V – 3rd person feminine singular imperfect verb PRON – 3rd person masculine plural object pronoun فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بغتة
ب غ ت | BĞT
BĞTT
beğteten
ansızın
unexpectedly
Be,Ğayn,Te,Te merbuta, 2,1000,400,400,
N – accusative feminine indefinite noun اسم منصوب
فتبهتهم
ب ه ت | BHT
FTBHTHM
fe tebhetuhum
onları şaşırtacak
and bewilder them,
Fe,Te,Be,He,Te,He,Mim, 80,400,2,5,400,5,40,
CONJ – prefixed conjunction fa (and) V – 3rd person feminine singular imperfect verb PRON – 3rd person masculine plural object pronoun الفاء عاطفة فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فلا
|
FLE
felā
then not
Fe,Lam,Elif, 80,30,1,
REM – prefixed resumption particle NEG – negative particle الفاء استئنافية حرف نفي
V – 3rd person masculine plural (form X) imperfect verb PRON – subject pronoun فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ردها
ر د د | RD̃D̃
RD̃HE
raddehā
onu reddetmeye
to repel it,
Re,Dal,He,Elif, 200,4,5,1,
N – accusative masculine noun PRON – 3rd person feminine singular possessive pronoun اسم منصوب و«ها» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ولا
|
WLE
ve lā
ve ne de
and not
Vav,Lam,Elif, 6,30,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and) NEG – negative particle الواو عاطفة حرف نفي
هم
|
HM
hum
kendilerine
they
He,Mim, 5,40,
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun ضمير منفصل
ينظرون
ن ظ ر | NƵR
YNƵRWN
yunZerūne
süre verilecek
will be given respite.
Ye,Nun,Zı,Re,Vav,Nun, 10,50,900,200,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form IV) passive imperfect verb PRON – subject pronoun فعل مضارع مبني للمجهول والواو ضمير متصل في محل رفع نائب فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.
Konu Başlığı: -
Kırık Meal (Arapça) : |بَلْ: doğrusu | تَأْتِيهِمْ: o onlara gelecek | بَغْتَةً: ansızın | فَتَبْهَتُهُمْ: onları şaşırtacak | فَلَا: | يَسْتَطِيعُونَ: güçleri yetmeyecek | رَدَّهَا: onu reddetmeye | وَلَا: ve ne de | هُمْ: kendilerine | يُنْظَرُونَ: süre verilecek |
Kırık Meal (Harekesiz) : |بل BLdoğrusu | تأتيهم TÊTYHMo onlara gelecek | بغتة BĞTTansızın | فتبهتهم FTBHTHMonları şaşırtacak | فلا FLE | يستطيعون YSTŦYAWNgüçleri yetmeyecek | ردها RD̃HEonu reddetmeye | ولا WLEve ne de | هم HMkendilerine | ينظرون YNƵRWNsüre verilecek |
Kırık Meal (Okunuş) : |bel: doğrusu | te'tīhim: o onlara gelecek | beğteten: ansızın | fe tebhetuhum: onları şaşırtacak | felā: | yesteTīǔne: güçleri yetmeyecek | raddehā: onu reddetmeye | ve lā: ve ne de | hum: kendilerine | yunZerūne: süre verilecek |
Kırık Meal (Transcript) : |BL: doğrusu | TÊTYHM: o onlara gelecek | BĞTT: ansızın | FTBHTHM: onları şaşırtacak | FLE: | YSTŦYAWN: güçleri yetmeyecek | RD̃HE: onu reddetmeye | WLE: ve ne de | HM: kendilerine | YNƵRWN: süre verilecek |
Abdulbaki Gölpınarlı : Hattâ o gün, onlara birdenbire geliverecek de şaşırtacak onları ve onu reddetmeye güçleri yetmeyeceği gibi mühlet de verilmeyecek onlara.
Adem Uğur : Bilâkis kendilerine o (kıyamet) öyle âni gelir ki, onları şaşırtır. Artık, ne reddedebilirler onu, ne de kendilerine mühlet verilir.
Ahmed Hulusi : Bilakis (vadolunanı yaşatacak vefat {bedenin hayatiyetini yitirmesiyle meydana gelen kopuş}) onlara ansızın gelir de, kendilerini şaşkına çevirir! Artık onu ne geri çevirmeye güçleri yeter ve ne de kendilerine mühlet verilir.
Ahmet Tekin : Doğrusu bu azap onlara, ansızın gelecek ve onları şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne tevbeleri ve özür dilemeleri sebebiyle cezaları geciktirilecek, ne de kendilerine göz açtırılacaktır.
Ahmet Varol : Hayır o, onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkına çevirecek. Artık ne onu geri çevirmeye güç yetirebilecekler ne de kendilerine süre tanınacak.
