» 29 / Ankebût  38:

Kuran Sırası: 29
İniş Sırası: 85
Ankebut Suresi = Disi Örümcek Suresi
41. ayetinde kâfirlerin isleri örümcek agina benzetildiginden bu adi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَعَادًا (WAED̃E) = ve ǎāden : ve Ad'ı
2. وَثَمُودَ (WS̃MWD̃) = ve ṧemūde : ve Semud'u
3. وَقَدْ (WGD̃) = ve ḳad : ve gerçekten
4. تَبَيَّنَ (TBYN) = tebeyyene : bu belli olmaktadır
5. لَكُمْ (LKM) = lekum : size
6. مِنْ (MN) = min : -den
7. مَسَاكِنِهِمْ (MSEKNHM) = mesākinihim : oturdukları yerler-
8. وَزَيَّنَ (WZYN) = ve zeyyene : ve süsledi
9. لَهُمُ (LHM) = lehumu : onlara
10. الشَّيْطَانُ (ELŞYŦEN) = ş-şeyTānu : şeytan
11. أَعْمَالَهُمْ (ÊAMELHM) = eǎ'mālehum : yaptıkları işlerini
12. فَصَدَّهُمْ (FṦD̃HM) = fe Saddehum : ve onları çıkardı
13. عَنِ (AN) = ǎni : -dan
14. السَّبِيلِ (ELSBYL) = s-sebīli : yol-
15. وَكَانُوا (WKENWE) = vekānū : ve oldular
16. مُسْتَبْصِرِينَ (MSTBṦRYN) = mustebSirīne : görenlerden
ve Ad'ı | ve Semud'u | ve gerçekten | bu belli olmaktadır | size | -den | oturdukları yerler- | ve süsledi | onlara | şeytan | yaptıkları işlerini | ve onları çıkardı | -dan | yol- | ve oldular | görenlerden |

[AWD̃] [] [] [BYN] [] [] [SKN] [ZYN] [] [ŞŦN] [AML] [ṦD̃D̃] [] [SBL] [KWN] [BṦR]
WAED̃E WS̃MWD̃ WGD̃ TBYN LKM MN MSEKNHM WZYN LHM ELŞYŦEN ÊAMELHM FṦD̃HM AN ELSBYL WKENWE MSTBṦRYN

ve ǎāden ve ṧemūde ve ḳad tebeyyene lekum min mesākinihim ve zeyyene lehumu ş-şeyTānu eǎ'mālehum fe Saddehum ǎni s-sebīli vekānū mustebSirīne
وعادا وثمود وقد تبين لكم من مساكنهم وزين لهم الشيطان أعمالهم فصدهم عن السبيل وكانوا مستبصرين

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وعادا ع و د | AWD̃ WAED̃E ve ǎāden ve Ad'ı And Aad
وثمود | WS̃MWD̃ ve ṧemūde ve Semud'u and Thamud,
وقد | WGD̃ ve ḳad ve gerçekten and verily,
تبين ب ي ن | BYN TBYN tebeyyene bu belli olmaktadır (has) become clear
لكم | LKM lekum size to you
من | MN min -den from
مساكنهم س ك ن | SKN MSEKNHM mesākinihim oturdukları yerler- their dwellings.
وزين ز ي ن | ZYN WZYN ve zeyyene ve süsledi And made fair-seeming
لهم | LHM lehumu onlara to them
الشيطان ش ط ن | ŞŦN ELŞYŦEN ş-şeyTānu şeytan the Shaitaan
أعمالهم ع م ل | AML ÊAMELHM eǎ'mālehum yaptıkları işlerini their deeds
فصدهم ص د د | ṦD̃D̃ FṦD̃HM fe Saddehum ve onları çıkardı and averted them
عن | AN ǎni -dan from
السبيل س ب ل | SBL ELSBYL s-sebīli yol- the Way,
وكانوا ك و ن | KWN WKENWE vekānū ve oldular though they were
مستبصرين ب ص ر | BṦR MSTBṦRYN mustebSirīne görenlerden endowed with insight.

