Kırık Meal (Arapça) Meali |
|
|كهيعص: Kaf ha ya 'ayn sad | (19:1) | |
|ذِكْرُ: bu, anmasıdır | رَحْمَتِ: rahmetini | رَبِّكَ: Rabbinin | عَبْدَهُ: kulu | زَكَرِيَّا: Zekeriyya'ya | (19:2) | |
|إِذْ: hani | نَادَىٰ: yalvarmıştı | رَبَّهُ: Rabbine | نِدَاءً: bir seslenişle | خَفِيًّا: gizli | (19:3) | |
|قَالَ: dedi | رَبِّ: Rabbim | إِنِّي: şüphesiz ben | وَهَنَ: gevşedi | الْعَظْمُ: kemik(lerim) | مِنِّي: benim | وَاشْتَعَلَ: ve tutuştu | الرَّأْسُ: başım | شَيْبًا: ihtiyarlık aleviyle | وَلَمْ: ve | أَكُنْ: olmadım | بِدُعَائِكَ: sana du'a ile | رَبِّ: Rabbim | شَقِيًّا: bahtsız | (19:4) | |
|وَإِنِّي: doğrusu ben | خِفْتُ: korktum | الْمَوَالِيَ: yerime geçecek yakınlarımdan | مِنْ: | وَرَائِي: arkamdan | وَكَانَتِ: ve | امْرَأَتِي: karım da | عَاقِرًا: kısırdır | فَهَبْ: (Ne olur) lutfet | لِي: bana | مِنْ: | لَدُنْكَ: katından | وَلِيًّا: bir veli(aht) | (19:5) | |
|يَرِثُنِي: bana mirasçı olsun | وَيَرِثُ: ve mirasçı olsun | مِنْ: | الِ: oğullarına | يَعْقُوبَ: Ya'kub | وَاجْعَلْهُ: ve onu yap | رَبِّ: Rabbim | رَضِيًّا: razı olduklarından | (19:6) | |
|يَا: EY/HEY/AH | زَكَرِيَّا: Zekeriyya | إِنَّا: şüphesiz biz | نُبَشِّرُكَ: sana müjdeleriz | بِغُلَامٍ: bir oğul | اسْمُهُ: onun adı | يَحْيَىٰ: Yahya'dır | لَمْ: | نَجْعَلْ: yapmadık | لَهُ: ona | مِنْ: | قَبْلُ: daha önce | سَمِيًّا: adaş | (19:7) | |
|قَالَ: dedi ki | رَبِّ: Rabbim | أَنَّىٰ: nasıl olur? | يَكُونُ: | لِي: benim | غُلَامٌ: oğlum | وَكَانَتِ: ve | امْرَأَتِي: karım da | عَاقِرًا: kısırdır | وَقَدْ: ve gerçekten | بَلَغْتُ: ben ulaştım | مِنَ: | الْكِبَرِ: ihtiyarlığın | عِتِيًّا: son sınırına | (19:8) | |
|قَالَ: dedi ki | كَذَٰلِكَ: öyledir | قَالَ: dedi | رَبُّكَ: senin Rabbin | هُوَ: O | عَلَيَّ: bana | هَيِّنٌ: kolaydır | وَقَدْ: ve gerçekten | خَلَقْتُكَ: seni de yaratmıştım | مِنْ: | قَبْلُ: daha önce | وَلَمْ: ve değilken | تَكُ: sen | شَيْئًا: hiçbir şey | (19:9) | |
|قَالَ: dedi | رَبِّ: Rabbim | اجْعَلْ: (öyle ise) ver | لِي: bana | ايَةً: bir işaret | قَالَ: dedi | ايَتُكَ: senin işaretin | أَلَّا: | تُكَلِّمَ: konuşamamandır | النَّاسَ: insanlarla | ثَلَاثَ: üç | لَيَالٍ: gece | سَوِيًّا: sapasağlam olduğun halde | (19:10) | |
|فَخَرَجَ: çıkıp | عَلَىٰ: karşısına | قَوْمِهِ: kavminin | مِنَ: -den | الْمِحْرَابِ: ma'bed- | فَأَوْحَىٰ: işaret etti | إِلَيْهِمْ: onlara | أَنْ: diye | سَبِّحُوا: tesbih edin | بُكْرَةً: sabah | وَعَشِيًّا: ve akşam | (19:11) | |
|يَا: EY/HEY/AH | يَحْيَىٰ: YaHya | خُذِ: tut | الْكِتَابَ: Kitabı | بِقُوَّةٍ: kuvvetle | وَاتَيْنَاهُ: ve ona verdik | الْحُكْمَ: hikmet | صَبِيًّا: çocuk iken | (19:12) | |
|وَحَنَانًا: ve bir rahmet | مِنْ: | لَدُنَّا: katımızdan | وَزَكَاةً: ve temizlik | وَكَانَ: ve oldu | تَقِيًّا: sakınan (bir kimse) | (19:13) | |
