» 8 / Enfâl  72:

Kuran Sırası: 8
İniş Sırası: 88
Enfal Suresi = Ganimetler Suresi
Savas ganimetlerinin durumundan bu adi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. إِنَّ (ÎN) = inne : şüphesiz
2. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : onlar ki
3. امَنُوا ( ËMNWE) = āmenū : inandılar
4. وَهَاجَرُوا (WHECRWE) = ve hācerū : ve hicret ettiler
5. وَجَاهَدُوا (WCEHD̃WE) = ve cāhedū : ve savaştılar
6. بِأَمْوَالِهِمْ (BÊMWELHM) = biemvālihim : mallarıyla
7. وَأَنْفُسِهِمْ (WÊNFSHM) = ve enfusihim : ve canlarıyla
8. فِي (FY) = fī :
9. سَبِيلِ (SBYL) = sebīli : yolunda
10. اللَّهِ (ELLH) = llahi : Allah
11. وَالَّذِينَ (WELZ̃YN) = velleƶīne : ve onlar ki
12. اوَوْا ( ËWWE) = āvev : barındırdılar
13. وَنَصَرُوا (WNṦRWE) = ve neSarū : ve yardım ettiler
14. أُولَٰئِكَ (ÊWLÙK) = ulāike : işte onlar
15. بَعْضُهُمْ (BAŽHM) = beǎ'Duhum : bir kısmı
16. أَوْلِيَاءُ (ÊWLYEÙ) = evliyā'u : velisidir
17. بَعْضٍ (BAŽ) = beǎ'Din : bir kısmının
18. وَالَّذِينَ (WELZ̃YN) = velleƶīne : ve kimseler
19. امَنُوا ( ËMNWE) = āmenū : inanan(lar)
20. وَلَمْ (WLM) = velem : ve
21. يُهَاجِرُوا (YHECRWE) = yuhācirū : hicret etmeyenler
22. مَا (ME) = mā : yoktur
23. لَكُمْ (LKM) = lekum : size
24. مِنْ (MN) = min : -nden
25. وَلَايَتِهِمْ (WLEYTHM) = velāyetihim : onların velayeti-
26. مِنْ (MN) = min :
27. شَيْءٍ (ŞYÙ) = şey'in : bir şey
28. حَتَّىٰ (ḪT) = Hattā : kadar
29. يُهَاجِرُوا (YHECRWE) = yuhācirū : onlar hicret edinceye
30. وَإِنِ (WÎN) = ve ini : fakat
31. اسْتَنْصَرُوكُمْ (ESTNṦRWKM) = stenSarūkum : yardım isterlerse
32. فِي (FY) = fī :
33. الدِّينِ (ELD̃YN) = d-dīni : dinde
34. فَعَلَيْكُمُ (FALYKM) = feǎleykumu : sizin üzerinize borçtur
35. النَّصْرُ (ELNṦR) = n-neSru : yardım etmeniz
36. إِلَّا (ÎLE) = illā : yalnız olmaz
37. عَلَىٰ (AL) = ǎlā : karşı
38. قَوْمٍ (GWM) = ḳavmin : bir topluma
39. بَيْنَكُمْ (BYNKM) = beynekum : aranızda
40. وَبَيْنَهُمْ (WBYNHM) = ve beynehum : ve aralarında
41. مِيثَاقٌ (MYS̃EG) = mīṧāḳun : andlaşma bulunan
42. وَاللَّهُ (WELLH) = vallahu : Allah
43. بِمَا (BME) = bimā :
44. تَعْمَلُونَ (TAMLWN) = teǎ'melūne : yaptıklarınızı
45. بَصِيرٌ (BṦYR) = beSīrun : görmektedir
şüphesiz | onlar ki | inandılar | ve hicret ettiler | ve savaştılar | mallarıyla | ve canlarıyla | | yolunda | Allah | ve onlar ki | barındırdılar | ve yardım ettiler | işte onlar | bir kısmı | velisidir | bir kısmının | ve kimseler | inanan(lar) | ve | hicret etmeyenler | yoktur | size | -nden | onların velayeti- | | bir şey | kadar | onlar hicret edinceye | fakat | yardım isterlerse | | dinde | sizin üzerinize borçtur | yardım etmeniz | yalnız olmaz | karşı | bir topluma | aranızda | ve aralarında | andlaşma bulunan | Allah | | yaptıklarınızı | görmektedir |

[] [] [EMN] [HCR] [CHD̃] [MWL] [NFS] [] [SBL] [] [] [EWY] [NṦR] [] [BAŽ] [WLY] [BAŽ] [] [EMN] [] [HCR] [] [] [] [WLY] [] [ŞYE] [] [HCR] [] [NṦR] [] [D̃YN] [] [NṦR] [] [] [GWM] [BYN] [BYN] [WS̃G] [] [] [AML] [BṦR]
