» Geçmişten ibret sahneleri ile uyarı


"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Hakkı Yılmaz Meali
(48,49) Ve andolsun ki Mûsâ ve Hârûn'a Furkân'ı ve görülmeyen, duyulmayan, sezilmeyen ıssız yerde Rablerine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan, kıyâmetin kopmasından içleri titreyen, Allah'ın koruması altına girmiş kişiler için bir ışığı ve öğüdü verdik. (21:48)
İşte bu Kur’ân da Bizim indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. Şimdi siz bunu tanıtmayan, tanınmasını engelleyen kimseler misiniz? (21:50)
Ve andolsun ki Biz, daha önce İbrâhîm'e rüşdünü vermiştik. Ve Biz o'nu bilenler idik. (21:51)
Hani İbrâhîm, babasına ve toplumuna: “Israrla kendisine tapınıp durduğunuz heykeller nedir?” demişti. (21:52)
Onlar: “Biz atalarımızı bunlara tapanlar olarak bulduk” dediler. (21:53)
İbrâhîm: “Andolsun ki sizler ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz” dedi. (21:54)
Onlar: “Sen bize hakkı mı getirdin, yoksa sen oyun oynayanlardan mısın?” dediler. (21:55)
(56,57) İbrâhîm dedi ki: “Tam tersi, Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir ki, onları O, yoktan yaratmıştır. Ben de buna şâhitlik edenlerdenim. Allah'a yemin ederim ki siz arkanızı dönüp gittikten sonra, ben putlarınıza kesinlikle bir tuzak kuracağım.” (21:56)
Sonra da İbrâhîm, ona müracaat etsinler diye kendilerine ait büyükleri dışında bunları parça parça etti. (21:58)
Toplumu, “Bizim tanrılarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, kesinlikle yanlış, kendi zararlarına iş yapanlardandır” dediler. (21:59)
Bazıları, “Onları anıp duran bir genç duyduk. Onun için “İbrâhîm” deniliyor” dediler. (21:60)
Onlar, “O hâlde o'na tanık olmaları için İbrâhîm'i insanların gözleri önüne getirin” dediler. (21:61)
Onlar, “Ey İbrâhîm! Bunu tanrılarımıza sen mi yaptın?” dediler. (21:62)
İbrâhîm: “Aksine, onu şu büyükleri yaptı. Konuşabiliyorlarsa haydi kendilerine sorun” dedi. (21:63)
"Bunun üzerine kendi vicdanlarına döndüler de: “Şüphesiz siz, yanlış; kendi zararlarına iş yapanların ta kendisisiniz” dediler. "(21:64)
Sonra onlar yine kendi kafalarına döndüler: “Andolsun ki bunların konuşmayacağını bilirdin” dediler. (21:65)
(66,67) İbrâhîm: “O hâlde, Allah'ın astlarından size hiçbir şekilde fayda vermeyen ve size zarar vermeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Size de, Allah'ın astlarından taptıklarınıza da yazıklar olsun! Siz hâlâ akıllanmayacak mısınız?” dedi. (21:66)
Toplumu: “Eğer yapanlarsanız, şunu yandırın [ateşe verin, sıkıntıya sokun] ve tanrılarınıza yardım edin” dediler. (21:68)
Biz: “Ey ateş! İbrâhîm'e karşı soğuk ve güvenli ol” dedik. (21:69)
Ve ona bir düzen kurmak istediler de Biz kendilerini daha fazla zarara/kayba uğrayıp acı çeken kimseler yaptık. (21:70)
İbrâhîm'i de, Lût'u da, âlemler için, içinde bolluklar bulunan topraklara kurtardık. (21:71)
Ve Biz o'na İshâk'ı, ilave olarak da Ya‘kûb'u bağışladık. Ve hepsini iyi kimseler yaptık. (21:72)
"Ve Biz onları, Bizim emrimizle kılavuzluk yapan önderler yaptık. Ve Biz onlara hayırlar işlemeyi, salâtı ikame etmeyi [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumlarını oluşturma-ayakta tutmayı], zekâtı/vergiyi vermeyi vahyettik. Ve onlar, sadece Bize kulluk yapanlar idiler. "(21:73)
"Ve Lût; Biz o'na bir hüküm, bir bilgi verdik. Onu çirkin işler işleyen kentten kurtardık. Şüphesiz onlar, kötü bir toplumdular, hak yoldan çıkmış kimselerdiler. "(21:74)
Ve Biz Lût'u rahmetimizin içine girdirdik. Şüphesiz o, sâlihlerdendir. (21:75)
