu : biz mi?
7. صَدَدْنَاكُمْ (ṦD̃D̃NEKM) = Sadednākum : engelledik
8. عَنِ (AN) = ǎni : -ten
9. الْهُدَىٰ (ELHD̃) = l-hudā : hidayet-
10. بَعْدَ (BAD̃) = beǎ'de : sonra
11. إِذْ (ÎZ̃) = iƶ :
12. جَاءَكُمْ (CEÙKM) = cā'ekum : size geldikten
13. بَلْ (BL) = bel : hayır
14. كُنْتُمْ (KNTM) = kuntum : siz kendiniz
15. مُجْرِمِينَ (MCRMYN) = mucrimīne : suç işliyordunuz
dedi(ler) ki | kimseler | büyüklük taslayan(lar) | kimselere | zayıf düşürülen(lere) | biz mi? | engelledik | -ten | hidayet- | sonra | | size geldikten | hayır | siz kendiniz | suç işliyordunuz |

[GWL] [] [KBR] [] [ŽAF] [] [ṦD̃D̃] [] [HD̃Y] [BAD̃] [] [CYE] [] [KWN] [CRM]
GEL ELZ̃YN ESTKBRWE LLZ̃YN ESTŽAFWE ÊNḪN ṦD̃D̃NEKM AN ELHD̃ BAD̃ ÎZ̃ CEÙKM BL KNTM MCRMYN

ḳāle elleƶīne stekberū lilleƶīne stuD'ǐfū eneHnu Sadednākum ǎni l-hudā beǎ'de cā'ekum bel kuntum mucrimīne
قال الذين استكبروا للذين استضعفوا أنحن صددناكم عن الهدى بعد إذ جاءكم بل كنتم مجرمين

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
قال ق و ل | GWL GEL ḳāle dedi(ler) ki Will say
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler those who
استكبروا ك ب ر | KBR ESTKBRWE stekberū büyüklük taslayan(lar) were arrogant
للذين | LLZ̃YN lilleƶīne kimselere to those
استضعفوا ض ع ف | ŽAF ESTŽAFWE stuD'ǐfū zayıf düşürülen(lere) who were oppressed,
أنحن | ÊNḪN eneHnu biz mi? """Did we"
صددناكم ص د د | ṦD̃D̃ ṦD̃D̃NEKM Sadednākum engelledik avert you
عن | AN ǎni -ten from
الهدى ه د ي | HD̃Y ELHD̃ l-hudā hidayet- the guidance
بعد ب ع د | BAD̃ BAD̃ beǎ'de sonra after
إذ | ÎZ̃ when
جاءكم ج ي ا | CYE CEÙKM cā'ekum size geldikten it had come to you?
بل | BL bel hayır Nay,
كنتم ك و ن | KWN KNTM kuntum siz kendiniz you were
مجرمين ج ر م | CRM MCRMYN mucrimīne suç işliyordunuz "criminals."""

34:32 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

dedi(ler) ki | kimseler | büyüklük taslayan(lar) | kimselere | zayıf düşürülen(lere) | biz mi? | engelledik | -ten | hidayet- | sonra | | size geldikten | hayır | siz kendiniz | suç işliyordunuz |

[GWL] [] [KBR] [] [ŽAF] [] [ṦD̃D̃] [] [HD̃Y] [BAD̃] [] [CYE] [] [KWN] [CRM]
GEL ELZ̃YN ESTKBRWE LLZ̃YN ESTŽAFWE ÊNḪN ṦD̃D̃NEKM AN ELHD̃ BAD̃ ÎZ̃ CEÙKM BL KNTM MCRMYN

ḳāle elleƶīne stekberū lilleƶīne stuD'ǐfū eneHnu Sadednākum ǎni l-hudā beǎ'de cā'ekum bel kuntum mucrimīne
قال الذين استكبروا للذين استضعفوا أنحن صددناكم عن الهدى بعد إذ جاءكم بل كنتم مجرمين

