Yaşar Nuri Öztürk Meali |
|
Yemin olsun inip çıktığı zaman yıldıza/fışkırıp çıktığı zaman çimene/süzülüp aktığı zaman Ülker Yıldızı'na/aşağı indiği zaman o parçalar halinde ağır ağır gelene,(53:1) | |
Ki arkadaşınız ne saptı ne de azdı.(53:2) | |
O; kuruntudan, keyfinden konuşmuyor.(53:3) | |
İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o.(53:4) | |
Kuvvetleri çok müthiş olan belletip öğretti onu ona.(53:5) | |
Akıl, güzellik ve güç sahibidir. Doğrulup dikildi.(53:6) | |
En yüksek ufuktadır o.(53:7) | |
Sonra iyice yaklaştı ve sarktı,(53:8) | |
İki yayın beraberliği gibi, belki ondan da yakındı.(53:9) | |
Böylece vahyetti kuluna vahyettiğini.(53:10) | |
Kalp yalanlamadı gördüğünü.(53:11) | |
Onun gördüğü şey hakkında kuşkuya düşüp onunla çekişiyor musunuz?(53:12) | |
Yemin olsun ki onu bir başka inişte de görmüştü.(53:13) | |
Son sınır ağacı, Sidretül Münteha yanında.(53:14) | |
O ağacın yanındadır sığınılacak bahçe.(53:15) | |
O vakit kuşatıp sarıyordu Sidre'yi kuşatıp saran,(53:16) | |
Göz ne kayıp şaştı ne azıp haddi aştı.(53:17) | |
Yemin olsun ki Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.(53:18) | |
Gördünüz mü Uzza'yı, Lât'ı.(53:19) | |
Ve ötekini, üçüncüsü olan Menât'ı.(53:20) | |
Erkek size, dişi Allah'a mı?(53:21) | |
İşte bu, insafsız bir bölüştürme.(53:22) | |
Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir. Onlar hakkında Allah bir kanıt indirmemiştir. Onlar, sadece sanıya, bir de nefislerin hoşlandığı şeylere uyuyorlar. Yemin olsun, onlara hidayet Rablerinden gelmiştir.(53:23) | |
İnsan için, her özleyip hayal ettiği var mı acaba?(53:24) | |
Sonrası da öncesi de/âhiret de dünya da Allah'ındır.(53:25) | |
Göklerde nice melekler var ki, şefaatler hiçbir işe yaramaz. Allah'ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna.(53:26) | |
O âhirete inanmayanlar, meleklere mutlaka dişilerin adlarını takarlar.(53:27) | |
Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Yalnızca sanıya uyuyorlar. Sanı ise haktan hiçbir şey kazandırmaz.(53:28) | |
Bizim zikrimizden/Kur'an'ımızdan yüz çeviren ve iğreti dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden, sen de yüz çevir.(53:29) | |
Onların, ilimden ulaşacakları şey işte budur. Kuşkusuz, yolundan sapmış olanı Rabbin çok iyi bilir. Hidayet üzere yürüyeni de en iyi O bilir.(53:30) | |
Göklerde ne var yerde ne varsa Allah'ındır. Bu, Allah'ın; yaptıklarıyla kötülük sergileyenleri cezalandırması, güzel davranıp güzel düşünenleri de güzellikle ödüllendirmesi içindir.(53:31) | |
Öyle kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O'dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur.(53:32) | |
O yüz geri döneni gördün mü?(53:33) | |
Azıcık verdi, sona inatla sıkıca tuttu.(53:34) | |
Gaybın bilgisi onun yanında da o mu görüyor?(53:35) | |
Yoksa haber verilmedi mi ona, Mûsa'nın sayfalarındakiler?(53:36) | |
Ve o çok vefalı İbrahim'in sayfalarındakiler...(53:37) | |
Gerçek şu ki, hiçbir günahkâr bir başka günahkârın yükünü sırtlamaz.(53:38) | |
Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur.(53:39) | |
Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir.(53:40) | |
Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir.(53:41) | |
Hiç kuşkusuz, son varış Rabbinedir.(53:42) | |
Hiç kuşkusuz, güldüren de O'dur, ağlatan da...(53:43) | |
Hiç kuşkusuz, öldüren de O'dur, dirilten de...(53:44) | |
Hiç kuşkusuz, iki çifti, erkeği ve dişiyi yaratan O'dur;(53:45) | |
Meni halinde atıldığı zaman bir spermden...(53:46) | |
Hiç kuşkusuz, o ikinci oluşum da O'nun işidir.(53:47) | |
Hiç kuşkusuz, zenginlik veren de O'dur, nimete boğan da...(53:48) | |
Hiç kuşkusuz, Şi'ra yıldızının/şuurlanmanın Rabbi de O'dur.(53:49) | |
Hiç kuşkusuz, daha önceden gelmiş olan Âd'ı helâk etti.(53:50) | |
Semûd'u da. Böylece geriye bir şey bırakmadı.(53:51) | |
Daha önce de Nûh kavmini. Çünkü onlar, evet onlar zulmettiler, azdılar.(53:52) | |
Altı üstüne gelmiş kentleri de yere geçirdi O.(53:53) | |
Sarıp doladı onlara, sarıp doladığını.(53:54) | |
Peki, Rabbinin nimetlerinden hangisinde kuşkuya düşüyorsun?(53:55) | |
Bu da ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.(53:56) | |
Yaklaşmakta/yaklaşacak olan yaklaştı.(53:57) | |
Onu Allah'tan başka kaldıracak/uzaklaştıracak yok.(53:58) | |
Şimdi siz bu sözden mi hayrete düşüyorsunuz?(53:59) | |
Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz.(53:60) | |
Ve siz, kibirlenip kafa tutarak sersemce somurtuyorsunuz.(53:61) | |
Artık Allah için secdeye kapanın, ibadet edin/iş yapıp değer üretin!(53:62) | |