Ahmet Varol Meali |
|
Kaf. Ha. Ya. Ayn. Sad(19:1) | |
Bu, Rabbinin kulu Zekeriya'ya rahmetinin zikridir.(19:2) | |
O, Rabbine gizli bir seslenişle yalvarmıştı.(19:3) | |
Demişti ki: 'Rabbim! Doğrusu benim kemiklerim zayıfladı, başım iyice ağardı. Rabbim! Ben sana dua etmekle de hiç mahrum olmadım,(19:4) | |
Ve gerçekten ben arkamdan yerime geçecek yakınlarımdan korktum. Karım da kısırdır. Bana tarafından bir veli bağışla.(19:5) | |
Bana da Yakuboğullarına da mirasçı olsun. Rabbim! Onu hoşnutluğunu kazanan biri eyle!'(19:6) | |
'Ey Zekeriyya! Seni adı Yahya olan bir oğlan çocukla müjdeliyoruz ki daha önce ona kimseyi adaş yapmadık.'(19:7) | |
Dedi ki: 'Ey Rabbim! Benim nasıl oğlum olur ki? Karım kısırdır, bense yaşlılığın son sınırına vardım.'(19:8) | |
(Melek) dedi ki: 'Böyledir. Rabbin: 'Bu bana kolaydır. Daha önce sen hiçbir şey değilken seni yarattım' dedi.'(19:9) | |
(Zekeriya): 'Rabbim! Bana bir işaret göster' dedi. Dedi ki: 'Senin işaretin sapasağlam olduğun halde üç gece insanlarla konuşamamandır.'(19:10) | |
Bunun üzerine mescidden kavminin karşısına çıkıp onlara: 'Sabah ve akşam tesbih edin' diye işaret etti.(19:11) | |
'Ey Yahya! Kitab'ı kuvvetle tut.' [1] Biz ona daha çocukken hikmeti verdik.(19:12) | |
Tarafımızdan ona bir gönül yumuşaklığı ve temizlik de (verdik). O sakınan biriydi.(19:13) | |
Anne babasına iyi davranırdı. İsyankâr bir zorba değildi.(19:14) | |
Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün ona selâm olsun!(19:15) | |
Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti.(19:16) | |
Ardından onların önlerine bir perde çekmişti. Bu sırada biz ona Ruh'umuzu (Cebrail'i) gönderdik. O düzgün bir insan kılığında göründü.(19:17) | |
Dedi ki: 'Ben senden Rahman'a sığınırım. Eğer (fenalıktan) sakınan biriysen.'(19:18) | |
(Ruh) dedi ki: 'Ben ancak senin Rabbinin bir elçisiyim. Sana tertemiz bir oğlan çocuk bahşetmek üzere (geldim).'(19:19) | |
Dedi ki: 'Bana bir insan dokunmadığı ve ben iffetsiz bir kadın olmadığım halde benim nasıl bir oğlum olabilir?'(19:20) | |
(Ruh) dedi ki: 'Böyledir. Rabbin: 'Bu bana kolaydır. Onu insanlar için bir ayet (mucize) ve tarafımızdan bir rahmet kılmak için (bunu yapacağız). Hem bu önceden kararlaştırılmış bir iştir' dedi.'(19:21) | |
Böylelikle ona hamile kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi.(19:22) | |
Derken doğum sancısı onu hurma dalı(nın altı)na getirdi. Dedi ki: 'Keşke bundan önce ölmüş ve unutulup gitmiş olsaydım.'(19:23) | |
Altından (bir ses) ona şöyle seslendi: 'Üzülme. Rabbin altında bir su arkı [2] varetti.(19:24) | |
Hurma dalını kendine doğru salla üzerine yeni olmuş taze hurmalar dökülsün.(19:25) | |
Ye, iç; gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görecek olursan: 'Ben Rahman'a oruç adadım; bugün hiçbir insanla konuşmayacağım' de.(19:26) | |
Nihayet onu yüklenerek kavmine getirdi. Dediler ki: 'Ey Meryem! Andolsun sen şaşırtıcı bir şey yaptın!(19:27) | |
Ey Harun'un kızkardeşi! Senin baban kötü biri değildi, annen de iffetsiz değildi.'(19:28) | |
Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. 'Beşikte bulunan bir bebekle nasıl konuşuruz?' dediler.(19:29) | |
(Bebek) dedi ki: 'Ben Allah'ın kuluyum. O bana kitabı verdi ve beni peygamber kıldı.'(19:30) | |
Her nerede olursam (olayım) beni mübarek kıldı. Bana yaşadığım sürece namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti.(19:31) | |
Anneme iyilik eden biri (kıldı). Beni azgın bir zorba yapmadı.(19:32) | |
Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kaldırılacağım gün selâm (esenlik) benim üzerimedir.'(19:33) | |
