Kırık Meal (Transcript) Meali |
|
|ELḪMD̃: hamdolsun | LLH: Allah'a | ELZ̃Y: ki | ÊNZL: indirdi | AL: | ABD̃H: kuluna | ELKTEB: Kitabı | WLM: ve | YCAL: koymadı | LH: ona | AWCE: hiçbir eğrilik | (18:1) | |
|GYME: dosdoğru olarak | LYNZ̃R: uyarması için | BÊSE: azaba karşı | ŞD̃YD̃E: şiddetli | MN: | LD̃NH: katından (indirdi) | WYBŞR: ve müjdelemesi için | ELMÙMNYN: mü'minlere | ELZ̃YN: | YAMLWN: yapan | ELṦELḪET: iyi işler | ÊN: | LHM: kendileri için bulunduğunu | ÊCRE: mükafat | ḪSNE: güzel | (18:2) | |
|MEKS̃YN: kalacaklardır | FYH: onun içinde | ÊBD̃E: sürekli olarak | (18:3) | |
|WYNZ̃R: ve uyarması için | ELZ̃YN: | GELWE: diyenleri | ETḢZ̃: edindi | ELLH: Allah | WLD̃E: çocuk | (18:4) | |
|ME: yoktur | LHM: onların | BH: bu hususta | MN: hiçbir | ALM: bilgisi | WLE: ve yoktur | L ËBEÙHM: atalarının | KBRT: ne büyük (küstahça) | KLMT: söz | TḢRC: çıkıyor | MN: -ndan | ÊFWEHHM: ağızları- | ÎN: | YGWLWN: onlar söylemiyorlar | ÎLE: başka bir şey | KZ̃BE: yalandan | (18:5) | |
|FLALK: herhalde sen | BEḢA: helak edeceksin | NFSK: kendini | AL: | ËS̃ERHM: peşlerinde | ÎN: diye | LM: | YÙMNWE: inanmıyorlar | BHZ̃E: bu | ELḪD̃YS̃: söze | ÊSFE: üzüntüden | (18:6) | |
|ÎNE: şüphesiz biz | CALNE: yarattık | ME: şeyleri | AL: üzerindeki | ELÊRŽ: yer | ZYNT: süs olsun diye | LHE: kendisine | LNBLWHM: onları denemek için | ÊYHM: hangisinin | ÊḪSN: daha güzel | AMLE: iş yaptığını | (18:7) | |
|WÎNE: biz elbette | LCEALWN: yaparız | ME: şeyleri | ALYHE: (yerin) üzerindeki | ṦAYD̃E: bir toprak | CRZE: kupkuru | (18:8) | |
|ÊM: yoksa | ḪSBT: (mi) sandın? | ÊN: sadece | ÊṦḪEB: sahiplerinin | ELKHF: Kehf | WELRGYM: ve Rakim | KENWE: olduklarını | MN: | ËYETNE: bizim ayetlerimizden | ACBE: şaşılacak | (18:9) | |
|ÎZ̃: zaman | ÊW: sığındıkları | ELFTYT: o gençler | ÎL: | ELKHF: mağaraya | FGELWE: dediler | RBNE: Rabbimiz | ËTNE: bize ver | MN: | LD̃NK: katından | RḪMT: bir rahmet | WHYÙ: ve hazırla | LNE: bize | MN: | ÊMRNE: şu işimizden | RŞD̃E: bir çıkış yolu | (18:10) | |
|FŽRBNE: biz de vurduk | AL: (ağırlık) | ËZ̃ENHM: kulaklarına | FY: | ELKHF: mağarada | SNYN: yıllar | AD̃D̃E: nice | (18:11) | |
|S̃M: sonra | BAS̃NEHM: onları uyandırdık | LNALM: bilmek için | ÊY: hangisinin | ELḪZBYN: iki zümreden | ÊḪṦ: daha iyi hesabedeceğini | LME: | LBS̃WE: (onların) kaldıkları | ÊMD̃E: süreyi | (18:12) | |
|NḪN: biz | NGṦ: anlatıyoruz | ALYK: sana | NBÊHM: onların haberlerini | BELḪG: gerçek olarak | ÎNHM: muhakkak onlar | FTYT: gençlerdi | ËMNWE: inanmış | BRBHM: Rablerine | WZD̃NEHM: biz de onların artırmıştık | HD̃: hidayetlerini | (18:13) | |
|WRBŦNE: ve metanet bağlamıştık | AL: üstüne | GLWBHM: kalblerinin | ÎZ̃: | GEMWE: kalktılar | FGELWE: ve dediler ki | RBNE: Rabbimiz | RB: Rabbidir | ELSMEWET: göklerin | WELÊRŽ: ve yerin | LN: | ND̃AW: biz asla demeyiz | MN: | D̃WNH: O'ndan başkasına | ÎLHE: Tanrı | LGD̃: yoksa | GLNE: konuşmuş oluruz | ÎZ̃E: o zaman | ŞŦŦE: saçma sapan | (18:14) | |
|HÙLEÙ: şunlar | GWMNE: şu kavmimiz | ETḢZ̃WE: edindiler | MN: | D̃WNH: O'ndan başka | ËLHT: tanrılar | LWLE: gerekmez mi? | YÊTWN: getirmeleri | ALYHM: onların | BSLŦEN: bir delil | BYN: açık | FMN: kim olabilir? | ÊƵLM: daha zalim | MMN: | EFTR: uydurandan | AL: karşı | ELLH: Allah'a | KZ̃BE: yalan | (18:15) | |
|WÎZ̃: madem ki | EATZLTMWHM: siz onlardan ayrıldınız | WME: ve şeylerden | YABD̃WN: taptıkları | ÎLE: başka | ELLH: Allah'tan | FÊWWE: o halde sığının | ÎL: | ELKHF: mağaraya | YNŞR: yaysın (bollaştırsın) | LKM: size | RBKM: Rabbiniz | MN: | RḪMTH: rahmetini | WYHYÙ: ve hazırlasın | LKM: size | MN: | ÊMRKM: (şu) işinizden | MRFGE: yararlı bir şey | (18:16) | |
