Kırık Meal (Okunuş) Meali |
|
|Hm: Hâ Mîm | (40:1) | |
|tenzīlu: indirilişi | l-kitābi: Kitabın | mine: tarafındandır | llahi: Allah | l-ǎzīzi: aziz (daima galib) | l-ǎlīmi: alim (herşeyi en iyi bilen) | (40:2) | |
|ğāfiri: bağışlayandır | ƶ-ƶenbi: günahı | ve ḳābili: ve kabul edendir | t-tevbi: tevbeyi | şedīdi: çetin olandır | l-ǐḳābi: azabı | ƶī: sahibidir | T-Tavli: lutuf | lā: yoktur | ilāhe: tanrı | illā: başka | huve: O'ndan | ileyhi: O'nadır | l-meSīru: dönüş | (40:3) | |
|mā: | yucādilu: mücadele etmez | fī: hakkında | āyāti: ayetleri | llahi: Allah'ın | illā: başkası | elleƶīne: kimselerden | keferū: inkar eden(lerden) | felā: o halde | yeğrurke: seni aldatmasın | teḳallubuhum: onların dolaşmaları | fī: | l-bilādi: şehirlede | (40:4) | |
|keƶƶebet: yalanladı | ḳablehum: onlardan önce | ḳavmu: kavmi | nūHin: Nuh | vel'eHzābu: ve kollar | min: | beǎ'dihim: onlardan sonraki | ve hemmet: ve yeltendi | kullu: her | ummetin: millet | birasūlihim: elçisini | liye'ḣuƶūhu: yakalamağa | ve cādelū: ve tartıştılar | bil-bāTili: boş şeyler ileri sürerek | liyudHiDū: gidermek için | bihi: onunla | l-Haḳḳa: hakkı | feeḣaƶtuhum: bu yüzden onları yakaladım | fekeyfe: nasıl | kāne: oldu | ǐḳābi: azabım | (40:5) | |
|ve keƶālike: ve böylece | Haḳḳat: yerini buldu | kelimetu: sözü | rabbike: Rabbinin | ǎlā: hakkındaki | elleƶīne: kimseler | keferū: inkar eden(ler) | ennehum: "onlar ki;" | eSHābu: halkıdır | n-nāri: ateş | (40:6) | |
|elleƶīne: kimseler | yeHmilūne: taşıyan(lar) | l-ǎrşe: Arş'ı | ve men: ve bulunanlar | Havlehu: onun çevresinde | yusebbiHūne: tesbih ederler | biHamdi: hamd ile (överek) | rabbihim: Rablerini | ve yu'minūne: ve inanırlar | bihi: O'na | ve yesteğfirūne: ve mağfiret dilerler | lilleƶīne: kimseler için | āmenū: inanan(lar) | rabbenā: Rabbimiz | vesiǎ'te: sen kapladın | kulle: her | şey'in: şeyi | raHmeten: rahmet ile | ve ǐlmen: ve bilgi ile | feğfir: bağışla | lilleƶīne: kimseleri | tābū: tevbe eden(leri) | vettebeǔ: ve uyanları | sebīleke: senin yoluna | ve ḳihim: ve onları koru | ǎƶābe: azabından | l-ceHīmi: cehennem | (40:7) | |
|rabbenā: Rabbimiz | ve edḣilhum: ve onları sok | cennāti: cennetlerine | ǎdnin: Adn | lletī: | veǎdtehum: onlara söz verdiğin | ve men: ve kimseleri | SaleHa: iyi olan | min: -ndan | ābāihim: babaları- | ve ezvācihim: ve eşleri(nden) | ve ƶurriyyātihim: ve çocukları(ndan) | inneke: şüphesiz sen | ente: sensin | l-ǎzīzu: üstün olan | l-Hakīmu: hüküm ve hikmet sahibi olan | (40:8) | |
|ve ḳihimu: ve onları koru | s-seyyiāti: kötülüklerden | ve men: ve kimi | teḳi: sen korursan | s-seyyiāti: kötülüklerden | yevmeiƶin: o gün | feḳad: elbette | raHimtehu: ona acımışsındır | ve ƶālike: ve işte budur | huve: o | l-fevzu: başarı | l-ǎZīmu: büyük | (40:9) | |
|inne: şüphesiz | elleƶīne: kimselere | keferū: inkar eden(lere) | yunādevne: (şöyle) seslenilir | lemeḳtu: (size) kızması | llahi: Allah'ın | ekberu: daha büyüktür | min: -dan | meḳtikum: sizin kızmanız- | enfusekum: kendi kendinize | iƶ: zira | tud'ǎvne: siz çağrılırdınız | ilā: | l-īmāni: imana | fe tekfurūne: fakat inkar ederdiniz | (40:10) | |
