» 13 / Ra’d  Suresi:

Kuran Sırası: 13
İniş Sırası: 96
Rad Suresi = Gök Gürültüsü Suresi
13. ayetinde gök gürültüsünün Allah’i tesbih edip yücelttigi anlatildigindan bu adi almistir.

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"

Kırık Meal (Arapça) Meali
|المر: Elif Lam Mim Ra | تِلْكَ: şunlar | ايَاتُ: ayetleridir | الْكِتَابِ: Kitabın | وَالَّذِي: | أُنْزِلَ: indirilen | إِلَيْكَ: sana | مِنْ: -den | رَبِّكَ: Rabbin- | الْحَقُّ: haktır | وَلَٰكِنَّ: ve fakat | أَكْثَرَ: çoğu | النَّاسِ: insanların | لَا: | يُؤْمِنُونَ: inanmazlar | (13:1)
|اللَّهُ: Allah | الَّذِي: odur ki | رَفَعَ: yükseltti | السَّمَاوَاتِ: gökleri | بِغَيْرِ: olmadan | عَمَدٍ: bir direk | تَرَوْنَهَا: görebileceğiniz | ثُمَّ: sonra | اسْتَوَىٰ: istiva etti | عَلَى: üzerine | الْعَرْشِ: Arş | وَسَخَّرَ: ve boyun eğdirdi | الشَّمْسَ: güneşi | وَالْقَمَرَ: ve ay'ı | كُلٌّ: her biri | يَجْرِي: akıp gitmektedir | لِأَجَلٍ: bir süre için | مُسَمًّى: belirli | يُدَبِّرُ: düzenliyor | الْأَمْرَ: işi(ni) | يُفَصِّلُ: açıklıyor | الْايَاتِ: ayerleri | لَعَلَّكُمْ: böylece | بِلِقَاءِ: karşılaşacağınıza | رَبِّكُمْ: Rabbinizle | تُوقِنُونَ: kesin olarak inanırsınız | (13:2)
|وَهُوَ: ve O'dur | الَّذِي: ki | مَدَّ: uzattı | الْأَرْضَ: arzı | وَجَعَلَ: ve var etti | فِيهَا: orada | رَوَاسِيَ: sabit dağlar | وَأَنْهَارًا: ve ırmaklar | وَمِنْ: ve | كُلِّ: her | الثَّمَرَاتِ: meyvadan | جَعَلَ: yarattı | فِيهَا: orada | زَوْجَيْنِ: çift (erkek-dişi) | اثْنَيْنِ: iki | يُغْشِي: örter | اللَّيْلَ: geceyi | النَّهَارَ: gündüz(ün üzerine) | إِنَّ: şüphesiz | فِي: | ذَٰلِكَ: bunda | لَايَاتٍ: ayetler vardır | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يَتَفَكَّرُونَ: düşünen | (13:3)
|وَفِي: ve (vardır) | الْأَرْضِ: arzda | قِطَعٌ: kıt'alar | مُتَجَاوِرَاتٌ: birbirine komşu | وَجَنَّاتٌ: ve bağlar(ı vardır) | مِنْ: | أَعْنَابٍ: üzüm | وَزَرْعٌ: ve ekinler | وَنَخِيلٌ: ve hurmalıklar | صِنْوَانٌ: çatallı | وَغَيْرُ: ve olmadan | صِنْوَانٍ: çatalı | يُسْقَىٰ: (bunların hepsi) sulanır | بِمَاءٍ: su ile | وَاحِدٍ: bir | وَنُفَضِّلُ: ama üstün yaparız | بَعْضَهَا: birbirini | عَلَىٰ: üzerine | بَعْضٍ: diğerinin | فِي: | الْأُكُلِ: ürünlerinde | إِنَّ: şüphesiz | فِي: | ذَٰلِكَ: bunda | لَايَاتٍ: ayetler vardır | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يَعْقِلُونَ: aklını kullanan | (13:4)
