Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
|
(1-2) Hâ, Mîm. Apaçık bildiren kitaba yemin olsun ki,(44:1) | |
Muhakkak Biz onu bir mübarek gecede indirdik, şüphe yok ki Biz indiriciler olduk.(44:3) | |
O gecede her muhkem emir, ayırdedilir.(44:4) | |
Bizim tarafımızdan bir emir olarak, şüphe yok ki Biz resûl gönderir olduk.(44:5) | |
Rabbinden bir rahmet olarak. Muhakkak ki, O'dur bihakkın işiten, bihakkın bilen O'dur.(44:6) | |
Göklerin ve yerin ve bunların aralarındakilerinin Rabbidir. Eğer siz yakinen inanır kimseler oldu iseniz.(44:7) | |
O'ndan başka ilâh yoktur. O diriltir ve öldürür, sizin Rabbinizdir ve evvelki atalarınızın Rabbidir.(44:8) | |
(9-10) Fakat onlar, şekk içinde oynarlar. Artık gözet bir günü ki, gök, bir apaçık duman ile gelecektir.(44:9) | |
İnsanları saracaktır. Bu, bir acıklı azabtır.(44:11) | |
«Ey Rabbimiz! Bizden bu azabı açıver, şüphe yok ki, biz mü'minleriz,» diyeceklerdir.(44:12) | |
(13-14) Onlar için öğüt almak nerede! Halbuki, muhakkak onlara apaçık bildiren bir peygamber geldi. Sonra ondan yüz çevirdiler ve «Öğretilmiş bir mecnûndur,» dediler.(44:13) | |
Muhakkak Biz, o azabı biraz açıcılarız, sizler ise şüphe yok ki, dönüvericilersiniz.(44:15) | |
(16-17) Pek şiddetli, satvetli bir tutuşla tutacağımız gün şüphe yok ki, Biz intikam alıcılarız. Andolsun ki, onlardan evvel Fir'avun'un kavmini bir imtihana tâbi tuttuk ve onlara kerîm bir peygamber gelmişti.(44:16) | |
(onlara demişti ki) «Allah'ın kullarını bana teslim ediniz, Şüphe yok ki, ben sizin için emin bir peygamberim.»(44:18) | |
«Ve Allah'a karşı yücelikte bulunmayın. Muhakkak ki, ben size bir apaçık hüccet ile geliyorum.»(44:19) | |
«Ve şüphe yok ki ben, beni taşlamanızdan Rabbime ve Rabbinize iltica etmişimdir.»(44:20) | |
«Ve eğer bana imân etmeyecek iseniz artık benden ayrılın.»(44:21) | |
Sonra Rabbine dua etti ki: «Muhakkak bunlar, günahkârlar olan bir kavimdir.»(44:22) | |
Allah Teâlâ da emretti ki, hemen geceleyin kullarım ile yürüyüver. Şüphe yok ki, sizler takib olunmuşlar olacaksınızdır.(44:23) | |
Ve denizi hâli üzere bırak. Çünkü onlar boğulmuşlar olan bir ordudur.(44:24) | |
(25-26) Neler terkettiler, bağlardan ve pınarlardan! Ve ekinlerden ve güzel ikametgâhtan!(44:25) | |
Ve içinde zevk ile müstefit oldukları nîmetten.(44:27) | |
İşte böyle oldu ve onları başkalar olan bir kavme miras kıldık.(44:28) | |
Artık onların üzerine gök ve yer ağlamadı ve bir mühlet verilmişler de olmadılar.(44:29) | |
Andolsun ki, İsrailoğullarını o ihanetli azabtan kurtarmıştık.(44:30) | |
Fir'avun'dan, şüphe yok ki, o, müsriflerden bir mütekebbir olmuştu.(44:31) | |
Celâlim hakkı için onları (Benî İsrâil'i) bilerek âlemler üzerine mümtaz kılmıştık.(44:32) | |
Ve onlara kendisinde apaçık imtihan olan âyetlerden vermiştik.(44:33) | |
Muhakkak ki, işte onlar elbette diyeceklerdir ki:(44:34) | |
«Bu başka değil, ancak ilk ölmemizden ibaret ve biz yeniden neşrolunacaklar değiliz».(44:35) | |
«Haydi eğer siz sâdıklar oldu iseniz, babalarımızı getiriveriniz.»(44:36) | |
Ya onlar mı hayırlı yoksa Tubba' kavmi mi? Ve kendilerinden evvel olanlar mı? Onları helâk ettik, şüphe yok ki onlar günahkârlar idiler.(44:37) | |
Ve gökte ve yerde ve onların arasında olanları oyuncular olarak yaratmadık.(44:38) | |
İkisini de yaratmadık, ancak Hakk'a mukarin olarak yarattık, fakat onların birçokları bilmezler.(44:39) | |
Şüphe yok ki, o ayırış günü onların cümleten mev'id olan vakitleridir.(44:40) | |
O gün bir dost, bir dosttan hiçbir şeyi bertaraf edemez ve onlar yardım da olunmazlar.(44:41) | |
Allah'ın rahmet ettiği kimse müstesna. Şüphe yok ki o Allah, azîzdir, rahîmdir.(44:42) | |
(43-44) Muhakkak ki, o zakkûm ağacı. Çok günahkâr olanın taamıdır.(44:43) | |
Erimiş bakır gibi, karınlar içinde kaynar.(44:45) | |
Son derece sıcak suyun kaynaması gibi.(44:46) | |
Onu tutun da cehennemin tâ ortasına sürükleyin.(44:47) | |
(48-49) Sonra başının üstüne o pek kaynar su azabından dökün. (Deyin ki) «Tad! Şüphe yok, sen (zûm ediyordun ki) pek kuvvetli, pek âlicenap olan sensin.»(44:48) | |
«Şüphe yok ki, işte bu, kendisinde şekk eder olduğunuz şeydir.»(44:50) | |
Muttakîler ise muhakkak ki, bir emin makamdadırlar.(44:51) | |
(52-53) Cennetlerde ve pınarlardadırlar. Karşı karşıya oldukları halde atlastan, parlak ipekten (libaslar) giyineceklerdir.(44:52) | |
İşte böyledir ve onları gözleri iri, elbiseleri tertemiz, renkleri beyaz cariyeler ile evlendirdik.(44:54) | |
Orada her türlü meyveden eminler oldukları halde talep ederler.(44:55) | |
Orada ölümü tadmazlar, ilk ölüm müstesna ve onları cehennemin azabından korumuştur.(44:56) | |
Rabbinden bir ihsan olarak. İşte budur, o pek büyük necât.(44:57) | |
Şüphe yok ki, onu (Kur'an-ı Mübîn'i) senin lisanınla kolaylaştırdık. Umulur ki onlar tefekkür ederler.(44:58) | |
Artık gözet, şüphe yok ki, onlar gözeticilerdir.(44:59) | |