İbni Kesir Meali |
|
Nun. Kaleme ve onunla yazılanlara andolsun ki;(68:1) | |
Sen, nimeti sayesinde bir deli değilsin.(68:2) | |
Doğrusu senin için tükenmeyen bir mükafat vardır.(68:3) | |
Muhakkak ki sen; büyük bir ahlak üzerindesin(68:4) | |
Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler;(68:5) | |
Hanginizin aklından zoru olduğunu.(68:6) | |
Muhakkak ki senin Rabbın; kendi yolundan sapanları çok iyi bilir. Ve O, hidayete erevleri de en iyi bilendir.(68:7) | |
Öyleyse sen; yalanlayanlara uyma.(68:8) | |
Onlar isterler ki; sen yumuşak davranasın da kendileri de yumuşaklık göstersinler.(68:9) | |
Sen; yemin edip duran, izzet-i nefsi bulunmayana uyma.(68:10) | |
Daima ayıplayan ve laf getirip götürene.(68:11) | |
Durmadan hayra engel olana, haddi aşana, çok günahkara.(68:12) | |
Kaba, haşin ve bunlardan başka da kulağı kesik olana,(68:13) | |
Mal ve oğullar sahibi olmuş diye.(68:14) | |
Ayetlerimiz ona okunduğu zaman; öncekilerin masalları, der.(68:15) | |
Biz, onun burnunu yakında yere sürteceğiz.(68:16) | |
Biz; vaktiyle o bahçe sahiplerini denediğimiz gibi bunları da denedik. Hani sabah olunca; onu mutlaka devşireceklerine ve biçeceklerine yemin etmişlerdi.(68:17) | |
Bir istisna da yapmıyorlardı.(68:18) | |
Ama onlar, daha uykuda iken; Rabbının katından gönderilen bir salgın onu sardı da,(68:19) | |
O, kupkuru kesildi.(68:20) | |
Sabah erken birbirlerine seslendiler;(68:21) | |
Mahsullerinizi devşirecekseniz erkence çıkın, diye.(68:22) | |
Ve gizli gizli konuşarak yürüyorlardı.(68:23) | |
Sakın bugün hiç bir yoksul çıkmasın karşınıza ve oraya girmesin, diye.(68:24) | |
Güçleri yetermiş gibi erkenden gittiler.(68:25) | |
Onu gördüklerinde dediler ki: Herhalde biz yanlış geldik.(68:26) | |
Hayır, belki de biz mahrum bırakıldık.(68:27) | |
Ortancaları dedi ki: Ben size demedim mi? Tesbih etmeli değil miydiniz?(68:28) | |
Dediler ki: Tesbih ederiz Seni Rabbımız, gerçekten biz, zalimlerden olmuşuz.(68:29) | |
Şimdi birbirlerini yermeye başladılar.(68:30) | |
Dediler ki: Yazıklar olsun bize, doğrusu biz; azgınlardanmışız.(68:31) | |
Belki Rabbımız bize bundan daha iyisini verir. Doğrusu biz; artık Rabbımızdan dilemekteyiz.(68:32) | |
Azab işte böyledir. Fakat ahiret azabı elbet daha büyüktür. Keşki bilmiş olsalardı.(68:33) | |
Muhakkak ki müttakiler için, Rabbları katında Naim cennetleri vardır.(68:34) | |
Biz; müslümanları suçlular gibi tutar mıyız hiç?(68:35) | |
Ne oluyor size, nasıl hükmediyorsunuz?(68:36) | |
Yoksa size mahsus bir kitab var da ondan mı okuyorsunuz?(68:37) | |
Seçtikleriniz herhalde orada olacaktır.(68:38) | |
Yoksa kıyamet gününe kadar sürüp gidecek ahidler mi var aleyhimizde? Muhakkak ki hükmettikleriniz sizin olacaktır.(68:39) | |
Sor onlara; hangisi bunu üzerine alacak?(68:40) | |
Yoksa onların ortakları mı var? Öyleyse ortaklarını da getirsinler. Eğer sadıklardan iseler.(68:41) | |
O gün; baldırlar açılır ve secdeye çağrılırlar. Ama buna güç yetiremezler.(68:42) | |
Gözleri dönmüş olarak, yğzlerini zillet bürür. Halbuki kendileri sapa* sağlam oldukları vakit secdeye çağırılmışlardı.(68:43) | |
Bu sözü yalanlayanları Bana bırak. Biz; onları, kendilerinin bilmeyecekleri bir yönden derece derece azaba yaklaştıracağız.(68:44) | |
Ben; onlara mühlet veriyorum. Benim tuzağım muhakkak sağlamdır.(68:45) | |
Yoksa sen, onlardan bir ücret istiyorsun da ağır bir borç altında mı kalmışlardır?(68:46) | |
Yoksa gayb kendilerinin katında mıdır da ondan yazıyorlar?(68:47) | |
Sen; Rabbının hükmüne sabret ve balık sahibi gibi olma. Hani o; gamla dolu olarak, Rabbına seslenmişti.(68:48) | |
Rabbının katında ona bir nimet erişmiş olmasaydı; mutlaka o, kınanmış olarak çıplak bir yere atılacaktı.(68:49) | |
Rabbı, onu seçti de salihlerden kıldı.(68:50) | |
Doğrusu o küfredenler, zikri işittiklerinde, az kalsın seni gözleriyle yiyeceklerdi. Ve o, mutlaka bir delidir, diyorlardı.(68:51) | |
Halbuki o, alemler için öğütten başka bir şey değildir.(68:52) | |