» 35 / Fâtir  Suresi:

Kuran Sırası: 35
İniş Sırası: 43
Fatir Suresi = Yaratan Suresi
ismini 1. ayetinde geçen fâtir kelimesinden almistir.

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"

Kırık Meal (Arapça) Meali
|الْحَمْدُ: hamd olsun | لِلَّهِ: Allah'a | فَاطِرِ: yoktan var eden | السَّمَاوَاتِ: gökleri | وَالْأَرْضِ: ve yeri | جَاعِلِ: yapan | الْمَلَائِكَةِ: melekleri | رُسُلًا: elçiler | أُولِي: sahibi | أَجْنِحَةٍ: kanatlar | مَثْنَىٰ: ikişer | وَثُلَاثَ: ve üçer | وَرُبَاعَ: ve dörder | يَزِيدُ: artırır | فِي: | الْخَلْقِ: yaratmada | مَا: ne kadar | يَشَاءُ: dilerse | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | عَلَىٰ: | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyi | قَدِيرٌ: yapabilendir | (35:1)
|مَا: ne ki | يَفْتَحِ: (Allah) açar | اللَّهُ: Allah | لِلنَّاسِ: insanlar için | مِنْ: -ten | رَحْمَةٍ: rahmet- | فَلَا: olamaz | مُمْسِكَ: tutan | لَهَا: onu | وَمَا: ve ne ki | يُمْسِكْ: (Allah) tutar | فَلَا: olmaz | مُرْسِلَ: salıverecek | لَهُ: onu | مِنْ: | بَعْدِهِ: O'ndan sonra | وَهُوَ: ve O | الْعَزِيزُ: üstündür | الْحَكِيمُ: hüküm ve hikmet sahibidir | (35:2)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | النَّاسُ: insanlar | اذْكُرُوا: hatırlayın | نِعْمَتَ: ni'metini | اللَّهِ: Allah'ın | عَلَيْكُمْ: size olan | هَلْ: var mı? | مِنْ: hiç | خَالِقٍ: yaratıcı | غَيْرُ: -tan başka | اللَّهِ: Allah- | يَرْزُقُكُمْ: size rızık verecek | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | وَالْأَرْضِ: ve yerden | لَا: yoktur | إِلَٰهَ: tanrı | إِلَّا: başka | هُوَ: O'ndan | فَأَنَّىٰ: nasıl oluyor da? | تُؤْفَكُونَ: çevriliyorsunuz | (35:3)
|وَإِنْ: ve eğer | يُكَذِّبُوكَ: seni yalanlıyorlarsa | فَقَدْ: elbette | كُذِّبَتْ: yalanlanmıştır | رُسُلٌ: elçiler (de) | مِنْ: | قَبْلِكَ: senden önceki | وَإِلَى: ve | اللَّهِ: Allah'a | تُرْجَعُ: döndürülecektir | الْأُمُورُ: bütün işler | (35:4)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | النَّاسُ: insanlar | إِنَّ: elbette | وَعْدَ: va'di | اللَّهِ: Allah'ın | حَقٌّ: gerçektir | فَلَا: asla | تَغُرَّنَّكُمُ: sizi aldatmasın | الْحَيَاةُ: hayatı | الدُّنْيَا: dünya | وَلَا: ve | يَغُرَّنَّكُمْ: sizi aldatmasın | بِاللَّهِ: Allah ile | الْغَرُورُ: o aldatıcı | (35:5)
|إِنَّ: şüphesiz | الشَّيْطَانَ: şeytan | لَكُمْ: size | عَدُوٌّ: düşmandır | فَاتَّخِذُوهُ: siz de onu edinin | عَدُوًّا: düşman | إِنَّمَا: şüphesiz o | يَدْعُو: çağırır | حِزْبَهُ: taraftarlarını | لِيَكُونُوا: olmağa | مِنْ: -ndan | أَصْحَابِ: halkı- | السَّعِيرِ: alevli ateşin | (35:6)
|الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden(ler) | لَهُمْ: onlar için vardır | عَذَابٌ: bir azab | شَدِيدٌ: çetin | وَالَّذِينَ: kimseler ise | امَنُوا: inanan(lar) | وَعَمِلُوا: ve yapanlar | الصَّالِحَاتِ: iyi işler | لَهُمْ: onlara vardır | مَغْفِرَةٌ: mağfiret | وَأَجْرٌ: ve bir mükafat | كَبِيرٌ: büyük | (35:7)
|أَفَمَنْ: kimse (de) mi? | زُيِّنَ: süslendirilen | لَهُ: kendisine | سُوءُ: kötü | عَمَلِهِ: işi | فَرَاهُ: ve onu gören | حَسَنًا: güzel | فَإِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | يُضِلُّ: sapıklık içinde bırakır | مَنْ: kimseyi | يَشَاءُ: dilediği | وَيَهْدِي: ve yola iletir | مَنْ: kimseyi | يَشَاءُ: dilediği | فَلَا: asla | تَذْهَبْ: gitmesin | نَفْسُكَ: canın | عَلَيْهِمْ: onlar için | حَسَرَاتٍ: hasretlere | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | عَلِيمٌ: biliyor | بِمَا: şeyleri | يَصْنَعُونَ: onların yaptıkları | (35:8)
|وَاللَّهُ: Allah'tır ki | الَّذِي: | أَرْسَلَ: gönderir | الرِّيَاحَ: rüzgarları | فَتُثِيرُ: ve kaldırır | سَحَابًا: bir bulut | فَسُقْنَاهُ: böylece onu süreriz | إِلَىٰ: | بَلَدٍ: bir ülkeye | مَيِّتٍ: ölü | فَأَحْيَيْنَا: ve diriltiriz | بِهِ: onunla | الْأَرْضَ: yeri | بَعْدَ: sonra | مَوْتِهَا: öldükten | كَذَٰلِكَ: işte böyledir | النُّشُورُ: diriltme | (35:9)
|مَنْ: kim | كَانَ: ise | يُرِيدُ: istiyor | الْعِزَّةَ: şeref | فَلِلَّهِ: Allah'ındır | الْعِزَّةُ: şeref | جَمِيعًا: tamamen | إِلَيْهِ: O'na | يَصْعَدُ: çıkar | الْكَلِمُ: söz | الطَّيِّبُ: güzel | وَالْعَمَلُ: ve amel | الصَّالِحُ: iyi | يَرْفَعُهُ: onu yükseltir | وَالَّذِينَ: (gelince) | يَمْكُرُونَ: tuzak kuranlara | السَّيِّئَاتِ: kötü şeyleri | لَهُمْ: onlar için vardır | عَذَابٌ: bir azab | شَدِيدٌ: çetin | وَمَكْرُ: ve tuzağı | أُولَٰئِكَ: onların | هُوَ: o | يَبُورُ: bozulacaktır | (35:10)
|وَاللَّهُ: ve Allah | خَلَقَكُمْ: sizi yarattı | مِنْ: -tan | تُرَابٍ: toprak- | ثُمَّ: sonra | مِنْ: -den | نُطْفَةٍ: nutfe(sperm)- | ثُمَّ: sonra | جَعَلَكُمْ: sizi yaptı | أَزْوَاجًا: çift çift | وَمَا: | تَحْمِلُ: gebe kalamaz | مِنْ: hiçbir | أُنْثَىٰ: dişi | وَلَا: ve | تَضَعُ: doğuramaz | إِلَّا: dışında | بِعِلْمِهِ: O'nun bilgisi | وَمَا: ve verilmez | يُعَمَّرُ: ömür | مِنْ: hiçbir | مُعَمَّرٍ: canlıya | وَلَا: ve | يُنْقَصُ: azaltılmaz | مِنْ: -nden | عُمُرِهِ: onun ömrü- | إِلَّا: (yazılmadıkça) | فِي: | كِتَابٍ: Kitapta | إِنَّ: şüphesiz | ذَٰلِكَ: bu | عَلَى: göre | اللَّهِ: Allah'a | يَسِيرٌ: kolaydır | (35:11)
