İskender Evrenosoğlu Meali |
|
Nûn. Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun!(68:1) | |
Rabbinin ni'meti ile sen mecnun değilsin.(68:2) | |
Ve muhakkak ki senin için, elbette kesintisi olmayan mükâfat vardır.(68:3) | |
Ve muhakkak ki sen, mutlaka çok büyük bir ahlâk üzeresin.(68:4) | |
Artık yakında sen göreceksin ve onlar da görecekler.(68:5) | |
Sizin hanginiz meftun (şaşkın)?(68:6) | |
Muhakkak ki senin Rabbin; O, kim Kendi yolundan saptı, çok iyi bilir ve O hidayete ermiş olanları da çok iyi bilir.(68:7) | |
Öyleyse yalanlayanlara itaat etme.(68:8) | |
Onlar senin müsamaha göstermeni temenni ettiler (istediler), o zaman onlar da müsamaha göstereceklerdi.(68:9) | |
Lüzumsuz yere çok yemin edenlerin hiçbirine itaat etme.(68:10) | |
Devamlı kusur arayanlara, lâf taşıyanlara (itaat etme).(68:11) | |
Hayrı devamlı engelleyenlere, haddi tecavüz eden günahkârlara (itaat etme).(68:12) | |
Kötülük yapan zorbalara, bundan başka haram yiyen günahkârlara (itaat etme).(68:13) | |
Mallara ve oğullara sahip olmaları (sebebiyle onlara itaat etme).(68:14) | |
Ona âyetlerimiz okunduğu zaman: “(Bunlar) evvelkilerin masalları.” dedi.(68:15) | |
Biz yakında onun burnu üzerine damga basacağız.(68:16) | |
Muhakkak ki Biz, onları belâya uğrattık. Bostan mahsulünü mutlaka, sabah erkenden (fakirlere göstermeden) devşirmek için yeminleşen bostan sahiplerini belâya uğrattığımız gibi.(68:17) | |
Ve bir istisna yapmıyorlar.(68:18) | |
Fakat onlar uyuyorken, Rabbin tarafından gönderilen bir afet onun (bostan mahsullerinin) üzerinde dolaştı.(68:19) | |
Böylece (mahsul) simsiyah oldu (bahçe kara toprak gibi oldu).(68:20) | |
Nihayet sabah olunca birbirlerine seslendiler.(68:21) | |
Eğer devşirecekseniz, tarlanıza sabah erken gidin!(68:22) | |
Bundan sonra aralarında gizlice konuşarak (evden) ayrıldılar.(68:23) | |
Sakın bugün oraya (bostana) sizin yanınıza bir yoksul girmesin.(68:24) | |
Ve (yoksulları) men etmeye güçleri yetecek (diye) sabah erkenden gittiler.(68:25) | |
Fakat onu (bostanın halini) görünce: “Muhakkak ki biz, gerçekten dalâlette olan kimseleriz.” dediler.(68:26) | |
Hayır, biz mahrum olan kimseleriz.(68:27) | |
Onların en makul düşüneni: “Ben, size eğer (Allah'ı) tesbih etmiyorsanız, olmaz (tesbih etmeniz gerekir) demedim mi?” dedi.(68:28) | |
“Bizim Rabbimiz Sübhan'dır (yücedir, herşeyden münezzehtir). Muhakkak ki biz, zalim kimseler olduk.” dediler.(68:29) | |
Bunun üzerine birbirlerine, kınayarak karşılık verdiler.(68:30) | |
Yazıklar olsun bize, muhakkak ki biz, haddi aşan kimseler olduk.(68:31) | |
Rabbimizin bize, onun yerine, ondan daha hayırlısını bedel olarak vermesi umulur. Muhakkak ki biz, Rabbimize rağbet eden kimseleriz.(68:32) | |
Azap, işte böyledir ve ahiret azabı elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi.(68:33) | |
Muhakkak ki takva sahipleri için, Rab'lerinin yanında Naîm cennetleri vardır.(68:34) | |
İşte böyle, müslümanları (teslim olanları), mücrimler (suçlular) gibi kılar mıyız (bir tutar mıyız)?(68:35) | |
Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?(68:36) | |
Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan ders mi okuyorsunuz?(68:37) | |
Gerçekten onun içinde (o kitapta) “beğenip seçtiğiniz şeyler mutlaka sizindir” (mi yazılı)?(68:38) | |
Yoksa sizin için kıyâmete kadar sürecek olan, üzerimizde yeminler mi var: “Ne hüküm verirseniz, o mutlaka sizindir (diye).”(68:39) | |
Onlara sor: “Onların hangisi bunun savunucusudur?”(68:40) | |
Yoksa onların ortakları mı var? Öyleyse ortaklarını getirsinler, eğer doğru söyleyen kimse iseler.(68:41) | |
Gerçeklerin açığa çıktığı gün, secde etmeye davet olunurlar. Fakat (secde etmeye) güçleri yetmez.(68:42) | |
Gözleri korkudan ürpermiş halde, onları bir zillet kaplar. Onlar, salimken (sağlıklı ve selâmette iken) secde etmeye davet olunmuşlardı.(68:43) | |
Artık bu sözü yalanlayan kişileri Bana bırak. Yakında onları bilmedikleri bir yerden tedricen (yavaş yavaş azaba) yaklaştıracağız.(68:44) | |
Ve Ben, onlara mühlet veriyorum. Muhakkak ki Benim tuzağım, çok kuvvetlidir.(68:45) | |
Yoksa onlardan ücret mi istiyorsun? Böylece onlar ağır bir borç altındalar mı?(68:46) | |
Veya gayb (bilinmeyen âlemler), onların yanında da, artık onlar mı yazıyorlar?(68:47) | |
Artık Rabbinin hükmüne sabret. Ve balık sahibi (Yunus A.S) gibi olma. O, çok hüzünlü, gamlı olarak (Rabbine) nida etmişti.(68:48) | |
Eğer O'nun Rabbinden kendisine bir ni'met yetişmese idi, mutlaka O, zemmolunmuş (kınanmış) olarak boş araziye atılmış olacaktı.(68:49) | |
Fakat O'nun Rabbi, kendisini seçti, böylece O'nu salihlerden kıldı.(68:50) | |
Ve inkâr edenler, zikri (Kur'ân'ı) işittikleri zaman gerçekten seni, neredeyse gözleri ile devirirler. Ve: “Muhakkak ki o, gerçekten mecnundur (delidir).” derler.(68:51) | |
Ve O (Kur'ân), âlemlere zikirden (öğütten) başka bir şey değildir.(68:52) | |