» 38 / Sâd  24:

Kuran Sırası: 38
İniş Sırası: 38
Sad Suresi = Sad Suresi
Sad harfi ile basladigindan dolayi bu adi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. قَالَ (GEL) = ḳāle : (Davud) dedi ki
2. لَقَدْ (LGD̃) = leḳad : andolsun
3. ظَلَمَكَ (ƵLMK) = Zelemeke : sana zulmetmiştir
4. بِسُؤَالِ (BSÙEL) = bisu'āli : istemekle
5. نَعْجَتِكَ (NACTK) = neǎ'cetike : senin koyununu
6. إِلَىٰ (ÎL) = ilā :
7. نِعَاجِهِ (NAECH) = niǎācihi : kendi koyunlarına
8. وَإِنَّ (WÎN) = ve inne : ve zaten
9. كَثِيرًا (KS̃YRE) = keṧīran : çoğu
10. مِنَ (MN) = mine :
11. الْخُلَطَاءِ (ELḢLŦEÙ) = l-ḣuleTā'i : karıştıran(ortak)ların
12. لَيَبْغِي (LYBĞY) = leyebğī : zulmederler
13. بَعْضُهُمْ (BAŽHM) = beǎ'Duhum : biri
14. عَلَىٰ (AL) = ǎlā : üzerine
15. بَعْضٍ (BAŽ) = beǎ'Din : diğeri
16. إِلَّا (ÎLE) = illā : yalnız bunun dışındadır
17. الَّذِينَ (ELZ̃YN) = elleƶīne : kimseler
18. امَنُوا ( ËMNWE) = āmenū : inanan(lar)
19. وَعَمِلُوا (WAMLWE) = ve ǎmilū : ve yapanlar
20. الصَّالِحَاتِ (ELṦELḪET) = S-SāliHāti : iyi işler
21. وَقَلِيلٌ (WGLYL) = ve ḳalīlun : ve azdır
22. مَا (ME) = mā : ne kadar
23. هُمْ (HM) = hum : onlar
24. وَظَنَّ (WƵN) = ve Zenne : ve sandı
25. دَاوُودُ (D̃EWWD̃) = dāvūdu : Davud
26. أَنَّمَا (ÊNME) = ennemā :
27. فَتَنَّاهُ (FTNEH) = fetennāhu : kendisini denediğimizi
28. فَاسْتَغْفَرَ (FESTĞFR) = festeğfera : mağfiret diledi
29. رَبَّهُ (RBH) = rabbehu : Rabbinden
30. وَخَرَّ (WḢR) = ve ḣarra : ve kapandı
31. رَاكِعًا (REKAE) = rākiǎn : eğilerek (secdeye)
32. وَأَنَابَ (WÊNEB) = ve enābe : ve (bize) döndü
(Davud) dedi ki | andolsun | sana zulmetmiştir | istemekle | senin koyununu | | kendi koyunlarına | ve zaten | çoğu | | karıştıran(ortak)ların | zulmederler | biri | üzerine | diğeri | yalnız bunun dışındadır | kimseler | inanan(lar) | ve yapanlar | iyi işler | ve azdır | ne kadar | onlar | ve sandı | Davud | | kendisini denediğimizi | mağfiret diledi | Rabbinden | ve kapandı | eğilerek (secdeye) | ve (bize) döndü |

[GWL] [] [ƵLM] [SEL] [NAC] [] [NAC] [] [KS̃R] [] [ḢLŦ] [BĞY] [BAŽ] [] [BAŽ] [] [] [EMN] [AML] [ṦLḪ] [GLL] [] [] [ƵNN] [] [] [FTN] [ĞFR] [RBB] [ḢRR] [RKA] [NWB]
GEL LGD̃ ƵLMK BSÙEL NACTK ÎL NAECH WÎN KS̃YRE MN ELḢLŦEÙ LYBĞY BAŽHM AL BAŽ ÎLE ELZ̃YN ËMNWE WAMLWE ELṦELḪET WGLYL ME HM WƵN D̃EWWD̃ ÊNME FTNEH FESTĞFR RBH WḢR REKAE WÊNEB

ḳāle leḳad Zelemeke bisu'āli neǎ'cetike ilā niǎācihi ve inne keṧīran mine l-ḣuleTā'i leyebğī beǎ'Duhum ǎlā beǎ'Din illā elleƶīne āmenū ve ǎmilū S-SāliHāti ve ḳalīlun hum ve Zenne dāvūdu ennemā fetennāhu festeğfera rabbehu ve ḣarra rākiǎn ve enābe
قال لقد ظلمك بسؤال نعجتك إلى نعاجه وإن كثيرا من الخلطاء ليبغي بعضهم على بعض إلا الذين آمنوا وعملوا الصالحات وقليل ما هم وظن داوود أنما فتناه فاستغفر ربه وخر راكعا وأناب

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
قال ق و ل | GWL GEL ḳāle (Davud) dedi ki He said,
لقد | LGD̃ leḳad andolsun """Certainly,"
ظلمك ظ ل م | ƵLM ƵLMK Zelemeke sana zulmetmiştir he has wronged you
بسؤال س ا ل | SEL BSÙEL bisu'āli istemekle by demanding
نعجتك ن ع ج | NAC NACTK neǎ'cetike senin koyununu your ewe
إلى | ÎL ilā to
نعاجه ن ع ج | NAC NAECH niǎācihi kendi koyunlarına his ewes.