ÎN ELZ̃YN ËMNWE WHECRWE WCEHD̃WE BÊMWELHM WÊNFSHM FY SBYL ELLH WELZ̃YN ËWWE WNṦRWE ÊWLÙK BAŽHM ÊWLYEÙ BAŽ WELZ̃YN ËMNWE WLM YHECRWE ME LKM MN WLEYTHM MN ŞYÙ ḪT YHECRWE WÎN ESTNṦRWKM FY ELD̃YN FALYKM ELNṦR ÎLE AL GWM BYNKM WBYNHM MYS̃EG WELLH BME TAMLWN BṦYR

inne elleƶīne āmenū ve hācerū ve cāhedū biemvālihim ve enfusihim sebīli llahi velleƶīne āvev ve neSarū ulāike beǎ'Duhum evliyā'u beǎ'Din velleƶīne āmenū velem yuhācirū lekum min velāyetihim min şey'in Hattā yuhācirū ve ini stenSarūkum d-dīni feǎleykumu n-neSru illā ǎlā ḳavmin beynekum ve beynehum mīṧāḳun vallahu bimā teǎ'melūne beSīrun
إن الذين آمنوا وهاجروا وجاهدوا بأموالهم وأنفسهم في سبيل الله والذين آووا ونصروا أولئك بعضهم أولياء بعض والذين آمنوا ولم يهاجروا ما لكم من ولايتهم من شيء حتى يهاجروا وإن استنصروكم في الدين فعليكم النصر إلا على قوم بينكم وبينهم ميثاق والله بما تعملون بصير

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
إن | ÎN inne şüphesiz Indeed,
الذين | ELZ̃YN elleƶīne onlar ki those who
آمنوا ا م ن | EMN ËMNWE āmenū inandılar believed
وهاجروا ه ج ر | HCR WHECRWE ve hācerū ve hicret ettiler and emigrated
وجاهدوا ج ه د | CHD̃ WCEHD̃WE ve cāhedū ve savaştılar and strove hard
بأموالهم م و ل | MWL BÊMWELHM biemvālihim mallarıyla with their wealth
وأنفسهم ن ف س | NFS WÊNFSHM ve enfusihim ve canlarıyla and their lives
في | FY in
سبيل س ب ل | SBL SBYL sebīli yolunda (the) way
الله | ELLH llahi Allah (of) Allah
والذين | WELZ̃YN velleƶīne ve onlar ki and those who
آووا ا و ي | EWY ËWWE āvev barındırdılar gave shelter
ونصروا ن ص ر | NṦR WNṦRWE ve neSarū ve yardım ettiler and helped
أولئك | ÊWLÙK ulāike işte onlar those -
بعضهم ب ع ض | BAŽ BAŽHM beǎ'Duhum bir kısmı some of them
أولياء و ل ي | WLY ÊWLYEÙ evliyā'u velisidir (are) allies
بعض ب ع ض | BAŽ BAŽ beǎ'Din bir kısmının (of) another.
والذين | WELZ̃YN velleƶīne ve kimseler But those who
آمنوا ا م ن | EMN ËMNWE āmenū inanan(lar) believed
ولم | WLM velem ve and (did) not
يهاجروا ه ج ر | HCR YHECRWE yuhācirū hicret etmeyenler emigrate,
ما | ME yoktur (it is) not
لكم | LKM lekum size for you
من | MN min -nden (of)
ولايتهم و ل ي | WLY WLEYTHM velāyetihim onların velayeti- their protection
من | MN min (in)
شيء ش ي ا | ŞYE ŞYÙ şey'in bir şey (in) anything,
حتى | ḪT Hattā kadar until
يهاجروا ه ج ر | HCR YHECRWE yuhācirū onlar hicret edinceye they emigrate.
وإن | WÎN ve ini fakat And if
استنصروكم ن ص ر | NṦR ESTNṦRWKM stenSarūkum yardım isterlerse they seek your help
في | FY in
الدين د ي ن | D̃YN ELD̃YN d-dīni dinde the religion,
فعليكم | FALYKM feǎleykumu sizin üzerinize borçtur then upon you
النصر ن ص ر | NṦR ELNṦR n-neSru yardım etmeniz (is to) help them
إلا | ÎLE illā yalnız olmaz except
على | AL ǎlā karşı against
قوم ق و م | GWM GWM ḳavmin bir topluma a people
بينكم ب ي ن | BYN BYNKM beynekum aranızda between you
وبينهم ب ي ن | BYN WBYNHM ve beynehum ve aralarında and between them
ميثاق و ث ق | WS̃G MYS̃EG mīṧāḳun andlaşma bulunan (is) a treaty.
والله | WELLH vallahu Allah And Allah
بما | BME bimā of what
تعملون ع م ل | AML TAMLWN teǎ'melūne yaptıklarınızı you do
بصير ب ص ر | BṦR BṦYR beSīrun görmektedir (is) All-Seer.

