Kırık Meal (Okunuş) Meali |
|
|Tsm: Ta sin mim | (28:1) | |
|tilke: şunlar | āyātu: ayetleridir | l-kitābi: Kitabın | l-mubīni: apaçık | (28:2) | |
|netlū: okuyacağız | ǎleyke: sana | min: bir parçayı | nebei: haberinden | mūsā: Musa | ve fir'ǎvne: ve Fir'avn'ın | bil-Haḳḳi: gerçek olarak | liḳavmin: bir toplum için | yu'minūne: inanan | (28:3) | |
|inne: şüphesiz | fir'ǎvne: Fir'avn | ǎlā: ululandı (zorbalığa kalktı) | fī: | l-erDi: yeryüzünde | ve ceǎle: ve böldü | ehlehā: halkını | şiyeǎn: çeşitli gruplara | yesteD'ǐfu: eziyordu | Tāifeten: bir zümreyi | minhum: onlardan | yuƶebbiHu: kesiyordu | ebnā'ehum: oğullarını | ve yesteHyī: ve sağ bırakıyordu | nisā'ehum: kadınlarını | innehu: çünkü o | kāne: idi | mine: -dan | l-mufsidīne: bozguncular- | (28:4) | |
|ve nurīdu: biz istiyorduk | en: | nemunne: lutfetmeyi | ǎlā: üzerine | elleƶīne: kimseler | stuD'ǐfū: ezilen(ler) | fī: | l-erDi: o yerde | ve nec'ǎlehum: ve onları yapmayı | eimmeten: önderler | ve nec'ǎlehumu: ve onları kılmayı | l-vāriṧīne: mirasçı | (28:5) | |
|ve numekkine: ve iktidara getirmeyi | lehum: onları | fī: | l-erDi: o yerde | ve nuriye: ve göstermeyi | fir'ǎvne: Fir'avn'a | ve hāmāne: ve Haman'a | ve cunūdehumā: ve askerlerine | minhum: onlardan | mā: şeyi | kānū: oldukları | yeHƶerūne: korkmuş | (28:6) | |
|ve evHaynā: ve vahyettik | ilā: | ummi: annesine | mūsā: Musa'nın | en: diye | erDiǐyhi: O(çocuğu)nu emzir | feiƶā: ne zaman ki | ḣifti: korkarsan | ǎleyhi: başına bir şey gelmesinden | feelḳīhi: onu bırak | fī: | l-yemmi: suya | ve lā: ve | teḣāfī: korkma | ve lā: ve | teHzenī: üzülme | innā: elbette biz | rāddūhu: onu tekrar geri vereceğiz | ileyki: sana | ve cāǐlūhu: ve onu yapacağız | mine: -den | l-murselīne: elçiler- | (28:7) | |
|felteḳaTahu: nihayet onu aldı | ālu: ailesi | fir'ǎvne: Fir'avn | liyekūne: olsunası için | lehum: kendilerine | ǎduvven: bir düşman | ve Hazenen: ve başlarına derd | inne: gerçekten | fir'ǎvne: Fir'avn | ve hāmāne: ve Haman | ve cunūdehumā: ve askerleri | kānū: | ḣāTiīne: yanılıyorlardı | (28:8) | |
|ve ḳāleti: ve dedi ki | mraetu: karısı | fir'ǎvne: Fir'avn'ın | ḳurratu: aydınlığı | ǎynin: göz | lī: bana da | veleke: ve sana da | lā: | teḳtulūhu: onu öldürmeyin | ǎsā: belki | en: diye | yenfeǎnā: bize yararı dokunur | ev: ya da | netteḣiƶehu: onu ediniriz | veleden: evlad | ve hum: ve onlar | lā: | yeş'ǔrūne: anlamıyorlardı | (28:9) | |
|ve eSbeHa: ve sabahladı | fu'ādu: gönlü | ummi: annesinin | mūsā: Musa'nın | fāriğan: bomboştu | in: | kādet: neredeyse | letubdī: açığa vuracaktı | bihi: onu | levlā: eğer olmasaydık | en: | rabeTnā: biz iyice pekiştirmiş | ǎlā: üzerine | ḳalbihā: onun kalbi | litekūne: olması için | mine: -dan | l-mu'minīne: inananlar- | (28:10) | |
|ve ḳālet: ve dedi ki | liuḣtihi: kızkardeşine | ḳuSSīhi: onu takip et | febeSurat: o da gözetledi | bihi: onu | ǎn: | cunubin: uzaktan | vehum: ve onlar | lā: | yeş'ǔrūne: farkına varmadan | (28:11) | |
|ve Harramnā: ve haram etmiştik | ǎleyhi: ona | l-merāDiǎ: süt anneleri | min: | ḳablu: daha önce | feḳālet: dedi ki | hel: -mi? | edullukum: size göstereyim- | ǎlā: üzerine | ehli: halkı | beytin: Yapı | yekfulūnehu: onun bakımını üstlenecek | lekum: sizin için | vehum: ve onlar | lehu: ona | nāSiHūne: öğüt verecek | (28:12) | |
|feradednāhu: böylece onu geri verdik | ilā: | ummihi: annesine | key: için | teḳarra: aydın olması | ǎynuhā: gözü | ve lā: ve | teHzene: üzülmesin (diye) | veliteǎ'leme: ve bilmesi için | enne: şüphesiz ki | veǎ'de: va'di | llahi: Allah'ın | Haḳḳun: haktır | velākinne: ve fakat | ekṧerahum: çokları | lā: | yeǎ'lemūne: bilmezler | (28:13) | |
