» 31 / Lokman  32:

Kuran Sırası: 31
İniş Sırası: 57
Lokman Suresi = Lokman Suresi
ismini Allah’in Hz. Lokman’a verdigi hikmetten bahseden 12. ayetten almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَإِذَا (WÎZ̃E) = ve iƶā : ve zaman
2. غَشِيَهُمْ (ĞŞYHM) = ğaşiyehum : onları sardığı
3. مَوْجٌ (MWC) = mevcun : dalga(lar)
4. كَالظُّلَلِ (KELƵLL) = kāZZuleli : gölgeler gibi
5. دَعَوُا (D̃AWE) = deǎvu : yalvarırlar
6. اللَّهَ (ELLH) = llahe : Allah'a
7. مُخْلِصِينَ (MḢLṦYN) = muḣliSīne : yalnız has kılarak
8. لَهُ (LH) = lehu : O'na
9. الدِّينَ (ELD̃YN) = d-dīne : dini
10. فَلَمَّا (FLME) = felemmā : fakat o zaman
11. نَجَّاهُمْ (NCEHM) = neccāhum : onları kurtarınca
12. إِلَى (ÎL) = ilā :
13. الْبَرِّ (ELBR) = l-berri : karaya çıkarıp
14. فَمِنْهُمْ (FMNHM) = feminhum : içlerinden bir kısmı
15. مُقْتَصِدٌ (MGTṦD̃) = muḳteSidun : orta yolu tutar
16. وَمَا (WME) = ve mā : zaten
17. يَجْحَدُ (YCḪD̃) = yecHadu : inkar etmez
18. بِايَاتِنَا (B ËYETNE) = biāyātinā : bizim ayetlerimizi
19. إِلَّا (ÎLE) = illā : başkası
20. كُلُّ (KL) = kullu : her
21. خَتَّارٍ (ḢTER) = ḣattārin : gaddarlardan
22. كَفُورٍ (KFWR) = kefūrin : inkarcıdan
ve zaman | onları sardığı | dalga(lar) | gölgeler gibi | yalvarırlar | Allah'a | yalnız has kılarak | O'na | dini | fakat o zaman | onları kurtarınca | | karaya çıkarıp | içlerinden bir kısmı | orta yolu tutar | zaten | inkar etmez | bizim ayetlerimizi | başkası | her | gaddarlardan | inkarcıdan |

[] [ĞŞW] [MWC] [ƵLL] [D̃AW] [] [ḢLṦ] [] [D̃YN] [] [NCW] [] [BRR] [] [GṦD̃] [] [CḪD̃] [EYY] [] [KLL] [ḢTR] [KFR]
WÎZ̃E ĞŞYHM MWC KELƵLL D̃AWE ELLH MḢLṦYN LH ELD̃YN FLME NCEHM ÎL ELBR FMNHM MGTṦD̃ WME YCḪD̃ B ËYETNE ÎLE KL ḢTER KFWR

ve iƶā ğaşiyehum mevcun kāZZuleli deǎvu llahe muḣliSīne lehu d-dīne felemmā neccāhum ilā l-berri feminhum muḳteSidun ve mā yecHadu biāyātinā illā kullu ḣattārin kefūrin
وإذا غشيهم موج كالظلل دعوا الله مخلصين له الدين فلما نجاهم إلى البر فمنهم مقتصد وما يجحد بآياتنا إلا كل ختار كفور

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وإذا | WÎZ̃E ve iƶā ve zaman And when
غشيهم غ ش و | ĞŞW ĞŞYHM ğaşiyehum onları sardığı covers them
موج م و ج | MWC MWC mevcun dalga(lar) a wave
كالظلل ظ ل ل | ƵLL KELƵLL kāZZuleli gölgeler gibi like canopies,
دعوا د ع و | D̃AW D̃AWE deǎvu yalvarırlar they call
الله | ELLH llahe Allah'a Allah,
مخلصين خ ل ص | ḢLṦ MḢLṦYN muḣliSīne yalnız has kılarak (being) sincere
له | LH lehu O'na to Him
الدين د ي ن | D̃YN ELD̃YN d-dīne dini (in) religion.