|وَبَرًّا: ve iyilik ediciydi | بِوَالِدَيْهِ: ana babasına | وَلَمْ: ve | يَكُنْ: değildi | جَبَّارًا: baş kaldıran | عَصِيًّا: bir zorba | (19:14) | |
|وَسَلَامٌ: selam olsun! | عَلَيْهِ: ona | يَوْمَ: gün | وُلِدَ: doğduğu | وَيَوْمَ: ve gün | يَمُوتُ: öleceği | وَيَوْمَ: ve gün | يُبْعَثُ: kaldırılacağı | حَيًّا: diri olarak | (19:15) | |
|وَاذْكُرْ: an (hatırla) | فِي: | الْكِتَابِ: Kitapta | مَرْيَمَ: Meryem'i | إِذِ: bir zaman | انْتَبَذَتْ: o ayrılıp çekilmişti | مِنْ: | أَهْلِهَا: ailesinden | مَكَانًا: bir yere | شَرْقِيًّا: doğu yönünde | (19:16) | |
|فَاتَّخَذَتْ: çekmişti | مِنْ: | دُونِهِمْ: onlarla arasına | حِجَابًا: bir perde | فَأَرْسَلْنَا: biz de gönderdik | إِلَيْهَا: ona | رُوحَنَا: ruhumuzu (Cebrail'i) | فَتَمَثَّلَ: göründü | لَهَا: ona | بَشَرًا: bir insan şeklinde | سَوِيًّا: düzgün | (19:17) | |
|قَالَتْ: (Meryem) dedi ki | إِنِّي: şüphesiz ben | أَعُوذُ: sığınırım | بِالرَّحْمَٰنِ: Rahman'a | مِنْكَ: senden | إِنْ: eğer | كُنْتَ: isen | تَقِيًّا: korkuyor | (19:18) | |
|قَالَ: dedi ki | إِنَّمَا: sadece | أَنَا: ben | رَسُولُ: elçisiyim | رَبِّكِ: Rabbinin | لِأَهَبَ: hediye edeyim diye | لَكِ: sana | غُلَامًا: bir erkek çocuğu | زَكِيًّا: tertemiz | (19:19) | |
|قَالَتْ: dedi | أَنَّىٰ: nasıl | يَكُونُ: olur | لِي: benim | غُلَامٌ: oğlum | وَلَمْ: | يَمْسَسْنِي: bana dokunmadı | بَشَرٌ: bir insan | وَلَمْ: ve | أَكُ: ben değilim | بَغِيًّا: iffetsiz | (19:20) | |
|قَالَ: dedi | كَذَٰلِكِ: öyledir | قَالَ: dedi | رَبُّكِ: Rabbin | هُوَ: O | عَلَيَّ: bana | هَيِّنٌ: kolaydır | وَلِنَجْعَلَهُ: onu kılmak için | ايَةً: bir mu'cize | لِلنَّاسِ: insanlara | وَرَحْمَةً: ve bir rahmet | مِنَّا: bizden | وَكَانَ: ve olup | أَمْرًا: iş | مَقْضِيًّا: karara bağlanarak | (19:21) | |
|فَحَمَلَتْهُ: ona gebe kaldı | فَانْتَبَذَتْ: ve çekildi | بِهِ: onunla | مَكَانًا: bir yere | قَصِيًّا: uzak | (19:22) | |
|فَأَجَاءَهَا: ve onu getirdi | الْمَخَاضُ: doğum sancısı | إِلَىٰ: | جِذْعِ: dalı(nın altı)na | النَّخْلَةِ: bir hurma | قَالَتْ: dedi | يَا: EY/HEY | لَيْتَنِي: keşke ben | مِتُّ: ölseydim | قَبْلَ: önce | هَٰذَا: bundan | وَكُنْتُ: ve idim | نَسْيًا: unutulsa | مَنْسِيًّا: unutulanlar gibi | (19:23) | |
|فَنَادَاهَا: ona şöyle seslendi | مِنْ: | تَحْتِهَا: altından | أَلَّا: | تَحْزَنِي: üzülme | قَدْ: gerçekten | جَعَلَ: var etti | رَبُّكِ: Rabbin | تَحْتَكِ: alt tarafında | سَرِيًّا: bir su arkı | (19:24) | |
|وَهُزِّي: silkele | إِلَيْكِ: sana doğru | بِجِذْعِ: dalını | النَّخْلَةِ: hurma | تُسَاقِطْ: dökülsün | عَلَيْكِ: üzerine | رُطَبًا: olgun hurma | جَنِيًّا: taze | (19:25) | |
|فَكُلِي: ye | وَاشْرَبِي: ve iç | وَقَرِّي: ve aydın olsun | عَيْنًا: gözün | فَإِمَّا: eğer | تَرَيِنَّ: görürsen | مِنَ: -dan | الْبَشَرِ: insanlar- | أَحَدًا: birini | فَقُولِي: de ki | إِنِّي: şüphesiz ben | نَذَرْتُ: adadım | لِلرَّحْمَٰنِ: Rahman için | صَوْمًا: oruç | فَلَنْ: asla | أُكَلِّمَ: konuşmayacağım | الْيَوْمَ: bugün | إِنْسِيًّا: hiçbir insanla | (19:26) | |
