» 21 / Enbiyâ  65:

Kuran Sırası: 21
İniş Sırası: 73
Enbiya Suresi = Peygamberler Suresi
agirlikli olarak peygamberlerden söz edildiginden bu adi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. ثُمَّ (S̃M) = ṧumme : sonra yine
2. نُكِسُوا (NKSWE) = nukisū : döndürüldüler
3. عَلَىٰ (AL) = ǎlā : üzerine
4. رُءُوسِهِمْ (RÙWSHM) = ru'ūsihim : eski kafaları
5. لَقَدْ (LGD̃) = leḳad : muhakkak
6. عَلِمْتَ (ALMT) = ǎlimte : bilirsin ki
7. مَا (ME) = mā :
8. هَٰؤُلَاءِ (HÙLEÙ) = hā'ulā'i : bunlar
9. يَنْطِقُونَ (YNŦGWN) = yenTiḳūne : konuşmazlar
sonra yine | döndürüldüler | üzerine | eski kafaları | muhakkak | bilirsin ki | | bunlar | konuşmazlar |

[] [NKS] [] [RES] [] [ALM] [] [] [NŦG]
S̃M NKSWE AL RÙWSHM LGD̃ ALMT ME HÙLEÙ YNŦGWN

ṧumme nukisū ǎlā ru'ūsihim leḳad ǎlimte hā'ulā'i yenTiḳūne
ثم نكسوا على رءوسهم لقد علمت ما هؤلاء ينطقون

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ثم | S̃M ṧumme sonra yine Then
نكسوا ن ك س | NKS NKSWE nukisū döndürüldüler they were turned
على | AL ǎlā üzerine on
رءوسهم ر ا س | RES RÙWSHM ru'ūsihim eski kafaları their heads,
لقد | LGD̃ leḳad muhakkak """Verily,"
علمت ع ل م | ALM ALMT ǎlimte bilirsin ki you know
ما | ME not
هؤلاء | HÙLEÙ hā'ulā'i bunlar these
ينطقون ن ط ق | NŦG YNŦGWN yenTiḳūne konuşmazlar "(can) speak!"""

21:65 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

sonra yine | döndürüldüler | üzerine | eski kafaları | muhakkak | bilirsin ki | | bunlar | konuşmazlar |

[] [NKS] [] [RES] [] [ALM] [] [] [NŦG]
S̃M NKSWE AL RÙWSHM LGD̃ ALMT ME HÙLEÙ YNŦGWN

ṧumme nukisū ǎlā ru'ūsihim leḳad ǎlimte hā'ulā'i yenTiḳūne
ثم نكسوا على رءوسهم لقد علمت ما هؤلاء ينطقون

