» 33 / Ahzâb  Suresi:

Kuran Sırası: 33
İniş Sırası: 90
Ahzab Suresi = Hizipler/Gruplar/Topluluklar Suresi
ismini Müslümanlara karsi savasmak üzere birlesen Arap kabilelerinden almistir.

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"

Hayrat Neşriyat Meali
Ey Peygamber! Allah’dan sakın; kâfirlere ve münâfıklara itâat etme! Şübhe yok ki Allah, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.(33:1)
Ve Rabbinden sana vahyedilene tâbi' ol! Şübhesiz ki Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır.(33:2)
O hâlde Allah’a tevekkül et! Çünki vekîl olarak Allah yeter!(33:3)
Allah, bir adamın içinde iki kalb kılmadı. Ve kendilerine zıhâr yaptığınız zevcelerinizi, analarınız saymadı. Evlâdlıklarınızı da öz oğullarınız (gibi) kılmadı. Bunlar sizin ağızlarınızdaki sözünüzdür. Hâlbuki Allah, hakkı söyler ve doğru yola O hidâyet eder.(33:4)
Onları (evlâdlıklarınızı kendi) babalarına nisbet ederek çağırın! Bu, Allah katında daha doğrudur. Şâyet babalarını bilmiyorsanız, o takdirde (bilin ki onlar) sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Bununla berâber, hakkında hatâ ettiğiniz şey husûsunda size bir günah yoktur. Fakat kalblerinizin kasdettiğinde (günah) vardır. Çünki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.(33:5)
Peygamber, mü’minlere kendi nefislerinden daha evlâdır; zevceleri de onların analarıdır. Akrabâlar ise, Allah’ın Kitâbı’nda birbirlerine (mîras husûsunda, diğer)mü’minlerden ve Muhâcirlerden daha lâyıktırlar; ancak dostlarınıza bir iyilik (vasiyet)yapmanız müstesnâ. Bunlar kitabda yazılmıştır.(33:6)
Hani (tebliğ vazîfelerini yerine getirmeleri için) o peygamberlerden de sağlam sözlerini almıştık; senden de ve Nûh, İbrâhîm, Mûsâ ve Meryemoğlu Îsâ’dan da. Ve onlardan pek sağlam bir söz aldık.(33:7)
Tâ ki (Rabbin) o doğru kimselere (peygamberlere) doğruluklarından (yaptıkları tebliğ hakkında) sorsun! Kâfirler için ise (pek) elemli bir azab hazırladı.(33:8)
Ey îmân edenler! Allah’ın size olan ni'metini hatırlayın; o vakit (Hendek Harbinde)size ordular gelmişti de, onların üzerine bir rüzgâr ve kendilerini görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ise, ne yaparsanız hakkıyla görendir.(33:9)
Hani (onlar) size, üstünüzden ve alt tarafınızdan gelmişlerdi ve o vakit, gözler kaymış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı ve Allah hakkında türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.(33:10)
İşte orada mü’minler imtihân edilmiş ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.(33:11)
O zaman münâfıklarla kalblerinde bir hastalık (i'tikad zayıflığı) bulunanlar ise: 'Allah ve Resûlü bize sâdece boş bir va'dde bulunmuş!' diyorlardı.(33:12)
Yine o vakit onlardan (o münâfıklardan) bir tâife: 'Ey Yesrib (Medîne) halkı!(Burada) sizin için duracak yer yok, hemen dönün!' demişti. Onlardan bir fırka da: 'Gerçekten evlerimiz açık (korunmaya muhtaç)tır' diyerek peygamberden izin istiyordu. Hâlbuki o (evleri) açık değildi. Sâdece kaçmak istiyorlardı.(33:13)
Hem (Medîne’nin) etrâfından üzerlerine girilseydi de sonra kendilerinden (o münâfıklardan) fitne (çıkarmaları, dinden çıkmaları) istenseydi, mutlaka bunu yaparlardı ve bunda fazla gecikmezlerdi.(33:14)
Hâlbuki daha önce onlar, arkalarına dönüp kaçmayacaklarına dâir Allah’a söz vermişlerdi. Allah’a verilen söz ise mes’ûliyetlidir.(33:15)