|وَمَا: ve olmaz | يَسْتَوِي: eşit | الْبَحْرَانِ: iki deniz | هَٰذَا: şu | عَذْبٌ: tatlıdır | فُرَاتٌ: susuzluğu keser | سَائِغٌ: (boğazdan) kayar | شَرَابُهُ: içimi | وَهَٰذَا: şu da | مِلْحٌ: tuzludur | أُجَاجٌ: acıdır | وَمِنْ: ve | كُلٍّ: hepsinden | تَأْكُلُونَ: yersiniz | لَحْمًا: et | طَرِيًّا: taze | وَتَسْتَخْرِجُونَ: ve çıkarırsınız | حِلْيَةً: süs | تَلْبَسُونَهَا: takındığınız | وَتَرَى: ve görürsün | الْفُلْكَ: gemilerin | فِيهِ: orada | مَوَاخِرَ: (denizi) yarıp gittiğini | لِتَبْتَغُوا: payınızı aramanız için | مِنْ: -ndan | فَضْلِهِ: lutfu- | وَلَعَلَّكُمْ: ve umulur ki | تَشْكُرُونَ: şükredersiniz | (35:12)
|يُولِجُ: sokar | اللَّيْلَ: geceyi | فِي: içine | النَّهَارِ: gündüzün | وَيُولِجُ: ve sokar | النَّهَارَ: gündüzü | فِي: içine | اللَّيْلِ: gecenin | وَسَخَّرَ: ve buyruğu altına almıştır | الشَّمْسَ: güneşi | وَالْقَمَرَ: ve ayı | كُلٌّ: her biri | يَجْرِي: akıp gider | لِأَجَلٍ: bir süreye kadar | مُسَمًّى: belirtilmiş | ذَٰلِكُمُ: işte budur | اللَّهُ: Allah | رَبُّكُمْ: Rabbiniz | لَهُ: O'nundur | الْمُلْكُ: mülk | وَالَّذِينَ: | تَدْعُونَ: yalvardıklarınız | مِنْ: | دُونِهِ: O'ndan başka | مَا: değillerdir | يَمْلِكُونَ: sahip | مِنْ: -na bile | قِطْمِيرٍ: bir çekirdek zarı- | (35:13)
|إِنْ: eğer | تَدْعُوهُمْ: onları çağırsanız | لَا: | يَسْمَعُوا: işitmezler | دُعَاءَكُمْ: sizin çağırmanızı | وَلَوْ: şayet | سَمِعُوا: işitseler bile | مَا: | اسْتَجَابُوا: cevap veremezler | لَكُمْ: size | وَيَوْمَ: ve günü | الْقِيَامَةِ: kıyamet | يَكْفُرُونَ: inkar ederler | بِشِرْكِكُمْ: sizin ortak koşmanızı | وَلَا: ve | يُنَبِّئُكَ: hiç kimse sana haber veremez | مِثْلُ: gibi | خَبِيرٍ: herşeyi bilen | (35:14)
|يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | النَّاسُ: insanlar | أَنْتُمُ: siz | الْفُقَرَاءُ: muhtaçsınız | إِلَى: | اللَّهِ: Allah'a | وَاللَّهُ: Allah ise | هُوَ: O'dur | الْغَنِيُّ: zengin olan | الْحَمِيدُ: ve hamde layık olan | (35:15)
|إِنْ: eğer | يَشَأْ: dilese | يُذْهِبْكُمْ: sizi götürür | وَيَأْتِ: ve getirir | بِخَلْقٍ: bir halk | جَدِيدٍ: yeni | (35:16)
|وَمَا: ve, değildir | ذَٰلِكَ: bu | عَلَى: üzerine | اللَّهِ: Allah | بِعَزِيزٍ: zorlu | (35:17)
|وَلَا: ve | تَزِرُ: çekmez | وَازِرَةٌ: hiçbir günahkar | وِزْرَ: günahını | أُخْرَىٰ: başkasının | وَإِنْ: ve eğer | تَدْعُ: (başkalarını) çağırsa | مُثْقَلَةٌ: yükü ağır gelen kimse | إِلَىٰ: | حِمْلِهَا: onu taşımak için | لَا: | يُحْمَلْ: taşınmaz | مِنْهُ: ondan (yükünden) | شَيْءٌ: hiçbir şey | وَلَوْ: ve şayet | كَانَ: (dahi) olsa | ذَا: akrabası | قُرْبَىٰ: akrabası | إِنَّمَا: sen ancak | تُنْذِرُ: uyarırsın | الَّذِينَ: kimseleri | يَخْشَوْنَ: -ürken | رَبَّهُمْ: Rablerinin | بِالْغَيْبِ: bilinmezliğiyle- | وَأَقَامُوا: ve -doğrularak | الصَّلَاةَ: SaLâTe/Desteğe | وَمَنْ: ve -den/dan | تَزَكَّىٰ: arındıran- | فَإِنَّمَا: Kİ -şey- | يَتَزَكَّىٰ: arınacakları- | لِنَفْسِهِ: canları/kendileri için | وَإِلَى: ve | اللَّهِ: Allah'adır | الْمَصِيرُ: dönüş | (35:18)
