Ahmed Hulusi Meali |
|
Elif, Lââm, Ra. . . Bunlar O BİLGİnin (Hakikat ve Sünnetullah), Kurân'ın apaçık işaretleridir.(15:1) | |
(Öyle olur ki) hakikat bilgisini inkâr edenler (hakikatlerinden perdeliler), keşke gerçekte teslim olmuşluğumuzun farkında olsaydık, diye şiddetli arzu duyarlar.(15:2) | |
Bırak onları, yesinler, zevklensinler; sonu gelmez arzular onları oyalasın! Yakında bilecekler.(15:3) | |
Biz hiçbir bölgeyi belli bir yazgısı olmaksızın helâk etmedik.(15:4) | |
Hiçbir topluluk ecelini ne öne çekebilir, ne de erteleyebilir.(15:5) | |
Dediler ki: "Ey kendisine Zikir (uyaran - hatırlatıcı bilgi) inzâl edilmiş kimse! Muhakkak ki sen mecnunsun (cinlenmişsin). "(15:6) | |
"Eğer doğru sözlü isen, bize meleklerle gelmeliydin?"(15:7) | |
Biz melekleri bil-Hak (Hak olarak) inzâl ederiz. . . O vakit de onlara zaten göz açtırılmaz!(15:8) | |
Doğrusu biz indirdik O Zikri, Biz!. . Ve muhakkak O'nun koruyucuları biziz!(15:9) | |
Andolsun, senden önceki, aynı inancı paylaşan ilk toplumlar içinde de (Rasûller) irsâl ettik.(15:10) | |
Onlara bir Rasûl gelir gelmez, mutlaka onunla alay ederlerdi.(15:11) | |
İşte Onu suçluların kalplerinde böylece ilerletiriz.(15:12) | |
Ona (hatırlatıcı BİLGİye) iman etmezler. . . Evvelce iman etmeyenlerin yaşadıkları sonuçlardan da ders almazlar.(15:13) | |
Üzerlerine semâdan bir kapı açsak da, onun içinden yükselselerdi. . .(15:14) | |
Elbette şöyle derlerdi: "Gözlerimiz bağlandı, hatta biz sihirlenmiş bir toplumuz!"(15:15) | |
Andolsun ki biz semâda (beyinde) burçlar meydana getirdik (beyinde hakikat müşahedesini oluşturan özel alanlar {pineal gland} oluşturduk) ve ona ibretle bakanlar için (çeşitli özelliklerle) bezedik.(15:16) | |
Onu şeytan-ı racîm'den (amigdalanın oluşturduğu birimsellik - kaybetme korkularından) biz koruduk.(15:17) | |
İşitme (orada açığa çıkan hakikati bedenselliğe mal etme) hırsızlığı yapan müstesna! Onu da apaçık ışık saçan ateş topu (hakikat ilmi nuru) izler.(15:18) | |
Arzı (bedeni Esmâ özelliklerini açığa çıkaracak organları alacak şekilde) genişlettik! Onda sâbit dağlar (vücuttaki organlar) ilka ettik. . . Onda her şeyi ölçülü bitirdik.(15:19) | |
Orada hem sizin için ve hem de yaşam gıdası size ait olmayanlar için geçim yolları oluşturduk.(15:20) | |
Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri (oluşturan kuvveleri) bizim indîmizde olmasın! Biz onu (o kuvveleri - özellikleri) gereken ölçüsüyle inzâl ederiz (açığa çıkartırız).(15:21) | |
Biz rüzgârları (fikirleri), aşılayıcılar (yeni düşünceler - buluşlar oluşturucu) olarak irsâl ettik. . . Semâdan bir su (bilgi) inzâl ettik de sizi onunla suvardık. . . Onu saklayıcı siz değilsiniz.(15:22) | |