(Ey Resûlüm!) De ki: 'Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size aslâ fayda vermez. Şâyet (kaçarsanız), o takdirde (dünyada) ancak pek az faydalandırılırsınız!'(33:16)
De ki: 'Eğer size bir kötülük istese veya size bir rahmet dilese, sizi Allah’dan koruyacak kim olabilir?' Hâlbuki (onlar) kendilerine Allah’dan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilirler.(33:17)
Allah, içinizden (savaştan) alıkoyanları ve kardeşlerine: 'Bize gelin!' diyenleri şübhesiz ki biliyor. Zâten (onlar) savaşa ancak pek az gelirler.(33:18)
(Hem gelseler dahi) size karşı pek cimri olarak (gelirler). Fakat korku(lu bir hâl)geldiği zaman, onları, üzerine ölüm (baygınlığı) çökmüş kimse gibi, gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün! Korku (hâli) geçtiği zaman ise, hayra (o ganîmete) karşı hırslı kimseler olarak keskin dilleriyle sizi incitirler. İşte onlar (gerçekte) îmân etmemişlerdir; bunun üzerine Allah, amellerini boşa çıkarmıştır. Bu ise, Allah’a göre pek kolaydır.(33:19)
(Onlar korkaklıklarından dolayı düşman) toplulukların (Medîne’den) gitmediklerini sanıyorlar. Ve eğer o ahzâb (o topluluklar, tekrar) gelecek olsalar, arzû ederler ki, doğrusu kendileri keşke çölde yaşayan kimseler olarak bedevî Arablar içinde bulunsalar da sizin haberlerinizi (Medîne tarafından gelenlere) sorsalar! Zâten içinizde (kalacak) olsalardı, ancak pek az savaşırlardı.(33:20)
And olsun ki sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok zikreden kimseler için Allah’ın Resûlünde güzel bir örnek vardır.(33:21)
Mü’minler ise (düşman) topluluklarını görünce: 'Bu Allah’ın ve Resûlünün bize va'd ettiği şeydir; Allah ve Resûlü doğru söylemiştir!' dediler. Ve (bu vâ'd olundukları şeyi görmeleri) onları ancak îmanca ve teslîmiyetçe artırdı.(33:22)
Mü’minlerden öyle erler vardır ki, (o gün) Allah’a verdikleri sözde durdular. Öyle ki onlardan kimi adağını yerine getirdi (şehîd oldu), kimi de (şehîd olmayı) bekliyor! Fakat(onlar) hiçbir şekilde (verdikleri sözü) değiştirmediler.(33:23)
Tâ ki Allah, doğru kimseleri sadâkatleriyle mükâfâtlandırsın, münâfıklara da dilerse azâb etsin, yâhut (tevbe ederlerse) tevbelerini kabûl etsin! Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.(33:24)
Hâlbuki Allah, inkâr edenleri (kendi) öfkeleriyle geri çevirdi; hiçbir hayra (zafere)eremediler. Allah ise, savaşta (galip gelmeleri için) mü’minlere yetti. Çünki Allah, Kavî (pek kuvvetli)dir, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir.(33:25)
Ve (Allah), ehl-i kitabdan, onlara (o müşrik ordularına) yardım edenleri (Kureyza yahudilerini), kalelerinden indirdi ve kalblerine korku düşürdü; bir tâifeyi öldürüyordunuz, bir tâifeyi de esir alıyordunuz.(33:26)
Ve (Allah) onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız biryere (Hayber’e) sizi vâris kıldı. Çünki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir.(33:27)
Ey Peygamber! Zevcelerine, de ki: 'Eğer dünya hayâtını ve süsünü istiyorsanız, öyleyse gelin size boşama bedeli vereyim ve sizi güzelce bir bırakmayla salıvereyim.'(33:28)
'Yok eğer (siz), Allah’ı, Resûlünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız, hiç şübhesiz ki Allah, içinizden iyilik edenlere (pek) büyük bir mükâfât hazırlamıştır.'(33:29)
Ey Peygamber hanımları! İçinizden kim apaçık bir çirkinlik yaparsa, ona azab iki kat artırılır. Bu ise, Allah’a göre pek kolaydır.(33:30)
