Süleyman Ateş Meali |
|
Kâf hâ yâ 'ayn sâd.(19:1) | |
Bu, Rabbinin, kulu Zekeriyyâ'ya rahmetini anıştır.(19:2) | |
O, Rabbine gizli bir seslenişle yalvarmıştı:(19:3) | |
"Rabbim, demişti, ben, bende kemik gevşedi; baş, ihtiyarlk aleviyle tutuştu. Rabbim, sana du'â ile hiçbir zaman bahtsız olmadım (her du'â ettikçe kabul buyurdun, beni istediğimden mahrum etmedin)."(19:4) | |
"Doğrusu ben arkamdan, yerime geçecek yakınlar(ımın iyi hareket etmeyecekler)inden korktum; karım da kısır. (Ne olur) katından bana yerime geçecek bir veli lutfet.(19:5) | |
"Ki, (o), bana ve Ya'kûb oğullarına mirâsçı olsun. Rabbim, onu beğendiğin bir insan yap."(19:6) | |
(Allâh buyurdu): Ey Zekeriyyâ, biz sana bir oğul müjdeleriz, adı Yahyâ'dır. Daha önce ona hiç kimseyi adaş yapmadık (ondan önce kimseye bu adı vermedik.)"(19:7) | |
(Zekeriyyâ): "Rabbim, dedi benim nasıl oğlum olur? Karım da kısırdır. Ben ise ihtiyarlığın son sınırına vardım."(19:8) | |
Dedi: "Öyledir, ama Rabbin: 'O bana kolaydır, daha önce sen de hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım' dedi."(19:9) | |
"Rabbim, dedi, (öyle ise) bana bir işâret ver". "Senin işâretin, sapasağlam olduğun halde tam üç gece (ve gündüz) insanlarla konuşamamandır." dedi.(19:10) | |
(Zekeriyyâ), ma'bedden kavminin karşısına çıkıp onlara: "Sabah akşam (Rabbinizi) tesbih edin!" diye işâret etti.(19:11) | |
"Ey Yahyâ, Kitabı kuvvetle tut (Onun emirlerini uygula)." (dedik) ve ona çocuk iken hikmet verdik.(19:12) | |
Katımızdan bir rahmet (bir acıma duygusu) ve temizlik de (verdik; o günâhlardan) korunan oldu.(19:13) | |
Ana babasına iyilik ediciydi, baş kaldıran bir zorba değildi.(19:14) | |
Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün ona selâm olsun!(19:15) | |
Kitapta Meryem'i de an. Bir zaman o âilesinden ayrılıp doğu yönünde bir yere çekilmişti.(19:16) | |
Onlarla kendisi arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu (Cebrâil'i) ona gönderdik. (O) ona düzgün bir insan şeklinde göründü.(19:17) | |
(Meryem) dedi ki: "Ben senden, çok esirgeyen(Allâh)'a sığınırım. Eğer (Allah'tan) korkuyorsan (bana dokunma)."(19:18) | |
(Ruh): "Ben, dedi, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir erkek çocuğu hediye edeyim diye (geldim)."(19:19) | |
"Benim nasıl oğlum olur, dedi, bana bir insan dokunmadı ve ben bir kahpe de değilim."(19:20) | |
(Ruh): "Öyledir, dedi, Rabbin: 'O bana kolaydır. Onu insanlara bir mu'cize ve bizden bir rahmet kılmak için (bunu yapacağız)' dedi" ve iş olup bitti.(19:21) | |
(Meryem), ona gebe kaldı. Onunla uzak bir yere çekildi.(19:22) | |
Doğum sancısı onu, bir hurma dalı(nın altı)na getirdi. "Keşke dedi, bundan önce ölseydim, unutulup gitseydim!"(19:23) | |
Altından (Ruh) ona şöyle seslendi: "Üzülme Rabbin alt tarafında bir su arkı var etti."(19:24) | |
"Hurma dalını sana doğru silkele, üzerine olmuş, taze hurma dökülsün."(19:25) | |
"Ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen: "Ben Rahmân için (susma) oruc(u) adadım, bugün hiçbir insanla konuşmayacağım" de."(19:26) | |
(Meryem) onu taşıyarak kavmine getirdi: "Ey Meryem, dediler, sen tuhaf bir iş yaptın."(19:27) | |
"Ey Hârûn'un kızkardeşi, baban kötü bir adam değildi, annen de fâhişe değildi (sen ne yaptın böyle)?"(19:28) | |
(Meryem), çocuğu gösterdi. Dediler ki: "Beşikteki çocukla nasıl konuşuruz?"(19:29) | |
(Çocuk): "Ben Allâh'ın kuluyum, dedi,(O) bana Kitabı verdi, beni peygamber yaptı."(19:30) | |
"Beni bulunduğum her yerde yararlı kıldı. Sağ olduğum sürece bana namaz kılmayı, zekât vermeyi emretti!"(19:31) | |
"(Beni) anneme iyilik eder (kıldı), beni baş kaldıran bir zorba yapmadı."(19:32) | |
