Kırık Meal (Okunuş) Meali |
|
|Elif, Lâm, Râ: Elif Lâm Râ | kitābun: bir Kitap'tır | uHkimet: sağlamlaştırılmış | āyātuhu: ayetleri | ṧumme: sonra | fuSSilet: etraflıca açıklanmış | min: | ledun: tarafından | Hakīmin: hikmet sahibi | ḣabīrin: ve her şeyden haberdar | (11:1) | |
|ellā: öyle ki | teǎ'budū: kulluk etmeyin | illā: başkasına | llahe: Allah'tan | innenī: şüphesiz ben | lekum: size | minhu: O'nun tarafından | neƶīrun: bir uyarıcıyım | ve beşīrun: ve müjdeleyiciyim | (11:2) | |
|ve eni: ve | steğfirū: bağışlanma dileyin | rabbekum: Rabbinizden | ṧumme: sonra | tūbū: tevbe edin | ileyhi: O'na | yumettiǎ'kum: sizi yararlandırsın | metāǎn: nimetlerden | Hasenen: güzel | ilā: -ye kadar | ecelin: bir süre- | musemmen: belirli | ve yu'ti: ve versin | kulle: her | ƶī: sahibine | feDlin: ihsan | feDlehu: kendi ihsanını | vein: ve eğer | tevellev: yüz çevirirseniz | feinnī: gerçekten ben | eḣāfu: korkarım | ǎleykum: sizin hakkınızda | ǎƶābe: azabından | yevmin: bir günün | kebīrin: büyük | (11:3) | |
|ilā: | llahi: Allah'adır | merciǔkum: dönüşünüz | ve huve: ve O | ǎlā: üzerine | kulli: her | şey'in: şey | ḳadīrun: güç yetirendir | (11:4) | |
|elā: iyi bilin ki | innehum: onlar | yeṧnūne: bükerler | Sudūrahum: göğüslerini | liyesteḣfū: gizlenmek için | minhu: ondan | elā: yine iyi bilin ki | Hīne: ne zaman | yesteğşūne: bürünseler | ṧiyābehum: elbiselerine | yeǎ'lemu: bilir | mā: şeyleri | yusirrūne: gizledikleri | ve mā: ve şeyleri | yuǎ'linūne: açığa vurdukları | innehu: şüphesiz O | ǎlīmun: bilendir | biƶāti: olanı | S-Sudūri: gönüllerde | (11:5) | |
|ve mā: ve yoktur | min: hiçbir | dābbetin: canlı | fī: | l-erDi: yeryüzünde | illā: | ǎlā: ait olmayan | llahi: Allah'a | rizḳuhā: rızkı | ve yeǎ'lemu: ve O bilir | musteḳarrahā: onun karar kıldığı yeri | ve mustevdeǎhā: ve emanet bırakıldığı yeri | kullun: (bunların) hepsi | fī: | kitābin: bir Kitap'tadır | mubīnin: apaçık | (11:6) | |
|ve huve: ve O'dur | lleƶī: | ḣaleḳa: yaratan | s-semāvāti: gökleri | vel'erDe: ve yeri | fī: içinde | sitteti: altı | eyyāmin: gün | ve kāne: iken | ǎrşuhu: O'nun Arş'ı | ǎlā: üzerinde | l-māi: su | liyebluvekum: sizi denemek için | eyyukum: hanginizin | eHsenu: daha güzel (olduğunu) | ǎmelen: amelinin | velein: ve şayet | ḳulte: onlara dersen | innekum: şüphesiz siz | meb'ǔṧūne: diriltileceksiniz | min: | beǎ'di: sonra | l-mevti: ölümden | leyeḳūlenne: hemen derler | elleƶīne: kimseler | keferū: inkar eden(ler) | in: değildir | hāƶā: bu | illā: başka | siHrun: bir sihirden | mubīnun: apaçık | (11:7) | |
|velein: ve şayet | eḣḣarnā: geciktirsek | ǎnhumu: onlardan | l-ǎƶābe: azabı | ilā: için | ummetin: bir süre | meǎ'dūdetin: sayılı | leyeḳūlunne: mutlaka derler | mā: nedir? | yeHbisuhu: onu alıkoyan | elā: haberiniz olsun ki | yevme: gün | ye'tīhim: o geldiği | leyse: değildir | meSrūfen: geri çevrilecek | ǎnhum: kendilerinden | ve Hāḳa: ve kuşatır | bihim: onları | mā: şey | kānū: oldukları | bihi: onu | yestehziūne: alaya alıyor(lar) | (11:8) | |
|velein: şayet | eƶeḳnā: tattırsak | l-insāne: insana | minnā: katımızdan | raHmeten: bir rahmet | ṧumme: sonra | nezeǎ'nāhā: onu geri alsak | minhu: ondan | innehu: o hemen olur | leyeūsun: ümitsiz | kefūrun: bir nankör | (11:9) | |
|velein: ve şayet | eƶeḳnāhu: ona tattırırsak | neǎ'mā'e: bir nimet | beǎ'de: sonra | Derrā'e: bir darlıktan | messethu: kendisine dokunan | leyeḳūlenne: mutlaka der | ƶehebe: gitti | s-seyyiātu: kötülükler | ǎnnī: benden | innehu: şüphesiz o | leferiHun: şımarık | feḣūrun: ve böbürlenendir | (11:10) | |
|illā: ancak hariçtir | elleƶīne: kimseler | Saberū: sabreden(ler) | ve ǎmilū: ve ameller işleyenler | S-SāliHāti: salih | ulāike: işte | lehum: onlara vardır | meğfiratun: bağışlanma | ve ecrun: ve ecir | kebīrun: büyük | (11:11) | |
|feleǎlleke: belki de | tārikun: bırakacaksın | beǎ'De: bir kısmını | mā: | yūHā: vahyedilenin | ileyke: sana | ve Dāiḳun: ve daralacak | bihi: onunla | Sadruke: göğsün | en: dolayı | yeḳūlū: demelerinden | levlā: değil miydi? | unzile: indirilmeli | ǎleyhi: ona | kenzun: bir hazine | ev: veya | cā'e: gelmeli | meǎhu: beraberinde | melekun: bir melek | innemā: ancak | ente: sen | neƶīrun: bir uyarıcısın | vallahu: Allah ise | ǎlā: üzerine | kulli: her | şey'in: şey | vekīlun: vekildir | (11:12) | |
|em: yoksa | yeḳūlūne: diyorlar mı? | fterāhu: onu kendisi uydurdu | ḳul: de ki | fe'tū: getirin | biǎşri: on (tane) | suverin: sure | miṧlihi: onun benzeri | mufterayātin: uydurulmuş | ved'ǔ: ve çağırın | meni: | steTaǎ'tum: gücünüzyeteni | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | in: eğer | kuntum: iseniz | Sādiḳīne: doğru sözlü | (11:13) | |
|feillem: eğer | yestecībū: cevap veremezlerse | lekum: size | feǎ'lemū: bilin ki | ennemā: doğrusu o | unzile: indirilmiştir | biǐlmi: ilmiyle | llahi: Allah'ın | ve en: ve şüphesiz | lā: yoktur | ilāhe: ilah | illā: başka | huve: O'ndan | fehel: artık olur musunuz? | entum: size | muslimūne: Müslüman | (11:14) | |
|men: kimler | kāne: | yurīdu: isterse | l-Hayāte: hayatını | d-dunyā: dünya | ve zīnetehā: ve süsünü | nuveffi: karşılıklarını tam veririz | ileyhim: onlara | eǎ'mālehum: yaptıklarının | fīhā: orada | ve hum: ve onlara | fīhā: orada | lā: | yubḣasūne: bir noksanlık yapılmaz | (11:15) | |
