» 28 / Kasas  79:

Kuran Sırası: 28
İniş Sırası: 49
Kisas Suresi = Hikayeler/Tarihi Vakalar Suresi
Ismini 25. ayetinde geçen kasas kelimesinden alimistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. فَخَرَجَ (FḢRC) = feḣarace : (Karun) çıktı
2. عَلَىٰ (AL) = ǎlā : karşısına
3. قَوْمِهِ (GWMH) = ḳavmihi : kavminin
4. فِي (FY) = fī : içinde
5. زِينَتِهِ (ZYNTH) = zīnetihi : süsü (debdebesi)
6. قَالَ (GEL) = ḳāle : dedi(ler)
7. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimseler
8. يُرِيدُونَ (YRYD̃WN) = yurīdūne : isteyen(ler)
9. الْحَيَاةَ (ELḪYET) = l-Hayāte : hayatını
10. الدُّنْيَا (ELD̃NYE) = d-dunyā : dünya
11. يَا (YE) = yā : EY/HEY
12. لَيْتَ (LYT) = leyte : Keşke!
13. لَنَا (LNE) = lenā : bize verilseydi
14. مِثْلَ (MS̃L) = miṧle : bir benzeri
15. مَا (ME) = mā : şeyin
16. أُوتِيَ (ÊWTY) = ūtiye : verilen
17. قَارُونُ (GERWN) = ḳārūnu : Karun'a
18. إِنَّهُ (ÎNH) = innehu : gerçekten onun
19. لَذُو (LZ̃W) = leƶū : vardır
20. حَظٍّ (ḪƵ) = HaZZin : şansı
21. عَظِيمٍ (AƵYM) = ǎZīmin : büyük
(Karun) çıktı | karşısına | kavminin | içinde | süsü (debdebesi) | dedi(ler) | kimseler | isteyen(ler) | hayatını | dünya | EY/HEY | Keşke! | bize verilseydi | bir benzeri | şeyin | verilen | Karun'a | gerçekten onun | vardır | şansı | büyük |

[ḢRC] [] [GWM] [] [ZYN] [GWL] [] [RWD̃] [ḪYY] [D̃NW] [Y] [LYT] [] [MS̃L] [] [ETY] [] [] [] [ḪƵƵ] [AƵM]
FḢRC AL GWMH FY ZYNTH GEL ELZ̃YN YRYD̃WN ELḪYET ELD̃NYE YE LYT LNE MS̃L ME ÊWTY GERWN ÎNH LZ̃W ḪƵ AƵYM

feḣarace ǎlā ḳavmihi zīnetihi ḳāle elleƶīne yurīdūne l-Hayāte d-dunyā leyte lenā miṧle ūtiye ḳārūnu innehu leƶū HaZZin ǎZīmin
فخرج على قومه في زينته قال الذين يريدون الحياة الدنيا يا ليت لنا مثل ما أوتي قارون إنه لذو حظ عظيم

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فخرج خ ر ج | ḢRC FḢRC feḣarace (Karun) çıktı So he went forth
على | AL ǎlā karşısına to
قومه ق و م | GWM GWMH ḳavmihi kavminin his people
في | FY içinde in
زينته ز ي ن | ZYN ZYNTH zīnetihi süsü (debdebesi) his adornment.
قال ق و ل | GWL GEL ḳāle dedi(ler) Said
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler those who
يريدون ر و د | RWD̃ YRYD̃WN yurīdūne isteyen(ler) desire
الحياة ح ي ي | ḪYY ELḪYET l-Hayāte hayatını the life
الدنيا د ن و | D̃NW ELD̃NYE d-dunyā dünya (of) the world,
يا ي | Y YE EY/HEY """O!"
ليت ل ي ت | LYT LYT leyte Keşke! Would that
لنا | LNE lenā bize verilseydi for us
مثل م ث ل | MS̃L MS̃L miṧle bir benzeri (the) like
ما | ME şeyin (of) what
أوتي ا ت ي | ETY ÊWTY ūtiye verilen has been given
قارون | GERWN ḳārūnu Karun'a (to) Qarun.
إنه | ÎNH innehu gerçekten onun Indeed, he
لذو | LZ̃W leƶū vardır (is the) owner
حظ ح ظ ظ | ḪƵƵ ḪƵ HaZZin şansı (of) fortune
عظيم ع ظ م | AƵM AƵYM ǎZīmin büyük "great."""

