Celal Yıldırım Meali |
|
(1-2) Feyiz ve bereket, azamet ve kudret sahibi ne yücedir ki (hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden, helâli haramdan ayıran) Furkan'ı, milletleri (tuttukları yolun tehlikesine karşı) uyarıcı olsun diye kulu (Muhammed'e) indirmiştir. O yüce kudret ki, göklerin ve yerin mülkü O'nundur. O, çocuk edinmemiştir; mülkünde hiçbir ortağı yoktur; her şeyi yaratıp düzene koymuş, belli ölçülere göre takdîr etmiştir.(25:1) | |
(Öyle iken înkârcı sapıklar) O'nu bırakıp başka tanrılar edindiler ki, bunlar bir şey yaratamazlar, kendileri yaratılmışlardır; kendi kendilerine ne bir zarar, ne de bir yarara sahiptirler ; ne ölüme, ne dirime, ne de öldükten sonra yeniden dirilmeye güç getirebilirler.(25:3) | |
Küfre sapanlar, «bu Kur'ân, Muhammed'in uydurduğu yalandan başkası değildir; bunu (düzmede) başka bir topluluk ona yardım etmiştir» dediler. Onlar cidden haksızlık ve yalanla geldiler.(25:4) | |
Yine onlar, «bu onun yazdırıp sabah akşam kendisine okunan eskilerin masallarıdır» dediler.(25:5) | |
De ki -. «Onu göklerdeki ve yerdeki gizliliği bilen (Yüce Kudret) indirmiştir. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.»(25:6) | |
Hem dediler ki: «Bu peygambere ne oluyor ki yemek yiyor, çarşı-pazarlarda dolaşıyor ?! Ona bir melek indirilseydi de kendisiyle beraber uyarıcı olsaydı ya..»(25:7) | |
«Veya Ona bir hazine sunulsa, ya da kendisine ait bir Cennet olsa da ondan yese ya..» Bu zâlimler, (Muhammed'e inananlara): «Siz olsa olsa, büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz !» dediler.(25:8) | |
Bir bak, sana nasıl misâller getirdiler de bu yüzden sapıttılar; yol bulmaya da güçleri yetmez.(25:9) | |
Feyiz, bereket ve rahmet kaynağı O Yüce Kudret, dilerse sana bundan daha iyi olan, altlarından ırmaklar akan Cennetleri verir ve sana köşkler meydana getirir.(25:10) | |
Hayır, onlar Kıyâmet'i de yalan saydılar. Biz ise Kıyâmet'i yalanlayan kimseye çılgın bir ateş hazırlamışızdır.(25:11) | |
O ateş bunları uzak bir yerden görünce, onun, öfkesinden köpürüp korkunç uğultusunu duyarlar,(25:12) | |
(Şeytanlarla birlikte) elleri boyunlarına bağlı bulunduğu halde ateşten daracık bir yere atıldıkları zaman orada yok olmayı dövünerek isterler.(25:13) | |
Bugün bir tek defa dövünüp yok olmayı istemeyin, birçok defa dövünüp yok olmayı isteyin, (denilir).(25:14) | |
De ki: «Bu mu hayırlıdır, yoksa muttakilere (Allah'tan korkup küfürden, azgınlıktan, haramdan sakınanlara) va'dedilen sonsuz Cennet mi daha hayırlıdır ? Onlar için bir mükâfat, sonunda varacakları (mutlu) bir yer bulunuyordun(25:15) | |
Devamlı kalıcı oldukları halde, orada kendileri için diledikleri şeyler vardır. Bu da Rabbın üzerine istenilmeye lâyık, verilmiş bir sözdür.»(25:16) | |
Onları ve Allah'ı bırakıp taptıkları şeyleri kaldırıp (hesap alanına) toplayacağı gün (Allah) onlara : Siz mi şu kullarımı saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan saptılar? der.(25:17) | |
