V – 3rd person masculine plural (form IV) imperfect verb PRON – subject pronoun فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
به
|
BH
bihi
ona
in it,
Be,He, 2,5,
P – prefixed preposition bi PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun جار ومجرور
وقد
|
WGD̃
ve ḳad
elbette
and verily
Vav,Gaf,Dal, 6,100,4,
CONJ – prefixed conjunction wa (and) CERT – particle of certainty الواو عاطفة حرف تحقيق
خلت
خ ل و | ḢLW
ḢLT
ḣalet
geçtiği halde
have passed
Hı,Lam,Te, 600,30,400,
V – 3rd person feminine singular perfect verb فعل ماض
سنة
س ن ن | SNN
SNT
sunnetu
sünneti
the way(s)
Sin,Nun,Te merbuta, 60,50,400,
N – nominative feminine singular noun اسم مرفوع
الأولين
ا و ل | EWL
ELÊWLYN
l-evvelīne
öncekilerin
(of) the former (people).
Elif,Lam,,Vav,Lam,Ye,Nun, 1,30,,6,30,10,50,
N – genitive masculine plural noun اسم مجرور
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.
Konu Başlığı: -
Kırık Meal (Arapça) : |لَا: | يُؤْمِنُونَ: inanmazlar | بِهِ: ona | وَقَدْ: elbette | خَلَتْ: geçtiği halde | سُنَّةُ: sünneti | الْأَوَّلِينَ: öncekilerin |
Kırık Meal (Harekesiz) : |لا LE | يؤمنون YÙMNWNinanmazlar | به BHona | وقد WGD̃elbette | خلت ḢLTgeçtiği halde | سنة SNTsünneti | الأولين ELÊWLYNöncekilerin |
Kırık Meal (Okunuş) : |lā: | yu'minūne: inanmazlar | bihi: ona | ve ḳad: elbette | ḣalet: geçtiği halde | sunnetu: sünneti | l-evvelīne: öncekilerin |
Kırık Meal (Transcript) : |LE: | YÙMNWN: inanmazlar | BH: ona | WGD̃: elbette | ḢLT: geçtiği halde | SNT: sünneti | ELÊWLYN: öncekilerin |
Abdulbaki Gölpınarlı : Gene ona inanmazlar ve gerçekten, eskilerin yolu yordamı da böylece olup bitmiş, onlar da bu yüzden azâba uğrayıp gitmiştir.
Adem Uğur : Öncekilerin başına gelenlerden ders almaları gerekirken onlar hala buna (Kur'an'a) inanmıyorlar.
Ahmed Hulusi : Ona (hatırlatıcı BİLGİye) iman etmezler. . . Evvelce iman etmeyenlerin yaşadıkları sonuçlardan da ders almazlar.
Ahmet Tekin : Allah’ın kitaplarına iman etmeyen önceki kavimlere, yürürlükte olan ceza kanunları uygulandığı halde, Onlar Kur’ân’a iman etmeyecekler.
Ahmet Varol : Ona iman etmezler. Oysa öncekiler hakkındaki uygulama geçmiştir. [1]
Ali Bulaç : Onlar ona (indirilen kitaba) inanmazlar, oysaki evvelkilerin sünneti geçmiştir.
Ali Fikri Yavuz : Kur’ân’a iman etmezler, halbuki, evvelki inkârcılar hakkında Allah’ın sünneti (onlara yaptığı azâp hali) geçmiştir. (İbret için önlerinde duruyor).
Bekir Sadak : (12-13) Ayni sekilde biz de Kitap'i suclularin kalblerine sokariz, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden oncekilerin ugradiklari meydandadir.
Celal Yıldırım : Kur'ân'a inanmazlar. Halbuki öncekilerin (bu yüzden başlarına) bir sünnet (ilâhî hüküm) de gelip geçmiştir, (misâli vardır).
Diyanet İşleri : Önceki milletlerin (helâkine dair Allah’ın) kanunu geçmiş iken onlar buna (Kur’an’a) inanmazlar.
Diyanet İşleri (eski) : (12-13) Aynı şekilde biz de Kitap'ı suçluların kalblerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır.
Diyanet Vakfi : Öncekilerin başına gelenlerden ders almaları gerekirken onlar hala buna (Kur'an'a) inanmıyorlar.
Edip Yüksel : Nitekim, ona inanmazlar. Kendilerinden öncekilerin sünneti (adeti) de böyleydi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Kur'âna iman etmezler, halbuki öncekilerin sünneti (inanmadıkları için başlarına gelenler) gelip geçmiştir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Geçmiş milletlerin başına gelenler önlerinde geçmişken yine de ona iman etmezler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ona iyman etmezler, halbuki önlerinde evvelkilerin sünneti geçmiştir
Fizilal-il Kuran : Onlar Kur'an'a inanmazlar. Oysa daha önceki yoldaşları hakkında ilahi kanun işlemişti.
Gültekin Onan : Onlar ona (indirilen kitaba) inanmazlar, oysa ki öncekilerin sünneti geçmiştir.
Hakkı Yılmaz : Onlar indirilen kitaba/gönderilen elçiye inanmazlar, oysa ki evvelkiler ile ilgili yasamız/uygulamamız geçmiştir, size bildirilmiştir.
Hasan Basri Çantay : (Kendilerinden) evvelkilerin (İmansızlıkları ve istihzaları yüzünden ma'ruz kaldıkları felâketler ma'lûm iken ve o gibiler hakkında ilâhî bir) sünnet (ve kanun) da geçmişken yine onlar buna (bu Kur'ana, bu peygambere) inanmazlar.
Hayrat Neşriyat : (Artık) ona (Kur’ân’a) îmân etmezler; hâlbuki evvelkilere tatbîk edilen (ibret alınacak) İlâhî kanun (nice cezâlar) geçmiştir. (Onu beklesinler!)
İbni Kesir : Kendilerinden öncekilerin uğradıkları ortada iken yine de ona inanmazlar
İskender Evrenosoğlu : Evvelkilerin sünneti (adeti) gelip geçtiği halde onlar, ona (resûle) îmân etmezler.
Muhammed Esed : önceki (zalim)lerin izlediği yol (ve bu yolda başlarına gelenler) de nicedir gözlerinin önünde olduğu halde buna inanmazlar.
Ömer Nasuhi Bilmen : Onlar buna, (bu Kur'an'a) inanmazlar. Halbuki, evvelkilerin sünneti (başlarına gelen felaketler) gelip geçmiştir.
Ömer Öngüt : Kendilerinden öncekilerin sünneti (başlarına gelenler) geçmiş olduğu halde, yine de ona inanmazlar.
Şaban Piriş : Onlar da öncekilerin yaptığı gibi ona inanmazlar.
Suat Yıldırım : (12-13) Biz böylece o inkâr ve alayı suçluların kalplerine sokarız. Geçmiş ümmetlerin başlarına gelen felaketler ibret teşkil ettiği halde yine de onlar iman etmezler.
Süleyman Ateş : Kendilerinden öncekilerin sünneti (inkârcıların mahvedileceği yasası) geçtiği halde yine de ona inanmazlar.
Tefhim-ul Kuran : Onlar ona (indirilen Kitaba) inanmazlar, oysaki evvelkilerin sünneti geçmiştir.
Ümit Şimşek : Onlar inanmazlar; oysa evvelkilerin başlarına gelenler, onları da kapsamına alacak bir yasa olarak cereyan etmiştir.
Yaşar Nuri Öztürk : Ona inanmazlar. Oysaki, öncekilerin yol ve yöntemleri gözlerinin önünden geçmiştir.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]