28:79 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

(Karun) çıktı | karşısına | kavminin | içinde | süsü (debdebesi) | dedi(ler) | kimseler | isteyen(ler) | hayatını | dünya | EY/HEY | Keşke! | bize verilseydi | bir benzeri | şeyin | verilen | Karun'a | gerçekten onun | vardır | şansı | büyük |

[ḢRC] [] [GWM] [] [ZYN] [GWL] [] [RWD̃] [ḪYY] [D̃NW] [Y] [LYT] [] [MS̃L] [] [ETY] [] [] [] [ḪƵƵ] [AƵM]
FḢRC AL GWMH FY ZYNTH GEL ELZ̃YN YRYD̃WN ELḪYET ELD̃NYE YE LYT LNE MS̃L ME ÊWTY GERWN ÎNH LZ̃W ḪƵ AƵYM

feḣarace ǎlā ḳavmihi zīnetihi ḳāle elleƶīne yurīdūne l-Hayāte d-dunyā leyte lenā miṧle ūtiye ḳārūnu innehu leƶū HaZZin ǎZīmin
فخرج على قومه في زينته قال الذين يريدون الحياة الدنيا يا ليت لنا مثل ما أوتي قارون إنه لذو حظ عظيم

[خ ر ج] [] [ق و م] [] [ز ي ن] [ق و ل] [] [ر و د] [ح ي ي] [د ن و] [ي] [ل ي ت] [] [م ث ل] [] [ا ت ي] [] [] [] [ح ظ ظ] [ع ظ م]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فخرج خ ر ج | ḢRC FḢRC feḣarace (Karun) çıktı So he went forth
Fe,Hı,Re,Cim,
80,600,200,3,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الفاء استئنافية
فعل ماض
على | AL ǎlā karşısına to
Ayn,Lam,,
70,30,,
P – preposition
حرف جر
قومه ق و م | GWM GWMH ḳavmihi kavminin his people
Gaf,Vav,Mim,He,
100,6,40,5,
N – genitive masculine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم مجرور والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
في | FY içinde in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
زينته ز ي ن | ZYN ZYNTH zīnetihi süsü (debdebesi) his adornment.
Ze,Ye,Nun,Te,He,
7,10,50,400,5,
N – genitive feminine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم مجرور والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
قال ق و ل | GWL GEL ḳāle dedi(ler) Said
Gaf,Elif,Lam,
100,1,30,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
يريدون ر و د | RWD̃ YRYD̃WN yurīdūne isteyen(ler) desire
Ye,Re,Ye,Dal,Vav,Nun,
10,200,10,4,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form IV) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
الحياة ح ي ي | ḪYY ELḪYET l-Hayāte hayatını the life
Elif,Lam,Ha,Ye,Elif,Te merbuta,
1,30,8,10,1,400,
N – accusative feminine noun
اسم منصوب
الدنيا د ن و | D̃NW ELD̃NYE d-dunyā dünya (of) the world,
Elif,Lam,Dal,Nun,Ye,Elif,
1,30,4,50,10,1,
ADJ – accusative feminine singular adjective
صفة منصوبة
يا ي | Y YE EY/HEY """O!"
Ye,Elif,
10,1,