Onlar (tapılan şeyler), «seni tenzîh ederiz, bize senden başka dostlar ve sahip edinmeler yakışmaz ; ne var ki ,sen onları ve babalarını nimetlerle zevke daldırdın, o kadar ki seni anmayı unuttular ve yok olmaya uğratılan bir millet oldular» derler.(25:18) | |
Gerçekten, taptıklarınız, söyledikleriniz şeyler hakkında sizi yalanladılar. Artık bu durumda ne (azabı) savmaya, ne de bir yardım (görmeye) gücünüz yeter. Sizden kim haksızlık ederse, ona da büyük bir azâb tattırırız.(25:19) | |
Senden önce gönderdiğimiz peygamberler de şüphesiz ki yemek yerler, çarşı-pazarlarda gezip dolaşırlardı. Bir kısmınızı bir kısmınıza deneme ve sınav vesilesi kıldık. Sabreder misiniz ? Rabbın ise yeterince bilip görendir.(25:20) | |
Bize kavuşacaklarını ümit etmeyenler: «Üzerimize melekler indirilseydi ya, ya da Rabbimizi görmeli değil miydik» derler. And olsun ki onlar kendi kendilerine büyüklük tasladılar da azgınlık ve taşkınlıkta hayli ileri gittiler.(25:21) | |
Melekleri görecekleri gün, evet o gün suçlu günahkârlara hiçbir müjde (haberi) yoktur. Melekler de (müjde haberi size) iyice yasak, yasak ! diyecekler.(25:22) | |
Onların işlediği her ameli karşılayıp dağılmış toz haline getiririz.(25:23) | |
O gün Cennetlik olanlar en hayırlı eyleşecek. en güzel dinlenecek yerdedirler.(25:24) | |
O gün gök beyaz bulutlar şeklinde (bir görünüm vererek) yarılıp dağılacak ; melekler grup grup indirilecek.(25:25) | |
O gün gerçek mülk (ve hükümranlık bütünüyle) Rahmân'ındır. O gün kâfirler için pek sıkıntılıdır.(25:26) | |
O gün zâlim zorba, ellerini ısırıp «keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım !» diyecek.(25:27) | |
Eyvah, yazıklar olsun bana! Keşke falanı dost edinmeseydim.(25:28) | |
And olsun ki bana Kur'ân geldikten sonra o dost (dediğim kimse) beni saptırdı. Şeytan ise insanı aşağılık halde yapayalnız bırakandır.(25:29) | |
Peygamber de dedi ki: Ey Rabbim! Şüphesiz ki kavmim bu Kur'ân'ı (bir kenara itip) terkettiler.(25:30) | |
İşte bunun gibi her peygamber için suçlu günahkârlardan bir düşman ortaya çıkardık. Doğru yolu gösterici ve yardım (elini) uzatıcı olarak Rabbin yeter.(25:31) | |
İnkâra saplanıp kalanlar dediler ki: «Kur'ân O'na (Muhammed'e) bir defada bütünüyle indirilseydi ya..» Biz onunla senin kalbini iyice yatıştırıp pekiştirmek ve tane tane okuman için böylece (parça parça ve uzun sürede) indirdik.(25:32) | |
Sana bir misâl getirmezler ki mutlaka biz (ona karşılık) hakkı yorum ve açıklama cihetiyle en güzelini getirmiş olmayalım.(25:33) | |
Onlar ki toplanıp yüzükoyun Cehennem'e sevkedilirler, işte onlar yer cihetiyle daha şerli, yol cihetiyle daha sapıktırlar.(25:34) | |
And olsun ki Musâ'ya kitap verdik ve kardeşi Harun'u maiyetinde (bulunmak üzere) vezîr yaptık.(25:35) | |
Onlara, âyetlerimizi yalanlayan millete gidin, dedik. (O millet buna rağmen yalanlama ve inkârdan vazgeçmeyince) çok geçmeden onları fena halde yok ettik.(25:36) | |
Nûh kavmine de (uyarıcı peygamber) gönderdik; peygamberleri yalanlayınca onları (suda) boğduk ve kendilerini (geride kalan) insanlara bir öğüt ve ibret kıldık. Zâlimlere de elem verici bir azâb hazırladık.(25:37) | |