[ق و ل] [] [ك ب ر] [] [ض ع ف] [] [ص د د] [] [ه د ي] [ب ع د] [] [ج ي ا] [] [ك و ن] [ج ر م]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
قال ق و ل | GWL GEL ḳāle dedi(ler) ki Will say
Gaf,Elif,Lam,
100,1,30,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
استكبروا ك ب ر | KBR ESTKBRWE stekberū büyüklük taslayan(lar) were arrogant
Elif,Sin,Te,Kef,Be,Re,Vav,Elif,
1,60,400,20,2,200,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form X) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
للذين | LLZ̃YN lilleƶīne kimselere to those
Lam,Lam,Zel,Ye,Nun,
30,30,700,10,50,
P – prefixed preposition lām
REL – masculine plural relative pronoun
جار ومجرور
استضعفوا ض ع ف | ŽAF ESTŽAFWE stuD'ǐfū zayıf düşürülen(lere) who were oppressed,
Elif,Sin,Te,Dad,Ayn,Fe,Vav,Elif,
1,60,400,800,70,80,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form X) passive perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض مبني للمجهول والواو ضمير متصل في محل رفع نائب فاعل
أنحن | ÊNḪN eneHnu biz mi? """Did we"
,Nun,Ha,Nun,
,50,8,50,
INTG – prefixed interrogative alif
PRON – 1st person plural personal pronoun
الهمزة همزة استفهام
ضمير منفصل
صددناكم ص د د | ṦD̃D̃ ṦD̃D̃NEKM Sadednākum engelledik avert you
Sad,Dal,Dal,Nun,Elif,Kef,Mim,
90,4,4,50,1,20,40,
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
عن | AN ǎni -ten from
Ayn,Nun,
70,50,
P – preposition
حرف جر
الهدى ه د ي | HD̃Y ELHD̃ l-hudā hidayet- the guidance
Elif,Lam,He,Dal,,
1,30,5,4,,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
بعد ب ع د | BAD̃ BAD̃ beǎ'de sonra after
Be,Ayn,Dal,
2,70,4,
T – accusative time adverb
ظرف زمان منصوب
إذ | ÎZ̃ when
,Zel,
,700,
T – time adverb
ظرف زمان
جاءكم ج ي ا | CYE CEÙKM cā'ekum size geldikten it had come to you?
Cim,Elif,,Kef,Mim,
3,1,,20,40,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
فعل ماض والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بل | BL bel hayır Nay,
Be,Lam,
2,30,
RET – retraction particle
حرف اضراب
كنتم ك و ن | KWN KNTM kuntum siz kendiniz you were
Kef,Nun,Te,Mim,
20,50,400,40,
V – 2nd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
مجرمين ج ر م | CRM MCRMYN mucrimīne suç işliyordunuz "criminals."""
Mim,Cim,Re,Mim,Ye,Nun,
40,3,200,40,10,50,
N – accusative masculine plural (form IV) active participle
اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |قَالَ: dedi(ler) ki | الَّذِينَ: kimseler | اسْتَكْبَرُوا: büyüklük taslayan(lar) | لِلَّذِينَ: kimselere | اسْتُضْعِفُوا: zayıf düşürülen(lere) | أَنَحْنُ: biz mi? | صَدَدْنَاكُمْ: engelledik | عَنِ: -ten | الْهُدَىٰ: hidayet- | بَعْدَ: sonra | إِذْ: | جَاءَكُمْ: size geldikten | بَلْ: hayır | كُنْتُمْ: siz kendiniz | مُجْرِمِينَ: suç işliyordunuz |
Kırık Meal (Harekesiz) : |قال GEL dedi(ler) ki | الذين ELZ̃YN kimseler | استكبروا ESTKBRWE büyüklük taslayan(lar) | للذين LLZ̃YN kimselere | استضعفوا ESTŽAFWE zayıf düşürülen(lere) | أنحن ÊNḪN biz mi? | صددناكم ṦD̃D̃NEKM engelledik | عن AN -ten | الهدى ELHD̃ hidayet- | بعد BAD̃ sonra | إذ ÎZ̃ | جاءكم CEÙKM size geldikten | بل BL hayır | كنتم KNTM siz kendiniz | مجرمين MCRMYN suç işliyordunuz |
Kırık Meal (Okunuş) : |ḳāle: dedi(ler) ki | elleƶīne: kimseler | stekberū: büyüklük taslayan(lar) | lilleƶīne: kimselere | stuD'ǐfū: zayıf düşürülen(lere) | eneHnu: biz mi? | Sadednākum: engelledik | ǎni: -ten | l-hudā: hidayet- | beǎ'de: sonra | : | cā'ekum: size geldikten | bel: hayır | kuntum: siz kendiniz | mucrimīne: suç işliyordunuz |