Fakat içinizden kim, Allah’a ve Resûlüne itâat eder ve sâlih bir amel işlerse, ona mükâfâtını iki kat veririz ve (Cennette) onun için (çok) hoş bir rızık hazırlamışızdır.(33:31)
Ey Peygamber hanımları! (Siz,) kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz; eğer(Allah’dan) sakınıyorsanız, o hâlde (yabancı erkeklerle konuşurken) konuşmayı yumuşak(bir edâ ile) yapmayın ki kalbinde bir hastalık bulunan kimse tamah etmesin; ve (bir şey söyleyeceğinizde ciddiyetle) güzel bir söz söyleyin!(33:32)
Hem evlerinizde (vakarınızla) oturun ve evvelki câhiliye devri (kadınlarının) açılıp saçılması gibi, ziynetlerinizi ızhâr etmeyin; namazı hakkıyla edâ edin; zekâtı verin; Allah’a ve Resûlüne itâat edin! Ey Ehl-i Beyt! Allah (bu emirleriyle), sizden ancak kiri (günâhı)gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.(33:33)
Hem evlerinizde Allah’ın âyetlerinden ve hikmetten (size) okunanları düşünün! Şübhesiz Allah, Latîf (bütün incelikleri bilen)dir, Habîr (her hâlinizden haberdâr olan)dır.(33:34)
Muhakkak ki Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, itâatkâr erkekler ve itâatkâr kadınlar, sâdık erkekler ve sâdık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (Allah’a) gönülden bağlı (mütevâzi) olan erkekler ve(Allah’a) gönülden bağlı (mütevâzi) olan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını)koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; (işte) Allah bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfât hazırlamıştır.(33:35)
Hem Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, artık ne mü’min bir erkek, ne de mü’min bir kadın için (o hükme muhâlif) işlerinde kendilerine (başka bir yolu) seçme hakkı yoktur! Ve her kim Allah’a ve Resûlüne isyân ederse, artık muhakkak ki apaçık bir sapıklık ile dalâlete düşmüş olur.(33:36)
Hani (sen), kendisine hem Allah’ın ni'met verdiği, hem de senin ni'met verdiğin kimseye (Zeyd’e): 'Zevceni üzerinde (nikâhında) tut ve Allah’dan sakın!' diyordun; Allah’ın, kendisini ortaya çıkarıcı olduğu şeyi ise, içinde gizliyordun ve insanlardan çekiniyordun.Hâlbuki Allah, kendisinden çekinmene daha lâyıktır. Buna rağmen Zeyd (kendisini fazîlet cihetiyle ona koca olarak denk görmediğinden) ondan ihtiyâcı (olan boşamasını) yerine getirince, onu sana (biz) nikâhladık; tâ ki, kendi(zevce)lerinden alâka(larını) kestikleri zaman evlâdlıklarının zevceleri (ile evlenmeleri husûsu)nda mü’minlere bir zorluk olmasın! Ve Allah’ın emri, (böylece) yerine getirilmiş oldu.(33:37)
Allah’ın, kendisi için takdîr ettiği bir şey(i yerine getirmek)te Peygambere herhangi bir zorluk yoktur. Bundan önce gelip geçen (peygamber)ler içinde Allah’ın kanûnu (böyle)dir. Allah’ın emri ise, mutlaka yerini bulan bir kaderdir.(33:38)
Onlar (o peygamberlerdir) ki, Allah’ın (vahyen) gönderdiklerini teblîğ ederler ve O’ndan korkarlar; hem Allah’dan başka, kimseden korkmazlar. Hesab görücü olarak da Allah yeter!(33:39)
Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirisinin babası değildir; fakat Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah ise, herşeyi hakkıyla bilendir.(33:40)
Ey îmân edenler! Allah’ı çokça zikredin!(33:41)
Ve O’nu sabah-akşam (beş vakit namazda) tesbîh edin!(33:42)
O, sizi karanlıklardan nûra çıkarmak için üzerinize rahmet edendir; melekleri de(sizin için mağfiret diler)! Çünki (O,) mü’minlere karşı çok merhametlidir.(33:43)