Âd'ı da, Semûd'u da, Ress (Yemame yöresindeki kasaba veya taşla örülmüş kuyu) halkını da ve bunlar arasında (gelip geçen) birçok nesilleri de (yine aynı sebeplerle) yok ettik.(25:38) | |
Onların herbiri için (doğru yola dönerler diye) misâller verdik ve (sonunda) herbirini yıkıp belirsiz hale getirdik.(25:39) | |
And olsun ki onlar (inkarcı sapıklar) âfet yağmuruna tutulup (yok edilen) kasabaya varmışlardı, onu görmediler mi ? Hayır, yeniden dirilip kalkmayı ummazlar.(25:40) | |
Seni gördükleri zaman. «Allah'ın elçi olarak gönderdiği bu mudur ?» diyerek (ciddi hiçbir tavır takınmazlar), sadece alaya alırlar.(25:41) | |
Tanrı edindiğimiz (putlara tapmakta) sabretmemiş olsaydık, neredeyse bizi saptıracaktı! derler. İleride bunlar azabı görünce kimin yol edinme bakımından daha sapık olduğunu bileceklerdir.(25:42) | |
Arzu ve hevesini tanrı edineni gördün mü ? Yoksa sen mi onun üzerine (koruyucu, kurtarıcı) vekîl olacaksın ?(25:43) | |
Yoksa sen onların çoğunun işittiğini, ya da eklettiğini mi sanıyorsun ? Onlar ancak davarlar gibidirler, hayır onlar (yol) edinme bakımından daha da şaşkındırlar.(25:44) | |
Rabbin (kurduğu düzen, koyduğu kanun uyarınca) gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi? Dileseydi onu yerinde sakin bırakırdı. Sonra biz güneşi ona sebep ve delil yaptık.(25:45) | |
Sonra da onu tutup kendimize doğru azar azar çekip (kısaltmaktayız).(25:46) | |
O'dur ki size geceyi bir örtü, uykuyu bir dinlenme (devresi), gündüzü yeni bir hayat (süresi) kıldı.(25:47) | |
(48-49) O'dur ki rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci gönderdi ve ölü bir ülkeyi diriltmemiz ve yarattığımız davarları ve birçok insanları sulamamız için gökten tertemiz su indirdi.(25:48) | |
And olsun ki, bu (tabiat olayını) öğüt alsınlar diye insanlar arasında çevirip dururuz. Bununla beraber insanların çoğu inad edip dayattılar da nankörlükten vazgeçmediler.(25:50) | |
İsteseydik her kasabaya (ve köye) bir uyarıcı (peygamber) gönderirdik. (Öyle yapmadık, yalnız seni seçip bütün insanlara göndermeyi uygun bulduk).(25:51) | |
O halde kâfirlere baş eğip uyma; onlarla büyük bir cihâd (ruh ve heyecanı) ile savaş.(25:52) | |
O ki, iki denizi salıverip yaklaştırdı ; şunun suyu tatlı içimi kolay, bunun suyu tuzlu acı; aralarında da (birbirlerine karışmalarını önlemek için) bir engel, aşılması zor bir sınır koydu.(25:53) | |
O ki, sudan bir insan (türü) yarattı, onların arasında soy ve hısımlık meydana getirdi. Rabbın kudreti (her şeye) yeter.(25:54) | |
Allah'ı bırakıp kendilerine ne yarar, ne de zarar veremiyen başka şeylere tapıyorlar. Zaten kâfir, Rabbına karşı (İblîs'e ve nefse) arka çıkar.(25:55) | |
Biz seni ancak (rahmet, gufran ve ebedî saadet) müjdecisi ve (eğri yolun felâkete, bedbahtlığa gittiğini bildiren) uyarıcı olarak gönderdik.(25:56) | |
De ki:Ben buna (hizmete) karşı sizden bir ücret istemiyorum ; ancak Rabbime doğru bir yol tutmak isteyeni arzuluyorum.(25:57) | |