Muhakkak ki biz, evet biziz hayat veren de öldüren de! Biz vârisleriz (siz Fânisiniz biz Bakıy'ız)!(15:23) | |
Andolsun ki, sizden ileri geçmek isteyenleri de biliriz; andolsun ki, geriye kalanları da biliriz!(15:24) | |
Muhakkak ki Rabbin, "HÛ"; onları haşreder! Muhakkak ki O, Hakiym'dir, Aliym'dir.(15:25) | |
Andolsun ki, biz insanı dönüşüp gelişen hücresel yapıdan (toprak + su + hava) halkettik.(15:26) | |
Cann'ı da daha önce semum ateşten (gözeneklerden geçen, zehirleyici ateşten; ışınsal bedenle, cehennemdeki ateş, semum kelimesiyle tanımlanmıştır. A. H. ) yarattık.(15:27) | |
Hani Rabbin, melâikeye: "Muhakkak ki ben kuru balçıktan, değişip dönüşen balçıktan (hücre) bir beşer halkedeceğim" demişti.(15:28) | |
"Onu tesviye edip (beden ve beyini kemâle erdirip), ona Ruhumdan (Esmâ mânâlarımın özelliklerinden) nefhettim (üfledim); (böylece buyurdum) Ona secdeye kapanın (Onun kuvveleri olarak hizmetine girin)!"(15:29) | |
O meleklerin (kuvvelerin) hepsi, toptan secde ettiler (bir kısım Esmâ kuvveleri beyinle açığa çıkmaya başladı).(15:30) | |
İblis hariç! (O) secde eden (kuvveler) ile beraber olmadı.(15:31) | |
Dedi ki: "Ey İblis! Sana ne oluyor da secde edenlerle beraber olmuyorsun?"(15:32) | |
(İblis) dedi ki: "Kuru balçıktan, değişip dönüşen hücresel yapıdan yarattığın bir beşere secde etmek için var olmadım. "(15:33) | |
Buyurdu: "O hâlde çık oradan! Muhakkak ki sen racîmsin (tard edilmiş, taşlanmış). "(15:34) | |
"Muhakkak ki, Sünnetullah gerçeğinin açığa çıkma sürecine kadar lânet (hakikatini yaşamaktan uzak düşme) senin üzerinedir. "(15:35) | |
(İblis) dedi ki: "Rabbim! (Vefat ederek ölümü tadacakları ve yeni bir bedenle) bâ's olunacakları sürece kadar bana mühlet ver!"(15:36) | |
Buyurdu: "Muhakkak ki sen mühlet verilenlerdensin!"(15:37) | |
"Bilinen süreç gelene kadar!"(15:38) | |
(İblis) dedi ki: "Rabbim! Bende açığa çıkan Esmâ'n sonucu azdırman yüzünden, yemin ederim ki, arzda (bedenli yaşamlarında) onlara (suçları; Sünnetullah'a göre perdelilik oluşturan fiilleri) süsleyeceğim ve onları toptan azdıracağım. "(15:39) | |
"Onlardan ihlâslandırılmış kulların müstesna!"(15:40) | |
Buyurdu ki: "İşte benim üzerime aldığım müstakim yol budur!"(15:41) | |
"Muhakkak ki Benim kullarım üzerinde senin bir sultan (gücün, yaptırımın) yoktur. . . Azgınlardan sana tâbi olanlar müstesna. "(15:42) | |
"Muhakkak ki onların hepsinin vadolunan yeri Cehennem'dir. "(15:43) | |
"Onun yedi kapısı vardır (Yaratılış amacını aşan şekilde kullanılan göz - kulak - dil - eller - ayaklar - mide - cinsel organ). . . Her kapı için onlardan taksim edilmiş bir bölüm vardır. "(15:44) | |
Muttakiler ise cennetlerde ve ayn(kaynak)lardadırlar.(15:45) | |
"Oraya âminler olarak (Bi-)Selâm ile girin. "(15:46) | |