[] [ن ك س] [] [ر ا س] [] [ع ل م] [] [] [ن ط ق]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ثم | S̃M ṧumme sonra yine Then
Se,Mim,
500,40,
CONJ – coordinating conjunction
حرف عطف
نكسوا ن ك س | NKS NKSWE nukisū döndürüldüler they were turned
Nun,Kef,Sin,Vav,Elif,
50,20,60,6,1,
V – 3rd person masculine plural passive perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض مبني للمجهول والواو ضمير متصل في محل رفع نائب فاعل
على | AL ǎlā üzerine on
Ayn,Lam,,
70,30,,
P – preposition
حرف جر
رءوسهم ر ا س | RES RÙWSHM ru'ūsihim eski kafaları their heads,
Re,,Vav,Sin,He,Mim,
200,,6,60,5,40,
N – genitive masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لقد | LGD̃ leḳad muhakkak """Verily,"
Lam,Gaf,Dal,
30,100,4,
EMPH – emphatic prefix lām
CERT – particle of certainty
اللام لام التوكيد
حرف تحقيق
علمت ع ل م | ALM ALMT ǎlimte bilirsin ki you know
Ayn,Lam,Mim,Te,
70,30,40,400,
V – 2nd person masculine singular perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل
ما | ME not
Mim,Elif,
40,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
هؤلاء | HÙLEÙ hā'ulā'i bunlar these
He,,Lam,Elif,,
5,,30,1,,
DEM – plural demonstrative pronoun
اسم اشارة
ينطقون ن ط ق | NŦG YNŦGWN yenTiḳūne konuşmazlar "(can) speak!"""
Ye,Nun,Tı,Gaf,Vav,Nun,
10,50,9,100,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |ثُمَّ: sonra yine | نُكِسُوا: döndürüldüler | عَلَىٰ: üzerine | رُءُوسِهِمْ: eski kafaları | لَقَدْ: muhakkak | عَلِمْتَ: bilirsin ki | مَا: | هَٰؤُلَاءِ: bunlar | يَنْطِقُونَ: konuşmazlar |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ثم S̃M sonra yine | نكسوا NKSWE döndürüldüler | على AL üzerine | رءوسهم RÙWSHM eski kafaları | لقد LGD̃ muhakkak | علمت ALMT bilirsin ki | ما ME | هؤلاء HÙLEÙ bunlar | ينطقون YNŦGWN konuşmazlar |
Kırık Meal (Okunuş) : |ṧumme: sonra yine | nukisū: döndürüldüler | ǎlā: üzerine | ru'ūsihim: eski kafaları | leḳad: muhakkak | ǎlimte: bilirsin ki | : | hā'ulā'i: bunlar | yenTiḳūne: konuşmazlar |
Kırık Meal (Transcript) : |S̃M: sonra yine | NKSWE: döndürüldüler | AL: üzerine | RÙWSHM: eski kafaları | LGD̃: muhakkak | ALMT: bilirsin ki | ME: | HÙLEÙ: bunlar | YNŦGWN: konuşmazlar |
Abdulbaki Gölpınarlı : Sonra başlarını eğdiler ve andolsun ki dediler, sen de bunların konuşmadığını bilirsin.
Adem Uğur : Sonra tekrar eski inanç ve tartışmalarına döndüler: Sen bunların konuşmadığını pek âlâ biliyorsun, dediler.
Ahmed Hulusi : Sonra gene kafaları alt üst olup eski fikirlerinde ısrarla: "Sen gerçekten bilirsin ki, bunlar konuşmazlar!" (dediler).
Ahmet Tekin : Sonra da eski kafalarına, eski inanç ve tartışmalarına döndüler. 'Sen bunların konuşmayacağını pekâlâ biliyorsun' dediler.
Ahmet Varol : Sonra yine eski kafalarına döndürüldüler: 'Andolsun bunların konuşamayacaklarını sen de bilirsin!'
Ali Bulaç : Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler: "Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin."
Ali Fikri Yavuz : Sonra yine eski kafalarına (akıllarına) döndüler (ve Nemrud İbrâhîm’e şöyle dedi.) Sen gerçekten biliyorsun ki, bu putlar konuşamazlar.
Bekir Sadak : (64-65) Kendi kendilerine: «Dogrusu siz haksizsiniz", sonra kafalarinda olan eski inanclarina donerek: «Ey Ibrahim! Bunlarin konusmayacagini, and olsun ki, bilirsin» dediler.
Celal Yıldırım : Sonra da başları üzerine döndüler de: «And olsun ki bunların konuşamıyacağını sen de bilirsin» dediler.
Diyanet İşleri : Sonra eski inanç ve inatlarına döndüler ve, “Andolsun, bunların konuşmayacağını sen de bilirsin” dediler.
Diyanet İşleri (eski) : (64-65) Kendi kendilerine: 'Doğrusu siz haksızsınız', sonra kafalarında olan eski inançlarına dönerek: 'Ey İbrahim! bunların konuşmayacağını, and olsun ki, bilirsin' dediler.
Diyanet Vakfi : Sonra tekrar eski inanç ve tartışmalarına döndüler: Sen bunların konuşmadığını pek âlâ biliyorsun, dediler.
Edip Yüksel : Sonra tekrar eski kafalarına döndüler: 'Bunların konuşamadığını sen gayet iyi bilirsin!'
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Sonra yine (eski) kafalarına döndüler: «And olsun ki (ey İbrahim!) bunların konuşmayacağını (sen de) bilirsin.» dediler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Sonra tepeleri üstü ters döndüler: «Sen gerçekten bunların konuşmadığını bilirsin.» dediler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Sonra yine tepeleri üstü ters döndüler, sen cidden bilirsin ki bunlar söylemez dediler
Fizilal-il Kuran : Fakat sonra yine eski dik kafalılıklarına dönerek İbrahim'e «Sen de iyi bilirsin ki, bunlar konuşamazlar,» dediler.
Gültekin Onan : Sonra yine tepeleri üstüne ters döndüler: "Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin."
Hakkı Yılmaz : Sonra onlar yine kendi kafalarına döndüler: “Andolsun ki bunların konuşmayacağını bilirdin” dediler.
Hasan Basri Çantay : Sonra yine (eski) kafalarına döndürüldüler; «Andolsun ki bunların söz söylemeyeceğini sen de bilirsin» dediler.
Hayrat Neşriyat : Sonra yine eski kafalarına döndürüldüler: 'Yemîn olsun (sen de) bilirsin ki, bunlar konuşmazlar!' (dediler).
İbni Kesir : Sonra eski kafalarına döndürüldüler: Bunların konuşamayacağını, andolsun ki; sen de bilirsin, dediler.
İskender Evrenosoğlu : Sonra onların başları öne eğildi. (Hz. İbrâhîm'e): “Andolsun ki sen, bunların konuşmadığını (konuşamadığını) biliyordun.” (dediler).
Muhammed Esed : Ama çok geçmeden yine eski düşünce tarzlarına döndüler ve (İbrahim'e:) "Bu (put)ların konuşamadıklarını kendin de pekala biliyorsun!" dediler.
Ömer Nasuhi Bilmen : Sonra da başları üzerine döndürüldüler de (dediler ki:) «Muhakkak sen bilmişsindir ki, onlar söz söyler değildirler.»
Ömer Öngüt : Sonra yine eski kafalarına döndürüldüler. “Sen de pekâlâ bunların konuşmadığını biliyorsun. ” dediler.
Şaban Piriş : Sonra yine eski kafalarına döndüler ve: -Onların konuşamayacağını sen çok iyi bilirsin, dediler.
Suat Yıldırım : Fakat bunu dışa vurmayıp sonra yine önceki görüşlerine dönüp İbrâhim’e: "Bunların konuşmadıklarını sen de pek iyi bilirsin!" dediler.
Süleyman Ateş : Sonra yine eski kafalarına döndürüldüler: "Sen de bilirsin ki bunlar konuşmazlar," dediler.
Tefhim-ul Kuran : Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler: «Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin.»
Ümit Şimşek : Sonra yine eski kafalarına döndüler. 'Bunların konuşmayacağını sen de biliyorsun' dediler.
Yaşar Nuri Öztürk : Sonra, yine kendi kafalarına döndürüldüler: "Vallahi, sen de bilirsin ki, bunlar konuşamazlar."


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}