O hep diri olup hiç ölmeyecek Rabbine güvenip dayan ; O'na hamd ile tesbihte bulun. Kullarının günahlarından haberli olarak Allah yeter.(25:58) | |
O Allah ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri altı gün (devir)de yaratmış; sonra da Arş üzerine saltanat ve kudretini kurmuştur. O Rahmân'dır. Artık sen O'nu (O'ndan) haberli olandan sor.(25:59) | |
Onlara, haydi Rahmân'a secde edin, denilince, onlar, «Rahman da neymiş ? Bize emrettiğine secde mi ederiz ?» derler. Ve bu onların nefretini artırır.(25:60) | |
Ne yüce, ne mübarektir O Allah ki, gökte burçlar meydana getirmiş ve orada kandil (misâli bir Güneş) ve aydınlatıcı bir Ay var kılmıştır.(25:61) | |
O ki, düşünüp öğüt ve ibret almak isteyenler veya şükretmeyi ar zu edenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getirmiştir.(25:62) | |
O Rahmân'ın kulları (o kimseler)dir ki, yeryüzünde alçak gönüllü yürürler; câhiller onlara söz attığı vakit, «selâmetle» derler.(25:63) | |
Onlar ki Rablarına secde ederek, ayakta durarak (namaz ve niyazda bulunarak) gecelerler.(25:64) | |
Onlar ki «Rabbimiz bizden Cehennem azabını çevirip uzaklaştır. Şüphesiz ki onun azabı devamlı acı ve işkencedir» derler.(25:65) | |
Şüphesiz ki orası kötü bir karargâh ve fena bir eyleşim yeridir.(25:66) | |
Onlar ki (mallarını) harcadıkları zaman ne israf ederler, ne de cimrilik yaparlar, bu ikisi arasında dengeli ortalama (bir yol tutarlar).(25:67) | |
Onlar ki Allah'la beraber başka bir tanrıya tapmazlar, haklı bir sebep dışında Allah'ın haram kıldığı canı öldürmezler; zina etmezler.. Kim bunları işlerse cezaya çarpılır.(25:68) | |
Kıyamet günü azabı kat kat olur ve azâb içinde aşağılanmış halde devamlı kalır.(25:69) | |
Ancak tevbe edenler, dosdoğ ru imân edip iyi-yararlı amelde bulunanlar müstesna. İşte Allah bunların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayan, cok merhamet edendir.(25:70) | |
(Evet) kim tevbe edip iyi-yararlı amelde bulunursa şüphesiz ki o, Allah'a, tevbesi kabul edilmiş ve sevabına erişmiş olarak döner.(25:71) | |
Onlar ki yalan yere şâhidlik etmezler, boşanlamsız bir şeyle karşılaşınca sükûnet ve vakarla geçerler.(25:72) | |
Onlar ki Rablarının âyetleri kendilerine hatırlatılınca üstüne sağırlar, körler gibi kapanıp kalmazlar.(25:73) | |
Onlar ki, ey Rabbimiz ! derler, bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözlerin aydınlığı (ölçüsünde) bağışla ve bizi (Allah'tan) korkup (fenalıklardan) sakınanlara önder ve lider eyle.(25:74) | |
İşte bunlar sabrettiklerine karşılık Cennet'in gönül açıcı yüksek çardağıyla mükâfatlandırılmaya lâyık görülürler ve orada saygı ve selâm ile karşılanırlar.(25:75) | |
Orada devamlı kalıcılardır. Orası ne güzel karargâh ve ne güzel kalınacak yerdir.(25:76) | |
De ki: Eğer duanız (ve ibâ detiniz) olmasa, Rabbim size ne diye değer versin. Siz (ey inkarcı sapıklar !) cidden (Hakk'ı) yalanladınız. Bunun cezası lüzumlu olup (sizi bırakmıyacaktır).(25:77) | |