|ulāike: bunlar | elleƶīne: kimselerdir | leyse: olmayan | lehum: kendileri için | fī: | l-āḣirati: ahirette | illā: başka bir şey | n-nāru: ateşten | ve HabiTa: ve boşa gitmiştir | mā: | Saneǔ: işledikleri | fīhā: orada | ve bāTilun: ve geçersizdir | mā: | kānū: oldukları | yeǎ'melūne: yapmakta | (11:16) | |
|efemen: kimse gibi midir? | kāne: olan | ǎlā: üzere | beyyinetin: açık bir delil | min: | rabbihi: Rabbinden | ve yetlūhu: ve onu izleyen | şāhidun: bir şahit | minhu: O'nun tarafından | ve min: ve | ḳablihi: ondan önce | kitābu: kitabı (elinde bulunan) | mūsā: Musa'nın | imāmen: bir rehber | ve raHmeten: ve rahmet olan | ulāike: işte bunlar | yu'minūne: iman ederler | bihi: ona | vemen: ve kim | yekfur: inkar ederse | bihi: onu | mine: | l-eHzābi: topluluklardan | fennāru: ateştir | mev'ǐduhu: kendisine vaadedilen | felā: | teku: hiç olma | fī: içinde | miryetin: şüphe | minhu: bundan | innehu: şüphesiz bu | l-Haḳḳu: bir gerçektir | min: -den | rabbike: Rabbin- | velākinne: ancak | ekṧera: çoğu | n-nāsi: insanların | lā: | yu'minūne: iman etmezler | (11:17) | |
|ve men: kim olabilir? | eZlemu: daha zalim | mimmeni: kimseden | fterā: uyduran | ǎlā: karşı | llahi: Allah'a | keƶiben: yalan | ulāike: bunlar | yuǎ'raDūne: sunulurlar | ǎlā: üzerine | rabbihim: Rabblerine | ve yeḳūlu: ve derler | l-eşhādu: şahitler | hā'ulā'i: işte bunlardır | elleƶīne: kimseler | keƶebū: yalan söyleyen(ler) | ǎlā: karşı | rabbihim: Rabblerine | elā: haberiniz olsun | leǎ'netu: laneti | llahi: Allah'ın | ǎlā: üzerinedir | Z-Zālimīne: zalimlerin | (11:18) | |
|elleƶīne: onlar | yeSuddūne: alıkoyar | ǎn: | sebīli: yolundan | llahi: Allah'ın | ve yebğūnehā: ve onda ararlar | ǐvecen: çarpıklık | vehum: ve onlar (ararlar) | bil-āḣirati: ahireti | hum: onlar | kāfirūne: inkar edenlerdir | (11:19) | |
|ulāike: onlar | lem: | yekūnū: değillerdir | muǎ'cizīne: aciz bırakacak | fī: | l-erDi: yeryüzünde | ve mā: yoktur | kāne: | lehum: onların | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | min: | evliyā'e: dostları | yuDāǎfu: kat kat artırılır | lehumu: onlar için | l-ǎƶābu: azab | mā: | kānū: onlar | yesteTīǔne: güç yetiremezlerdi | s-sem'ǎ: işitmeye | ve mā: ve | kānū: onlar | yubSirūne: göremezlerdi | (11:20) | |
|ulāike: işte onlar | elleƶīne: kimselerdir | ḣasirū: zarara sokan(lardır) | enfusehum: kendilerini | ve Delle: ve kaybolmuştur | ǎnhum: yanlarından | mā: şeyler | kānū: | yefterūne: uydurdukları | (11:21) | |
|lā: yok | cerame: şüphe | ennehum: onlar | fī: | l-āḣirati: ahirette | humu: onlar | l-eḣserūne: en fazla zararlı çıkanlardır | (11:22) | |
|inne: şüphesiz ki | elleƶīne: kimseler | āmenū: iman eden(ler) | ve ǎmilū: ve işleyenler | S-SāliHāti: iyi işler | ve eḣbetū: ve gönülden boyun eğenler | ilā: | rabbihim: Rabblerine | ulāike: işte onlar | eSHābu: ehlidirler | l-cenneti: cennet | hum: onlar | fīhā: orada | ḣālidūne: kalıcıdırlar | (11:23) | |
|meṧelu: durumu | l-ferīḳayni: iki topluluğun | kāleǎ'mā: körün durumu gibidir | vel'eSammi: ve sağırın | velbeSīri: ve görenin | ve ssemīǐ: ve işitenin | hel: midir? | yesteviyāni: ikisi eşit | meṧelen: durumları | efelā: | teƶekkerūne: İbret almıyor musunuz? | (11:24) | |
|veleḳad: ve andolsun | erselnā: göndermiştik | nūHen: Nuh'u | ilā: | ḳavmihi: kendi kavmine | innī: şüphesiz ben | lekum: sizin için | neƶīrun: bir uyarıcıyım | mubīnun: apaçık | (11:25) | |
|en: diye | lā: | teǎ'budū: kulluk etmeyin | illā: başkasına | llahe: Allah'tan | innī: şüphesiz ben | eḣāfu: korkuyorum | ǎleykum: sizin hakkınızda | ǎƶābe: azabından | yevmin: bir günün | elīmin: acıklı | (11:26) | |
|feḳāle: dediler ki | l-meleu: ileri gelenleri | elleƶīne: | keferū: inkar eden | min: -nden | ḳavmihi: kavmi- | mā: | nerāke: biz seni görmüyoruz | illā: başka | beşeran: bir insandan | miṧlenā: bizim gibi | ve mā: ve | nerāke: görmüyoruz | ttebeǎke: sana uyduğunu | illā: başkasının | elleƶīne: olandan | hum: kendisi | erāƶilunā: en aşağılıklarımız | bādiye: sığ (görüşlü) | r-ra'yi: (sığ) görüşlü | ve mā: ve | nerā: görmüyoruz | lekum: sizin | ǎleynā: bize karşı | min: hiç | feDlin: üstünlüğünüzü | bel: aksine | neZunnukum: zannediyoruz ki siz | kāƶibīne: yalancılarsınız | (11:27) | |
|ḳāle: dedi ki | yā : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | eraeytum: Ne dersiniz? | in: eğer | kuntu: ben isem | ǎlā: üzere | beyyinetin: bir delil | min: -den | rabbī: Rabbim- | ve ātānī: ve bana vermişse | raHmeten: bir rahmet | min: | ǐndihi: katından | feǔmmiyet: bu gizli bırakılmış ise | ǎleykum: size | enulzimukumūhā: biz sizi zorlayacak mıyız? | veentum: siz | lehā: onu | kārihūne: istemediğiniz halde | (11:28) | |
|ve yā : ve EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | lā: | eselukum: sizden istemiyorum | ǎleyhi: bunun karşılığında | mālen: bir mal | in: | ecriye: benim ecrim | illā: yalnızca | ǎlā: aittir | llahi: Allah'a | ve mā: ve değilim | enā: ben | biTāridi: kovacak | elleƶīne: kimseleri | āmenū: iman eden(leri) | innehum: şüphesiz onlar | mulāḳū: kavuşacaklardır | rabbihim: Rabblerine | velākinnī: ancak ben | erākum: sizi görüyorum | ḳavmen: bir topluluk olarak | techelūne: cahillik eden | (11:29) | |