Kırık Meal (Transcript) : |GEL: dedi(ler) ki | ELZ̃YN: kimseler | ESTKBRWE: büyüklük taslayan(lar) | LLZ̃YN: kimselere | ESTŽAFWE: zayıf düşürülen(lere) | ÊNḪN: biz mi? | ṦD̃D̃NEKM: engelledik | AN: -ten | ELHD̃: hidayet- | BAD̃: sonra | ÎZ̃: | CEÙKM: size geldikten | BL: hayır | KNTM: siz kendiniz | MCRMYN: suç işliyordunuz |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ululuk satanlarsa aşağılık sanılanlara biz mi derler, sizi doğru yoldan çıkardık, o doğru yol, size bildirildikten sonra? Hayır, siz suçlusunuz.
Adem Uğur : Büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara (kıyamet gününde): Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz suç işliyordunuz, derler.
Ahmed Hulusi : Kibirli önderleri de, kendilerine tâbi olan zavallılara: "Size gelen hakikatten sizi biz mi alıkoyduk? Hayır, siz suçlusunuz!"
Ahmet Tekin : Diğer taraftan, büyüklük taslayan zorba, güç ve iktidar sahipleri, temel hak ve hürriyetleri kısıtlanmış, baskıcı, zâlim idareler altında ezilen halka: 'Size hidayet rehberi, Kur’ân ve peygamber geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Hidayete ermenize engel tedbirler mi aldık? Bilâkis siz de, İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçuna iştirak eden, küfürde ısrar eden kimselersiniz.' derler.
Ahmet Varol : Büyüklenenler de zayıf düşürülenlere derler ki: 'Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi alıkoyduk? Hayır siz kendiniz suçlular idiniz.'
Ali Bulaç : Büyüklük taslayanlar, za'fa uğratılan (müstaz'af)lara dediler ki: "Size hidayet geldikten sonra, sizi biz mi ondan alıkoyduk? Hayır, siz (zaten) suçlu, günahkarlardınız."
Ali Fikri Yavuz : Büyüklük taslıyanlar, düşüklere (cevab olarak şöyle) derler: “- Size hidayet geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, siz kendiniz suçlu idiniz.”
Bekir Sadak : Buyukluk taslayanlar, gucsuz sayilanlara: «Size dogruluk rehberi geldikten sonra ondan sizi biz mi alikoyduk? Hayir; zaten suclu kimselerdiniz» derler.
Celal Yıldırım : Büyüklük taslayanlar, âciz ve zayıf olanlara, «size doğru yolu gösteren geldikten sonra biz mi sizi alıkoyduk ? Hayır, siz esasen suçlu günahkârlar idiniz,» derler.
Diyanet İşleri : Büyüklük taslayanlar, zayıf ve güçsüz görülenlere, “Size hidayet geldikten sonra, biz mi sizi ondan alıkoyduk? Hayır, suçlu olanlar sizlerdiniz” derler.
Diyanet İşleri (eski) : Büyüklük taslayanlar, Güçsüz sayılanlara: 'Size doğruluk rehberi geldikten sonra ondan sizi biz mi alıkoyduk? Hayır; zaten suçlu kimselerdiniz' derler.
Diyanet Vakfi : Büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara (kıyamet gününde): Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz suç işliyordunuz, derler.
Edip Yüksel : Büyüklenenler, güçsüzleştirilen izleyicilerine, 'Size hidayet geldikten sonra biz mi sizi saptırdık? Hayır, suçlu olanlar sizdiniz,' derler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Diğer taraftan büyüklük taslayanlar, zayıf düşürülenlere: «Size hidayet geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, siz kendiniz suçluydunuz.» derler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Diğer taraftan büyüklük taslayanlar, zayıf düşürülenlere; «Ya, size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, siz kendiniz suçluydunuz!» diyecekler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Diğer taraftan büyüklük taslıyanlar o zebûn edilenlere şöyle demektedir: ya... Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik, hayır siz kendiniz mücrimdiniz
