ACC – accusative particle PRON – 1st person plural object pronoun حرف نصب و«نا» ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
بلوناهم
ب ل و | BLW
BLWNEHM
belevnāhum
bunlara da bela verdik
have tried them
Be,Lam,Vav,Nun,Elif,He,Mim, 2,30,6,50,1,5,40,
V – 1st person plural perfect verb PRON – subject pronoun PRON – 3rd person masculine plural object pronoun فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
كما
|
KME
kemā
gibi
as
Kef,Mim,Elif, 20,40,1,
P – prefixed preposition ka SUB – subordinating conjunction جار ومجرور
بلونا
ب ل و | BLW
BLWNE
belevnā
bela verdiğimiz
We tried
Be,Lam,Vav,Nun,Elif, 2,30,6,50,1,
V – 1st person plural perfect verb PRON – subject pronoun فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
أصحاب
ص ح ب | ṦḪB
ÊṦḪEB
eSHābe
sahiplerine
(the) companions
,Sad,Ha,Elif,Be, ,90,8,1,2,
N – accusative masculine plural noun اسم منصوب
الجنة
ج ن ن | CNN
ELCNT
l-cenneti
bahçe
(of) the garden,
Elif,Lam,Cim,Nun,Te merbuta, 1,30,3,50,400,
N – genitive feminine noun اسم مجرور
إذ
|
ÎZ̃
iƶ
hani
when
,Zel, ,700,
T – time adverb ظرف زمان
أقسموا
ق س م | GSM
ÊGSMWE
eḳsemū
onlar yemin etmişlerdi
they swore
,Gaf,Sin,Mim,Vav,Elif, ,100,60,40,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb PRON – subject pronoun فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
EMPH – emphatic prefix lām V – 3rd person masculine plural imperfect verb EMPH – emphatic suffix nūn PRON – 3rd person feminine singular object pronoun اللام لام التوكيد فعل مضارع والنون للتوكيد و«ها» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
مصبحين
ص ب ح | ṦBḪ
MṦBḪYN
muSbiHīne
sabah olunca
(in the) morning,
Mim,Sad,Be,Ha,Ye,Nun, 40,90,2,8,10,50,
N – accusative masculine plural (form IV) active participle اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.
Konu Başlığı: -
Kırık Meal (Arapça) : |إِنَّا: elbette biz | بَلَوْنَاهُمْ: bunlara da bela verdik | كَمَا: gibi | بَلَوْنَا: bela verdiğimiz | أَصْحَابَ: sahiplerine | الْجَنَّةِ: bahçe | إِذْ: hani | أَقْسَمُوا: onlar yemin etmişlerdi | لَيَصْرِمُنَّهَا: bahçeyi mutlaka devşireceklerine | مُصْبِحِينَ: sabah olunca |
Kırık Meal (Harekesiz) : |إنا ÎNEelbette biz | بلوناهم BLWNEHMbunlara da bela verdik | كما KMEgibi | بلونا BLWNEbela verdiğimiz | أصحاب ÊṦḪEBsahiplerine | الجنة ELCNTbahçe | إذ ÎZ̃hani | أقسموا ÊGSMWEonlar yemin etmişlerdi | ليصرمنها LYṦRMNHEbahçeyi mutlaka devşireceklerine | مصبحين MṦBḪYNsabah olunca |
Kırık Meal (Okunuş) : |innā: elbette biz | belevnāhum: bunlara da bela verdik | kemā: gibi | belevnā: bela verdiğimiz | eSHābe: sahiplerine | l-cenneti: bahçe | iƶ: hani | eḳsemū: onlar yemin etmişlerdi | leyeSrimunnehā: bahçeyi mutlaka devşireceklerine | muSbiHīne: sabah olunca |
Kırık Meal (Transcript) : |ÎNE: elbette biz | BLWNEHM: bunlara da bela verdik | KME: gibi | BLWNE: bela verdiğimiz | ÊṦḪEB: sahiplerine | ELCNT: bahçe | ÎZ̃: hani | ÊGSMWE: onlar yemin etmişlerdi | LYṦRMNHE: bahçeyi mutlaka devşireceklerine | MṦBḪYN: sabah olunca |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve biz, onları açlıkla, kıtlıkla sınarız, nitekim o bahçe sâhiplerini de sınamıştık; hani, sabahleyin erkenden, bahçelerindeki mahsûlü kesmeye ant içmişlerdi.