|وَإِنْ: eğer | تَعْجَبْ: şaşacaksan | فَعَجَبٌ: şaşmak lazım | قَوْلُهُمْ: onların şu sözlerine | أَإِذَا: zaman mı? | كُنَّا: biz olduğumuz | تُرَابًا: toprak | أَإِنَّا: gerçekten biz mi? | لَفِي: içinde (olacağız) | خَلْقٍ: bir yaratılış | جَدِيدٍ: yeniden | أُولَٰئِكَ: işte onlar | الَّذِينَ: kimselerdir | كَفَرُوا: inkar eden(lerdir) | بِرَبِّهِمْ: Rablerini | وَأُولَٰئِكَ: ve onlar (bulunanlardır) | الْأَغْلَالُ: halkalar | فِي: | أَعْنَاقِهِمْ: boyunlarında | وَأُولَٰئِكَ: ve onlar | أَصْحَابُ: halkıdır | النَّارِ: ateş | هُمْ: onlar | فِيهَا: orada | خَالِدُونَ: sürekli kalacaklardır | (13:5)
|وَيَسْتَعْجِلُونَكَ: ve senden acele istiyorlar | بِالسَّيِّئَةِ: kötülüğü | قَبْلَ: önce | الْحَسَنَةِ: iyilikten | وَقَدْ: ve oysa | خَلَتْ: gelip geçti | مِنْ: | قَبْلِهِمُ: onlardan önce | الْمَثُلَاتُ: benzerleri | وَإِنَّ: ve şüphesiz | رَبَّكَ: Rabbin | لَذُو: sahibidir | مَغْفِرَةٍ: mağfiret | لِلنَّاسِ: insanlar için | عَلَىٰ: karşı | ظُلْمِهِمْ: zulümlerine | وَإِنَّ: ve şüphesiz | رَبَّكَ: Rabbinin | لَشَدِيدُ: pek çetindir | الْعِقَابِ: azabı | (13:6)
|وَيَقُولُ: ve diyorlar ki | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | لَوْلَا: değil miydi? | أُنْزِلَ: indirmeli | عَلَيْهِ: ona | ايَةٌ: bir ayet | مِنْ: -nden | رَبِّهِ: Rabbi- | إِنَّمَا: şüphesiz | أَنْتَ: sen | مُنْذِرٌ: bir uyarıcısın | وَلِكُلِّ: ve hepsi için vardır | قَوْمٍ: toplumun | هَادٍ: bir yol göstericisi | (13:7)
|اللَّهُ: Allah | يَعْلَمُ: bilir | مَا: neyi | تَحْمِلُ: yüklendiğini | كُلُّ: her | أُنْثَىٰ: dişinin | وَمَا: ve neyi | تَغِيضُ: eksilttiğini | الْأَرْحَامُ: rahimlerin | وَمَا: ve neyi | تَزْدَادُ: artırdığını | وَكُلُّ: ve her | شَيْءٍ: şey | عِنْدَهُ: onun yanında | بِمِقْدَارٍ: bir ölçü iledir | (13:8)
|عَالِمُ: (O) bilendir | الْغَيْبِ: gizliyi | وَالشَّهَادَةِ: ve aşikareyi | الْكَبِيرُ: büyüktür | الْمُتَعَالِ: yücedir | (13:9)
|سَوَاءٌ: birdir | مِنْكُمْ: aranızdan | مَنْ: kimse | أَسَرَّ: gizleyen | الْقَوْلَ: sözü | وَمَنْ: ve kimse | جَهَرَ: açık (söyleyen) | بِهِ: onu | وَمَنْ: ve kimse | هُوَ: o | مُسْتَخْفٍ: gizlenendir | بِاللَّيْلِ: geceleyin | وَسَارِبٌ: ve görünendir | بِالنَّهَارِ: gündüzün | (13:10)