وإن | WÎN ve inne ve zaten And indeed,
كثيرا ك ث ر | KS̃R KS̃YRE keṧīran çoğu many
من | MN mine of
الخلطاء خ ل ط | ḢLŦ ELḢLŦEÙ l-ḣuleTā'i karıştıran(ortak)ların the partners
ليبغي ب غ ي | BĞY LYBĞY leyebğī zulmederler certainly oppress
بعضهم ب ع ض | BAŽ BAŽHM beǎ'Duhum biri some of them
على | AL ǎlā üzerine [on]
بعض ب ع ض | BAŽ BAŽ beǎ'Din diğeri another
إلا | ÎLE illā yalnız bunun dışındadır except
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler those who
آمنوا ا م ن | EMN ËMNWE āmenū inanan(lar) believe
وعملوا ع م ل | AML WAMLWE ve ǎmilū ve yapanlar and do
الصالحات ص ل ح | ṦLḪ ELṦELḪET S-SāliHāti iyi işler righteous deeds
وقليل ق ل ل | GLL WGLYL ve ḳalīlun ve azdır and few
ما | ME ne kadar "(are) they."""
هم | HM hum onlar "(are) they."""
وظن ظ ن ن | ƵNN WƵN ve Zenne ve sandı And became certain
داوود | D̃EWWD̃ dāvūdu Davud Dawood
أنما | ÊNME ennemā that
فتناه ف ت ن | FTN FTNEH fetennāhu kendisini denediğimizi We (had) tried him,
فاستغفر غ ف ر | ĞFR FESTĞFR festeğfera mağfiret diledi and he asked forgiveness
ربه ر ب ب | RBB RBH rabbehu Rabbinden (of) his Lord
وخر خ ر ر | ḢRR WḢR ve ḣarra ve kapandı and fell down
راكعا ر ك ع | RKA REKAE rākiǎn eğilerek (secdeye) bowing
وأناب ن و ب | NWB WÊNEB ve enābe ve (bize) döndü and turned in repentance.

38:24 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

(Davud) dedi ki | andolsun | sana zulmetmiştir | istemekle | senin koyununu | | kendi koyunlarına | ve zaten | çoğu | | karıştıran(ortak)ların | zulmederler | biri | üzerine | diğeri | yalnız bunun dışındadır | kimseler | inanan(lar) | ve yapanlar | iyi işler | ve azdır | ne kadar | onlar | ve sandı | Davud | | kendisini denediğimizi | mağfiret diledi | Rabbinden | ve kapandı | eğilerek (secdeye) | ve (bize) döndü |

[GWL] [] [ƵLM] [SEL] [NAC] [] [NAC] [] [KS̃R] [] [ḢLŦ] [BĞY] [BAŽ] [] [BAŽ] [] [] [EMN] [AML] [ṦLḪ] [GLL] [] [] [ƵNN] [] [] [FTN] [ĞFR] [RBB] [ḢRR] [RKA] [NWB]
GEL LGD̃ ƵLMK BSÙEL NACTK ÎL NAECH WÎN KS̃YRE MN ELḢLŦEÙ LYBĞY BAŽHM AL BAŽ ÎLE ELZ̃YN ËMNWE WAMLWE ELṦELḪET WGLYL ME HM WƵN D̃EWWD̃ ÊNME FTNEH FESTĞFR RBH WḢR REKAE WÊNEB

ḳāle leḳad Zelemeke bisu'āli neǎ'cetike ilā niǎācihi ve inne keṧīran mine l-ḣuleTā'i leyebğī beǎ'Duhum ǎlā beǎ'Din illā elleƶīne āmenū ve ǎmilū S-SāliHāti ve ḳalīlun hum ve Zenne dāvūdu ennemā fetennāhu festeğfera rabbehu ve ḣarra rākiǎn ve enābe
قال لقد ظلمك بسؤال نعجتك إلى نعاجه وإن كثيرا من الخلطاء ليبغي بعضهم على بعض إلا الذين آمنوا وعملوا الصالحات وقليل ما هم وظن داوود أنما فتناه فاستغفر ربه وخر راكعا وأناب

[ق و ل] [] [ظ ل م] [س ا ل] [ن ع ج] [] [ن ع ج] [] [ك ث ر] [] [خ ل ط] [ب غ ي] [ب ع ض] [] [ب ع ض] [] [] [ا م ن] [ع م ل] [ص ل ح] [ق ل ل] [] [] [ظ ن ن] [] [] [ف ت ن] [غ ف ر] [ر ب ب] [خ ر ر] [ر ك ع] [ن و ب]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
قال ق و ل | GWL GEL ḳāle (Davud) dedi ki He said,
Gaf,Elif,Lam,
100,1,30,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
لقد | LGD̃ leḳad andolsun """Certainly,"
Lam,Gaf,Dal,
30,100,4,
EMPH – emphatic prefix lām
CERT – particle of certainty