|velemmā: ne zaman ki | beleğa: (Musa) erişince | eşuddehu: güçlü çağına | vesteve: ve olgunlaşınca | āteynāhu: biz ona verdik | Hukmen: hüküm | ve ǐlmen: ve ilim | ve keƶālike: işte böyle | neczī: mükafatlandırırız | l-muHsinīne: güzel davrananları | (28:14) | |
|ve deḣale: ve girdi | l-medīnete: şehre | ǎlā: | Hīni: bir sırada | ğafletin: (kendisinden) habersiz olduğu | min: | ehlihā: halkının | fe vecede: ve buldu | fīhā: orada | raculeyni: iki adamı | yeḳtetilāni: öldüresiye dövüşürlerken | hāƶā: biri | min: -ndan | şīǎtihi: kendi taraftarları- | ve hāƶā: ve öbürü de | min: -ndan | ǎduvvihi: düşmanları- | festeğāṧehu: (Musa'dan) yardım istedi | lleƶī: olan kimse | min: -ndan | şīǎtihi: kendi taraftarları- | ǎlā: karşı | lleƶī: olana | min: -ndan | ǎduvvihi: düşmanları- | fevekezehu: bir yumruk indirdi | mūsā: Musa | fe ḳaDā: işini bitirdi | ǎleyhi: onun | ḳāle: (sonra) dedi ki | hāƶā: bu | min: -ndendir | ǎmeli: işi- | ş-şeyTāni: şeytanın | innehu: o gerçekten | ǎduvvun: bir düşmandır | muDillun: şaşırtıcı | mubīnun: apaçık | (28:15) | |
|ḳāle: dedi | rabbi: Rabbim | innī: gerçekten ben | Zelemtu: zulmettim | nefsī: nefsime | feğfir: bağışla | lī: beni | feğafera: (Allah) bağışladı | lehu: onu | innehu: çünkü O | huve: O | l-ğafūru: çok bağışlayandır | r-raHīmu: çok esirgeyendir | (28:16) | |
|ḳāle: dedi | rabbi: Rabbim | bimā: hakkı için | en'ǎmte: lutfettiğin ni'metler | ǎleyye: bana | felen: artık bir daha | ekūne: olmayacağım | Zehīran: arka çıkan | lilmucrimīne: suçlulara | (28:17) | |
|feeSbeHa: sabahladı | fī: | l-medīneti: şehirde | ḣāifen: korku içinde | yeteraḳḳabu: gözetleyerek | feiƶā: bir de baktı ki | lleƶī: | stenSarahu: kendisinden yardım isteyen | bil-emsi: dün | yesteSriḣuhu: yine feryadediyor | ḳāle: dedi | lehu: ona | mūsā: Musa | inneke: gerçekten sen | leğaviyyun: bir azgınsın | mubīnun: belli ki | (28:18) | |
|felemmā: nihayet | en: | erāde: isteyince | en: | yebTişe: yakalamak | billeƶī': olanı | huve: o | ǎduvvun: düşman | lehumā: ikisine de | ḳāle: dedi ki | yā : EY/HEY/AH | mūsā: Musa | eturīdu: -mi istiyorsun? | en: | teḳtulenī: beni öldürmek | kemā: gibi | ḳatelte: öldürdüğün | nefsen: bir canı | bil-emsi: dün | in: (oysa) | turīdu: istemiyorsun | illā: dışında bir şey | en: | tekūne: olmak | cebbāran: bir zorba | fī: | l-erDi: yeryüzünde | ve mā: ve | turīdu: istemiyorsun | en: | tekūne: olmak | mine: -dan | l-muSliHīne: arabulucular- | (28:19) | |
|ve cā'e: ve geldi | raculun: bir adam | min: | eḳSā: öbür ucundan | l-medīneti: şehrin | yes'ǎā: koşarak | ḳāle: dedi | yā : EY/HEY/AH | mūsā: Musa | inne: şüphesiz ki | l-melee: ileri gelenler | ye'temirūne: aralarında konuşuyorlar | bike: seni | liyeḳtulūke: seni öldürmek için | feḣruc: sen çık (git) | innī: elbette ben | leke: sana | mine: -den(im) | n-nāSiHīne: öğüt verenler- | (28:20) | |
|feḣarace: (Musa) çıktı | minhā: oradan | ḣāifen: korka korka | yeteraḳḳabu: kollayarak | ḳāle: dedi | rabbi: Rabbim | neccinī: beni kurtar | mine: -den | l-ḳavmi: kavim- | Z-Zālimīne: zalim | (28:21) | |
|velemmā: ne zaman ki | teveccehe: yönelince | tilḳā'e: tarafına | medyene: Medyen | ḳāle: dedi | ǎsā: umarım ki | rabbī: Rabbim | en: | yehdīenī: beni iletir | sevā'e: doğru | s-sebīli: yola | (28:22) | |
|velemmā: ne zaman ki | verade: varınca | māe: suyuna | medyene: Medyen | vecede: buldu | ǎleyhi: onun başında | ummeten: bir grubu | mine: -dan | n-nāsi: insanlar- | yesḳūne: (hayvanlarını) sularken | ve vecede: ve buldu | min: | dūnihimu: onların gerisinde | mraeteyni: iki kız | teƶūdāni: sudan meneden | ḳāle: (Musa) dedi | mā: nedir? | ḣaTbukumā: sizin işiniz | ḳāletā: dediler ki | lā: | nesḳī: biz sulayamayız | Hattā: kadar | yuSdira: sulayıp çekilinceye | r-riǎā'u: çobanlar | ve ebūnā: ve babamız da | şeyḣun: bir ihtiyardır | kebīrun: büyük | (28:23) | |
