» 43 / Zuhruf  29:

Kuran Sırası: 43
İniş Sırası: 63
Zuhruf Suresi = Mücevher/Gösteris-Süsler Suresi
ismini 35. ayetinde Allah’in verdigi ifade edilen altin-gümüs gibi süslerin sadece bu dünya hayatinin mali oldugunun ifade edilmesinden almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. بَلْ (BL) = bel : doğrusu
2. مَتَّعْتُ (MTAT) = metteǎ'tu : yaşattım
3. هَٰؤُلَاءِ (HÙLEÙ) = hā'ulā'i : bunları
4. وَابَاءَهُمْ (W ËBEÙHM) = ve ābā'ehum : ve babalarını
5. حَتَّىٰ (ḪT) = Hattā : dek
6. جَاءَهُمُ (CEÙHM) = cā'ehumu : kendilerine gelinceye
7. الْحَقُّ (ELḪG) = l-Haḳḳu : gerçek söz
8. وَرَسُولٌ (WRSWL) = ve rasūlun : ve elçi
9. مُبِينٌ (MBYN) = mubīnun : açıklayan
doğrusu | yaşattım | bunları | ve babalarını | dek | kendilerine gelinceye | gerçek söz | ve elçi | açıklayan |

[] [MTA] [] [EBW] [] [CYE] [ḪGG] [RSL] [BYN]
BL MTAT HÙLEÙ W ËBEÙHM ḪT CEÙHM ELḪG WRSWL MBYN

bel metteǎ'tu hā'ulā'i ve ābā'ehum Hattā cā'ehumu l-Haḳḳu ve rasūlun mubīnun
بل متعت هؤلاء وآباءهم حتى جاءهم الحق ورسول مبين

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
بل | BL bel doğrusu Nay,
متعت م ت ع | MTA MTAT metteǎ'tu yaşattım I gave enjoyment
هؤلاء | HÙLEÙ hā'ulā'i bunları (to) these
وآباءهم ا ب و | EBW W ËBEÙHM ve ābā'ehum ve babalarını and their forefathers
حتى | ḪT Hattā dek until
جاءهم ج ي ا | CYE CEÙHM cā'ehumu kendilerine gelinceye came to them
الحق ح ق ق | ḪGG ELḪG l-Haḳḳu gerçek söz the truth
ورسول ر س ل | RSL WRSWL ve rasūlun ve elçi and a Messenger
مبين ب ي ن | BYN MBYN mubīnun açıklayan clear.

43:29 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

doğrusu | yaşattım | bunları | ve babalarını | dek | kendilerine gelinceye | gerçek söz | ve elçi | açıklayan |

[] [MTA] [] [EBW] [] [CYE] [ḪGG] [RSL] [BYN]
BL MTAT HÙLEÙ W ËBEÙHM ḪT CEÙHM ELḪG WRSWL MBYN

bel metteǎ'tu hā'ulā'i ve ābā'ehum Hattā cā'ehumu l-Haḳḳu ve rasūlun mubīnun
بل متعت هؤلاء وآباءهم حتى جاءهم الحق ورسول مبين