فلما | FLME felemmā fakat o zaman But when
نجاهم ن ج و | NCW NCEHM neccāhum onları kurtarınca He delivers them
إلى | ÎL ilā to
البر ب ر ر | BRR ELBR l-berri karaya çıkarıp the land
فمنهم | FMNHM feminhum içlerinden bir kısmı then among them
مقتصد ق ص د | GṦD̃ MGTṦD̃ muḳteSidun orta yolu tutar (some are) moderate.
وما | WME ve mā zaten And not
يجحد ج ح د | CḪD̃ YCḪD̃ yecHadu inkar etmez deny
بآياتنا ا ي ي | EYY B ËYETNE biāyātinā bizim ayetlerimizi Our Signs
إلا | ÎLE illā başkası except
كل ك ل ل | KLL KL kullu her every
ختار خ ت ر | ḢTR ḢTER ḣattārin gaddarlardan traitor
كفور ك ف ر | KFR KFWR kefūrin inkarcıdan ungrateful.

31:32 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve zaman | onları sardığı | dalga(lar) | gölgeler gibi | yalvarırlar | Allah'a | yalnız has kılarak | O'na | dini | fakat o zaman | onları kurtarınca | | karaya çıkarıp | içlerinden bir kısmı | orta yolu tutar | zaten | inkar etmez | bizim ayetlerimizi | başkası | her | gaddarlardan | inkarcıdan |

[] [ĞŞW] [MWC] [ƵLL] [D̃AW] [] [ḢLṦ] [] [D̃YN] [] [NCW] [] [BRR] [] [GṦD̃] [] [CḪD̃] [EYY] [] [KLL] [ḢTR] [KFR]
WÎZ̃E ĞŞYHM MWC KELƵLL D̃AWE ELLH MḢLṦYN LH ELD̃YN FLME NCEHM ÎL ELBR FMNHM MGTṦD̃ WME YCḪD̃ B ËYETNE ÎLE KL ḢTER KFWR

ve iƶā ğaşiyehum mevcun kāZZuleli deǎvu llahe muḣliSīne lehu d-dīne felemmā neccāhum ilā l-berri feminhum muḳteSidun ve mā yecHadu biāyātinā illā kullu ḣattārin kefūrin
وإذا غشيهم موج كالظلل دعوا الله مخلصين له الدين فلما نجاهم إلى البر فمنهم مقتصد وما يجحد بآياتنا إلا كل ختار كفور

[] [غ ش و] [م و ج] [ظ ل ل] [د ع و] [] [خ ل ص] [] [د ي ن] [] [ن ج و] [] [ب ر ر] [] [ق ص د] [] [ج ح د] [ا ي ي] [] [ك ل ل] [خ ت ر] [ك ف ر]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وإذا | WÎZ̃E ve iƶā ve zaman And when
Vav,,Zel,Elif,
6,,700,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
T – time adverb
الواو عاطفة
ظرف زمان
غشيهم غ ش و | ĞŞW ĞŞYHM ğaşiyehum onları sardığı covers them
Ğayn,Şın,Ye,He,Mim,
1000,300,10,5,40,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
موج م و ج | MWC MWC mevcun dalga(lar) a wave
Mim,Vav,Cim,
40,6,3,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
كالظلل ظ ل ل | ƵLL KELƵLL kāZZuleli gölgeler gibi like canopies,
Kef,Elif,Lam,Zı,Lam,Lam,
20,1,30,900,30,30,
P – prefixed preposition ka
N – genitive masculine plural noun
جار ومجرور
دعوا د ع و | D̃AW D̃AWE deǎvu yalvarırlar they call
Dal,Ayn,Vav,Elif,
4,70,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
الله | ELLH llahe Allah'a Allah,
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – accusative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة منصوب
مخلصين خ ل ص | ḢLṦ MḢLṦYN muḣliSīne yalnız has kılarak (being) sincere
Mim,Hı,Lam,Sad,Ye,Nun,
40,600,30,90,10,50,
N – accusative masculine plural (form IV) active participle
اسم منصوب
له | LH lehu O'na to Him
Lam,He,
30,5,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
الدين د ي ن | D̃YN ELD̃YN d-dīne dini (in) religion.