اللام لام التوكيد
حرف تحقيق
ظلمك ظ ل م | ƵLM ƵLMK Zelemeke sana zulmetmiştir he has wronged you
Zı,Lam,Mim,Kef,
900,30,40,20,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 2nd person masculine singular object pronoun
فعل ماض والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بسؤال س ا ل | SEL BSÙEL bisu'āli istemekle by demanding
Be,Sin,,Elif,Lam,
2,60,,1,30,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine noun
جار ومجرور
نعجتك ن ع ج | NAC NACTK neǎ'cetike senin koyununu your ewe
Nun,Ayn,Cim,Te,Kef,
50,70,3,400,20,
"N – genitive feminine noun → Sheep
PRON – 2nd person masculine singular possessive pronoun"
اسم مجرور والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
إلى | ÎL ilā to
,Lam,,
,30,,
P – preposition
حرف جر
نعاجه ن ع ج | NAC NAECH niǎācihi kendi koyunlarına his ewes.
Nun,Ayn,Elif,Cim,He,
50,70,1,3,5,
"N – genitive masculine plural noun → Sheep
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun"
اسم مجرور والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وإن | WÎN ve inne ve zaten And indeed,
Vav,,Nun,
6,,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
ACC – accusative particle
الواو عاطفة
حرف نصب
كثيرا ك ث ر | KS̃R KS̃YRE keṧīran çoğu many
Kef,Se,Ye,Re,Elif,
20,500,10,200,1,
N – accusative masculine singular indefinite noun
اسم منصوب
من | MN mine of
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الخلطاء خ ل ط | ḢLŦ ELḢLŦEÙ l-ḣuleTā'i karıştıran(ortak)ların the partners
Elif,Lam,Hı,Lam,Tı,Elif,,
1,30,600,30,9,1,,
N – genitive masculine plural noun
اسم مجرور
ليبغي ب غ ي | BĞY LYBĞY leyebğī zulmederler certainly oppress
Lam,Ye,Be,Ğayn,Ye,
30,10,2,1000,10,
EMPH – emphatic prefix lām
V – 3rd person masculine singular imperfect verb
اللام لام التوكيد
فعل مضارع
بعضهم ب ع ض | BAŽ BAŽHM beǎ'Duhum biri some of them
Be,Ayn,Dad,He,Mim,
2,70,800,5,40,
N – nominative masculine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
على | AL ǎlā üzerine [on]
Ayn,Lam,,
70,30,,
P – preposition
حرف جر
بعض ب ع ض | BAŽ BAŽ beǎ'Din diğeri another
Be,Ayn,Dad,
2,70,800,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
إلا | ÎLE illā yalnız bunun dışındadır except
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
الذين | ELZ̃YN elleƶīne kimseler those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
آمنوا ا م ن | EMN ËMNWE āmenū inanan(lar) believe
,Mim,Nun,Vav,Elif,
,40,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
وعملوا ع م ل | AML WAMLWE ve ǎmilū ve yapanlar and do
Vav,Ayn,Mim,Lam,Vav,Elif,
6,70,40,30,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
الصالحات ص ل ح | ṦLḪ ELṦELḪET S-SāliHāti iyi işler righteous deeds
Elif,Lam,Sad,Elif,Lam,Ha,Elif,Te,
1,30,90,1,30,8,1,400,
N – genitive feminine plural active participle
اسم مجرور
وقليل ق ل ل | GLL WGLYL ve ḳalīlun ve azdır and few
Vav,Gaf,Lam,Ye,Lam,
6,100,30,10,30,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – nominative masculine singular indefinite noun
الواو عاطفة
اسم مرفوع
ما | ME ne kadar "(are) they."""