8:72 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

şüphesiz | onlar ki | inandılar | ve hicret ettiler | ve savaştılar | mallarıyla | ve canlarıyla | | yolunda | Allah | ve onlar ki | barındırdılar | ve yardım ettiler | işte onlar | bir kısmı | velisidir | bir kısmının | ve kimseler | inanan(lar) | ve | hicret etmeyenler | yoktur | size | -nden | onların velayeti- | | bir şey | kadar | onlar hicret edinceye | fakat | yardım isterlerse | | dinde | sizin üzerinize borçtur | yardım etmeniz | yalnız olmaz | karşı | bir topluma | aranızda | ve aralarında | andlaşma bulunan | Allah | | yaptıklarınızı | görmektedir |

[] [] [EMN] [HCR] [CHD̃] [MWL] [NFS] [] [SBL] [] [] [EWY] [NṦR] [] [BAŽ] [WLY] [BAŽ] [] [EMN] [] [HCR] [] [] [] [WLY] [] [ŞYE] [] [HCR] [] [NṦR] [] [D̃YN] [] [NṦR] [] [] [GWM] [BYN] [BYN] [WS̃G] [] [] [AML] [BṦR]
ÎN ELZ̃YN ËMNWE WHECRWE WCEHD̃WE BÊMWELHM WÊNFSHM FY SBYL ELLH WELZ̃YN ËWWE WNṦRWE ÊWLÙK BAŽHM ÊWLYEÙ BAŽ WELZ̃YN ËMNWE WLM YHECRWE ME LKM MN WLEYTHM MN ŞYÙ ḪT YHECRWE WÎN ESTNṦRWKM FY ELD̃YN FALYKM ELNṦR ÎLE AL GWM BYNKM WBYNHM MYS̃EG WELLH BME TAMLWN BṦYR

inne elleƶīne āmenū ve hācerū ve cāhedū biemvālihim ve enfusihim sebīli llahi velleƶīne āvev ve neSarū ulāike beǎ'Duhum evliyā'u beǎ'Din velleƶīne āmenū velem yuhācirū lekum min velāyetihim min şey'in Hattā yuhācirū ve ini stenSarūkum d-dīni feǎleykumu n-neSru illā ǎlā ḳavmin beynekum ve beynehum mīṧāḳun vallahu bimā teǎ'melūne beSīrun
إن الذين آمنوا وهاجروا وجاهدوا بأموالهم وأنفسهم في سبيل الله والذين آووا ونصروا أولئك بعضهم أولياء بعض والذين آمنوا ولم يهاجروا ما لكم من ولايتهم من شيء حتى يهاجروا وإن استنصروكم في الدين فعليكم النصر إلا على قوم بينكم وبينهم ميثاق والله بما تعملون بصير

[] [] [ا م ن] [ه ج ر] [ج ه د] [م و ل] [ن ف س] [] [س ب ل] [] [] [ا و ي] [ن ص ر] [] [ب ع ض] [و ل ي] [ب ع ض] [] [ا م ن] [] [ه ج ر] [] [] [] [و ل ي] [] [ش ي ا] [] [ه ج ر] [] [ن ص ر] [] [د ي ن] [] [ن ص ر] [] [] [ق و م] [ب ي ن] [ب ي ن] [و ث ق] [] [] [ع م ل] [ب ص ر]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
إن | ÎN inne şüphesiz Indeed,
,Nun,
,50,
ACC – accusative particle
حرف نصب
الذين | ELZ̃YN elleƶīne onlar ki those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
آمنوا ا م ن | EMN ËMNWE āmenū inandılar believed
,Mim,Nun,Vav,Elif,
,40,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
وهاجروا ه ج ر | HCR WHECRWE ve hācerū ve hicret ettiler and emigrated
Vav,He,Elif,Cim,Re,Vav,Elif,
6,5,1,3,200,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural (form III) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
وجاهدوا ج ه د | CHD̃ WCEHD̃WE ve cāhedū ve savaştılar and strove hard
Vav,Cim,Elif,He,Dal,Vav,Elif,
6,3,1,5,4,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural (form III) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بأموالهم م و ل | MWL BÊMWELHM biemvālihim mallarıyla with their wealth
Be,,Mim,Vav,Elif,Lam,He,Mim,
2,,40,6,1,30,5,40,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
جار ومجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وأنفسهم ن ف س | NFS WÊNFSHM ve enfusihim ve canlarıyla and their lives
Vav,,Nun,Fe,Sin,He,Mim,
6,,50,80,60,5,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – genitive feminine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
الواو عاطفة
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
سبيل س ب ل | SBL SBYL sebīli yolunda (the) way
Sin,Be,Ye,Lam,
60,2,10,30,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
الله | ELLH llahi Allah (of) Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
والذين | WELZ̃YN velleƶīne ve onlar ki and those who
Vav,Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
6,1,30,700,10,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
REL – masculine plural relative pronoun
الواو عاطفة
اسم موصول
آووا ا و ي | EWY ËWWE āvev barındırdılar gave shelter
,Vav,Vav,Elif,
,6,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ونصروا ن ص ر | NṦR WNṦRWE ve neSarū ve yardım ettiler and helped
Vav,Nun,Sad,Re,Vav,Elif,
6,50,90,200,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
أولئك | ÊWLÙK ulāike işte onlar those -
,Vav,Lam,,Kef,
,6,30,,20,
DEM – plural demonstrative pronoun
اسم اشارة
بعضهم ب ع ض | BAŽ BAŽHM beǎ'Duhum bir kısmı some of them
Be,Ayn,Dad,He,Mim,
2,70,800,5,40,
N – nominative masculine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
أولياء و ل ي | WLY ÊWLYEÙ evliyā'u velisidir (are) allies
,Vav,Lam,Ye,Elif,,
,6,30,10,1,,
N – nominative masculine plural noun
اسم مرفوع
بعض ب ع ض | BAŽ BAŽ beǎ'Din bir kısmının (of) another.