Elif,Lam,Dal,Ye,Nun,
1,30,4,10,50,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
فلما | FLME felemmā fakat o zaman But when
Fe,Lam,Mim,Elif,
80,30,40,1,
REM – prefixed resumption particle
T – time adverb
الفاء استئنافية
ظرف زمان
نجاهم ن ج و | NCW NCEHM neccāhum onları kurtarınca He delivers them
Nun,Cim,Elif,He,Mim,
50,3,1,5,40,
V – 3rd person masculine singular (form II) perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
إلى | ÎL ilā to
,Lam,,
,30,,
P – preposition
حرف جر
البر ب ر ر | BRR ELBR l-berri karaya çıkarıp the land
Elif,Lam,Be,Re,
1,30,2,200,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
فمنهم | FMNHM feminhum içlerinden bir kısmı then among them
Fe,Mim,Nun,He,Mim,
80,40,50,5,40,
REM – prefixed resumption particle
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
الفاء استئنافية
جار ومجرور
مقتصد ق ص د | GṦD̃ MGTṦD̃ muḳteSidun orta yolu tutar (some are) moderate.
Mim,Gaf,Te,Sad,Dal,
40,100,400,90,4,
N – nominative masculine indefinite (form VIII) active participle
اسم مرفوع
وما | WME ve mā zaten And not
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
يجحد ج ح د | CḪD̃ YCḪD̃ yecHadu inkar etmez deny
Ye,Cim,Ha,Dal,
10,3,8,4,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
فعل مضارع
بآياتنا ا ي ي | EYY B ËYETNE biāyātinā bizim ayetlerimizi Our Signs
Be,,Ye,Elif,Te,Nun,Elif,
2,,10,1,400,50,1,
P – prefixed preposition bi
N – genitive feminine plural noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
جار ومجرور و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
إلا | ÎLE illā başkası except
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
كل ك ل ل | KLL KL kullu her every
Kef,Lam,
20,30,
N – nominative masculine noun
اسم مرفوع
ختار خ ت ر | ḢTR ḢTER ḣattārin gaddarlardan traitor
Hı,Te,Elif,Re,
600,400,1,200,
ADJ – genitive masculine singular indefinite adjective
صفة مجرورة
كفور ك ف ر | KFR KFWR kefūrin inkarcıdan ungrateful.
Kef,Fe,Vav,Re,
20,80,6,200,
ADJ – genitive masculine singular indefinite adjective
صفة مجرورة
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَإِذَا: ve zaman | غَشِيَهُمْ: onları sardığı | مَوْجٌ: dalga(lar) | كَالظُّلَلِ: gölgeler gibi | دَعَوُا: yalvarırlar | اللَّهَ: Allah'a | مُخْلِصِينَ: yalnız has kılarak | لَهُ: O'na | الدِّينَ: dini | فَلَمَّا: fakat o zaman | نَجَّاهُمْ: onları kurtarınca | إِلَى: | الْبَرِّ: karaya çıkarıp | فَمِنْهُمْ: içlerinden bir kısmı | مُقْتَصِدٌ: orta yolu tutar | وَمَا: zaten | يَجْحَدُ: inkar etmez | بِايَاتِنَا: bizim ayetlerimizi | إِلَّا: başkası | كُلُّ: her | خَتَّارٍ: gaddarlardan | كَفُورٍ: inkarcıdan |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وإذا WÎZ̃E ve zaman | غشيهم ĞŞYHM onları sardığı | موج MWC dalga(lar) | كالظلل KELƵLL gölgeler gibi | دعوا D̃AWE yalvarırlar | الله ELLH Allah'a | مخلصين MḢLṦYN yalnız has kılarak | له LH O'na | الدين ELD̃YN dini | فلما FLME fakat o zaman | نجاهم NCEHM onları kurtarınca | إلى ÎL | البر ELBR karaya çıkarıp | فمنهم FMNHM içlerinden bir kısmı | مقتصد MGTṦD̃ orta yolu tutar | وما WME zaten | يجحد YCḪD̃ inkar etmez | بآياتنا B ËYETNE bizim ayetlerimizi | إلا ÎLE başkası | كل KL her | ختار ḢTER gaddarlardan | كفور KFWR inkarcıdan |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve iƶā: ve zaman | ğaşiyehum: onları sardığı | mevcun: dalga(lar) | kāZZuleli: gölgeler gibi | deǎvu: yalvarırlar | llahe: Allah'a | muḣliSīne: yalnız has kılarak | lehu: O'na | d-dīne: dini | felemmā: fakat o zaman | neccāhum: onları kurtarınca | ilā: | l-berri: karaya çıkarıp | feminhum: içlerinden bir kısmı | muḳteSidun: orta yolu tutar | ve mā: zaten | yecHadu: inkar etmez | biāyātinā: bizim ayetlerimizi | illā: başkası | kullu: her | ḣattārin: gaddarlardan | kefūrin: inkarcıdan |
