» 41 / Fussilet  22:

Kuran Sırası: 41
İniş Sırası: 61
Fussilet Suresi = Detayli/Ayrintili Suresi.
Kur’an’in ayrintili kilindigini ifade eden fussilet kelimesinin geçtigi 3. ayetinden ismini almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَمَا (WME) = ve mā : ve değildiniz
2. كُنْتُمْ (KNTM) = kuntum : siz
3. تَسْتَتِرُونَ (TSTTRWN) = testetirūne : gizleniyor
4. أَنْ (ÊN) = en :
5. يَشْهَدَ (YŞHD̃) = yeşhede : şahidlik etmesinden
6. عَلَيْكُمْ (ALYKM) = ǎleykum : aleyhinize
7. سَمْعُكُمْ (SMAKM) = sem'ǔkum : kulaklarınızın
8. وَلَا (WLE) = ve lā : ve değildiniz
9. أَبْصَارُكُمْ (ÊBṦERKM) = ebSārukum : gözlerinizin
10. وَلَا (WLE) = ve lā : ve değildiniz
11. جُلُودُكُمْ (CLWD̃KM) = culūdukum : derilerinizin
12. وَلَٰكِنْ (WLKN) = velākin : fakat
13. ظَنَنْتُمْ (ƵNNTM) = Zenentum : sanıyordunuz ki
14. أَنَّ (ÊN) = enne : elbette
15. اللَّهَ (ELLH) = llahe : Allah
16. لَا (LE) = lā :
17. يَعْلَمُ (YALM) = yeǎ'lemu : bilmez
18. كَثِيرًا (KS̃YRE) = keṧīran : çoğunu
19. مِمَّا (MME) = mimmā :
20. تَعْمَلُونَ (TAMLWN) = teǎ'melūne : yaptıklarınızın
ve değildiniz | siz | gizleniyor | | şahidlik etmesinden | aleyhinize | kulaklarınızın | ve değildiniz | gözlerinizin | ve değildiniz | derilerinizin | fakat | sanıyordunuz ki | elbette | Allah | | bilmez | çoğunu | | yaptıklarınızın |

[] [KWN] [STR] [] [ŞHD̃] [] [SMA] [] [BṦR] [] [CLD̃] [] [ƵNN] [] [] [] [ALM] [KS̃R] [] [AML]
WME KNTM TSTTRWN ÊN YŞHD̃ ALYKM SMAKM WLE ÊBṦERKM WLE CLWD̃KM WLKN ƵNNTM ÊN ELLH LE YALM KS̃YRE MME TAMLWN

ve mā kuntum testetirūne en yeşhede ǎleykum sem'ǔkum ve lā ebSārukum ve lā culūdukum velākin Zenentum enne llahe yeǎ'lemu keṧīran mimmā teǎ'melūne
وما كنتم تستترون أن يشهد عليكم سمعكم ولا أبصاركم ولا جلودكم ولكن ظننتم أن الله لا يعلم كثيرا مما تعملون

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وما | WME ve mā ve değildiniz And not
كنتم ك و ن | KWN KNTM kuntum siz you were
تستترون س ت ر | STR TSTTRWN testetirūne gizleniyor covering yourselves
أن | ÊN en lest
يشهد ش ه د | ŞHD̃ YŞHD̃ yeşhede şahidlik etmesinden testify
عليكم | ALYKM ǎleykum aleyhinize against you
سمعكم س م ع | SMA SMAKM sem'ǔkum kulaklarınızın your hearing
ولا | WLE ve lā ve değildiniz and not
أبصاركم ب ص ر | BṦR ÊBṦERKM ebSārukum gözlerinizin your sight
ولا | WLE ve lā ve değildiniz and not
جلودكم ج ل د | CLD̃ CLWD̃KM culūdukum derilerinizin your skins,
ولكن | WLKN velākin fakat but
ظننتم ظ ن ن | ƵNN ƵNNTM Zenentum sanıyordunuz ki you assumed
أن | ÊN enne elbette that
الله | ELLH llahe Allah Allah
لا | LE (does) not
يعلم ع ل م | ALM YALM yeǎ'lemu bilmez know
كثيرا ك ث ر | KS̃R KS̃YRE keṧīran çoğunu much
مما | MME mimmā of what
تعملون ع م ل | AML TAMLWN teǎ'melūne yaptıklarınızın you do.