|ve yā : ve EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | men: kim | yenSurunī: bana yardımcı olabilir | mine: karşı | llahi: Allah'a | in: eğer | Taradtuhum: onları kovsam | efelā: | teƶekkerūne: düşünmüyor musunuz? | (11:30) | |
|ve lā: | eḳūlu: ben demiyorum | lekum: size | ǐndī: benim yanımdadır | ḣazāinu: hazineleri | llahi: Allah'ın | ve lā: ve | eǎ'lemu: bilmiyorum | l-ğaybe: gaybı | ve lā: ve | eḳūlu: demiyorum | innī: şüphesiz ben | melekun: meleğim (diye) | ve lā: ve | eḳūlu: diyemem | lilleƶīne: kimseler için | tezderī: küçük gördükleri | eǎ'yunukum: gözlerinizin | len: | yu'tiyehumu: onlara vermeyecektir | llahu: Allah | ḣayran: bir hayır | llahu: Allah | eǎ'lemu: daha iyi bilir | bimā: olanı | fī: içlerinde | enfusihim: onların kendi | innī: ben gerçekten | iƶen: o zaman | lemine: kimselerden olurum | Z-Zālimīne: zulmeden | (11:31) | |
|ḳālū: dediler ki | yā: EY/HEY/AH | nūHu: Nuh | ḳad: muhakkak | cādeltenā: bizimle tartıştın | fe ekṧerte: çok ileri gittin | cidālenā: bizimle tartışmanda | fe'tinā: getir bakalım | bimā: şeyi | teǐdunā: bize vaadettiğin | in: eğer | kunte: isen | mine: -den | S-Sādiḳīne: doğru sözlüler- | (11:32) | |
|ḳāle: (Nuh) dedi | innemā: ancak | ye'tīkum: size getirir | bihi: onu | llahu: Allah | in: eğer | şā'e: dilerse | ve mā: ve değilsiniz | entum: siz | bimuǎ'cizīne: O'nu aciz bırakacak | (11:33) | |
|ve lā: ve | yenfeǔkum: size yarar vermez | nuSHī: öğüdüm | in: eğer | eradtu: istesem de | en: | enSaHa: öğüt vermek | lekum: size | in: eğer | kāne: | llahu: Allah | yurīdu: dilerse | en: | yuğviyekum: sizi azgınlığa düşürmeyi | huve: O | rabbukum: sizin Rabbinizdir | ve ileyhi: ve O'na | turceǔne: döndürüleceksiniz | (11:34) | |
|em: yoksa | yeḳūlūne: diyorlar (mı?) | fterāhu: onu uydurdu | ḳul: de ki | ini: eğer | fteraytuhu: onu ben uydurduysam | feǎleyye: benim üzerimedir | icrāmī: suçum | veenā: ancak ben | berī'un: uzağım | mimmā: -dan | tucrimūne: sizin suçlarınız- | (11:35) | |
|ve ūHiye: vahyolundu | ilā: | nūHin: Nuh'a | ennehu: gerçekten | len: | yu'mine: kimse iman etmeyecek | min: -den | ḳavmike: kavmin- | illā: dışında | men: kimselerin | ḳad: (şimdiye kadar) | āmene: iman eden | felā: | tebteis: üzülme | bimā: dolayı | kānū: | yef'ǎlūne: onların yaptıklarından | (11:36) | |
|veSneǐ: ve yap | l-fulke: gemiyi | bieǎ'yuninā: bizim gözetimimiz altında | ve veHyinā: ve vahyimizle | ve lā: | tuḣāTibnī: bana hitap (dua) etme | fī: hakkında | elleƶīne: kimseler | Zelemū: zulmeden(ler) | innehum: onlar | muğraḳūne: suda boğulacaklardır | (11:37) | |
|ve yeSneǔ: ve yapıyordu | l-fulke: gemiyi | ve kullemā: ve ne zaman | merra: yanından geçse | ǎleyhi: onun | meleun: ileri gelenler | min: -den | ḳavmihi: kavmin- | seḣirū: alay ediyorlardı | minhu: onunla | ḳāle: dedi ki | in: eğer | tesḣarū: alay ederseniz | minnā: bizimle | feinnā: muhakkak biz de | nesḣaru: alay edeceğiz | minkum: sizinle | kemā: gibi | tesḣarūne: sizin alay ettiğiniz | (11:38) | |
|fe sevfe: yakında | teǎ'lemūne: bileceksiniz | men: kime | ye'tīhi: geleceğini | ǎƶābun: azabın | yuḣzīhi: rezil edici | ve yeHillu: ve ineceğini | ǎleyhi: başına | ǎƶābun: azabın | muḳīmun: kalıcı | (11:39) | |
|Hattā: sonunda | iƶā: zaman | cā'e: geldiği | emrunā: emrimiz | ve fāra: ve kaynadığında | t-tennūru: tandır | ḳulnā: dedik ki | Hmil: bindir | fīhā: ona | min: | kullin: her şeyden | zevceyni: çifti | ṧneyni: ikişer | ve ehleke: ve aileni | illā: dışındaki | men: olanlar | sebeḳa: önceden | ǎleyhi: aleyhlerine | l-ḳavlu: hüküm verilmiş | ve men: ve | āmene: iman edenleri | ve mā: ve | āmene: zaten iman etmemişti | meǎhu: onunla beraber | illā: dışında | ḳalīlun: çok az kimse | (11:40) | |
|ve ḳāle: ve dedi ki | rkebū: haydi binin | fīhā: ona | bismi: adıyladır | llahi: Allah'ın | mecrāhā: yüzmesi de | ve mursāhā: ve durması da | inne: şüphesiz | rabbī: Rabbim | leğafūrun: bağışlayıcıdır | raHīmun: rahmet edicidir | (11:41) | |
|ve hiye: (Gemi) | tecrī: geçirirken | bihim: onları | fī: içinden | mevcin: dalgaların | kālcibāli: dağlar gibi | ve nādā: ve seslendi | nūHun: Nuh | bnehu: oğluna | ve kāne: ve o (idi) | fī: | meǎ'zilin: bir kenarda | yā : EY/HEY/AH | benī: Çocukları | rkeb: gel bin | meǎnā: bizimle birlikte | ve lā: ve- | tekun: olma | meǎ: beraber | l-kāfirīne: kâfirlerle | (11:42) | |
|ḳāle: (O) dedi ki | sāvī: sığınacağım | ilā: | cebelin: bir dağa | yeǎ'Simunī: o beni korur | mine: -dan | l-māi: su- | ḳāle: dedi ki | lā: yoktur | ǎāSime: kurtulacak | l-yevme: bugün | min: -nden | emri: emri- | llahi: Allah'ın | illā: dışında | men: kimselerin | raHime: merhanet ettiği | ve Hāle: bu sırada girdi | beynehumā: aralarına | l-mevcu: bir dalga | fekāne: ve o da oldu | mine: -dan | l-muğraḳīne: boğulanlar- | (11:43) | |
|ve ḳīle: ve denildi | yā: EY/HEY/AH | erDu: yer | bleǐy: çek | māeki: suyunu | ve yā : ve EY/HEY/AH | semāu: gök | eḳliǐy: sen de tut | ve ğīDe: ve çekildi | l-māu: su | ve ḳuDiye: ve bitirildi | l-emru: iş | vestevet: ve oturdu | ǎlā: üzerine | l-cūdiyyi: Cudi'nin | ve ḳīle: ve denildi | buǎ'den: yok olsun | lilḳavmi: topluluğu | Z-Zālimīne: zalimler | (11:44) | |