|ḳālū: dediler ki | rabbenā: Rabbimiz | emettenā: bizi öldürdün | ṧneteyni: iki kez | ve eHyeytenā: ve dirilttin | ṧneteyni: iki kez | feǎ'terafnā: itiraf ettik | biƶunūbinā: günahlarımızı | fehel: var mı? | ilā: | ḣurūcin: çıkmak için | min: hiçbir | sebīlin: bir yol | (40:11) | |
|ƶālikum: bu | biennehu: sebebiyledir | iƶā: zaman | duǐye: çağrıldığınız | llahu: Allah'a | veHdehu: tek olan | kefertum: inkar etmeniz | vein: ve eğer | yuşrak: ortak koşulursa | bihi: O'na | tu'minū: inanmanız | felHukmu: artık hüküm | lillahi: Allah'a aittir | l-ǎliyyi: yüce | l-kebīri: ve büyük | (40:12) | |
|huve: O'dur | lleƶī: ki | yurīkum: size gösteriyor | āyātihi: ayetlerini | ve yunezzilu: ve indiriyor | lekum: sizin için | mine: -ten | s-semāi: gök- | rizḳan: rızık | vemā: ve | yeteƶekkeru: öğüt almaz | illā: başkası | men: kimseden | yunību: (O'na) yönelen | (40:13) | |
|fed'ǔ: o halde çağırın | llahe: Allah'a | muḣliSīne: halis kılarak | lehu: yalnız O'na | d-dīne: dini | velev: şayet | kerihe: hoşuna gitmese de | l-kāfirūne: kafirlerin | (40:14) | |
|rafīǔ: yükselten | d-deracāti: dereceleri | ƶū: sahibi | l-ǎrşi: Arş'ın | yulḳī: indirir | r-rūHa: ruhu | min: | emrihi: emrinden olan | ǎlā: üzerine | men: | yeşā'u: dilediği | min: -ndan | ǐbādihi: kulları- | liyunƶira: uyarmak için | yevme: gününe karşı | t-telāḳi: buluşma | (40:15) | |
|yevme: o gün | hum: onlar | bārizūne: ortaya çıkarlar | lā: | yeḣfā: gizli kalmaz | ǎlā: | llahi: Allah'a | minhum: onlardan | şey'un: hiçbir şey | limeni: kimindir? | l-mulku: mülk | l-yevme: bugün | lillahi: Allah'ın | l-vāHidi: tek | l-ḳahhāri: ve kahhar | (40:16) | |
|El-yevme: bugün | tuczā: cezalanır | kullu: her | nefsin: can | bimā: | kesebet: kazandığıyle | lā: yoktur | Zulme: zulüm | l-yevme: bugün | inne: şüphesiz | llahe: Allah | serīǔ: çabuk görendir | l-Hisābi: hesabı | (40:17) | |
|ve enƶirhum: ve onları uyar | yevme: güne (karşı) | l-āzifeti: yaklaşan | iƶi: zira | l-ḳulūbu: yürekler | ledā: dayanmıştır | l-Hanāciri: gırtlaklara | kāZimīne: yutkunur dururlar | mā: yoktur | liZZālimīne: zalimlerin | min: hiçbir | Hamīmin: dostu | ve lā: ve yoktur | şefīǐn: bir aracıları | yuTāǔ: sözü tutulur | (40:18) | |
|yeǎ'lemu: bilir | ḣāinete: hain(bakışlar)ını | l-eǎ'yuni: gözlerin | ve mā: ve ne | tuḣfī: gizliyorlarsa | S-Sudūru: göğüslerinde | (40:19) | |
|vallahu: Allah | yeḳDī: hükmeder | bil-Haḳḳi: hak ile | velleƶīne: kimseler ise | yed'ǔne: yalvardıkları | min: | dūnihi: O'ndan başka | lā: | yeḳDūne: hüküm veremezler | bişey'in: hiçbir şeye | inne: çünkü | llahe: Allah | huve: O | s-semīǔ: işitendir | l-beSīru: görendir | (40:20) | |
|evelem: | yesīrū: gezip dolaşmadılar mı? | fī: | l-erDi: yeryüzünde | fe yenZurū: görsünler | keyfe: nasıl | kāne: olduğunu | ǎāḳibetu: sonunun | elleƶīne: kimselerin | kānū: olan | min: | ḳablihim: kendilerinden önceki | kānū: idiler | hum: onlar | eşedde: daha üstün | minhum: kendilerinden | ḳuvveten: kuvvet bakımından | ve āṧāran: ve eserleri bakımından | fī: | l-erDi: yeryüzündeki | feeḣaƶehumu: fakat onları yakaladı | llahu: Allah | biƶunūbihim: günahları yüzünden | ve mā: ve | kāne: olmadı | lehum: onları | mine: karşı | llahi: Allah'a | min: hiçbir | vāḳin: koruyan | (40:21) | |