|لَهُ: O(insa)nın vardır | مُعَقِّبَاتٌ: izleyenler | مِنْ: | بَيْنِ: | يَدَيْهِ: önünden | وَمِنْ: ve | خَلْفِهِ: arkasından | يَحْفَظُونَهُ: onu korurlar | مِنْ: | أَمْرِ: emrinden | اللَّهِ: Allah'ın | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | لَا: | يُغَيِّرُ: (durumlarını) değiştirmez | مَا: | بِقَوْمٍ: bir milet | حَتَّىٰ: sürece | يُغَيِّرُوا: değiştirmediği | مَا: | بِأَنْفُسِهِمْ: kendi (durumlarını) | وَإِذَا: zaman | أَرَادَ: istediği | اللَّهُ: Allah | بِقَوْمٍ: bir kavme | سُوءًا: kötülük | فَلَا: artık yoktur | مَرَدَّ: geri çevirecek | لَهُ: onu | وَمَا: zaten yoktur | لَهُمْ: onların | مِنْ: | دُونِهِ: O'ndan başka | مِنْ: | وَالٍ: koruyucuları | (13:11)
|هُوَ: O'dur | الَّذِي: | يُرِيكُمُ: size gösteren | الْبَرْقَ: şimşeği | خَوْفًا: korku | وَطَمَعًا: ve umud içinde | وَيُنْشِئُ: ve yapan | السَّحَابَ: bulutları | الثِّقَالَ: ağır (yüklü) | (13:12)
|وَيُسَبِّحُ: ve tesbih ederler | الرَّعْدُ: gök gürültüsü | بِحَمْدِهِ: onun övgüsüyle | وَالْمَلَائِكَةُ: ve melekler | مِنْ: | خِيفَتِهِ: korkusundan | وَيُرْسِلُ: ve gönderir | الصَّوَاعِقَ: yıldırımlar | فَيُصِيبُ: çarpar | بِهَا: onlarla | مَنْ: kimseyi | يَشَاءُ: dilediği | وَهُمْ: ve onlar | يُجَادِلُونَ: tartışmaktadırlar | فِي: hakkında | اللَّهِ: Allah | وَهُوَ: ve O'nun | شَدِيدُ: pek çetindir | الْمِحَالِ: tuzağı (cezası) | (13:13)
|لَهُ: ancak O'nadır | دَعْوَةُ: du'a | الْحَقِّ: gerçek | وَالَّذِينَ: kimseler ise | يَدْعُونَ: du'a ettikleri | مِنْ: | دُونِهِ: O'ndan başka | لَا: | يَسْتَجِيبُونَ: isteklerini karşılayamazlar | لَهُمْ: kendilerinin | بِشَيْءٍ: hiçbir | إِلَّا: ancak | كَبَاسِطِ: uzatan kimse gibidir | كَفَّيْهِ: avuçlarını | إِلَى: | الْمَاءِ: suya | لِيَبْلُغَ: gelsin diye | فَاهُ: ağzına | وَمَا: oysa | هُوَ: o | بِبَالِغِهِ: on(un ağzın)a gelmez | وَمَا: ve (işte) | دُعَاءُ: du'ası | الْكَافِرِينَ: kafirlerin | إِلَّا: ancak | فِي: | ضَلَالٍ: boşa gider | (13:14)
|وَلِلَّهِ: ve Allah'a | يَسْجُدُ: secde ederler | مَنْ: olanların hepsi | فِي: | السَّمَاوَاتِ: göklerde | وَالْأَرْضِ: ve yerde | طَوْعًا: gönüllü | وَكَرْهًا: (veya) zoraki | وَظِلَالُهُمْ: ve gölgeleri de | بِالْغُدُوِّ: sabah | وَالْاصَالِ: akşam | (13:15)
|قُلْ: de ki | مَنْ: kimdir? | رَبُّ: Rabbi | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | قُلِ: de ki | اللَّهُ: Allah! | قُلْ: O halde, de | أَفَاتَّخَذْتُمْ: mi edindiniz? | مِنْ: | دُونِهِ: O'ndan başka | أَوْلِيَاءَ: veliler | لَا: | يَمْلِكُونَ: gücü olmayan | لِأَنْفُسِهِمْ: kendilerine | نَفْعًا: bir fayda | وَلَا: ve veremeyen | ضَرًّا: bir zarar | قُلْ: de ki | هَلْ: | يَسْتَوِي: bir olur mu? | الْأَعْمَىٰ: kör | وَالْبَصِيرُ: ve gören | أَمْ: yahut | هَلْ: | تَسْتَوِي: bir olur mu? | الظُّلُمَاتُ: karanlıklar | وَالنُّورُ: ve aydınlık | أَمْ: yoksa | جَعَلُوا: buldular da | لِلَّهِ: Allah'a | شُرَكَاءَ: ortaklar | خَلَقُوا: yaratan | كَخَلْقِهِ: O'nun yarattığı gibi | فَتَشَابَهَ: benzer (mi) göründü | الْخَلْقُ: bu yaratma | عَلَيْهِمْ: onlara | قُلِ: de ki | اللَّهُ: Allah'tır | خَالِقُ: yaratıcısı | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyin | وَهُوَ: ve O | الْوَاحِدُ: tektir | الْقَهَّارُ: kahredendir | (13:16)
|أَنْزَلَ: indirdi | مِنَ: | السَّمَاءِ: gökten | مَاءً: bir su | فَسَالَتْ: çağlayıp aktı | أَوْدِيَةٌ: dereler | بِقَدَرِهَا: kendi ölçüsünce | فَاحْتَمَلَ: ve taşıdı | السَّيْلُ: sel | زَبَدًا: köpüğü | رَابِيًا: üste çıkan | وَمِمَّا: ve vardır | يُوقِدُونَ: yak(ıp erit)tikleri madenlerden de | عَلَيْهِ: onların | فِي: | النَّارِ: ateşte | ابْتِغَاءَ: yapmak için | حِلْيَةٍ: süs | أَوْ: yahut | مَتَاعٍ: eşya | زَبَدٌ: bir köpük | مِثْلُهُ: bunun gibi | كَذَٰلِكَ: böyle | يَضْرِبُ: benzetme ile anlatır | اللَّهُ: Allah | الْحَقَّ: hakkı | وَالْبَاطِلَ: ve batılı | فَأَمَّا: ne zaman ki | الزَّبَدُ: köpük | فَيَذْهَبُ: gider | جُفَاءً: yok olup | وَأَمَّا: ve | مَا: şey ise | يَنْفَعُ: yararlı olan | النَّاسَ: insanlara | فَيَمْكُثُ: kalır | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | كَذَٰلِكَ: işte böyle | يَضْرِبُ: örnek verir | اللَّهُ: Allah | الْأَمْثَالَ: misaller | (13:17)
|لِلَّذِينَ: için vardır | اسْتَجَابُوا: buyruğuna uyanlar | لِرَبِّهِمُ: Rablerinin | الْحُسْنَىٰ: en güzel (karşılık) | وَالَّذِينَ: ve kimseler ise | لَمْ: | يَسْتَجِيبُوا: uymayan(lar) | لَهُ: ona | لَوْ: şayet | أَنَّ: | لَهُمْ: kendilerinin olsa | مَا: bulunaların | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | جَمِيعًا: hepsi | وَمِثْلَهُ: ve bir misli daha | مَعَهُ: yanında | لَافْتَدَوْا: fidye verirlerdi | بِهِ: onu | أُولَٰئِكَ: işte | لَهُمْ: onların | سُوءُ: çok kötüdür | الْحِسَابِ: hesabı | وَمَأْوَاهُمْ: ve varacakları yer | جَهَنَّمُ: cehennemdir | وَبِئْسَ: ve ne kötü | الْمِهَادُ: bir yataktır | (13:18)
|أَفَمَنْ: olur mu? | يَعْلَمُ: bilen | أَنَّمَا: | أُنْزِلَ: indirilenin | إِلَيْكَ: sana | مِنْ: -den | رَبِّكَ: Rabbin- | الْحَقُّ: hak olduğunu | كَمَنْ: kimse gibi | هُوَ: o (kendisi) | أَعْمَىٰ: kör (olan) | إِنَّمَا: ancak | يَتَذَكَّرُ: öğüt alır | أُولُو: sahipleri | الْأَلْبَابِ: sağduyu | (13:19)
|الَّذِينَ: onlar ki | يُوفُونَ: yerine getirirler | بِعَهْدِ: ahdini | اللَّهِ: Allah'ın | وَلَا: ve | يَنْقُضُونَ: bozmazlar | الْمِيثَاقَ: andlaşmayı | (13:20)
