» 11 / Hûd  8:

Kuran Sırası: 11
İniş Sırası: 52
Hud Suresi = Hud Suresi
Hz. Hud’un hayati anlatildigi için bu adi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَلَئِنْ (WLÙN) = velein : ve şayet
2. أَخَّرْنَا (ÊḢRNE) = eḣḣarnā : geciktirsek
3. عَنْهُمُ (ANHM) = ǎnhumu : onlardan
4. الْعَذَابَ (ELAZ̃EB) = l-ǎƶābe : azabı
5. إِلَىٰ (ÎL) = ilā : için
6. أُمَّةٍ (ÊMT) = ummetin : bir süre
7. مَعْدُودَةٍ (MAD̃WD̃T) = meǎ'dūdetin : sayılı
8. لَيَقُولُنَّ (LYGWLN) = leyeḳūlunne : mutlaka derler
9. مَا (ME) = mā : nedir?
10. يَحْبِسُهُ (YḪBSH) = yeHbisuhu : onu alıkoyan
11. أَلَا (ÊLE) = elā : haberiniz olsun ki
12. يَوْمَ (YWM) = yevme : gün
13. يَأْتِيهِمْ (YÊTYHM) = ye'tīhim : o geldiği
14. لَيْسَ (LYS) = leyse : değildir
15. مَصْرُوفًا (MṦRWFE) = meSrūfen : geri çevrilecek
16. عَنْهُمْ (ANHM) = ǎnhum : kendilerinden
17. وَحَاقَ (WḪEG) = ve Hāḳa : ve kuşatır
18. بِهِمْ (BHM) = bihim : onları
19. مَا (ME) = mā : şey
20. كَانُوا (KENWE) = kānū : oldukları
21. بِهِ (BH) = bihi : onu
22. يَسْتَهْزِئُونَ (YSTHZÙWN) = yestehziūne : alaya alıyor(lar)
ve şayet | geciktirsek | onlardan | azabı | için | bir süre | sayılı | mutlaka derler | nedir? | onu alıkoyan | haberiniz olsun ki | gün | o geldiği | değildir | geri çevrilecek | kendilerinden | ve kuşatır | onları | şey | oldukları | onu | alaya alıyor(lar) |

[] [EḢR] [] [AZ̃B] [] [EMM] [AD̃D̃] [GWL] [] [ḪBS] [] [YWM] [ETY] [LYS] [ṦRF] [] [ḪYG] [] [] [KWN] [] [HZE]
WLÙN ÊḢRNE ANHM ELAZ̃EB ÎL ÊMT MAD̃WD̃T LYGWLN ME YḪBSH ÊLE YWM YÊTYHM LYS MṦRWFE ANHM WḪEG BHM ME KENWE BH YSTHZÙWN

velein eḣḣarnā ǎnhumu l-ǎƶābe ilā ummetin meǎ'dūdetin leyeḳūlunne yeHbisuhu elā yevme ye'tīhim leyse meSrūfen ǎnhum ve Hāḳa bihim kānū bihi yestehziūne
ولئن أخرنا عنهم العذاب إلى أمة معدودة ليقولن ما يحبسه ألا يوم يأتيهم ليس مصروفا عنهم وحاق بهم ما كانوا به يستهزئون

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولئن | WLÙN velein ve şayet And if
أخرنا ا خ ر | EḢR ÊḢRNE eḣḣarnā geciktirsek We delay
عنهم | ANHM ǎnhumu onlardan from them
العذاب ع ذ ب | AZ̃B ELAZ̃EB l-ǎƶābe azabı the punishment
إلى | ÎL ilā için for
أمة ا م م | EMM ÊMT ummetin bir süre a time
معدودة ع د د | AD̃D̃ MAD̃WD̃T meǎ'dūdetin sayılı determined,
ليقولن ق و ل | GWL LYGWLN leyeḳūlunne mutlaka derler they will surely say,
ما | ME nedir? """What"
يحبسه ح ب س | ḪBS YḪBSH yeHbisuhu onu alıkoyan "detains it?"""