Be,Ayn,Dad,
2,70,800,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
والذين | WELZ̃YN velleƶīne ve kimseler But those who
Vav,Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
6,1,30,700,10,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
REL – masculine plural relative pronoun
الواو عاطفة
اسم موصول
آمنوا ا م ن | EMN ËMNWE āmenū inanan(lar) believed
,Mim,Nun,Vav,Elif,
,40,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ولم | WLM velem ve and (did) not
Vav,Lam,Mim,
6,30,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
يهاجروا ه ج ر | HCR YHECRWE yuhācirū hicret etmeyenler emigrate,
Ye,He,Elif,Cim,Re,Vav,Elif,
10,5,1,3,200,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form III) imperfect verb, jussive mood
PRON – subject pronoun
فعل مضارع مجزوم والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ما | ME yoktur (it is) not
Mim,Elif,
40,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
لكم | LKM lekum size for you
Lam,Kef,Mim,
30,20,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 2nd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
من | MN min -nden (of)
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
ولايتهم و ل ي | WLY WLEYTHM velāyetihim onların velayeti- their protection
Vav,Lam,Elif,Ye,Te,He,Mim,
6,30,1,10,400,5,40,
N – genitive feminine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
من | MN min (in)
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
شيء ش ي ا | ŞYE ŞYÙ şey'in bir şey (in) anything,
Şın,Ye,,
300,10,,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
حتى | ḪT Hattā kadar until
Ha,Te,,
8,400,,
P – preposition
حرف جر
يهاجروا ه ج ر | HCR YHECRWE yuhācirū onlar hicret edinceye they emigrate.
Ye,He,Elif,Cim,Re,Vav,Elif,
10,5,1,3,200,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form III) imperfect verb, subjunctive mood
PRON – subject pronoun
فعل مضارع منصوب والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
وإن | WÎN ve ini fakat And if
Vav,,Nun,
6,,50,
REM – prefixed resumption particle
COND – conditional particle
الواو استئنافية
حرف شرط
استنصروكم ن ص ر | NṦR ESTNṦRWKM stenSarūkum yardım isterlerse they seek your help
Elif,Sin,Te,Nun,Sad,Re,Vav,Kef,Mim,
1,60,400,50,90,200,6,20,40,
V – 3rd person masculine plural (form X) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
الدين د ي ن | D̃YN ELD̃YN d-dīni dinde the religion,
Elif,Lam,Dal,Ye,Nun,
1,30,4,10,50,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
فعليكم | FALYKM feǎleykumu sizin üzerinize borçtur then upon you
Fe,Ayn,Lam,Ye,Kef,Mim,
80,70,30,10,20,40,
RSLT – prefixed result particle
P – preposition
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
الفاء واقعة في جواب الشرط
جار ومجرور
النصر ن ص ر | NṦR ELNṦR n-neSru yardım etmeniz (is to) help them
Elif,Lam,Nun,Sad,Re,
1,30,50,90,200,
N – nominative masculine noun
اسم مرفوع
إلا | ÎLE illā yalnız olmaz except
,Lam,Elif,
,30,1,
EXP – exceptive particle
أداة استثناء
على | AL ǎlā karşı against
Ayn,Lam,,
70,30,,
P – preposition
حرف جر
قوم ق و م | GWM GWM ḳavmin bir topluma a people
Gaf,Vav,Mim,
100,6,40,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
بينكم ب ي ن | BYN BYNKM beynekum aranızda between you
Be,Ye,Nun,Kef,Mim,
2,10,50,20,40,
LOC – accusative location adverb
PRON – 2nd person masculine plural possessive pronoun
ظرف مكان منصوب والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وبينهم ب ي ن | BYN WBYNHM ve beynehum ve aralarında and between them
Vav,Be,Ye,Nun,He,Mim,
6,2,10,50,5,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
LOC – accusative location adverb
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
الواو عاطفة
ظرف مكان منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ميثاق و ث ق | WS̃G MYS̃EG mīṧāḳun andlaşma bulunan (is) a treaty.
Mim,Ye,Se,Elif,Gaf,
40,10,500,1,100,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
والله | WELLH vallahu Allah And Allah
Vav,Elif,Lam,Lam,He,
6,1,30,30,5,
"REM – prefixed resumption particle
PN – nominative proper noun → Allah"
الواو استئنافية
لفظ الجلالة مرفوع
بما | BME bimā of what
Be,Mim,Elif,
2,40,1,
P – prefixed preposition bi
REL – relative pronoun
جار ومجرور
تعملون ع م ل | AML TAMLWN teǎ'melūne yaptıklarınızı you do
Te,Ayn,Mim,Lam,Vav,Nun,
400,70,40,30,6,50,
V – 2nd person masculine plural imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بصير ب ص ر | BṦR BṦYR beSīrun görmektedir (is) All-Seer.
