» 11 / Hûd  94:

Kuran Sırası: 11
İniş Sırası: 52
Hud Suresi = Hud Suresi
Hz. Hud’un hayati anlatildigi için bu adi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَلَمَّا (WLME) = velemmā : ne zaman ki
2. جَاءَ (CEÙ) = cā'e : gelince
3. أَمْرُنَا (ÊMRNE) = emrunā : emrimiz
4. نَجَّيْنَا (NCYNE) = necceynā : kurtardık
5. شُعَيْبًا (ŞAYBE) = şuǎyben : Şuayb'ı
6. وَالَّذِينَ (WELZ̃YN) = velleƶīne : ve kimseleri
7. امَنُوا ( ËMNWE) = āmenū : iman eden(leri)
8. مَعَهُ (MAH) = meǎhu : onunla birlikte
9. بِرَحْمَةٍ (BRḪMT) = biraHmetin : bir rahmetle
10. مِنَّا (MNE) = minnā : tarafımızdan
11. وَأَخَذَتِ (WÊḢZ̃T) = ve eḣaƶeti : ve aldı
12. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimseleri
13. ظَلَمُوا (ƵLMWE) = Zelemū : zulmeden(leri)
14. الصَّيْحَةُ (ELṦYḪT) = S-SayHatu : bir çığlık
15. فَأَصْبَحُوا (FÊṦBḪWE) = feeSbeHū : ve kaldılar
16. فِي (FY) = fī :
17. دِيَارِهِمْ (D̃YERHM) = diyārihim : yurtlarında
18. جَاثِمِينَ (CES̃MYN) = cāṧimīne : diz çökmüç olarak
ne zaman ki | gelince | emrimiz | kurtardık | Şuayb'ı | ve kimseleri | iman eden(leri) | onunla birlikte | bir rahmetle | tarafımızdan | ve aldı | kimseleri | zulmeden(leri) | bir çığlık | ve kaldılar | | yurtlarında | diz çökmüç olarak |

[] [CYE] [EMR] [NCW] [] [] [EMN] [] [RḪM] [] [EḢZ̃] [] [ƵLM] [ṦYḪ] [ṦBḪ] [] [D̃WR] [CS̃M]
WLME CEÙ ÊMRNE NCYNE ŞAYBE WELZ̃YN ËMNWE MAH BRḪMT MNE WÊḢZ̃T ELZ̃YN ƵLMWE ELṦYḪT FÊṦBḪWE FY D̃YERHM CES̃MYN

velemmā cā'e emrunā necceynā şuǎyben velleƶīne āmenū meǎhu biraHmetin minnā ve eḣaƶeti elleƶīne Zelemū S-SayHatu feeSbeHū diyārihim cāṧimīne
ولما جاء أمرنا نجينا شعيبا والذين آمنوا معه برحمة منا وأخذت الذين ظلموا الصيحة فأصبحوا في ديارهم جاثمين

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولما | WLME velemmā ne zaman ki And when
جاء ج ي ا | CYE CEÙ cā'e gelince came
أمرنا ا م ر | EMR ÊMRNE emrunā emrimiz Our Command,
نجينا ن ج و | NCW NCYNE necceynā kurtardık We saved
شعيبا | ŞAYBE şuǎyben Şuayb'ı Shuaib
والذين | WELZ̃YN velleƶīne ve kimseleri and those who
آمنوا ا م ن | EMN ËMNWE āmenū iman eden(leri) believed
معه | MAH meǎhu onunla birlikte with him
برحمة ر ح م | RḪM BRḪMT biraHmetin bir rahmetle by a Mercy
منا | MNE minnā tarafımızdan from Us.