ألا | ÊLE elā haberiniz olsun ki No doubt!
يوم ي و م | YWM YWM yevme gün (On) the Day
يأتيهم ا ت ي | ETY YÊTYHM ye'tīhim o geldiği it comes to them
ليس ل ي س | LYS LYS leyse değildir not
مصروفا ص ر ف | ṦRF MṦRWFE meSrūfen geri çevrilecek (will be) averted
عنهم | ANHM ǎnhum kendilerinden from them
وحاق ح ي ق | ḪYG WḪEG ve Hāḳa ve kuşatır and will surround
بهم | BHM bihim onları them
ما | ME şey what
كانوا ك و ن | KWN KENWE kānū oldukları they used (to)
به | BH bihi onu mock at [it].
يستهزئون ه ز ا | HZE YSTHZÙWN yestehziūne alaya alıyor(lar) mock at [it].

11:8 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve şayet | geciktirsek | onlardan | azabı | için | bir süre | sayılı | mutlaka derler | nedir? | onu alıkoyan | haberiniz olsun ki | gün | o geldiği | değildir | geri çevrilecek | kendilerinden | ve kuşatır | onları | şey | oldukları | onu | alaya alıyor(lar) |

[] [EḢR] [] [AZ̃B] [] [EMM] [AD̃D̃] [GWL] [] [ḪBS] [] [YWM] [ETY] [LYS] [ṦRF] [] [ḪYG] [] [] [KWN] [] [HZE]
WLÙN ÊḢRNE ANHM ELAZ̃EB ÎL ÊMT MAD̃WD̃T LYGWLN ME YḪBSH ÊLE YWM YÊTYHM LYS MṦRWFE ANHM WḪEG BHM ME KENWE BH YSTHZÙWN

velein eḣḣarnā ǎnhumu l-ǎƶābe ilā ummetin meǎ'dūdetin leyeḳūlunne yeHbisuhu elā yevme ye'tīhim leyse meSrūfen ǎnhum ve Hāḳa bihim kānū bihi yestehziūne
ولئن أخرنا عنهم العذاب إلى أمة معدودة ليقولن ما يحبسه ألا يوم يأتيهم ليس مصروفا عنهم وحاق بهم ما كانوا به يستهزئون

[] [ا خ ر] [] [ع ذ ب] [] [ا م م] [ع د د] [ق و ل] [] [ح ب س] [] [ي و م] [ا ت ي] [ل ي س] [ص ر ف] [] [ح ي ق] [] [] [ك و ن] [] [ه ز ا]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولئن | WLÙN velein ve şayet And if
Vav,Lam,,Nun,
6,30,,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
EMPH – emphatic prefix lām
COND – conditional particle
الواو عاطفة
اللام لام التوكيد
حرف شرط
أخرنا ا خ ر | EḢR ÊḢRNE eḣḣarnā geciktirsek We delay
,Hı,Re,Nun,Elif,
,600,200,50,1,
V – 1st person plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
عنهم | ANHM ǎnhumu onlardan from them
Ayn,Nun,He,Mim,
70,50,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
العذاب ع ذ ب | AZ̃B ELAZ̃EB l-ǎƶābe azabı the punishment
Elif,Lam,Ayn,Zel,Elif,Be,
1,30,70,700,1,2,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
إلى | ÎL ilā için for
,Lam,,
,30,,
P – preposition
حرف جر
أمة ا م م | EMM ÊMT ummetin bir süre a time
,Mim,Te merbuta,
,40,400,
N – genitive feminine singular indefinite noun
اسم مجرور
معدودة ع د د | AD̃D̃ MAD̃WD̃T meǎ'dūdetin sayılı determined,
Mim,Ayn,Dal,Vav,Dal,Te merbuta,
40,70,4,6,4,400,
N – genitive feminine singular indefinite passive participle
اسم مجرور
ليقولن ق و ل | GWL LYGWLN leyeḳūlunne mutlaka derler they will surely say,
Lam,Ye,Gaf,Vav,Lam,Nun,
30,10,100,6,30,50,
EMPH – emphatic prefix lām
V – 3rd person masculine plural imperfect verb
EMPH – emphatic suffix nūn
اللام لام التوكيد
فعل مضارع والنون للتوكيد
ما | ME nedir? """What"
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
يحبسه ح ب س | ḪBS YḪBSH yeHbisuhu onu alıkoyan "detains it?"""