Ali Bulaç : Hayır, onlara apansız gelecek de, böylece onları şaşkına çevirecek; artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne onlara süre tanınacak.
Ali Fikri Yavuz : Doğrusu bu azab (kıyamet), onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecektir.
Bekir Sadak : Belki aniden gelecek de onlari sasirtacaktir. Artik onu geri ceviremezler; kendileri de ertelenmez.
Celal Yıldırım : Hayır, o onlara aniden gelecek de kendilerini şaşırtacak ve artık onu geri çevirmeye güç getiremiyecekler ve onlara süre de tanınmıyacak..
Diyanet İşleri : Şüphesiz o (tehdit edildikleri azap) onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkınlıktan dondurup bırakacak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine göz açtırılacak.
Diyanet İşleri (eski) : Belki aniden gelecek de onları şaşırtacaktır. Artık onu geri çeviremezler; kendileri de ertelenmez.
Diyanet Vakfi : Bilâkis kendilerine o (kıyamet) öyle âni gelir ki, onları şaşırtır. Artık, ne reddedebilirler onu, ne de kendilerine mühlet verilir.
Edip Yüksel : Nitekim, onlara ansızın gelecek ve onları şaşkına çevirecektir. Ne onu geri çevirmeye güçleri yeter, ne de kendilerine süre verilir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Doğrusu bu azap onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecektir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Doğrusu o azap onlara ansızın gelecek de kendilerini dondurakalacaktır; artık ne geri çevrilmesine göçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecektir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Doğrusu o onları bağdeten gelecek de kendilerini dondura kalacak, artık ne reddini güçleri yetecek ne de kendilerine mühlet verilecek
Fizilal-il Kuran : Aslında o tehdit, apansız bir şekilde karşılarına çıkıverir de şaşkınlıktan donakalırlar. O zaman onu ne başlarından savabilirler ve ne de kendilerine mühlet verilir.
Gültekin Onan : Hayır, onlara apansız gelecek de, böylece onları şaşkına çevirecek; artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne onlara süre tanınacak.
Hakkı Yılmaz : Aslında bu azap, onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır. Artık onu geri çevirmeye güçleri yetmeyecek ve onlara süre tanınmayacak.
Hasan Basri Çantay : Belki (bu), onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacakdır. Artık onu redde muktedir olamayacaklar (ı gibi), onlara mühlet de verilmeyecekdir.
Hayrat Neşriyat : Bil'akis (kıyâmet) onlara ansızın gelecek de onları dehşete düşürecektir; artık ne onu geri çevirebilirler, ne de kendilerine (tevbe için) mühlet verilir!
İbni Kesir : Doğrusu o aniden gelecek ve onları şaşırtacaktır. Artık onu geri çevirmeye güçleri yetmeyecektir. Ve onlara mühlet de verilmeyecektir.
İskender Evrenosoğlu : Hayır, onlara (azap) ansızın gelecek. Böylece onları dehşette bırakacak. Artık onu reddetmeye (geri çevirmeye) güçleri yetmeyecek. Ve de onlara bakılmayacak.
Muhammed Esed : Yoo, (o Son Saat) apansız gelip çatacak ve onları şaşkına çevirecek; öyle ki, ne onu geri çevirmeye güçleri yeter, ne de kendilerine soluk alacak zaman verilir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Belki onlara ansızın gelecek, hemen onları hayrette bırakacak, artık onu ne redde takat getirebileceklerdir ve ne de onlara mühlet verilecektir.
Ömer Öngüt : Doğrusu o, onlara ansızın gelecek ve onları şaşkına çevirecek. Artık onu ne geri çevirmeye güçleri yeter, ne de kendilerine mühlet verilir.
Şaban Piriş : (Azap) onlara aniden gelecek ve onları dehşete düşürecektir. Onu geri çevirmeye asla güçleri yetmeyecek ve onlara mühlet de verilmeyecektir.
Suat Yıldırım : Onların beklentilerinin hilafına, o ateş öyle apansız gelecek ki, kendileri birden donakalacaklar. Artık ne onu geri çevirecek güçleri olacak, ne de kendilerine süre verilecek!
Süleyman Ateş : Doğrusu o, onlara ansızın gelecek, onları şaşırtacak, ne onu reddedebilecekler, ne de kendilerine süre verilecek.
Tefhim-ul Kuran : Hayır, onlara apansız gelecek de, böylece onları şaşkına çevirecek; artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne de onlara süre tanınacak.
Ümit Şimşek : O an birden bire geliverir; onlar da öylece donakalır. Artık ne azabı geri çevirmeye güçleri yeter, ne kendilerine süre tanınır.
Yaşar Nuri Öztürk : Doğrusu şu ki, o onlara ansızın gelecek de onları şaşkınlıktan donduracak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ne de yüzlerine bakılacak.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]