| Ahmet Varol Meali |
|
| Hâ. Mim.(40:1) | |
| Kitab'ın indirilişi güçlü ve alim olan Allah tarafındandır.(40:2) | |
| Günâhı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası şiddetli olan ve lütuf sahibi (Allah tarafından). O'ndan başka ilâh yoktur. Dönüş O'nadır.(40:3) | |
| Allah'ın ayetleri hakkında inkâr edenlerden başkası mücadele etmez. Artık onların şehirlerde dolaşmaları seni yanıltmasın.(40:4) | |
| Onlardan önce Nuh kavmi ve onlardan sonraki fırkalar da yalanladılar. Her ümmet peygamberlerini yakalamaya yeltendi. Hakkı ortadan kaldırmak için batıla dayanarak mücadele ettiler. Böylece ben de onları yakaladım. Benim cezalandırmam (bak) nasıl oldu?(40:5) | |
| Böylece Rabbinin inkâr edenler hakkındaki: 'Onlar ateş halkıdırlar' sözü gerçekleşmiş oldu.(40:6) | |
| Arş'ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler ve iman edenler için mağfiret dilerler: 'Rabbimiz! Rahmet ve ilim yönünden her şeyi kuşattın. Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azabından koru.(40:7) | |
| Rabbimiz! Onları ve babalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanları kendilerine vaadettiğin Adn cennetlerine sok. Şüphesiz sen güçlüsün, hakimsin.(40:8) | |
| Ve onları kötülüklerden koru. O gün, kimi kötülüklerden korursan ona rahmet etmişsindir. İşte bu, büyük kurtuluştur.'(40:9) | |
| İnkâr edenlere şöyle seslenilir: 'Şüphesiz Allah'ın (size) öfkesi sizin kendinize olan öfkenizden daha büyüktür. Çünkü siz imana çağrılıyordunuz da inkâr ediyordunuz.'(40:10) | |
| Derler ki: 'Rabbimiz! Bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin. Artık günâhlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mı?'(40:11) | |
| 'Bu (başınıza gelen), yalnız Allah'a çağrıldığında inkâr ettiğiniz ve O'na ortak koşulduğunda inandığınız içindir. Artık hüküm yüce ve büyük olan Allah'ındır.'(40:12) | |
| O, size ayetlerini gösteriyor ve sizin için gökten rızık indiriyor. (Allah'a) yönelenden başkası öğüt almaz.(40:13) | |
| Kâfirler hoşlanmasalar da siz dini yalnız O'na halis kılarak Allah'a dua (ibadet) edin.(40:14) | |
| (O) dereceleri yükselten, Arş'ın sahibi, buluşma günüyle uyarması için kullarından dilediğine emrinden olan Ruh'u indirir.(40:15) | |
| O gün onlar ortaya çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz. Bugün hükümranlık kimindir? Tek ve mutlak üstünlük sahibi Allah'ındır.(40:16) | |
| Bugün her cana kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir.(40:17) | |
| Onları yaklaşan güne karşı uyar ki, (o zaman) yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimlerin ne bir dostları ne de sözü dinlenir şefaatçileri olur.(40:18) | |
| (Allah) gözlerin hainliklerini ve göğüslerin gizlediklerini bilir.(40:19) | |
| Allah hak ile hükmeder. O'nu bırakıp da taptıkları ise hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah duyandır, görendir.(40:20) | |
| Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Ama Allah onları günâhlarından dolayı yakalayıverdi. Onları Allah('ın azabın)dan bir koruyan da olmadı.(40:21) | |
| Bu şundan dolayıydı ki: Peygamberleri onlara açık delillerle geliyorlar, ama onlar inkâr ediyorlardı. Bu yüzden Allah da onları yakaladı. Şüphesiz Allah, güçlü, azabı çetin olandır.(40:22) | |