|ve nādā: ve seslendi | nūHun: Nuh | rabbehu: Rabbine | fe ḳāle: ve dedi ki | rabbi: Rabbim | inne: şüphesiz | bnī: oğlum | min: | ehlī: benim ailemdendir | ve inne: ve şüphesiz | veǎ'deke: senin vaadin | l-Haḳḳu: haktır | ve ente: ve sen | eHkemu: en iyi hükmedenisin | l-Hākimīne: hükmedenlerin | (11:45) | |
|ḳāle: (Allah) dedi ki | yā: EY/HEY/AH | nūHu: Nuh | innehu: şüphesiz o | leyse: değildir | min: -den | ehlike: senin ailen- | innehu: elbette o | ǎmelun: bir iş yapmıştı | ğayru: olmayan | SāliHin: iyi | felā: | teselni: benden isteme | mā: bir şeyi | leyse: olmayan | leke: senin | bihi: hakkında | ǐlmun: bilgin | innī: şüphesiz ben | eǐZuke: seni sakındırıyorum | en: | tekūne: olmanı | mine: -den | l-cāhilīne: bilgisizler- | (11:46) | |
|ḳāle: dedi | rabbi: Rabbim | innī: muhakkak ben | eǔƶu: sığınırım | bike: sana | en: | eseleke: senden istemekten | mā: bir şeyi | leyse: olmayan | lī: benim | bihi: hakkında | ǐlmun: bilgim | ve illā: eğer | teğfir: bağışlamazsan | lī: beni | ve terHamnī: ve bana rahmet etmezsen | ekun: olurum | mine: -dan | l-ḣāsirīne: hüsrana uğrayanlar- | (11:47) | |
|ḳīle: denildi ki | yā: EY/HEY/AH | nūHu: Nuh | hbiT: in | biselāmin: selam ile | minnā: bizden | ve berakātin: ve bereketlerle | ǎleyke: sana | ve ǎlā: ve üzerine | umemin: ümmetler | mimmen: olanlardan | meǎke: seninle birlikte | veumemun: ve (bazı) ümmetlere | senumettiǔhum: geçimlik vereceğiz | ṧumme: sonra | yemessuhum: onlara dokunacaktır | minnā: bizden | ǎƶābun: bir azap | elīmun: acıklı | (11:48) | |
|tilke: bunlar | min: | enbā'i: haberlerindendir | l-ğaybi: gayb | nūHīhā: vahyettiğimiz | ileyke: sana | mā: değildin | kunte: sen | teǎ'lemuhā: onu biliyor | ente: (ne) sen | ve lā: ve ne de | ḳavmuke: senin kavmin | min: | ḳabli: önce | hāƶā: bundan | feSbir: sabret | inne: şüphesiz | l-ǎāḳibete: sonuç | lilmutteḳīne: takva sahiplerinindir | (11:49) | |
|ve ilā: ve (kavmin)e | ǎādin: Ad | eḣāhum: kardeşleri | hūden: Hud'u (gönderdik) | ḳāle: dedi ki | yā : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | ǎ'budū: kulluk edin | llahe: Allah'a | mā: yoktur | lekum: sizin için | min: hiç bir | ilāhin: ilah | ğayruhu: O'ndan başka | in: | entum: siz | illā: ancak | mufterūne: yalan uyduranlarsınız | (11:50) | |
|yā : EY/HEY | ḳavmi: kavmim | lā: | eselukum: sizden istemiyorum | ǎleyhi: bunun için | ecran: bir ücret | in: | ecriye: benim ücretim | illā: yalnızca | ǎlā: aittir | lleƶī: | feTaranī: beni yaratana | efelā: | teǎ'ḳilūne: akıl etmiyor musunuz? | (11:51) | |
|ve yā : ve EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | steğfirū: bağışlanma dileyin | rabbekum: Rabbinizden | ṧumme: sonra | tūbū: tevbe edin | ileyhi: O'na | yursili: göndersin | s-semāe: gökten | ǎleykum: üzerinize | midrāran: bolca yağmur | ve yezidkum: ve katsın | ḳuvveten: güç | ilā: | ḳuvvetikum: gücünüze | ve lā: | tetevellev: yüz çevirmeyin | mucrimīne: suçlular olarak | (11:52) | |
|ḳālū: dediler ki | yā: EY/HEY/AH | hūdu: Hud | mā: | ci'tenā: sen bize getirmedin | bibeyyinetin: bir belge | ve mā: ve değiliz | neHnu: biz | bitārikī: bırakacak | ālihetinā: ilahlarımızı | ǎn: | ḳavlike: senin sözünle | ve mā: ve değiliz | neHnu: biz | leke: sana | bimu'minīne: inanacak | (11:53) | |
|in: | neḳūlu: diyoruz ki | illā: sadece | ǎ'terāke: seni çarpmış | beǎ'Du: bazıları | ālihetinā: ilahlarımızdan | bisū'in: fena | ḳāle: dedi ki | innī: şüphesiz ben | uşhidu: şahit tutuyorum | llahe: Allah'ı | veşhedū: ve şahid olun | ennī: elbette ben | berī'un: uzağım | mimmā: | tuşrikūne: ortak koştuklarınızdan | (11:54) | |
|min: | dūnihi: O'ndan başka | fekīdūnī: haydi bana tuzak kurun | cemīǎn: hep birlikte | ṧumme: sonra | lā: | tunZirūni: bana hiç göz açtırmayın | (11:55) | |
|innī: şüphesiz ben | tevekkeltu: güvendim | ǎlā: | llahi: Allah'a | rabbī: benim Rabbim | ve rabbikum: ve sizin Rabbiniz olan | mā: yoktur | min: hiçbir | dābbetin: canlı | illā: ki | huve: O'nun (Allah) | āḣiƶun: tutmadığı | bināSiyetihā: onun perçeminden | inne: şüphesiz | rabbī: Rabbim | ǎlā: üzeredir | SirāTin: yol | musteḳīmin: doğru | (11:56) | |
|fein: eğer | tevellev: yüz çevirirseniz | feḳad: artık | ebleğtukum: size tebliğ ettim | mā: şeyi | ursiltu: benimle gönderilen | bihi: | ileykum: size | ve yesteḣlifu: ve yerinize yerleştirir | rabbī: Rabbim | ḳavmen: bir topluluk | ğayrakum: sizden başka | ve lā: ve | teDurrūnehu: O'na zarar da veremezsiniz | şey'en: hiçbir | inne: şüphesiz | rabbī: Rabbim | ǎlā: | kulli: her | şey'in: şeyi | HafīZun: koruyandır | (11:57) | |
|velemmā: ve ne zaman ki | cā'e: gelince | emrunā: emrimiz | necceynā: kurtardık | hūden: Hud'u | velleƶīne: ve kimseleri | āmenū: iman eden(leri) | meǎhu: beraberindeki | biraHmetin: bir rahmetle | minnā: bizden | ve necceynāhum: ve onları koruduk | min: | ǎƶābin: bir azaptan | ğalīZin: kaskatı | (11:58) | |
|ve tilke: ve işte bu | ǎādun: Ad (halkı) | ceHadū: inkar etti | biāyāti: ayetlerini | rabbihim: Rabblerinin | ve ǎSav: ve karşı geldiler | rusulehu: peygamberlerine | vettebeǔ: ve uydular | emra: emrine | kulli: her | cebbārin: zorbanın | ǎnīdin: inatçı | (11:59) | |