"Ve Nûh'u; hani o daha önce nida etmişti de Biz de o'na cevap vermiştik. Sonra da Biz kendisini ve ailesini, yakınlarını, inananlarını büyük sıkıntıdan kurtardık. "(21:76)
Ve âyetlerimizi yalanlayan toplumuna karşı o'na yardım ettik. Şüphesiz onlar kötü bir toplumdular da Biz onları topluca suda boğduk. (21:77)
"Dâvûd ve Süleymân'ı da; hani onlar, toplumun koyunlarının, içinde geceleyin yayıldığı ekin hakkında hüküm veriyorlardı. Biz de, toplumun yasalarının ne olduğunu biliyorduk. "(21:78)
Sonra da Biz, onu Süleymân'a hemen iyice kavrattık. Ve hepsine yasa ve bilgi verdik. Dâvûd'la beraber Allah'ı noksan sıfatlardan arındırsınlar diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık/onları insanların yararlanacağı ölçüler içinde yarattık. Ve Biz yapanlarız. (21:79)
Ve Biz, sizin kötülüğünüzden sizi korumak için, sizin için zırh yapımını o'na öğrettik. Artık siz kendinize verilen nimetlerin karşılığını ödeyenler misiniz? (21:80)
Ve Süleymân'a, içinde bolluklar oluşturduğumuz toprağa doğru o'nun emriyle akıp giden kasırga hâlindeki rüzgârı boyun eğdirdik. Ve Biz her şeyi bilenleriz. (21:81)
Ve şeytanlardan, kendisi için dalgıçlık eden ve bundan daha düşük iş yapan şeytanları da boyun eğdirdik. Ve Biz onlar için koruyucular idik (21:82)
(83,84) "Ve Eyyûb; hani o: “Şüphesiz bana zarar dokundu. Sen merhametlilerin en merhametlisisin” diye Rabbine nida etmişti de Biz, o'nun için karşılık vermiştik. Sonra o'ndan zararlı olan şeyleri kaldırdık. Ve katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir öğüt olmak üzere, kendisine ailesini, yakınlarını ve kaybettikleriyle bir mislini daha verdik. "(21:83)
Ve İsmâîl, İdrîs ve Zülkifl, hepsi sabreden kimselerdendi. (21:85)
Onları da rahmetimizin içine girdirdik. Şüphesiz onlar sâlih kişilerden idiler. (21:86)
"Ve Zünnûn'u [kılıç sahibini, Ninovalı'yı], hani öfkelenerek gitmişti de kendisini sıkıntıya sokmayacağımızı sanmıştı. Sonra da karanlıklar içinde, “Senden başka ilâh diye bir şey yoktur! Seni tenzih ederim. Şüphesiz ben yanlış; kendi zararlarına iş yapanlardan oldum!” diye seslenmişti. "(21:87)
Sonra da Biz, o'na cevap verdik ve o'nu, gamdan/üzüntüden kurtardık. Ve işte, inananları Biz böyle kurtarırız. (21:88)
(89,90) "Ve Zekeriyyâ; hani o, Rabbine: “Rabbim! Beni tek başıma bırakma, Sen varislerin en hayırlısısın” diye seslenmişti de Biz, o'nun için karşılık vermiştik. Ve kendisine Yahyâ'yı ihsan ettik. Ve o'nun için eşini düzelttik/doğum yapmaya elverişli hâle getirdik. Şüphesiz onlar hayırlarda yarışıyorlar, umarak ve korkarak Bize yalvarıyorlardı. Ve Bize karşı derin saygı duyuyorlardı. "(21:89)
"Ve o, ırzını titizlikle koruyan kadın; işte Biz, onu güvenli bilgimizle bilgilendirdik. Ve kendisini ve oğlunu âlemler için bir alâmet/gösterge yaptık. "(21:91)
Şüphesiz bu, bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. O hâlde Bana kulluk edin. (21:92)
Hâlbuki ortak koşanlar, işlerini aralarında paramparça ettiler. Hepsi yalnızca Bize dönücülerdir. (21:93)
Öyleyse kim inanmış olarak düzeltmeye yönelik işler yaparsa onun emeği için iyilikbilmezlik edilmeyecektir. Biz, hiç şüphesiz onu yazanlarız da. (21:94)
Ve değişime/ yıkıma uğrattığımız bir kent üzerine yasak konmuştur: “Şüphesiz bunlar, dönmeyecekler!” (21:95)
Hatta akıncılar ve komutanı açıldığı zaman, onlar, yüksek tepeden akın edip çıkarlar. (21:96)
"Ve gerçek vaat yaklaştığı zaman kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan o kişilerin gözleri dönüverir: “Eyvah bizlere! Kesinlikle biz bundan bilgisizlik/duyarsızlık içindeydik. Aslında biz yanlış; kendi zararlarına iş yapan kimseler idik.” "(21:97)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{Konu-Meali.php}