|وَالَّذِينَ: ve -kimseler | يَصِلُونَ: destekleyen- | مَا: -şeyi | أَمَرَ: emrettiği- | اللَّهُ: Allah'ın | بِهِ: onunla | أَنْ: | يُوصَلَ: desteklerler | وَيَخْشَوْنَ: ve saygılı olur | رَبَّهُمْ: Rablerine karşı | وَيَخَافُونَ: ve korkarlar | سُوءَ: en kötü | الْحِسَابِ: hesaptan | (13:21)
|وَالَّذِينَ: ve onlar | صَبَرُوا: sabrederler | ابْتِغَاءَ: arzu ederek | وَجْهِ: yüzünü (rızasını) | رَبِّهِمْ: Rablerinin | وَأَقَامُوا: ve doğrulur | الصَّلَاةَ: SaLâTe/Desteğe | وَأَنْفَقُوا: ve harcarlar | مِمَّا: şeyden | رَزَقْنَاهُمْ: rızıklandırdığımız | سِرًّا: gizlice | وَعَلَانِيَةً: ve alenen | وَيَدْرَءُونَ: ve savarlar | بِالْحَسَنَةِ: iyilikle | السَّيِّئَةَ: kötülüğü | أُولَٰئِكَ: işte | لَهُمْ: onlarındır | عُقْبَى: sonu | الدَّارِ: şu yurdun | (13:22)
|جَنَّاتُ: cennetlerine | عَدْنٍ: Adn | يَدْخُلُونَهَا: girerler | وَمَنْ: ve kimseler | صَلَحَ: iyi olan | مِنْ: -ndan | ابَائِهِمْ: babaları- | وَأَزْوَاجِهِمْ: ve eşlerinden | وَذُرِّيَّاتِهِمْ: ve çocuklarından | وَالْمَلَائِكَةُ: ve melekler de | يَدْخُلُونَ: girerler | عَلَيْهِمْ: yanlarına | مِنْ: | كُلِّ: her | بَابٍ: kapıdan | (13:23)
|سَلَامٌ: selam | عَلَيْكُمْ: size | بِمَا: karşılık | صَبَرْتُمْ: sabretmenize | فَنِعْمَ: ne güzel | عُقْبَى: sonu | الدَّارِ: yurdun | (13:24)
|وَالَّذِينَ: kimseler | يَنْقُضُونَ: bozan(lar) | عَهْدَ: verdikleri sözü | اللَّهِ: Allah'a | مِنْ: | بَعْدِ: sonra | مِيثَاقِهِ: iyice pekiştirdikten | وَيَقْطَعُونَ: ve kesenler | مَا: şeyi | أَمَرَ: istediği | اللَّهُ: Allah'ın | بِهِ: onunla | أَنْ: | يُوصَلَ: bitiştirilmesini | وَيُفْسِدُونَ: ve bozgunculuk yapanlar | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | أُولَٰئِكَ: işte | لَهُمُ: onlaradır | اللَّعْنَةُ: la'net | وَلَهُمْ: ve Onların | سُوءُ: kötü (sonucu) | الدَّارِ: yurdun | (13:25)
|اللَّهُ: Allah | يَبْسُطُ: bollaştırır | الرِّزْقَ: rızkı | لِمَنْ: kimse için | يَشَاءُ: dilediği | وَيَقْدِرُ: ve kısar | وَفَرِحُوا: ve sevindiler | بِالْحَيَاةِ: hayatıyle | الدُّنْيَا: dünya | وَمَا: oysa | الْحَيَاةُ: hayatı | الدُّنْيَا: dünya | فِي: | الْاخِرَةِ: ahiretin yanında | إِلَّا: ancak | مَتَاعٌ: bir geçimdir | (13:26)
|وَيَقُولُ: ve diyorlar | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | لَوْلَا: değil miydi? | أُنْزِلَ: indirilmeli | عَلَيْهِ: ona | ايَةٌ: bir ayet | مِنْ: -nden | رَبِّهِ: Rabbi- | قُلْ: de ki | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | يُضِلُّ: saptırır | مَنْ: kimseyi | يَشَاءُ: dilediği | وَيَهْدِي: ve iletir | إِلَيْهِ: kendisine | مَنْ: kimseyi | أَنَابَ: yönelen | (13:27)