29:38 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve Ad'ı | ve Semud'u | ve gerçekten | bu belli olmaktadır | size | -den | oturdukları yerler- | ve süsledi | onlara | şeytan | yaptıkları işlerini | ve onları çıkardı | -dan | yol- | ve oldular | görenlerden |

[AWD̃] [] [] [BYN] [] [] [SKN] [ZYN] [] [ŞŦN] [AML] [ṦD̃D̃] [] [SBL] [KWN] [BṦR]
WAED̃E WS̃MWD̃ WGD̃ TBYN LKM MN MSEKNHM WZYN LHM ELŞYŦEN ÊAMELHM FṦD̃HM AN ELSBYL WKENWE MSTBṦRYN

ve ǎāden ve ṧemūde ve ḳad tebeyyene lekum min mesākinihim ve zeyyene lehumu ş-şeyTānu eǎ'mālehum fe Saddehum ǎni s-sebīli vekānū mustebSirīne
وعادا وثمود وقد تبين لكم من مساكنهم وزين لهم الشيطان أعمالهم فصدهم عن السبيل وكانوا مستبصرين

[ع و د] [] [] [ب ي ن] [] [] [س ك ن] [ز ي ن] [] [ش ط ن] [ع م ل] [ص د د] [] [س ب ل] [ك و ن] [ب ص ر]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وعادا ع و د | AWD̃ WAED̃E ve ǎāden ve Ad'ı And Aad
Vav,Ayn,Elif,Dal,Elif,
6,70,1,4,1,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PN – accusative proper noun → Aad"
الواو عاطفة
اسم علم منصوب
وثمود | WS̃MWD̃ ve ṧemūde ve Semud'u and Thamud,
Vav,Se,Mim,Vav,Dal,
6,500,40,6,4,
"CONJ – prefixed conjunction wa (and)
PN – accusative proper noun → Thamud"
الواو عاطفة
اسم علم منصوب
وقد | WGD̃ ve ḳad ve gerçekten and verily,
Vav,Gaf,Dal,
6,100,4,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
CERT – particle of certainty
الواو عاطفة
حرف تحقيق
تبين ب ي ن | BYN TBYN tebeyyene bu belli olmaktadır (has) become clear
Te,Be,Ye,Nun,
400,2,10,50,
V – 3rd person masculine singular (form V) perfect verb
فعل ماض
لكم | LKM lekum size to you
Lam,Kef,Mim,
30,20,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 2nd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
من | MN min -den from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
مساكنهم س ك ن | SKN MSEKNHM mesākinihim oturdukları yerler- their dwellings.
Mim,Sin,Elif,Kef,Nun,He,Mim,
40,60,1,20,50,5,40,
N – genitive masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وزين ز ي ن | ZYN WZYN ve zeyyene ve süsledi And made fair-seeming
Vav,Ze,Ye,Nun,
6,7,10,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular (form II) perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض
لهم | LHM lehumu onlara to them
Lam,He,Mim,
30,5,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
الشيطان ش ط ن | ŞŦN ELŞYŦEN ş-şeyTānu şeytan the Shaitaan
Elif,Lam,Şın,Ye,Tı,Elif,Nun,
1,30,300,10,9,1,50,
"PN – nominative masculine proper noun → Satan"
اسم علم مرفوع
أعمالهم ع م ل | AML ÊAMELHM eǎ'mālehum yaptıkları işlerini their deeds
,Ayn,Mim,Elif,Lam,He,Mim,
,70,40,1,30,5,40,
N – accusative masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فصدهم ص د د | ṦD̃D̃ FṦD̃HM fe Saddehum ve onları çıkardı and averted them
Fe,Sad,Dal,He,Mim,
80,90,4,5,40,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
الفاء عاطفة
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
عن | AN ǎni -dan from
Ayn,Nun,
70,50,
P – preposition
حرف جر
السبيل س ب ل | SBL ELSBYL s-sebīli yol- the Way,
Elif,Lam,Sin,Be,Ye,Lam,
1,30,60,2,10,30,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
وكانوا ك و ن | KWN WKENWE vekānū ve oldular though they were
Vav,Kef,Elif,Nun,Vav,Elif,
6,20,1,50,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
مستبصرين ب ص ر | BṦR MSTBṦRYN mustebSirīne görenlerden endowed with insight.