O’na kavuşacakları gün (Allah’ın) onlara tahiyyesi (iltifâtı) 'selâm'dır. Ve onlar için (çok) güzel bir mükâfât (Cennet) hazırlamıştır.(33:44)
Ey Peygamber! Şübhesiz ki biz seni (insanların hâllerine) bir şâhid, bir müjdeci ve(aynı zamanda) bir korkutucu olarak gönderdik.(33:45)
Ve Allah’a (yine) O’nun izni ile (çağıran) bir da'vetçi ve (umum kâinâtı)nûrlandıran bir kandil olarak (gönderdik).(33:46)
Ve Allah’dan kendileri için gerçekten (pek) büyük bir lütuf olduğunu mü’minlere müjdele!(33:47)
Kâfirlere ve münâfıklara ise itâat etme; ve onların eziyetlerini bırak (aldırma)! Allah’a tevekkül et! Çünki Allah, (sana) vekîl olarak yeter!(33:48)
Ey îmân edenler! Mü’min kadınları nikâh eder de sonra kendilerine dokunmanızdan önce onları boşarsanız, bu durumda sizin için onların üzerinde sayacağınız bir iddet (süresi bekletme hakkınız) yoktur. Hemen onları (mehirlerinin yarısıyla) faydalandırın ve onları güzelce bir bırakmayla (incitmeden) güzellikle salıverin!(33:49)
Ey Peygamber! Şübhesiz ki biz, mehirlerini verdi ğin zevcelerini ve Allah’ın sana ganîmet olarak verdiklerinden sâhib olduğun câriyeleri, hem se ninle berâber hicret eden amca nın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyze lerinin kızlarını (istersen nikâhlamayı)sana helâl kıldık. Bir de mü’min bir kadın kendini peygambere (meh rini istemeden) hîbe ederse, eğer peygamber (de) onu nikâhlamak isterse, diğer mü’minlere değil, sâde ce sana mahsus olmak üzere (onu mehirsiz olarak helâl kıldık)!(Biz,) zevceleri ve sâhib oldukları câriyeleri hakkında on lara (o mü’min lere) neyi farz kıldığımızı muhakkak ki bilmişizdir. Tâ ki sana bir zorluk olma sın! Çünki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.(33:50)
Onlardan (zevcelerinden) dilediğini (sırasından) geri bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Ayrıldıklarından arzu ettiğine dönmekte de sana bir günah yoktur. Bu (kendi irâdenle onları taltîf etmen), onların gözleri aydın olmasına, üzülmemelerine ve hepsinin, kendilerine verdiklerin ile hoşnûd olmalarına daha elverişlidir. Allah ise, sizin kalblerinizde olanı bilir. Çünki Allah, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir, Halîm (cezâlandırmakta acele etmeyen)dir.(33:51)
Bundan sonra güzellikleri hoşuna bile gitse; (artık başka) kadınlar ve bunları başka zevcelerle değiştirmek sana helâl olmaz; ancak sâhib olduğun câriyeler müstesnâ. Ve Allah, herşeyi hakkıyla gözetendir.(33:52)
Ey îmân edenler! Vaktini gözetleyici kimseler olmadan, yemeğe sizin için da'vet yapılmadıkça peygamberin evlerine girmeyin! Fakat çağrıldı ğınız zaman, artık girin; yemeği yiyince de dağılın; sohbete dalıcı kimseler de olmayın!Çünki bu hâliniz, pey gambere eziyet veriyor, fakat (o) sizden utanıyor. Allah ise hak(kı söylemek)ten çekinmez. Hem on lardan (peygamberin zevcelerinden) bir şey iste diğiniz zaman, artık kendilerinden bir perde ar kasından isteyin! Bu, hem sizin kalbleriniz için, hem de onların kalbleri için daha temizdir. Çünki sizin için, Allah’ın Resûlünü incitme niz ve kendisinden sonra onun zevcelerini ni kâhlamanız ebediyen (câiz) olmaz. Çünki bu, Al lah katında (pek) büyük(bir günah)tır.(33:53)
Eğer bir şeyi açıklasanız da o nu gizleseniz de (fark etmez); hiç şüb hesiz ki Allah, herşeyi hak kıyla bilendir.(33:54)
