İbni Kesir Meali |
|
Ha, Mim,(41:1) | |
Rahman ve Rahim katından indirilmedir.(41:2) | |
Ayetleri uzun uzun açıklanmış bir kitab. Bilen bir kavim için arabça Kur'an.(41:3) | |
Müjdeleyici ve uyarıcı olarak. Ama onların çoğu yüz çevirmiştir, artık onlar işitmezler.(41:4) | |
Bizi, çağırdığın şeye karşı kalblerimiz kapalıdır, kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Seninle bizim aramızda bir perde var. Sen; istediğini yap, biz de yapıcılarız, dediler(41:5) | |
De ki: Ben de ancak sizin gibi bir beşerim. Yalnız bana tanrınızın tek bir tanrı olduğu vahyediliyor. Artık O'na yönelin ve O'ndan mağfiret dileyin. Müşriklerin vay haline.(41:6) | |
Onlar ki; zekat vermezler. Ve onlar; ahireti inkar edenlerdir.(41:7) | |
Muhakkak ki iman edip salih amel işleyenlere; işte onlara, kesintisiz bir mükafat vardır.(41:8) | |
De ki: Siz mi yeri iki günde yaratanı inkar ediyor ve O'na eşler koşuyorsunuz? Alemlerin Rabbı işte O'dur.(41:9) | |
O; yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi ve orada bereketler yarattı. Ve onda arayanlar için dört beşit gıdalar takdir etti.(41:10) | |
Sonra göğe yöneldi ki; o, duman halindeydi. Ona ve yere dedi ki: İsteyerek veya istemeyerek ikiniz de gelin. İkisi de dediler ki: İsteyerek geldik.(41:11) | |
Böylece iki gün içerisinde yedi gök var etti. Ve her göğün işini kendisine bildirdi. Biz; dünya semasını ışıklarla donattık, koruduk. İşte bu; Aziz, Alim'in takdiridir.(41:12) | |
Eğer yüz çevirecek olurlarsa; Ad ve Semud'un yıldırımına benzer bir yıldırımla sizi uyarırım, de.(41:13) | |
Onlara; Allah'tan başkasına ibadet etmeyin, diye önlerinden ve arkalarından peygamberler geldiğinde demişlerdi ki: Şayet Rabbımız dileseydi; elbette melekler indirirdi. Doğrusu biz, sizinle gönderilen şeyi inkar ederiz.(41:14) | |
Ad'a gelince; yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamış ve bizden daha kuvvetli kim var? demişlerdi. Onlar, kendilerini yaratan Allah'ın daha kuvvetli olduğunu görmüyorlar mıydı? Onlar ayetlerimizi bile bile inkar ediyorlardı.(41:15) | |
Böylece uğursuz günlerde dünya hayatında rüsvaylık azabını tattıralım diye Biz de onların üzerine şiddetli bir rüzgar gönderdik. Ahiret azabı ise, elbet daha horlayıcıdır. Onlara yardım da edilmez.(41:16) | |
Semud'a gelince; onlara hidayeti göstermiştik, ama onlar körlüğü hidayete tercih ettiler ve yaptıkları yüzünden onları horlayıcı azabın yıldırımı çarptı.(41:17) | |
İman edip de korkar olanları da kurtardık.(41:18) | |
Allah'ın düşmanları bir araya getirilip toplanacakları gün; onlar, dağıtılırlar.(41:19) | |
Nihayet oraya varınca; kulakları, gözleri ve derileri yapar oldukları şeye aleyhlerinde şehadet ederler.(41:20) | |
Derilerine derler ki: Niçin aleyhimize şahidlik ettiniz? Onlar da: Bizi, her şeyi konuşturan Allah konuşturdu. Sizi önceden yaratan O'dur ve O'na döndürülürsünüz, derler.(41:21) | |
Gözleriniz, kulaklarınız ve derileriniz aleyhinize şahidlik eder diye sakınmadınız. Aksine yapmakta olduklarınızın bir çoğunu Allah'ın bilmediğini sanıyordunuz.(41:22) | |
İşte Rabbınızı böyle sanmanız sizi mahvetti de hüsrana uğrayanlardan oldunuz.(41:23) | |
Şimdi eğer sabredebilirlerse; işte onların durağı ateştir. Eğer dönmek isterlerse; artık onlar hoşnud edilecek değildirler.(41:24) | |
Biz; onlara bir takım yoldaşlar kattık da önlerindekini ve arkalarındakini onlara süslü gösterdiler. Gerek cinnlerden, gerekse insanlardan kendilerinden önce geçmiş ümmetler içinde aleyhlerinde söz hak olmuştur. Doğrusu onlar, hüsrana uğrayanlardı.(41:25) | |
Küfredenler dediler ki: Bu Kur'an'ı dinlemeyin, onun hakkında yaygaralar yapın, belki bastırırsınız.(41:26) | |
O küfredenlere şiddetli bir azabı tattıracağız ve onları yapmakta olduklarının en kötüsü ile cezalandıracağız.(41:27) | |
İşte böyle; Allah'ın düşmanlarının cezası ateştir. Ayetlerimizi bile bile inkar etmelerinin cezası olarak onların temelli kalacakları yer oradadır.(41:28) | |
Ve küfredenler derler ki: Rabbımız; cinnlerden ve insanlardan bizi saptırmış olanları göster, onları ayaklarımızın altına alalım da alçaklar, aşağıların aşağısı olsunlar.(41:29) | |