Kırık Meal (Transcript) : |WÎZ̃E: ve zaman | ĞŞYHM: onları sardığı | MWC: dalga(lar) | KELƵLL: gölgeler gibi | D̃AWE: yalvarırlar | ELLH: Allah'a | MḢLṦYN: yalnız has kılarak | LH: O'na | ELD̃YN: dini | FLME: fakat o zaman | NCEHM: onları kurtarınca | ÎL: | ELBR: karaya çıkarıp | FMNHM: içlerinden bir kısmı | MGTṦD̃: orta yolu tutar | WME: zaten | YCḪD̃: inkar etmez | B ËYETNE: bizim ayetlerimizi | ÎLE: başkası | KL: her | ḢTER: gaddarlardan | KFWR: inkarcıdan |
Abdulbaki Gölpınarlı : Onları, gölgeler yapan, dağlar gibi dalgalar sardı mı dîni, yalnız ona âit bilerek ve özlerini yalnız ona bağlayarak Allah'ı çağırırlar; onları kurtarınca içlerinde aşırı gitmeyen, geri kalmayan ve vaadine vefâ eden kişiler bulunur ve zâten de ahdine hiç vefâ etmeyen nankör kişilerden başkası bile bile inkâr etmez delillerimizi.
Adem Uğur : Dağlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak (ihlâsla) O'na yalvarırlar. Allah onları karaya çıkararak kurtardığı vakit içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Zaten bizim âyetlerimizi, ancak nankör hâinler bilerek inkâr eder.
Ahmed Hulusi : Onları kara bulutlar gibi bir dalga kapladığında, inançlarını sadece O'na hâlis kılarak Allâh'a dua ederler. . . Onları karaya (çıkarıp) kurtardığımızda, onlardan bazısı orta yolu tutar. İşaretlerimizi çok gaddar ve çok nankör olandan başkası bile bile inkâr etmez.
Ahmet Tekin : Kara bulutlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman, Allah’ın dinini ve düzenini içtenlikle benimseyerek, samimi davranıp Allah’a yalvarırlar. Allah onları karaya çıkararak kurtardığı vakit, içlerinden bir kısmı orta yolu, maksada ulaştıran hak yolu tutar. Bizim âyetlerimizi azgın nankörlerden, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen katmerli kâfirlerden, hainlerden, sözlerini, taahhütlerini bozanlardan başkası bile bile inkâr etmez.
Ahmet Varol : Onları gölgeler gibi dalgalar bürüdüğünde dini yalnız Allah'a has kılarak O'na dua ederler. Kendilerini karaya çıkarıp kurtardığında içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Gaddar nankörlerden başkası ayetlerimizi bile bile inkar etmez.
Ali Bulaç : Onları kara gölgeler gibi dalgalar sarıverdiği zaman, dini yalnızca O'na 'halis kılan gönülden bağlılar' olarak Allah'a yalvarıp yakarırlar (dua ederler). Böylece onları karaya çıkarıp kurtarınca, artık onlardan bir kısmı orta yolu tutuyor. Bizim ayetlerimizi gaddar, nankör olandan başkası inkar etmez.
Ali Fikri Yavuz : O kâfirleri, kara bulutlar gibi dalga sardığı vakit, dini Allah’a halis kılarak (tam bir ihlâs ile) O’na yalvarırlar, dua ederler. Vakta ki, (Allah denizden) onları karaya çıkarır, içlerinden doğru giden de bulunur, (diğerleri ise, eski küfürlerine devam eder). Ayetlerimizi ancak gaddar, nankör olanlar inkâr eder.
Bekir Sadak : Daglar gibi dalgalar insanlari kusattigi zaman, dini tamamen Allah'a has kilarak O'na yalvarirlar; onlari karaya cikararak kurtardiginda, iclerinden bir kismi dogru yolda kalir. Zaten ayetlerimizi bilerek ancak hain nankorler inkar eder.
Celal Yıldırım : Onları dağlar gibi (veya gölge salan bulutlar gibi) dalgalar sarıp kapladığında, dini Allah'a has kılıp samimiyetle O'na duâ edip yalvarırlar. Kendilerini kurtarıp karaya çıkardığı vakit, onlardan bir kısmı sâdık kalıp verdiği söze bağlılık gösterir. Zaten bizim âyetlerimizi ancak cok nankör gaddar olanlar inadla İnkâr ederler.