|WTR: ve görürsün | ELŞMS: güneşi | ÎZ̃E: zaman | ŦLAT: doğduğu | TZEWR: eğiliyor | AN: | KHFHM: mağaralarından | Z̃ET: | ELYMYN: sağa doğru | WÎZ̃E: ve zaman | ĞRBT: battığı | TGRŽHM: onları makaslayıp geçiyor | Z̃ET: | ELŞMEL: sola doğru | WHM: ve onlar | FY: içindedirler | FCWT: bir dehlizin | MNH: onun (mağaranın) | Z̃LK: bu (durum) | MN: | ËYET: ayetlerindendir | ELLH: Allah'ın | MN: kime | YHD̃: hidayet verirse | ELLH: Allah | FHW: o | ELMHTD̃: yolu bulmuştur | WMN: ve kimi de | YŽLL: sapıklıkta bırakırsa | FLN: artık | TCD̃: bulamazsın | LH: onun için | WLYE: bir dost | MRŞD̃E: yol gösteren | (18:17) | |
|WTḪSBHM: sen onları sanırsın | ÊYGEƵE: uyanıklar | WHM: onlar | RGWD̃: uyudukları halde | WNGLBHM: ve onları (uykuda) çeviririz | Z̃ET: | ELYMYN: sağlarına | WZ̃ET: ve | ELŞMEL: sollarına | WKLBHM: ve köpekleri de | BESŦ: uzatmış vaziyettedir | Z̃REAYH: ön ayaklarını | BELWṦYD̃: girişte | LW: eğer | EŦLAT: görseydin | ALYHM: onların durumunu | LWLYT: mutlaka dönüp | MNHM: onlardan | FRERE: kaçardın | WLMLÙT: ve içine dolardı | MNHM: onlardan | RABE: korku | (18:18) | |
|WKZ̃LK: yine böyle | BAS̃NEHM: onları dirilttik | LYTSEÙLWE: sormaları için | BYNHM: kendi aralarında | GEL: dedi ki | GEÙL: konuşan biri | MNHM: içlerinden | KM: ne kadar? | LBS̃TM: kaldınız | GELWE: dediler | LBS̃NE: kaldık | YWME: bir gün | ÊW: ya da | BAŽ: bir parçası (kadar) | YWM: günün | GELWE: dediler | RBKM: Rabbiniz | ÊALM: daha iyi bilir | BME: ne kadar | LBS̃TM: kaldığınızı | FEBAS̃WE: gönderin | ÊḪD̃KM: birinizi | BWRGKM: gümüş (para) ile | HZ̃H: şu | ÎL: | ELMD̃YNT: şehre | FLYNƵR: baksın | ÊYHE: hangi | ÊZK: daha temiz ise | ŦAEME: yiyecek | FLYÊTKM: size getirsin | BRZG: bir azık | MNH: ondan | WLYTLŦF: ve dikkatli davransın | WLE: sakın | YŞARN: sezdirmesin | BKM: sizi | ÊḪD̃E: birisine | (18:19) | |
|ÎNHM: çünkü onlar | ÎN: eğer | YƵHRWE: ellerine geçirirlerse | ALYKM: sizi | YRCMWKM: taşlayarak öldürürler | ÊW: yahut | YAYD̃WKM: döndürürler | FY: | MLTHM: kendi dinlerine | WLN: ve asla | TFLḪWE: iflah olamazsınız | ÎZ̃E: o takdirde | ÊBD̃E: asla | (18:20) | |
|WKZ̃LK: ve böylece | ÊAS̃RNE: buldurduk | ALYHM: onları | LYALMWE: bilsinler diye | ÊN: şüphesiz | WAD̃: va'dinin | ELLH: Allah'ın | ḪG: gerçek olduğunu | WÊN: ve şüphesiz | ELSEAT: saatin(geleceğinde) | LE: asla olmadığını | RYB: şüphe | FYHE: onda | ÎZ̃: o sırada | YTNEZAWN: tartışıyorlardı | BYNHM: kendi aralarında | ÊMRHM: onların durumlarını | FGELWE: dediler | EBNWE: bina edin | ALYHM: onların üstüne | BNYENE: bir bina | RBHM: Rableri | ÊALM: daha iyi bilir | BHM: onları | GEL: dediler ki | ELZ̃YN: | ĞLBWE: gâlip gelenler | AL: | ÊMRHM: onların işine | LNTḢZ̃N: mutlaka yapacağız | ALYHM: onların üstüne | MSCD̃E: bir mescid | (18:21) | |
|SYGWLWN: diyecekler | S̃LES̃T: onlar üçtür | REBAHM: dördüncüleri | KLBHM: köpekleridir | WYGWLWN: ve diyecekler | ḢMST: beştir | SED̃SHM: altıncıları | KLBHM: köpekleridir | RCME: taş atar gibi | BELĞYB: görülmeyene | WYGWLWN: ve diyecekler | SBAT: yedidir | WS̃EMNHM: sekizincileri | KLBHM: köpekleridir | GL: de ki | RBY: Rabbim | ÊALM: daha iyi bilir | BAD̃THM: onların sayısını | ME: yoktur | YALMHM: onları bilen | ÎLE: dışında | GLYL: azı | FLE: | TMER: münakaşaya girme | FYHM: onlar hakkında | ÎLE: dışında | MREÙ: tartışma | ƵEHRE: sathi | WLE: ve | TSTFT: bir şey sorma | FYHM: onlar hakkında | MNHM: bunlardan | ÊḪD̃E: hiçbirine | (18:22) | |
|WLE: ve | TGWLN: deme | LŞYÙ: hiçbir şey için | ÎNY: mutlaka | FEAL: yapacağım | Z̃LK: bunu | ĞD̃E: yarın | (18:23) | |
|ÎLE: ancak | ÊN: | YŞEÙ: dilerse | ELLH: Allah | WEZ̃KR: ve an (hatırla) | RBK: Rabbini | ÎZ̃E: zaman | NSYT: unuttuğun | WGL: ve de ki | AS: umarım | ÊN: | YHD̃YN: beni ulaştırmasını | RBY: Rabbimin | LÊGRB: daha yakın | MN: | HZ̃E: bundan | RŞD̃E: bir doğruya | (18:24) | |
|WLBS̃WE: ve kaldılar | FY: | KHFHM: mağaralarında | S̃LES̃: üç | MEÙT: yüz | SNYN: yıl | WEZD̃ED̃WE: ve ilave ettiler | TSAE: dokuz (yıl) | (18:25) | |