|ve utbiǔ: ve uğradılar | fī: | hāƶihi: bu | d-dunyā: dünyada | leǎ'neten: lanete | ve yevme: ve gününde | l-ḳiyāmeti: kıyamet | elā: iyi bilin ki | inne: şüphesiz | ǎāden: Ad (halkı) | keferū: inkar ettiler | rabbehum: Rabblerini | elā: dikkat edin | buǎ'den: uzak olsun | liǎādin: Ad | ḳavmi: kavmi | hūdin: Hud'un | (11:60) | |
|ve ilā: ve (gönderdik) | ṧemūde: Semud halkına | eḣāhum: kardeşleri | SāliHen: Salih'i | ḳāle: şöyle dedi | yā : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | ǎ'budū: kulluk edin | llahe: Allah'a | mā: yoktur | lekum: sizin | min: | ilāhin: ilahınız | ğayruhu: O'ndan başka | huve: O | enşeekum: sizi yarattı | mine: | l-erDi: yerden | vesteǎ'merakum: ve size ömür sürdürdü | fīhā: orada | festeğfirūhu: O'ndan bağışlanma dileyin | ṧumme: sonra | tūbū: tevbe edin | ileyhi: O'na | inne: muhakkak ki | rabbī: Rabbim | ḳarībun: yakındır | mucībun: kabul edendir | (11:61) | |
|ḳālū: dediler ki | yā : EY/HEY/AH | SāliHu: Salih | ḳad: doğrusu | kunte: sen idin | fīnā: aramızda | mercuvven: ümit beslenen biri | ḳable: önce | hāƶā: bundan | etenhānā: bizi men mi ediyorsun? | en: | neǎ'bude: tapmaktan | mā: | yeǎ'budu: taptıklarına | ābā'unā: babalarımızın | ve innenā: doğrusu biz | lefī: içindeyiz | şekkin: şüphe | mimmā: şeyden | ted'ǔnā: bizi çağırdığın | ileyhi: kendisine | murībin: tereddütlü | (11:62) | |
|ḳāle: dedi ki | yā : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | eraeytum: Ne dersiniz? | in: eğer | kuntu: ben isem | ǎlā: üzere | beyyinetin: apaçık bir belge | min: -den | rabbī: Rabbim- | ve ātānī: ve O bana vermişse | minhu: kendinden | raHmeten: bir rahmet | femen: kim | yenSurunī: bana yardım edebilir? | mine: karşı | llahi: Allah'a | in: eğer | ǎSaytuhu: O'na isyan edersem | femā: olmaz | tezīdūnenī: bana bir katkınız | ğayra: başka | teḣsīrin: kaybımı artırmaktan | (11:63) | |
|ve yā : ve EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | hāƶihi: şu | nāḳatu: dişi devesi | llahi: Allah'ın | lekum: sizin için | āyeten: bir mucizedir | feƶerūhā: onu bırakın | te'kul: otlasın | fī: | erDi: toprağında | llahi: Allah'ın | ve lā: | temessūhā: ona dokundurmayın | bisū'in: bir kötülük | feye'ḣuƶekum: yoksa sizi yakalar | ǎƶābun: bir azap | ḳarībun: yakın | (11:64) | |
|feǎḳarūhā: yine de onu kestiler | feḳāle: (bunun üzerine) dedi ki | temetteǔ: yaşayın | fī: | dārikum: yurdunuzda | ṧelāṧete: üç | eyyāmin: gün | ƶālike: işte bu | veǎ'dun: bir vaaddir | ğayru: | mekƶūbin: yalanlanmayacak | (11:65) | |
|felemmā: nihayet | cā'e: gelince | emrunā: emrimiz | necceynā: kurtardık | SāliHen: Salih'i | velleƶīne: ve kimseleri | āmenū: iman eden(leri) | meǎhu: beraberindeki | biraHmetin: bir rahmetle | minnā: bizden | ve min: ve | ḣizyi: aşağılığından | yevmiiƶin: o günün | inne: muhakkak ki | rabbeke: senin Rabbin | huve: O | l-ḳaviyyu: güçlüdür | l-ǎzīzu: mutlak üstündür | (11:66) | |
|ve eḣaƶe: ve aldı | elleƶīne: kimseleri | Zelemū: zulmeden(leri) | S-SayHatu: korkunç bir çığlık | feeSbeHū: ve kaldılar | fī: | diyārihim: yurtlarında | cāṧimīne: dizüstü çöküp | (11:67) | |
|keen: sanki | lem: | yeğnev: hiç yaşamamışlardı | fīhā: orada | elā: iyi bilin ki | inne: şüphesiz | ṧemūde: Semud (halkı) | keferū: inkar ettiler | rabbehum: Rabblerini | elā: dikkat edin | buǎ'den: uzak olsun | liṧemūde: Semud halkı | (11:68) | |
|veleḳad: ve elbette | cā'et: geldiler | rusulunā: elçilerimiz | ibrāhīme: İbrahim'e | bil-buşrā: müjdeyle | ḳālū: dediler | selāmen: Selam | ḳāle: (O da) dedi | selāmun: Selam | fe mā: Zira -şey | lebiṧe: kalan- | en: Kİ | cā'e: -geldi | biǐclin: acele ile | Hanīƶin: kızararak- | (11:69) | |
|felemmā: Zira -şey | raā: gördüğü- | eydiyehum: güçlerinin/ellerinin | lā: | teSilu: desteklenmeyeceği | ileyhi: -üzerine | nekirahum: inkarları- | ve evcese: ve düştü | minhum: ondan | ḣīfeten: korkuları | ḳālū: dediler ki | lā: | teḣaf: korkma | innā: biz | ursilnā: gönderildik | ilā: | ḳavmi: kavmine | lūTin: Lut | (11:70) | |
|vemraetuhu: ve karısı da | ḳāimetun: ayaktaydı | fe DeHiket: ve bunun üzerine güldü | febeşşernāhā: biz de ona müjdeledik | biisHāḳa: İshak'ı | ve min: ve | verā'i: ardından | isHāḳa: İshak'ın | yeǎ'ḳūbe: Ya'kub'u | (11:71) | |
|ḳālet: dedi ki | yā: EY/HEY/AH | veyletā: vah bana | eelidu: ben doğuracak mıyım? | veenā: ben böyle | ǎcūzun: kocamış bir kadın iken | ve hāƶā: ve şu | beǎ'lī: kocam da | şeyḣen: bir ihtiyar iken | inne: gerçekten | hāƶā: bu | leşey'un: bir şeydir | ǎcībun: şaşırtıcı | (11:72) | |
|ḳālū: dediler | eteǎ'cebīne: şaşıyor musun? | min: | emri: işine | llahi: Allah'ın | raHmetu: rahmeti | llahi: Allah'ın | ve berakātuhu: ve bereketleri | ǎleykum: sizin üzerinizedir | ehle: (ey) halkı | l-beyti: ev | innehu: şüphesiz O | Hamīdun: övgüye layıktır | mecīdun: lütfu bol olandır | (11:73) | |
|fe lemmā: ne zaman ki | ƶehebe: gidince | ǎn: -den | ibrāhīme: İbrahim- | r-rav'ǔ: korku | ve cā'ethu: ve kendisine gelince | l-buşrā: müjde | yucādilunā: bizimle tartışmaya girişti | fī: hakkında | ḳavmi: kavmi | lūTin: Lut | (11:74) | |