|الَّذِينَ: onlar | امَنُوا: inananlardır | وَتَطْمَئِنُّ: ve tatmin olanlardır | قُلُوبُهُمْ: gönülleri | بِذِكْرِ: anmakla | اللَّهِ: Allah'ı | أَلَا: iyi bilin ki ancak | بِذِكْرِ: anmakla | اللَّهِ: Allah'ı | تَطْمَئِنُّ: huzur bulur | الْقُلُوبُ: gönüller | (13:28)
|الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | وَعَمِلُوا: ve yapanlar | الصَّالِحَاتِ: güzel işler | طُوبَىٰ: mutluluk | لَهُمْ: onlar içindir | وَحُسْنُ: ve güzel | مَابٍ: gelecek | (13:29)
|كَذَٰلِكَ: böylece | أَرْسَلْنَاكَ: seni gönderdik | فِي: içine | أُمَّةٍ: bir millet | قَدْ: elbette | خَلَتْ: geçmiş bulunan | مِنْ: | قَبْلِهَا: kendilerinden önce | أُمَمٌ: (nice) milletler | لِتَتْلُوَ: okuyasın diye | عَلَيْهِمُ: onlara | الَّذِي: şeyleri | أَوْحَيْنَا: vahyettiğimiz | إِلَيْكَ: sana | وَهُمْ: oysa onlar | يَكْفُرُونَ: nankörlük ederler | بِالرَّحْمَٰنِ: Rahman'a | قُلْ: de ki | هُوَ: O | رَبِّي: benim Rabbimdir | لَا: yoktur | إِلَٰهَ: tanrı | إِلَّا: başka | هُوَ: O'ndan | عَلَيْهِ: O'na | تَوَكَّلْتُ: dayandım | وَإِلَيْهِ: ve yalnız O'nadır | مَتَابِ: tevbem/dönüşüm | (13:30)
|وَلَوْ: eğer olsaydı | أَنَّ: | قُرْانًا: bir Kur'an | سُيِّرَتْ: yürütüldüğü | بِهِ: kendisiyle | الْجِبَالُ: dağların | أَوْ: yahut | قُطِّعَتْ: parçalandığı | بِهِ: kendisiyle | الْأَرْضُ: arzın | أَوْ: yahut | كُلِّمَ: konuşturulduğu | بِهِ: kendisiyle | الْمَوْتَىٰ: ölülerin | بَلْ: hayır | لِلَّهِ: Allah'a aittir | الْأَمْرُ: işler | جَمِيعًا: bütün | أَفَلَمْ: | يَيْأَسِ: hala anlamadılar mı? | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | أَنْ: | لَوْ: şayet | يَشَاءُ: dileseydi | اللَّهُ: Allah | لَهَدَى: hidayet verirdi | النَّاسَ: insanlara | جَمِيعًا: bütün | وَلَا: ve | يَزَالُ: geri durmaz | الَّذِينَ: kimselere | كَفَرُوا: inkar eden(lere) | تُصِيبُهُمْ: isabet etmesi | بِمَا: yüzünden | صَنَعُوا: yaptıkları işler | قَارِعَةٌ: bir bela | أَوْ: yahut | تَحُلُّ: konar | قَرِيبًا: yakınına | مِنْ: | دَارِهِمْ: yurtlarının | حَتَّىٰ: kadar | يَأْتِيَ: gelinceye | وَعْدُ: va'di | اللَّهِ: Allah'ın | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | لَا: | يُخْلِفُ: caymaz | الْمِيعَادَ: sözünden | (13:31)