Be,Sad,Ye,Re,
2,90,10,200,
N – nominative masculine singular indefinite noun
اسم مرفوع
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: onlar ki | امَنُوا: inandılar | وَهَاجَرُوا: ve hicret ettiler | وَجَاهَدُوا: ve savaştılar | بِأَمْوَالِهِمْ: mallarıyla | وَأَنْفُسِهِمْ: ve canlarıyla | فِي: | سَبِيلِ: yolunda | اللَّهِ: Allah | وَالَّذِينَ: ve onlar ki | اوَوْا: barındırdılar | وَنَصَرُوا: ve yardım ettiler | أُولَٰئِكَ: işte onlar | بَعْضُهُمْ: bir kısmı | أَوْلِيَاءُ: velisidir | بَعْضٍ: bir kısmının | وَالَّذِينَ: ve kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | وَلَمْ: ve | يُهَاجِرُوا: hicret etmeyenler | مَا: yoktur | لَكُمْ: size | مِنْ: -nden | وَلَايَتِهِمْ: onların velayeti- | مِنْ: | شَيْءٍ: bir şey | حَتَّىٰ: kadar | يُهَاجِرُوا: onlar hicret edinceye | وَإِنِ: fakat | اسْتَنْصَرُوكُمْ: yardım isterlerse | فِي: | الدِّينِ: dinde | فَعَلَيْكُمُ: sizin üzerinize borçtur | النَّصْرُ: yardım etmeniz | إِلَّا: yalnız olmaz | عَلَىٰ: karşı | قَوْمٍ: bir topluma | بَيْنَكُمْ: aranızda | وَبَيْنَهُمْ: ve aralarında | مِيثَاقٌ: andlaşma bulunan | وَاللَّهُ: Allah | بِمَا: | تَعْمَلُونَ: yaptıklarınızı | بَصِيرٌ: görmektedir |
Kırık Meal (Harekesiz) : |إن ÎN şüphesiz | الذين ELZ̃YN onlar ki | آمنوا ËMNWE inandılar | وهاجروا WHECRWE ve hicret ettiler | وجاهدوا WCEHD̃WE ve savaştılar | بأموالهم BÊMWELHM mallarıyla | وأنفسهم WÊNFSHM ve canlarıyla | في FY | سبيل SBYL yolunda | الله ELLH Allah | والذين WELZ̃YN ve onlar ki | آووا ËWWE barındırdılar | ونصروا WNṦRWE ve yardım ettiler | أولئك ÊWLÙK işte onlar | بعضهم BAŽHM bir kısmı | أولياء ÊWLYEÙ velisidir | بعض BAŽ bir kısmının | والذين WELZ̃YN ve kimseler | آمنوا ËMNWE inanan(lar) | ولم WLM ve | يهاجروا YHECRWE hicret etmeyenler | ما ME yoktur | لكم LKM size | من MN -nden | ولايتهم WLEYTHM onların velayeti- | من MN | شيء ŞYÙ bir şey | حتى ḪT kadar | يهاجروا YHECRWE onlar hicret edinceye | وإن WÎN fakat | استنصروكم ESTNṦRWKM yardım isterlerse | في FY | الدين ELD̃YN dinde | فعليكم FALYKM sizin üzerinize borçtur | النصر ELNṦR yardım etmeniz | إلا ÎLE yalnız olmaz | على AL karşı | قوم GWM bir topluma | بينكم BYNKM aranızda | وبينهم WBYNHM ve aralarında | ميثاق MYS̃EG andlaşma bulunan | والله WELLH Allah | بما BME | تعملون TAMLWN yaptıklarınızı | بصير BṦYR görmektedir |
Kırık Meal (Okunuş) : |inne: şüphesiz | elleƶīne: onlar ki | āmenū: inandılar | ve hācerū: ve hicret ettiler | ve cāhedū: ve savaştılar | biemvālihim: mallarıyla | ve enfusihim: ve canlarıyla | : | sebīli: yolunda | llahi: Allah | velleƶīne: ve onlar ki | āvev: barındırdılar | ve neSarū: ve yardım ettiler | ulāike: işte onlar | beǎ'Duhum: bir kısmı | evliyā'u: velisidir | beǎ'Din: bir kısmının | velleƶīne: ve kimseler | āmenū: inanan(lar) | velem: ve | yuhācirū: hicret etmeyenler | : yoktur | lekum: size | min: -nden | velāyetihim: onların velayeti- | min: | şey'in: bir şey | Hattā: kadar | yuhācirū: onlar hicret edinceye | ve ini: fakat | stenSarūkum: yardım isterlerse | : | d-dīni: dinde | feǎleykumu: sizin üzerinize borçtur | n-neSru: yardım etmeniz | illā: yalnız olmaz | ǎlā: karşı | ḳavmin: bir topluma | beynekum: aranızda | ve beynehum: ve aralarında | mīṧāḳun: andlaşma bulunan | vallahu: Allah | bimā: | teǎ'melūne: yaptıklarınızı | beSīrun: görmektedir |
Kırık Meal (Transcript) : |ÎN: şüphesiz | ELZ̃YN: onlar ki | ËMNWE: inandılar | WHECRWE: ve hicret ettiler | WCEHD̃WE: ve savaştılar | BÊMWELHM: mallarıyla | WÊNFSHM: ve canlarıyla | FY: | SBYL: yolunda | ELLH: Allah | WELZ̃YN: ve onlar ki | ËWWE: barındırdılar | WNṦRWE: ve yardım ettiler | ÊWLÙK: işte onlar | BAŽHM: bir kısmı | ÊWLYEÙ: velisidir | BAŽ: bir kısmının | WELZ̃YN: ve kimseler | ËMNWE: inanan(lar) | WLM: ve | YHECRWE: hicret etmeyenler | ME: yoktur | LKM: size | MN: -nden | WLEYTHM: onların velayeti- | MN: | ŞYÙ: bir şey | ḪT: kadar | YHECRWE: onlar hicret edinceye | WÎN: fakat | ESTNṦRWKM: yardım isterlerse | FY: | ELD̃YN: dinde | FALYKM: sizin üzerinize borçtur | ELNṦR: yardım etmeniz | ÎLE: yalnız olmaz | AL: karşı | GWM: bir topluma | BYNKM: aranızda | WBYNHM: ve aralarında | MYS̃EG: andlaşma bulunan | WELLH: Allah | BME: | TAMLWN: yaptıklarınızı | BṦYR: görmektedir |
Abdulbaki Gölpınarlı : İnanıp yurtlarından göçenler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaşanlar, bunları yer-yurt sâhibi edip barındıranlar ve yardımda bulunanlarsa işte bunlar, mîrasta birbirlerinin velîleridir. İnandıkları halde yurtlarından göçmeyenlere gelince, göçünceye dek onların mîraslarında bir hakkınız yoktur. Dine ait bir hususta sizden yardım isterlerse, aranızda bir ahit bulunan topluluğa karşı olmamak şartıyla onlara yardım etmeniz gerektir ve Allah, ne yaparsanız hepsini de görür.