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
هم | HM hum onlar "(are) they."""
He,Mim,
5,40,
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
ضمير منفصل
وظن ظ ن ن | ƵNN WƵN ve Zenne ve sandı And became certain
Vav,Zı,Nun,
6,900,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض
داوود | D̃EWWD̃ dāvūdu Davud Dawood
Dal,Elif,Vav,Vav,Dal,
4,1,6,6,4,
"PN – nominative proper noun → David"
اسم علم مرفوع
أنما | ÊNME ennemā that
,Nun,Mim,Elif,
,50,40,1,
ACC – accusative particle
PREV – preventive particle
كافة ومكفوفة
فتناه ف ت ن | FTN FTNEH fetennāhu kendisini denediğimizi We (had) tried him,
Fe,Te,Nun,Elif,He,
80,400,50,1,5,
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فاستغفر غ ف ر | ĞFR FESTĞFR festeğfera mağfiret diledi and he asked forgiveness
Fe,Elif,Sin,Te,Ğayn,Fe,Re,
80,1,60,400,1000,80,200,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
V – 3rd person masculine singular (form X) perfect verb
الفاء عاطفة
فعل ماض
ربه ر ب ب | RBB RBH rabbehu Rabbinden (of) his Lord
Re,Be,He,
200,2,5,
N – accusative masculine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم منصوب والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
وخر خ ر ر | ḢRR WḢR ve ḣarra ve kapandı and fell down
Vav,Hı,Re,
6,600,200,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض
راكعا ر ك ع | RKA REKAE rākiǎn eğilerek (secdeye) bowing
Re,Elif,Kef,Ayn,Elif,
200,1,20,70,1,
N – accusative masculine indefinite active participle
اسم منصوب
وأناب ن و ب | NWB WÊNEB ve enābe ve (bize) döndü and turned in repentance.
Vav,,Nun,Elif,Be,
6,,50,1,2,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine singular (form IV) perfect verb
الواو عاطفة
فعل ماض
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |قَالَ: (Davud) dedi ki | لَقَدْ: andolsun | ظَلَمَكَ: sana zulmetmiştir | بِسُؤَالِ: istemekle | نَعْجَتِكَ: senin koyununu | إِلَىٰ: | نِعَاجِهِ: kendi koyunlarına | وَإِنَّ: ve zaten | كَثِيرًا: çoğu | مِنَ: | الْخُلَطَاءِ: karıştıran(ortak)ların | لَيَبْغِي: zulmederler | بَعْضُهُمْ: biri | عَلَىٰ: üzerine | بَعْضٍ: diğeri | إِلَّا: yalnız bunun dışındadır | الَّذِينَ: kimseler | امَنُوا: inanan(lar) | وَعَمِلُوا: ve yapanlar | الصَّالِحَاتِ: iyi işler | وَقَلِيلٌ: ve azdır | مَا: ne kadar | هُمْ: onlar | وَظَنَّ: ve sandı | دَاوُودُ: Davud | أَنَّمَا: | فَتَنَّاهُ: kendisini denediğimizi | فَاسْتَغْفَرَ: mağfiret diledi | رَبَّهُ: Rabbinden | وَخَرَّ: ve kapandı | رَاكِعًا: eğilerek (secdeye) | وَأَنَابَ: ve (bize) döndü |
Kırık Meal (Harekesiz) : |قال GEL (Davud) dedi ki | لقد LGD̃ andolsun | ظلمك ƵLMK sana zulmetmiştir | بسؤال BSÙEL istemekle | نعجتك NACTK senin koyununu | إلى ÎL | نعاجه NAECH kendi koyunlarına | وإن WÎN ve zaten | كثيرا KS̃YRE çoğu | من MN | الخلطاء ELḢLŦEÙ karıştıran(ortak)ların | ليبغي LYBĞY zulmederler | بعضهم BAŽHM biri | على AL üzerine | بعض BAŽ diğeri | إلا ÎLE yalnız bunun dışındadır | الذين ELZ̃YN kimseler | آمنوا ËMNWE inanan(lar) | وعملوا WAMLWE ve yapanlar | الصالحات ELṦELḪET iyi işler | وقليل WGLYL ve azdır | ما ME ne kadar | هم HM onlar | وظن WƵN ve sandı | داوود D̃EWWD̃ Davud | أنما ÊNME | فتناه FTNEH kendisini denediğimizi | فاستغفر FESTĞFR mağfiret diledi | ربه RBH Rabbinden | وخر WḢR ve kapandı | راكعا REKAE eğilerek (secdeye) | وأناب WÊNEB ve (bize) döndü |