|feseḳā: (Musa) hemen suladı | lehumā: onlarınkini | ṧumme: sonra | tevellā: çekildi | ilā: | Z-Zilli: gölgeye | fe ḳāle: dedi | rabbi: Rabbim | innī: doğrusu ben | limā: ne varsa | enzelte: indireceğin | ileyye: bana | min: -dan | ḣayrin: hayır- | feḳīrun: muhtacım | (28:24) | |
|fecā'ethu: derken ona geldi | iHdāhumā: o iki kızdan biri | temşī: yürüyerek | ǎlā: | stiHyā'in: utana utana | ḳālet: dedi | inne: muhakkah | ebī: babam | yed'ǔke: seni çağırıyor | liyecziyeke: ödemek için | ecra: ücretini | mā: | seḳayte: sulamanın | lenā: bizim için | felemmā: ne zaman ki | cā'ehu: (Musa) ona gelince | ve ḳaSSa: ve anlatınca | ǎleyhi: ona | l-ḳaSaSa: hikayeyi | ḳāle: dedi | lā: | teḣaf: korkma | necevte: kurtuldun | mine: -den | l-ḳavmi: o kavim- | Z-Zālimīne: zalim | (28:25) | |
|ḳālet: dedi | iHdāhumā: o (kız)lardan biri | yā: EY/HEY/AH | ebeti: babacığım | ste'cirhu: bunu (çoban) tut | inne: muhakkak | ḣayra: en hayırlısıdır | meni: | ste'certe': ücretle tuttuklarının | l-ḳaviyyu: en güçlüsüdür | l-emīnu: en güveniliridir | (28:26) | |
|ḳāle: dedi ki | innī: elbette | urīdu: istiyorum | en: | unkiHake: sana nikahlamak | iHdā: birini | bneteyye: kızımdan | hāteyni: şu iki | ǎlā: karşılığında | en: | te'curanī: bana hizmet etmen | ṧemāniye: sekiz | Hicecin: yıl | fein: eğer | etmemte: tamamlarsan | ǎşran: on(yıl)a | femin: artık | ǐndike: o sendendir | ve mā: | urīdu: ben istemem | en: | eşuḳḳa: zahmet vermek | ǎleyke: sana | setecidunī: beni bulacaksın | in: eğer (İnşallah) | şā'e: dilerse (İnşallah) | llahu: Allah (İnşallah) | mine: -den | S-SāliHīne: iyiler- | (28:27) | |
|ḳāle: (Musa) dedi | ƶālike: bu | beynī: benimle aramızdadır | ve beyneke: senin arasında | eyyemā: hangi | l-eceleyni: süreyi | ḳaDeytu: yerine getirsem | felā: yoktur | ǔdvāne: düşmanlık | ǎleyye: bana | vallahu: Allah | ǎlā: karşı | mā: şeye | neḳūlu: dediğimiz | vekīlun: vekildir | (28:28) | |
|felemmā: ne zaman ki | ḳaDā: bitirince | mūsā: Musa | l-ecele: süreyi | ve sāra: ve yola çıkınca | biehlihi: ailesiyle | ānese: gördü | min: | cānibi: (sağ) yanında | T-Tūri: Tur'un | nāran: bir ateş | ḳāle: dedi ki | liehlihi: ailesine | mkuṧū: siz durun | innī: ben | ānestu: gördüm | nāran: bir ateş | leǎllī: belki | ātīkum: size getiririm | minhā: ondan | biḣaberin: bir haber | ev: yahut | ceƶvetin: bir kor (getiririm) | mine: -ten | n-nāri: ateş- | leǎllekum: böylece | teSTalūne: ısınırsınız | (28:29) | |
|felemmā: ne zaman ki | etāhā: oraya gelince | nūdiye: şöyle seslenildi | min: -ndan | şāTii: kıyısı- | l-vādi: vadinin | l-eymeni: sağdaki | fī: | l-buḳ'ǎti: yerdeki | l-mubāraketi: mübarek | mine: -tan | ş-şecerati: ağaç- | en: diye | yā : EY/HEY/AH | mūsā: Musa | innī: muhakkak ben | enā: benim | llahu: Allah | rabbu: Rabbi | l-ǎālemīne: alemlerin | (28:30) | |
|ve en: ve diye | elḳi: at | ǎSāke: asanı | felemmā: zaman | rāhā: gördüğün | tehtezzu: (asa'nın) titreştiğini | keennehā: gibi | cānnun: küçük bir yılan | vellā: kaçtı | mudbiran: dönüp | velem: ve | yuǎḳḳib: arkasına bile bakmadı | yā : EY/HEY/AH | mūsā: Musa | eḳbil: dön | ve lā: ve | teḣaf: korkma | inneke: elbette sen | mine: -dansın | l-āminīne: güvende olanlar- | (28:31) | |
|Asluk: sok | yedeke: elini | fī: | ceybike: koynuna | teḣruc: çıksın | beyDā'e: bembeyaz | min: | ğayri: olmaksızın | sū'in: bir kusur | veDmum: ve çek | ileyke: kendine | cenāHake: kanadını (kollarını) | mine: | r-rahbi: korkudan (açılan) | feƶānike: işte bunlar | burhānāni: iki delildir | min: -nden | rabbike: Rabbi- | ilā: | fir'ǎvne: Fir'avn'a | ve meleihi: ve onun adamlarına | innehum: çünkü onlar | kānū: olmuşlardır | ḳavmen: bir kavim | fāsiḳīne: yoldan çıkan | (28:32) | |