|GL: de ki | ELLH: Allah | ÊALM: daha iyi bilir | BME: ne kadar | LBS̃WE: kaldıklarını | LH: O'nundur | ĞYB: gaybı | ELSMEWET: göklerin | WELÊRŽ: ve yerin | ÊBṦR: ne güzel görendir | BH: onu | WÊSMA: ne güzel işitendir | ME: yoktur | LHM: onların | MN: | D̃WNH: O'ndan başka | MN: hiçbir | WLY: yardımcısı | WLE: ve | YŞRK: O ortak etmez | FY: | ḪKMH: kendi hükmüne | ÊḪD̃E: kimseyi | (18:26) | |
|WETL: oku | ME: şeyi | ÊWḪY: vahyedilen | ÎLYK: sana | MN: | KTEB: Kitabı'ndan | RBK: Rabbinin | LE: yoktur | MBD̃L: değiştirecek | LKLMETH: O'nun sözlerini | WLN: ve | TCD̃: bulamazsın | MN: | D̃WNH: O'ndan başka | MLTḪD̃E: sığınılacak bir kimse | (18:27) | |
|WEṦBR: tut (sabret) | NFSK: nefsini | MA: beraber | ELZ̃YN: | YD̃AWN: yalvaranlarla | RBHM: Rablerine | BELĞD̃ET: sabah | WELAŞY: akşam | YRYD̃WN: isteyerek | WCHH: rızasını | WLE: ve | TAD̃: sapmasın | AYNEK: gözlerin | ANHM: onlardan | TRYD̃: isteyerek | ZYNT: süsünü | ELḪYET: hayatının | ELD̃NYE: dünya | WLE: ve | TŦA: itaat etme | MN: kişiye | ÊĞFLNE: alıkoyduğumuz | GLBH: kalbini | AN: | Z̃KRNE: bizi anmaktan | WETBA: ve tâbi olan | HWEH: keyfine | WKEN: ve olan | ÊMRH: işi | FRŦE: aşırılık | (18:28) | |
|WGL: de ki | ELḪG: bu gerçek | MN: -dendir | RBKM: Rabbiniz- | FMN: artık kimse | ŞEÙ: dileyen | FLYÙMN: inansın | WMN: ve kimse | ŞEÙ: dileyen | FLYKFR: inkar etsin | ÎNE: çünkü biz | ÊATD̃NE: hazırladık | LLƵELMYN: zalimlere | NERE: bir ateş | ÊḪEŦ: kuşatmıştır | BHM: onları | SRED̃GHE: çadırı | WÎN: ve eğer | YSTĞYS̃WE: feryad edip yardım isteseler | YĞES̃WE: kendilerine yardım edilir | BMEÙ: bir su ile | KELMHL: erimiş maden gibi | YŞWY: haşlayan | ELWCWH: yüzleri | BÙS: o ne kötü | ELŞREB: bir içecektir | WSEÙT: ve ne kötü | MRTFGE: ağırlanmadır | (18:29) | |
|ÎN: şüphesiz | ELZ̃YN: onlar ki | ËMNWE: inandılar | WAMLWE: ve yaptılar | ELṦELḪET: iyi işler | ÎNE: elbette biz | LE: asla | NŽYA: zayi etmeyiz | ÊCR: ecrini | MN: kimsenin | ÊḪSN: güzel yapan | AMLE: işi | (18:30) | |
|ÊWLÙK: onlar öyle kimselerdir ki | LHM: kendileri için vardır | CNET: cennetleri | AD̃N: Adn | TCRY: akar | MN: | TḪTHM: altlarından | ELÊNHER: ırmaklar | YḪLWN: bezenirler | FYHE: orada | MN: | ÊSEWR: bileziklerle | MN: -dan | Z̃HB: altın- | WYLBSWN: ve giyerler | S̃YEBE: giysiler | ḢŽRE: yeşil | MN: | SND̃S: ince ipekten | WÎSTBRG: ve kalın ipekten | MTKÙYN: yaslanırlar | FYHE: orada | AL: üzerine | ELÊREÙK: koltuklar | NAM: ne güzel | ELS̃WEB: sevap | WḪSNT: ve ne güzel | MRTFGE: ağırlanma | (18:31) | |
|WEŽRB: ve anlat | LHM: onlara | MS̃LE: misal olarak | RCLYN: şu iki adamı (ki) | CALNE: vermiştik | LÊḪD̃HME: ikisinden birine | CNTYN: iki bağ | MN: | ÊANEB: üzüm | WḪFFNEHME: ve onların etrafını çevirmiştik | BNḢL: hurmalarla | WCALNE: ve bitirmiştik | BYNHME: ortalarında da | ZRAE: ekin | (18:32) | |
|KLTE: her iki | ELCNTYN: bağ (da) | ËTT: vermişti | ÊKLHE: yemişini | WLM: ve | TƵLM: eksik etmemişti | MNH: ondan | ŞYÙE: hiçbir şey | WFCRNE: ve akıtmıştık | ḢLELHME: aralarından | NHRE: bir ırmak | (18:33) | |
|WKEN: ve vardı | LH: O(adam)ın | S̃MR: ürünü | FGEL: dedi ki | LṦEḪBH: arkadaşı | WHW: ve o | YḪEWRH: konuşurken | ÊNE: ben | ÊKS̃R: zenginim | MNK: senden | MELE: malca | WÊAZ: ve güçlüyüm | NFRE: adamca da | (18:34) | |
|WD̃ḢL: ve girdi | CNTH: bağına | WHW: o | ƵELM: zulmederek | LNFSH: kendisine | GEL: dedi | ME: hiç | ÊƵN: sanmam | ÊN: | TBYD̃: yok olacağını | HZ̃H: bunun | ÊBD̃E: ebediyyen | (18:35) | |
|WME: ve hiç | ÊƵN: zannetmem | ELSEAT: kıyametin | GEÙMT: kopacağını | WLÙN: şayet | RD̃D̃T: döndürülsem bile | ÎL: | RBY: Rabbime | LÊCD̃N: bulurum | ḢYRE: daha güzel | MNHE: bundan | MNGLBE: bir akıbet | (18:36) | |
