Rum Suresi = Romalilar Suresi ismini 1. ayetinde Persliler ile yapilan savasta yenilgiye ugrayan Romalilarin yakinda gelip geleceginin ifade edilmesinden almistir.
REM – prefixed resumption particle V – 2nd person masculine singular imperative verb الفاء استئنافية فعل أمر
إن
|
ÎN
inne
şüphe yok ki
Indeed,
,Nun, ,50,
ACC – accusative particle حرف نصب
وعد
و ع د | WAD̃
WAD̃
veǎ'de
va'di
(the) Promise
Vav,Ayn,Dal, 6,70,4,
N – accusative masculine noun اسم منصوب
الله
|
ELLH
llahi
Allah'ın
(of) Allah
Elif,Lam,Lam,He, 1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah" لفظ الجلالة مجرور
حق
ح ق ق | ḪGG
ḪG
Haḳḳun
haktır
(is) true.
Ha,Gaf, 8,100,
N – nominative masculine indefinite noun اسم مرفوع
ولا
|
WLE
ve lā
ve
And (let) not
Vav,Lam,Elif, 6,30,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and) NEG – negative particle الواو عاطفة حرف نفي
يستخفنك
خ ف ف | ḢFF
YSTḢFNK
yesteḣiffenneke
seni telaşa düşürmesin
take you in light estimation
Ye,Sin,Te,Hı,Fe,Nun,Kef, 10,60,400,600,80,50,20,
V – 3rd person masculine singular (form X) imperfect verb EMPH – emphatic suffix nūn PRON – 2nd person masculine singular object pronoun فعل مضارع والنون للتوكيد والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
الذين
|
ELZ̃YN
elleƶīne
kimseler
those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun, 1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun اسم موصول
لا
|
LE
lā
(are) not
Lam,Elif, 30,1,
NEG – negative particle حرف نفي
يوقنون
ي ق ن | YGN
YWGNWN
yūḳinūne
inanmayan(lar)
certain in faith.
Ye,Vav,Gaf,Nun,Vav,Nun, 10,6,100,50,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form IV) imperfect verb PRON – subject pronoun فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.
Konu Başlığı: -
Kırık Meal (Arapça) : |فَاصْبِرْ: sabret | إِنَّ: şüphe yok ki | وَعْدَ: va'di | اللَّهِ: Allah'ın | حَقٌّ: haktır | وَلَا: ve | يَسْتَخِفَّنَّكَ: seni telaşa düşürmesin | الَّذِينَ: kimseler | لَا: | يُوقِنُونَ: inanmayan(lar) |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فاصبر FEṦBRsabret | إن ÎNşüphe yok ki | وعد WAD̃va'di | الله ELLHAllah'ın | حق ḪGhaktır | ولا WLEve | يستخفنك YSTḢFNKseni telaşa düşürmesin | الذين ELZ̃YNkimseler | لا LE | يوقنون YWGNWNinanmayan(lar) |
Kırık Meal (Okunuş) : |feSbir: sabret | inne: şüphe yok ki | veǎ'de: va'di | llahi: Allah'ın | Haḳḳun: haktır | ve lā: ve | yesteḣiffenneke: seni telaşa düşürmesin | elleƶīne: kimseler | lā: | yūḳinūne: inanmayan(lar) |
Kırık Meal (Transcript) : |FEṦBR: sabret | ÎN: şüphe yok ki | WAD̃: va'di | ELLH: Allah'ın | ḪG: haktır | WLE: ve | YSTḢFNK: seni telaşa düşürmesin | ELZ̃YN: kimseler | LE: | YWGNWN: inanmayan(lar) |
Abdulbaki Gölpınarlı : Dayan, şüphe yok ki Allah'ın vaadi gerçektir ve adamakıllı inanmayanlar, sakın senin gayretini hafifletip gevşetmesin.
Adem Uğur : (Resûlüm!) Sen şimdi sabret. Bil ki Allah'ın vâdi gerçektir. (Buna) iyice inanmamış olanlar, sakın seni gevşekliğe sevketmesin!
Ahmed Hulusi : O hâlde sabret! Muhakkak ki Allâh'ın vaadi Hak'tır! İkâna ulaşmamışlar (vaadimizin gerçekleşmesi sürecinde) seni hafife alamayacaklardır!
Ahmet Tekin : Sen sabrederek mücadeleye devam et. Allah’ın va’di elbette haktır, doğrudur. Bunu ilmen kavrayamayanların, buna kesinlikle iman etmeyenlerin, imanı sağlam olmayanların seni hafife almalarına asla fırsat verme, onlar seni gevşekliğe sevketmesin.
Ahmet Varol : O halde sen sabret. Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. Kesin bir şekilde inanmayanlar sakın seni hafifliğe yöneltmesinler.
Ali Bulaç : Öyleyse sen sabret; şüphesiz Allah'ın va'di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler.