Ye,Ha,Be,Sin,He,
10,8,2,60,5,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل مضارع والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ألا | ÊLE elā haberiniz olsun ki No doubt!
,Lam,Elif,
,30,1,
INC – inceptive particle
حرف ابتداء
يوم ي و م | YWM YWM yevme gün (On) the Day
Ye,Vav,Mim,
10,6,40,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
يأتيهم ا ت ي | ETY YÊTYHM ye'tīhim o geldiği it comes to them
Ye,,Te,Ye,He,Mim,
10,,400,10,5,40,
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ليس ل ي س | LYS LYS leyse değildir not
Lam,Ye,Sin,
30,10,60,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض من اخوات «كان»
مصروفا ص ر ف | ṦRF MṦRWFE meSrūfen geri çevrilecek (will be) averted
Mim,Sad,Re,Vav,Fe,Elif,
40,90,200,6,80,1,
N – accusative masculine indefinite passive participle
اسم منصوب
عنهم | ANHM ǎnhum kendilerinden from them
Ayn,Nun,He,Mim,
70,50,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
وحاق ح ي ق | ḪYG WḪEG ve Hāḳa ve kuşatır and will surround
Vav,Ha,Elif,Gaf,
6,8,1,100,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض
بهم | BHM bihim onları them
Be,He,Mim,
2,5,40,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
ما | ME şey what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
كانوا ك و ن | KWN KENWE kānū oldukları they used (to)
Kef,Elif,Nun,Vav,Elif,
20,1,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «كان»
به | BH bihi onu mock at [it].
Be,He,
2,5,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
يستهزئون ه ز ا | HZE YSTHZÙWN yestehziūne alaya alıyor(lar) mock at [it].
Ye,Sin,Te,He,Ze,,Vav,Nun,
10,60,400,5,7,,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form X) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَلَئِنْ: ve şayet | أَخَّرْنَا: geciktirsek | عَنْهُمُ: onlardan | الْعَذَابَ: azabı | إِلَىٰ: için | أُمَّةٍ: bir süre | مَعْدُودَةٍ: sayılı | لَيَقُولُنَّ: mutlaka derler | مَا: nedir? | يَحْبِسُهُ: onu alıkoyan | أَلَا: haberiniz olsun ki | يَوْمَ: gün | يَأْتِيهِمْ: o geldiği | لَيْسَ: değildir | مَصْرُوفًا: geri çevrilecek | عَنْهُمْ: kendilerinden | وَحَاقَ: ve kuşatır | بِهِمْ: onları | مَا: şey | كَانُوا: oldukları | بِهِ: onu | يَسْتَهْزِئُونَ: alaya alıyor(lar) |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ولئن WLÙN ve şayet | أخرنا ÊḢRNE geciktirsek | عنهم ANHM onlardan | العذاب ELAZ̃EB azabı | إلى ÎL için | أمة ÊMT bir süre | معدودة MAD̃WD̃T sayılı | ليقولن LYGWLN mutlaka derler | ما ME nedir? | يحبسه YḪBSH onu alıkoyan | ألا ÊLE haberiniz olsun ki | يوم YWM gün | يأتيهم YÊTYHM o geldiği | ليس LYS değildir | مصروفا MṦRWFE geri çevrilecek | عنهم ANHM kendilerinden | وحاق WḪEG ve kuşatır | بهم BHM onları | ما ME şey | كانوا KENWE oldukları | به BH onu | يستهزئون YSTHZÙWN alaya alıyor(lar) |