|GEL: dedi ki | LH: ona | ṦEḪBH: arkadaşı | WHW: kendisiyle | YḪEWRH: konuşan | ÊKFRT: inkar mı ediyorsun? | BELZ̃Y: | ḢLGK: seni yaratanı | MN: | TREB: topraktan | S̃M: sonra | MN: | NŦFT: nutfe (sperm)den | S̃M: sonra da | SWEK: seni biçimlendireni | RCLE: bir adam olarak | (18:37) | |
|LKNE: fakat | HW: O | ELLH: Allah | RBY: benim Rabbimdir | WLE: ve asla | ÊŞRK: ben ortak koşmam | BRBY: Rabbime | ÊḪD̃E: hiç kimseyi | (18:38) | |
|WLWLE: gerekmez miydi? | ÎZ̃: zaman | D̃ḢLT: girdiğin | CNTK: bağına | GLT: demen | ME: ne | ŞEÙ: dilerse | ELLH: Allah | LE: yoktur | GWT: kuvvet | ÎLE: başka | BELLH: Allah'tan | ÎN: gerçi | TRN: sen görüyorsun | ÊNE: beni | ÊGL: daha az | MNK: senden | MELE: malca | WWLD̃E: ve evlatça | (18:39) | |
|FAS: umulur ki | RBY: Rabbim | ÊN: | YÙTYN: bana verebilir | ḢYRE: daha iyisini | MN: | CNTK: senin bağından | WYRSL: ve gönderir | ALYHE: onun üzerine | ḪSBENE: yıldırımlar | MN: -ten | ELSMEÙ: gök- | FTṦBḪ: böylece kesilir | ṦAYD̃E: bağın | ZLGE: kupkuru bir toprak | (18:40) | |
|ÊW: yahut | YṦBḪ: çekilir | MEÙHE: suyu | ĞWRE: dibe | FLN: bir daha | TSTŦYA: gücün yetmez | LH: onu | ŦLBE: aramaya | (18:41) | |
|WÊḪYŦ: derken yok edildi | BS̃MRH: ürünü | FÊṦBḪ: ve başladı | YGLB: oğuşturmağa | KFYH: ellerini | AL: üzerine | ME: şeyler | ÊNFG: harcadıkları | FYHE: ona | WHY: ve o | ḢEWYT: yıkılmıştı | AL: üzerine | ARWŞHE: çardakları | WYGWL: ve diyordu | YE: EY/HEY/AH | LYTNY: keşke ben | LM: | ÊŞRK: ortak koşmasaydım | BRBY: Rabbime | ÊḪD̃E: kimseyi | (18:42) | |
|WLM: ve | TKN: olmadı | LH: onun | FÙT: bir topluluğu | YNṦRWNH: kendisine yardım eden | MN: | D̃WN: başka | ELLH: Allah'tan | WME: ve | KEN: olmadı | MNTṦRE: kendisinine yardım edilen | (18:43) | |
|HNELK: işte o durumda | ELWLEYT: velilik (koruyuculuk) | LLH: yalnız Allah'a mahsustur | ELḪG: hak olan | HW: O'dur | ḢYR: en iyi olan | S̃WEBE: mükafatı | WḢYR: ve daha hayırlıdır | AGBE: akıbet | (18:44) | |
|WEŽRB: ve anlat | LHM: onlara | MS̃L: misalini | ELḪYET: hayatının | ELD̃NYE: dünya | KMEÙ: bir su | ÊNZLNEH: indirdik | MN: -ten | ELSMEÙ: gök- | FEḢTLŦ: karıştı | BH: onunla | NBET: bitkisi | ELÊRŽ: yerin | FÊṦBḪ: ve haline geliverdi | HŞYME: çöp kırıntıları | TZ̃RWH: savurduğu | ELRYEḪ: rüzgarların | WKEN: ve | ELLH: Allah | AL: üzerine | KL: her | ŞYÙ: şey | MGTD̃RE: kadirdir | (18:45) | |
|ELMEL: mal | WELBNWN: ve oğullar | ZYNT: süsüdür | ELḪYET: hayatının | ELD̃NYE: dünya | WELBEGYET: fakat kalıcı olan | ELṦELḪET: güzel işler ise | ḢYR: daha hayırlıdır | AND̃: katında | RBK: Rabbinin | S̃WEBE: sevapça | WḢYR: ve daha hayırlıdır | ÊMLE: umutça da | (18:46) | |
|WYWM: O gün | NSYR: yürütürüz | ELCBEL: dağları | WTR: ve görürsün | ELÊRŽ: yeri | BERZT: çırılçıplak | WḪŞRNEHM: onları toplamışız | FLM: ve | NĞED̃R: bırakmamışızdır | MNHM: onlardan | ÊḪD̃E: hiçbirini | (18:47) | |
|WARŽWE: ve hepsi sunulmuşlardır | AL: | RBK: senin Rabbine | ṦFE: sıra sıra | LGD̃: andolsun | CÙTMWNE: bize geldiniz | KME: gibi | ḢLGNEKM: sizi yarattığımız | ÊWL: ilk | MRT: defa | BL: oysa | ZAMTM: siz sanmıştınız | ÊLN: | NCAL: tayin etmeyeceğimizi | LKM: size | MWAD̃E: bir vade | (18:48) | |
|WWŽA: (ortaya) konulmuştur | ELKTEB: Kitap | FTR: ve görürsün | ELMCRMYN: suçluların | MŞFGYN: korkarak | MME: | FYH: onun içindekilerden | WYGWLWN: ve dediklerini | YE: EY/HEY/AH | WYLTNE: vah bize | MEL: ne oluyor | HZ̃E: bu | ELKTEB: Kitaba | LE: (hiçbir şey) | YĞED̃R: bırakmıyor | ṦĞYRT: (ne) küçük | WLE: ne de | KBYRT: büyük | ÎLE: | ÊḪṦEHE: her (yaptığımız) şeyi sayıp döküyor | WWCD̃WE: ve bulmuşlardır | ME: şeyleri | AMLWE: yaptıkları | ḪEŽRE: hazır | WLE: ve | YƵLM: zulmetmez | RBK: Rabbin | ÊḪD̃E: kimseye | (18:49) | |