|inne: doğrusu | ibrāhīme: İbrahim | leHalīmun: çok yumuşak huylu idi | evvāhun: çok içli idi | munībun: gönülden (Allaha) yönelen biriydi | (11:75) | |
|yā: EY/HEY/AH | ibrāhīmu: İbrahim | eǎ'riD: vazgeç | ǎn: | hāƶā: bundan | innehu: doğrusu o | ḳad: elbette | cā'e: gelmiştir | emru: emri | rabbike: Rabbinin | ve innehum: ve onlara | ātīhim: gelmektedir | ǎƶābun: bir azap | ğayru: | merdūdin: geri çevrilmeyecek | (11:76) | |
|velemmā: ve ne zaman ki | cā'et: gelince | rusulunā: Elçilerimiz | lūTen: Lut'a | sī'e: kaygılandı | bihim: onlardan | ve Dāḳa: ve göğsüne bastı | bihim: onlardan | ƶer'ǎn: bir sıkıntı | ve ḳāle: ve dedi ki | hāƶā: bu | yevmun: bir gündür | ǎSībun: çetin | (11:77) | |
|ve cā'ehu: ve geldi | ḳavmuhu: kavmi | yuhraǔne: koşarak | ileyhi: ona | ve min: | ḳablu: ve daha önce | kānū: | yeǎ'melūne: işliyorlardı | s-seyyiāti: kötü işler | ḳāle: dedi ki | yā : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | hā'ulā'i: şunlar | benātī: kızlarımdır | hunne: onlar | eTheru: daha temizdir | lekum: sizin için | fetteḳū: korkun | llahe: Allah'tan | ve lā: ve | tuḣzūni: beni rezil etmeyin | fī: arasında | Deyfī: konuklarım | eleyse: yok mudur? | minkum: içinizde | raculun: bir adam | raşīdun: aklı başında | (11:78) | |
|ḳālū: dediler ki | leḳad: muhakkak | ǎlimte: sen bilirsin ki | mā: yoktur | lenā: bizim | fī: | benātike: senin kızlarında | min: hiç bir | Haḳḳin: hakkımız | ve inneke: ve sen | leteǎ'lemu: iyi bilirsin | mā: şeyi | nurīdu: bizim istediğimiz | (11:79) | |
|ḳāle: dedi | lev: keşke | enne: | lī: benim olsaydı | bikum: sizi (savacak) | ḳuvveten: bir gücüm | ev: yahut | āvī: sığınabilseydim | ilā: | ruknin: bir yere | şedīdin: sağlam | (11:80) | |
|ḳālū: dediler ki | yā : EY/HEY | lūTu: Lut | innā: şüphesiz biz | rusulu: elçileriyiz | rabbike: Rabbinin | len: | yeSilū: desteklemeyecekler | ileyke: seni | feesri: yürü | biehlike: ailenle birlikte | biḳiT'ǐn: bir vaktinde | mine: | l-leyli: gecenin | ve lā: ve | yeltefit: geriye dönüp bakmasın | minkum: sizden | eHadun: hiç kimse | illā: ancak hariç | mraeteke: hanımın | innehu: şüphesiz | muSībuhā: onun başına gelecektir | mā: şeyler | eSābehum: onların başına gelen | inne: şüphesiz | mev'ǐdehumu: onlara vaadedilen vakit | S-SubHu: sabahtır | eleyse: değil mi? | S-SubHu: sabah | biḳarībin: yakın | (11:81) | |
|felemmā: ne zaman ki | cā'e: gelince | emrunā: emrimiz | ceǎlnā: çevirdik | ǎāliyehā: üstünü | sāfilehā: altına | ve emTarnā: ve yağdırdık | ǎleyhā: üzerine | Hicāraten: taşlar | min: | siccīlin: balçıktan pişirilmiş | menDūdin: birbirini izleyen | (11:82) | |
|musevvemeten: işaretlenmiş (taşlar) | ǐnde: katından | rabbike: Rabbin | ve mā: ve değildir | hiye: bunlar | mine: -den | Z-Zālimīne: zalimler- | bibeǐydin: uzak | (11:83) | |
|ve ilā: ve (gönderdik) | medyene: Medyen'e | eḣāhum: kardeşleri | şuǎyben: Şuayb'ı | ḳāle: dedi ki | yā : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | ǎ'budū: kulluk edin | llahe: Allah'a | mā: yoktur | lekum: size | min: hiç bir | ilāhin: ilah | ğayruhu: O'ndan başka | ve lā: ve | tenḳuSū: eksik tutmayın | l-mikyāle: ölçüyü | velmīzāne: ve tartıyı | innī: şüphesiz ben | erākum: sizi görüyorum | biḣayrin: bolluk içinde | veinnī: ve ben | eḣāfu: korkuyorum | ǎleykum: sizin hakkınızda | ǎƶābe: azabından | yevmin: bir günün | muHīTin: çepeçevre kuşatıcı | (11:84) | |
|ve yā : ve EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | evfū: tam yapın | l-mikyāle: ölçüyü | velmīzāne: ve tartıyı | bil-ḳisTi: adaletle | ve lā: ve | tebḣasū: eksik vermeyin | n-nāse: insanların | eşyā'ehum: eşyalarını | ve lā: ve | teǎ'ṧev: karışıklık çıkarmayın | fī: | l-erDi: yeryüzünde | mufsidīne: bozguncular olarak | (11:85) | |
|beḳiyyetu: bıraktıkları | llahi: Allah'ın | ḣayrun: daha hayırlıdır | lekum: sizin için | in: eğer | kuntum: iseniz | mu'minīne: mü'minler | ve mā: ve değilim | enā: ben | ǎleykum: sizin üzerinize | biHafīZin: bir koruyucu | (11:86) | |
|ḳālū: onlar (şöyle) dediler | yā: EY/HEY/AH | şuǎybu: Şu'ayb | eSalātuke: SaLâT'ın mı?/Desteğin mi?(Zikrullah) | te'muruke: emreder sana? | en: | netruke: terketmemizi | mā: -şeyleri | yeǎ'budu: hizmet/kulluk ettiği- | ābā'unā: babalarımızın- | ev: veya | en: | nef'ǎle: -faaliyetimizi | fī: -dair | emvālinā: mallarımıza- | mā: şekilde | neşā'u: istediğimiz | inneke: doğrusu sen | leente: birisin | l-Halīmu: yufka yürekli | r-raşīdu: akıllı | (11:87) | |
|ḳāle: dedi ki | yā : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | eraeytum: söyleyin bakalım | in: eğer | kuntu: ben isem | ǎlā: üzere | beyyinetin: açık bir belge | min: -den | rabbī: Rabbim- | ve razeḳanī: ve beni rızıklandırmışsa | minhu: kendi katından | rizḳan: bir rızıkla | Hasenen: güzel | ve mā: ve | urīdu: istemiyorum | en: | uḣālifekum: size aykırı hareket etmek | ilā: | mā: şeylerde | enhākum: sizi menettiğim | ǎnhu: ondan | in: | urīdu: istiyorum | illā: ancak | l-iSlāHa: ıslah etmek | mā: | steTaǎ'tu: gücümün yettiğince | ve mā: ve yoktur | tevfīḳī: bir başarım | illā: başka | billahi: Allah'ın (verdiğinden) | ǎleyhi: O'na | tevekkeltu: güvendim | ve ileyhi: ve O'na | unību: gönülden yönelirim | (11:88) | |
