Ahmed Hulusi Meali |
|
Ha (hayat), Miiim (ilim - Hakikat-i Muhammedî);(44:1) | |
Kitab-ı Mubiyn (apaçık Sünnetullâh ve hakikati Bilgisi).(44:2) | |
Biz Onu mübarek bir gecede ("yok"luk hâlinin yaşandığı anda) inzâl ettik! Uyaranlar biziz!(44:3) | |
Bütün işlerin hikmeti onda (o "yok"luk hâli içinde) fark edilir;(44:4) | |
İndîmizden hüküm ile! (Rasûlleri) irsâl edenler biziz!(44:5) | |
(İrsâl olanın) Rabbinden Rahmet olarak! Muhakkak ki O, "HÛ"; Semi'dir, Aliym'dir.(44:6) | |
Semâların, arzın ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. . . Yakîne erenlerdenseniz!(44:7) | |
Tanrı yok; sadece "HÛ"; diriltir ve öldürür! Rabbinizdir ve atalarınızın da rabbidir!(44:8) | |
Hayır, onlar kuşkulu yaşam içinde, (dünya hayatıyla) eğlenip duruyorlar.(44:9) | |
Semânın apaçık bir duhân (duman) olarak geleceği (insanî hakikatin fark edileceği) süreci gözetle!(44:10) | |
İnsanları kaplar! Bu feci bir azaptır (hakikatin fark edilip gereğinin uygulanmamış olması yüzünden)!(44:11) | |
"Rabbimiz! Azap veren hâlden bizi çıkar; doğrusu biz iman edenleriz (artık)!"(44:12) | |
Onlar nerede bu durumda, düşünüp ders almak nerede? Hâlbuki onlara apaçık bir Rasûl de gelmişti. . .(44:13) | |
Sonra Ondan yüz çevirdiler ve: "Öğretilmiş bir cinnîdir" dediler.(44:14) | |
Muhakkak ki biz o azabı birazcık açıp kaldırırız. . . (Ne var ki) siz eski hâlinize geri dönersiniz.(44:15) | |
O süreçte (semânın apaçık bir duman olarak geldiğinde) en büyük yakalayışla yakalarız. . . Muhakkak ki biz yapılan suçların sonuçlarını yaşatanız!(44:16) | |
Andolsun ki onlardan önce Firavun kavmini de güç işlerle denedik. . . Onlara kerîm bir Rasûl gelmişti.(44:17) | |
"Allâh'ın kullarını bana teslim edin. . . Muhakkak ki ben güvenilir Rasûlüm. . . " (dedi).(44:18) | |
"Allâh'a karşı üstünlük taslamayın (Rasûle isyan etmeyin). . . Size apaçık karşı konulamaz delil ortaya koydum. "(44:19) | |
"Beni taşlayarak öldürme arzunuzdan Rabbim (Hakikatim olan Esmâ kuvvesine) ve sizin de Rabbiniz olana (hakikatinize) sığındım. "(44:20) | |
"Bana iman etmediyseniz, hiç olmazsa benden uzaklaşın!"(44:21) | |
(Musa da) Rabbine yöneldi: "Bunlar suçlu (şirk koşan) bir toplum!"(44:22) | |
(Rabbi dedi ki): "Kullarımı gece oradan yürüt (uzaklaştır). . . Muhakkak ki siz izleneceksiniz. "(44:23) | |
"Denizi açık olduğu hâlde bırak. . . Muhakkak ki onlar boğulmuş bir ordudur. "(44:24) | |
Nice cennet (bahçe) ve gözelerini terk ettiler.(44:25) | |
Nice ekinler ve güzel mekânlarını da. . .(44:26) | |
Keyif aldıkları nice nimeti de!(44:27) | |
İşte böyle. . . Onları başka bir topluma miras kıldık.(44:28) | |
Onlara (bedensellikte boğulanlara) semâ ve arz ağlamadı ve onlar nazar edilenlerden olmadılar.(44:29) | |
Andolsun ki İsrailoğullarını o aşağılayıcı azaptan kurtardık. . .(44:30) | |
Firavun'dan (benliğin sembolü)! Muhakkak ki O, üstünlük taslayan, israf edenlerden (hakikatindeki kuvveleri boşa harcayan) idi.(44:31) | |
Andolsun ki onları (İsrailoğullarını), bir İLİM ile âlemlere (insanlar) üstün seçtik!(44:32) | |
Onlara içinde apaçık bir imtihan olan işaretlerden verdik.(44:33) | |
Muhakkak ki bunlar şöyle derler:(44:34) | |
"O ilk ölümümüzden ilerisi yok; biz ölüm sonrasında diriltilecek değiliz!"(44:35) | |
"Eğer sözünüz doğruysa haydi atalarımızı getirin!"(44:36) | |
Onlar mı daha hayırlı yoksa Tubba' (Yemen hükümdarına verilen ad) halkı ve onlardan (Tubba' halkından) öncekiler mi? Onları helâk ettik! Muhakkak ki onlar suçlular (şirk ehli) idiler.(44:37) | |
Semâları, arzı ve ikisi arasında olanları oyun olsun diye halk etmedik. . .(44:38) | |
Biz onları yalnızca Hak (Esmâ özelliklerimizin açığa çıkışı) olarak yarattık! Ne var ki onların çoğunluğu (bu hakikati) bilmezler.(44:39) | |
Belirlenmiş ayırt etme sürecinde onların hepsi bir araya gelecektir.(44:40) | |
Dostun dostundan bir şey uzaklaştıramadığı süreçtir o! Onlara yardım da olunmaz. . .(44:41) | |
Allâh'ın rahmet ettikleri müstesna. . . Muhakkak ki O, "HÛ"; Aziyz'dir, Rahıym'dir.(44:42) | |
Gerçek ki zakkum ağacı,(44:43) | |
Esîm'in (Hakikatini inkâr edenin) yiyeceğidir!(44:44) | |
Erimiş maden gibidir; karınlarda kaynar.(44:45) | |
Kaynar suyun kaynaması gibi.(44:46) | |
"Tutun onu da yakan ateşin ortasına sürüyerek götürün. . . "(44:47) | |
"Sonra da, o kaynar suyun azabını onun başından aşağı dökün!"(44:48) | |
"Tat! Sen (güya) Aziyz'din, Keriym'din!"(44:49) | |
"İşte bu, şüpheyle karşıladığınız (iman etmediğiniz) şeydir!"(44:50) | |
Muhakkak ki korunmuş olanlar, güvenliktedirler.(44:51) | |
Cennetlerde ve gözelerdedirler!(44:52) | |
Karşılıklı olarak ince ipekten ve parlak atlastan giyerler.(44:53) | |
İşte böyle. . . Onları (Esmâ kuvvesi olarak açığa çıkan şuur varlık insanı) Hur-i Iyn olanlar (üstün ve net görüş {FUAD} özelliklerine sahip bedenler) ile eşleştirdik!(44:54) | |
Onda, güvenli ortamdakiler olarak her çeşit meyveyi (marifetlerini açığa çıkarmayı) isterler.(44:55) | |
Onda, ilk ölümden başka ölüm tatmazlar (ölümsüzdürler)! Onları yanma azabından korumuştur.(44:56) | |
Rabbinden bir lütuf olarak! İşte bu, aziym kurtuluşun ta kendisidir!(44:57) | |
Biz Onu lisanın olarak kolaylaştırdık, umulur ki üzerinde düşünürler diye.(44:58) | |
Seyret bekle! Muhakkak ki onlar da beklemektedirler.(44:59) | |