Kırık Meal (Okunuş) : |velein: ve şayet | eḣḣarnā: geciktirsek | ǎnhumu: onlardan | l-ǎƶābe: azabı | ilā: için | ummetin: bir süre | meǎ'dūdetin: sayılı | leyeḳūlunne: mutlaka derler | : nedir? | yeHbisuhu: onu alıkoyan | elā: haberiniz olsun ki | yevme: gün | ye'tīhim: o geldiği | leyse: değildir | meSrūfen: geri çevrilecek | ǎnhum: kendilerinden | ve Hāḳa: ve kuşatır | bihim: onları | : şey | kānū: oldukları | bihi: onu | yestehziūne: alaya alıyor(lar) |
Kırık Meal (Transcript) : |WLÙN: ve şayet | ÊḢRNE: geciktirsek | ANHM: onlardan | ELAZ̃EB: azabı | ÎL: için | ÊMT: bir süre | MAD̃WD̃T: sayılı | LYGWLN: mutlaka derler | ME: nedir? | YḪBSH: onu alıkoyan | ÊLE: haberiniz olsun ki | YWM: gün | YÊTYHM: o geldiği | LYS: değildir | MṦRWFE: geri çevrilecek | ANHM: kendilerinden | WḪEG: ve kuşatır | BHM: onları | ME: şey | KENWE: oldukları | BH: onu | YSTHZÙWN: alaya alıyor(lar) |
Abdulbaki Gölpınarlı : Onların uğrayacakları azâbı, mukadder bir zamana kadar geciktirirsek, bunun teahhuruna da sebep nedir derler. Bilin ki onlara azâbın gelip çattığı gün o azap, artık geriye bırakılamaz ve alay ettikleri musîbet, onları çepeçevre kuşatır.
Adem Uğur : Andolsun, eğer biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek, mutlaka "Onun gelmesini engelleyen nedir?" derler. Bilesiniz ki, kendilerine azap geldiği gün, bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. Ve alay etmekte oldukları şey, onları çepeçevre kuşatacaktır.
Ahmed Hulusi : Andolsun ki, eğer azabı onlardan belirli bir süre ertelesek; kesinlikle: "Onu tutan nedir?" derler. . . Kesin olarak bilin ki! Onlara geldiği gün, onlardan geri çevrilecek değildir! Alay etmekte oldukları şey her yönden onları kuşatmıştır.
Ahmet Tekin : Eğer biz onlara azâbı belli bir süre ertelesek, andolsun: 'Onun hemen gerçekleşmesini engelleyen nedir?' derler. Bilin ki, azap onlara geldiği gün, kendilerinden geri çevrilecek değildir. Alay edip durdukları şeylerin gücü de kendilerini abluka altına almış olacaktır, işlerini bitirecektir.
Ahmet Varol : Onlardan azabı sayılı bir süre için geciktirsek mutlaka: 'Onu alıkoyan nedir?' derler. Haberiniz olsun ki, o geldiği gün artık kendilerinden geri çevrilmez ve alaya aldıkları şey onları kuşatmış olur.
Ali Bulaç : Andolsun, onlardan azabı sayılı bir topluluğa (veya belirli bir süreye) kadar ertelesek, mutlaka: "Onu alıkoyan nedir?" derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.
Ali Fikri Yavuz : Eğer ilerideki belirli bir müddete kadar kendilerinden azabı geciktirirsek, o vakit de muhakkak (alay tarzında) şöyle derler: “- Bu azabın inişini engelliyen nedir?” Bilsinler ki, azap onlara geleceği gün, kendilerinden çevrilecek değildir. O alay ettikleri azab da kendilerini sarmış bulunacaktır.