Muhakkak ki; Rabbımız Allah'tır, deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanların üzerine melekler iner, onlara: Korkmayın, üzülmeyin size vaad olunan cennetle sevinin, derler.(41:30) | |
Biz; dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Burada canlarınızın çektiği şeyler sizedir ve burada size umduğunuz her şey vardır.(41:31) | |
Gafur, Rahim olanın ikramı olarak.(41:32) | |
Muhakkak ki ben müslümanlardanım, diyerek salih amel işleyen ve Allah'a çağıran kimseden daha güzel sözlü kim vardır?(41:33) | |
İyilikle kötülük bir olmaz. Sen, fenalığı en iyi şekilde sav. O zaman göreceksin ki; seninle arasında düşmanlık bulunan kişi bile yakın bir dost gibi oluvermiştir.(41:34) | |
Bu, ancak sabredenlere vergidir. Ve buna ancak o büyük hazzı tadanlar kavuşturulur.(41:35) | |
Şeytan, seni bir vesvese ile dürtecek olursa; Allah'a sığın. Doğrusu O; Semi, Alim olanın kendisidir.(41:36) | |
Gece ve gündüz, güneş ve ay O'nun ayetlerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer O'na ibadet isteyen kimselerseniz; bunları yaratmış olan Allah'a secde edin.(41:37) | |
Eğer büyüklük taslarlarsa; bilsinler ki, Rabbının nezdinde bulunanlar gece gündüz O'nu tesbih eder dururlar ve onlar hiç usanmazlar.(41:38) | |
O'nun ayetlerinden biri de, kupkuru gördüğün yeryüzünün Biz ona su indirdiğimiz zaman harekete geçip kabarmasıdır. Ona can veren Allah, elbette ölüleri de diriltir. Muhakkak ki O; her şeye kadirdir.(41:39) | |
Ayetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp eğriliğe sapanlar, bize gizli değillerdir. Ateşe atılan mı, yoksa kıyamet günü güven içinde olan mı daha iyidir? Dilediğinizi yapın. Doğrusu O; yaptıklarınızı görendir.(41:40) | |
Kendilerine zikir gelince; onlar onu inkar etmişlerdir. Halbuki o, aziz bir kitabdır.(41:41) | |
Önünden de, ardından da batıl sokulamaz. O, Hakim, Hamid katından indirilmedir.(41:42) | |
Senin için söylenenler, mutlaka senden önceki peygamberler için de söylenmiştir. Elbette ki Rabbın; hem mağfiret sahibidir, hem de elim bir azab sahibidir.(41:43) | |
Biz; onu yabancı bir dil ile ortaya koysaydık diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsilatlı olarak açıklamalı değil miydi? Hem yabancı, hem da Arab'a mı hitab etmektedir? De ki: İman edenler için hidayet ve şifadır. İman etmemiş olanların kulaklarında ise bir ağırlık vardır ve bu, onlara kapalıdır. Sanki onlara uzak bir mesafeden sesleniyorlar da anlamıyorlar.(41:44) | |
Andolsun ki; Biz, Musa'ya kitab vermiştik de onda ihtilafa düşülmüştü. Şayet Rabbından bir söz geçmiş olmasaydı; aralarında hüküm verilirdi. Muhakkak ki onlar; bundan şüphe ve endişe içindedirler.(41:45) | |
Kim, salih amel işlerse; kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa; kendi aleyhinedir. Ve Rabbın; kullarına zulmedici değildir.(41:46) | |
Kıyamet saatının bilgisi, ancak O'na aittir. O'nun ilmi olmadıkça hiç bir meyve tomurcuklarından çıkmaz. Hiç bir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Onlara: Nerede Benim ortaklarım? diye seslendiği gün derler ki: Bizden hiç bir şahid olmadığını Sana arzederiz.(41:47) | |
Önceden taptıkları şeyler onlardan uzaklaşıp gitmiştir. Ve kendilerinin kaçacak yerleri olmadığını anlamışlardır.(41:48) | |
İnsan; hayır istemekten usanmaz da, kendisine bir kötülük gelince ümitsizliğe düşer, meyus olur.(41:49) | |
Oysa ona dokunan bir sıkıntıdan sonra kendisine katımızdan bir rahmet tattırırsak; muhakkak: Bu, benim hakkımdır, kıyametin kopacağını sanmıyorum. Rabbıma döndürülürsem, muhakkak ki O'nun nezdinde de güzel şeyler bulacağım, der. Andolsun ki; Biz, küfredenlere yaptıklarını muhakkak bildireceğiz. Ve andolsun ki; Biz, onlara muhakkak ağır bir azab tattıracağız.(41:50) | |
İnsana nimet verdiğimiz zaman yüz çevirir, yan çizer. Başına bir fenalık gelince de uzun uzun yalvarır.(41:51) | |
De ki: Şayet o, Allah katından gelmiş ve siz de onu inkar etmişseniz; söyleyin bana: Derin bir çıkmazda bulunan kimseden daha sapık kim vardır?(41:52) | |
Onun hak olduğunu anlayıncaya kadar ayetlerimizi onlara hem ufuklarda hem de kendi nefislerinde göstereceğiz. Rabbının her şeye şahid olması yetmez mi?(41:53) | |
İyi bilin ki; onlar, Rabblarına kavuşmaktan şüphededirler. Dikkat edin, muhakkak ki Allah; her şeyi çepeçevre kuşatandır.(41:54) | |