Diyanet İşleri : Onları, (denizde) bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar. Allah, onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı orta yolu tutar. Bizim âyetlerimizi ise ancak son derece kaypak, son derece nankör olanlar inkâr eder.
Diyanet İşleri (eski) : Dağlar gibi dalgalar insanları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar; onları karaya çıkararak kurtardığında, içlerinden bir kısmı doğru yolda kalır. Zaten ayetlerimizi bilerek ancak hain nankörler inkar eder.
Diyanet Vakfi : Dağlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak (ihlâsla) O'na yalvarırlar. Allah onları karaya çıkararak kurtardığı vakit içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Zaten bizim âyetlerimizi, ancak nankör hâinler bilerek inkâr eder.
Edip Yüksel : Onları koca dalgalar sardığında, dini sadece ALLAH'a has kılarak O'na yalvarmaya başlarlar. Onları karaya çıkarıp kurtardığımız zaman bir kısmı orta bir yol tutar. Hain nankörlerden başkası ayetlerimizi reddetmez.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Onları kara bulutlar gibi bir dalga sardığı zaman, dini yalnız kendisine has kılarak Allah'a yalvarırlar. Onları kurtarıp karaya çıkardığı zaman ise içlerinden doğru giden de bulunur. Bizim âyetlerimizi öyle nankör gaddarlardan başkası inkâr etmez.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Onları kara bulutlar gibi bir dalga sardığı zaman, dini yalnız kendisine has kılarak Allah'a yalvarırlar. Sonra karaya çıkardığı zaman içlerinden doğru giden de bulunur. Bizim ayetlerimize ancak gaddar, nankör olanlar çıfıtlık eder.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ve kara bulutlar gibi dalga sardığı vakıt onları dini Allaha hâlis kılarak yalvarırlar, sonra karaya çıkarıldığı vakıt içlerinden doğru giden de bulunur ve bizim âyetlerimize ancak gaddar, nankör olanlar çıfıtlık eder
Fizilal-il Kuran : Dağlar gibi dalgalar insanları kuşattığı zaman dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar. Allah onları karaya çıkarıp kurtardığı zaman, içlerinden bir kısmı gevşeme gösterirler. Zaten bizim ayetlerimizi nankör gaddarlardan başkası inkâr etmez.
Gültekin Onan : Onları kara gölgeler gibi dalgalar sarıverdiği zaman dini yalnızca O'na 'halis kılan gönülden bağlılar' olarak Tanrı'ya yalvarıp yakarırlar (dua ederler). Böylece onları karaya çıkarıp kurtarınca, artık onlardan bir kısmı orta yolu tutuyor. Bizim ayetlerimize gaddar ve (çok) kafirlerden başkası kafa tutmaz (cehadü).
Hakkı Yılmaz : Ve gölgeler gibi bir dalga onları bürüdüğünde, O'nun için dini arındırarak Allah'a yalvarırlar. Ama ne zaman ki karaya çıkararak kurtardı, onlardan bir kısmı orta yolu tutar [iman ile Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetme arasında bir yol tutar, ikili oynar]. Ve bizim âyetlerimizi ancak, tam hain ve tam nankör olan kimseler bile bile inkâr eder.
Hasan Basri Çantay : Onları altında gölgeler yapan (dağlar) gibi dalga sardığı vakit dîn (i) yalınız Kendisine (Ya'nî Allaha) tahsıys etmek suretiyle (ve haalis ve) muhlis (insan) lar olarak Allahı çağırırlar. Sonra (Allah) onları selâmetle karaya çıkardığı zaman içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Âyetlerimizi gaddar, nankör olan (lar) ın her birinden başkası bilerek inkâr etmez.
Hayrat Neşriyat : Hâlbuki onları (dağlar büyüklüğünde) gölgelikler gibi dalgalar kapladığı zaman, dinde O’na (karşı) ihlâslı (samîmî) kimseler olarak Allah’a yalvarırlar. Artık onları karaya(çıkararak) kurtarınca, bunun üzerine içlerinden bir kısmı (îman ve ihlâs üzere kalarak) orta yolu tutan bir kimse olur. Zâten âyetlerimizi ancak çok nankör olan herbir hâin bilerek inkâr eder.