41:22 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve değildiniz | siz | gizleniyor | | şahidlik etmesinden | aleyhinize | kulaklarınızın | ve değildiniz | gözlerinizin | ve değildiniz | derilerinizin | fakat | sanıyordunuz ki | elbette | Allah | | bilmez | çoğunu | | yaptıklarınızın |

[] [KWN] [STR] [] [ŞHD̃] [] [SMA] [] [BṦR] [] [CLD̃] [] [ƵNN] [] [] [] [ALM] [KS̃R] [] [AML]
WME KNTM TSTTRWN ÊN YŞHD̃ ALYKM SMAKM WLE ÊBṦERKM WLE CLWD̃KM WLKN ƵNNTM ÊN ELLH LE YALM KS̃YRE MME TAMLWN

ve mā kuntum testetirūne en yeşhede ǎleykum sem'ǔkum ve lā ebSārukum ve lā culūdukum velākin Zenentum enne llahe yeǎ'lemu keṧīran mimmā teǎ'melūne
وما كنتم تستترون أن يشهد عليكم سمعكم ولا أبصاركم ولا جلودكم ولكن ظننتم أن الله لا يعلم كثيرا مما تعملون

[] [ك و ن] [س ت ر] [] [ش ه د] [] [س م ع] [] [ب ص ر] [] [ج ل د] [] [ظ ن ن] [] [] [] [ع ل م] [ك ث ر] [] [ع م ل]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وما | WME ve mā ve değildiniz And not
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
كنتم ك و ن | KWN KNTM kuntum siz you were
Kef,Nun,Te,Mim,
20,50,400,40,
V – 2nd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
تستترون س ت ر | STR TSTTRWN testetirūne gizleniyor covering yourselves
Te,Sin,Te,Te,Re,Vav,Nun,
400,60,400,400,200,6,50,
V – 2nd person masculine plural (form VIII) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
أن | ÊN en lest
,Nun,
,50,
SUB – subordinating conjunction
حرف مصدري
يشهد ش ه د | ŞHD̃ YŞHD̃ yeşhede şahidlik etmesinden testify
Ye,Şın,He,Dal,
10,300,5,4,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb, subjunctive mood
فعل مضارع منصوب
عليكم | ALYKM ǎleykum aleyhinize against you
Ayn,Lam,Ye,Kef,Mim,
70,30,10,20,40,
P – preposition
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
سمعكم س م ع | SMA SMAKM sem'ǔkum kulaklarınızın your hearing
Sin,Mim,Ayn,Kef,Mim,
60,40,70,20,40,
N – nominative masculine noun
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ولا | WLE ve lā ve değildiniz and not
Vav,Lam,Elif,
6,30,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
أبصاركم ب ص ر | BṦR ÊBṦERKM ebSārukum gözlerinizin your sight
,Be,Sad,Elif,Re,Kef,Mim,
,2,90,1,200,20,40,
N – nominative masculine plural noun
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ولا | WLE ve lā ve değildiniz and not
Vav,Lam,Elif,
6,30,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
جلودكم ج ل د | CLD̃ CLWD̃KM culūdukum derilerinizin your skins,
Cim,Lam,Vav,Dal,Kef,Mim,
3,30,6,4,20,40,
N – nominative masculine plural noun
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ولكن | WLKN velākin fakat but
Vav,Lam,Kef,Nun,
6,30,20,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
AMD – amendment particle
الواو عاطفة
حرف استدراك
ظننتم ظ ن ن | ƵNN ƵNNTM Zenentum sanıyordunuz ki you assumed
Zı,Nun,Nun,Te,Mim,
900,50,50,400,40,
V – 2nd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل
أن | ÊN enne elbette that
,Nun,
,50,
ACC – accusative particle
حرف نصب من اخوات «ان»
الله | ELLH llahe Allah Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – accusative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة منصوب
لا | LE (does) not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يعلم ع ل م | ALM YALM yeǎ'lemu bilmez know
Ye,Ayn,Lam,Mim,
10,70,30,40,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
فعل مضارع
كثيرا ك ث ر | KS̃R KS̃YRE keṧīran çoğunu much
Kef,Se,Ye,Re,Elif,
20,500,10,200,1,
N – accusative masculine singular indefinite noun
اسم منصوب
مما | MME mimmā of what
Mim,Mim,Elif,
40,40,1,
P – preposition
REL – relative pronoun
حرف جر
اسم موصول
تعملون ع م ل | AML TAMLWN teǎ'melūne yaptıklarınızın you do.