Kırık Meal (Okunuş) : |ḳāle: (Davud) dedi ki | leḳad: andolsun | Zelemeke: sana zulmetmiştir | bisu'āli: istemekle | neǎ'cetike: senin koyununu | ilā: | niǎācihi: kendi koyunlarına | ve inne: ve zaten | keṧīran: çoğu | mine: | l-ḣuleTā'i: karıştıran(ortak)ların | leyebğī: zulmederler | beǎ'Duhum: biri | ǎlā: üzerine | beǎ'Din: diğeri | illā: yalnız bunun dışındadır | elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | ve ǎmilū: ve yapanlar | S-SāliHāti: iyi işler | ve ḳalīlun: ve azdır | : ne kadar | hum: onlar | ve Zenne: ve sandı | dāvūdu: Davud | ennemā: | fetennāhu: kendisini denediğimizi | festeğfera: mağfiret diledi | rabbehu: Rabbinden | ve ḣarra: ve kapandı | rākiǎn: eğilerek (secdeye) | ve enābe: ve (bize) döndü |
Kırık Meal (Transcript) : |GEL: (Davud) dedi ki | LGD̃: andolsun | ƵLMK: sana zulmetmiştir | BSÙEL: istemekle | NACTK: senin koyununu | ÎL: | NAECH: kendi koyunlarına | WÎN: ve zaten | KS̃YRE: çoğu | MN: | ELḢLŦEÙ: karıştıran(ortak)ların | LYBĞY: zulmederler | BAŽHM: biri | AL: üzerine | BAŽ: diğeri | ÎLE: yalnız bunun dışındadır | ELZ̃YN: kimseler | ËMNWE: inanan(lar) | WAMLWE: ve yapanlar | ELṦELḪET: iyi işler | WGLYL: ve azdır | ME: ne kadar | HM: onlar | WƵN: ve sandı | D̃EWWD̃: Davud | ÊNME: | FTNEH: kendisini denediğimizi | FESTĞFR: mağfiret diledi | RBH: Rabbinden | WḢR: ve kapandı | REKAE: eğilerek (secdeye) | WÊNEB: ve (bize) döndü |
Abdulbaki Gölpınarlı : Dedi ki: Senin dişi koyununu, kendi koyunlarına katmayı istemekle gerçekten de zulmetmiş sana ve şüphesiz ki ortakların çoğu, birbirinin hakkına tecâvüz eder, ancak inanan ve iyi işlerde bulunanlar müstesnâ ve fakat bunlar da pek azdır ve Dâvûd, biz, kendisini sınadık sandı da Rabbinden yarlıganma diledi ve eğilerek yere kapandı ve Rabbine döndü.
Adem Uğur : Davud: Andolsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecâvüz ederler. Yalnız iman edip de iyi işler yapanlar müstesna. Bunlar da ne kadar az! dedi. Davud, kendisini denediğimizi sandı ve Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapandı, tevbe edip Allah'a yöneldi.
Ahmed Hulusi : (Davud) dedi ki: "Yemin olsun ki senin bir tek koyununu kendi koyunlarına katmakla sana zulmetmiş. . . Muhakkak ki çok yakın olanların birçoğu, birbirlerinin benzeri davranışlarda bulunurlar. . . Ancak iman edip imanın gereğini uygulayanlar böyle değildir. . . Fakat onlar da ne kadar azdır!" Davud kendisini imtihan ettiğimizi zannetti; bundan dolayı Rabbinden mağfiret diledi ve boyun eğerek yere kapandı ve O'na yöneldi! (24. âyet secde âyetidir. )
Ahmet Tekin : Dâvûd: 'Andolsun ki, senin yaban ineğini, kendi yaban ineklerine katmak istemekle sana haksızlık etmiştir. Mallarını karıştıranların, mallarını bir arada bulunduranların, aynı yerde, aynı pazarda mal alıp mal satanların, mülk edinme hukukunda eşit olanların çoğu birbirlerinin haklarına tecavüz ederler, haktan ayrılıp, güçlerine dayanarak zulmederler. Ancak iman edip, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler adâletten şaşmazlar. Onlar da ne kadar az!' dedi. Dâvûd, güvenlik tedbirlerinin işe yaramadığını, kendisini zor durumda bırakarak imtihan ettiğimizi anladı ve Rabbinden bağışlanma, koruma kalkanına alınma diledi, sübhânallah diyerek rükû edip, secedeye kapandı. Tevbe ile Allah’a yöneldi, zikre daldı.