|ƶālike: bu | biennehum: onların (sebebiyledir) | kānet: olmaları | te'tīhim: onlara getirirdi | rusuluhum: elçileri | bil-beyyināti: açık kanıtlar | fekeferū: ama inkar ediyorlardı | feeḣaƶehumu: bu yüzden onları yakaladı | llahu: Allah | innehu: zira O | ḳaviyyun: güçlüdür | şedīdu: çetin olandır | l-ǐḳābi: cezası | (40:22) | |
|veleḳad: ve andolsun | erselnā: biz gönderdik | mūsā: Musa'yı | biāyātinā: ayetlerimizle | ve sulTānin: ve bir yetki ile | mubīnin: apaçık | (40:23) | |
|ilā: | fir'ǎvne: Fir'avn'e | vehāmāne: ve Haman'a | ve ḳārūne: ve Karun'a | feḳālū: dediler | sāHirun: bir büyücüdür | keƶƶābun: yalancı | (40:24) | |
|felemmā: (Musa) ne zaman ki | cā'ehum: onlara gelince | bil-Haḳḳi: hakk ile | min: -dan | ǐndinā: katımız- | ḳālū: dediler | ḳtulū: öldürün | ebnā'e: oğullarını | elleƶīne: kimselerin | āmenū: inanan(ların) | meǎhu: onunla beraber | vesteHyū: ve sağ bırakın | nisā'ehum: kadınlarını | ve mā: ve değildir | keydu: tuzağı | l-kāfirīne: kafirlerin | illā: başkası | fī: | Delālin: boşa çıkandan | (40:25) | |
|ve ḳāle: ve dedi | fir'ǎvnu: Fir'avn | ƶerūnī: bırakın beni | eḳtul: öldüreyim | mūsā: Musa'yı | velyed'ǔ: ve yalvarsın | rabbehu: Rabbine | innī: çünkü ben | eḣāfu: korkuyorum | en: diye | yubeddile: onun değiştirecek | dīnekum: dininizi | ev: yahut | en: diye | yuZhira: çıkaracak | fī: | l-erDi: yeryüzünde | l-fesāde: fesad | (40:26) | |
|ve ḳāle: ve dedi | mūsā: Musa | innī: elbette ben | ǔƶtu: sığındım | birabbī: benim de Rabbim | ve rabbikum: ve sizin de Rabbinize | min: -nden | kulli: hepsi- | mutekebbirin: kibirlilerin | lā: | yu'minu: inanmayan | biyevmi: gününe | l-Hisābi: hesap | (40:27) | |
|ve ḳāle: ve (şöyle) dedi | raculun: bir adam | mu'minun: mü'min | min: -nden | āli: ailesi- | fir'ǎvne: Fir'avn | yektumu: gizleyen | īmānehu: imanını | eteḳtulūne: öldürüyor musunuz? | raculen: bir adamı | en: diye | yeḳūle: diyor | rabbiye: Rabbim | llahu: Allah'tır | ve ḳad: oysa gerçekten | cā'ekum: size gelmiştir | bil-beyyināti: kanıtlarla | min: -den | rabbikum: Rabbiniz- | ve in: ve eğer | yeku: o ise | kāƶiben: bir yalancı | feǎleyhi: kendi zararınadır | keƶibuhu: yalanı | ve in: ve eğer | yeku: o ise | Sādiḳan: doğru söylüyor | yuSibkum: başınıza gelir | beǎ'Du: bir kısmı | lleƶī: | yeǐdukum: size va'dettiklerinin | inne: şüphesiz | llahe: Allah | lā: | yehdī: doğru yola iletmez | men: kimseyi | huve: o | musrifun: aşırı giden | keƶƶābun: yalancı | (40:28) | |
|yā : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | lekumu: sizindir | l-mulku: mülk | l-yevme: bugün | Zāhirīne: hakimsiniz | fī: | l-erDi: yeryüzüne | femen: kim | yenSurunā: bizi kurtarır? | min: -ndan | be'si: hışmı- | llahi: Allâh'ın | in: eğer | cā'enā: bize gelirse | ḳāle: dedi | fir'ǎvnu: Fir'avn | mā: | urīkum: ben size göstermiyorum | illā: başkasını | mā: şeyden | erā: gördüğüm | ve mā: ve | ehdīkum: ben sizi iletmem | illā: başkasına | sebīle: yoldan | r-raşādi: doğru | (40:29) | |
|ve ḳāle: ve dedi ki | lleƶī: (adam) | āmene: inanan | yā : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | innī: elbette ben | eḣāfu: korkuyorum | ǎleykum: üzerinize | miṧle: mislinden | yevmi: gününün | l-eHzābi: öncekilerin | (40:30) | |
|miṧle: gibi | de'bi: durumu | ḳavmi: kavminin | nūHin: Nûh | ve ǎādin: ve 'Ad | ve ṧemūde: ve Semud'un | velleƶīne: ve | min: | beǎ'dihim: onlardan sonrakilerin | ve mā: ve değildir | llahu: Allah | yurīdu: isteyecek | Zulmen: zulmetmek | lil'ǐbādi: kullara | (40:31) | |
