Zuhruf Suresi = Mücevher/Gösteris-Süsler Suresi ismini 35. ayetinde Allah’in verdigi ifade edilen altin-gümüs gibi süslerin sadece bu dünya hayatinin mali oldugunun ifade edilmesinden almistir.
REM – prefixed resumption particle T – time adverb الفاء استئنافية ظرف زمان
جاءهم
ج ي ا | CYE
CEÙHM
cā'ehum
onlara gelince
he came to them
Cim,Elif,,He,Mim, 3,1,,5,40,
V – 3rd person masculine singular perfect verb PRON – 3rd person masculine plural object pronoun فعل ماض و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بآياتنا
ا ي ي | EYY
B ËYETNE
biāyātinā
ayetlerimizle
with Our Signs,
Be,,Ye,Elif,Te,Nun,Elif, 2,,10,1,400,50,1,
P – prefixed preposition bi N – genitive feminine plural noun PRON – 1st person plural possessive pronoun جار ومجرور و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
إذا
|
ÎZ̃E
iƶā
hemen
behold!
,Zel,Elif, ,700,1,
T – time adverb ظرف زمان
هم
|
HM
hum
onlar
They
He,Mim, 5,40,
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun ضمير منفصل
منها
|
MNHE
minhā
onlarla
at them
Mim,Nun,He,Elif, 40,50,5,1,
P – preposition PRON – 3rd person feminine singular object pronoun جار ومجرور
يضحكون
ض ح ك | ŽḪK
YŽḪKWN
yeDHakūne
(alay edip) gülmeğe başladılar
laughed.
Ye,Dad,Ha,Kef,Vav,Nun, 10,800,8,20,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb PRON – subject pronoun فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.
Konu Başlığı: -
Kırık Meal (Arapça) : |فَلَمَّا: ne zaman ki | جَاءَهُمْ: onlara gelince | بِايَاتِنَا: ayetlerimizle | إِذَا: hemen | هُمْ: onlar | مِنْهَا: onlarla | يَضْحَكُونَ: (alay edip) gülmeğe başladılar |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فلما FLMEne zaman ki | جاءهم CEÙHMonlara gelince | بآياتنا B ËYETNEayetlerimizle | إذا ÎZ̃Ehemen | هم HMonlar | منها MNHEonlarla | يضحكون YŽḪKWN(alay edip) gülmeğe başladılar |
Kırık Meal (Okunuş) : |felemmā: ne zaman ki | cā'ehum: onlara gelince | biāyātinā: ayetlerimizle | iƶā: hemen | hum: onlar | minhā: onlarla | yeDHakūne: (alay edip) gülmeğe başladılar |
Kırık Meal (Transcript) : |FLME: ne zaman ki | CEÙHM: onlara gelince | B ËYETNE: ayetlerimizle | ÎZ̃E: hemen | HM: onlar | MNHE: onlarla | YŽḪKWN: (alay edip) gülmeğe başladılar |
Abdulbaki Gölpınarlı : Onlara delillerimizle gelince o delillere gülmeye başladılar.
Adem Uğur : Onlara âyetlerimizi getirince, bunlara gülüvermişlerdi.
Ahmed Hulusi : Onlara işaretlerimizle geldiğinde, onlar hemen bunlara güldüler!
Ahmet Tekin : Mûsâ onlara âyetlerimizi, mûcizelerimizi getirince, o sırada mûcizelerle alay ederek güldüler.
Ahmet Varol : Fakat, onlara ayetlerimizi getirince bir de ne görsün: Onlarla alay ediyorlar.
Ali Bulaç : Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman, bir de ne görsün, onlar bunlara (alay edip) gülüyorlar.
Ali Fikri Yavuz : Fakat onlara böyle mucizelerimizle varınca, hemen onlar bunlara gülüverdiler.
Bekir Sadak : Onlara mucizelerimizi getirdigi zaman, bunlara guluvermislerdi.
Celal Yıldırım : Ne vakit ki onlara mu'cizelerimizle geldi, onlar birdenbire (işi alaya alıp) buna gülüverdiler.
Diyanet İşleri : (Mûsâ) mucizelerimizi kendilerine getirince, bir de bakmışsın, o mucizelere gülüyorlar!
Diyanet İşleri (eski) : Onlara mucizelerimizi getirdiği zaman, bunlara gülüvermişlerdi.
Diyanet Vakfi : Onlara âyetlerimizi getirince, bunlara gülüvermişlerdi.
Edip Yüksel : Mucizelerimizi kendilerine götürdüğü zaman, o mucizelere gülmüşlerdi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Onlara böyle mucizelerimizle vardığında, onlar hemen bu mucizelere gülüverdiler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Vaktâ ki onlara böyle âyetlerimizle vardı, birdenbire onlar bunlara gülüverdiler
Fizilal-il Kuran : Onlara ayetlerimizi getirince, birden bire onlarla alay etmeye koyuldular.
Gültekin Onan : Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman bir de ne görsün, onlar bunlara (alay edip) gülüyorlar.
Hakkı Yılmaz : Sonra da Mûsâ âyetlerimizi/ alâmetlerimizi/ göstergelerimizi onlara getirince, onlar hemen âyetlere gülüverdiler.
Hasan Basri Çantay : Fakat onlara âyetlerimiz gelince bir de ne görsünler, onlar bu (âyetlere) gülüyorlar!
Hayrat Neşriyat : Fakat onlara mu'cizelerimizi getirdiğinde, o vakit onlar bunlara gülüverdiler.
İbni Kesir : Onlara ayetlerimizle varınca, onlar bunlara gülüvermişlerdi.
İskender Evrenosoğlu : Fakat (Musa A.S), onlara âyetlerimizle (mucizelerimizle) gelince, onlar o zaman onlara (mucizelere) gülüyorlardı (alay ediyorlardı).
Muhammed Esed : Ama önlerine (mucizevi) işaretlerimizi getirince, hemen onları alaya aldılar,
Ömer Nasuhi Bilmen : (46-47) Andolsun ki, Mûsa'yı âyetlerimizle Fir'avun'a ve onun cemaatine gönderdik. Binaenaleyh dedi ki: «Ben şüphe yok âlemlerin Rabbinin bir Resûlüyüm.» Vaktâ ki onlara Bizim âyetlerimizle geldi, onlar o zaman, bunlardan gülüşür oldular.
Ömer Öngüt : Onlara âyetlerimizle varınca, bunlara gülüvermişlerdi.
Şaban Piriş : Onlara ayetlerle geldiği zaman onlar, ona gülüp geçmişlerdi.
Suat Yıldırım : O, delillerimizle onlara gidince onlar alay edip gülmeye koyuldular.
Süleyman Ateş : Onlara âyetlerimizi getirince onlar o âyetlerle alay edip gülmeğe başladılar.
Tefhim-ul Kuran : Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman, bir de ne görsün, onlar bunlara (alay edip) gülüyorlar.
Ümit Şimşek : Onlara âyetlerimizi getirdiğinde, onlar buna güldüler.
Yaşar Nuri Öztürk : Mûsa onlara ayetlerimizi getirdiğinde onlar bu ayetlere gülüyorlardı.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]