Ahmet Varol : Dedi ki: 'Andolsun, o senin koyununu kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir. Gerçekten (varlıklarını) birbirine karıştıran ortakların çoğu birbirlerine haksızlık ederler. Sadece iman edip salih ameller işleyenler müstesna. Ama onlar da ne kadar azdır!' Davud kendisini imtihan ettiğimizi sandı da Rabbinden bağışlanma diledi. Rüku ederek yere kapandı ve gönülden (bize) yöneldi.
Ali Bulaç : (Davud) Dedi ki: "Andolsun senin koyununu, kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu, (emek ve mali güçlerini) birleştirip katan (ortak)lardan çoğu, birbirlerine karşı tecavüz ederler; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır." Davud, gerçekten bizim onu imtihan ettiğimizi sandı, böylece Rabbinden bağışlanma diledi ve rüku ederek yere kapandı ve (bize gönülden) yönelip döndü.
Ali Fikri Yavuz : Davûd dedi ki: “- Doğrusu o, senin bir dişi koyununu kendi koyunlarına katmak istemesiyle sana zulmetmiştir. Gerçekten ortakların çoğu birbirine haksızlık eder; ancak iman edib de salih amel işliyenler müstesnadır. Onlar da ne kadar azdır!” Davûd sanmıştı ki, kendisine sırf bir imtihan açtık. Hemen Rabbine istiğfar etti, secdeye (*) kapandı ve tevbe ile Allah’a yöneldi. * Dikkat! Secde âyetidir. (Fahr-i Razi, tefsirinde Hz. Davûd’a isnad edilen ve peygamberler hakkında asla tecviz edilmiyen kıssaları red etmektedir. Peygamberlerin şanını korumak esas olduğundan hikayelere itibar etmiyerek hakiki manayı Cenab-ı Hakkın ilmine terk etmek en salim bir yoldur.)
Bekir Sadak : SÙ Davud: «And olsun ki, senin disi koyununu kendi disi koyunlarina katmak istemekle sana haksizlikta bulunmustur. Dogrusu ortakcilarin cogu birbirlerinin haklarina tecavuz ederler. Inanip yararli is isleyenler bunun disindadir ki sayilari da ne kadar azdir!» demisti. Davud, kendisini denedigimizi sanmisti da, Rabbinden magfiret dileyerek egilip secdeye kapanmis, tevbe etmis Allah'a ynelmisti.
Celal Yıldırım : Dâvud, «and olsun ki, senin dişi koyununu kendi dişi koyunlarına katmak isteğiyle sana haksızlık etmiştir. Cidden mallarını birbirine katan ortakçıların çoğu birbirlerinin hakkına tecâvüz ederler. Ancak imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlar müstesna. Onlar da pek azdır,» dedi. Dâvud, kendisini imtihan ettiğimizi anladı ve bu yüzden Rabbı'ndan bağışlanma dileyip secdeye kapandı ve O'na yönelip tevbe etti.
Diyanet İşleri : Davud dedi ki: “Andolsun, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemek suretiyle sana zulmetmiştir. Esasen ortakların pek çoğu birbirine haksızlık eder. Ancak iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar da pek azdır.” Dâvûd, bizim kendisini imtihan ettiğimizi anladı. Derken Rabbinden bağışlama diledi, eğilerek secdeye kapandı ve Allah’a yöneldi.
Diyanet İşleri (eski) : Davud: 'And olsun ki, senin dişi koyununu kendi dişi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. İnanıp yararlı iş işleyenler bunun dışındadır ki sayıları da ne kadar azdır!' demişti. Davud, Kendisini denediğimizi sanmıştı da, Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapanmış, tevbe etmiş, Allah'a yönelmişti.
Diyanet Vakfi : Davud: Andolsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecâvüz ederler. Yalnız iman edip de iyi işler yapanlar müstesna. Bunlar da ne kadar az! dedi. Davud, kendisini denediğimizi sandı ve Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapandı, tevbe edip Allah'a yöneldi.
Edip Yüksel : Dedi ki, 'Senin koyununu kendi koyunlarına katmayı istemekle sana haksızlık etmiştir. Doğrusu, ortakçıların çoğu bir birinin hakkına el uzatır. İnanıp erdemli davrananlar bunun dışındadır, onlar ise sayıca ne kadar azdır!' Davud, kendisini sınadığımızı sanarak bağışlanma diledi, eğildi ve tevbe etti.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Davud dedi ki: «Doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına katmak istemesiyle sana zulmetmiştir. Gerçekten bir cemiyette yaşayanların çoğu mutlaka birbirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edip de salih amel işleyenler başka. Ama onlar da pek az.» Davud, bizim kendisini imtihan ettiğimizi sanmıştı. Hemen Rabbinden mağfiret diledi, rüku ederek yere kapandı, tevbe ile Allah'a yöneldi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : (Davut) dedi ki: «Doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına katmak istemesiyle sana zulmetmiştir. Gerçekten karışıkların (bir toplum içinde yaşayanların) çoğu biribirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edip de salih amel işleyenler başka. Ama onlar da pek az. Davut kendisini imtihan ettiğimizi sanmıştı. Hemen Rabbinden mağfiret diledi , rüku ederek yere kapandı, tevbe ederek (Allah'a) yöneldi.