Adem Uğur : İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar size onların mirasından hiçbir pay yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim aleyhine olmaksızın (o müslümanlara) yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yapacaklarınızı hakkıyla görmektedir.
Ahmed Hulusi : Onlar ki iman ettiler ve (bu uğurda) hicret ettiler; Allâh yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücahede ettiler ve hicret edenleri barındırdılar ve yardım ettiler; işte bunlar birbirlerinin velîleridir. . . İman edip hicret etmeyenlere gelince; hicret edinceye kadar onlara sahip çıkma konusunda bir sorumluluğunuz yoktur! Eğer Din'de sizden yardım isterler ise, yardım etmek sizin üzerinize borçtur. Ancak sizinle onlar arasında bir anlaşma olan kavmin aleyhine olmamak üzere. . . Allâh yapmakta olduklarınızı (B sırrınca) Basıyr'dir.
Ahmet Tekin : İman edip baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memleketlerinden, özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret edenler, Allah yolunda, İslâm uğrunda, mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve muhacirleri bağırlarına basıp yardım edenler, işte onlar birbirlerinin dostları, velîleridir. Birbirlerinin işlerini görürler, haklarını ve menfaatlerini korurlar. Kamu görevlerini icraya birbirlerini yetkili kılarlar. İman edip de, özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için, hicret etmeyenlerin üzerinde, hicret edinceye kadar velâyet, hükümranlık hakkınızı kullanamaz, onların şeriatten doğan hakları ve sorumlulukları dolayısıyla onlara, iç hukuk işlemleri uygulayamazsınız. Dini yaşamada, şeriatı uygulamada, üzerlerindeki baskı ve işkencenin kaldırılması konularında sizden yardım isterlerse, devlet olarak da, şahsen de onlara yardım etmeniz üzerinize borçtur. Ancak, sizinle aralarında antlaşma olan kavimlerin aleyhlerine olmamak şartıyla yardım edebilirsiniz. Allah işlemekte olduğunuz amelleri biliyor, görüyor.
Ahmet Varol : İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve onları barındırıp kendilerine yardım edenler işte bunlar birbirlerinin dostlarıdırlar (velileridirler). İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret etmedikleri sürece onların velayetlerinden size bir şey yoktur [11]. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluluğa karşı olmamak şartıyla onlara yardım etmeniz gerekir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
Ali Bulaç : Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İman edip hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiç bir şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı görendir.
Ali Fikri Yavuz : İman edenler, Allah için hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücahede edenler (ki bunlar Muhacirlerdir) , bir de Muhacirleri barındıranlar ve onlara yardım edenler var ya, işte onlar mirasta birbirlerinin velileridirler. (Bidâyette muhacirlerle Ensar birbirlerine mirasçı olurlardı. Sonra bu hüküm kaldırılmıştır). İman edip de hicret etmiyenlere gelince; hicretlerine kadar sizin için mirasda onlara hiç bir velâyetiniz yoktur. Bununla beraber eğer dinde yardımınızı isterlerse, onlara yardım etmekde üzerinize borçdur; ancak sizinle aralarında andlaşma (muahede) bulunan bir kavim aleyhine değil. (Bu takdirde bu müminlere yardım yapılmaz). Allah, yaptıklarınızı tamamıyla görücüdür.
Bekir Sadak : Dogrusu inanip hicret edenler, Allah yolunda mallariyla canlariyla cihat edenler ve muhacirleri barindirip onlara yardim edenler, iste bunlar birbirinin dostudurlur. Inanip hicret etmeyenlerle, hicret edene kadar sizin dostlugunuz yoktur. Fakat din ugrunda yardim isterlerse, aranizda anlasma olmayan topluluktan baskasina karsi onlara yardim etmeniz gerekir. Allah islediklerinizi gorur.
Celal Yıldırım : Onlar ki inanıp hicret ettiler ve mallariyle canlariyle Allah yolunda savaştılar ve onlar ki (hicret edenleri) barındırıp yardımda bulundular, işte bunlar birbirlerinin dostu ve yârıdır. Onlar ki inandılar ama hicret etmediler, üzerlerinde —hicret etmelerine kadar— lehlerine hiçbir velayetiniz yoktur. Bununla beraber dinde size yardım etmek isterlerse, sizinle aralarında kesin anlaşma bulunan bir cemaat dışında onlara yardım size gerekir. Allah yapageldiğiniz şeyleri görmektedir.
Diyanet İşleri : İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
Diyanet İşleri (eski) : Doğrusu inanıp hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihat edenler ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler, işte bunlar birbirinin dostudurlar. İnanıp hicret etmeyenlerle, hicret edene kadar sizin dostluğunuz yoktur. Fakat din uğrunda yardım isterlerse, aranızda anlaşma olmayan topluluktan başkasına karşı onlara yardım etmeniz gerekir. Allah işlediklerinizi görür.