|ve yā : ve EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | lā: | yecrimennekum: sizi musibete uğratmasın | şiḳāḳī: bana karşı gelmeniz | en: | yuSībekum: isabet edenin | miṧlu: benzerinin | mā: şeylerin | eSābe: başlarına gelen | ḳavme: kavminin | nūHin: Nuh | ev: yahut | ḳavme: kavminin | hūdin: Hud | ev: veya | ḳavme: kavminin | SāliHin: Salih | ve mā: ve değildir | ḳavmu: kavmi | lūTin: Lut | minkum: sizden | bibeǐydin: uzak | (11:89) | |
|vesteğfirū: ve bağışlanma dileyin | rabbekum: Rabbinizden | ṧumme: sonra | tūbū: tevbe edin | ileyhi: O'na | inne: gerçekten | rabbī: benim Rabbim | raHīmun: çok rahmet edendir | vedūdun: çok sevendir | (11:90) | |
|ḳālū: dediler ki | yā: EY/HEY/AH | şuǎybu: Şu'ayb | mā: | nefḳahu: biz anlamıyoruz | keṧīran: çoğunu | mimmā: şeylerin | teḳūlu: senin söylediğin | ve innā: ve biz | lenerāke: seni görüyoruz | fīnā: içimizde | Deǐyfen: güçsüz | velevlā: şayet | rahTuke: yakın çevren olmasaydı | leracemnāke: seni taşlardık | ve mā: ve yoktur | ente: senin | ǎleynā: bize karşı | biǎzīzin: bir üstünlüğün | (11:91) | |
|ḳāle: dedi ki | yā : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | erahTī: yakın çevrem | eǎzzu: daha mı üstündür | ǎleykum: sizce | mine: -tan | llahi: Allah- | vetteḣaƶtumūhu: onu bıraktınız | verā'ekum: arkanızda | Zihriyyen: sırt dönerek | inne: şüphesiz | rabbī: Rabbim | bimā: şeyleri | teǎ'melūne: yaptıklarınız | muHīTun: kuşatmıştır | (11:92) | |
|ve yā : ve EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | ǎ'melū: yapın | ǎlā: | mekānetikum: imkanınızın elverdiğini | innī: ben de | ǎāmilun: yapıyorum | sevfe: yakında | teǎ'lemūne: bileceksiniz | men: kime | ye'tīhi: geleceğini | ǎƶābun: azabın | yuḣzīhi: aşağılatıcı | ve men: ve kimin | huve: o | kāƶibun: yalancı olduğunu | verteḳibū: gözetleyin | innī: ben de | meǎkum: sizinle birlikte | raḳībun: gözetliyorum | (11:93) | |
|velemmā: ne zaman ki | cā'e: gelince | emrunā: emrimiz | necceynā: kurtardık | şuǎyben: Şuayb'ı | velleƶīne: ve kimseleri | āmenū: iman eden(leri) | meǎhu: onunla birlikte | biraHmetin: bir rahmetle | minnā: tarafımızdan | ve eḣaƶeti: ve aldı | elleƶīne: kimseleri | Zelemū: zulmeden(leri) | S-SayHatu: bir çığlık | feeSbeHū: ve kaldılar | fī: | diyārihim: yurtlarında | cāṧimīne: diz çökmüç olarak | (11:94) | |
|keen: sanki | lem: | yeğnev: hiç yaşamamışlardı | fīhā: orada | elā: iyi bilin ki | buǎ'den: uzaklaştırıldı | limedyene: Medyen (halkı) | kemā: gibi | beǐdet: uzaklaştırıldığı | ṧemūdu: Semud (halkı) | (11:95) | |
|veleḳad: ve andolsun | erselnā: gönderdik | mūsā: Musa'yı | biāyātinā: ayetlerimizle | ve sulTānin: ve bir belgeyle | mubīnin: apaçık | (11:96) | |
|ilā: | fir'ǎvne: Firavun'a | ve meleihi: ve adamlarına | fettebeǔ: onlar uydular | emra: buyruğuna | fir'ǎvne: Firavun'un | ve mā: ve değildi | emru: buyruğu | fir'ǎvne: Firavun'un | biraşīdin: doğruya yöneltici | (11:97) | |
|yeḳdumu: öncülük ederek | ḳavmehu: kavmine | yevme: günü | l-ḳiyāmeti: kıyamet | fe evradehumu: sürükler | n-nāra: ateşe | ve bi'se: ne fena | l-virdu: bir yerdir | l-mevrūdu: vardıkları yer | (11:98) | |
|ve utbiǔ: onlar uğratıldılar | fī: | hāƶihi: burada | leǎ'neten: lanete | ve yevme: ve gününde | l-ḳiyāmeti: kıyamet | bi'se: ne kötü | r-rifdu: bir bağıştır | l-merfūdu: verilen bu bağış | (11:99) | |
|ƶālike: işte bu | min: | enbā'i: haberlerindendir | l-ḳurā: o şehirlerin | neḳuSSuhu: anlattıklarımız | ǎleyke: sana | minhā: onlardan bazıları | ḳāimun: ayaktadırlar | ve HaSīdun: (bazıları ise) tamamen silinmiştir | (11:100) | |
|ve mā: | Zelemnāhum: biz onlara zulmetmedik | velākin: ama | Zelemū: onlar zulmettiler | enfusehum: kendilerine | femā: | eğnet: sağlayamadı | ǎnhum: kendilerine | ālihetuhumu: onların ilahları | lletī: | yed'ǔne: taptıkları | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | min: hiç bir | şey'in: şey | lemmā: ne zaman ki | cā'e: gelince | emru: emri | rabbike: Rabbinin | ve mā: bir işe yaramadı | zādūhum: artırmaktan | ğayra: başka | tetbībin: kayıplarını | (11:101) | |
|ve keƶālike: işte böyledir | eḣƶu: yakalaması | rabbike: Rabbinin | iƶā: zaman | eḣaƶe: yakaladığı | l-ḳurā: şehirleri | vehiye: ve o | Zālimetun: zulmeden | inne: şüphesiz | eḣƶehu: O'nun yakalaması | elīmun: pek acı | şedīdun: pek şiddetlidir | (11:102) | |
|inne: şüphesiz | fī: vardır | ƶālike: bunda | lāyeten: ibret | limen: kimse için | ḣāfe: korkan | ǎƶābe: azabından | l-āḣirati: ahiret | ƶālike: işte O | yevmun: bir gündür | mecmūǔn: toplanacağı | lehu: onda | n-nāsu: insanların | ve ƶālike: ve O | yevmun: bir gündür | meşhūdun: herkesin tanık olacağı | (11:103) | |
|ve mā: ve | nu'eḣḣiruhu: biz onu geciktirmeyiz | illā: ancak | liecelin: süreye kadar | meǎ'dūdin: belirli | (11:104) | |
|yevme: O gün | ye'ti: gelince | lā: | tekellemu: konuşamaz | nefsun: hiç kimse | illā: dışında | biiƶnihi: O'nun izni | feminhum: onlardan kimi | şeḳiyyun: bedbahtttır | ve seǐydun: (kimi de) mutludur | (11:105) | |
|feemmā: | elleƶīne: kimseler | şeḳū: bedbaht olan(lar) | fefī: içindedirler | n-nāri: ateş | lehum: onların vardır | fīhā: orada | zefīrun: korkunç çığlıkları | ve şehīḳun: ve inlemeleri | (11:106) | |