|ḳāle: dedi | rabbi: Rabbim | innī: bşüphesiz en | ḳateltu: öldürmüştüm | minhum: onlardan | nefsen: bir kişi | fe eḣāfu: korkuyorum | en: diye | yeḳtulūni: beni öldürecekler | (28:33) | |
|ve eḣī: ve kardeşimi | hārūnu: Harun | huve: o | efSaHu: daha fasihtir (güzel konuşur) | minnī: benden | lisānen: dil bakımından | feersilhu: onu gönder | meǐye: benimle beraber | rid'en: bir yardımcı olarak | yuSaddiḳunī: beni doğrulayan | innī: zira ben | eḣāfu: korkuyorum | en: diye | yukeƶƶibūni: beni yalanlayacakla | (28:34) | |
|ḳāle: (Allah) dedi ki | seneşuddu: kuvvetlendireceğiz | ǎDudeke: senin pazunu | bieḣīke: kardeşinle | ve nec'ǎlu: ve vereceğiz | lekumā: size | sulTānen: bir yetki | felā: asla | yeSilūne: desteklemezler | ileykumā: sizi | biāyātinā: ayetlerimiz sayesinde | entumā: ikiniz | ve meni: ve | ttebeǎkumā: size uyanlarda | l-ğālibūne: üstün geleceksiniz | (28:35) | |
|felemmā: ne zaman ki | cā'ehum: onlara gelince | mūsā: Musa | biāyātinā: ayetlerimizle | beyyinātin: açık açık | ḳālū: dediler | mā: değildir | hāƶā: bu | illā: başka bir şey | siHrun: bir büyüden | mufteran: uydurulmuş | ve mā: ve | semiǎ'nā: işitmedik | bihāƶā: böyle bir şey | fī: arasında | ābāinā: atalarımız | l-evvelīne: ilk | (28:36) | |
|ve ḳāle: ve dedi ki | mūsā: Musa | rabbī: Rabbim | eǎ'lemu: daha iyi biliyor | bimen: kimin | cā'e: getirdiğini | bil-hudā: hidayet | min: -ndan | ǐndihi: kendisinin yanı- | ve men: ve kime | tekūnu: ait olacağını | lehu: onun | ǎāḳibetu: sonunun | d-dāri: bu (dünya) evin(in) | innehu: muhakkak ki | lā: olmaz | yufliHu: iflah | Z-Zālimūne: zalimler | (28:37) | |
|ve ḳāle: ve dedi ki | fir'ǎvnu: Fir'avn | yā : EY/HEY/AH | eyyuhā: SİZ! | l-meleu: ileri gelenler | mā: | ǎlimtu: bilmiyorum | lekum: sizin için | min: hiçbir | ilāhin: bir tanrı | ğayrī: benden başka | feevḳid: ateş yak | lī: benim için | yā: EY/HEY/AH | hāmānu: Hâmân | ǎlā: üzerinde | T-Tīni: çamurun | fec'ǎl: ve yap | lī: bana | SarHen: bir kule | leǎllī: belki | eTTaliǔ: çıkarım | ilā: | ilāhi: tanrısına | mūsā: Musa'nın | ve innī: çünkü ben | leeZunnuhu: sanıyorum ki o | mine: -dandır | l-kāƶibīne: yalancılar- | (28:38) | |
|vestekbera: büyüklük tasladılar | huve: O (Fir'avn) | ve cunūduhu: ve askerleri | fī: | l-erDi: yeryüzünde | biğayri: olmaksızın | l-Haḳḳi: hakkı | ve Zennū: ve sandılar | ennehum: kendilerinin | ileynā: bize | lā: | yurceǔne: döndürülmeyeceklerini | (28:39) | |
|feeḣaƶnāhu: biz de onu tuttuk | ve cunūdehu: ve askerlerini | fe nebeƶnāhum: ve attık | fī: | l-yemmi: suya | fenZur: bak | keyfe: nasıl | kāne: oldu | ǎāḳibetu: sonu | Z-Zālimīne: zalimlerin | (28:40) | |
|ve ceǎlnāhum: ve biz onları yaptık | eimmeten: önderler | yed'ǔne: çağıran | ilā: | n-nāri: ateşe | ve yevme: ve günü | l-ḳiyāmeti: kıyamet | lā: asla | yunSarūne: yardım olunmazlar | (28:41) | |
|ve etbeǎ'nāhum: ve onların ardına taktık | fī: | hāƶihi: bu | d-dunyā: dünyada | leǎ'neten: bir la'net | ve yevme: ve günü ise | l-ḳiyāmeti: kıyamet | hum: onlar | mine: -dendir | l-meḳbūHīne: çirkinleştirilenler- | (28:42) | |
|veleḳad: ve andolsun | āteynā: biz verdik | mūsā: Musa'ya | l-kitābe: Kitabı | min: | beǎ'di: sonra | mā: | ehleknā: helak ettikten | l-ḳurūne: nesilleri | l-ūlā: ilk | beSāira: bir aydınlanma olan | linnāsi: insanlar için | ve huden: ve hidayet olan | ve raHmeten: ve rahmet olan | leǎllehum: belki onlar | yeteƶekkerūne: düşünür öğüt alırlar | (28:43) | |
|ve mā: ve | kunte: sen değildin | bicānibi: tarafında | l-ğarbiyyi: batı | iƶ: vakit | ḳaDeynā: yaptığımız | ilā: | mūsā: Musa'ya | l-emra: o işi | ve mā: ve | kunte: değildin | mine: -den | ş-şāhidīne: görenler- | (28:44) | |