|WÎZ̃: ve hani | GLNE: demiştik | LLMLEÙKT: meleklere | ESCD̃WE: secde edin | L ËD̃M: Adem'e | FSCD̃WE: secde ettiler | ÎLE: hariç | ÎBLYS: İblis | KEN: (O) idi | MN: | ELCN: cinlerden | FFSG: dışına çıktı | AN: | ÊMR: buyruğunun | RBH: Rabbinin | ÊFTTḢZ̃WNH: siz onu mu ediniyorsunuz? | WZ̃RYTH: ve onun neslini | ÊWLYEÙ: dostlar | MN: | D̃WNY: benden ayrı olarak | WHM: oysa onlar | LKM: sizin | AD̃W: düşmanınızdır | BÙS: ne kötü | LLƵELMYN: zalimler için | BD̃LE: bir değiştirmedir | (18:50) | |
|ME: | ÊŞHD̃THM: onları hazır bulundurmadım | ḢLG: yaratılmasında | ELSMEWET: göklerin | WELÊRŽ: ve yerin | WLE: ve ne de | ḢLG: yaratılmasında | ÊNFSHM: kendilerinin | WME: ve | KNT: değilim | MTḢZ̃: edinmiş | ELMŽLYN: yoldan şaşırtanları | AŽD̃E: yardımcı | (18:51) | |
|WYWM: ve o gün | YGWL: (Allah, kafirlere) der ki | NED̃WE: çağırın | ŞRKEÙY: benim ortaklarım | ELZ̃YN: şeyleri | ZAMTM: zannettiğiniz | FD̃AWHM: işte çağırdılar | FLM: ama | YSTCYBWE: cevap vermediler | LHM: kendilerine | WCALNE: ve biz koyduk | BYNHM: onların aralarına | MWBGE: tehlikeli bir uçurum | (18:52) | |
|WRÊ: ve gördüler | ELMCRMWN: suçlular | ELNER: ateşi | FƵNWE: artık iyice anladılar | ÊNHM: kendilerinin | MWEGAWHE: içine düşeceklerini | WLM: fakat | YCD̃WE: bulamadılar | ANHE: ondan | MṦRFE: kaçacak bir yer | (18:53) | |
|WLGD̃: ve andolsun | ṦRFNE: biz türlü biçimlerde anlattık | FY: | HZ̃E: bu | ELGR ËN: Kur'an'da | LLNES: insanlara | MN: | KL: her çeşit | MS̃L: misali | WKEN: ama | ELÎNSEN: insan | ÊKS̃R: daha çok | ŞYÙ: her şeyden | CD̃LE: tartışmacıdır | (18:54) | |
|WME: şey | MNA: alıkoyan | ELNES: insanları | ÊN: | YÙMNWE: inanmaktan | ÎZ̃: zaman | CEÙHM: kendilerine geldiği | ELHD̃: hidayet | WYSTĞFRWE: ve istiğfar etmekten | RBHM: Rablerine | ÎLE: ancak | ÊN: | TÊTYHM: kendilerine de gelmesidir | SNT: yasasının | ELÊWLYN: evvelkilerin | ÊW: yahut | YÊTYHM: karşılarına gelmesidir | ELAZ̃EB: azabın | GBLE: açıkça | (18:55) | |
|WME: ve | NRSL: biz göndermeyiz | ELMRSLYN: elçileri | ÎLE: (olması) dışında | MBŞRYN: müjdeleyiciler | WMNZ̃RYN: ve uyarıcılar | WYCED̃L: ve mücadele ediyorlar | ELZ̃YN: kimseler | KFRWE: inkar eden(ler) | BELBEŦL: batılla | LYD̃ḪŽWE: gidermek için | BH: onunla | ELḪG: hakkı | WETḢZ̃WE: ve edindiler | ËYETY: ayetlerimi | WME: ve şeyleri | ÊNZ̃RWE: uyarıldıkları | HZWE: alay konusu | (18:56) | |
|WMN: kim olabilir? | ÊƵLM: daha zalim | MMN: kimseden | Z̃KR: hatırlatılan | B ËYET: ayetleri | RBH: Rabbinin | FÊARŽ: fakat yüz çeviren | ANHE: onlardan | WNSY: ve unutandan | ME: şeyi | GD̃MT: öne sürdüğü | YD̃EH: ellerinin | ÎNE: gerçekten biz | CALNE: koyduk | AL: üzerine | GLWBHM: onların kalbleri | ÊKNT: engel olan örtüler | ÊN: | YFGHWH: onu anlamalarına | WFY: ve içine | ËZ̃ENHM: kulaklarının | WGRE: ağırlıklar | WÎN: eğer | TD̃AHM: onları çağırsan da | ÎL: | ELHD̃: doğru yola | FLN: asla | YHTD̃WE: doğru yola gelmezler | ÎZ̃E: o halde | ÊBD̃E: asla | (18:57) | |
|WRBK: ve Rabbin | ELĞFWR: çok bağışlayandır | Z̃W: sahibidir | ELRḪMT: rahmet | LW: eğer | YÙEḢZ̃HM: onları hemen cezalandırsaydı | BME: | KSBWE: yaptıklariyle | LACL: çabuklaştırırdı | LHM: onların | ELAZ̃EB: azabını | BL: fakat | LHM: onlar için vardır | MWAD̃: va'dedilen bir zaman | LN: asla | YCD̃WE: bulamayacaklardır | MN: | D̃WNH: ondan başka | MWÙLE: sığınacak bir yer | (18:58) | |
|WTLK: ve işte | ELGR: (şu) kentleri | ÊHLKNEHM: helak ettik | LME: | ƵLMWE: zulmetmeğe başlayınca | WCALNE: ve belirledik | LMHLKHM: onları helak etmek için | MWAD̃E: bir süre | (18:59) | |
|WÎZ̃: ve hani | GEL: demişti ki | MWS: Musa | LFTEH: uşağına | LE: | ÊBRḪ: durmayacağım | ḪT: kadar | ÊBLĞ: varıncaya | MCMA: birleştiği yere | ELBḪRYN: iki denizin | ÊW: veya | ÊMŽY: yürüyeceğim | ḪGBE: uzun bir zaman | (18:60) | |
|FLME: ne zaman ki | BLĞE: varınca | MCMA: birleştiği yere | BYNHME: iki (denizin) arasının | NSYE: unuttular | ḪWTHME: balıklarını | FETḢZ̃: (balık) tuttu | SBYLH: yolunu | FY: | ELBḪR: denizde | SRBE: sıyrılıp | (18:61) | |