وأخذت ا خ ذ | EḢZ̃ WÊḢZ̃T ve eḣaƶeti ve aldı And seized
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseleri those who
ظلموا ظ ل م | ƵLM ƵLMWE Zelemū zulmeden(leri) wronged,
الصيحة ص ي ح | ṦYḪ ELṦYḪT S-SayHatu bir çığlık the thunderous blast
فأصبحوا ص ب ح | ṦBḪ FÊṦBḪWE feeSbeHū ve kaldılar then they became
في | FY in
ديارهم د و ر | D̃WR D̃YERHM diyārihim yurtlarında their homes
جاثمين ج ث م | CS̃M CES̃MYN cāṧimīne diz çökmüç olarak fallen prone.

11:94 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ne zaman ki | gelince | emrimiz | kurtardık | Şuayb'ı | ve kimseleri | iman eden(leri) | onunla birlikte | bir rahmetle | tarafımızdan | ve aldı | kimseleri | zulmeden(leri) | bir çığlık | ve kaldılar | | yurtlarında | diz çökmüç olarak |

[] [CYE] [EMR] [NCW] [] [] [EMN] [] [RḪM] [] [EḢZ̃] [] [ƵLM] [ṦYḪ] [ṦBḪ] [] [D̃WR] [CS̃M]
WLME CEÙ ÊMRNE NCYNE ŞAYBE WELZ̃YN ËMNWE MAH BRḪMT MNE WÊḢZ̃T ELZ̃YN ƵLMWE ELṦYḪT FÊṦBḪWE FY D̃YERHM CES̃MYN

velemmā cā'e emrunā necceynā şuǎyben velleƶīne āmenū meǎhu biraHmetin minnā ve eḣaƶeti elleƶīne Zelemū S-SayHatu feeSbeHū diyārihim cāṧimīne
ولما جاء أمرنا نجينا شعيبا والذين آمنوا معه برحمة منا وأخذت الذين ظلموا الصيحة فأصبحوا في ديارهم جاثمين

[] [ج ي ا] [ا م ر] [ن ج و] [] [] [ا م ن] [] [ر ح م] [] [ا خ ذ ] [] [ظ ل م] [ص ي ح] [ص ب ح] [] [د و ر] [ج ث م]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولما | WLME velemmā ne zaman ki And when
Vav,Lam,Mim,Elif,
6,30,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
T – time adverb
الواو عاطفة
ظرف زمان
جاء ج ي ا | CYE CEÙ cā'e gelince came
Cim,Elif,,
3,1,,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
أمرنا ا م ر | EMR ÊMRNE emrunā emrimiz Our Command,
,Mim,Re,Nun,Elif,
,40,200,50,1,
N – nominative masculine noun
PRON – 1st person plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«نا» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
نجينا ن ج و | NCW NCYNE necceynā kurtardık We saved
Nun,Cim,Ye,Nun,Elif,
50,3,10,50,1,
V – 1st person plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
شعيبا | ŞAYBE şuǎyben Şuayb'ı Shuaib
Şın,Ayn,Ye,Be,Elif,
300,70,10,2,1,
"PN – accusative proper noun → Shuayb"
اسم علم منصوب
والذين | WELZ̃YN velleƶīne ve kimseleri and those who
Vav,Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
6,1,30,700,10,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
REL – masculine plural relative pronoun
الواو عاطفة
اسم موصول
آمنوا ا م ن | EMN ËMNWE āmenū iman eden(leri) believed
,Mim,Nun,Vav,Elif,
,40,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
معه | MAH meǎhu onunla birlikte with him
Mim,Ayn,He,
40,70,5,
LOC – accusative location adverb
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
ظرف مكان منصوب والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
برحمة ر ح م | RḪM BRḪMT biraHmetin bir rahmetle by a Mercy
Be,Re,Ha,Mim,Te merbuta,
2,200,8,40,400,
P – prefixed preposition bi
N – genitive feminine indefinite noun
جار ومجرور
منا | MNE minnā tarafımızdan from Us.