Elmalılı Hamdi Yazır : Dedi ki: doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına istemesiyle sana zulmetmiş ve hakıkaten karışıkların çoğu birbirlerine tecavüz ediyorlar, ancak iyman edib de salâh istiyenler başka, onlar da pek az, ve sanmıştı ki Davud kendisine sırf bir fitne yaptık, hemen rabbına istiğfar etti ve rükû' ederek yere kapanıb tevbe ile rücu' etti
Fizilal-il Kuran : Davud: «And olsun ki, senin dişi koyununu kendi dişi koyunlarına katmak istemekle, sana büyük haksızlık etmiştir. Doğrusu ortakların çoğu birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. İnanıp yararlı iyi iş yapanlar bunun dışındadır ki, sayıları ne kadar azdır.» demişti. Davud kendisini denediğimizi sanmıştı da, Rabb'inden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapanmış, tevbe etmiş, Allah'a yönelmişti.
Gültekin Onan : (Davud) Dedi ki: "Andolsun senin koyununu, kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu, (emek ve mali güçlerini) birleştirip katan (ortak)lardan çoğu, birbirlerine karşı tecavüz ederler; ancak inanıp salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır." Davud, gerçekten bizim onu imtihan ettiğimizi sandı, böylece rabbinden bağışlanma diledi ve rüku ederek yere kapandı ve (bize gönülden) yönelip döndü.
Hakkı Yılmaz : Dâvûd dedi ki: “Doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına katmak istemesiyle o sana haksızlık etmiştir. Gerçekten de ortakların, bir toplulukta yaşayanların çoğu kesinlikle birbirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edenler ve düzeltmeye yönelik işler yapan kimseler haksızlık etmezler. Ama onlar da ne kadar azdır!” Ve Dâvûd, Bizim kendisini birtakım sıkıntılarla imtihan ederek arı-duru hâle getirdiğimize/olgunlaştırdığımıza kesin kanaat getirdi ve anladı. Hemen Rabbinden bağışlanma diledi, ortak koşmaktan uzak olarak yere kapandı ve döndü.
Hasan Basri Çantay : (Dâvud) dedi: «Andolsun ki o, senin dişi koyununu kendi dişi koyunlarına (katmak) istemesiyle sana zulmetmişdir. Gerçek (mallarını birbirine) katıb karışdıran (ortak) ların çoğu mutlakaa birbirine haksızlık eder. İman edib de güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar müstesna. (Fakat) bunlar da ne kadar azdır». Dâvud sandı ki biz kendisine mutlakaa bir azâb (süikasd) hazırladık. Bunun üzerine o, rabbinden setr (ü himaye) edilmesini istedi, rükû' ile yere kapanıb (Allaha) döndü.
Hayrat Neşriyat : (Dâvûd:) 'Doğrusu (o,) senin koyununu kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana haksızlık etmiştir! Zâten şübhesiz ortakların birçoğu, birbirlerine gerçekten haksızlık eder; ancak îmân edip sâlih ameller işleyenler müstesnâ! Onlar ise ne kadar azdır!' dedi. Dâvûd (böylelikle) kendisini imtihân ettiğimizi sezdi (anladı); hemen Rabbinden mağfiret diledi, rükû' ederek (secdeye) kapandı ve (Allah’a) yöneldi.
İbni Kesir : O da dedi ki: Senin dişi koyununu, kendi dişi koyunlarına katmak için istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu ortakçıların çoğu birbirinin hakkına tecavüz eder. Ancak inanmış olup salih ameller işleyenler müstesnadır. Ama onlar pek azdır. Davud, kendisini imtihan ettiğimizi zannederek Rabbından mağfiret diledi. Rukua kapanarak Allah'a yöneldi.
İskender Evrenosoğlu : (Dâvud a.s): "Andolsun ki, koyunlarının (arasına) senin koyununu istemekle sana zulmetti." dedi. Ve muhakkak ki ortaklardan çoğu, mutlaka birbirlerinin hakkına tecavüz ediyorlar. Âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. Onlar ne kadar az! Ve Dâvud (a.s), onu imtihan ettiğimizi zannetti. Bunun üzerine Rabbinden mağfiret istedi ve rüku ederek secdeye kapandı. Ve Rabbine yöneldi (sözleriyle ve Rabbini görerek Allah'a ulaştı ve cevap aldı).