|وَلَقَدِ: ve andolsun | اسْتُهْزِئَ: alay edildi | بِرُسُلٍ: peygamberlerle | مِنْ: | قَبْلِكَ: senden önceki | فَأَمْلَيْتُ: fakat bir süre verdim | لِلَّذِينَ: kimselere | كَفَرُوا: inkar eden(lere) | ثُمَّ: sonra | أَخَذْتُهُمْ: onları yakaladım | فَكَيْفَ: nasıl | كَانَ: imiş | عِقَابِ: cezam | (13:32)
|أَفَمَنْ: kimse gibi midir? | هُوَ: o | قَائِمٌ: duran | عَلَىٰ: üzerinde | كُلِّ: her | نَفْسٍ: nefsin | بِمَا: | كَسَبَتْ: yaptığı işin | وَجَعَلُوا: onlar koştular | لِلَّهِ: Allah'a | شُرَكَاءَ: ortaklar | قُلْ: de ki | سَمُّوهُمْ: onları isimlendirin | أَمْ: yoksa | تُنَبِّئُونَهُ: siz haber mi veriyorsunuz? | بِمَا: bir şeyi | لَا: | يَعْلَمُ: (Allah'ın) bilmediği | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | أَمْ: yoksa | بِظَاهِرٍ: boş | مِنَ: | الْقَوْلِ: söz mü (söylüyorsunuz)? | بَلْ: hayır | زُيِّنَ: süslü gösterildi | لِلَّذِينَ: kimselere | كَفَرُوا: inkar eden(lere) | مَكْرُهُمْ: tuzakları | وَصُدُّوا: ve çıkarıldılar | عَنِ: -dan | السَّبِيلِ: yol- | وَمَنْ: ve kimi | يُضْلِلِ: şaşırtırsa | اللَّهُ: Allah | فَمَا: artık olmaz! | لَهُ: ona | مِنْ: hiçbir | هَادٍ: yol gösteren | (13:33)
|لَهُمْ: onlar için vardır | عَذَابٌ: azab | فِي: | الْحَيَاةِ: hayatında | الدُّنْيَا: dünya | وَلَعَذَابُ: ve azabı ise | الْاخِرَةِ: ahiret | أَشَقُّ: daha zordur | وَمَا: ve yoktur | لَهُمْ: onlar için | مِنَ: -dan | اللَّهِ: Allah- | مِنْ: hiçbir | وَاقٍ: koruyacak (kimse) | (13:34)
|مَثَلُ: durumu | الْجَنَّةِ: cennetin | الَّتِي: şöyledir | وُعِدَ: va'dedilen | الْمُتَّقُونَ: korunanlara | تَجْرِي: akar | مِنْ: | تَحْتِهَا: altından | الْأَنْهَارُ: ırmaklar | أُكُلُهَا: meyvesi | دَائِمٌ: süreklidir | وَظِلُّهَا: ve gölgesi de | تِلْكَ: işte budur | عُقْبَى: sonu | الَّذِينَ: kimselerin | اتَّقَوْا: korunan(ların) | وَعُقْبَى: ve sonu ise | الْكَافِرِينَ: inkar edenlerin | النَّارُ: ateştir | (13:35)
|وَالَّذِينَ: ve kimseler | اتَيْنَاهُمُ: verdiğimiz | الْكِتَابَ: Kitap | يَفْرَحُونَ: sevinirler | بِمَا: | أُنْزِلَ: indirilene | إِلَيْكَ: sana | وَمِنَ: fakat (vardır) | الْأَحْزَابِ: kabilelerden | مَنْ: kimseler | يُنْكِرُ: inkar eden(ler) | بَعْضَهُ: onun bir kısmını | قُلْ: de ki | إِنَّمَا: yalnız | أُمِرْتُ: bana emredildi | أَنْ: | أَعْبُدَ: kulluk etmem | اللَّهَ: Allah'a | وَلَا: ve | أُشْرِكَ: ortak koşmamam | بِهِ: O'na | إِلَيْهِ: O'na | أَدْعُو: da'vet ederim | وَإِلَيْهِ: ve O'nadır | مَابِ: dönüşüm | (13:36)