Mim,Nun,Elif,
40,50,1,
P – preposition
PRON – 1st person plural object pronoun
جار ومجرور
وأخذت ا خ ذ | EḢZ̃ WÊḢZ̃T ve eḣaƶeti ve aldı And seized
Vav,,Hı,Zel,Te,
6,,600,700,400,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person feminine singular perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseleri those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
ظلموا ظ ل م | ƵLM ƵLMWE Zelemū zulmeden(leri) wronged,
Zı,Lam,Mim,Vav,Elif,
900,30,40,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
الصيحة ص ي ح | ṦYḪ ELṦYḪT S-SayHatu bir çığlık the thunderous blast
Elif,Lam,Sad,Ye,Ha,Te merbuta,
1,30,90,10,8,400,
N – nominative feminine noun
اسم مرفوع
فأصبحوا ص ب ح | ṦBḪ FÊṦBḪWE feeSbeHū ve kaldılar then they became
Fe,,Sad,Be,Ha,Vav,Elif,
80,,90,2,8,6,1,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض من اخوات «كان» والواو ضمير متصل في محل رفع اسم «اصبح»
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
ديارهم د و ر | D̃WR D̃YERHM diyārihim yurtlarında their homes
Dal,Ye,Elif,Re,He,Mim,
4,10,1,200,5,40,
N – genitive feminine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
جاثمين ج ث م | CS̃M CES̃MYN cāṧimīne diz çökmüç olarak fallen prone.
Cim,Elif,Se,Mim,Ye,Nun,
3,1,500,40,10,50,
N – accusative masculine plural active participle
اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَلَمَّا: ne zaman ki | جَاءَ: gelince | أَمْرُنَا: emrimiz | نَجَّيْنَا: kurtardık | شُعَيْبًا: Şuayb'ı | وَالَّذِينَ: ve kimseleri | امَنُوا: iman eden(leri) | مَعَهُ: onunla birlikte | بِرَحْمَةٍ: bir rahmetle | مِنَّا: tarafımızdan | وَأَخَذَتِ: ve aldı | الَّذِينَ: kimseleri | ظَلَمُوا: zulmeden(leri) | الصَّيْحَةُ: bir çığlık | فَأَصْبَحُوا: ve kaldılar | فِي: | دِيَارِهِمْ: yurtlarında | جَاثِمِينَ: diz çökmüç olarak |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ولما WLME ne zaman ki | جاء CEÙ gelince | أمرنا ÊMRNE emrimiz | نجينا NCYNE kurtardık | شعيبا ŞAYBE Şuayb'ı | والذين WELZ̃YN ve kimseleri | آمنوا ËMNWE iman eden(leri) | معه MAH onunla birlikte | برحمة BRḪMT bir rahmetle | منا MNE tarafımızdan | وأخذت WÊḢZ̃T ve aldı | الذين ELZ̃YN kimseleri | ظلموا ƵLMWE zulmeden(leri) | الصيحة ELṦYḪT bir çığlık | فأصبحوا FÊṦBḪWE ve kaldılar | في FY | ديارهم D̃YERHM yurtlarında | جاثمين CES̃MYN diz çökmüç olarak |
Kırık Meal (Okunuş) : |velemmā: ne zaman ki | cā'e: gelince | emrunā: emrimiz | necceynā: kurtardık | şuǎyben: Şuayb'ı | velleƶīne: ve kimseleri | āmenū: iman eden(leri) | meǎhu: onunla birlikte | biraHmetin: bir rahmetle | minnā: tarafımızdan | ve eḣaƶeti: ve aldı | elleƶīne: kimseleri | Zelemū: zulmeden(leri) | S-SayHatu: bir çığlık | feeSbeHū: ve kaldılar | : | diyārihim: yurtlarında | cāṧimīne: diz çökmüç olarak |
Kırık Meal (Transcript) : |WLME: ne zaman ki | CEÙ: gelince | ÊMRNE: emrimiz | NCYNE: kurtardık | ŞAYBE: Şuayb'ı | WELZ̃YN: ve kimseleri | ËMNWE: iman eden(leri) | MAH: onunla birlikte | BRḪMT: bir rahmetle | MNE: tarafımızdan | WÊḢZ̃T: ve aldı | ELZ̃YN: kimseleri | ƵLMWE: zulmeden(leri) | ELṦYḪT: bir çığlık | FÊṦBḪWE: ve kaldılar | FY: | D̃YERHM: yurtlarında | CES̃MYN: diz çökmüç olarak |
Abdulbaki Gölpınarlı : Emrimiz gelince Şuayb'i ve onunla berâber inanmış olanları, bizden bir rahmet olarak kurtardık, zulmedenleriyse bir bağırış kavrayıverdi ve hepsi de yurtlarında diz çökmüş bir halde helâk oluverdi.