İbni Kesir : Onları dağlar gibi dalgalar sardığı vakit; dini yalnız Allah'a tahsis ederek O'na yalvarırlar. Onları karaya çıkararak kurtardığı zaman da; içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Ayetlerimizi gaddar ve nankör olanın dışında başkası bilerek inkar etmez.
İskender Evrenosoğlu : Ve karanlık gölgeler gibi dalgalar onları sardığı zaman, dîni O'na halis kılarak Allah'a yalvarırlar. Böylece onları karaya (çıkarıp) kurtardığımız zaman, bundan sonra onların bir kısmı mutedil davranırlar (aşırı gitmezler). Çok gaddar ve çok nankör olanlardan başkası ayetlerimizi ısrarla (bilerek) inkâr etmez.
Muhammed Esed : Nitekim, dalgalar onları (ölümün) gölgeleri gibi kuşattığında, (o anda) bütün içtenlikleriyle yalnız ve sadece Allah'a bağlanarak O'na sığınırlar fakat Allah onları sağ salim kıyıya ulaştırdığında da bir kısmı yolun ortasında (inanmak ile inkar etmek arasında) kalıverirler. Ama hiç kimse, haince bir nankörlüğe kapılmadıkça mesajlarımızı bile bile reddetmez.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve onları kara bulutlar gibi dalgalar sardığı zaman, onlar Allah'a dini ona tahsis ediciler olarak yalvarmaya başlamış olurlar. Sonra onları karaya selâmetle çıkardığı zaman onlardan mutedil olan vardır ve Bizim âyetlerimizi ise pek çok gaddar ve pek nankör olandan başkası inkar etmez.
Ömer Öngüt : Dağlar gibi dalgalar onları sardığında, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar. Fakat onları karaya çıkararak kurtardığı zaman içlerinden bir kısmı orta yolu tutarlar. Zaten bizim âyetlerimizi gaddar ve nankörlerden başkası inkâr etmez.
Şaban Piriş : Onları dağlar gibi dalgalar sardığı zaman, dini tamamen Allah’a tahsis ederek O’na dua ederler. Ama kurtulup, karaya ayak bastıklarında, içlerinden bazısı orta yolu tutar. Ayetlerimizi gaddar ve nankör olanlardan başkası bile bile inkar etmez.
Suat Yıldırım : Denizde iken onları dağlar gibi dalgalar kapladığında, bütün kalpleriyle yalnız Allah’a yalvarırlar. Fakat O, onları kurtarıp karaya çıkarınca bir kısmı işi gevşetir, imanla inkâr arasında ortada kalır. Bizim âyetlerimizi gaddar ve nankör olandan başkası inkâr etmez.
Süleyman Ateş : (Denizde) onları, gölgeler gibi dalga(lar) sardığı zaman, dini yalnız kendisine has kılarak Allah'a yalvarırlar. Fakat O, onları kurtarıp karaya çıkarınca içlerinden bir kısmı iktisâd eder (Allah'a yönelmeyi kısar, gevşetir); zaten bizim âyetlerimizi (öyle) nankör gaddarlardan başkası inkâr etmez.
Tefhim-ul Kuran : Onları kara gölgeler gibi dalgalar sarıverdiği zaman, dini yalnızca O'na 'halis kılan gönülden bağlılar' olarak Allah'a yalvarıp yakarırlar (dua ederler). Böylece onları karaya çıkarıp kurtarınca, artık onlardan bir kısmı orta yolu tutuyor. Bizim ayetlerimizi gaddar, nankör olandan başkası inkâr etmez.
Ümit Şimşek : Dağ gibi dalgalar onları sardığında, katıksız bir inançla Allah'a yönelir ve Ona yakarırlar. Onları sağ salim karaya çıkardığımızda ise bir kısmı orta yolu tutar. Ancak gaddarlıkta ve nankörlükte ileri gidenlerdir ki, âyetlerimizi inkâr ederler.
Yaşar Nuri Öztürk : Kara bulutlar gibi dalga kendilerini kuşattığı zaman; Allah'a, dini O'na özgüleyerek yalvarırlar. Fakat onları karaya çıkarıp kurtarınca, içlerinden sadece bir kısmı doğru yolu tutar. Bizim ayetlerimize, gaddar nankörlerin tümünden başkası karşı çıkmaz.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}