|FLME: ne zaman ki | CEWZE: orayı geçip gittiklerinde | GEL: (Musa) dedi | LFTEH: uşağına | ËTNE: bize getir | ĞD̃EÙNE: kahvaltımızı | LGD̃: andolsun ki | LGYNE: çektik | MN: | SFRNE: yolculuğumuzdan | HZ̃E: şu | NṦBE: yorgunluk | (18:62) | |
|GEL: (Uşağı) dedi | ÊRÊYT: gördün mü? | ÎZ̃: vakit | ÊWYNE: sığındığımız | ÎL: | ELṦḢRT: kayaya | FÎNY: gerçekten ben | NSYT: unuttum | ELḪWT: balığı | WME: fakat | ÊNSENYH: bana unutturmadı | ÎLE: başkası | ELŞYŦEN: şeytandan | ÊN: | ÊZ̃KRH: onu söylememi | WETḢZ̃: ve tuttu | SBYLH: yolunu | FY: içinde | ELBḪR: denizin | ACBE: şaşılacak biçimde | (18:63) | |
|GEL: (Musa) dedi | Z̃LK: işte | ME: şey | KNE: | NBĞ: aradığımız | FERTD̃E: geriye döndüler | AL: üzerini | ËS̃ERHME: izleri | GṦṦE: ta'kibederek | (18:64) | |
|FWCD̃E: ve buldular | ABD̃E: bir kul | MN: -dan | ABED̃NE: kullarımız- | ËTYNEH: biz ona vermiştik | RḪMT: bir rahmet | MN: | AND̃NE: katımızdan | WALMNEH: ve ona öğretmiştik | MN: | LD̃NE: katımızdan | ALME: bir ilim | (18:65) | |
|GEL: dedi ki | LH: ona | MWS: Musa | HL: | ÊTBAK: sana tabi olabilir miyim? | AL: üzere | ÊN: | TALMN: bana da öğretmen için | MME: şeyden | ALMT: sana öğretilen | RŞD̃E: bir bilgi | (18:66) | |
|GEL: dedi ki | ÎNK: sen | LN: asla | TSTŦYA: dayanamazsın | MAY: benimle beraber bulunmaya | ṦBRE: sabırla | (18:67) | |
|WKYF: ve nasıl? | TṦBR: dayanabilirsin | AL: | ME: bir şeye | LM: | TḪŦ: kavrayamadığın | BH: onu | ḢBRE: haberdar edilerek | (18:68) | |
|GEL: dedi | STCD̃NY: beni bulursun | ÎN: eğer | ŞEÙ: dilerse | ELLH: Allah | ṦEBRE: sabredici | WLE: ve | ÊAṦY: karşı gelmem | LK: senin | ÊMRE: emrine | (18:69) | |
|GEL: dedi | FÎN: eğer | ETBATNY: bana tabi olursan | FLE: | TSÊLNY: bana soru sorma | AN: | ŞYÙ: hiçbir şey | ḪT: kadar | ÊḪD̃S̃: ben anlatıncaya | LK: sana | MNH: onu | Z̃KRE: bir hatırlatma | (18:70) | |
|FENŦLGE: sonra yürüdüler | ḪT: nihayet | ÎZ̃E: zaman | RKBE: bindikleri | FY: | ELSFYNT: gemiye | ḢRGHE: onu deliverdi | GEL: dedi | ÊḢRGTHE: mi onu deldin? | LTĞRG: boğmak için | ÊHLHE: halkını | LGD̃: gerçekten | CÙT: sen yaptın | ŞYÙE: bir iş | ÎMRE: çok tehlikeli | (18:71) | |
|GEL: dedi | ÊLM: | ÊGL: demedim mi? | ÎNK: gerçekten sen | LN: | TSTŦYA: dayanamazsın | MAY: benimle beraber bulunmaya | ṦBRE: sabırla | (18:72) | |
|GEL: dedi | LE: | TÙEḢZ̃NY: beni kınama | BME: şeyden ötürü | NSYT: unuttuğum | WLE: ve | TRHGNY: bana çıkarma | MN: dolayı | ÊMRY: bu işimden | ASRE: bir güçlük | (18:73) | |
|FENŦLGE: yine yürüdüler | ḪT: nihayet | ÎZ̃E: | LGYE: rastladılar | ĞLEME: bir çocuğa | FGTLH: hemen onu öldürdü | GEL: (Musa) dedi ki | ÊGTLT: mı katlettin? | NFSE: bir canı | ZKYT: tertemiz | BĞYR: karşılığı olmadan | NFS: bir can | LGD̃: doğrusu | CÙT: sen yaptın | ŞYÙE: bir iş | NKRE: çirkin | (18:74) | |
|GEL: dedi | ÊLM: | ÊGL: dememiş miydim? | LK: sana | ÎNK: sen | LN: | TSTŦYA: dayanamazsın | MAY: benimle beraber bulunmaya | ṦBRE: sabırla | (18:75) | |
|GEL: dedi ki | ÎN: eğer | SÊLTK: sana sorarsam | AN: | ŞYÙ: bir şey | BAD̃HE: bundan sonra | FLE: artık olma | TṦEḪBNY: bana arkadaş | GD̃: elbette | BLĞT: sana ulaşmıştır | MN: | LD̃NY: benim tarafımdan | AZ̃RE: bir özür | (18:76) | |
|FENŦLGE: yine yürüdüler | ḪT: nihayet | ÎZ̃E: | ÊTYE: vardıklarında | ÊHL: halkına | GRYT: bir kent | ESTŦAME: yemek istediler | ÊHLHE: oranın halkından | FÊBWE: fakat kaçındılar | ÊN: | YŽYFWHME: onları konuklamaktan | FWCD̃E: derken buldular | FYHE: orada | CD̃ERE: bir duvar | YRYD̃: yüz tutan | ÊN: | YNGŽ: yıkılmağa | FÊGEMH: hemen onu doğrulttu | GEL: (Musa) dedi ki | LW: eğer | ŞÙT: isteseydin | LETḢZ̃T: alırdın | ALYH: buna karşılık | ÊCRE: bir ücret | (18:77) | |