Mim,Sin,Te,Be,Sad,Re,Ye,Nun,
40,60,400,2,90,200,10,50,
N – accusative masculine plural (form X) active participle
اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَعَادًا: ve Ad'ı | وَثَمُودَ: ve Semud'u | وَقَدْ: ve gerçekten | تَبَيَّنَ: bu belli olmaktadır | لَكُمْ: size | مِنْ: -den | مَسَاكِنِهِمْ: oturdukları yerler- | وَزَيَّنَ: ve süsledi | لَهُمُ: onlara | الشَّيْطَانُ: şeytan | أَعْمَالَهُمْ: yaptıkları işlerini | فَصَدَّهُمْ: ve onları çıkardı | عَنِ: -dan | السَّبِيلِ: yol- | وَكَانُوا: ve oldular | مُسْتَبْصِرِينَ: görenlerden |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وعادا WAED̃E ve Ad'ı | وثمود WS̃MWD̃ ve Semud'u | وقد WGD̃ ve gerçekten | تبين TBYN bu belli olmaktadır | لكم LKM size | من MN -den | مساكنهم MSEKNHM oturdukları yerler- | وزين WZYN ve süsledi | لهم LHM onlara | الشيطان ELŞYŦEN şeytan | أعمالهم ÊAMELHM yaptıkları işlerini | فصدهم FṦD̃HM ve onları çıkardı | عن AN -dan | السبيل ELSBYL yol- | وكانوا WKENWE ve oldular | مستبصرين MSTBṦRYN görenlerden |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve ǎāden: ve Ad'ı | ve ṧemūde: ve Semud'u | ve ḳad: ve gerçekten | tebeyyene: bu belli olmaktadır | lekum: size | min: -den | mesākinihim: oturdukları yerler- | ve zeyyene: ve süsledi | lehumu: onlara | ş-şeyTānu: şeytan | eǎ'mālehum: yaptıkları işlerini | fe Saddehum: ve onları çıkardı | ǎni: -dan | s-sebīli: yol- | vekānū: ve oldular | mustebSirīne: görenlerden |
Kırık Meal (Transcript) : |WAED̃E: ve Ad'ı | WS̃MWD̃: ve Semud'u | WGD̃: ve gerçekten | TBYN: bu belli olmaktadır | LKM: size | MN: -den | MSEKNHM: oturdukları yerler- | WZYN: ve süsledi | LHM: onlara | ELŞYŦEN: şeytan | ÊAMELHM: yaptıkları işlerini | FṦD̃HM: ve onları çıkardı | AN: -dan | ELSBYL: yol- | WKENWE: ve oldular | MSTBṦRYN: görenlerden |
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve Âd'le Semûd'u da helâk etmiştik ve gerçekten de yerlerinden apaçık anlamaktasınız ve Şeytan, onların yaptıklarını, bezemişti kendilerine ve gerçeği gördükleri halde yoldan çelmişti onları.
Adem Uğur : Âd ve Semûd'u da (helâk ettik). Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.
Ahmed Hulusi : Ad ve Semud'a (da böyle yaptık). . . Onların meskenlerinden durumlarını anlamışsınızdır. . . Şeytan kendilerine yaptıklarını süsledi de onları (Hak) yoldan engelledi. . . Gerçeği anlayacak hâlde olmalarına rağmen!
Ahmet Tekin : Âd ve Semûd kavimlerini de helâk ettik. Oturdukları yurtlarından, onların başına neler geldiğini anlamışsınızdır. Şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar, şeytanî güçler onlara yaptıkları işleri süsleyip güzel göstermişti. Onları doğru yoldan, İslâmî hayatı yaşamaktan alıkoymuş, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engellemişti. Oysa onlar da, hakkı bâtıldan ayırıp görebilecek, anlayabilecek durumdaydılar.