Biz onların, (ayrı görmekten kaynaklanan) kin - düşmanlık duygularını içlerinde söküp attık! Kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar.(15:47) | |
Onda onlara bir yorgunluk dokunmaz (enerjileri tükenmez). . . Onlar oradan hiçbir zaman çıkarılmazlar.(15:48) | |
Haber ver kullarıma ki, Ben, gerçekten Ben Ğafûr'um, Rahıym'im.(15:49) | |
Muhakkak ki azabım (Ben'den ayrı düşmenin yaşatacağı azap), en acı azap odur!(15:50) | |
Onlara İbrahim'in konuklarından haber ver.(15:51) | |
Hani Onun yanına gelmişlerdi de "Selâm" demişlerdi. . . (İbrahim de): "Biz sizden endişe duyuyoruz" diye cevap verdi.(15:52) | |
(Onlar da) dediler ki: "Endişelenme! Doğrusu biz sana Aliym bir erkek evlat müjdeliyoruz. "(15:53) | |
(İbrahim) dedi ki: "İhtiyar olduktan sonra mı bana müjde veriyorsunuz? Ne ile müjdeliyorsunuz?"(15:54) | |
Dediler ki: "Seni Hak olarak müjdeliyoruz! Sakın ümitsizliğe düşme!"(15:55) | |
(İbrahim) dedi: "(Hakikatten) sapmışların dışında Rabbinin rahmetinden kim ümidini yitirir?"(15:56) | |
(İbrahim): "Ey irsâl olunanlar! (Başka) işleviniz nedir?" dedi.(15:57) | |
Dediler ki: "Gerçek şu ki, biz suçlular toplumu için irsâl olunduk. "(15:58) | |
"Lût ailesi bundan istisna! Biz onların hepsini kurtaracağız. "(15:59) | |
"(Lût'un) karısı hariç. . . Onun, geride kalanlardan olmasını takdir ettik. "(15:60) | |
Bundan sonra irsâl olunan melâike Lût'a geldi.(15:61) | |
(Lût) dedi ki: "Muhakkak ki siz yadırganacak birilerisiniz!"(15:62) | |
Dediler ki: "Bilakis, biz sana onların şüpheli oldukları bir konuda (yaptıklarının sonucu azap) getirdik. "(15:63) | |
"Biz sana Hak olarak geldik ve biz sözümüze sadığız. "(15:64) | |
"O hâlde gecenin bir bölümünde aileni al, uzaklaştır. . . Sen de arkalarından takip et. . . Sizden hiçbir kimse geriye bakmasın. . . Emrolunduğunuz tarafa geçin - gidin!"(15:65) | |
Ona şu işi hükmettik: "Kesinlikle bunlar sabahlarken arkaları kesilmiş olacaktır. "(15:66) | |
Şehir halkı sevinerek geldi.(15:67) | |
(Lût) dedi ki: "Bu kişiler benim misafirlerimdir. . . Beni utandırmayın. "(15:68) | |
"Allâh'tan çekinin ve beni rezil etmeyin!"(15:69) | |
Dediler ki: "Biz sana başkalarının işine karışma demedik mi?"(15:70) | |
(Lût) dedi ki: "Eğer bu ise yapmak istediğiniz, işte kızlarım!"(15:71) | |
Yaşamına yemin olsun ki, onlar (zevk) sarhoşlukları içinde, kör ve şaşkın bocalıyorlar!(15:72) | |
Güneş doğarken, o korkunç titreşimli ses onları yakaladı.(15:73) | |
Oranın üstünü altına çevirdik ve üzerlerine siccilden taşlar (pişirilmiş taşlaşmış çamur - volkanik lav) yağdırdık.(15:74) | |