|فَأَتَتْ: getirdi | بِهِ: onu | قَوْمَهَا: kavmine | تَحْمِلُهُ: taşıyarak | قَالُوا: dediler | يَا: EY/HEY/AH | مَرْيَمُ: Meryem | لَقَدْ: gerçekten | جِئْتِ: sen yaptın | شَيْئًا: bir iş | فَرِيًّا: tuhaf, korkunç | (19:27) | |
|يَا: EY/HEY/AH | أُخْتَ: kızkardeşi | هَارُونَ: Harun'un | مَا: | كَانَ: değildi | أَبُوكِ: baban | امْرَأَ: bir adam | سَوْءٍ: kötü | وَمَا: ve | كَانَتْ: değildi | أُمُّكِ: annen de | بَغِيًّا: iffetsiz | (19:28) | |
|فَأَشَارَتْ: (çocuğu) gösterdi | إِلَيْهِ: onlara | قَالُوا: dediler ki | كَيْفَ: nasıl | نُكَلِّمُ: konuşuruz | مَنْ: kimseyle | كَانَ: olan | فِي: | الْمَهْدِ: beşikte | صَبِيًّا: çocukla | (19:29) | |
|قَالَ: (Çocuk) dedi | إِنِّي: şüphesiz ben | عَبْدُ: kuluyum | اللَّهِ: Allah'ın | اتَانِيَ: bana verdi | الْكِتَابَ: Kitabı | وَجَعَلَنِي: ve beni yaptı | نَبِيًّا: peygamber | (19:30) | |
|وَجَعَلَنِي: ve beni kıldı | مُبَارَكًا: bereketli | أَيْنَ: nerede | مَا: | كُنْتُ: olursam | وَأَوْصَانِي: ve bana emretti | بِالصَّلَاةِ: SaLâT ile/Destek ile | وَالزَّكَاةِ: ve zekat/arınma ile | مَا: | دُمْتُ: olduğum sürece | حَيًّا: sağ | (19:31) | |
|وَبَرًّا: ve iyilik eder (kıldı) | بِوَالِدَتِي: anneme | وَلَمْ: | يَجْعَلْنِي: ve beni yapmadı | جَبَّارًا: bir zorba | شَقِيًّا: baş kaldıran | (19:32) | |
|وَالسَّلَامُ: ve esenlik verilmiştir | عَلَيَّ: bana | يَوْمَ: gün | وُلِدْتُ: doğduğum | وَيَوْمَ: ve gün | أَمُوتُ: öleceğim | وَيَوْمَ: ve gün | أُبْعَثُ: kaldırılacağım | حَيًّا: diri olarak | (19:33) | |
|ذَٰلِكَ: işte | عِيسَى: Îsa | ابْنُ: oğlu | مَرْيَمَ: Meryem | قَوْلَ: söz | الْحَقِّ: gerçek | الَّذِي: | فِيهِ: hakkında | يَمْتَرُونَ: şüphe edip ayrılığa düştükleri | (19:34) | |
|مَا: | كَانَ: yakışmaz | لِلَّهِ: Allah'a | أَنْ: | يَتَّخِذَ: edinmek | مِنْ: hiçbir | وَلَدٍ: çocuk | سُبْحَانَهُ: O'nun şanı yücedir | إِذَا: zaman | قَضَىٰ: hükmettiği | أَمْرًا: bir işi | فَإِنَّمَا: sadece | يَقُولُ: der | لَهُ: ona | كُنْ: ol! | فَيَكُونُ: (o da) olur | (19:35) | |
|وَإِنَّ: ve şüphesiz | اللَّهَ: Allah | رَبِّي: benim Rabbimdir | وَرَبُّكُمْ: ve sizin Rabbinizdir | فَاعْبُدُوهُ: O'na kulluk edin | هَٰذَا: işte budur | صِرَاطٌ: yol | مُسْتَقِيمٌ: dosdoğru | (19:36) | |
|فَاخْتَلَفَ: ayrılığa düştüler | الْأَحْزَابُ: hizipler | مِنْ: | بَيْنِهِمْ: kendi aralarından | فَوَيْلٌ: artık vay haline | لِلَّذِينَ: kimselerin | كَفَرُوا: inkar eden | مِنْ: ötürü | مَشْهَدِ: görmekten | يَوْمٍ: bir günü | عَظِيمٍ: büyük | (19:37) | |
|أَسْمِعْ: ne güzel işitirler | بِهِمْ: onlar | وَأَبْصِرْ: ne güzel görürler | يَوْمَ: gün | يَأْتُونَنَا: bize geldikleri | لَٰكِنِ: ama | الظَّالِمُونَ: zalimler | الْيَوْمَ: bugün | فِي: içindedirler | ضَلَالٍ: sapıklık | مُبِينٍ: apaçık | (19:38) | |