Ahmet Varol : Ad ve Semud'u da (helak ettik). (Başlarına nelerin geldiği) size oturdukları yerlerden belli olmaktadır. Şeytan onlara yaptıklarını süsledi, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görüp anlayabilecek durumdaydılar. [2]
Ali Bulaç : Ad'ı ve Semud'u da (yıkıma uğrattık). Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yaptıklarını şeytan süsleyip çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi.
Ali Fikri Yavuz : Ad ile Semûd’u da helak ettik. (Ey Mekke halkı), onlara ne yapıldı, meskenlerinin harabından size belli olmaktadır. Görgü sahibleri oldukları halde, şeytan, onların amellerini kendilerine süslemiş (güzel göstermiş) de, onları hak yoldan çevirmişti.
Bekir Sadak : Ad ve Semud milletlerini de yok ettik. Bunu, oturduklari yerler gostermektedir. seytan kendilerine, islediklerini guzel gosterdi; onlari dogru yoldan alikoydu. Oysa kendileri bunu anliyacak durumda idiler.
Celal Yıldırım : Âd ve Semûd'u da yok ettik. Gerçekten onların oturduğu yerlerin kalıntıları size açık ve ortadadır. Şeytan, onlara amellerini süslemişti de böylece onları (doğru) yoldan alıkoymuştu. Halbuki kendileri (az-çok) gözü açık kimseler idi.
Diyanet İşleri : Âd ve Semûd kavimlerini de helâk ettik. Bu, onların (harap olmuş) yurtlarından size besbelli olmuştur. Şeytan, onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur. Hâlbuki onlar gözü açık kimselerdi.
Diyanet İşleri (eski) : Ad ve Semud milletlerini de yok ettik. Bunu, oturdukları yerler göstermektedir. Şeytan kendilerine, işlediklerini güzel gösterdi; onları doğru yoldan alıkoydu. Oysa kendileri bunu anlayacak durumda idiler.
Diyanet Vakfi : Âd ve Semûd'u da (helâk ettik). Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.
Edip Yüksel : Aynı şekilde, Ad ve Semud'u da... Akibetleri, oturmuş oldukları yerlerden size belli olmaktadır. Şeytan işlerini onlara süslü göstererek onları yoldan saptırdı. Halbuki görüp anlayacak yeteneğe sahiptiler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ad ve Semud'u da (helak ediverdik). Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ad ve Semud'a da (peygamberler gönderdik) ki, size bunlar, meskenlerinden belli olmaktadır. Şeytan, onlara yaptıklarını güzel göstermiş ve kendilerini yoldan çevirmişti; halbuki, gözleri açık adamlardılar.
Elmalılı Hamdi Yazır : Âde de, Semûde de ki size bunlar meskenlerinden belli olmaktadır, Şeytan onlara amellerini tezyin etmişti de kendilerini yoldan çevirmişti, halbuki gözleri açık adamlar idiler
Fizilal-il Kuran : Adoğulları ile Semudoğulları'nı da yok ettik. Bunu vaktiyle oturdukları evlerin yıkıntıları size açıkça göstermektedir. Şeytan onlara işledikleri kötülükleri güzel göstererek kendilerini yoldan çıkardı. oysa isteselerdi gerçeği görebilirlerdi.
Gültekin Onan : Ad'ı ve Semud'u da (yıkıma uğrattık). Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yaptıklarını şeytan süsleyip çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi.
Hakkı Yılmaz : Âd ve Semûd toplumlarını değişime/ yıkıma uğrattık. Onların değişime/ yıkıma uğramaları, onların yurtlarından size kesinlikle besbelli olmuştur. Ve şeytan onlara, yaptıklarını süsledi de onları yoldan alıkoydu. Hâlbuki onlar görüp anlayan kimselerdi.