Ali Fikri Yavuz : (Ey Rasûlüm, o kâfirlerin eziyetlerine ve düşmanlıklarına karşı) şimdi sen sabret, zira Allah’ın (zafer) vaadi muhakkak tahakkuk edecektir. Sakın ahirete imanları olmıyanlar, (sabrı terk etmek suretiyle) seni hafifliğe götürmesinler.
Bekir Sadak : Sabret ki, Allah'in sozu suphesiz gercektir kesin olarak inanmayanlar seni hafife almasinlar.*
Celal Yıldırım : (Ey Peygamber!) Sabret; Allah'ın va'di haktır (mutlaka yerine gelecektir). Kesin kesin İnanmayanlar seni hafife itmesinler.
Diyanet İşleri : Sabret. Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir. Kesin imana sahip olmayanlar sakın seni gevşekliğe (ve tedirginliğe) sürüklemesinler.
Diyanet İşleri (eski) : Sabret ki, Allah'ın sözü şüphesiz gerçektir. Kesin olarak inanmayanlar seni hafife almasınlar.
Diyanet Vakfi : (Resûlüm!) Sen şimdi sabret. Bil ki Allah'ın vâdi gerçektir. (Buna) iyice inanmamış olanlar, sakın seni gevşekliğe sevketmesin!
Edip Yüksel : Öyleyse sabret. ALLAH'ın sözü gerçektir. Kesin inanca sahip olmayanlar seni gevşekliğe sürüklemesin.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın vaadi mutlaka haktır. Sakın imanı sağlam olmayanlar seni hafifliğe sevketmesinler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın va'di mutlaka haktır. Ve sakın kesin imanı olmayanlar seni hafifliğe sevketmesin!
Elmalılı Hamdi Yazır : Şimdi sen sabret, çünkü Allahın va'di muhakkak haktır ve sakın iykanı olmıyanlar seni hafifliğe sevk etmesinler
Gültekin Onan : Öyleyse sen sabret; şüphesiz Tanrı'nın vaadi haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler.
Hakkı Yılmaz : Şimdi sen sabırlı ol. Şüphesiz Allah'ın vaadi haktır. Sakın kesin inanmamış kimseler, seni hafifleştirmesinler.
Hasan Basri Çantay : Sen (habîbim) şimdi sabret. Şübhe yok ki Allahın va'di hakdır. (Buna) kat'î inan beslememekde olanlar zinhar seni (sabırsızlıkla) hafifliğe götürmesin (ler).
Hayrat Neşriyat : (Ey Resûlüm!) Artık sabret! Çünki Allah’ın va'di haktır. Öyle ise kat'î olarak îmân etmemiş olanlar, sakın seni gevşekliğe sevk etmesin!
İbni Kesir : Sabret, şüphesiz ki Allah'ın vaadi haktır. Yakınen inanmayanlar seni hafifliğe itmesinler.
İskender Evrenosoğlu : Öyleyse sabret, muhakkak ki Allah’ın vaadi haktır. Ve yakîn hasıl etmemiş olanlar (kesin bilgi sahibi olmayanlar), sakın seni hafifliğe sürüklemesinler.
Muhammed Esed : O halde sıkıntılara göğüs ger: Allah'ın (Kıyamet Günü ile ilgili) vaadi kesinlikle doğrudur. Öyleyse, tam bir iç tatminine ulaşamayanların senin zihnine şüphe tohumları ekmelerine izin verme!
Mustafa İslamoğlu : Artık sabret; unutma ki Allah'ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir. (Kendi söylediklerine dahi) yürekten inanmayanlar, tahrikleriyle sakın seni fevri ve tepkisel bir davranışa sürüklemesinler.
Ömer Nasuhi Bilmen : Sen sabret. Şüphe yok ki, Allah'ın vaadi haktır ve kat'i sûrette imânı olmayanlar, seni hafif görecek olmasınlar.
Ömer Öngüt : Sabret! Şüphesiz ki Allah'ın vaadi haktır. Yürekten inanmayanlar sakın seni gevşekliğe sevketmesinler!
Şaban Piriş : Öyleyse sen, sabret, kuşkusuz Allah’ın vaadi haktır. Gerçeği göremeyenler sakın seni hafife almasınlar.
Suat Yıldırım : O halde sabret! Çünkü Allah’ın vâdi kesindir. Sakın ona inanmayanlar seni paniğe düşürmesin, seni dayanıksız bulmasın ve seni endişelendirmesinler.
Süleyman Ateş : Sabret, Allâh'ın va'di haktır (o mutlaka yerine gelecektir). İnanmayanlar seni telâşa düşürmesin.
Tefhim-ul Kuran : Öyleyse sen sabret; hiç şüphesiz Allah'ın Va'di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar da sakın seni telâşa kaptırıp hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler.
Ümit Şimşek : Sabret; Allah'ın vaadi gerçektir. Tam ve kesin bir imanı olmayanlar seni gevşekliğe düşürmesin.
Yaşar Nuri Öztürk : O halde, sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. İmanı kemale ermemişler seni hafifliğe sevk etmesinler/seni küçümseyemeyeceklerdir.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]