Adem Uğur : Emrimiz gelince, Şuayb'ı ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık; zulmedenleri ise korkunç bir gürültü yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
Ahmed Hulusi : Hükmümüz açığa çıktığında, Şuayb'ı ve beraberindeki iman etmişleri rahmetimizle kurtardık. . . Zulmedenleri ise şiddetli titreşimli, korkunç ses yakaladı da evlerinde göçüp gittiler.
Ahmet Tekin : Planımız, azâbımız gerçekleşirken, Şuayb ve onunla birlikte iman edenleri, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Şiddetli bir gürleme halinde âni bir darbe haksızlık edenlerin, zulmedenlerin işini bitirdi. Sabahleyin yurtlarında yere çarpılarak çakılıp kalanlar oldular.
Ahmet Varol : Emrimiz gelince tarafımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve onunla birlikte iman etmiş olanları kurtardık. Zulmedenleri de bir çığlık aldı ve yurtlarında diz çöküp kaldılar.
Ali Bulaç : Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve O'nunla birlikte iman edenleri kurtardık; o zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.
Ali Fikri Yavuz : Azab emrimiz gelince, Şuayb’ı ve beraberinde iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. O zulmedenleri ise, korkunç bir gürültü yakaladı da yurdlarında çöküp helâk oldular.
Bekir Sadak : Buyrugumuz gelince, µuayb'i ve beraberindeki inananlari katimizdan bir rahmet olarak kurtardik. Haksizlik yapanlari bir ciglik yakaladi, olduklari yerde diz ustu cokuverdiler.
Celal Yıldırım : Buyruğumuz gelince, Şuâyb'ı ve beraberindeki imân edenleri rahmetimizle kurtardık. Zâlimleri ise korkunç bir ses ve uğultu yakalayıverdi; evlerinde dizüstü çöküp kaldılar. Orada hiç bulunmamış, yaşamamış gibi oldular. Dikkat edin, Semûd kavmi nasıl (ilâhî) rahmetten uzak kaldıysa Medyen de uzak kaldı.
Diyanet İşleri : (Azap) emrimiz gelince, Şu’ayb’ı ve onunla birlikte iman edenleri, katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç (uğultulu) ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
Diyanet İşleri (eski) : Buyruğumuz gelince, Şuayb'ı ve beraberindeki inananları katımızdan bir rahmet olarak kurtardık. Haksızlık yapanları bir çığlık yakaladı, oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.
Diyanet Vakfi : Emrimiz gelince, Şuayb'ı ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık; zulmedenleri ise korkunç bir gürültü yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
Edip Yüksel : Emrimiz gelince Şuayb'ı ve kendisiyle beraber inanmış olanları bizden bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri korkunç gürültü yakaladı; yurtlarında çöküp kaldılar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ne zaman ki, emrimiz geldi, Şu'ayb ve beraberindeki müminler, tarafımızdan bir rahmet sayesinde kurtuldular. Ve o zalimleri korkunç bir gürültü yakaladı da oldukları yerde çöküp kaldılar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Emrimiz geldjğinde Şu'ayb'ı ve beraberinde iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. O zulmedenleri ise dehşet verici bir ses yakaladı ve yurtlarında çöküp kaldılar.