Fizilal-il Kuran : Kendini beğenmiş elebaşları da güdülenlere derler ki; «Size doğru yola ilişkin mesaj geldikten sonra biz mi sizleri o yoldan alıkoyduk? Aslında siz kendiniz suça girdiniz»
Gültekin Onan : Büyüklük taslayanlar, zaafa uğratılan (müstezaf)lara dediler ki: "Size hidayet geldikten sonra, sizi biz mi ondan alıkoyduk? Hayır, siz (zaten) suçlu, günahkarlardınız."
Hakkı Yılmaz : Büyüklük taslayan kimseler, zayıf düşürülen kimselere: “Size kılavuz geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Tam tersi, siz kendiniz suçlular oldunuz” derler.
Hasan Basri Çantay : Büyüklük taslayanlar zâif sayılanlara: «Size hidâyet geldikden sonra, biz mi sizi ondan çevirdik? Hayır, siz kendiniz suçlu idiniz» der (ler).
Hayrat Neşriyat : (O gün) büyüklük taslayanlar, o zayıf düşürülenlere der ki: 'Size geldikten sonra sizi hidâyetten biz mi çevirdik? Bil'akis (siz kendiniz) günahkâr kimseler idiniz.'
İbni Kesir : Büyüklük taslayanlar da güçsüz sayılanlara dediler ki: Size hidayet geldikten sonra biz mi sizi ondan alıkoyduk? Bilakis siz, suçlular idiniz.
İskender Evrenosoğlu : Kibirlenenler, zaafa uğratılanlara: "Sizlere hidayet geldikten sonra, hidayetten sizleri biz mi engelledik? Hayır, siz (kendiniz) mücrimlerdiniz (suçlulardınız)." dedi(ler).
Muhammed Esed : Küstahça böbürlenenler ise güçsüzlere: "Nasıl olur? Doğru yol size açıkça gösterildikten sonra biz mi sizi (zorla) ondan alıkoyduk? Hayır, suçlu olan sizdiniz!" diyeceklerdir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Kendilerini büyük görmüş olanlar da zayıf sayılmış olanlara der ki: «Biz mi sizi hidâyetten alıkoyduk, size geldiği vakit? Hayır. Siz günahkârlar idiniz.»
Ömer Öngüt : Büyüklük taslayanlar ise zayıf sayılanlara (kendilerine tâbi olanlara): "Size hidayet geldi de, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, kendiniz suçlu idiniz. " derler.
Şaban Piriş : Büyüklük taslamış olanlar da; sömürülenlere: -Size, doğruluk rehberi geldikten sonra biz mi engel olduk? Hayır, siz zaten suçlular idiniz, derler.
Suat Yıldırım : Öte yandan dünyada iken kibirlenenler o zebûn edilenlere, ezilenlere: "Size hidâyet geldikten sonra, biz mi sizi ondan uzaklaştırdık. Bilakis, siz zaten suçlu kimselerdiniz!"
Süleyman Ateş : Büyüklük taslayanlar da zayıf düşürülenlere dediler ki: "Size hidâyet geldiği zaman sizi ondan biz mi engelledik? Hayır, zaten siz kendiniz suç işliyordunuz."
Tefhim-ul Kuran : Büyüklük taslayanlar, za'fa uğratılan (müstaz'af)lara dediler ki: «Size hidayet geldikten sonra, sizi biz mi ondan alıkoyduk? Hayır, siz (zaten) suçlu günahkarlardınız.»
Ümit Şimşek : Büyüklük taslayanlar da güçsüzlere derler ki: 'Siz doğru yolu buldunuz da biz mi sizi yoldan çevirdik? Siz kendiniz mücrim olup çıkmıştınız.'
Yaşar Nuri Öztürk : Büyüklük taslayanları ise basit görülüp horlananlara şöyle derler: "Hidayet size geldikten sonra, sizi ondan biz mi geri çevirdik? Hayır, siz kendiniz günahkârlardınız!"


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}