|ḣālidīne: onlar sürekli kalıcıdırlar | fīhā: orada | mā: | dāmeti: durdukça | s-semāvātu: gökler | vel'erDu: ve yer | illā: dışında | mā: kimseler | şā'e: diledikleri | rabbuke: Rabbinin | inne: şüphesiz | rabbeke: Rabbin | feǎǎālun: yapandır | limā: | yurīdu: dilediğini | (11:107) | |
|ve emmā: ve | elleƶīne: kimseler | suǐdū: mutlu olan(lar) | fefī: içindedirler | l-cenneti: cennet | ḣālidīne: onlar sürekli kalıcıdırlar | fīhā: orada | mā: | dāmeti: durdukça | s-semāvātu: gökler | vel'erDu: ve yer | illā: dışında | mā: | şā'e: diledikleri | rabbuke: Rabbinin | ǎTā'en: bir lütuftur | ğayra: olmaksızın | mecƶūƶin: kesinti | (11:108) | |
|felā: o halde | teku: olmasın | fī: hiçbir | miryetin: tereddüd | mimmā: hakkında | yeǎ'budu: taptıkları | hā'ulā'i: onların | mā: | yeǎ'budūne: onlar tapmazlar | illā: başkasına | kemā: gibi olandan | yeǎ'budu: taptıkları | ābā'uhum: babalarının | min: | ḳablu: daha önce | ve innā: şüphesiz biz | lemuveffūhum: vereceğiz | neSībehum: onların paylarını | ğayra: olmadan | menḳūSin: eksik | (11:109) | |
|veleḳad: ve andolsun | āteynā: verdik | mūsā: Musa'ya | l-kitābe: Kitab'ı | feḣtulife: ayrılığa düşüldü | fīhi: onda | velevlā: eğer olmasaydı | kelimetun: bir söz | sebeḳat: önceden geçmiş | min: tarafından | rabbike: Rabbin | leḳuDiye: hüküm verilirdi | beynehum: aralarında | ve innehum: şüphesiz onlar | lefī: içindedirler | şekkin: bir tereddüt | minhu: bunun hakkında | murībin: gocundurucu | (11:110) | |
|ve inne: ve şüphesiz | kullen: tümünün | lemmā: | leyuveffiyennehum: tastamam verecektir | rabbuke: Rabbin | eǎ'mālehum: onların yaptıklarını | innehu: şüphesiz O | bimā: şeylerden | yeǎ'melūne: yaptıkları | ḣabīrun: haberdardır | (11:111) | |
|festeḳim: dosdoğru olun | kemā: gibi | umirte: emrolunduğun | ve men: ve kimseler | tābe: tevbe eden | meǎke: seninle birlikte | ve lā: ve | teTğav: aşırı gitmeyin | innehu: şüphesiz O | bimā: şeyleri | teǎ'melūne: yaptıklarınız | beSīrun: görmektedir | (11:112) | |
|ve lā: ve | terkenū: meyletmeyin | ilā: | elleƶīne: kimselere | Zelemū: zulmeden(lere) | fetemessekumu: yoksa size dokunur | n-nāru: ateş | ve mā: ve yoktur | lekum: sizin için | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | min: hiçbir | evliyā'e: dost(lar) | ṧumme: sonra | lā: asla | tunSarūne: yardım göremezsiniz | (11:113) | |
|ve eḳimi: ve doğrul | S-Salāte: SaLâTe/Desteğe | Tarafeyi: iki tarafında | n-nehāri: gündüzün | ve zulefen: ve yakın vakitlerinde | mine: | l-leyli: gecenin | inne: şüphesiz | l-Hasenāti: iyilikler | yuƶhibne: giderir | s-seyyiāti: kötülükleri | ƶālike: bu | ƶikrā: bir öğüttür | liƶƶākirīne: ibret alanlara | (11:114) | |
|veSbir: ve sabret | feinne: şüphesiz | llahe: Allah | lā: | yuDīǔ: zayi etmez | ecra: ecirlerini | l-muHsinīne: iyilik yapanların | (11:115) | |
|felevlā: değil miydi? | kāne: bulunmalı | mine: -den | l-ḳurūni: nesiller- | min: | ḳablikum: sizden önceki | ūlū: sahipleri | beḳiyyetin: fazilet | yenhevne: alıkoyan | ǎni: -tan | l-fesādi: fesat- | fī: | l-erDi: yeryüzünde | illā: dışında | ḳalīlen: çok azı | mimmen: kendilerini | enceynā: kurtardığımız | minhum: onlardan | vettebeǎ: peşine takıldılar | elleƶīne: kimseler | Zelemū: zulmedenler | mā: | utrifū: bulundukları refahın | fīhi: içinde | ve kānū: ve oldular | mucrimīne: suçlu kimseler | (11:116) | |
|ve mā: ve | kāne: değildi | rabbuke: Rabbin | liyuhlike: helak edecek | l-ḳurā: o beldeleri | biZulmin: zulümle | veehluhā: ahalisi (iken) | muSliHūne: ıslah edici | (11:117) | |
|velev: ve eğer | şā'e: dileseydi | rabbuke: Rabbin | leceǎle: yapardı | n-nāse: insanları | ummeten: ümmet | vāHideten: bir tek | velā: ama hala | yezālūne: durmazlar | muḣtelifīne: ihtilaf etmekten | (11:118) | |
|illā: hariç | men: kimseler | raHime: rahmet ettiği | rabbuke: Rabbinin | veliƶālike: zaten bunun için | ḣaleḳahum: onları yarattı | ve temmet: ve yerine gelmiştir | kelimetu: sözü | rabbike: Rabbinin | leemleenne: andolsun dolduracağım | cehenneme: cehennemi | mine: -den | l-cinneti: cinler- | ve nnāsi: ve insanlar(dan) | ecmeǐyne: tamamen | (11:119) | |
|ve kullen: her şeyi | neḳuSSu: anlatıyoruz | ǎleyke: sana | min: -nden | enbā'i: haberleri- | r-rusuli: Peygamberlerin | mā: olan | nuṧebbitu: sağlamlaştıracak | bihi: onunla | fu'ādeke: kalbini | ve cā'eke: ve sana gelmiştir | fī: | hāƶihi: bunda | l-Haḳḳu: bir hak | ve mev'ǐZetun: ve bir öğüt | ve ƶikrā: ve bir uyarı | lilmu'minīne: mü'minler için | (11:120) | |
|ve ḳul: ve de ki | lilleƶīne: kimselere | lā: | yu'minūne: iman etmeyen(lere) | ǎ'melū: yapın | ǎlā: | mekānetikum: imkanınızın elverdiğini | innā: biz de | ǎāmilūne: yapmaktayız | (11:121) | |
|venteZirū: ve bekleyin | innā: biz de | munteZirūne: beklemekteyiz | (11:122) | |
|velillahi: ve Allah'a aittir | ğaybu: gaybı | s-semāvāti: göklerin | vel'erDi: ve yerin | ve ileyhi: ve O'na | yurceǔ: döndürülür | l-emru: işler | kulluhu: bütün | feǎ'budhu: (öyleyse) O'na kulluk et | ve teve kkel: ve dayan | ǎleyhi: O'na | ve mā: ve değildir | rabbuke: Rabbin | biğāfilin: habersiz | ǎmmā: -dan | teǎ'melūne: yaptıklarınız- | (11:123) | |