|وَأَنْذِرْهُمْ: onları uyar | يَوْمَ: gününe (karşı) | الْحَسْرَةِ: hasret | إِذْ: o zaman | قُضِيَ: hükmedilir | الْأَمْرُ: işe | وَهُمْ: onlar | فِي: içinde iken | غَفْلَةٍ: gaflet | وَهُمْ: ve onlar | لَا: | يُؤْمِنُونَ: iman etmezlerken | (19:39) | |
|إِنَّا: ancak biz | نَحْنُ: biz | نَرِثُ: varis oluruz | الْأَرْضَ: dünyaya | وَمَنْ: ve bulunanlara | عَلَيْهَا: onun üzerinde | وَإِلَيْنَا: ve bize | يُرْجَعُونَ: döndürülürler | (19:40) | |
|وَاذْكُرْ: an (hatırla) | فِي: | الْكِتَابِ: Kitapta | إِبْرَاهِيمَ: İbrahim'i | إِنَّهُ: gerçekten o | كَانَ: idi | صِدِّيقًا: çok doğru | نَبِيًّا: bir peygamber | (19:41) | |
|إِذْ: hani | قَالَ: demişti ki | لِأَبِيهِ: babasına | يَا: EY/HEY/AH | أَبَتِ: babacığım | لِمَ: niçin? | تَعْبُدُ: tapıyorsun | مَا: şeylere | لَا: | يَسْمَعُ: işitmeyen | وَلَا: ve | يُبْصِرُ: görmeyen | وَلَا: ve | يُغْنِي: yararı olmayan | عَنْكَ: sana | شَيْئًا: hiçbir | (19:42) | |
|يَا: EY/HEY/AH | أَبَتِ: babacığım | إِنِّي: bana | قَدْ: elbette | جَاءَنِي: bana geldi | مِنَ: | الْعِلْمِ: bir bilgi | مَا: | لَمْ: | يَأْتِكَ: sana gelmeyen | فَاتَّبِعْنِي: bana uy | أَهْدِكَ: seni ileteyim | صِرَاطًا: bir yola | سَوِيًّا: düzgün | (19:43) | |
|يَا: EY/HEY/AH | أَبَتِ: babacığım | لَا: | تَعْبُدِ: tapma | الشَّيْطَانَ: şeytana | إِنَّ: çünkü | الشَّيْطَانَ: şeytan | كَانَ: | لِلرَّحْمَٰنِ: Rahman'a | عَصِيًّا: isyan etmiştir | (19:44) | |
|يَا: EY/HEY/AH | أَبَتِ: babacığım | إِنِّي: elbette ben | أَخَافُ: korkuyorum | أَنْ: diye | يَمَسَّكَ: sana dokunacak | عَذَابٌ: bir azab | مِنَ: -dan | الرَّحْمَٰنِ: Rahman- | فَتَكُونَ: o zaman olursun | لِلشَّيْطَانِ: şeytanın | وَلِيًّا: dostu | (19:45) | |
|قَالَ: dedi ki | أَرَاغِبٌ: yüz mü çeviriyorsun? | أَنْتَ: sen | عَنْ: -dan | الِهَتِي: benim tanrılarım- | يَا: EY/HEY/AH | إِبْرَاهِيمُ: İbrahim | لَئِنْ: eğer | لَمْ: | تَنْتَهِ: vazgeçmezsen | لَأَرْجُمَنَّكَ: andolsun seni taşlarım | وَاهْجُرْنِي: benden ayrıl, git | مَلِيًّا: uzun süre | (19:46) | |
|قَالَ: dedi | سَلَامٌ: selam | عَلَيْكَ: sana | سَأَسْتَغْفِرُ: mağfiret dileyeceğim | لَكَ: senin için | رَبِّي: Rabbimden | إِنَّهُ: çünkü O | كَانَ: | بِي: bana | حَفِيًّا: çok lutufkardır | (19:47) | |
|وَأَعْتَزِلُكُمْ: sizden ayrılıyorum | وَمَا: ve | تَدْعُونَ: yalvardıklarınızdan | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | وَأَدْعُو: ve yalnız yalvarıyorum | رَبِّي: Rabbime | عَسَىٰ: umarım ki | أَلَّا: | أَكُونَ: olmam | بِدُعَاءِ: yalvarmakla | رَبِّي: Rabbime | شَقِيًّا: bahtsız | (19:48) | |
|فَلَمَّا: ne zaman ki | اعْتَزَلَهُمْ: onlardan ayrıldı | وَمَا: ve | يَعْبُدُونَ: onların taptıklarından | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | وَهَبْنَا: biz armağan ettik | لَهُ: ona | إِسْحَاقَ: İshak'ı | وَيَعْقُوبَ: ve Ya'kub'u | وَكُلًّا: ve hepsini | جَعَلْنَا: yaptık | نَبِيًّا: peygamber | (19:49) | |