ليت ل ي ت | LYT LYT leyte Keşke! Would that
Lam,Ye,Te,
30,10,400,
VOC – prefixed vocative particle ya
ACC – accusative particle
أداة نداء
حرف نصب من اخوات «ان»
لنا | LNE lenā bize verilseydi for us
Lam,Nun,Elif,
30,50,1,
P – prefixed preposition lām
PRON – 1st person plural personal pronoun
جار ومجرور
مثل م ث ل | MS̃L MS̃L miṧle bir benzeri (the) like
Mim,Se,Lam,
40,500,30,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
ما | ME şeyin (of) what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
أوتي ا ت ي | ETY ÊWTY ūtiye verilen has been given
,Vav,Te,Ye,
,6,400,10,
V – 3rd person masculine singular (form IV) passive perfect verb
فعل ماض مبني للمجهول
قارون | GERWN ḳārūnu Karun'a (to) Qarun.
Gaf,Elif,Re,Vav,Nun,
100,1,200,6,50,
"PN – nominative proper noun → Qarun"
اسم علم مرفوع
إنه | ÎNH innehu gerçekten onun Indeed, he
,Nun,He,
,50,5,
ACC – accusative particle
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
حرف نصب والهاء ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
لذو | LZ̃W leƶū vardır (is the) owner
Lam,Zel,Vav,
30,700,6,
EMPH – emphatic prefix lām
N – nominative masculine singular noun
اللام لام التوكيد
اسم مرفوع
حظ ح ظ ظ | ḪƵƵ ḪƵ HaZZin şansı (of) fortune
Ha,Zı,
8,900,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
عظيم ع ظ م | AƵM AƵYM ǎZīmin büyük "great."""
Ayn,Zı,Ye,Mim,
70,900,10,40,
ADJ – genitive masculine singular indefinite adjective
صفة مجرورة
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |فَخَرَجَ: (Karun) çıktı | عَلَىٰ: karşısına | قَوْمِهِ: kavminin | فِي: içinde | زِينَتِهِ: süsü (debdebesi) | قَالَ: dedi(ler) | الَّذِينَ: kimseler | يُرِيدُونَ: isteyen(ler) | الْحَيَاةَ: hayatını | الدُّنْيَا: dünya | يَا: EY/HEY | لَيْتَ: Keşke! | لَنَا: bize verilseydi | مِثْلَ: bir benzeri | مَا: şeyin | أُوتِيَ: verilen | قَارُونُ: Karun'a | إِنَّهُ: gerçekten onun | لَذُو: vardır | حَظٍّ: şansı | عَظِيمٍ: büyük |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فخرج FḢRC (Karun) çıktı | على AL karşısına | قومه GWMH kavminin | في FY içinde | زينته ZYNTH süsü (debdebesi) | قال GEL dedi(ler) | الذين ELZ̃YN kimseler | يريدون YRYD̃WN isteyen(ler) | الحياة ELḪYET hayatını | الدنيا ELD̃NYE dünya | يا YE EY/HEY | ليت LYT Keşke! | لنا LNE bize verilseydi | مثل MS̃L bir benzeri | ما ME şeyin | أوتي ÊWTY verilen | قارون GERWN Karun'a | إنه ÎNH gerçekten onun | لذو LZ̃W vardır | حظ ḪƵ şansı | عظيم AƵYM büyük |
Kırık Meal (Okunuş) : |feḣarace: (Karun) çıktı | ǎlā: karşısına | ḳavmihi: kavminin | : içinde | zīnetihi: süsü (debdebesi) | ḳāle: dedi(ler) | elleƶīne: kimseler | yurīdūne: isteyen(ler) | l-Hayāte: hayatını | d-dunyā: dünya | : EY/HEY | leyte: Keşke! | lenā: bize verilseydi | miṧle: bir benzeri | : şeyin | ūtiye: verilen | ḳārūnu: Karun'a | innehu: gerçekten onun | leƶū: vardır | HaZZin: şansı | ǎZīmin: büyük |
Kırık Meal (Transcript) : |FḢRC: (Karun) çıktı | AL: karşısına | GWMH: kavminin | FY: içinde | ZYNTH: süsü (debdebesi) | GEL: dedi(ler) | ELZ̃YN: kimseler | YRYD̃WN: isteyen(ler) | ELḪYET: hayatını | ELD̃NYE: dünya | YE: EY/HEY | LYT: Keşke! | LNE: bize verilseydi | MS̃L: bir benzeri | ME: şeyin | ÊWTY: verilen | GERWN: Karun'a | ÎNH: gerçekten onun | LZ̃W: vardır | ḪƵ: şansı | AƵYM: büyük |
Abdulbaki Gölpınarlı : Derken kavminin karşısına süslenip çıktı da dünyâ yaşayışını dileyenler, ne olurdu dediler, bize de Kârun'a verilen verilseydi, şüphe yok ki o, dünyâ malından büyük bir nasîbe sâhip.
Adem Uğur : Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı! dediler.
Ahmed Hulusi : (Karun) zenginlik göstergeleriyle yurttaşlarının arasına çıktığında; dünya hayatını (en sefil yaşamı) arzulayanlar dedi ki: "Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı. . . Şüphesiz büyük bir keyif ehlidir o!"
Ahmet Tekin : Derken Karun ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: 'Keşke Karun’a verilen servet kadar bize de verilseydi, doğrusu o çok talihli' dediler.
Ahmet Varol : Süsünün içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: 'Keşke Karun'a verilen şeylerin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o büyük bir pay sahibidir' dediler.
Ali Bulaç : Böylelikle kendi ihtişamlı süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: "Ah keşke, Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir" dediler.
Ali Fikri Yavuz : (Derken bir gün Karûn) zînet ve ihtişamı içinde kavmine karşı çıktı. Dünya hayatını arzu edenler: “- Keşki Karûn’a verilen mal gibi, bizim de olsa! O, gerçekten büyük bir bahtiyardır.” dediler.
Bekir Sadak : Karun, ihtisam icinde milletinin karsisina cikti. Dunya hayatini isteyenler: «Karun'a verildigi giibi bizim de olsa; dogrusu o buyuk bir varlik sahibidir» demislerdi.
Celal Yıldırım : Derken Karun (bir gün) şatafat içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını (gönülden) arzu edenler, «keşke Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o büyük bir pay sahibidir» diye temennide bulundular.