|velākinnā: fakat biz | enşe'nā: yarattık | ḳurūnen: birçok nesiller | fe teTāvele: geçti | ǎleyhimu: onların üzerinden | l-ǔmuru: uzun zamanlar | ve mā: ve | kunte: sen değildin | ṧāviyen: oturmuş | fī: arasında | ehli: halkı | medyene: Medyen | tetlū: okusaydın | ǎleyhim: bunlara | āyātinā: ayetlerimizi | velākinnā: lakin | kunnā: biziz | mursilīne: elçi olarak gönderen | (28:45) | |
|ve mā: ve | kunte: sen değildin | bicānibi: yanında | T-Tūri: Tur'un | iƶ: zaman | nādeynā: seslendiğimiz | velākin: fakat | raHmeten: bir rahmet olarak | min: -nden | rabbike: Rabbi- | litunƶira: uyarasın diye | ḳavmen: toplumu | mā: | etāhum: kendilerine gelmemiş olan | min: hiç | neƶīrin: bir uyarıcı | min: | ḳablike: senden önce | leǎllehum: belki | yeteƶekkerūne: düşünüp öğüt alırlar | (28:46) | |
|velevlā: keşke olmasalardı | en: | tuSībehum: başlarına geldiği zaman | muSībetun: bir felaket | bimā: yüzünden | ḳaddemet: yaptıkları (günahları) | eydīhim: kendi elleriyle | fe yeḳūlū: diyecekler | rabbenā: Rabbimiz | levlā: keşke | erselte: gönderseydin | ileynā: bize | rasūlen: bir elçi | fenettebiǎ: uysaydık | āyātike: ayetlerine | ve nekūne: ve olsaydık | mine: -den | l-mu'minīne: mü'minler- | (28:47) | |
|felemmā: ne zaman ki | cā'ehumu: onlara gelince | l-Haḳḳu: hak | min: | ǐndinā: katımızdan | ḳālū: dediler | levlā: değil miydi? | ūtiye: verilmeli | miṧle: benzeri | mā: ne | ūtiye: verildiyse | mūsā: Musa'ya | evelem: | yekfurū: inkar etmemişler miydi? | bimā: şeyi | ūtiye: verilen | mūsā: Musa'ya | min: | ḳablu: daha önce | ḳālū: dediler | siHrāni: iki büyü! | teZāherā: birbirine destek olan | ve ḳālū: ve dediler | innā: elbette biz | bikullin: hepsini | kāfirūne: inkar ederiz | (28:48) | |
|ḳul: de ki | fe'tū: o halde getirin | bikitābin: bir Kitap | min: | ǐndi: katından | llahi: Allah | huve: o | ehdā: daha doğru olan | minhumā: bu ikisinden | ettebiǎ'hu: ben ona uyayım | in: eğer | kuntum: iseniz | Sādiḳīne: doğru | (28:49) | |
|fein: eğer | lem: | yestecībū: cevap veremezlerse | leke: sana | feǎ'lem: bil ki | ennemā: kesinlikle | yettebiǔne: onlar uyuyorlar | ehvā'ehum: keyiflerine | ve men: kim olabilir? | eDellu: daha sapık | mimmeni: kimseden | ttebeǎ: uyan | hevāhu: kendi keyfine | biğayri: olmadan | huden: bir yol gösterici | mine: -tan | llahi: Allah- | inne: muhakkak ki | llahe: Allah | lā: | yehdī: doğru yola iletmez | l-ḳavme: kavmi | Z-Zālimīne: zalim | (28:50) | |
|veleḳad: ve andolsun | veSSalnā: biz birbirine bitiştirdik | lehumu: onlar için | l-ḳavle: sözü(müzü) | leǎllehum: belki | yeteƶekkerūne: düşünüp öğüt alırlar | (28:51) | |
|elleƶīne: kendilerine | āteynāhumu: verdiklerimiz | l-kitābe: Kitap | min: | ḳablihi: bundan önce | hum: onlar | bihi: bu(Kur'a)n'a | yu'minūne: inanırlar | (28:52) | |
|ve iƶā: zaman | yutlā: (Kur'an) okunduğu | ǎleyhim: onlara | ḳālū: derler | āmennā: inandık | bihi: ona | innehu: kesinlikle o | l-Haḳḳu: bir haktır | min: -den | rabbinā: Rabbimiz- | innā: zaten biz | kunnā: idik | min: | ḳablihi: ondan önce de | muslimīne: müslümanlar | (28:53) | |
|ulāike: işte onlara | yu'tevne: verilir | ecrahum: mükafatları | merrateyni: iki kez | bimā: ötürü | Saberū: sabretmelerinden | ve yedra'ūne: ve onlar savarlar | bil-Haseneti: iyilikle | s-seyyiete: kötülüğü | ve mimmā: ve şeyden | razeḳnāhum: onları rızıklandırdığımız | yunfiḳūne: infak ederler | (28:54) | |
|ve iƶā: ve zaman | semiǔ: işittikleri | l-leğve: boş söz | eǎ'raDū: yüz çevirirler | ǎnhu: ondan | ve ḳālū: ve derler | lenā: bizimdir | eǎ'mālunā: bizim işlerimiz | velekum: ve sizindir | eǎ'mālukum: sizin işleriniz | selāmun: selam | ǎleykum: size olsun | lā: | nebteğī: biz istemeyiz | l-cāhilīne: cahilleri | (28:55) | |
