İbni Kesir Meali |
|
Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad.(19:1) | |
Rabbının, kulu Zekeriyya'ya rahmetinin zikri.(19:2) | |
Hani o; Rabbına içinden yalvarmıştı.(19:3) | |
Ve demişti ki: Rabbım; gerçekten kemiklerim yıprandı, baş yaşlılık alevi ile tutuştu. Rabbım; şimdiye kadar sana yalvarmakla bir şeyden mahrum olmadım.(19:4) | |
Doğrusu ben; kendimden sonra yerime geçecek yakınlarımın iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karım da kısırdır. Bana katından bir oğul bağışla.(19:5) | |
Ki bana ve Yakuboğullarına mirasçı olsun. Rabbım; onu razı olunan kıl.(19:6) | |
Ey Zekeriyya; sana Yahya adında bir oğlan müjdeliyoruz. Daha önce bu adı hiç kimseye vermedik.(19:7) | |
Rabbım; karım kısır ve ben de son derece kocamışken nasıl oğlum olur ki? dedi.(19:8) | |
Öyledir. Rabbım buyurdu ki: Bu, bana çok kolaydır. Daha önce sen yokken seni de yaratmıştım.(19:9) | |
Öyleyse Rabbım bana bir nişan ver, dedi. Senin nişanın; birbiri ardı sıra üç gece insanlarla konuşmamandır, buyurdu.(19:10) | |
Bunun üzerine ma'bedden çıkıp kavmine: Sabah akşam Allah'ı tesbih edin, diye işaret etti.(19:11) | |
Ey Yahya, Kitab'a kuvvetle sarıl. Daha çocuk iken ona hikmet verdik.(19:12) | |
Katımızdan bir kalb yumuşaklığı ile safiyet verdik. O, takva sahibi biri idi.(19:13) | |
Anasına ve babasına karşı iyi davranırdı. Baş kaldıran bir zorba değildi.(19:14) | |
Selam olsun ona, doğduğu günde, öleceği günde ve dirileceği günde.(19:15) | |
Kitab'da Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak Doğu tarafında bir yere çekilmişti.(19:16) | |
Onlardan gizlenmek için de bir perde germişti. Derken, Biz de ona ruhumuzu göndermiştik de tam bir insan olarak görünmüştü ona.(19:17) | |
Rahman'a sığınırım senden, dedi. Eğer takva sahibi isen.(19:18) | |
O da: Ben, Rabbının sana tertemiz bir oğul vermek için gönderdiği bir elçiden başka bir şey değilim, dedi.(19:19) | |
Meryem: Benim nasıl bir oğlum olabilir ki; bana hiç bir beşer dokunmamıştır. Ve ben, kötü kadın da değilim, dedi.(19:20) | |
Bu böyledir, zira Rabbın; bu, Bana kolaydır, onu insanlar için bir ayet ve katımızdan bir rahmet kılacağız, buyuruyor, dedi. Ve iş, olup bitti.(19:21) | |
Nihayet ona gebe kaldı ve bu sebeple uzak bir yere çekildi.(19:22) | |
Doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Keşki, dedi; bundan evvel öleydim de unutulup gideydim.(19:23) | |
Altından ona şu nida geldi: Üzülme sakın, Rabbın senin ayağının altında bir ırmak akıttı.(19:24) | |
Hurma dalını kendine doğru silkele; üstüne taze hurma dökülsün.(19:25) | |
Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan; ben Rahman' a oruç adadım. Onun için bugün hiç bir kimseyle konuşmayacağım, de.(19:26) | |
Derken çocuğu alıp kavmine getirdi. Ey Meryem; andolsun ki utanılacak bir şey yaptın, dediler.(19:27) | |
Ey Harun'un kızkardeşi; baban kötü birisi değildi, annen de iffetsiz değildi, dediler.(19:28) | |
Bunun üzerine o, çocuğu gösterdi: Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz? dediler.(19:29) | |
Çocuk dedi ki: Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. Bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı.(19:30) | |
Nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı ve yaşadığım müddetçe namaz kılmamı ve zekat vermemi emretti.(19:31) | |
Bir de anneme iyi davranmamı. Ve beni bedbaht bir zorba kılmadı.(19:32) | |
Selam olsun bana; doğduğum günde, öleceğim günde ve diri olarak kaldırılacağım günde, dedi.(19:33) | |