[] [م ت ع] [] [ا ب و] [] [ج ي ا] [ح ق ق] [ر س ل] [ب ي ن]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
بل | BL bel doğrusu Nay,
Be,Lam,
2,30,
RET – retraction particle
حرف اضراب
متعت م ت ع | MTA MTAT metteǎ'tu yaşattım I gave enjoyment
Mim,Te,Ayn,Te,
40,400,70,400,
V – 1st person singular (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والتاء ضمير متصل في محل رفع فاعل
هؤلاء | HÙLEÙ hā'ulā'i bunları (to) these
He,,Lam,Elif,,
5,,30,1,,
DEM – plural demonstrative pronoun
اسم اشارة
وآباءهم ا ب و | EBW W ËBEÙHM ve ābā'ehum ve babalarını and their forefathers
Vav,,Be,Elif,,He,Mim,
6,,2,1,,5,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
الواو عاطفة
اسم منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
حتى | ḪT Hattā dek until
Ha,Te,,
8,400,,
P – preposition
حرف جر
جاءهم ج ي ا | CYE CEÙHM cā'ehumu kendilerine gelinceye came to them
Cim,Elif,,He,Mim,
3,1,,5,40,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
الحق ح ق ق | ḪGG ELḪG l-Haḳḳu gerçek söz the truth
Elif,Lam,Ha,Gaf,
1,30,8,100,
N – nominative masculine noun
اسم مرفوع
ورسول ر س ل | RSL WRSWL ve rasūlun ve elçi and a Messenger
Vav,Re,Sin,Vav,Lam,
6,200,60,6,30,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – nominative masculine indefinite noun
الواو عاطفة
اسم مرفوع
مبين ب ي ن | BYN MBYN mubīnun açıklayan clear.
Mim,Be,Ye,Nun,
40,2,10,50,
N – nominative masculine indefinite (form IV) active participle
اسم مرفوع
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |بَلْ: doğrusu | مَتَّعْتُ: yaşattım | هَٰؤُلَاءِ: bunları | وَابَاءَهُمْ: ve babalarını | حَتَّىٰ: dek | جَاءَهُمُ: kendilerine gelinceye | الْحَقُّ: gerçek söz | وَرَسُولٌ: ve elçi | مُبِينٌ: açıklayan |
Kırık Meal (Harekesiz) : |بل BL doğrusu | متعت MTAT yaşattım | هؤلاء HÙLEÙ bunları | وآباءهم W ËBEÙHM ve babalarını | حتى ḪT dek | جاءهم CEÙHM kendilerine gelinceye | الحق ELḪG gerçek söz | ورسول WRSWL ve elçi | مبين MBYN açıklayan |
Kırık Meal (Okunuş) : |bel: doğrusu | metteǎ'tu: yaşattım | hā'ulā'i: bunları | ve ābā'ehum: ve babalarını | Hattā: dek | cā'ehumu: kendilerine gelinceye | l-Haḳḳu: gerçek söz | ve rasūlun: ve elçi | mubīnun: açıklayan |
Kırık Meal (Transcript) : |BL: doğrusu | MTAT: yaşattım | HÙLEÙ: bunları | W ËBEÙHM: ve babalarını | ḪT: dek | CEÙHM: kendilerine gelinceye | ELḪG: gerçek söz | WRSWL: ve elçi | MBYN: açıklayan |
Abdulbaki Gölpınarlı : Belki de ben, onları da, atalarını da, onlara bir gerçek ve apaçık bir peygamber gelinceye dek geçindirmedeydim.
Adem Uğur : Doğrusu bunları da atalarını da kendilerine hak ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar geçindirdim.
Ahmed Hulusi : Bunları ve onların atalarını, kendilerine Hak ve apaçık bir Rasûl gelinceye kadar dünyadan yararlandırdım.
Ahmet Tekin : Doğrusu ben bunları da, babalarını da, kendilerine gerekçeli, hikmete dayalı, toplumda hakça düzeni gerçekleştirecek hak kitap Kur’ân ve hakkı açıklayan bir Rasul gelinceye kadar, dünya nimetlerinden faydalandırdım.
Ahmet Varol : Gerçek şu ki, onları ve atalarını kendilerine gerçek ve açıklayıcı peygamber gelinceye kadar geçindirdim.
Ali Bulaç : Hayır; Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayan bir elçi gelinceye kadar metalandırdım, yaşattım.
Ali Fikri Yavuz : Doğrusu şu (Mekke’li) kâfirleri ve atalarını, kendilerine kitab ve elçiliği (mucizelerle) aşikâr bir peygamber gelinceye kadar faydalandırıp yaşattım.
Bekir Sadak : Hayir; Ben bunlari ve babalarini gercek ve onu aciklayan bir peygamber gelene kadar gecindirdim.