Adem Uğur : Biz, vaktiyle "bahçe sahipleri" ne belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi.
Ahmed Hulusi : Doğrusu biz onları, o bahçe halkını belâlandırdığımız gibi belâlandırdık! Hani, sabah olurken onu mutlaka kesip devşireceklerine kasem etmişlerdi.
Ahmet Tekin : Bağlı, bahçeli ülkelerin halkını âfetlerle imtihan ettiğimiz gibi, biz onları da âfetlerle imtihan ettik. Hani o zaman bahçe sahipleri yemin etmişlerdi! Kesinlikle, sabah erken bağlarındaki bahçelerindeki gece dökülen ve kesecekleri meyvalarını fukaraya göstermeden devşireceklerdi.
Ahmet Varol : Biz bahçe sahiplerini imtihan ettiğimiz gibi bunları da imtihan ettik. Hani onlar sabah vaktinde [2] onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.
Ali Bulaç : Gerçek şu ki, biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.
Ali Fikri Yavuz : Muhakkak ki biz, Mekke’lileri (kıtlık, açlık, ölüm ve esaret gibi belâlarla) imtihan ettik; nasıl ki o bağ sahiplerini bir belâ ile imtihan etmiştik: Hani o bağ sahipleri, sabah olunca bağın meyvelerini mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.
Bekir Sadak : (17-18) Biz bunlari, vaktiyle bahce sahiplerini denedigimiz gibi denedik. Sahipleri daha sabah olmadan, bahceyi devsireceklerine bir istisna payi birakmaksizin yemin etmislerdi.
Celal Yıldırım : (17-18) Şüphesiz ki biz, onları ürünlerini sabahladıklarında devşireceklerine yemin eden ve hiçbir istisna yapmayan bahçe sahiplerini belâya uğratıp denediğimiz gibi belâya uğratıp denedik.
Diyanet İşleri : Şüphesiz biz, vaktiyle “bahçe sahipleri”ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkârcılara) da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi.
Diyanet İşleri (eski) : (17-18) Biz bunları, vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik. Sahipleri daha sabah olmadan, bahçeyi devşireceklerine bir istisna payı bırakmaksızın yemin etmişlerdi.
Diyanet Vakfi : (17-18) Biz, vaktiyle «bahçe sahipleri»ne belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi. Onlar istisna da etmiyorlardı.
Edip Yüksel : Onları sınadık; tıpkı bahçe sahiplerini sınadığımız gibi. Sabahleyin devşireceklerine yemin etmişlerdi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz gibi. Hani onlar sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Haberiniz olsun ki, Biz onlara bela vermişizdir, (tıpkı) o bağ sahiplerine bela verdiğimiz gibi. O sırada ki, sabah olunca mutlaka onu devşireceklerine yemin etmişlerdi.
Elmalılı Hamdi Yazır : Haberiniz olsun ki biz onlara belâ vermişizdir. O bağ sahiblerini belâlandırdığımız gibi; o sıra ki yemin etmişlerdi; sabah olunca onu mutlaka divşireceklerdi.
Fizilal-il Kuran : Biz, vakti ile «bahçe sahiplerini» sınadığımız gibi, onları da sınadık. Hani onlar (bahçe sahipleri) sabah olurken kimse görmeden onun mahsullerini toplayacaklarına yemin etmişlerdi.
Gültekin Onan : Gerçek şu ki, biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.