|ve yā : ve EY/HEY | ḳavmi: kavmim | innī: gerçekten ben | eḣāfu: korkuyorum | ǎleykum: sizin için | yevme: gününden | t-tenādi: o çağırma | (40:32) | |
|yevme: o gün | tuvellūne: arkanızı dönüp | mudbirīne: kaçarsınız | mā: ama yoktur | lekum: sizin için | mine: -tan | llahi: Allah- | min: hiç | ǎāSimin: kurtaracak kimse | ve men: ve kimi | yuDlili: şaşırtırsa | llahu: Allah | femā: artık olmaz | lehu: ona | min: hiçbir | hādin: yol gösteren | (40:33) | |
|veleḳad: ve andolsun | cā'ekum: size gelmişti | yūsufu: Yusuf | min: | ḳablu: daha önce | bil-beyyināti: açık kanıtlarla | femā: fakat | ziltum: geri durmadınız | fī: (olmaktan) | şekkin: şüphede | mimmā: şeyler hakkında | cā'ekum: size getirdikleri | bihi: onun | Hattā: nihayet | iƶā: zaman | heleke: öldüğü | ḳultum: dediniz | len: asla | yeb'ǎṧe: göndermez | llahu: Allah | min: | beǎ'dihi: ondan sonra | rasūlen: elçi | keƶālike: işte böyle | yuDillu: saptırır | llahu: Allah | men: kimseleri | huve: o | musrifun: aşırı giden | murtābun: şüpheci | (40:34) | |
|elleƶīne: onlar ki | yucādilūne: tartışırlar | fī: hakkında | āyāti: ayetleri | llahi: Allah'ın | biğayri: olmadan | sulTānin: bir delil | etāhum: kendilerine gelmiş | kebura: ne büyük | meḳten: bir kızgınlıktır | ǐnde: yanında | llahi: Allah | ve ǐnde: ve yanında | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | keƶālike: işte böyle | yeTbeǔ: mühürler | llahu: Allah | ǎlā: üzerini | kulli: her | ḳalbi: kalbi | mutekebbirin: kibirli | cebbārin: zorbanın | (40:35) | |
|ve ḳāle: ve dedi ki | fir'ǎvnu: Fir'avn | yā: EY/HEY/AH | hāmānu: Hâmân | bni: yap | lī: bana | SarHen: yüksek bir kule | leǎllī: belki | ebluğu: erişirim | l-esbābe: sebeplere | (40:36) | |
|esbābe: sebeplerine | s-semāvāti: göklerin | feeTTaliǎ: böylece bakayım | ilā: | ilāhi: tanrısına | mūsā: Musâ'nın | ve innī: çünkü ben | leeZunnuhu: onu sanıyorum | kāƶiben: yalancıdır | ve keƶālike: ve böylece | zuyyine: süslü gösterildi | lifir'ǎvne: Fir'avn'a | sū'u: kötü | ǎmelihi: işi | ve Sudde: ve çıkarıldı | ǎni: | s-sebīli: yoldan | ve mā: ve değildi | keydu: tuzağı | fir'ǎvne: Fir'avn'ın | illā: başka | fī: | tebābin: hüsrandan | (40:37) | |
|ve ḳāle: dedi ki | lleƶī: (adam) | āmene: inanan | yā : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | ttebiǔni: bana uyun | ehdikum: sizi götüreyim | sebīle: yola | r-raşādi: doğru | (40:38) | |
|yā : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | innemā: gerçekten | hāƶihi: bu | l-Hayātu: hayatı | d-dunyā: dünya | metāǔn: bir geçinmedir | ve inne: ve gerçekten | l-āḣirate: ahiret | hiye: o | dāru: yerdir | l-ḳarāri: ebedi olarak durulacak | (40:39) | |
|men: kim | ǎmile: yaparsa | seyyieten: bir kötülük | felā: | yuczā: cezalandırılmaz | illā: başkasıyla | miṧlehā: onun mislinden | ve men: ve her kim | ǎmile: yaparsa | SāliHen: faydalı bir iş | min: -ten | ƶekerin: erkek- | ev: veya | unṧā: kadın(dan) | vehuve: ve o | mu'minun: inanarak | feulāike: işte onlar | yedḣulūne: girerler | l-cennete: cennete | yurzeḳūne: kendilerine rızık verilir | fīhā: orada | biğayri: olmaksızın | Hisābin: hesabı | (40:40) | |