|inneke: şüphesiz sen | lā: | tehdī: doğru yola iletemezsin | men: kimseyi | eHbebte: sevdiğin | velākinne: fakat | llahe: Allah | yehdī: doğru yola iletir | men: kimseyi | yeşā'u: dilediği | ve huve: ve O | eǎ'lemu: daha iyi bilir | bil-muhtedīne: yola gelecek olanları | (28:56) | |
|ve ḳālū: ve dediler ki | in: eğer | nettebiǐ: biz uyarsak | l-hudā: doğru yola | meǎke: seninle beraber | nuteḣaTTaf: atılırız | min: -dan | erDinā: yurdumuz- | evelem: | numekkin: biz bir mekan vermedik mi? | lehum: onlara | Haramen: dokunulmaz | āminen: güvenli | yucbā: toplanıp getirildiği | ileyhi: ona | ṧemerātu: ürünlerinin | kulli: her | şey'in: şeyin | rizḳan: bir rızık olarak | min: | ledunnā: kendi katımızdan | velākinne: fakat | ekṧerahum: çokları | lā: | yeǎ'lemūne: bilmezler | (28:57) | |
|ve kem: ve nicesini | ehleknā: helak ettik | min: -den | ḳaryetin: kent(ler)- | beTirat: şımarmış | meǐyşetehā: refah içinde | fe tilke: İşte şunlar | mesākinuhum: onların meskenleri | lem: | tusken: oralarda oturulmadı | min: | beǎ'dihim: onlardan sonra | illā: ancak | ḳalīlen: pek az | ve kunnā: ve biz olduk | neHnu: biz | l-vāriṧīne: varisler | (28:58) | |
|ve mā: ve | kāne: değildir | rabbuke: Rabbin | muhlike: helak edici | l-ḳurā: ülkeleri | Hattā: kadar | yeb'ǎṧe: gönderinceye | fī: | ummihā: (ülkelerin) anasına | rasūlen: bir elçi | yetlū: okuyan | ǎleyhim: onlara | āyātinā: ayetlerimizi | ve mā: ve | kunnā: biz değiliz | muhlikī: helak edici | l-ḳurā: ülkeleri | illā: olmadan | veehluhā: halkı | Zālimūne: zalim | (28:59) | |
|ve mā: ve ne | ūtītum: size verildiyse | min: -den | şey'in: her şey- | femetāǔ: geçimidir | l-Hayāti: hayatının | d-dunyā: dünya | ve zīnetuhā: ve süsüdür | ve mā: olan ise | ǐnde: yanında | llahi: Allah'ın | ḣayrun: daha hayırlıdır | ve ebḳā: ve daha kalıcıdır | efelā: | teǎ'ḳilūne: aklınızı kullanmıyor musunuz? | (28:60) | |
|efemen: kimse midir? | veǎdnāhu: kendisine vadettiğimiz | veǎ'den: bir söz | Hasenen: güzel | fe huve: ve o | lāḳīhi: muhakkak ona kavuşacak olan | kemen: kimse gibi | metteǎ'nāhu: kendisine yaşattığımız | metāǎ: geçici zevkini | l-Hayāti: hayatının | d-dunyā: dünya | ṧumme: sonra | huve: o | yevme: günü | l-ḳiyāmeti: kıyamet | mine: -den olan | l-muHDerīne: getirilecekler- | (28:61) | |
|ve yevme: ve o gün | yunādīhim: (Allah) onlara seslenerek | fe yeḳūlu: der ki | eyne: nerede? | şurakāiye: benim ortaklarım | elleƶīne: | kuntum: olduklarını | tez'ǔmūne: zannettikleriniz | (28:62) | |
|ḳāle: derler | elleƶīne: olanlar | Haḳḳa: hak | ǎleyhimu: üzerlerine | l-ḳavlu: söz | rabbenā: Rabbimiz | hā'ulā'i: şunlardır | elleƶīne: kimseler | eğveynā: azdırdıklarımız | eğveynāhum: onları azdırdık | kemā: gibi | ğaveynā: kendimiz azdığımız | teberra'nā: uzak olduğumuzu | ileyke: sana arz ederiz | mā: zaten | kānū: onlar değildi | iyyānā: bize | yeǎ'budūne: tapanlardan | (28:63) | |
|ve ḳīle: ve denir ki | d'ǔ: çağırın | şurakā'ekum: koştuğunuz ortakları | fe deǎvhum: onları çağırırlar | felem: fakat | yestecībū: çağrısına cevap vermezler | lehum: bunların | ve raevu: ve karşılarında görürler | l-ǎƶābe: azabı | lev: ne olurdu | ennehum: onlar | kānū: idi | yehtedūne: yola gelseler | (28:64) | |
|ve yevme: ve gün | yunādīhim: onlara seslenerek | fe yeḳūlu: der ki | māƶā: ne? | ecebtumu: cevap verdiniz | l-murselīne: elçilere | (28:65) | |
|feǎmiyet: kör olmuştur | ǎleyhimu: onlara | l-enbā'u: haberler | yevmeiƶin: o gün | fehum: ve onlar | lā: | yetesā'elūne: birbirlerine de soramazlar | (28:66) | |
|feemmā: ama | men: kim | tābe: tevbe ederse | ve āmene: ve inanırsa | ve ǎmile: ve yaparsa | SāliHen: iyi iş | feǎsā: umulur | en: ki | yekūne: olur | mine: -den | l-mufliHīne: kurtuluşa erenler- | (28:67) | |