|GEL: dedi | HZ̃E: işte bu | FREG: ayrılmasıdır | BYNY: benimle | WBYNK: senin arasının | SÊNBÙK: sana haber vereceğim | BTÊWYL: içyüzünü | ME: şeylerin | LM: | TSTŦA: güç yetiremediğin | ALYH: üzerine | ṦBRE: sabırla | (18:78) | |
|ÊME: | ELSFYNT: O gemi | FKENT: idi | LMSEKYN: yoksulların | YAMLWN: çalışan | FY: | ELBḪR: denizde | FÊRD̃T: istedim | ÊN: ki | ÊAYBHE: onu kusurlu yapmak | WKEN: çünkü vardı | WREÙHM: onların ilerisinde | MLK: bir kral | YÊḢZ̃: alan | KL: her | SFYNT: gemiyi | ĞṦBE: zorla | (18:79) | |
|WÊME: gelince | ELĞLEM: çocuğa | FKEN: idi | ÊBWEH: onun anası babası | MÙMNYN: mü'min insanlar | FḢŞYNE: korktuk | ÊN: | YRHGHME: onlara sarmasından | ŦĞYENE: azgınlık | WKFRE: ve küfür | (18:80) | |
|FÊRD̃NE: istedik ki | ÊN: | YBD̃LHME: onun yerine versin | RBHME: Rableri | ḢYRE: daha hayırlısını | MNH: ondan | ZKET: daha temiz | WÊGRB: ve daha yakınını | RḪME: merhamete | (18:81) | |
|WÊME: ise | ELCD̃ER: duvar | FKEN: idi | LĞLEMYN: çocuğun | YTYMYN: iki yetim | FY: | ELMD̃YNT: şehirde | WKEN: ve vardı | TḪTH: altında | KNZ: bir hazine | LHME: onlara ait | WKEN: ve idi | ÊBWHME: babaları da | ṦELḪE: iyi bir kimse | FÊRED̃: istedi ki | RBK: Rabbin | ÊN: | YBLĞE: onlar (büyüyüp) ersinler | ÊŞD̃HME: güçlü çağlarına | WYSTḢRCE: ve çıkarsınlar | KNZHME: hazinelerini | RḪMT: bir rahmet olarak | MN: | RBK: Rabbinden | WME: | FALTH: bunları yapmadım | AN: | ÊMRY: ben kendiliğimden | Z̃LK: işte budur | TÊWYL: içyüzü | ME: şeylerin | LM: | TSŦA: senin güç yetiremediğin | ALYH: hakkında | ṦBRE: sabırla | (18:82) | |
|WYSÊLWNK: ve sana soruyorlar | AN: | Z̃Y: Zu'l-Karneyn'den | ELGRNYN: Zu'l-Karneyn'den | GL: de ki | SÊTLW: okuyacağım | ALYKM: size | MNH: ondan | Z̃KRE: bir hatıra | (18:83) | |
|ÎNE: elbette biz | MKNE: güçlü kıldık | LH: onu | FY: | ELÊRŽ: yeryüzünde | W ËTYNEH: ve ona verdik | MN: | KL: her | ŞYÙ: şeyden | SBBE: bir sebep | (18:84) | |
|FÊTBA: o da tuttu | SBBE: bir yol | (18:85) | |
|ḪT: nihayet | ÎZ̃E: ne zaman ki | BLĞ: ulaştı | MĞRB: battığı yere | ELŞMS: güneşin | WCD̃HE: ve onu buldu | TĞRB: batarken | FY: | AYN: bir gözede | ḪMÙT: kara balçıklı | WWCD̃: ve buldu | AND̃HE: onun yanında da | GWME: bir kavim | GLNE: dedik ki | YE: EY/HEY/AH | Z̃E: Zu | ELGRNYN: Zu'l-Karneyn | ÎME: ya | ÊN: | TAZ̃B: azâb edersin | WÎME: veya | ÊN: | TTḢZ̃: davranırsın | FYHM: kendilerine | ḪSNE: güzel | (18:86) | |
|GEL: dedi ki | ÊME: | MN: kim | ƵLM: haksızlık ederse | FSWF: | NAZ̃BH: ona azab edeceğiz | S̃M: sonra | YRD̃: döndürülecektir | ÎL: | RBH: Rabbine | FYAZ̃BH: O da ona azab edecektir | AZ̃EBE: bir azapla | NKRE: görülmemiş | (18:87) | |
|WÊME: ise | MN: kimseye | ËMN: inanan | WAML: ve yapan | ṦELḪE: iyi işler | FLH: Zira onlar/onlarsa | CZEÙ: mükafat | ELḪSN: en güzel | WSNGWL: ve söyleyeceğiz | LH: ona | MN: -dan | ÊMRNE: buyruğumuz- | YSRE: kolay olanı | (18:88) | |
|S̃M: sonra yine | ÊTBA: tuttu | SBBE: bir yol | (18:89) | |
|ḪT: nihayet | ÎZ̃E: ne zaman ki | BLĞ: ulaştı | MŦLA: doğduğu yere | ELŞMS: güneşin | WCD̃HE: ve onu buldu | TŦLA: doğarken | AL: üzerine | GWM: bir kavmin | LM: | NCAL: yapmadığımız | LHM: kendilerine | MN: | D̃WNHE: ona (güneşe) karşı | STRE: bir siper | (18:90) | |
|KZ̃LK: işte böyle | WGD̃: ve muhakkak | ÊḪŦNE: biliyorduk | BME: | LD̃YH: onun yanındakini | ḢBRE: ilmimizle | (18:91) | |
|ḪT: nihayet | ÎZ̃E: ne zaman ki | BLĞ: ulaştı | BYN: arasına | ELSD̃YN: iki sed | WCD̃: buldu | MN: | D̃WNHME: onların dışında | GWME: bir kavim | LE: | YKED̃WN: neredeyse | YFGHWN: hiç anlamayan | GWLE: söz | (18:93) | |
|GELWE: dediler ki | YE: EY/HEY/AH | Z̃E: Zu | ELGRNYN: Zu'l-Karneyn | ÎN: şüphesiz | YÊCWC: Ye'cuc | WMÊCWC: ve Me'cuc | MFSD̃WN: bozgunculuk yapıyorlar | FY: | ELÊRŽ: yeryüzünde | FHL: mi? | NCAL: verelim | LK: sana | ḢRCE: bir vergi | AL: için | ÊN: | TCAL: yapman | BYNNE: bizimle | WBYNHM: onların arasına | SD̃E: bir sed | (18:94) | |