|ve yā : ve EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | mā: ne oluyor? | lī: bana | ed'ǔkum: ben sizi çağırıyorum | ilā: | n-necāti: kurtuluşa | veted'ǔnenī: ve siz beni çağırıyorsunuz | ilā: | n-nāri: ateşe | (40:41) | |
|ted'ǔnenī: siz beni çağırıyorsunuz | liekfura: nankörlük etmeğe | billahi: Allah'a | ve uşrike: ve ortak koşmağa | bihi: O'na | mā: şeyleri | leyse: olmayan | lī: benim | bihi: onun hakkında | ǐlmun: bilgim | ve enā: ben ise | ed'ǔkum: sizi çağırıyorum | ilā: | l-ǎzīzi: aziz olana | l-ğaffāri: çok bağışlayana | (40:42) | |
|lā: yok (ki) | cerame: şüphe | ennemā: kesinlikle | ted'ǔnenī: siz beni çağırıyorsunuz | ileyhi: ona | leyse: (oysa) yoktur | lehu: onun | deǎ'vetun: du'aya değer tarafı | fī: | d-dunyā: dünyada | ve lā: ne de | fī: | l-āḣirati: ahirette | ve enne: ve elbette | meraddenā: bizim dönüşümüz | ilā: | llahi: Allah'adır | ve enne: ve elbette | l-musrifīne: aşırı gidenler | hum: işte onlar | eSHābu: halkıdır | n-nāri: ateş | (40:43) | |
|fe seteƶkurūne: yakında hatırlayacaksınız | mā: ne | eḳūlu: söylediysem | lekum: size | ve ufevviDu: ve bırakıyorum | emrī: işimi | ilā: | llahi: Allah'a | inne: şüphesiz | llahe: Allah | beSīrun: görür | bil-ǐbādi: kulları | (40:44) | |
|feveḳāhu: onu korudu | llahu: Allah | seyyiāti: kötülüklerinden | mā: | mekerū: onların kurdukları tuzakların | ve Hāḳa: ve kuşattı | biāli: ailesini | fir'ǎvne: Fir'avn | sū'u: en kötüsü | l-ǎƶābi: azabın | (40:45) | |
|En-nāru: ateş | yuǎ'raDūne: sunulurlar | ǎleyhā: ona | ğuduvven: sabah | ve ǎşiyyen: ve akşam | ve yevme: ve günü | teḳūmu: koptuğu | s-sāǎtu: kıyametin | edḣilū: sokun (denilir) | āle: ailesini | fir'ǎvne: Fir'avn | eşedde: en çetinine | l-ǎƶābi: azabın | (40:46) | |
|ve iƶ: ve | yeteHāccūne: birbirleriyle tartışırlarken | fī: içinde | n-nāri: ateşin | feyeḳūlu: dediler ki | D-Duǎfā'u: zayıf olanlar | lilleƶīne: | stekberū: büyüklük taslayanlara | innā: elbette biz | kunnā: idik | lekum: size | tebeǎn: uymuş | fehel: -misiniz? | entum: siz | muğnūne: savabilir- | ǎnnā: bizden | neSīben: ufak bir parçasını | mine: | n-nāri: ateşin | (40:47) | |
|ḳāle: dedi(ler) ki | elleƶīne: | stekberū: büyüklük taslayanlar | innā: elbette biz | kullun: hepimiz | fīhā: onun içindeyiz | inne: şüphesiz | llahe: Allah | ḳad: elbette | Hakeme: hüküm verdi | beyne: arasında | l-ǐbādi: kullar | (40:48) | |
|ve ḳāle: ve dedi(ler) ki | elleƶīne: | fī: içindekiler | n-nāri: ateş | liḣazeneti: bekçilerine | cehenneme: cehennemin | d'ǔ: du'a edin | rabbekum: Rabbinize | yuḣaffif: hafifletsin | ǎnnā: bizden | yevmen: bir gün | mine: biraz | l-ǎƶābi: azabı | (40:49) | |
|ḳālū: dediler | evelem: -miydi? | teku: değil- | te'tīkum: size geliyor | rusulukum: elçileriniz | bil-beyyināti: açık kanıtlarla | ḳālū: dediler | belā: evet (gelirlerdi) | ḳālū: dediler | fed'ǔ: öyle ise yalvar(ıp dur)un | vemā: fakat değildir | duǎā'u: yalvarması | l-kāfirīne: kafirlerin | illā: başkası | fī: | Delālin: dalaletten | (40:50) | |
|innā: elbette biz | lenenSuru: yardım ederiz | rusulenā: elçilerimize | velleƶīne: ve kimselere | āmenū: inanan(lara) | fī: | l-Hayāti: hayatında | d-dunyā: dünya | ve yevme: ve günde | yeḳūmu: (şahidliğe) duracakları | l-eşhādu: şahidlerin | (40:51) | |