Diyanet İşleri : Kârûn, zineti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, “Keşke Kârûn’a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir” dediler.
Diyanet İşleri (eski) : Karun, ihtişam içinde milletinin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: 'Karun'a verildiği gibi bizim de olsa; doğrusu o büyük bir varlık sahibidir' demişlerdi.
Diyanet Vakfi : Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı! dediler.
Edip Yüksel : Bir ara, tüm görkemiyle halkının arasına çıkmıştı. Dünya hayatını seçenler, 'Keşke Karun'a verilenlerin bir benzeri bize de verilseydi. Gerçekten, o çok şanslı biri,' dediler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Derken Karun, ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar, «Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı. Hakikat şu ki o, çok büyük devlet sahibidir» dediler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Derken, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler: «Ah ne olurdu, şu Karun'a verilen gibisi bizim de olsa; o gerçekten büyük bir bahtiyar (varlık sahibi)!» dediler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Derken ziyneti içinde kavmına karşı huruç etti, Dünya hayati arzu edenler ah, dediler, ne olurdu şu Karûna verilen gibi bizim de olsa! O cidden büyük bir bahtiyar
Fizilal-il Kuran : Karun süsü, debdebesi içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler; «Keşke Karun'a verilenlerin bir benzeri de bize verilse, doğrusu o büyük varlık sahibidir» demişlerdi.
Gültekin Onan : Böylelikle kendi ihtişamlı süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: "Ah keşke, Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir" dediler.
Hakkı Yılmaz : Derken Karun, süs, görkem içinde toplumunun karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyen kimseler, “Keşke Karun'a verilen gibi bizim de olsaydı! Şüphesiz ki o Karun, çok büyük bir nasip sahibidir” dediler.
Hasan Basri Çantay : Derken zîneti (debdebesi) içinde kavminin karşısına çıkdı. Dünyâ hayâtını arzu edenler: «Nolurdu, dediler, Kaaruna verilen (şu servet) gibi bizim de (malımız) olsaydı. O, hakıykaten büyük nasîb saahibidir.
Hayrat Neşriyat : Derken, ziyneti içinde (ihtişâmla) kavminin karşısına çıktı. Dünya hayâtını isteyenler dedi ki: 'Keşke Karun’a verilen (servet) gibi bizim de olsa; şübhesiz o elbette büyük bir nasib sâhibidir.'
İbni Kesir : Debdebe içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: keşki Karun'a verildiği gibi bizim de olsaydı. Doğrusu o, büyük bir varlık sahibidir, demişlerdi.
İskender Evrenosoğlu : Böylece ziyneti ile (büyük bir ihtişam ile) kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: "Keşke Karun'a verilenler kadar bizim de olsaydı. Muhakkak ki o gerçekten en büyük hazzın sahibidir." dediler.
Muhammed Esed : (Karun) işte böyle görkem ve gösteriş içinde soydaşlarının karşısına çıkardı. (Öyle ki,) yalnızca dünya hayatına gözünü dikenler (ona bakıp da): "Ah, n'olurdu" derlerdi, "Karun'a verildiği kadar bize de verilseydi! Çünkü o gerçekten çok talihli biri!"
Ömer Nasuhi Bilmen : Derken kavmine karşı ziynetiyle çıkıverdi. Dünya hayatını isteyenler dedi ki: «Keşke Karun'a verilmiş olan şeyin misli, bizim için de verilmiş olsa. Şüphe yok ki, o pek büyük bir baht sahibidir.»
Ömer Öngüt : Debdebe ve ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler dediler ki: “Keşke Karun'a verildiği gibi bizim de olsaydı. Doğrusu o büyük nasip sahibidir. ”
Şaban Piriş : Kavminin karşısına süslü takılarıyla çıkmıştı. Dünya hayatını isteyenler: -Keşke Karun’a verilen gibi bize de verilseydi. O, gerçekten çok şanslı demişlerdi.
Suat Yıldırım : Karun bir gün, yine bütün ihtişam ve şatafatıyla halkının karşısına çıktı. Dünya hayatına çok düşkün olanlar: "Keşke bizim de Karun’unki gibi servetimiz olsaydı. Adamın amma da şansı varmış, keyfine diyecek yok!" dediler.
Süleyman Ateş : (Kârûn) süsü, (debdebesi) içinde kavminin karşısına çıktı. dünyâ hayâtını isteyenler: "Keşke Kârûn'a verilenin bir benzeri de bize verilseydi, dediler, gerçekten onun büyük şansı var!"
Tefhim-ul Kuran : Böylelikle kendi ihtişamlı süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: «Ah keşke, Kârun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir» dediler.
Ümit Şimşek : Derken, bütün debdebesiyle kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar, 'Keşke Karun'a verilenin benzeri bize de verilseydi,' dediler. 'Gerçekten onun çok büyük bir nasibi var.'
Yaşar Nuri Öztürk : Karun, süsü püsü içinde toplumunun karşısına çıktı. Şu iğreti dünya hayatını amaçlayanlar dediler ki: "Ah, Karun'a verilenin bir benzeri bize de verilseydi. Gerçekten o, çok nasipli bir adam!"


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}