|وَوَهَبْنَا: ve lutfettik | لَهُمْ: onlara | مِنْ: -den | رَحْمَتِنَا: rahmetimiz- | وَجَعَلْنَا: ve verdik | لَهُمْ: onlar için | لِسَانَ: dili | صِدْقٍ: bir doğruluk | عَلِيًّا: yüce | (19:50) | |
|وَاذْكُرْ: an | فِي: | الْكِتَابِ: Kitapta | مُوسَىٰ: Musa'yı da | إِنَّهُ: çünkü o | كَانَ: idi | مُخْلَصًا: içi temiz | وَكَانَ: ve idi | رَسُولًا: bir peygamber | نَبِيًّا: nebi | (19:51) | |
|وَنَادَيْنَاهُ: ve ona seslendik | مِنْ: | جَانِبِ: tarafından | الطُّورِ: Tur'un | الْأَيْمَنِ: sağ | وَقَرَّبْنَاهُ: ve onu yaklaştırdık | نَجِيًّا: özel konuşmak için | (19:52) | |
|وَوَهَبْنَا: ve armağan ettik | لَهُ: ona | مِنْ: dolayı | رَحْمَتِنَا: acıdığımızdan | أَخَاهُ: kardeşi | هَارُونَ: Harun'u | نَبِيًّا: peygamber olarak | (19:53) | |
|وَاذْكُرْ: an | فِي: | الْكِتَابِ: Kitapta | إِسْمَاعِيلَ: İsma'il'i de | إِنَّهُ: Kİ o | كَانَ: -idi | صَادِقَ: sadık- | الْوَعْدِ: vaade | وَكَانَ: ve -idi | رَسُولًا: risaleyi | نَبِيًّا: açıklayan/beyan eden | (19:54) | |
|وَكَانَ: ve -idi | يَأْمُرُ: emreder- | أَهْلَهُ: halklara | بِالصَّلَاةِ: SaLâT ile/destek ile | وَالزَّكَاةِ: zekat ile- | وَكَانَ: ve -idi | عِنْدَ: -katında- | رَبِّهِ: Rabbleri- | مَرْضِيًّا: rızalanmışlık/rıza almışlık | (19:55) | |
|وَاذْكُرْ: ve hatırla/an | فِي: | الْكِتَابِ: Kitapta | إِدْرِيسَ: İdris'i de | إِنَّهُ: çünkü o | كَانَ: idi | صِدِّيقًا: çok doğru | نَبِيًّا: bir peygamber | (19:56) | |
|وَرَفَعْنَاهُ: onu yükseltmiştik | مَكَانًا: bir yere | عَلِيًّا: yüce | (19:57) | |
|أُولَٰئِكَ: işte bunlar | الَّذِينَ: kimselerdir | أَنْعَمَ: ni'met verdiği | اللَّهُ: Allah'ın | عَلَيْهِمْ: kendilerine | مِنَ: -den | النَّبِيِّينَ: peygamberler- | مِنْ: -nden | ذُرِّيَّةِ: nesli- | ادَمَ: Adem | وَمِمَّنْ: ve kimselerdendir | حَمَلْنَا: taşıdıklarımız | مَعَ: ile beraber | نُوحٍ: Nuh | وَمِنْ: ve | ذُرِّيَّةِ: neslindendir | إِبْرَاهِيمَ: İbrahim | وَإِسْرَائِيلَ: ve İsrail (Ya'kub) | وَمِمَّنْ: ve kimselerdendir | هَدَيْنَا: yol gösterdiğimiz | وَاجْتَبَيْنَا: ve seçtiğimiz | إِذَا: zaman | تُتْلَىٰ: okunduğu | عَلَيْهِمْ: onlara | ايَاتُ: ayetleri | الرَّحْمَٰنِ: Rahman'ın | خَرُّوا: -düşer/yeredüşer | سُجَّدًا: saygıyla- | وَبُكِيًّا: ve ağlar | (19:58) | |
|فَخَلَفَ: Zira getirildi | مِنْ: -den/dan | بَعْدِهِمْ: öncekilerine | خَلْفٌ: getirilen- | أَضَاعُوا: Zai ettikleri | الصَّلَاةَ: SaLâtT/Destek | وَاتَّبَعُوا: ve uydular | الشَّهَوَاتِ: şehvetlerine | فَسَوْفَ: yakında | يَلْقَوْنَ: onlar bulacaklardır | غَيًّا: kötülük | (19:59) | |