Gerçek ki, bu olayda feraset sahipleri (görünüşten, içyüzünü farkedenler) için işaretler vardır. Not: Bir hadis-i şerif'te şöyle buyurulur: Rasûlullah: "İtteku firasetelMu'mini, fe innehu yenzuru BiNurillahi teala. . . Sümme karae; inne fiy zalike leayatin lilMütevessimiyn: Mu'minin ferasetinden sakının (dikkate alın), çünkü o, B sırrınca Allâhu Teâlâ'nın Nur'u ile bakar. . . " Sonra bu 75. âyeti okudu.(15:75) | |
Muhakkak ki o şehir, insanların yolları üzerindedir.(15:76) | |
Elbette ki bunda iman edenlerce alınası dersler vardır.(15:77) | |
Ashab-ı Eyke (orman halkı; Şuayb a. s. ın kavmi) de gerçekten zâlimler idi.(15:78) | |
Bu sebeple onlara yaptıklarının acı sonuçlarını yaşattık! Her ikisi de açık seçik görülebilen bir bölgededir.(15:79) | |
Gerçek ki, Ashab-ı Hicr (Semud halkı) da Rasûlleri yalanladı.(15:80) | |
Onlara işaretlerimizi verdik; ama onlardan yüz çevirdiler.(15:81) | |
Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı.(15:82) | |
O korkunç titreşimli ses (volkanik patlama) onları da sabah vaktine girerlerken yakaladı.(15:83) | |
Kazandıkları, onları kurtaramadı.(15:84) | |
Biz, semâları ve arzı ve ikisi arasındakileri Hak olarak yarattık! Kesinlikle o Saat (ölüm) gelecektir. . . O hâlde, hoşgörü ve Hakkanî görüş ile davran.(15:85) | |
Kesinlikle Rabbin "HÛ"; Hallak'tır, Aliym'dir.(15:86) | |
Gerçek ki, biz sana, Seb-ü Mesânî'yi (yedi zâtî sıfatınla hakikati değerlendirme kuvvesini) ve Kur'ân-ı Aziym'i (hakikat ve Sünnetullah BİLGİsini) verdik.(15:87) | |
Hakikati inkâr edenlerden bir kısmına verdiğimiz geçici dünya nimet ve zevklerine sakın gözünü takma! Sana gereken değeri vermiyorlar diye üzülme. . . İman edenlere kol kanat ger!(15:88) | |
De ki: "Kesinlikle ben, evet ben apaçık bir uyarıcıyım. "(15:89) | |
İnzâl ettiğimizi bölüp ayrıştıranlara (Tevrat ve İncil'i işlerine gelenler ve gelmeyenler olarak) olduğu gibi; sana da inzâl ettik (hakikat BİLGİsini)!(15:90) | |
Kurân'ı, işlerine geldiği gibi böldüler (çıkarları yönünden Kurân'ı değerlendirdiler)!(15:91) | |
Rabbine yemin olsun ki, onların hepsi sorgulanacak. . .(15:92) | |
Yapmakta olduklarından!(15:93) | |
Emrolunduğunu (hakikat ve Sünnetullah bilgisini) açıkla ve müşriklerden yüz çevir!(15:94) | |
O alay edenlere karşı, kesinlikle biz sana yeterliyiz!(15:95) | |
Onlar ki, Allâh (âlemleri ve hakikatlerini Esmâ'sıyla yaratan) yanı sıra bir tanrı edinirler. . . Yakında bilecekler!(15:96) | |
Yemin olsun ki, onların söyledikleri yüzünden içinin daraldığını elbette biliyoruz.(15:97) | |
(O hâlde) Rabbinin Hamdi olarak tespih et ve secde (benliğini yok) edenlerden ol!(15:98) | |
Sana yakîn gelene (benliğinin yokluğunu fark edene kadar -ölüm hakikatin fark edilmesi hâlidir- Vahid-ül Kahhar'ın yaşanmasına) kadar, Rabbine ibadet et (yakîn sonrasında ise bunun doğal sonucu Rabbinin kulluğu devam eder zaten)!(15:99) | |