Onlara (peygamberin zevcelerine), ne babaları, ne oğulları, ne erkek kardeşleri, ne erkek kardeşlerinin oğulları, ne kız kardeşlerinin oğulları, ne kendi kadınları (Müslüman kadınlar) ve ne de sâhib oldukları köleleri hakkında bir günah yoktur (bunlarla perdesiz görüşüp konuşabilirler). (Ey peygamber zevceleri!) Bununla berâber Allah’dan sakının! Şübhesiz Allah, herşeye hakkıyla şâhiddir.(33:55)
Muhakkak ki Allah ve melekleri, o peygambere salât ederler. Ey îmân edenler! (Siz de) ona salât edin ve (ona) teslîmiyetle selâm verin!(33:56)
Şübhesiz ki Allah ve Resûlüne o eziyet edenler yok mu, Allah onlara hem dünyada hem âhirette lâ'net etmiş ve onlar için (pek) aşağılayıcı bir azab hazırlamıştır.(33:57)
Mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler ise, bu takdirde gerçekten bir iftirâ ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.(33:58)
Ey Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, (başlarını ve yüzlerini kapatacak şekilde) dış örtülerinden (çarşaflarından bir kısmıyla) üzerlerini örtsünler! Bu, onların (iffetli olarak) tanınıp da rahatsız edilmemeleri için daha yakındır(daha elverişlidir). Allah ise, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.(33:59)
Celâlim hakkı için, eğer münâfıklar ve kalblerinde bir hastalık bulunanlar ve Medîne’de yalan haber yayanlar (yahudiler, bu yaptıklarından) vazgeçmezlerse, seni onlara mutlaka musallat ederiz; sonra orada (Medîne’de) ancak pek az (bir süre) sana komşu kalabilirler!(33:60)
Lâ'netlenmiş kimseler olarak, nerede bulunurlarsa yakalanır ve mutlaka öldürülürler.(33:61)
Bundan önce gelip geçen (ümmet)ler hakkında Allah’ın kanûnu (böyle)dir. Ve Allah’ın kanûnunda aslâ bir değişme bulamazsın!(33:62)
İnsanlar sana kıyâmet(in vaktin)den soruyor. De ki: 'Onun ilmi ancak Allah katındadır. Ne bilirsin, belki o kıyâmet yakın olabilir!'(33:63)
Şübhesiz ki Allah kâfirlere lâ'net etmiş ve onlar için alevli bir ateş hazırlamıştır.(33:64)
(Onlar) orada ebedî olarak kalıcıdırlar. (O gün kendilerine) ne bir dost, ne de bir yardımcı bulacaklardır.(33:65)
O gün, yüzleri ateş içinde çevrilirken: 'Eyvah bize! Keşke Allah’a itâat etseydik, peygambere de itâat etseydik!' diyeceklerdir.(33:66)
Ve: 'Rabbimiz! Gerçekten biz, reislerimize ve büyüklerimize uyduk da (onlar) bizi(hak) yoldan saptırdılar' diyeceklerdir.(33:67)
'Rabbimiz! Onlara azabdan iki kat ver ve onlara büyük bir lâ'netle lâ'net et!'(33:68)
Ey îmân edenler! (Siz de vaktiyle) Mûsâ’ya eziyet eden kimseler gibi olmayın; nihâyet Allah onu, söyledikleri şeyden temize çıkarmıştı. Çünki (o,) Allah katında şerefli (bir kul) idi.(33:69)
Ey îmân edenler! Allah’dan sakının ve doğru söz söyleyin!(33:70)
Ki (Allah), size işlerinizi düzeltsin ve sizin için günahlarınızı bağışlasın! Ve kim Allah’a ve Resûlüne itâat ederse, o takdirde gerçekten büyük bir kurtuluşa ermiş olur.(33:71)
Muhakkak ki biz emâneti göklere, yere ve dağlara arz ettik de (onlar) onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular; insan ise onu yükleniverdi. Doğrusu o çok zâlim, çok câhildir.(33:72)
(Bu emâneti insana verdi) ki Allah, münâfık erkekler ve münâfık kadınlara, müşrik erkekler ve müşrik kadınlara (o emânete hâinlik etmeleri sebebiyle) azâb etsin; ve Allah, mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların tevbelerini kabûl etsin! Çünki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.(33:73)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}