|إِلَّا: ancak | مَنْ: kimseler | تَابَ: tevbe eden | وَامَنَ: ve inananlar | وَعَمِلَ: ve yapanlar | صَالِحًا: iyi işler | فَأُولَٰئِكَ: işte onlar | يَدْخُلُونَ: girecekler | الْجَنَّةَ: cennete | وَلَا: ve | يُظْلَمُونَ: haksızlığa uğratılmayacaklardır | شَيْئًا: hiç | (19:60) | |
|جَنَّاتِ: cennetleri(ne gireceklerdir) | عَدْنٍ: Adn | الَّتِي: | وَعَدَ: va'dettiği | الرَّحْمَٰنُ: Rahman'ın | عِبَادَهُ: kullarına | بِالْغَيْبِ: gıyaben | إِنَّهُ: şüphesiz O'nun | كَانَ: | وَعْدُهُ: va'di | مَأْتِيًّا: yerine gelecektir | (19:61) | |
|لَا: | يَسْمَعُونَ: işitmezler | فِيهَا: orada | لَغْوًا: boş söz | إِلَّا: yalnızca | سَلَامًا: selam | وَلَهُمْ: ve Onların | رِزْقُهُمْ: rızıkları da | فِيهَا: orada | بُكْرَةً: sabah | وَعَشِيًّا: ve akşam | (19:62) | |
|تِلْكَ: işte budur | الْجَنَّةُ: cennet | الَّتِي: | نُورِثُ: vereceğimiz | مِنْ: -dan | عِبَادِنَا: kullarımız- | مَنْ: | كَانَ: | تَقِيًّا: korunanlara | (19:63) | |
|وَمَا: ve | نَتَنَزَّلُ: biz inmeyiz | إِلَّا: dışında | بِأَمْرِ: emri | رَبِّكَ: Rabbinin | لَهُ: O'na aittir | مَا: olan herşey | بَيْنَ: | أَيْدِينَا: önümüzde | وَمَا: ve olan | خَلْفَنَا: arkamızda | وَمَا: ve olan | بَيْنَ: arasında | ذَٰلِكَ: bunlar | وَمَا: asla değildir | كَانَ: | رَبُّكَ: Rabbin | نَسِيًّا: unutkan | (19:64) | |
|رَبُّ: Rabbidir | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: yerin | وَمَا: ve şeylerin | بَيْنَهُمَا: bunlar arasında bulunan | فَاعْبُدْهُ: O'na kulluk et | وَاصْطَبِرْ: ve sabret | لِعِبَادَتِهِ: O'na kullukta | هَلْ: -musun? | تَعْلَمُ: biliyor- | لَهُ: O'nun | سَمِيًّا: adaşını | (19:65) | |
|وَيَقُولُ: ve diyor ki | الْإِنْسَانُ: insan | أَإِذَا: zaman mı? | مَا: | مِتُّ: öldüğüm | لَسَوْفَ: muhakkak | أُخْرَجُ: çıkarılacağım | حَيًّا: diri olarak | (19:66) | |
|أَوَلَا: | يَذْكُرُ: düşünmüyor mu? | الْإِنْسَانُ: insan | أَنَّا: bizim | خَلَقْنَاهُ: onu yarattığımızı | مِنْ: | قَبْلُ: önceden | وَلَمْ: ve | يَكُ: değilken | شَيْئًا: hiçbir şey | (19:67) | |
|فَوَرَبِّكَ: Rabbine andolsun ki | لَنَحْشُرَنَّهُمْ: onları mutlaka toplayacağız | وَالشَّيَاطِينَ: ve şeytanları | ثُمَّ: sonra | لَنُحْضِرَنَّهُمْ: onları bulunduracağız | حَوْلَ: çevresinde | جَهَنَّمَ: cehennemin | جِثِيًّا: diz çökmüş vaziyette | (19:68) | |
|ثُمَّ: sonra | لَنَنْزِعَنَّ: ayıracağız | مِنْ: | كُلِّ: her | شِيعَةٍ: milletten | أَيُّهُمْ: hangisinin | أَشَدُّ: en çok | عَلَى: karşı | الرَّحْمَٰنِ: Rahman'a | عِتِيًّا: isyan edeni | (19:69) | |
|ثُمَّ: sonra | لَنَحْنُ: elbette biz | أَعْلَمُ: daha iyi biliriz | بِالَّذِينَ: kimlerin | هُمْ: onlar | أَوْلَىٰ: uygun olduğunu | بِهَا: oraya | صِلِيًّا: girmeğe | (19:70) | |
|وَإِنْ: ve yoktur | مِنْكُمْ: içinizden | إِلَّا: hiç kimse | وَارِدُهَا: oraya gitmeyecek | كَانَ: (bu) | عَلَىٰ: üzerine | رَبِّكَ: Rabbinin | حَتْمًا: bir borçtur | مَقْضِيًّا: kesin | (19:71) | |