Bekir Sadak : And olsun ki, onlarin azabini sayili bir sureye kadar ertelesek, «Onu alikoyan nedir?» derler. Bilin ki, onlara azap geldigi gun, artik geri cevrilmez; alaya aldiklari sey onlari mahvedecektir. *
Celal Yıldırım : Şayet azabı onlardan sayılı bir süreye kadar geciktirecek olsak, «onu engelleyip alıkoyan nedir?» diyecekler. Bilin ki azâb onlara geldiği gün, artık kendilerinden çevrilecek değildir ve alaya aldıkları şey onları iyiden iyiye kuşatacaktır.
Diyanet İşleri : Andolsun, biz onlardan azabı belirli bir süreye kadar geciktirsek, o zaman da mutlaka “Onu ne alıkoyuyor?” derler. İyi bilin ki, azap onlara geleceği gün, kendilerinden bir daha uzaklaştırılmaz ve alay etmekte oldukları şey, kendilerini çepeçevre kuşatmış olur.
Diyanet İşleri (eski) : And olsun ki, onların azabını sayılı bir süreye kadar ertelesek, 'Onu alıkoyan nedir?' derler. Bilin ki, onlara azab geldiği gün, artık geri çevrilmez; alaya aldıkları şey onları mahvedecektir.
Diyanet Vakfi : Andolsun, eğer biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek, mutlaka «Onun gelmesini engelleyen nedir?» derler. Bilesiniz ki, kendilerine azap geldiği gün, bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. Ve alay etmekte oldukları şey, onları çepeçevre kuşatacaktır.
Edip Yüksel : Onlardan azabı belli bir süre için ertelesek, 'Onu tutan nedir,' derler. Doğrusu, onlara geldiği gün, kendilerinden geri çevrilemez ve alay ettikleri şey kendilerini kuşatacaktır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ve eğer bunlardan bir kısmının göreceği azabı belli bir süreye kadar erteleyecek olursak, o zaman da «onu engelleyen nedir ki?» diyecekler. İyi bilin ki, o azap onlara geldiği gün kendilerinden geri çevrilecek değildir. Ve o alay ettikleri şey kendilerini kuşatmış olacaktır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Eğer kendilerinden ilerideki sayılı bir süreye kadar azabı geciktirecek olsak, mutlaka: «Onu ne engelliyor?» derler. Azap onlara geleceği gün, artık kendilerinden çevrilecek değildir ve alay ettikleri şey kendilerini sarmış olacaktır.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ve eğer ilerideki sayılı bir müddete kadar kendilerinden azâbı te'hır edersek o vakıt da mutlak şöyle derler: onu ne men'ediyor? O, onlara geleceği gün kendilerinden çevrilecek değildir, ve o istihzâ ettikleri şey, kendilerini sarmış bulunacaktır
Fizilal-il Kuran : Eğer onların azabını belirli bir sürenin sonuna ertelersek, 'Bu azabı bizden alıkoyan nedir?' derler. Haberleri olsun ki, azabımızla yüzyüze geldiklerinde onu hiç kimse başlarından savamaz, böylece alay konusu ettikleri akıbetin pençesine düşerler.
Gültekin Onan : Andolsun, onlardan azabı sayılı bir ümmete (veya belirli bir süreye) kadar ertelesek, mutlaka: "Onu alıkoyan nedir?" derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.
Hakkı Yılmaz : Ve eğer Biz bunlardan azabı belli bir önderli toplum oluşana kadar erteleyecek olursak, o zaman da, “Onu engelleyen nedir ki?” diyecekler. Haberiniz olsun! O azap, onlara geldiği gün kendilerinden geri çevrilecek değildir. Ve o alay ettikleri şey kendilerini kuşatmıştır.
Hasan Basri Çantay : Andolsun ki biz kendilerinden azabı sayılı bir müddete kadar gecikdirsek mutlakaa diyeceklerdir ki: «Bunu alıkoyan (sebeb) de ne»? Haberiniz olsun ki, o bunlara geleceği gün kendilerinden döndürülecek değildir. Eğlenceye alageldikleri şey (azâb) onları çepçevre kuşatacakdır.