|وَمَا: ve değildir | يَسْتَوِي: eşit | الْأَعْمَىٰ: körle | وَالْبَصِيرُ: gören | (35:19)
|وَلَا: ve değildir | الظُّلُمَاتُ: karanlıklar | وَلَا: ve ne de | النُّورُ: aydınlık | (35:20)
|وَلَا: ve değildir | الظِّلُّ: gölge (ile) | وَلَا: ve ne de | الْحَرُورُ: sıcaklık | (35:21)
|وَمَا: ve olmaz | يَسْتَوِي: eşit | الْأَحْيَاءُ: dirilerle | وَلَا: ve | الْأَمْوَاتُ: ölüler | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | يُسْمِعُ: işittirir | مَنْ: kimseye | يَشَاءُ: dilediği | وَمَا: yoksa değilsin | أَنْتَ: sen | بِمُسْمِعٍ: işittirecek | مَنْ: kimselere | فِي: içindeki | الْقُبُورِ: kabirler | (35:22)
|إِنْ: değilsin | أَنْتَ: sen | إِلَّا: başka | نَذِيرٌ: uyarıcı(dan) | (35:23)
|إِنَّا: şüphesiz biz | أَرْسَلْنَاكَ: seni gönderdik | بِالْحَقِّ: gerçek ile | بَشِيرًا: müjdeleyici | وَنَذِيرًا: ve uyarıcı | وَإِنْ: ve yoktur | مِنْ: hiçbir | أُمَّةٍ: millet | إِلَّا: olmayan | خَلَا: (gelip) geçmiş | فِيهَا: içinde | نَذِيرٌ: bir uyarıcı | (35:24)
|وَإِنْ: ve eğer | يُكَذِّبُوكَ: seni yalanlıyorlarsa | فَقَدْ: elbette | كَذَّبَ: yalanlamışlardı | الَّذِينَ: kimseler de | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: bunlardan önceki | جَاءَتْهُمْ: onlara getirmişlerdi | رُسُلُهُمْ: elçileri | بِالْبَيِّنَاتِ: açık kanıtlar | وَبِالزُّبُرِ: ve sahifeler | وَبِالْكِتَابِ: ve Kitap | الْمُنِيرِ: aydınlatıcı | (35:25)
|ثُمَّ: sonra | أَخَذْتُ: ben de yakaladım | الَّذِينَ: kimseleri | كَفَرُوا: inkar eden(leri) | فَكَيْفَ: nasıl? | كَانَ: oldu | نَكِيرِ: benim inkarım | (35:26)
|أَلَمْ: | تَرَ: görmedin mi | أَنَّ: elbette | اللَّهَ: Allah | أَنْزَلَ: indirdi | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | مَاءً: su | فَأَخْرَجْنَا: böylece çıkardık | بِهِ: onunla | ثَمَرَاتٍ: meyvalar | مُخْتَلِفًا: çeşit çeşit | أَلْوَانُهَا: renkleri | وَمِنَ: ve | الْجِبَالِ: dağlardan | جُدَدٌ: yollar | بِيضٌ: beyaz | وَحُمْرٌ: ve kırmızı | مُخْتَلِفٌ: değişik | أَلْوَانُهَا: renklerde | وَغَرَابِيبُ: ve simsiyah | سُودٌ: kara | (35:27)
|وَمِنَ: -dan vardır | النَّاسِ: insanlar- | وَالدَّوَابِّ: ve hayvanlardan | وَالْأَنْعَامِ: ve davarlardan | مُخْتَلِفٌ: türlü | أَلْوَانُهُ: renkte olanlar | كَذَٰلِكَ: böyle | إِنَّمَا: ancak | يَخْشَى: (gereğince) korkar | اللَّهَ: Allah'tan | مِنْ: içinden | عِبَادِهِ: kulları | الْعُلَمَاءُ: bilginler | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | عَزِيزٌ: daima üstündür | غَفُورٌ: çok bağışlayandır | (35:28)
|إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: -kimseler | يَتْلُونَ: okuyan- | كِتَابَ: Kitabını | اللَّهِ: Allah'ın | وَأَقَامُوا: ve -doğrularak | الصَّلَاةَ: SaLâTe/Desteğe | وَأَنْفَقُوا: ve harcarlar | مِمَّا: -şeyden | رَزَقْنَاهُمْ: rızıklandırıldıkları- | سِرًّا: gizli | وَعَلَانِيَةً: ve açık | يَرْجُونَ: umarlar | تِجَارَةً: bir ticaret | لَنْ: asla | تَبُورَ: batmayacak | (35:29)
|لِيُوَفِّيَهُمْ: onlara tam ödesin diye | أُجُورَهُمْ: ücretlerini | وَيَزِيدَهُمْ: ve fazlasını vermesi için | مِنْ: -ndan | فَضْلِهِ: lutfu- | إِنَّهُ: çünkü O | غَفُورٌ: çok bağışlayandır | شَكُورٌ: çok karşılık verendir | (35:30)
|وَالَّذِي: | أَوْحَيْنَا: vahyettiğimiz | إِلَيْكَ: sana | مِنَ: -tan | الْكِتَابِ: Kitap- | هُوَ: O | الْحَقُّ: gerçektir | مُصَدِّقًا: doğrulayan | لِمَا: | بَيْنَ: kendinden öncekini | يَدَيْهِ: kendinden öncekini | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | بِعِبَادِهِ: kullarını | لَخَبِيرٌ: haber alandır | بَصِيرٌ: görendir | (35:31)
|ثُمَّ: sonra | أَوْرَثْنَا: miras verdik | الْكِتَابَ: Kitabı | الَّذِينَ: | اصْطَفَيْنَا: seçtiklerimize | مِنْ: (arasın)dan | عِبَادِنَا: kullarımız | فَمِنْهُمْ: onlardan kimi | ظَالِمٌ: zulmedendir | لِنَفْسِهِ: nefsine | وَمِنْهُمْ: ve kimi | مُقْتَصِدٌ: orta gidendir | وَمِنْهُمْ: ve kimi de | سَابِقٌ: öne geçendir | بِالْخَيْرَاتِ: hayırlarda | بِإِذْنِ: izniyle | اللَّهِ: Allah'ın | ذَٰلِكَ: işte budur | هُوَ: O | الْفَضْلُ: lutuf | الْكَبِيرُ: büyük | (35:32)
|جَنَّاتُ: cennetleri | عَدْنٍ: Adn | يَدْخُلُونَهَا: oraya girerler | يُحَلَّوْنَ: takınırlar | فِيهَا: orada | مِنْ: | أَسَاوِرَ: bilezikler | مِنْ: | ذَهَبٍ: altından | وَلُؤْلُؤًا: ve inci(ler) | وَلِبَاسُهُمْ: ve giysileri | فِيهَا: orada | حَرِيرٌ: ipektir | (35:33)
|وَقَالُوا: ve dediler ki | الْحَمْدُ: hamdolsun | لِلَّهِ: Allah'a | الَّذِي: | أَذْهَبَ: gideren | عَنَّا: bizden | الْحَزَنَ: tasayı | إِنَّ: doğrusu | رَبَّنَا: Rabbimiz | لَغَفُورٌ: çok bağışlayandır | شَكُورٌ: çok karşılık verendir | (35:34)
|الَّذِي: O (Rab) ki | أَحَلَّنَا: bizi kondurdu | دَارَ: yurda | الْمُقَامَةِ: durulacak | مِنْ: | فَضْلِهِ: lutfuyla | لَا: asla | يَمَسُّنَا: bize dokunmaz | فِيهَا: orada | نَصَبٌ: bir yorgunluk | وَلَا: ve ne de | يَمَسُّنَا: bize dokunmaz | فِيهَا: orada | لُغُوبٌ: bir usanç | (35:35)