Te,Ayn,Mim,Lam,Vav,Nun,
400,70,40,30,6,50,
V – 2nd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَمَا: ve değildiniz | كُنْتُمْ: siz | تَسْتَتِرُونَ: gizleniyor | أَنْ: | يَشْهَدَ: şahidlik etmesinden | عَلَيْكُمْ: aleyhinize | سَمْعُكُمْ: kulaklarınızın | وَلَا: ve değildiniz | أَبْصَارُكُمْ: gözlerinizin | وَلَا: ve değildiniz | جُلُودُكُمْ: derilerinizin | وَلَٰكِنْ: fakat | ظَنَنْتُمْ: sanıyordunuz ki | أَنَّ: elbette | اللَّهَ: Allah | لَا: | يَعْلَمُ: bilmez | كَثِيرًا: çoğunu | مِمَّا: | تَعْمَلُونَ: yaptıklarınızın |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وما WME ve değildiniz | كنتم KNTM siz | تستترون TSTTRWN gizleniyor | أن ÊN | يشهد YŞHD̃ şahidlik etmesinden | عليكم ALYKM aleyhinize | سمعكم SMAKM kulaklarınızın | ولا WLE ve değildiniz | أبصاركم ÊBṦERKM gözlerinizin | ولا WLE ve değildiniz | جلودكم CLWD̃KM derilerinizin | ولكن WLKN fakat | ظننتم ƵNNTM sanıyordunuz ki | أن ÊN elbette | الله ELLH Allah | لا LE | يعلم YALM bilmez | كثيرا KS̃YRE çoğunu | مما MME | تعملون TAMLWN yaptıklarınızın |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve mā: ve değildiniz | kuntum: siz | testetirūne: gizleniyor | en: | yeşhede: şahidlik etmesinden | ǎleykum: aleyhinize | sem'ǔkum: kulaklarınızın | ve lā: ve değildiniz | ebSārukum: gözlerinizin | ve lā: ve değildiniz | culūdukum: derilerinizin | velākin: fakat | Zenentum: sanıyordunuz ki | enne: elbette | llahe: Allah | : | yeǎ'lemu: bilmez | keṧīran: çoğunu | mimmā: | teǎ'melūne: yaptıklarınızın |
Kırık Meal (Transcript) : |WME: ve değildiniz | KNTM: siz | TSTTRWN: gizleniyor | ÊN: | YŞHD̃: şahidlik etmesinden | ALYKM: aleyhinize | SMAKM: kulaklarınızın | WLE: ve değildiniz | ÊBṦERKM: gözlerinizin | WLE: ve değildiniz | CLWD̃KM: derilerinizin | WLKN: fakat | ƵNNTM: sanıyordunuz ki | ÊN: elbette | ELLH: Allah | LE: | YALM: bilmez | KS̃YRE: çoğunu | MME: | TAMLWN: yaptıklarınızın |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve siz, kulaklarınızın, gözlerinizin, derilerinizin, aleyhinizde tanıklık edeceklerini ummuyor, onlardan hiçbir şeyinizi gizlemiyordunuz ve hattâ sanıyordunuz ki yaptıklarınızın çoğunu Allah bile, şüphe yok ki bilmez.