|yevme: o gün | lā: | yenfeǔ: fayda vermez | Z-Zālimīne: zalimlere | meǎ'ƶiratuhum: ma'zeretleri | velehumu: ve onlar için vardır | l-leǎ'netu: la'net | ve lehum: ve Onların | sū'u: en kötüsü | d-dāri: yurt(lar)ın | (40:52) | |
|veleḳad: ve andolsun | āteynā: biz verdik | mūsā: Musa'ya | l-hudā: hidayet | ve evraṧnā: ve miras kıldık | benī: oğullarına | isrāīle: İsrail | l-kitābe: Kitabı | (40:53) | |
|huden: bir yol göstericidir | ve ƶikrā: ve öğüttür | liūlī: sahiplerine | l-elbābi: sağduyu | (40:54) | |
|feSbir: o halde sabret | inne: mutlaka | veǎ'de: va'di | llahi: Allah'ın | Haḳḳun: gerçektir | vesteğfir: ve istiğfar et | liƶenbike: günahına | ve sebbiH: ve an | biHamdi: övgü ile | rabbike: Rabbini | bil-ǎşiyyi: akşam | vel'ibkāri: sabah | (40:55) | |
|inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseler | yucādilūne: tartışan(lar) | fī: hakkında | āyāti: ayetleri | llahi: Allah'ın | biğayri: olmadan | sulTānin: (hiçbir) delil | etāhum: kendilerine gelen | in: yoktur | fī: | Sudūrihim: onların göğüslerinde | illā: başka bir şey | kibrun: büyüklük (taslamaktan) | mā: | hum: onlar | bibāliğīhi: erişemeyecekleri | festeǐƶ: sen sığın | billahi: Allah'a | innehu: çünkü O | huve: O'dur | s-semīǔ: işiten | l-beSīru: gören | (40:56) | |
|leḣalḳu: yaratmak | s-semāvāti: gökleri | vel'erDi: ve yeri | ekberu: çok daha zordur | min: -tan | ḣalḳi: yaratmak- | n-nāsi: insanları | velākinne: fakat | ekṧera: çoğu | n-nāsi: insanların | lā: | yeǎ'lemūne: bilmezler | (40:57) | |
|ve mā: olmaz | yestevī: eşit | l-eǎ'mā: kör | velbeSīru: ve gören | velleƶīne: ve kimseler | āmenū: inanan(lar) | ve ǎmilū: ve yapanlar | S-SāliHāti: iyi işler | ve lā: ve ne de | l-musī'u: kötülük yapan | ḳalīlen: az | mā: ne kadar | teteƶekkerūne: düşünüyorsunuz | (40:58) | |
|inne: mutlaka | s-sāǎte: sa'at | lātiyetun: gelecektir | lā: asla yoktur | raybe: şüphe | fīhā: bunda | velākinne: fakat | ekṧera: çoğu | n-nāsi: insanların | lā: | yu'minūne: inanmazlar | (40:59) | |
|ve ḳāle: ve dedi ki | rabbukumu: Rabbiniz | d'ǔnī: bana du'a edin | estecib: kabul edeyim | lekum: sizden | inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseler | yestekbirūne: büyüklenen(ler) | ǎn: | ǐbādetī: bana kulluk etmeğe | seyedḣulūne: gireceklerdir | cehenneme: cehenneme | dāḣirīne: aşağılık olarak | (40:60) | |
|Allahu: Allah | lleƶī: O'dur ki | ceǎle: yaptı | lekumu: size | l-leyle: geceyi | liteskunū: istirahat etmeniz için | fīhi: içinde | ve nnehāra: ve gündüzü | mubSiran: görmeniz için | inne: şüphesiz | llahe: Allah | leƶū: sahibidir | feDlin: lutuf | ǎlā: karşı | n-nāsi: insanlara | velākinne: fakat | ekṧera: çoğu | n-nāsi: insanların | lā: | yeşkurūne: şükretmezler | (40:61) | |
|ƶālikumu: işte budur | llahu: Allah | rabbukum: Rabbiniz | ḣāliḳu: yaratıcısı olan | kulli: her | şey'in: şeyin | lā: yoktur | ilāhe: tanrı | illā: başka | huve: O'ndan | feennā: nasıl da? | tu'fekūne: çevriliyorsunuz | (40:62) | |
|keƶālike: işte böyle | yu'feku: çevriliyorlardı | elleƶīne: kimseler | kānū: olanlar | biāyāti: ayetlerini | llahi: Allah'ın | yecHadūne: kasden inkar etmekte | (40:63) | |