Diyanet Vakfi : İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar size onların mirasından hiçbir pay yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim aleyhine olmaksızın (o müslümanlara) yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yapacaklarınızı hakkıyla görmektedir.
Edip Yüksel : İnananlar, ALLAH yolunda göç edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ve onları barındırıp onlara yardım edenler birbirlerinin dostudur. İnandığı halde sizinle birlikte göç etmeyenler göç edinceye kadar onlardan sorumlu değilsiniz. Ancak onlar, din bağından ötürü sizden yardım isterlerse, aranızda anlaşma bulunan bir topluma karşı olmaması koşuluyla kendilerine yardım etmelisiniz. ALLAH yaptıklarınızı Görendir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Gerçekten de iman edip hicret eden, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad veren, onları barındırıp yardım edenler, işte bunlar birbirlerinin dostlarıdırlar. İman ettiği halde henüz hicret etmemiş olanlar, hicret edinceye kadar onlar üzerinde herhangi bir velayet hakkınız yoktur. Bununla beraber dinde sizden yardım isterlerse, sizinle arasında antlaşma bulunanlar aleyhine bir durum olmadıkça, onlara yardım etmeniz de üzerinize borçtur. Allah bütün yaptıklarınızı görüp duruyor.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : İman edip yurtlarından göç eden ve mallarıyla canlarıyla Allah yolunda savaşanlar ile onları barındıranlar ve yardıma koşanlar, birbirlerinin dostudurlar. İman edip de hicret etmeyenler hicret edinceye kadar sizin için onlara velayet namına birşey yoktur. Bununla beraber sizden dine ait bir konuda yardım isterlerse, aranızda antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak şartıyla, yardım etmek de üzerinize borçtur. Allah, yaptıklarınızı görüp gözetir.
Elmalılı Hamdi Yazır : O kimseler ki iyman ettiler ve mühacir oldular ve mallariyle, canlariyle Allah yolunda mücahede eylediler ve o kimseler ki barındırdılar, ve yardıma koştular işte bunlar birbirlerinin velileridirler, iyman edib de hicret etmiyenler ise hicretlerine kadar sizin için onlara velâyet namına bir şey yoktur, bununla beraber eğer dinde yardımınızı isterlerse yardım etmek de üzerinize borcdur, ancak sizinle aralarında mîsak bulunan bir kavm aleyhine değil, Allah amellerinizi gözetiyor
Fizilal-il Kuran : İman edip Medine'ye göçenler ve Allah yolunda canları ile malları ile cihad edenler ile bu göçmenlere barınak sağlayanlar ve yardım edenler birbirlerinin yandaşları, koruyucularıdırlar. İman edip Medine'ye göçetmeyenlere gelince, bunlar göçetmedikçe kendilerine karşı hiçbir yandaşlık, koruyuculuk yükümlülüğünüz yoktur. Eğer böyleleri sizden, aranızda saldırmazlık antlaşması bulunmayan bir topluma karşı din konusunda yardım isterlerse kendilerine yardım etmekte yükümlüsünüz. Allah yaptığınız her şeyi görür.»
Gültekin Onan : Gerçek şu ki, inananlar, hicret edenler ve Tanrı yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İnanıp hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiç bir şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Tanrı, yaptıklarınızı görendir.
Hakkı Yılmaz : "Kuşkusuz iman etmiş, yurtlarından göç etmiş, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşan ve barındırıp yardım eden şu kimseler; evet işte bunlar, bazısı bazısının yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakını olanlardır. İnanan ve hicret etmeyen kimselere gelince, hicret edene kadar, onlara yakınlık söz konusu değildir. Ve din uğrunda yardım isterlerse, aranızda antlaşma bulunan bir halk zararına olmaksızın, onlara yardım etmeniz gerekir. Ve Allah, yaptıklarınızı çok iyi görendir. "
Hasan Basri Çantay : İman edib hicret edenler, Allah yolunda bulunanlar, canlariyle cihâdda bulunanlar, (muhacirleri) barındırıb yardım edenler (yok mu?), işte onlar birbirinin (mîrasda) velîleridir îman getirib de hicret etmeyenlere ise, hicret edecekleri zamana kadar, sizin onlara hiç bir şey ile velayetiniz yokdur. (Bununla beraber) eğer onlar dîn hususunda sizden yardım isterlerse yardım etmek üstünüze borcdur. Şu kadar ki sizinle aralarında muaahede bulunan bir kavm aleyhinde değil. Allah yapacaklarınızı hakkıyle görücüdür.
Hayrat Neşriyat : Doğrusu îmân edip hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihâd eden (Muhâcir)ler ve (onları) barındırıp yardım edenler (Ensâr) var ya, işte onlar birbirlerinin velîleri (vârisleri)dirler. Îmân edip de (henüz) hicret etmeyenler ise, hicret edinceye kadar onların velâyetinden(mîrasçılığından) size hiçbir şey yoktur. Fakat din husûsunda sizden yardım isterlerse, artık üzerinize (onlara) yardım etmek düşer; ancak aranızda kendileriyle andlaşma bulunan bir kavme karşı (yardım istemeleri) müstesnâ. Allah ise, yapmakta olduklarınızı hakkıyla görücüdür.
İbni Kesir : Muhakkak ki iman edip hicret eden, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler; barındırıp yardım edenler, işte onlar; birbirinin dostudurlar. İman edip de hicret etmeyenlere gelince; hicret edene kadar sizin onlarla bir dostluğunuz yoktur. Şayet onlar da din hususunda sizden yardım isterlerse; sizinle aralarında muahede bulunan bir kavim aleyhinde olmamak üzere onlara yardım etmek boynunuza borçtur. Allah yaptıklarınızı görendir.