"Doğduğum gün de, öleceğim gün de ve diri olarak kaldırılacağım gün de bana esenlik verilmiştir.(19:33) | |
İşte Meryem oğlu Îsâ. Şüphe edip ayrılığa düştükleri şey, "gerçek söz"e göre budur.(19:34) | |
Çocuk edinmek, Allah'a yakışmaz. O'nun şânı yücedir. Bir işi yapmak istedi mi ona sadece "ol" der, (o da) olur.(19:35) | |
"Şüphesiz, Allâh benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir, O'na kulluk edin." İşte doğru yol budur.(19:36) | |
Kendi aralarından hizipler, ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten ötürü vay kâfirlerin haline!(19:37) | |
Bize geldikleri gün ne güzel işitir, ne güzel görürler. Ama o zâlimler, bugün apaçık sapıklık içindedirler!(19:38) | |
Onları şu hasret gününe karşı uyar ki, o zaman kendileri gaflet içinde inanmamakta ısrar ederlerken iş bitirilmiş olur (yaptıklarına pişman olup hasret çeker dururlar, ama iş işten geçmiştir artık).(19:39) | |
Dünyâya ve üzerinde bulunanlara biz vâris oluruz biz, ve bize döndürülürler.(19:40) | |
Kitapta İbrâhim'i de an; gerçekten o, çok doğru bir peygamberdi.(19:41) | |
Babasına demişti ki: "Babacığım, işitmeyen görmeyen ve sana hiçbir yararı olmayan şeylere niçin tapıyorsun?"(19:42) | |
"Babacığım, bana, sana gelmeyen bir bilgi geldi; bana uy, seni düzgün bir yola ileteyim."(19:43) | |
"Babacığım, şeytâna tapma, çünkü şeytân, Rahmân'a isyân etmiştir."(19:44) | |
"Babacığım, ben sana Rahmân'dan bir azâbın dokunmasından korkuyorum. O zaman, şeytânın dostu olursun."(19:45) | |
(Babası): "Ey İbrâhim, dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (onlara dil uzatmaktan) vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım. Uzun süre benden ayrıl, git!"(19:46) | |
(İbrâhim): "Selâm sana, (esenlik içinde kal), dedi, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana çok lutufkârdır."(19:47) | |
"Sizden de, Allah'tan başka yalvardıklarınızdan da ayrılıyor ve yalnız Rabbime yalvarıyorum. Umarım ki Rabbime yalvarmakla bahtsız olmam (istediklerimden mahrum bırakılmam)."(19:48) | |
İşte onlardan ve onların Allah'tan başka taptıklarından ayrılınca biz ona İshak'ı ve (İshak'ın oğlu) Ya'kûb'u armağan ettik ve hepsini de peygamber yaptık.(19:49) | |
Onlara rahmetimizden (mal ve çocuk) lutfettik ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.(19:50) | |
Kitapta Mûsâ'yı da an, çünkü o, içi temiz (bir insan)dı ve elçi bir peygamberdi.(19:51) | |
Ona Tûr'un sağ tarafından seslendik ve onu, özel konuşmak için (kendimize) yaklaştırdık.(19:52) | |
Ona, acıdığımızdan dolayı kardeşi Hârûn'u da peygamber olarak armağan ettik.(19:53) | |
Kitapta İsmâ'il'i de an. Çünkü o sözünde duran, elçi bir peygamberdi.(19:54) | |
Halkına namaz kılmayı, zekât vermeyi emrederdi. Rabbi yanında beğenilmişti.(19:55) | |
Kitapta İdris'i de an: Çünkü o, çok doğru bir peygamberdi.(19:56) | |
Onu yüce bir yere yükseltmiştik.(19:57) | |
İşte bunlar; Allâh'ın ni'met verdiği peygamberlerden, Âdem neslinden, Nûh ile beraber gemide taşıdıklarımızın neslinden, İbrâhim ve İsrâil (Ya'kûb) neslinden, yol gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Onlara Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.(19:58) | |
Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki, namazı zayi ettiler, şehvetlerine uydular. Onlar kötülük bulacaklardır.(19:59) | |
Ancak tevbe eden, inanan ve iyi işler yapanlar, cennete girecekler ve hiç haksızlığa uğratılmayacaklardır.(19:60) | |
Rahmân'ın kullarına gıyâben va'dettiği Adn cennetleri(ne gireceklerdir). Şüphesiz O'nun va'di yerine gelecektir.(19:61) | |
Orada boş söz değil, yalnız selâm işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da hazırdır.(19:62) | |
İşte kullarımızdan, korunanlara vereceğimiz cennet budur.(19:63) | |
Biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan herşey O'na âittir. Rabbin, asla unutkan değildir.(19:64) | |
(O), göklerin, yerin ve bunlar arasında bulunan şeylerin Rabbidir. O'na kulluk et ve O'na kullukta sabret. Hiç O'nun adıyla anılan birini biliyor musun?(19:65) | |
İnsan: "Ben öldükten sonra mı diri olarak çıkarılacağım?" diyor.(19:66) | |
İnsan önceden hiçbir şey değilken kendisini nasıl yarattığımızı düşünmüyor mu?(19:67) | |
Rabbine andolsun ki, onları ve şeytânları mutlaka toplayacağız, sonra onları diz çökmüş vaziyette cehennemin çevresinde bulunduracağız.(19:68) | |
Sonra her milletten Rahmân'a en çok karşı geleni ayıracağız.(19:69) | |
Sonra, elbette biz, kimlerin oraya girmeğe uygun olduğunu daha iyi biliriz.(19:70) | |
İçinizden oraya gitmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin üzerine aldığı kesin borçtur.(19:71) | |
Sonra korunanları kurtarırız ve zâlimleri öyle diz üstü çökmüş olarak bırakırız.(19:72) | |
Onlara açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman, inkâr edenler, inananlar için "İki topluluktan hangisinin makamı daha hayırlı, meclisi (mevkii) daha güzeldir?" derler.(19:73) | |
Onlardan önce nice nesiller helâk ettik ki onlar eşyaca ve gösterişce daha güzeldi.(19:74) | |
De ki: "Kim sapıklık içinde ise Rahmân ona süre versin (ne çıkar). Nihâyet va'dedildiklerini -azâbı veya (Duruşma) sâ'ati(ni)- gördükleri zaman, kimin yerce daha kötü ve adamca daha zayıf olduğunu bileceklerdir.(19:75) | |
Allâh, yola gelenlerin hidâyetini artırır. Kalıcı olan yararlı işler, Rabbinin yanında hem mükâfât bakımından daha iyidir, hem varılacak yer bakımından daha iyidir!(19:76) | |
Âyetlerimizi inkâr edip: "Bana mal ve evlâd verilecek" diyen adamı gördün mü?(19:77) | |
Gaybe mi çık(ıp bak)tı, yoksa Rahmân'ın huzûrunda bir söz mü aldı (Allâh ile bir andlaşma mı yaptı)?(19:78) | |
Hayır (yanılıyor), biz onun dediğini yazacağız ve onun için azâbı uzattıkça uzatacağız.(19:79) | |
O dediği(malı ve evlâdı)na biz vâris olacağız (nesi varsa hepsi bize kalacak) ve o, bize tek başına gelecek (yanında ne malı, ne de evlâdı olmayacak).(19:80) | |
Kendilerine destek olsunlar diye Allah'tan başka tanrılar edindiler.(19:81) | |
Hayır, (yarın o taptıkları tanrılar), bunların tapmalarını inkâr edecekler ve bunlara zıd olacaklardır.(19:82) | |
Görmedin mi biz kâfirlere şeytânları gönderdik, onları oynatıp duruyorlar.(19:83) | |
Onlar hakkında acele etme, biz onlar(ın günlerini ve nefeslerini doldurmaları) için saydıkça sayıyoruz.(19:84) | |
Korunanları, binek üzerinde ikram ile Rahmân'a götürdüğümüz gün,(19:85) | |
Suçluları da yaya ve susuz olarak cehenneme sürdüğümüz (gün),(19:86) | |
Yalnız Rahmân'ın huzûrunda söz almış olanlardan başkaları şefâ'at edemezler.(19:87) | |
"Rahmân çocuk edindi" dediler.(19:88) | |
Andolsun ki, "Siz pek kötü bir cür'ette bulundunuz!"(19:89) | |
Neredeyse o(sözün dehşeti)nden gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp dağılacaktır!.(19:90) | |
Rahmân için çocuk iddiâ ettiklerinden ötürü.(19:91) | |
Çocuk edinmek Rahmân'a yakışmaz.(19:92) | |
Göklerde ve yerde bulunan herkes Rahmân'a kul olarak gelecektir.(19:93) | |
O, onların hepsini kuşatmış ve onları bir bir saymıştır.(19:94) | |
Onların hepsi, kıyâmet günü O'na tek başına gelecektir.(19:95) | |
İnanıp faydalı işler yapanlar için Rahmân, (gönüllerde) bir sevgi yaratacak(onları herkese sevdirecek)tir.(19:96) | |
Biz o(Kur'â)n'ı senin diline kolaylaştırdık ki, onunla korunanları müjdeleyesin ve inatçı bir kavmi onunla uyarasın.(19:97) | |
Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Şimdi onlardan hiçbirini duyuyor musun, yahut onların gizli bir sesini işitiyor musun?(19:98) | |