|Allahu: Allah | lleƶī: O'dur ki | ceǎle: yaptı | lekumu: size | l-erDe: arzı | ḳarāran: durulacak yer | ve ssemāe: ve göğü | binā'en: bina | ve Savverakum: ve sizi şekillendirdi | fe eHsene: ve güzel yaptı | Suverakum: şekillerinizi | ve razeḳakum: ve sizi besledi | mine: | T-Tayyibāti: güzel rızıklarla | ƶālikumu: işte budur | llahu: Allah | rabbukum: Rabbiniz | fetebārake: ne yücedir | llahu: Allah | rabbu: Rabbi | l-ǎālemīne: alemlerin | (40:64) | |
|huve: O | l-Hayyu: diridir | lā: yoktur | ilāhe: tanrı | illā: başka | huve: O'ndan | fed'ǔhu: O'na yalvarın | muḣliSīne: halis kılarak | lehu: yalnız kendisine | d-dīne: dini | l-Hamdu: hamd | lillahi: Allah'a mahsustur | rabbi: Rabbi | l-ǎālemīne: alemlerin | (40:65) | |
|ḳul: de ki | innī: elbette ben | nuhītu: men'olundum | en: | eǎ'bude: tapmaktan | elleƶīne: | ted'ǔne: sizin yalvardıklarınıza | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | lemmā: zaman | cā'eniye: bana geldiği | l-beyyinātu: açık deliller | min: -den | rabbī: Rabbim- | ve umirtu: ve emrolundum | en: | uslime: teslim olmakla | lirabbi: Rabbine | l-ǎālemīne: alemlerin | (40:66) | |
|huve: O'dur | lleƶī: ki | ḣaleḳakum: sizi yarattı | min: -tan | turābin: toprak- | ṧumme: sonra | min: -den | nuTfetin: nutfe(sperm)- | ṧumme: sonra | min: -dan | ǎleḳatin: alaka(embriyo)- | ṧumme: sonra | yuḣricukum: sizi çıkarıyor | Tiflen: çocuk olarak | ṧumme: sonra | litebluğū: ermeniz için | eşuddekum: güçlü çağınıza | ṧumme: sonra | litekūnū: olmanız için | şuyūḣen: ihtiyarlar | ve minkum: ve içinizden | men: kimi | yuteveffā: öldürülüyor | min: | ḳablu: daha önce | velitebluğū: ve erişmeniz için | ecelen: süreye | musemmen: belli | veleǎllekum: ve umulur ki | teǎ'ḳilūne: aklınızı kullanırsınız | (40:67) | |
|huve: O'dur | lleƶī: | yuHyī: yaşatan | ve yumītu: ve öldüren | fe iƶā: zaman | ḳaDā: hükmettiği | emran: bir işi | feinnemā: sadece | yeḳūlu: der | lehu: ona | kun: ol! | fe yekūnu: o da olur | (40:68) | |
|elem: | tera: görmedin mi? | ilā: | elleƶīne: kimseleri | yucādilūne: tartışan(ları) | fī: hakkında | āyāti: ayetleri | llahi: Allah'ın | ennā: nasıl da? | yuSrafūne: çevriliyorlar | (40:69) | |
|elleƶīne: kimseler | keƶƶebū: yalanlayan(lar) | bil-kitābi: Kitabı | ve bimā: ve şeyi | erselnā: gönderdiğimiz | bihi: onunla | rusulenā: elçilerimizi | fesevfe: fakat yakında | yeǎ'lemūne: bileceklerdir | (40:70) | |
|iƶi: o zaman | l-eğlālu: demir halkalar | fī: | eǎ'nāḳihim: boyunlarında | ve sselāsilu: ve zincirler | yusHabūne: sürüklenceklerdir | (40:71) | |
|fī: içinde | l-Hamīmi: kaynar su | ṧumme: sonra | fī: | n-nāri: ateşte | yuscerūne: yakılacaklardır | (40:72) | |
|ṧumme: sonra | ḳīle: denilecektir | lehum: onlara | eyne: nerede? | mā: şeyler | kuntum: olduğunuz | tuşrikūne: ortak koşuyor(lar) | (40:73) | |
|min: | dūni: başkaları? | llahi: Allah'tan | ḳālū: diyecekler ki | Dellū: kayboldular | ǎnnā: bizden | bel: hayır | lem: | nekun: değilmişiz | ned'ǔ: biz tapmıyor | min: | ḳablu: önceden | şey'en: hiçbir şeye | keƶālike: işte böyle | yuDillu: şaşırtır | llahu: Allah | l-kāfirīne: kafirleri | (40:74) | |
|ƶālikum: bu durum | bimā: ötürüdür | kuntum: sizin | tefraHūne: şımarmanızdan | fī: | l-erDi: yeryüzünde | biğayri: olmaksızın | l-Haḳḳi: hakkı | ve bimā: ve ötürüdür | kuntum: olmanızdan | temraHūne: böbürlenmiş | (40:75) | |