İşte hakkında şüpheye düştükleri Meryem oğlu İsa, hak söze göre budur.(19:34) | |
Oğul edinmek Allah'a asla yakışmaz. O münezzehtir. Bir işin olmasını istedi mi, ona sadece; ol, der, o da oluverir.(19:35) | |
Şüphesiz ki Allah; benim de Rabbım, sizin de Rabbınızdır. O'na ibadet edin. İşte dosdoğru yol budur.(19:36) | |
Fırkalar kendi aralarında ihtilafa düştüler. Vay o büyük günü görecek kafirlerin haline.(19:37) | |
Bize geldikleri gün; neler görüp işitecekler. Ne var ki zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler.(19:38) | |
Sen, onları hasret günü ile korkut. O gün, onlar gaflet içinde inanmamakta iken, iş bitirilmiş olur.(19:39) | |
Şüphe yok ki bütün yeryüzüne ve üzerinde bulunanlara Biz, varis olacağız Ve onlar, Bize döndürüleceklerdir.(19:40) | |
Kitab'da İbrahim'i de an. Muhakkak ki o, dosdoğru bir peygamberdi.(19:41) | |
Hani babasına demişti ki: Babacığım; işitmeyen, görmeyen ve sana hiç bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?(19:42) | |
Babacığım, doğrusu sana gelmeyen bir ilim bana gelmiştir. Öyleyse bana uy da, seni dosdoğru bir yola ileteyim.(19:43) | |
Babacığım, şeytana tapma. Çünkü şeytan, Rahman'a başkaldırmıştır.(19:44) | |
Babacığım, sana Rahman'ın katından bir azabın gelmesinden korkuyorum. Böylece şeytanın dostu olarak kalırsın.(19:45) | |
Dedi ki: Sen, benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Ey İbrahim, eğer bundan vazgeçmezsen; andolsun ki seni taşlarım, uzun bir müddet benden ayrıl, git.(19:46) | |
İbrahim dedi ki: Selam olsun sana, senin için Rabbımdan mağfiret dileyeceğim. Zira O, bana karşı çok lütufkardır.(19:47) | |
Sizi ve Allah'tan başka taptıklarınızı bırakıp çekilirim, Rabbıma yalvarırım. Rabbıma yalvarışımdan ötürü mahrum kalmayacağımı umarım.(19:48) | |
Onları ve Allah'tan başka taptıklarını bırakıp çekilince; ona İshak'ı ve Yakub'u bahşettik. Ve her birini peygamber yaptık.(19:49) | |
Bunlara rahmetimizden lutfettik. Onlar için yüce bir doğruluk dili verdik(19:50) | |
Kitab'da Musa'yı da an. Muhakkak ki o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş bir peygamberdi.(19:51) | |
Ona Tur'un sağ yanından seslendik. Ve onu gizlice söyleşmek için yaklaştırdık.(19:52) | |
Ve rahmetimizden ötürü ona; kardeşi Harun'u da bir peygamber olarak bağışladık.(19:53) | |
Kitab'da İsmail'i de an. Muhakkak ki o, vaadine sadık idi ve katımızdan gönderilmiş bir peygamberdi.(19:54) | |
Kavmine namaz kılmalarını, zekat vermelerini emrederdi. Rabbının katında hoşnudluğu ermişti.(19:55) | |
Kitab'da İdris'i de an. Muhakkak ki o, dosdoğru bir peygamberdi.(19:56) | |
Onu yüce bir yere yükselttik.(19:57) | |
İşte bunlar; Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Adem in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan ve İbrahim ile İsrail'in neslinden, hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Rahman'ın ayetleri onlara okunduğu zaman; ağlayarak secdeye kapanırlardı.(19:58) | |
Ama onların ardından namazı bırakan, şehvetlerine uyan bir nesil geldi. Onlar bu azgınlıklarının karşılığını göreceklerdir.(19:59) | |
Ancak tevbe edip iman ederek salih amel işleyenler müstesnadır. Onlar, hiç bir haksızlığa uğratılmadan cennete girerler.(19:60) | |
Rahman'ın kullarına gıyaben vaad ettiği Adn cennetlerine. Şüphesiz O'nun sözü yerini bulacaktır.(19:61) | |
Orada boş sözler değil, sadece selam sözü işitirler ve sabah-akşam rızıklarını hazır bulurlar.(19:62) | |
İşte bu cennetlere; kullarımızdan takva sahiplerini mirasçı kılacağız.(19:63) | |