| Andolsun ki, Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik.(40:23) | |
| Firavun'a, Haman'a ve Karun'a. Ama onlar: '(Bu) yalancı bir büyücüdür' dediler.(40:24) | |
| Böylece o, kendilerine tarafımızdan hakkı getirince: 'Onunla birlikte inananların oğullarını öldürün ve kadınlarını sağ bırakın' dediler. Oysa kâfirlerin oyunları muhakkak boşa çıkar.(40:25) | |
| Firavun dedi ki: 'Beni bırakın Musa'yı öldüreyim de o Rabbine yalvarsın! Çünkü ben onun sizin dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağından korkuyorum.'(40:26) | |
| Musa dedi ki: 'Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan (Allah)'a sığındım.'(40:27) | |
| Firavun ailesinden imanını gizleyen mü'min bir adam dedi ki: 'Bir adamı 'Rabbim Allah'tır' dediğinden dolayı öldürüyor musunuz? Oysa o size Rabbinizden apaçık deliller getirmiştir. Eğer yalancıysa, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru sözlüyse o zaman size vaadettiklerinin bir kısmı başınıza gelir. Şüphesiz Allah aşırıya giden yalancı bir kimseyi doğru yola iletmez.(40:28) | |
| Ey kavmim! Bugün (bu) yerde hükümranlık sizindir; hakim olanlar sizsiniz. Fakat Allah'ın şiddetli azabı bize gelirse ona karşı bize kim yardımcı olur?' Firavun dedi ki: 'Ben size yalnızca gördüğümü [1] gösteriyorum ve sizi ancak doğru yola iletiyorum.'(40:29) | |
| İman eden kişi de dedi ki: 'Ey kavmim! Doğrusu ben sizin hakkınızda o fırkaların günü gibi bir günün gelip çatmasından korkuyorum.(40:30) | |
| Nuh kavminin, Ad'ın, Semud'un ve onlardan sonrakilerin durumları gibi. Allah kullar için zulüm istemez.(40:31) | |
| Ey kavmim! Ben sizin hakkınızda o çağrışma gününden korkuyorum.(40:32) | |
| O gün arkanızı dönüp kaçarsınız. Sizi Allah'(ın azabın)dan koruyacak biri de olmaz. Allah kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.(40:33) | |
| Andolsun daha önce Yusuf da size apaçık deliller getirmişti. Onun getirdiklerinden de kuşkulanıp durmuştunuz. Sonunda o ölünce: 'Artık ondan sonra Allah bize peygamber göndermeyecek' dediniz. İşte Allah aşırıya giden şüpheci kimseyi böyle saptırır.(40:34) | |
| Onlar ki, kendilerine gelmiş açık bir delil olmaksızın Allah'ın ayetleri hakkında mücadele ederler. Bu Allah katında da iman edenlerin yanında da büyük bir öfkeye yolaçar. İşte Allah her kibirli zorbanın kalbini böyle mühürler.'(40:35) | |
| Firavun dedi ki: 'Ey Hâmân! Benim için bir kule yap; belki o yollara ulaşırım.(40:36) | |
| Göklerin yollarına. Böylece Musa'nın ilâhına çıkarım. Çünkü ben onu yalancı sanıyorum.' İşte bu şekilde Firavun'a kötü işi süslü gösterildi ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un tuzağı muhakkak boşa çıkacaktı.(40:37) | |
| İman eden kişi dedi ki: 'Ey kavmim! Bana uyun sizi doğru yola ileteyim.(40:38) | |
| Ey kavmim! Bu dünya hayatı ancak bir geçinmedir. Ahiret ise işte kalınacak yurt orasıdır.(40:39) | |
| Kim bir kötülük işlerse sadece onun benzeriyle cezalandırılır. Erkek olsun, kadın olsun kim de mü'min olarak bir salih amel işlerse işte onlar cennete girerler; orada hesapsızca rızıklandırılırlar.(40:40) | |
| Ey kavmim! Ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde neden siz beni ateşe çağırıyorsunuz?(40:41) | |