Hasan Basri Çantay : Aad ile Semudu da (helak etdik. Onların başına neler geldiği) hakıykat sizin için el'an (o haraab) evleri (ciheti) nden belli olmakdadır. Uyanık (insan) lar oldukları halde şeytan onların amel (ve hareket) lerini süsleyib kendilerini yoldan sapdırmışdır.
Hayrat Neşriyat : Âd ve Semûd’u da (helâk ettik); (onların başına ne geldiği, harâb olmuş)meskenlerinden size elbette belli olmaktadır. Şeytan onlara amellerini süslü gösterdi de onları yoldan çıkardı; hâlbuki (onlar, esâsen) bakıp görebilecek (akıl sâhibi) kimselerdi.
İbni Kesir : Ad ve Semud kavmini de. Bunu, oturdukları yerlerden anlamaktasınız. Şeytan kendilerine yaptıkları şeyleri güzel göstermişti de onları doğru yoldan alıkoymuştu. Halbuki kendileri bunu anlayacak durumda idiler.
İskender Evrenosoğlu : Ve Ad ve Semud kavmi, size beyan edildi (gösterildi). Onların meskenlerinden (bahsedilerek) ve şeytan onlara amellerini süsledi. Böylece onları (Allah'ın) yolundan alıkoydu. Ve onlar görebilenlerdi (görerek inkâr edenlerdi).
Muhammed Esed : Mesken ve barınakların(ın kalıntıların)dan açıkça görüleceği gibi, Ad ve Semud (kavimlerini de yok ettik). (Onlar yıkılıp gittiler.) Çünkü Şeytan onlara işledikleri (günahları) güzel gösterdi ve böylece onları, hakikati kavrama yeteneğine sahip oldukları halde, (Allah'ın) yol(un)dan alıkoydu.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve Âd ve Semûd (kavmini de helâk ettik). Muhakkak ki, sizin için onların oturmuş oldukları yerlerden (başlarına gelen felaketler) açıklanmıştır ve şeytan onların yaptıkları işleri süslü göstermiş de onları yoldan saptırmıştır. Halbuki, gözleri görür kimseler olmuşlardı.
Ömer Öngüt : Âd ve Semud'u da helâk ettik. Bu, oturdukları yerlerden size belli olmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip, onları doğru yoldan çıkardı. Halbuki kendileri bunu anlayacak durumda idiler, (bakıp ibret alabilirlerdi).
Şaban Piriş : Ad ve Semud kavimlerini yok ettik. Onların meskenlerinden bu apaçık size belli olmuştur. Şeytan, onlara yaptıklarını güzel göstermiş ve onları yoldan çıkarmıştı. Oysa onlar gerçeği görebilirlerdi.
Suat Yıldırım : Âd ve Semûd halklarını da imha ettik. Siz ey (Mekkeliler) bunu, kalan ev harabelerinden anlıyorsunuzdur.Şeytan onlara yaptıkları kötü işleri süsledi ve onları yoldan çıkardı. Halbuki onlar aklı fikri yerinde, açıkgöz kimselerdi.
Süleyman Ateş : Âd ve Semûd'u da (helâk ettik). Bu, oturdukları yerlerden size belli olmaktadır. Şeytân onlara yaptıkları işleri süsleyip onları yoldan çıkardı. Oysa bakıp ibret alabilirlerdi (ama almadılar).
Tefhim-ul Kuran : Âd'ı ve Semûd'u da (yıkıma uğrattık) . Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yapmakta olduklarını şeytan onlara süsleyip çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi.
Ümit Şimşek : Âd ve Semud kavimlerini de helâk ettik ki, meskenlerinin hali size bunu açıkça göstermiştir. Şeytan onlara yaptıklarını süsledi ve onları yoldan çıkardı. Oysa onlar gerçeği görebilecek kimselerdi.
Yaşar Nuri Öztürk : Âd'ı, Semûd'u da böyle yaptık. Bu, onların yurtlarından/meskenlerinden açıkça belli olmaktadır. Şeytan onlara amellerini süsleyip püslemişti de kendilerini yoldan çıkarmıştı. Oysaki, bakıp görebilen insanlardı.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}