İskender Evrenosoğlu : Muhakkak ki; âmenû olan ve hicret eden (göç eden kimseler) ve mallarıyla ve nefsleriyle (canlarıyla) Allah yolunda cihad edenler (savaşanlar), (onları) barındıran (himaye eden) ve yardım edenler, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır. Onlar hicret edinceye kadar, onların velâyeti için, sizin üzerinizde bir şey (sorumluluk) yoktur. Ve eğer onlar dîn konusunda sizden yardım isterlerse, sizin ve onların arasında bir misak (durumu) olması hariç, o zaman yardım (etmek) üzerinizedir (üzerinize farzdır). Ve Allah, yapmakta olduğunuz şeyleri görendir.
Muhammed Esed : Öte yandan imana erişen, zulmün egemen olduğu diyardan göç eden, Allah yolunda mallarıyla çaba gösterip duran kimselere ve (onlara) kol kanat açıp, yardım edenlere gelince; işte bunlar (sahiden) birbirlerinin dostu ve hamileridir. Fakat inanmış oldukları halde (sizin beldenize) göç etmemiş olan kimselere gelince; onların korunup gözetilmesinden hiçbir bakımdan siz sorumlu değilsiniz, ta ki (sizin yanınıza) göç edecekleri vakte kadar. Yine de, dinsel baskılara karşı sizden yardım isterlerse, (onlara) yardım elinizi uzatmaktır size düşen; yeter ki (bu yardım) kendileriyle aranızda andlaşma bulunan bir topluluğa karşı olmasın; çünkü Allah yaptığınız her şeyi görmektedir.
Ömer Nasuhi Bilmen : O kimseler ki, imân ettiler ve muhâcerette bulundular ve Allah yolunda mallarıyla ve nefisleriyle mücâhedeye atıldılar ve o kimseler ki, yer verdiler ve yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin velîleridir. Ve o kimseler ki, imân ettiler de muhâcerette bulunmadılar. Hicret edinceye kadar onların velâyetinden hiçbir şey size ait değildir. Ve eğer din hususunda yardımınızı isterlerse yardım etmek üzerinize icab eder. Ancak sizinle aralarında bir muâhede bulunmuş olan bir kavim aleyhine değil! Ve Allah Teâlâ yapacaklarınızı tamamıyla görücüdür.
Ömer Öngüt : İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler birbirlerinin dostlarıdırlar. İman edip hicret etmeyenlerle, hicret edinceye kadar sizin dostluğunuz yoktur. Şayet onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek üzerinize borçtur. Ancak aranızda sözleşme bulunan bir kavim aleyhine olursa o, bu hükmün dışındadır. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
Şaban Piriş : İman eden, hicret eden, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat eden ve (muhacirleri) barındırıp, onlara yardım edenler. İşte onlar birbirlerinin velisidir. İman edip de hicret etmeyenler, onlar hicret edene kadar hiç bir velayetiniz yoktur. Fakat din hususunda sizden yardım isterlerse onlara -aranızda anlaşma olan toplumdan başkasına karşı- yardım etmeniz gerekir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
Suat Yıldırım : İman edip Allah yolunda hicret edenler, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenlerle onları barındıran ve onlara yardım eden Ensar var ya, işte bunlar birbirlerinin velileridir (malda da birbirlerinin vârisidirler). İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret etmedikçe, sizin için mirasda onlara hiçbir velayet yoktur. Bununla beraber eğer din hususunda sizden yardım isterlerse sizinle aralarında sözleşme bulunan bir topluluk aleyhine olmamak şartıyla, onlara yardım etmeniz gerekir. Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir.
Süleyman Ateş : Onlar ki inandılar, hicret ettiler, Allâh yolunda mallariyle, canlariyle savaştılar ve onlar ki (yurtlarına göçenleri) barındırdılar ve yardım ettiler; işte onlar, birbirlerinin velisi(dostu, koruyucusu)durlar. İnanıp da hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar, onların velâyetinden size bir şey yoktur (onları korumakla yükümlü değilsiniz). Fakat dinde yardım isterlerse (onlara) yardım etmeniz gerekir. Yalnız, aranızda andlaşma bulunan bir topluma karşı (yardım etmeniz) olmaz. Allâh, yaptıklarınızı görmektedir.
Tefhim-ul Kuran : Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İman edip hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.
Ümit Şimşek : İman eden, hicret eden, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad eden kimseler ile onları barındıran ve onlara yardımcı olanlar birbirinin velisidirler. İman etmiş, fakat hicret etmemiş olanların ise, hicret edinceye kadar, velâyetleri size ait değildir. Ancak onlar din konusunda sizden yardım isterlerse, aranızda antlaşma bulunan bir kavme karşı olmamak şartıyla onlara yardım etmek üzerinize borç olur. Allah ise sizin bütün yaptıklarınızı görmektedir.
Yaşar Nuri Öztürk : Onlar ki inanıp hicret ettiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaştılar ve onlar ki hicret edenleri barındırdılar, onlara yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edecekleri vakte kader size onların yönetiminden bir şey düşmüyor. Ama sizden dinde yardım isterlerse, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak üzere, kendilerine yardım etmeniz gerekir. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}