İşte hakkında şüpheye düştükleri Meryem oğlu İsa hak söze göre budur.(19:34) | |
Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değildir. O münezzehtir. Bir işin olmasına hükmedince ona 'ol' der o da hemen oluverir.(19:35) | |
'Şüphesiz Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; O'na kulluk edin. İşte doğru yol budur.'(19:36) | |
Aralarından birtakım gruplar ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten dolayı inkâr edenlerin vay haline!(19:37) | |
Onlar bize geldikleri gün ne müthiş duyar, ne müthiş görürler! Ancak zalimler bugün açık bir sapıklık içindedirler.(19:38) | |
Onları işin hükme bağlanacağı hasret günüyle uyar. Onlar hâlâ gaflet içindedirler ve onlar hâlâ inanmıyorlar.(19:39) | |
Şüphesiz biz yeryüzüne ve onun üzerinde bulunanlara varis olacağız ve onlar bize döndürülecekler.(19:40) | |
Kitap'ta İbrahim'i de an. Şüphesiz o çok doğru bir peygamberdi.(19:41) | |
Hani o babasına şöyle demişti: 'Ey babacığım! Duymayan, görmeyen ve senden bir şeyi gidermeyen şeylere niçin tapıyorsun?(19:42) | |
Ey babacığım! Muhakkak ki bana, sana gelmeyen ilim geldi. Bana uy da seni düzgün bir yola ileteyim.(19:43) | |
Ey babacığım! Şeytana tapma. Şüphesiz şeytan Rahman'a baş kaldırmıştır.(19:44) | |
Ey babacığım! Doğrusu ben, Rahman'dan sana bir azabın dokunmasından ve böylece şeytana dost olacağından korkuyorum.' [3](19:45) | |
(Babası) dedi ki: 'Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun, ey İbrahim? Eğer (bu tutumuna) son vermezsen andolsun seni taşlarım. Uzun bir süre benden ayrıl.'(19:46) | |
(İbrahim) dedi ki: 'Selâm sana! Senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim. Şüphesiz O, bana karşı lütuf sahibidir.(19:47) | |
Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan ayrılıyor ve Rabbime dua ediyorum. Umarım ki Rabbime duamda mahrum olmam.'(19:48) | |
Böylece onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından ayrılınca biz ona İshak ve Yakub'u bahşettik ve her birini peygamber yaptık.(19:49) | |
Onlara rahmetimizden lütufta bulunduk ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik. [4](19:50) | |
Kitap'ta Musa'yı da an. Şüphesiz o ihlasa erdirilmiş biriydi ve gönderilmiş bir peygamberdi.(19:51) | |
Biz ona Tur'un sağ yanından seslendik ve onu özel konuşma için yaklaştırdık.(19:52) | |
Ona rahmetimizden dolayı kardeşi Harun'u peygamber olarak bahşettik.(19:53) | |
Kitap'ta İsmail'i de an. Şüphesiz o sözünde duran biriydi ve gönderilmiş bir peygamberdi.(19:54) | |
Halkına namazı ve zekâtı emrederdi. Rabbinin katında da kendinden razı olunmuş biriydi.(19:55) | |
Kitap'ta İdris'i de an. Şüphesiz o çok doğru bir peygamberdi.(19:56) | |
Biz onu yüce bir yere yükselttik.(19:57) | |
İşte bunlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerden, Adem'in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan, İbrahim ile İsrail'in soyundan, doğru yola erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendir. Onlara Rahman'ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.(19:58) | |
Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki namazı zayi ettiler ve şehvetlerine uydular. İşte bunlar azgınlıklarının cezasını göreceklerdir.(19:59) | |
Ancak tevbe eden, inanan ve salih amel işleyenler müstesnadır. Bunlar cennete girerler ve hiçbir şeyde haksızlığa uğratılmazlar.(19:60) | |
Rahman'ın kullarına gaybdan vaadettiği Adn cennetlerine (girerler). Şüphesiz O'nun vaadi yerine gelecektir.(19:61) | |
Orada boş söz işitmezler. Ancak selâm (işitirler). Orada sabah ve akşam rızıkları hazırdır.(19:62) | |
İşte, kullarımızdan takva sahibi olanları varis kılacağımız cennet budur.(19:63) | |
'Biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında ne varsa O'nundur. Senin Rabbin asla unutkan değildir.' [5](19:64) | |
(O) göklerin, yerin ve bu ikisinin arasındakilerin Rabbidir. O halde O'na ibadet et ve O'na ibadette kararlı ol. O'nun bir adaşı olan birini biliyor musun?(19:65) | |
İnsan der ki: 'Öldüğüm zaman mı diri olarak kaldırılacağım?'(19:66) | |
İnsan, daha önce hiçbir şey değilken, bizim onu yarattığımızı düşünmüyor mu?(19:67) | |
Rabbine yemin olsun ki, onları da şeytanları da mutlaka haşredeceğiz. Sonra onları cehennemin çevresinde dizüstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız.(19:68) | |
Sonra her kitleden Rahman'a karşı azgınlık göstermede en şiddetli olanı ayıracağız.(19:69) | |
Sonra elbette biz, oraya girmeye kimlerin daha çok lâyık olduklarını daha iyi biliriz.(19:70) | |
Sizden oraya uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür.(19:71) | |
Sonra takva sahiplerini kurtarır; zalimleri ise orada dizüstü çökmüş halde bırakırız.(19:72) | |
Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğunda inkâr edenler iman edenlere derler ki: 'İki gruptan hangisi makam bakımından daha iyi ve topluluk bakımından daha güzeldir?.'(19:73) | |
Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik ki, onlar eşya ve gösterişce daha güzeldiler!(19:74) | |
De ki: Dini inkâr edenlere Rahman biraz mühlet versin, bundan ne çıkar? Ama işin sonunda, onlar kendilerine vâd olunan azabı veya kıyameti görünce işte o zaman öğrenecekler: kimmiş mevkii daha düşük ve kimmiş asker ve maiyyeti daha zayıf!(19:75) | |
Allah hidayete erenlerin hidayetlerini artırır. Kalıcı olan iyi davranışlar ise Rabbinin katında sevapça da daha hayırlıdır, varılacak sonuç bakımından da daha hayırlıdır.(19:76) | |
Şu ayetlerimizi inkâr eden ve: 'Bana elbette mal ve çocuklar verilecek' diyeni gördün mü?(19:77) | |
Gaybden haberdar mı oldu yoksa Rahman'ın katından bir ahid mi aldı?(19:78) | |
Asla! Biz onun dediğini yazacak ve onun için azabı uzattıkça uzatacağız.(19:79) | |
Söylediklerine biz varis oluruz ve o bize tek başına gelir. [6](19:80) | |
Kendileri için destek sağlasınlar diye Allah'tan başka ilâhlar edindiler.(19:81) | |
Asla! (İlah edindikleri şeyler) onların (kendilerine) ibadetlerini inkâr edecek ve onlara karşıt olacaklar.(19:82) | |
Bizim kâfirlere kendilerini kışkırtıp duran şeytanlar gönderdiğimizi görmedin mi?(19:83) | |
Onlar hakkında acele etme. Biz onların (günlerini) sayıyoruz.(19:84) | |
Takva sahiplerini heyet halinde Rahman'ın huzuruna topladığımız gün,(19:85) | |
Günâhkârları da susuz topluluk halinde cehenneme sürdüğümüz (gün),(19:86) | |
Rahman'ın katında bir ahid almış olanların dışındakiler şefaat hakkına sahip olamazlar.(19:87) | |
'Rahman çocuk edindi' dediler.(19:88) | |
Andolsun siz, çok çirkin bir şey ortaya attınız.(19:89) | |
Bundan dolayı neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp çökecek.(19:90) | |
Rahman'a çocuk isnad ettiler diye!(19:91) | |
Oysa Rahman'a çocuk edinmek yaraşmaz.(19:92) | |
Göklerde ve yerde bulunanların hiçbiri müstesna olmaksızın hepsi Rahman'a kul olarak gelir.(19:93) | |
Andolsun O, onların tümünü kuşatmış ve sayı olarak da saymıştır.(19:94) | |
Onların hepsi kıyamet günü O'na tek başlarına geleceklerdir.(19:95) | |
İman edip de salih ameller işleyenlere Rahman bir sevgi verecektir.(19:96) | |
Onunla (Kur'an'la) takva sahiplerini müjdeleyesin ve direnen bir kavmi uyarasın diye onu senin dilinle kolaylaştırdık.(19:97) | |
Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Şimdi onlardan birini hissediyor veya bir fısıltılarını duyuyor musun?(19:98) | |