Biz, ancak Rabbının emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bu ikisi arasındaki her şey, O'nundur. Ve Rabbın unutkan değildir.(19:64) | |
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbıdır. O halde O'na ibadet et ve bu ibadetinde devamlı ol. Sen, hiç O'nun için bir adaş bilir misin?(19:65) | |
İnsan der ki: Ben, öldüğümde mi diriltileceğim?(19:66) | |
İnsan hiç düşünmez mi ki; kendisi önceden bir şey değilken, Biz yarattık onu.(19:67) | |
Rabbına andolsun ki; Biz, onları da, şeytanları da beraber mutlaka haşr edeceğiz. Sonra cehennemin yanında diz çöktürerek hazır bulunduracağız.(19:68) | |
Sonra her toplumdan Rahman'a karşı en çok başkaldıranları ortaya koyacağpız.(19:69) | |
Cehenneme en çok layık olanları elbette Biz, biliriz.(19:70) | |
Sizden oraya gitmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbının yapmayı üzerine aldığı kesin bir hükümdür.(19:71) | |
Sonra Biz, takvaya erenleri kurtaracağız. Zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.(19:72) | |
Ayetlerimiz kendilerine açıkça okunduğu zaman; küfreden o adamlar mü'minlere: Bu iki takım insanın hangisinin makamı daha iyi ve yeri daha güzeldir? derler.(19:73) | |
Onlardan önce nice nesilleri yok ettik ki, varlıkça ve gösterişçe bunlardan çok daha üstündüler.(19:74) | |
De ki: Rahman; sapıklıkta olanın günlerinin uzunluğunu uzattıkça uzatır. Nihayet tehdit edildikleri azabı veya kıyamet gününü gördükleri zaman; kimin yerinin daha kötü ve taraftarlarının daha güçsüz olduğunu bileceklerdir.(19:75) | |
Allah, hidayete erenlerin hidayetini artırır. Baki kalacak salih ameller Rabbının katında hem sevab olarak daha hayırlı, hem de netice olarak daha hayırlıdır.(19:76) | |
Ayetlerimizi inkar eden; bana elbette mal ve çocuk verilecektir, diyeni gördün mü?(19:77) | |
O, görülmeyeni mi biliyor yoksa Rahman katından bir söz mü almış?(19:78) | |
Hayır, onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.(19:79) | |
Onun söylemekte olduğuna Biz, mirasçı olacağız. Kendisi Bize tek olarak gelecektir.(19:80) | |
Onlar; kendilerine güç kazandırsın diye, Allah'ı bırakarak ilahlar edindiler.(19:81) | |
Hayır, onlar kendilerinin ibadetlerini inkar edecekler ve aleyhlerine döneceklerdir.(19:82) | |
Bilmiyor musun ki; kafirlerin üzerine, onları kışkırtan şeytanlar gönderdik.(19:83) | |
Şu halde sen, onlara karşı acele etme. Biz, onların günlerini saydıkça sayıyoruz.(19:84) | |
O gün muttakileri Rahman'ın huzurunda, O'na gelmiş konuklar olarak toplarız.(19:85) | |
Mücrimleri de suya götürür gibi cehenneme süreriz.(19:86) | |
Rahman'ın katında, ahid almış olanlardan başkası asla şefaatta bulunamayacaktır.(19:87) | |
Bir kısım kimseler: Rahman çocuk edindi, dediler.(19:88) | |
Andolsun ki; ortaya çok kötü bir şey attınız.(19:89) | |
Neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak ve dağlar göçecekti;(19:90) | |
Rahman'a çocuk isnad etmelerinden ötürü.(19:91) | |
Oysa Rahman'a çocuk edinmek yaraşmaz.(19:92) | |
Çünkü göklerde ve yerlerde olan her şey, Rahman'a kul olarak gelecektir.(19:93) | |
Andolsun ki; ilmi onları kuşatmış ve teker teker saymıştır.(19:94) | |
Hepsi kıyamet günü O'na tek olarak gelecektir.(19:95) | |
Muhakkak ki iman edip salih amel işleyenleri, Rahman sevgili kılacaktır.(19:96) | |
İşte Biz; bunu muttakilere müjdeleyesin ve inatçı bir kavmi uyarasın diye senin dilinde indirerek kolaylaştırdık.(19:97) | |
Onlardan önce nice nesilleri yok ettik. Şimdi onlardan hiç bir varlık emaresi hissediyor veya bir ses işitiyor musun?(19:98) | |