Hakkı Yılmaz : (17-24) Şüphesiz Biz, o çiftlik sahiplerine belâ verdiğimiz gibi onlara belâ vereceğiz: Hani onlar, sabah olunca kesinlikle çiftliğin ürünlerini devşireceklerine yemin etmişlerdi. Bir istisna da yapmıyorlardı. Ama onlar uyurken Rabbin tarafından bir tayfun çiftliğin üzerinden dolaşıverdi. Sabaha, çiftlik, biçilmiş/devşirilmiş gibi oluverdi. Sabahladıkları vakit birbirlerine seslendiler: “Haydi, devşirecekseniz sabahleyin erkence gidin!” dediler. Hemen yola koyuldular, aralarında fısıldaşıyorlardı: Sakın bugün aranıza bir yoksul sokulmasın!
Hasan Basri Çantay : Biz, o bağçe saahiblerini nasıl belâya uğratdiysek muhakkak bunları da belâlandırdık. Hani (bağçe saahibleri) sabah olunca onu mutlakaa devşireceklerine, biçeceklerine yemîn etmişlerdi.
Hayrat Neşriyat : Şübhesiz ki biz, o bahçe sâhiblerine belâ verdiğimiz gibi bunlara da (Mekkelilere de o kıtlık yıllarıyla) belâ verdik. Hani (o bahçe sâhibleri) sabaha ulaşan kimseler iken, (henüz fakirler görmeden) onu(n mahsûlünü) muhakkak devşireceklerine dâir yemîn etmişlerdi.
İbni Kesir : Biz; vaktiyle o bahçe sahiplerini denediğimiz gibi bunları da denedik. Hani sabah olunca; onu mutlaka devşireceklerine ve biçeceklerine yemin etmişlerdi.
İskender Evrenosoğlu : Muhakkak ki Biz, onları belâya uğrattık. Bostan mahsulünü mutlaka, sabah erkenden (fakirlere göstermeden) devşirmek için yeminleşen bostan sahiplerini belâya uğrattığımız gibi.
Muhammed Esed : Ve Biz o (günahkar)ları (sadece) sınayacağız, tıpkı ağaçtaki meyveleri ertesi gün kesinlikle toplayacağına yemin eden bazı bahçe sahiplerini sınadığımız gibi;
Ömer Nasuhi Bilmen : Şüphe yok ki Biz bunları da, bostan sahiplerini belaya uğrattığımız gibi belaya uğrattık. O vakit ki onlar yemîn etmişlerdi ki, sabahleyin erkenden elbette o bostandaki mahsulâtı devşireceklerdi.
Ömer Öngüt : Biz vaktiyle bahçe sahiplerine belâ verdiğimiz gibi, bunlara da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.
Şaban Piriş : Biz onları, sabahleyin meyvelerini toplamaya yemin eden bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik.
Suat Yıldırım : (17-18) Biz tıpkı o bahçe sahiplerini sınadığımız gibi, bunları da sınadık. Onlar sabah erken mahsulü devşireceklerini yeminle pekiştirip kesin söylemiş, (inşaallah dememiş), Allah’ın iznine bağlamamışlardı. Ayrıca fakirlerin payını düşünmemişlerdi.
Süleyman Ateş : Biz bunlara da belâ verdik, şu bahçe sâhiplerine belâ verdiğimiz gibi: Hani onlar, sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.
Tefhim-ul Kuran : Gerçek şu ki, biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.
Ümit Şimşek : Onları, tıpkı bağ sahiplerini sınadığımız gibi sınadık. Onlar sabah olur olmaz bağlarının ürününü devşireceklerine yemin etmişlerdi.
Yaşar Nuri Öztürk : Biz onları, o bahçe sahiplerini belalandırdığımız gibi belalandırdık. Hani, onlar sabaha çıktıklarında, bahçeyi mutlaka kesip biçeceklerine yemin etmişlerdi.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]