Adem Uğur : Siz ne kulaklarınızın, ne gözlerinizin, ne de derilerinizin aleyhinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınızdan çoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.
Ahmed Hulusi : Sem'inizin (işitme azanızın), basarlarınızın (görme azalarınızın) ve bedenlerinizin aleyhinize şahitlik yapmasını ummadığınızdan (keyfinize göre yaşadınız). . . Yaptıklarınızın birçoğunu Allâh'ın bilmediğini zannediyordunuz!
Ahmet Tekin : 'Siz, kulaklarınızın, gözlerinizin, tenlerinizin, tenasül organlarınızın, aleyhinize şâhitlik edeceğini hesaba katarak gizlenme ihtiyacı duymadınız. Sorumluluğunuzu gerektirecek birçok amelinizi de Allah’ın bilmeyeceğini zannettiniz.'
Ahmet Varol : Siz kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin aleyhinize şahitlik edeceğini (düşünüp onlardan) sakınmıyordunuz. Aksine yaptıklarınızın çoğunu Allah'ın bilmediğini sanıyordunuz.
Ali Bulaç : "Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye sakınmıyordunuz. Aksine, yaptıklarınızın birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz."
Ali Fikri Yavuz : Kulaklarınız, gözleriniz ve derileriniz aleyhinize şahidlik eder diye sakınmamıştınız ve muhakkak zannetmiştiniz ki, Allah, yaptıklarınızdan bir çoğunu bilmez.
Bekir Sadak : Siz, gozleriniz, kulaklariniz ve derilerinizin aleyhinize sahidlik edeceginden korkarak kotu is islemekten cekinmiyordunuz. Hayir; Allah'in, yaptiklarinizin cogunu bilmedigini saniyordunuz.
Celal Yıldırım : Siz, kulağınızın, gözlerinizin ve derilerinizin aleyhinize şâhidlik ederler diye hiç de sakınıp gizlenmiyordunuz. Bilâkis yaptıklarınızın çoğunu Allah bilmez sanıyordunuz.
Diyanet İşleri : “Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şâhitlik etmesinden sakınmıyordunuz. Lâkin, yaptıklarınızın çoğunu Allah’ın bilmediğini sanıyordunuz.”
Diyanet İşleri (eski) : Siz, gözleriniz, kulaklarınız ve derilerinizin aleyhinize şahidlik edeceğinden korkarak kötü iş işlemekten çekinmiyordunuz. Hayır; Allah'ın, yaptıklarınızın çoğunu bilmediğini sanıyordunuz.
Diyanet Vakfi : Siz ne kulaklarınızın, ne gözlerinizin, ne de derilerinizin aleyhinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınızdan çoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.
Edip Yüksel : Ne işitme ve görme organlarınızın, ne de derilerinizin aleyhinizdeki tanıklığını gizlemeye gücünüz yetmez. Buna rağmen siz yaptıklarınızın çoğunu ALLAH'ın bilemiyeceğini sanıyordunuz.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Siz kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin aleyhinizde şahitlik edeceğinden korkarak kötülükten sakınmıyordunuz. Fakat yaptıklarınızdan bir çoğunu Allah'ın bilmeyeceğini zannediyordunuz.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : İlkin kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin aleyhinize şahitlik edeceğinden sakınmazdınız, fakat Allah 'ın yaptıklarınızdan birçoğunu bilmeyeceğini zannetmiştiniz.
Elmalılı Hamdi Yazır : Evvel kulaklarınız ve gözleriniz ve derileriniz aleyhinize şahadet eder diye sakınmaz idiniz ve lâkin zannetmiş idiniz ki Allah yaptıklarınızdan bir çoğunu bilmez
Fizilal-il Kuran : Siz kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şahidlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınızdan çoğunu Allah'ın bilemeyeceğini sanıyordunuz.
Gültekin Onan : "Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye sakınmıyordunuz. Aksine, yaptıklarınızın birçoğunu Tanrı'nın bilmeyeceğini sanıyordunuz."