Celal Yıldırım : Fakat bunları ve babalarını, kendilerine hakk ve (onu) açıklayan peygamber gelinceye kadar bir süre geçindirip yararlandırdık.
Diyanet İşleri : Doğrusu onları (Mekke müşriklerini) ve atalarını kendilerine hak olan Kur’an ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar (dünya nimetlerinden) yararlandırırım.
Diyanet İşleri (eski) : Hayır; Ben bunları ve babalarını gerçek ve onu açıklayan bir peygamber gelene kadar geçindirdim.
Diyanet Vakfi : Doğrusu bunları da atalarını da kendilerine hak ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar geçindirdim.
Edip Yüksel : Doğrusu, kendilerine gerçek ve apaçık bir elçi varıncaya kadar şunlara ve atalarına imkan tanıdım.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Doğrusu ben bunları da babalarını da kendilerine hak olan kitap ve gerçeği açıklayan bir peygamber gelinceye kadar faydalandırıp geçindirdim.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Fakat bunları ve atalarını kendilerine hak ve apaçık anlatan bir peygamber gelinceye kadar faydalandırıp yaşattım.
Elmalılı Hamdi Yazır : Fakat şunları ve atalarını ta kendilerine hakk ve bir Resuli mübîn gelinciye kadar müstefid edip yaşattım
Fizilal-il Kuran : Doğrusu bunları da, babalarını da kendilerine hak ve hakikatı açıklayan bir peygamber gelinceye kadar geçindirdim.
Gültekin Onan : Hayır; ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayan bir elçi gelinceye kadar metalandırdım, yaşattım.
Hakkı Yılmaz : Tam tersi, Ben bunları da atalarını da kendilerine hak/gerçek ve açıklayıcı bir elçi gelinceye kadar kazançlandırdım.
Hasan Basri Çantay : Daha doğrusu ben onları da, atlarını da, kendilerine hak (ve şerîat hükümlerini) açıklayan bir peygamber gelinceye kadar, fâidelendirdim (yaşatdım).
Hayrat Neşriyat : Daha doğrusu bunları da atalarını da kendilerine o hak (olan Kur’ân) ve (onu)açıklayan bir peygamber gelinceye kadar (yaşatarak dünya ni'metlerinden) faydalandırdım.
İbni Kesir : Hayır. Ben, onları da, atalarını da hakkı açıklayan bir peygamber gelene kadar geçindirdim.
İskender Evrenosoğlu : Hayır, ben onları ve babalarını, onlara Hakk (Kur'ân) ve O'nu açıklayan bir resûl gelinceye kadar metalandırdım.
Muhammed Esed : Şimdi, (İbrahim'den sonra yaşamış olanlara gelince,) onlara -ve atalarına- her şeyi apaçık ortaya seren bir elçi aracılığıyla hakikati gönderinceye kadar istedikleri gibi yaşamalarına izin verdim:
Ömer Nasuhi Bilmen : Fakat onları ve atalarını kendilerine o hak ve apaçık resûl gelinceye kadar fâidelendirdim.
Ömer Öngüt : Doğrusu ben bunları da atalarını da, kendilerine hak ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar geçindirdim.
Şaban Piriş : Evet, onları ve atalarını kendilerine hak ve apaçık bir elçi gelinceye kadar nimetlendirdim.
Suat Yıldırım : Doğrusu, Ben bunları da, babalarını da kendilerine hakikat ve onu açıklayan peygamber gelinceye kadar yaşattım.
Süleyman Ateş : Doğrusu bunları da, babalarını da kendilerine gerçek söz ve (onu) açıklayan elçi gelinceye dek yaşattım.
Tefhim-ul Kuran : Hayır; Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayan bir peygamber gelinceye kadar metalandırıp yaşattım.
Ümit Şimşek : Bunları ve atalarını da, kendilerine hak ve onu açıklayıcı peygamber gelinceye kadar nimetlerimden nasiplendirdim.
Yaşar Nuri Öztürk : Ben, şunlar ve atalarını, kendilerine hak ve açık kanıtlı resul gelinceye kadar nimetlendirdim.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}