Muhammed Esed : (Davud) dedi ki: "Bu (adam) senin koyununu kendininkiler arasına katmayı istemekle sana haksızlık yapmış! Zaten yakınların çoğu birbirlerine aynı şeyi yaparlar, (Allah'a) inanıp doğru ve yararlı işler yapanlar hariç. Böylesi de ne kadar az!" Davud, (bunları söylerken) Bizim kendisini sınadığımızı (birden) anladı; bunun üzerine Rabbinden günahını bağışlamasını diledi, secdeye kapandı ve tevbe ederek O'na yöneldi.
Ömer Nasuhi Bilmen : Dâvud aleyhisselâm dedi ki: «Elbette senin bir koyununu kendi koyunlarına istemesiyle sana zulmetmiş oldu. Ve muhakkak ki, mal ortaklarından birçokları mutlaka bazıları bazısı üzerine tecavüz etmektedir. Ancak, imân edenler ve sâlih amellerde bulunanlar müstesna. Onlar da ne kadar az!» Ve Dâvud sandı ki muhakkak Biz onu bir imtihana tâbi tutmuş olduk. Hemen Rabbine istiğfarda bulundu ve rükû edici olarak yere kapandı ve Hakk'a rücu etti.
Ömer Öngüt : Davut: "Andolsun ki senin dişi koyununu kendi dişi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. Ancak iman edip de sâlih amellerde bulunanlar müstesnâdır. Onlar da ne kadar azdır!" dedi. Davut kendisini imtihan ettiğimizi sandı ve Rabbinden mağfiret diledi. Eğilip secdeye kapandı, tevbe edip Allah'a yöneldi.
Şaban Piriş : Davut: -Koyununu kendi koyunları arasına katmak istemekle sana haksızlık etmiş. Zaten ortakların çoğu, birbirinin hakkına tecavüz eder. Ancak iman eden ve doğruları yapanlar hariç... Bunlarda ne kadar az! Davut, kendisini imtihan ettiğimizi anlamış ve Rabbi’nden bağışlanma dileyerek secdeye kapanmış ve O’na yönelmişti.
Suat Yıldırım : Dâvud: "Doğrusu, senin tek koyununu, kendi koyunlarına katmak istemekle o sana haksızlık etmiştir. Zaten malda ortak olanların çoğu birbirlerine haksızlık ederler. Ancak gerçekten iman edip makbul ve güzel davranışlarda bulunanlar böyle yapmazlar. Onlar da o kadar azdır ki!" Davud kendisini imtihan ettiğimizi anladı, derhal Rabbinden mağfiret diledi, eğilip secdeye kapandı ve Allah’a yöneldi.
Süleyman Ateş : (Dâvûd) dedi ki: "And olsun (o) senin, koyununu kendi koyunlarına katmayı istemekle sana zulmetmiştir. Zâten (mallarını birbirine) karıştıran(ortak)ların çoğu birbirine zulmederler. Yalnız inanıp iyi işler yapanlar bunun dışındadır ki, onlar da ne kadar azdır!" Dâvûd, (bu hükümle) kendisini denediğimizi (kendisine bir belâ vereceğimizi) sandı da Rabbinden mağfiret diledi, eğilerek secdeye kapandı ve tevbe edip (bize) döndü.
Tefhim-ul Kuran : (Davud) Dedi ki: «Andolsun senin koyununu, kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu, (emek ve mali güçlerini) birleştirip katan (ortak)lardan çoğu, birbirlerine karşı tecavüz ederler; ancak iman edip de salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır.» Davud, gerçekten bizim onu denemeden geçirdiğimizi sandı, böylece Rabbinden bağışlanma diledi ve rükû ederek yere kapandı ve (bize gönülden) yönelip döndü.
Ümit Şimşek : Davud dedi ki: 'Senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlık etmiş. Ortakların birçoğu böyle birbirinin hakkını yer. Ancak iman edip güzel işler yapanlar müstesna-ki, onların da sayısı pek azdır.' Davud kendisini sınadığımızı anladı ve Rabbinden bağışlanma diledi; Ona yönelerek secdeye kapandı.
Yaşar Nuri Öztürk : Davûd dedi ki: "Vallahi, senin bir tek koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiş. Zaten ortaklardan birçoğu birbiri aleyhine haksızlık ve zulme sapar. İman edip hakka ve barışa yönelik işler yapanlar böyle değildir. Ama onlar da pek azdır." Davûd, kendisini imtihan ettiğimizi düşündü; hemen Rabbinden af diledi; rükû ederek yerlere eğildi ve Allah'a yöneldi.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}