|GEL: dedi ki | ME: | MKNY: beni bulundurduğu imkanlar | FYH: içinde | RBY: Rabbimin | ḢYR: daha hayırlıdır | FÊAYNWNY: siz bana yardım edin de | BGWT: güçle | ÊCAL: yapayım | BYNKM: sizinle | WBYNHM: onlar arasına | RD̃ME: sağlam bir engel | (18:95) | |
| ËTWNY: bana getirin | ZBR: kütleleri | ELḪD̃YD̃: demir | ḪT: o kadar ki | ÎZ̃E: | SEW: aynı seviyeye getirince | BYN: arasını | ELṦD̃FYN: iki dağın | GEL: dedi | ENFḢWE: üfleyin! | ḪT: nihayet | ÎZ̃E: | CALH: onu sokunca | NERE: bir ateş haline | GEL: dedi | ËTWNY: getirin bana | ÊFRĞ: dökeyim | ALYH: üzerine | GŦRE: erimiş katran | (18:96) | |
|FME: artık | ESŦEAWE: ne güçleri yetti | ÊN: | YƵHRWH: onu aşmaya | WME: ne de | ESTŦEAWE: güçleri yetti | LH: onu | NGBE: delmeye | (18:97) | |
|GEL: (Zu'l-Karneyn) dedi ki | HZ̃E: bu | RḪMT: bir rahmetdir | MN: | RBY: Rabbimden | FÎZ̃E: zaman | CEÙ: geldiği | WAD̃: va'di | RBY: Rabbimin | CALH: onu eder | D̃KEÙ: yerle bir | WKEN: ve | WAD̃: va'di | RBY: Rabbimin | ḪGE: haktır (gerçektir) | (18:98) | |
|WTRKNE: biz bırakırız | BAŽHM: birbirlerini | YWMÙZ̃: o gün | YMWC: dalgalanır bir halde | FY: içinde | BAŽ: birbiri | WNFḢ: ve üflenir | FY: | ELṦWR: Sur'a | FCMANEHM: ve onları toplarız | CMAE: hepsini | (18:99) | |
|WARŽNE: ve göstereceğiz | CHNM: cehennemi | YWMÙZ̃: o gün | LLKEFRYN: kafirlere | ARŽE: açıkça | (18:100) | |
|ELZ̃YN: onlar ki | KENT: idi | ÊAYNHM: gözleri | FY: içinde | ĞŦEÙ: perde | AN: karşı | Z̃KRY: beni anmaya | WKENWE: ve idiler | LE: | YSTŦYAWN: tahammül edemez | SMAE: (Kur'an'ı) dinlemeğe | (18:101) | |
|ÊFḪSB: mi sandılar? | ELZ̃YN: o | KFRWE: inkarcılar | ÊN: | YTḢZ̃WE: kendilerine edineceklerini | ABED̃Y: kullarımı | MN: | D̃WNY: benden ayrı olarak | ÊWLYEÙ: veliler (dost) | ÎNE: şüphesiz biz | ÊATD̃NE: hazırladık | CHNM: cehennemi | LLKEFRYN: kafirlere | NZLE: konak olarak | (18:102) | |
|GL: de ki | HL: mi? | NNBÙKM: size söyleyeyim | BELÊḢSRYN: en çok ziyana uğrayanları | ÊAMELE: işleri bakımından | (18:103) | |
|ELZ̃YN: onların | ŽL: boşa gider | SAYHM: bütün çabaları | FY: | ELḪYET: hayatında | ELD̃NYE: dünya | WHM: ve kendileri de | YḪSBWN: sanırlar | ÊNHM: kendilerinin | YḪSNWN: iyi yaptıklarını | ṦNAE: işlerini | (18:104) | |
|ÊWLÙK: işte onlar | ELZ̃YN: kimselerdir | KFRWE: inkar eden | B ËYET: ayetlerini | RBHM: Rablerinin | WLGEÙH: ve O'na kavuşmayı | FḪBŦT: bu yüzden boşa çıkar | ÊAMELHM: eylemleri | FLE: | NGYM: kurmayız | LHM: onlar için | YWM: günü | ELGYEMT: kıyamet | WZNE: bir terazi | (18:105) | |
|Z̃LK: işte bu | CZEÙHM: onların cezası | CHNM: cehennemdir | BME: sebebiyle | KFRWE: inkarları | WETḢZ̃WE: ve edinmeleri | ËYETY: ayetlerimi | WRSLY: ve elçilerimi | HZWE: eğlence | (18:106) | |
|ÎN: şüphesiz | ELZ̃YN: kimseler | ËMNWE: iman eden | WAMLWE: ve yapanlar | ELṦELḪET: iyi işler | KENT: | LHM: onlar için vardır | CNET: cennetleri | ELFRD̃WS: Firdevs | NZLE: konak olarak | (18:107) | |
|ḢELD̃YN: sürekli kalacaklardır | FYHE: orada | LE: hiç | YBĞWN: istemezler | ANHE: oradan | ḪWLE: ayrılmak | (18:108) | |
|GL: de ki | LW: şayet | KEN: olsa | ELBḪR: deniz | MD̃ED̃E: mürekkep | LKLMET: sözleri(ni yazmak) için | RBY: Rabbimin | LNFD̃: tükenir | ELBḪR: deniz | GBL: önce | ÊN: | TNFD̃: tükenmeden | KLMET: sözleri | RBY: Rabbimin | WLW: ve şayet | CÙNE: getirsek bile | BMS̃LH: bir o kadarını daha | MD̃D̃E: yardım için | (18:109) | |
|GL: de ki | ÎNME: şüphesiz | ÊNE: ben de | BŞR: bir insanım | MS̃LKM: sizin gibi | YWḪ: vahyolunuyor | ÎLY: bana | ÊNME: şüphesiz | ÎLHKM: Tanrınız | ÎLH: Tanrıdır | WEḪD̃: bir tek | FMN: o halde kim | KEN: ise | YRCW: arzu eder | LGEÙ: kavuşmayı | RBH: Rabbine | FLYAML: yapsın | AMLE: iş(ler) | ṦELḪE: iyi | WLE: ve asla | YŞRK: ortak etmesin | BABED̃T: (yaptığı) ibadete | RBH: Rabbine | ÊḪD̃E: (hiç) kimseyi | (18:110) | |