Hayrat Neşriyat : Ve and olsun ki onlardan azâbı sayılı bir müddete kadar ertelesek, mutlaka: 'Ona (o azâbın gelmesine) mâni' olan nedir?' derler. Dikkat edin! (O azab) onlara geleceği gün, kendilerinden geri çevrilecek değildir ve kendisiyle alay etmekte oldukları (azab), onları kuşatmış olacaktır.
İbni Kesir : Sayılı bir müddete kadar üzerlerinden azabı erteleyecek olsak mutlaka: Bunu alıkoyan da ne? derler. Dikkat edin, o geldiği gün, onlardan asla dönmeyecek, alaya aldıkları şey onları mahvedecektir.
İskender Evrenosoğlu : Ve eğer bir ümmete azabı, (onlardan) belli bir süre ertelesek (tehir etsek), mutlaka: “Onu tutan (men eden) nedir?” derler. Onlara azap geldiği gün, onlardan uzaklaştırılacak değil. (Öyle) değil mi? Onunla alay etmiş oldukları şey, onları kuşattı (ihata etti).
Muhammed Esed : Ve ayrıca, onların (hak ettiği) azabı (tarafımızdan) belirlenmiş bir vakte kadar ertelesek hemen şöyle derler: "Onun (hemen gerçekleşmesini) önleyen ne?" Bilin ki, o Gün (o sözü geçen azap) onların başına geldiği zaman, onu kendilerinden uzak tutacak hiçbir güç olmayacak; ve alay edip durdukları şey onları kuşatıp bunaltacaktır.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve andolsun ki, eğer onlardan azabı sayılı bir müddete kadar geri bırakacak olsak elbette diyeceklerdir ki: «Onu men eden nedir?» Haberiniz olsun ki, onlara geleceği gün, kendilerinden bertaraf edilecek değildir ve kendisiyle istihzâda bulundukları şey, onları ihata edecektir.
Ömer Öngüt : Andolsun ki biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek: “Onu alıkoyan nedir?” derler. İyi bilin ki onlara azap geldiği gün, bir daha geri döndürülmez. Alaya aldıkları şey de onları çepeçevre kuşatır.
Şaban Piriş : Şayet azabı onlardan sayılı bir süreye kadar ertelersek: -O'nu engelleyen nedir? derler. Dikkat edin. Alay ettikleri şey onlara geldiği gün; onlardan hiç ayrılmaz ve onları çepeçevre içine alır.
Suat Yıldırım : Şayet biz kendilerine azap göndermeyi belirli bir zamana kadar ertelersek: "Bu azabı alıkoyan sebep nedir?" derler. İyi bilin ki o azap başlarına geldiği gün, artık onlardan geriye çevrilmez ve alaya aldıkları o azap, kendilerini çepeçevre kuşatmış olur.
Süleyman Ateş : Andolsun onlardan azâbı sayılı bir ümmete (belli bir süreye) ertelesek, "Onu tut(up bize gelmesine engel ol)an nedir?" derler. İyi bilin ki, o (azâb) başlarına geldiği gün, bir daha onlardan geri çevrilmez ve alay ettikleri şey, kendilerini kuşatmış olur.
Tefhim-ul Kuran : Andolsun, onlardan azabı sayılı bir topluluğa (veya belirli bir süreye) kadar ertelersek, mutlaka: «Onu akılkoyan nedir?» derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.
Ümit Şimşek : Onlara göndereceğimiz azabı belirli bir zamana erteleyecek olsak, bu defa da 'Onu alıkoyan ne?' derler. Heyhat! Azap başlarına geldiği gün, bir daha asla geri çevrilecek değildir; artık alaya aldıkları şey kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.
Yaşar Nuri Öztürk : Ve eğer onlardan azabı, belirlenmiş bir süreye kadar ertelesek, mutlaka şöyle diyeceklerdir: "Onu erteleyen de ne?" Gözünüzü açın, azap onlara geldiği gün, kendilerinden geri çevrilecek değildir. Ve alay edip durdukları şey, kendilerini sarmış olacaktır.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}