|وَكَذَٰلِكَ: ve işte | أَنْزَلْنَاهُ: biz onu indirdik | حُكْمًا: bir hüküm olarak | عَرَبِيًّا: arapça | وَلَئِنِ: ve eğer | اتَّبَعْتَ: uyarsan | أَهْوَاءَهُمْ: onların keyiflerine | بَعْدَمَا: sonra | جَاءَكَ: sana gelen | مِنَ: -den | الْعِلْمِ: ilim- | مَا: artık yoktur | لَكَ: senin için | مِنَ: | اللَّهِ: Allah'tan | مِنْ: hiçbir | وَلِيٍّ: dost | وَلَا: ne de | وَاقٍ: bir koruyucu | (13:37)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | أَرْسَلْنَا: biz gönderdik | رُسُلًا: elçiler | مِنْ: | قَبْلِكَ: senden önce | وَجَعَلْنَا: ve verdik | لَهُمْ: onlara | أَزْوَاجًا: eşler | وَذُرِّيَّةً: ve çocuklar | وَمَا: değildir | كَانَ: mümkün | لِرَسُولٍ: hiçbir elçinin | أَنْ: | يَأْتِيَ: getirmesi | بِايَةٍ: bir ayet | إِلَّا: olmadan | بِإِذْنِ: izni | اللَّهِ: Allah'ın | لِكُلِّ: her | أَجَلٍ: sürenin | كِتَابٌ: bir yazısı (vardır) | (13:38)
|يَمْحُو: siler | اللَّهُ: Allah | مَا: | يَشَاءُ: dilediğini | وَيُثْبِتُ: ve (dilediğini) bırakır | وَعِنْدَهُ: O'nun yanındadır | أُمُّ: ana | الْكِتَابِ: Kitap | (13:39)
|وَإِنْ: ya | مَا: | نُرِيَنَّكَ: sana gösteririz | بَعْضَ: bir kısmını | الَّذِي: | نَعِدُهُمْ: onları uyardığımızın | أَوْ: ya da | نَتَوَفَّيَنَّكَ: senin canını alırız | فَإِنَّمَا: şüphesiz | عَلَيْكَ: sana düşen | الْبَلَاغُ: sadece duyurmaktır | وَعَلَيْنَا: ve bize düşer | الْحِسَابُ: hesap görmek | (13:40)
|أَوَلَمْ: | يَرَوْا: görmediler mi? | أَنَّا: bizim | نَأْتِي: geldiğimizi | الْأَرْضَ: yeryüzüne | نَنْقُصُهَا: onu eksilttiğimizi | مِنْ: | أَطْرَافِهَا: uçlarından | وَاللَّهُ: Allah'tır | يَحْكُمُ: hüküm veren | لَا: yoktur | مُعَقِّبَ: iptal edecek | لِحُكْمِهِ: O'nun hükmünü | وَهُوَ: ve O'nun | سَرِيعُ: çabuktur | الْحِسَابِ: hesabı | (13:41)
|وَقَدْ: ve kuşkusuz | مَكَرَ: tuzak kurmuştu | الَّذِينَ: kimseler | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: onlardan önceki(ler) | فَلِلَّهِ: fakat Allah'ındır | الْمَكْرُ: tuzaklar | جَمِيعًا: bütün | يَعْلَمُ: bilir | مَا: ne | تَكْسِبُ: kazandığını | كُلُّ: her | نَفْسٍ: nefsin | وَسَيَعْلَمُ: ve bileceklerdir | الْكُفَّارُ: kafirler | لِمَنْ: kimin olacağını | عُقْبَى: sonunun | الدَّارِ: bu yurdun | (13:42)
|وَيَقُولُ: ve diyorlar ki | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | لَسْتَ: sen değilsin | مُرْسَلًا: gönderilmiş bir elçi | قُلْ: de ki | كَفَىٰ: yeter | بِاللَّهِ: Allah'ın | شَهِيدًا: şahid olması | بَيْنِي: benimle | وَبَيْنَكُمْ: sizin aranızda | وَمَنْ: ve bulunanların | عِنْدَهُ: yanında | عِلْمُ: bilgisi | الْكِتَابِ: Kitap | (13:43)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}