|Adḣulū: girin | ebvābe: kapılarından | cehenneme: cehennemin | ḣālidīne: ebedi kalacaksınız | fīhā: orada | fe bi'se: ne kötüdür | meṧvā: yeri | l-mutekebbirīne: kibirlenenlerin | (40:76) | |
|feSbir: artık sabret | inne: şüphesiz | veǎ'de: va'di (sözü) | llahi: Allah'ın | Haḳḳun: gerçektir | fe immā: ya | nuriyenneke: sana gösteririz | beǎ'De: bir kısmını | lleƶī: şeylerin | neǐduhum: onları tehdidettiğimiz | ev: yahut | neteveffeyenneke: seni vefat ettiririz | feileynā: sonunda bize | yurceǔne: döndürüleceklerdir | (40:77) | |
|veleḳad: ve andolsun | erselnā: biz gönderdik | rusulen: elçiler | min: | ḳablike: senden önce de | minhum: onlardan | men: kimini | ḳaSaSnā: anlattık | ǎleyke: sana | ve minhum: ve onlardan | men: kimini | lem: | neḳSuS: anlatmadık | ǎleyke: sana | ve mā: ve değildir | kāne: mümkün | lirasūlin: hiçbir elçinin | en: | ye'tiye: getirmesi | biāyetin: bir mu'cize | illā: dışında | biiƶni: izni | llahi: Allah'ın | feiƶā: zaman | cā'e: geldiği | emru: emri | llahi: Allah'ın | ḳuDiye: yerine getirilir | bil-Haḳḳi: hak ile | ve ḣasira: ve hüsrana uğrarlar | hunālike: orada | l-mubTilūne: boşa çıkarmağa uğraşanlar | (40:78) | |
|Allahu: Allah | lleƶī: O'dur ki | ceǎle: yarattı | lekumu: size | l-en'ǎāme: hayvanları | literkebū: binmeniz için | minhā: kimine | ve minhā: ve kiminden | te'kulūne: yemeniz için | (40:79) | |
|velekum: ve sizin için vardır | fīhā: onlarda | menāfiǔ: faydalar | velitebluğū: erersiniz | ǎleyhā: onların üstünde | Hāceten: arzuya | fī: | Sudūrikum: gönüllerinizdeki | ve ǎleyhā: ve onların üstünde | ve ǎlā: ve üstünde | l-fulki: gemilerin | tuHmelūne: taşınırsınız | (40:80) | |
|ve yurīkum: size gösteriyor | āyātihi: ayetlerini | feeyye: hangisini? | āyāti: ayetlerinden | llahi: Allah'ın | tunkirūne: inkar ediyorsunuz | (40:81) | |
|efelem: | yesīrū: gezip dolaşmadılar mı? | fī: | l-erDi: yeryüzünde | fe yenZurū: görsünler | keyfe: nasıl | kāne: olduğunu | ǎāḳibetu: sonunun | elleƶīne: kimselerin | min: | ḳablihim: kendilerinden önceki | kānū: onlar idiler | ekṧera: daha çok | minhum: bunlardan | ve eşedde: ve daha şiddetli | ḳuvveten: kuvvet bakımından | ve āṧāran: ve eserleri bakımından | fī: | l-erDi: yeryüzündeki | femā: ama hiçbir | eğnā: yarar sağlamadı | ǎnhum: kendilerine | mā: şeyler | kānū: oldukları | yeksibūne: kazanıyor(lar) | (40:82) | |
|felemmā: ne zaman ki | cā'ethum: onlara gelince | rusuluhum: elçileri | bil-beyyināti: açık kanıtlarla | feriHū: sevindiler | bimā: ile | ǐndehum: yanlarında bulunan | mine: -den | l-ǐlmi: bilgi- | ve Hāḳa: sonunda kuşatıverdi | bihim: kendilerini | mā: şey | kānū: oldukları | bihi: onunla | yestehziūne: alay ediyor(lar) | (40:83) | |
|felemmā: ne zaman ki | raev: gördüler | be'senā: hışmımızı | ḳālū: dediler | āmennā: inandık | billahi: Allah'a | veHdehu: tek | ve kefernā: ve inkar ettik | bimā: şeyleri | kunnā: olan | bihi: O'na | muşrikīne: ortak koştuğumuz | (40:84) | |
|felem: fakat | yeku: sağlamadı | yenfeǔhum: kendilerine bir fayda | īmānuhum: inanmaları | lemmā: zaman | raev: gördükleri | be'senā: hışmımızı | sunnete: yasası budur | llahi: Allah'ın | lletī: | ḳad: elbette | ḣalet: gelip geçen | fī: hakkında | ǐbādihi: kulları | ve ḣasira: ve ziyana uğramışlardır | hunālike: orada | l-kāfirūne: kafirler | (40:85) | |