|ثُمَّ: sonra | نُنَجِّي: kurtarırız | الَّذِينَ: kimseleri | اتَّقَوْا: muttakileri (sakınanları) | وَنَذَرُ: ve bırakırız | الظَّالِمِينَ: zalimleri | فِيهَا: orada | جِثِيًّا: diz üstü çökmüş olarak | (19:72) | |
|وَإِذَا: ve zaman | تُتْلَىٰ: okunduğu | عَلَيْهِمْ: onlara | ايَاتُنَا: ayetlerimiz | بَيِّنَاتٍ: açık açık | قَالَ: derler | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar edenler | لِلَّذِينَ: kimseler için | امَنُوا: inanan(lar) | أَيُّ: hangisinin | الْفَرِيقَيْنِ: iki topluluktan | خَيْرٌ: daha hayırlıdır | مَقَامًا: makamı | وَأَحْسَنُ: ve daha güzeldir? | نَدِيًّا: meclisi (mevkii) | (19:73) | |
|وَكَمْ: ve nice | أَهْلَكْنَا: helak ettik | قَبْلَهُمْ: onlardan önce | مِنْ: | قَرْنٍ: nesiller | هُمْ: onlar | أَحْسَنُ: daha güzeldi | أَثَاثًا: eşyaca | وَرِئْيًا: ve gösterişce | (19:74) | |
|قُلْ: de ki | مَنْ: kim | كَانَ: ise | فِي: içinde | الضَّلَالَةِ: sapıklık | فَلْيَمْدُدْ: süre versin | لَهُ: ona | الرَّحْمَٰنُ: Rahman | مَدًّا: bi süre | حَتَّىٰ: nihayet | إِذَا: zaman | رَأَوْا: gördükleri | مَا: şeyleri | يُوعَدُونَ: va'dedildikleri | إِمَّا: ya | الْعَذَابَ: azabı | وَإِمَّا: veya | السَّاعَةَ: (duruşma) sa'ati(ni) | فَسَيَعْلَمُونَ: bileceklerdir | مَنْ: kimin | هُوَ: o | شَرٌّ: daha kötüdür | مَكَانًا: mekanı | وَأَضْعَفُ: ve daha zayıftır | جُنْدًا: adamları | (19:75) | |
|وَيَزِيدُ: ve artırır | اللَّهُ: Allah | الَّذِينَ: kimselerin | اهْتَدَوْا: yola gelen(lerin) | هُدًى: hidayetini | وَالْبَاقِيَاتُ: ve kalıcı olan | الصَّالِحَاتُ: yararlı işler | خَيْرٌ: daha hayırlıdır | عِنْدَ: yanında | رَبِّكَ: Rabbinin | ثَوَابًا: mükafat bakımından | وَخَيْرٌ: ve daha iyidir | مَرَدًّا: varılacak yer bakımından | (19:76) | |
|أَفَرَأَيْتَ: gördün mü? | الَّذِي: kimseleri | كَفَرَ: inkar eden(leri) | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | وَقَالَ: ve diyeni | لَأُوتَيَنَّ: bana verilecek | مَالًا: mal | وَوَلَدًا: ve evlad | (19:77) | |
|أَطَّلَعَ: bildi mi? | الْغَيْبَ: gaybı | أَمِ: yoksa | اتَّخَذَ: aldı mı? | عِنْدَ: huzurunda | الرَّحْمَٰنِ: Rahman'ın | عَهْدًا: bir söz | (19:78) | |
|كَلَّا: hayır | سَنَكْتُبُ: biz yazacağız | مَا: şeyi | يَقُولُ: onun dediği | وَنَمُدُّ: ve uzatacağız | لَهُ: onun için | مِنَ: | الْعَذَابِ: azabı | مَدًّا: uzattıkça | (19:79) | |
|وَنَرِثُهُ: ve varis olacağız | مَا: şeye | يَقُولُ: dediği | وَيَأْتِينَا: ve o bize gelecek | فَرْدًا: tek başına | (19:80) | |
|وَاتَّخَذُوا: ve edindiler | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | الِهَةً: tanrılar | لِيَكُونُوا: olsun diye | لَهُمْ: kendilerine | عِزًّا: itibar | (19:81) | |
|كَلَّا: hayır | سَيَكْفُرُونَ: inkar edecekler | بِعِبَادَتِهِمْ: bunların tapmalarını | وَيَكُونُونَ: ve olacaklardır | عَلَيْهِمْ: bunlara | ضِدًّا: zıd | (19:82) | |