|وَالَّذِينَ: ve | كَفَرُوا: inkar edenler | لَهُمْ: onlara vardır | نَارُ: ateşi | جَهَنَّمَ: cehennem | لَا: | يُقْضَىٰ: hükmedilmez | عَلَيْهِمْ: onlara | فَيَمُوتُوا: ölsünler | وَلَا: ve | يُخَفَّفُ: hafifletilmez | عَنْهُمْ: onlardan | مِنْ: | عَذَابِهَا: onun azabı | كَذَٰلِكَ: işte böyle | نَجْزِي: cezalandırırız | كُلَّ: her | كَفُورٍ: nankörü | (35:36)
|وَهُمْ: ve onlar | يَصْطَرِخُونَ: feryadederler | فِيهَا: orada | رَبَّنَا: Rabbimiz | أَخْرِجْنَا: bizi çıkar | نَعْمَلْ: yapalım | صَالِحًا: iyi işler | غَيْرَ: başka olarak | الَّذِي: | كُنَّا: olduğumuz | نَعْمَلُ: yapmış | أَوَلَمْ: | نُعَمِّرْكُمْ: sizi yaşatmadık mı? | مَا: | يَتَذَكَّرُ: öğüt alacağı kadar | فِيهِ: orada | مَنْ: kimsenin | تَذَكَّرَ: öğüt alacak | وَجَاءَكُمُ: ve size geldi | النَّذِيرُ: uyarıcı | فَذُوقُوا: öyle ise (azabı) tadın | فَمَا: artık yoktur | لِلظَّالِمِينَ: zalimlerin | مِنْ: hiçbir | نَصِيرٍ: yardımcısı | (35:37)
|إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | عَالِمُ: bilendir | غَيْبِ: gaybını | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | إِنَّهُ: şüphesiz O | عَلِيمٌ: bilir | بِذَاتِ: özünü | الصُّدُورِ: göğüslerin | (35:38)
|هُوَ: O'dur | الَّذِي: | جَعَلَكُمْ: sizi yapan | خَلَائِفَ: halifeler (yöneticiler) | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | فَمَنْ: artık kim | كَفَرَ: nankörlük ederse | فَعَلَيْهِ: kendi zararınadır | كُفْرُهُ: nankörlüğü | وَلَا: ve | يَزِيدُ: artırmaz | الْكَافِرِينَ: kafirlerin | كُفْرُهُمْ: küfrü | عِنْدَ: yanında | رَبِّهِمْ: Rableri | إِلَّا: başka bir şey | مَقْتًا: gazabdan | وَلَا: ve ne de | يَزِيدُ: artırmaz | الْكَافِرِينَ: kafirlerin | كُفْرُهُمْ: küfrü | إِلَّا: başka bir şey | خَسَارًا: ziyandan | (35:39)
|قُلْ: de ki | أَرَأَيْتُمْ: siz gördünüz mü? | شُرَكَاءَكُمُ: ortaklarınızı | الَّذِينَ: | تَدْعُونَ: yalvardığınız | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | أَرُونِي: bana gösterin | مَاذَا: hangi şeyi? | خَلَقُوا: yarattılar | مِنَ: -den | الْأَرْضِ: yer- | أَمْ: yoksa | لَهُمْ: onların var (mı?) | شِرْكٌ: ortaklıkları | فِي: | السَّمَاوَاتِ: göklerde | أَمْ: yoksa | اتَيْنَاهُمْ: biz onlara verdik de | كِتَابًا: bir Kitap | فَهُمْ: onlar da | عَلَىٰ: üzerindeler | بَيِّنَتٍ: bir delil | مِنْهُ: ondan | بَلْ: hayır | إِنْ: | يَعِدُ: va'detmiyorlar | الظَّالِمُونَ: o zalimler | بَعْضُهُمْ: birbirlerine | بَعْضًا: birbirlerine | إِلَّا: başka bir şey | غُرُورًا: aldatmakdan | (35:40)
|إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | يُمْسِكُ: tutmaktadır | السَّمَاوَاتِ: gökleri | وَالْأَرْضَ: ve yeri | أَنْ: | تَزُولَا: yıkılmamaları için | وَلَئِنْ: andolsun | زَالَتَا: ikisi yıkılsa | إِنْ: | أَمْسَكَهُمَا: onları tutamaz | مِنْ: hiç | أَحَدٍ: kimse | مِنْ: | بَعْدِهِ: ondan sonra | إِنَّهُ: şüphesiz O | كَانَ: | حَلِيمًا: halimdir | غَفُورًا: çok bağışlayandır | (35:41)
|وَأَقْسَمُوا: ve yemin ettiler | بِاللَّهِ: Allah'a | جَهْدَ: bütün gücüyle | أَيْمَانِهِمْ: yeminlerinin | لَئِنْ: andolsun eğer | جَاءَهُمْ: kendilerine gelirse | نَذِيرٌ: bir uyarıcı (peygamber) | لَيَكُونُنَّ: olacaklarına | أَهْدَىٰ: daha çok doğru yolda | مِنْ: | إِحْدَى: herbir | الْأُمَمِ: milletten | فَلَمَّا: fakat | جَاءَهُمْ: gelince | نَذِيرٌ: uyarıcı | مَا: | زَادَهُمْ: onların arttırmadı | إِلَّا: başka bir şey | نُفُورًا: nefretten | (35:42)
|اسْتِكْبَارًا: büyüklük taslama(larını) | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | وَمَكْرَ: ve tuzak(lar) kurma(larını artırdı) | السَّيِّئِ: kötü | وَلَا: oysa | يَحِيقُ: dolanmaz | الْمَكْرُ: tuzak | السَّيِّئُ: kötü | إِلَّا: başkasına | بِأَهْلِهِ: sahibi(nden) | فَهَلْ: -mı? | يَنْظُرُونَ: bekliyorlar | إِلَّا: başkasını- | سُنَّتَ: yasasından | الْأَوَّلِينَ: öncekilerin | فَلَنْ: halbuki | تَجِدَ: bulamazsın | لِسُنَّتِ: yasasında | اللَّهِ: Allah'ın | تَبْدِيلًا: bir değişme | وَلَنْ: ve | تَجِدَ: bulamazsın | لِسُنَّتِ: yasasında | اللَّهِ: Allah'ın | تَحْوِيلًا: bir sapma | (35:43)
|أَوَلَمْ: | يَسِيرُوا: hiç gez(ip dolaş)madılar mı? | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | فَيَنْظُرُوا: görsünler | كَيْفَ: nasıl | كَانَ: olduğunu | عَاقِبَةُ: sonunun | الَّذِينَ: kimselerin | مِنْ: | قَبْلِهِمْ: kendilerinden önceki | وَكَانُوا: onlar idiler | أَشَدَّ: daha güçlü | مِنْهُمْ: bunlardan | قُوَّةً: kuvvet bakımından | وَمَا: ve yoktur | كَانَ: | اللَّهُ: Allah'ı | لِيُعْجِزَهُ: engelleyecek | مِنْ: hiçbir | شَيْءٍ: şey | فِي: | السَّمَاوَاتِ: göklerde | وَلَا: ve yoktur | فِي: | الْأَرْضِ: yerde | إِنَّهُ: şüphesiz O | كَانَ: | عَلِيمًا: bilendir | قَدِيرًا: güçlüdür | (35:44)
|وَلَوْ: ve eğer | يُؤَاخِذُ: cezalandıracak olsaydı | اللَّهُ: Allah | النَّاسَ: insanları | بِمَا: yüzünden | كَسَبُوا: yaptıkları işler | مَا: | تَرَكَ: bırakmazdı | عَلَىٰ: üzerinde (yeryüzünde) | ظَهْرِهَا: onun sırtı | مِنْ: hiçbir | دَابَّةٍ: canlı | وَلَٰكِنْ: fakat | يُؤَخِّرُهُمْ: onları erteliyor | إِلَىٰ: kadar | أَجَلٍ: bir süreye | مُسَمًّى: belirtilmiş | فَإِذَا: zaman | جَاءَ: geldiği | أَجَلُهُمْ: süreleri | فَإِنَّ: kuşkusuz | اللَّهَ: Allah | كَانَ: | بِعِبَادِهِ: kullarını | بَصِيرًا: görmektedir | (35:45)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}