|ve rabbuke: ve Rabbin | yeḣluḳu: yaratır | mā: ne | yeşā'u: dilerse | ve yeḣtāru: ve seçer | mā: | kāne: değildir | lehumu: onlara ait | l-ḣiyeratu: seçim | subHāne: münezzehtir | llahi: Allah | ve teǎālā: ve yücedir | ǎmmā: şeylerden | yuşrikūne: ortak koştukları | (28:68) | |
|ve rabbuke: ve Rabbin | yeǎ'lemu: bilir | mā: neyi | tukinnu: gizlediğini | Sudūruhum: göğüslerinin | ve mā: ve neyi | yuǎ'linūne: açığa vurduğunu | (28:69) | |
|ve huve: ve O | llahu: Allah'tır | lā: olmayan | ilāhe: tanrı | illā: başka | huve: O'ndan | lehu: O'na mahsustur | l-Hamdu: hamd | fī: | l-ūlā: ilk olan | vel'āḣirati: ve son olan | velehu: ve O'nundur | l-Hukmu: Hüküm | ve ileyhi: ve O'na | turceǔne: döndürüleceksiniz | (28:70) | |
|ḳul: de ki | eraeytum: gördünüz mü? | in: eğer | ceǎle: kılsa | llahu: Allah | ǎleykumu: üzerinize | l-leyle: geceyi | sermeden: sürekli | ilā: | yevmi: gününe kadar | l-ḳiyāmeti: kıyamet | men: kimdir? | ilāhun: tanrı | ğayru: başka | llahi: Allah'tan | ye'tīkum: size getirecek | biDiyā'in: ışık | efelā: | tesmeǔne: işitmiyor musunuz? | (28:71) | |
|ḳul: de ki | eraeytum: baksanıza | in: eğer | ceǎle: kılsa | llahu: Allah | ǎleykumu: üzerinize | n-nehāra: gündüzü | sermeden: sürekli | ilā: | yevmi: gününe kadar | l-ḳiyāmeti: kıyamet | men: kimdir? | ilāhun: tanrı | ğayru: başka | llahi: Allah'tan | ye'tīkum: size getirecek | bileylin: geceyi | teskunūne: dinleneceğiniz | fīhi: onda | efelā: | tubSirūne: görmüyor musunuz? | (28:72) | |
|ve min: -nden dolayı | raHmetihi: rahmeti- | ceǎle: var etti | lekumu: sizin için | l-leyle: geceyi | ve nnehāra: ve gündüzü | liteskunū: dinlenmeniz için | fīhi: onda | velitebteğū: ve aramanız için | min: -ndan | feDlihi: O'nun lutfu- | veleǎllekum: ve umulur ki | teşkurūne: şükredersiniz | (28:73) | |
|ve yevme: ve o gün | yunādīhim: onlara seslenerek | fe yeḳūlu: der ki | eyne: nerede? | şurakāiye: ortaklarım | elleƶīne: | kuntum: oduklarını | tez'ǔmūne: sandığınız şeyler | (28:74) | |
|ve nezeǎ'nā: ve çıkarırız | min: -ten | kulli: her | ummetin: ümmet- | şehīden: bir şahid | fe ḳulnā: ve deriz | hātū: getirin | burhānekum: delilinizi | feǎlimū: bilirler ki | enne: kesinlikle | l-Haḳḳa: gerçek | lillahi: Allah'a aittir | ve Delle: ve sapıp gider | ǎnhum: kendilerinden | mā: şeyler | kānū: oldukları | yefterūne: uyduruyor(lar) | (28:75) | |
|inne: elbette | ḳārūne: Karun | kāne: idi | min: -nden | ḳavmi: kavmi- | mūsā: Musa'nın | febeğā: azgınlık etti | ǎleyhim: onlara karşı | ve āteynāhu: ve ona vermiştik | mine: -den | l-kunūzi: hazineler- | mā: ki | inne: muhakkak | mefātiHahu: onun anahtarları | letenū'u: ağır geliyordu | bil-ǔSbeti: bir topluluğa | ūlī: sahibi | l-ḳuvveti: kuvvet | iƶ: hani | ḳāle: demişti ki | lehu: ona | ḳavmuhu: kavmi | lā: | tefraH: şımarma | inne: şüphesiz | llahe: Allah | lā: | yuHibbu: sevmez | l-feriHīne: şımarıkları | (28:76) | |
|vebteği: ve iste (ara) | fīmā: içinde | ātāke: sana verdiği | llahu: Allah'ın | d-dāra: yurdunu | l-āḣirate: ahiret | ve lā: ve | tense: unutma | neSībeke: nasibini | mine: -dan | d-dunyā: dünya- | ve eHsin: ve iyilik et | kemā: gibi | eHsene: iyilik ettiği | llahu: Allah'ın | ileyke: sana | ve lā: ve | tebği: isteme | l-fesāde: bozgunculuk | fī: | l-erDi: yeryüzünde | inne: çünkü | llahe: Allah | lā: | yuHibbu: sevmez | l-mufsidīne: bozguncuları | (28:77) | |
|ḳāle: dedi ki | innemā: şüphesiz | ūtītuhu: o bana verildi | ǎlā: sayesinde | ǐlmin: bir bilgi | ǐndī: bende bulunan | evelem: | yeǎ'lem: bilmedi mi ki | enne: şüphesiz | llahe: Allah | ḳad: elbette | ehleke: helak etmiştir | min: | ḳablihi: kendisinden önceki | mine: arasıda | l-ḳurūni: kuşaklar | men: niceleri | huve: o | eşeddu: daha güçlü | minhu: kendisinden | ḳuvveten: kuvvet bakımından | ve ekṧeru: ve daha çok | cem'ǎn: cemaati bulunan | ve lā: ve | yuselu: sorulmaz | ǎn: -ndan | ƶunūbihimu: günahları- | l-mucrimūne: suçlulara | (28:78) | |