|أَلَمْ: | تَرَ: görmedin mi? | أَنَّا: biz | أَرْسَلْنَا: gönderdik | الشَّيَاطِينَ: şeytanları | عَلَى: üzerine | الْكَافِرِينَ: kafirler | تَؤُزُّهُمْ: onları kışkırtıyorlar | أَزًّا: kışkırttıkça | (19:83) | |
|فَلَا: asla | تَعْجَلْ: acele etme | عَلَيْهِمْ: onlar hakkında | إِنَّمَا: elbette | نَعُدُّ: biz sayıyoruz | لَهُمْ: onlar için | عَدًّا: saydıkça | (19:84) | |
|يَوْمَ: o gün | نَحْشُرُ: toplayacağız | الْمُتَّقِينَ: muttakileri (sakınanları) | إِلَى: huzurunda | الرَّحْمَٰنِ: Rahmanın | وَفْدًا: konuk olarak | (19:85) | |
|وَنَسُوقُ: ve süreceğiz | الْمُجْرِمِينَ: suçluları da | إِلَىٰ: | جَهَنَّمَ: cehenneme | وِرْدًا: yaya ve susuz olarak | (19:86) | |
|لَا: asla | يَمْلِكُونَ: güçleri yetmeyecektir | الشَّفَاعَةَ: şefa'ate | إِلَّا: dışındakilerin | مَنِ: kimselerin | اتَّخَذَ: alan | عِنْدَ: huzurunda | الرَّحْمَٰنِ: Rahman'ın | عَهْدًا: söz | (19:87) | |
|وَقَالُوا: ve dediler | اتَّخَذَ: edindi | الرَّحْمَٰنُ: Rahman | وَلَدًا: çocuk | (19:88) | |
|لَقَدْ: andolsun ki | جِئْتُمْ: siz bulundunuz | شَيْئًا: bir şeyde (cür'ette) | إِدًّا: pek kötü | (19:89) | |
|تَكَادُ: neredeyse | السَّمَاوَاتُ: gökler | يَتَفَطَّرْنَ: çatlayacak | مِنْهُ: ondan dolayı | وَتَنْشَقُّ: ve yarılacak | الْأَرْضُ: yer | وَتَخِرُّ: ve dağılacak | الْجِبَالُ: dağlar | هَدًّا: yıkılıp | (19:90) | |
|أَنْ: | دَعَوْا: iddia etmelerinden | لِلرَّحْمَٰنِ: Rahman için | وَلَدًا: çocuk | (19:91) | |
|وَمَا: ve | يَنْبَغِي: yakışmaz | لِلرَّحْمَٰنِ: Rahman'a | أَنْ: | يَتَّخِذَ: edinmek | وَلَدًا: çocuk | (19:92) | |
|إِنْ: | كُلُّ: hepsi | مَنْ: kimselerin | فِي: bulunan | السَّمَاوَاتِ: göklerde | وَالْأَرْضِ: ve yerde | إِلَّا: ancak | اتِي: gelecektir | الرَّحْمَٰنِ: Rahman'a | عَبْدًا: kul olarak | (19:93) | |
|لَقَدْ: muhakkak | أَحْصَاهُمْ: onları kuşatmış | وَعَدَّهُمْ: ve onları saymıştır | عَدًّا: bir bir | (19:94) | |
|وَكُلُّهُمْ: ve onların hepsi | اتِيهِ: O'na gelecektir | يَوْمَ: günü | الْقِيَامَةِ: kıyamet | فَرْدًا: tek başına | (19:95) | |
|إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: kimseler (için) | امَنُوا: inanan(lar) | وَعَمِلُوا: ve yapanlar (için) | الصَّالِحَاتِ: faydalı işler | سَيَجْعَلُ: yaratacaktır | لَهُمُ: onlar için | الرَّحْمَٰنُ: Rahman | وُدًّا: bir sevgi | (19:96) | |
|فَإِنَّمَا: şüphesiz biz | يَسَّرْنَاهُ: O'nu kolaylaştırdık | بِلِسَانِكَ: senin diline | لِتُبَشِّرَ: müjdelemen için | بِهِ: onunla | الْمُتَّقِينَ: muttakileri (sakınanları) | وَتُنْذِرَ: ve uyarman için | بِهِ: onunla | قَوْمًا: bir kavmi | لُدًّا: inatçı | (19:97) | |
|وَكَمْ: ve nicesini | أَهْلَكْنَا: helak ettik | قَبْلَهُمْ: onlardan önce | مِنْ: | قَرْنٍ: nesillerden | هَلْ: -musun? | تُحِسُّ: hissediyor- | مِنْهُمْ: onlardan | مِنْ: hiç | أَحَدٍ: birini | أَوْ: yahut | تَسْمَعُ: işitiyor (musun?) | لَهُمْ: onların | رِكْزًا: cılız bir sesini | (19:98) | |