Hakkı Yılmaz : (21-23) "Ve onlar kendi derilerine, “Niye aleyhimize şâhitlik ettiniz?” dediler. Onlar dediler ki. “Her şeyi konuşturan Allah, bizi konuşturdu ve sizi ilk defa O oluşturdu ve O'na döndürülmektesiniz. Siz, işitme, görme duyularınız ve derileriniz aleyhinize şâhitlik eder diye gizlenmiyordunuz. Velâkin yapmakta olduklarınızdan birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğine inandınız. İşte sizin bu inancınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz inancınız, sizi bir yıkıma uğrattı, böylelikle zarara, kayba uğrayıp acı çekenlerden oldunuz.” "
Hasan Basri Çantay : «Siz, ne kulaklarınız, ne gözleriniz, ne de derileriniz kendi aleyhinize şâhidlik eder diye (düşünüb) sakınmadınız. Bil'akis Allah yapmakda olduklarınızın bir çoğunu bilmez sandınız».
Hayrat Neşriyat : (Hâlbuki siz, günah işlerken) ne kulaklarınızın, ne gözlerinizin, ne de derilerinizin aleyhinize şâhidlik etmesinden sakınıyordunuz; fakat zannetmiştiniz ki, gerçekten Allah yapmakta olduklarınızın birçoğunu bilmiyor!
İbni Kesir : Gözleriniz, kulaklarınız ve derileriniz aleyhinize şahidlik eder diye sakınmadınız. Aksine yapmakta olduklarınızın bir çoğunu Allah'ın bilmediğini sanıyordunuz.
İskender Evrenosoğlu : Kulaklarınızın, gözlerinizin ve cildinizin (uzuvlarınızın) sizin aleyhinize şahitlik etmesinden (edeceğinden) sakınmıyordunuz. Ve lâkin yaptıklarınızdan çoğunu Allah'ın bilmediğini zannediyordunuz.
Muhammed Esed : Ve kulaklarınız, gözleriniz yahut deriniz size karşı tanıklık yapmasın diye (günahlarınızı) gizlemeye çalışanlardan olmadınız, üstelik, Allah'ın yaptıklarınız hakkında fazla bir şey bilmediğini sandınız.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve sizin aleyhinize ne kulaklarınızın ve ne gözlerinizin ve ne de derilerinizin şehâdet etmesinden saklanır olmadınız. Velâkin zannetmiş idiniz ki, şüphe yok Allah, sizin yaptıklarınızdan birçoğunu bilmez.
Ömer Öngüt : Siz kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şâhitlik edeceğinden korkarak kötü iş işlemekten çekinmiyordunuz. Hayır! Allah'ın yaptıklarınızın çoğunu bilmediğini sanıyordunuz.
Şaban Piriş : -Siz, kulaklarınızın, gözlerinizin, derilerinizin kendi aleyhinizde şahitlik etmesini beklemiyordunuz. Oysa Allah’ın, sizin yaptığınız şeylerin çoğunu bilmediğini zannediyordunuz.
Suat Yıldırım : Siz, kulaklarınızın, gözlerinizin, derilerinizin, aleyhinizde şahitlik edecekleri bir günün geleceğine inanmıyor ve ondan sakınmıyordunuz, ayrıca siz, yaptıklarınızın çoğunu, Allah’ın bilmediğini sanıyordunuz.
Süleyman Ateş : "Siz (günâh işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şâhidlik etmesinden gizlenmiyordunuz, yaptıklarınızın çoğunu Allâh'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz."
Tefhim-ul Kuran : «Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinizde şahitlik eder diye sakınıp korunmuyordunuz. Aksine, yapmakta olduklarınızın birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.»
Ümit Şimşek : Oysa siz daha önce ne kulaklarınızın, ne gözlerinizin, ne de derilerinizin tanıklığından çekinmiyor, Allah'ı ise yaptıklarınızdan birçoğunu bilmez sanıyordunuz.
Yaşar Nuri Öztürk : Siz, işitme gücünüzün, gözlerinizin, derilerinizin aleyhinize yapacağı tanıklıktan gizlenmiyordunuz. Tam aksine siz, yaptıklarınızdan birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}