|feḣarace: (Karun) çıktı | ǎlā: karşısına | ḳavmihi: kavminin | fī: içinde | zīnetihi: süsü (debdebesi) | ḳāle: dedi(ler) | elleƶīne: kimseler | yurīdūne: isteyen(ler) | l-Hayāte: hayatını | d-dunyā: dünya | yā: EY/HEY | leyte: Keşke! | lenā: bize verilseydi | miṧle: bir benzeri | mā: şeyin | ūtiye: verilen | ḳārūnu: Karun'a | innehu: gerçekten onun | leƶū: vardır | HaZZin: şansı | ǎZīmin: büyük | (28:79) | |
|veḳāle: ve dedi(ler) | elleƶīne: olanlar | ūtū: verilmiş | l-ǐlme: bilgi | veylekum: yazık size | ṧevābu: sevabı | llahi: Allah'ın | ḣayrun: daha hayırlıdır | limen: kimse için | āmene: inanan | ve ǎmile: ve yapan | SāliHen: iyi işler | ve lā: ve | yuleḳḳāhā: buna kavuşturulmaz | illā: başkası | S-Sābirūne: sabredenlerden | (28:80) | |
|feḣasefnā: nihayet batırdık | bihi: onu | ve bidārihi: ve evini barkını | l-erDe: yere | femā: | kāne: olmadı | lehu: onun | min: hiçbir | fietin: topluluğu | yenSurūnehu: ona yardım edecek | min: | dūni: karşı | llahi: Allah'a | ve mā: ve | kāne: değildi | mine: -dan | l-munteSirīne: kendini kurtaranlar- | (28:81) | |
|ve eSbeHa: ve başladılar | elleƶīne: | temennev: ve isteyenler | mekānehu: onun yerinde olmayı | bil-emsi: dün | yeḳūlūne: demeğe | veykeenne: vay demek ki | llahe: Allah | yebsuTu: bollaştırıyor | r-rizḳa: rızkı | limen: kimseye | yeşā'u: dilediği | min: -ndan | ǐbādihi: kulları- | ve yeḳdiru: ve kısıyor | levlā: olmasaydı | en: | menne: lutfetmesi | llahu: Allah'ın | ǎleynā: bize | leḣasefe: yere batırırdı | binā: bizi de | veykeennehu: demekki gerçekten | lā: | yufliHu: iflah olmaz | l-kāfirūne: kafirler | (28:82) | |
|tilke: işte | d-dāru: yurdu | l-āḣiratu: ahiret | nec'ǎluhā: onu veririz | lilleƶīne: kimselere | lā: | yurīdūne: istemeyen(ler) | ǔluvven: böbürlenmeyi | fī: | l-erDi: yeryüzünde | ve lā: ve ne de | fesāden: bozguncuğu | vel'ǎāḳibetu: ve sonuç | lilmutteḳīne: sakınanlarındır | (28:83) | |
|men: kim | cā'e: getirirse | bil-Haseneti: bir iyilik | fe lehu: Zira onlar/onlarsa | ḣayrun: daha güzeli | minhā: ondan | ve men: ve kim | cā'e: getirirse | bis-seyyieti: kötülük | felā: | yuczā: cezalandırılmaz | elleƶīne: kimseler | ǎmilū: yapan(lar) | s-seyyiāti: kötülükleri | illā: başkasıyla | mā: şeylerden | kānū: oldukları | yeǎ'melūne: yapıyor(lar) | (28:84) | |
|inne: şüphesiz | lleƶī: ki | feraDe: gerekli kılan | ǎleyke: sana | l-ḳurāne: Kur'an'ı | lerādduke: elbette seni döndürecektir | ilā: | meǎādin: varılacak yere | ḳul: de ki | rabbī: Rabbim | eǎ'lemu: bilir | men: kim | cā'e: getirmiştir | bil-hudā: hidayet | ve men: ve kim | huve: O | fī: içindedir | Delālin: bir sapıklık | mubīnin: apaçık | (28:85) | |
|ve mā: ve değildin | kunte: sen | tercū: umuyor | en: | yulḳā: vahyolunacağını | ileyke: sana | l-kitābu: Kitabın | illā: ancak | raHmeten: bir rahmet olarak | min: -den | rabbike: Rabbin- | felā: o halde | tekūnenne: olma | Zehīran: arka | lilkāfirīne: kafirlere | (28:86) | |
|ve lā: ve sakın | yeSuddunneke: seni alıkoymasınlar | ǎn: -nden | āyāti: ayetleri- | llahi: Allah'ın | beǎ'de: sonra | iƶ: | unzilet: indirildikten | ileyke: sana | ved'ǔ: ve da'vet et | ilā: | rabbike: Rabbine | ve lā: ve | tekūnenne: olma | mine: -dan | l-muşrikīne: ortak koşanlar- | (28:87) | |
|ve lā: ve | ted'ǔ: yalvarma | meǎ: ile beraber | llahi: Allah | ilāhen: bir tanrıya | āḣara: başka | lā: yoktur | ilāhe: tanrı | illā: başka | huve: O'ndan | kullu: her | şey'in: şey | hālikun: helak olacaktır | illā: başka | vechehu: O'nun yüzü(zatı)ndan | lehu: O'nundur | l-Hukmu: Hüküm | ve ileyhi: ve O'na | turceǔne: döndürüleceksiniz | (28:88) | |