Elmalılı Hamdi Yazır : Vaktâ ki emrimiz geldi Şuaybı ve ma'ıyyetinde iyman edenleri tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık, o zulmedenleri ise, sayha yakaladı da diyarlarında çöke kaldılar
Fizilal-il Kuran : Azaba ilişkin emrimiz geldiğinde Şuayb ile beraberindeki mü'minleri, rahmetimizin sonucu olarak kurtardık. O zalimler müthiş bir gürültüye tutuldular da evlerinde, oldukları yerde yığılıp kalıverdiler.
Gültekin Onan : Buyruğumuz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve onunla birlikte inananları kurtardık; o zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.
Hakkı Yılmaz : "Ve ne zaman ki, emrimiz geldi, Şu‘ayb'ı ve o'nunla birlikte inanmış olan kişileri, tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık. Ve şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapan o kişileri korkunç bir gürültü yakaladı da yurtlarında çöküp kaldılar. "
Hasan Basri Çantay : Vaktaki (azâb) emrimiz geldi. Hem Şuaybı, hem onun maiyyetinde îman etmiş olanları, bizden bir esirgeme olarak, kurtardık. Zulmedenleri ise korkunç bir ses yakaladı da yurdlarında diz üstü çöke kaldılar (helak oldular).
Hayrat Neşriyat : Nihâyet (azab) emrimiz gelince, Şuayb’ı ve berâberindeki îmân edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık; zulmedenleri ise o korkunç ses yakaladı da bulundukları yerde çöküp kalmış kimseler oldular.
İbni Kesir : Emrimiz gelince; Şuayb'ı ve beraberindeki inananları, katımızdan bir rahmet ile kurtardık. Zulmedenleri de korkunç bir ses yakaladı ve oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.
İskender Evrenosoğlu : Ve emrimiz geldiği zaman Şuayb (A.S)'ı ve onunla beraber âmenû olanları, Bizden bir rahmetle kurtardık. Zalim kimseleri bir sayha (ses) aldı. Böylece kendi diyarlarında diz üstü çöküp kaldılar.
Muhammed Esed : Ve derken, hükmümüz vaki olunca, katımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve o'nunla aynı inancı paylaşanları kurtardık; zulüm ve haksızlık içinde olanları ise bir sayha, bir gürlemeyle tepeledik; öyle ki, kendi evlerinde cansız yere yığılıp kaldılar,
Ömer Nasuhi Bilmen : Vaktâ ki emrimiz geldi. Şuayb'ı ve O'nunla beraber imân etmiş olanları Bizden bir rahmet ile necâta erdirdik ve zulmetmiş olanları ise bir korkunç gürültü yakaladı. Artık yurtlarında çökekalmışlar olarak sabahladılar.
Ömer Öngüt : Emrimiz gelince, Şuayb'ı ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri o korkunç ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
Şaban Piriş : Emrimiz gelince, Şuayb’i ve beraberindeki mü’minleri katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zalimleri bir çığlık yakaladı. Oldukları yerde yapışıp kaldılar.
Suat Yıldırım : (94-95) Azap emrimiz gelince, tarafımızdan bir lütuf olarak Şuayb ve beraberindeki müminleri o azaptan kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç ses bastırıverdi de diyarlarında çökekaldılar. Sanki hiç orada yaşamamış gibi oldular... Evet, Semûd halkı defolup gittiği gibi Medyen halkı da defoldu gitti!
Süleyman Ateş : Emrimiz gelince, Şu'ayb'i ve onunla beraber inanmış olanları bizden bir acıma ile kurtardık; zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı, yurtlarında çöküp kaldılar.
Tefhim-ul Kuran : Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri kurtardık; o zulme sapanları dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.
Ümit Şimşek : Emrimiz geldiğinde, Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç ses yakaladı da yurtlarında yüzüstü serilip kaldılar.
Yaşar Nuri Öztürk : Emrimiz gelince Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri bizden bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri o yüksek titreşimli sayha yakaladı da öz yurtlarında yere çömelmiş hale geldiler.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}