| Beni, Allah'ı inkâr etmeye ve hakkında bilgi sahibi olmadığım şeyleri O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Bense sizi güçlü, çok bağışlayıcı olan (Allah)'a çağırıyorum.(40:42) | |
| Kesinlikle, sizin beni kendisine çağırdığınız şeyin ne dünyada ne de ahirette çağrıda bulunma (yetki)si vardır. Şüphesiz bizim dönüşümüz Allah'adır. Aşırı gidenler ise, işte onlar ateş halkıdırlar.(40:43) | |
| Benim size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a bırakıyorum. Şüphesiz Allah kullarını görmektedir.'(40:44) | |
| Sonunda Allah onu, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini de azabın en kötüsü kuşattı.(40:45) | |
| Ateş! Sabah akşam ona sunulurlar. Kıyametin koptuğu gün de: 'Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun!' (denir).(40:46) | |
| Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıflar büyüklük taslayanlara derler ki: 'Doğrusu biz size uyanlardık. Şimdi, ateşten bir parçayı bizden savabilir misiniz?'(40:47) | |
| Büyüklük taslayanlar da şöyle derler: 'Biz hepimiz bunun içindeyiz. Şüphesiz Allah kullar arasında hüküm vermiştir.'(40:48) | |
| Ateşte olanlar cehennemin bekçilerine derler ki: 'Rabbinize dua edin, bir gün (olsun) bizden azabı hafifletsin.'(40:49) | |
| Onlar: 'Elçileriniz size apaçık delillerle gelmiyorlar mıydı?' derler. 'Evet (geliyorlardı)' derler. (Bunun üzerine) onlar: 'Öyleyse siz dua edin' derler. Ancak inkârcıların duaları hep boşunadır.(40:50) | |
| Şüphesiz biz peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında da şahitlerin duracakları günde de yardım ederiz.(40:51) | |
| O gün zalimlere özürleri yarar sağlamaz. Lanet onlaradır ve yurdun en kötüsü de onlaradır.(40:52) | |
| Andolsun biz Musa'ya hidayeti verdik. İsrail oğullarına da Kitab'ı miras bıraktık.(40:53) | |
| Akıl sahipleri için bir hidayet ve öğüt olarak.(40:54) | |
| Şu halde sen sabret. Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. Günâhın için bağışlanma dile ve akşam, sabah Rabbini hamd ile tesbih et.(40:55) | |
| Kendilerine gelmiş açık bir delil olmaksızın Allah'ın ayetleri hakkında mücadele edenler var ya, onların göğüslerinde erişemeyecekleri bir büyüklükten başka bir şey yok. Artık sen Allah'a sığın. Şüphesiz O, duyandır, görendir.(40:56) | |
| Elbette göklerin ve yerin yaratılması insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler.(40:57) | |
| Kör ile gören bir olmaz. İman edip salih ameller işleyenlerle kötülük eden de. Ne kadar da az düşünüyorsunuz.(40:58) | |
| Kıyamet saati muhakkak gelecektir, bunda şüphe yoktur. Ancak insanların çoğu iman etmezler.(40:59) | |
| Rabbiniz dedi ki: 'Bana dua edin duanızı kabul edeyim. Bana ibadetten büyüklenenler [2] küçük düşürülmüş olarak cehenneme gireceklerdir.(40:60) | |
| Geceyi dinlenmeniz için, gündüzü de aydınlatıcı olarak yaratan Allah'tır. Şüphesiz Allah, insanlar için lütuf sahibidir. Ancak insanların çoğu şükretmezler.(40:61) | |
| Rabbiniz Allah işte budur. O her şeyin yaratıcısıdır. O'ndan başka ilâh yoktur. Artık nasıl (haktan) çevriliyorsunuz?(40:62) | |
| İşte Allah'ın ayetlerini bile bile inkâr edenler böyle (haktan) çevrilirler.(40:63) | |
| Allah, sizin için yeri bir karargâh, göğü de bir bina yapan, sizi şekillendiren ve şekillerinizi güzel yapan ve temiz şeylerle sizi rızıklandırandır. Alemlerin Rabbi olan Allah pek uludur.(40:64) | |
| O diridir, O'ndan başka ilâh yoktur. Şu halde dini yalnız kendisine halis kılarak O'na dua edin. Hamd alemlerin Rabbi Allah'adır.(40:65) | |
| De ki: 'Ben, Rabbimden bana apaçık deliller gelince, sizin Allah'tan başka yalvardıklarınıza tapmaktan nehyolundum ve alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.'(40:66) | |
| Sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (embriyodan) yaratan O'dur. Sonra sizi bebek olarak çıkarır. Sonra erginlik çağınıza ermeniz, sonra da yaşlılar olmanız için (yaşatıyoruz). İçinizden kimi de daha önce öldürülmektedir. Belli bir süreye erişmeniz için ve olur ki akıl edersiniz diye (böyle yapıyor).(40:67) | |
| Dirilten ve öldüren O'dur. Bir şeye hükmettiği zaman ona 'ol' der, o da oluverir.(40:68) | |
| Allah'ın ayetleri hakkında mücadele edenleri görmedin mi? Nasıl da döndürülüyorlar?(40:69) | |
| Ki onlar, Kitab'ı ve peygamberlerimizle gönderdiklerimizi yalanladılar. Yakında bilecekler.(40:70) | |
| Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürülürler.(40:71) | |
| Kaynar suyun içine. Sonra da ateşte yakılırlar.(40:72) | |
| Sonra kendilerine denir ki: 'Ortak koştuklarınız nerede?(40:73) | |
| Allah'tan başka.' Derler ki: 'Bizim yanımızdan kayboldular. Hayır, biz zaten daha önce bir şeye tapmıyorduk.' İşte Allah inkâr edenleri böyle saptırır.(40:74) | |
| 'Bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanızdan ve böbürlenip azmanızdan dolayıdır.(40:75) | |
| İçinde sonsuza kadar kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklenenlerin barınakları ne kadar da kötüdür!(40:76) | |
| Şu halde sen sabret. Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. Onlara vaadettiklerimizin bir kısmını sana göstersek de senin dünya hayatını sona erdirsek de, sonuçta bize döndürülürler.(40:77) | |
| Andolsun senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan bazılarını sana anlattık bazılarını ise anlatmadık. Allah'ın izni olmadan hiçbir peygamberin bir mucize getirmesi sözkonusu olamaz. Allah'ın emri geldiğinde hak ile hükmedilir ve işte burada, (hakkı) geçersiz kılmaya çalışanlar hüsrana uğrarlar.(40:78) | |
| Allah, kimine binmeniz kiminden de yemeniz için sizin için hayvanları var edendir.(40:79) | |
| Sizin için onlarda birtakım yararlar vardır. Onların üzerlerinde gönüllerinizdeki bir ihtiyaca ulaşmanız için (onlara binersiniz). Onların ve gemilerin üzerinde taşınırsınız.(40:80) | |
| O, size ayetlerini gösteriyor. Artık Allah'ın hangi ayetlerini inkâr ediyorsunuz?(40:81) | |
| Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden (sayıca) daha çok, daha kuvvetli ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha üstün idiler. Ama onların kazandıkları kendilerinden bir şeyi savamadı.(40:82) | |
| Peygamberleri onlara açık delillerle geldiklerinde, onlar kendilerinde olan bilgiyle rahatla(yıp böbürlen)diler. (Ama) alaya almakta oldukları şey onları kuşatıverdi.(40:83) | |
| Zorlu azabımızı gördükleri zaman: 'Yalnız Allah'a iman ettik ve O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik' dediler.(40:84) | |
| Ancak zorlu azabımızı gördükleri zamanki imanları onlara yarar sağlamadı. (Bu) Allah'ın kulları hakkında uygulanagelen sünnetidir. İşte inkâr edenler burada hüsrana uğramışlardır.(40:85) | |
