Ali Bulaç Meali |
|
Ta, Sin, Mim.(26:1) | |
Bunlar, apaçık olan Kitabın ayetleridir.(26:2) | |
Onlar mü'min olmayacaklar diye neredeyse kendini kahredeceksin (öyle mi?)(26:3) | |
Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalıverir.(26:4) | |
Onlara Rahman (olan Allah)'tan yeni bir uyarı gelmeyiversin, hiç tartışmasız ondan yüz çevirirler.(26:5) | |
Gerçekten yalanladılar; fakat, alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.(26:6) | |
Yeryüzüne bir bakmadılar mı ki, biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik.(26:7) | |
Şüphesiz, bunda bir ayet vardır; ancak onların çoğu mü'min değildirler.(26:8) | |
Şüphesiz, senin Rabbin, gerçekten O, üstün ve güçlüdür, merhamet sahibidir.(26:9) | |
Hani senin Rabbin, Musa'ya seslenmişti: "Zulmetmekte olan kavme git;"(26:10) | |
Firavun'un kavmine, hâlâ sakınmıyorlar mı?"(26:11) | |
Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben, onların beni yalanlamalarından korkuyorum."(26:12) | |
"Göğsüm sıkışıyor, dilim dönmüyor; bundan dolayı Harun'a da (elçilik görevini bildirmesi için Cibril'i) gönder."(26:13) | |
"Üstelik, onların bana karşı (davasını savunacakları bir cinayet) suçu(m) var; bundan dolayı beni öldürmelerinden korkuyorum."(26:14) | |
(Allah:) "Hayır," dedi. "İkiniz de ayetlerimle gidin, şüphesiz sizinle birlikteyiz (ve) işitmekteyiz."(26:15) | |
"Gecikmeksizin Firavun'a giderek deyin ki: Gerçekten biz, alemlerin Rabbi'nin elçisiyiz,"(26:16) | |
"İsrailoğullarını bizimle birlikte göndermen için (sana geldik)."(26:17) | |
(Gittiler ve Firavun:) Dedi ki: "Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?"(26:18) | |
"Ve sen, yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin."(26:19) | |
(Musa) Dedi ki: "Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım."(26:20) | |
"Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı."(26:21) | |
"Bana karşı lütuf dediğin nimet de, İsrailoğullarını köle kılmandan dolayıdır."(26:22) | |
Firavun dedi ki: "Alemlerin Rabbi nedir?"(26:23) | |
Dedi ki: "Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan her şeyin Rabbidir. Eğer 'kesin bilgiyle inanıyorsanız' (böyledir)."(26:24) | |
Çevresindekilere dedi ki: "İşitiyor musunuz?"(26:25) | |
(Musa:) Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir."(26:26) | |
(Firavun) Dedi ki: "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir."(26:27) | |
"Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan her şeyin de Rabbidir" dedi (Musa).(26:28) | |
(Firavun) dedi ki: "Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım."(26:29) | |
(Musa) Dedi ki: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"(26:30) | |
(Firavun) Dedi ki: "Eğer doğru sözlü isen, onu getir."(26:31) | |
Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi.(26:32) | |
Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş'.(26:33) | |
(Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere: "Bu" dedi, "Doğrusu bilgin bir büyücüdür."(26:34) | |
"Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?"(26:35) | |
Dediler ki: "Bunu ve kardeşini oyala, şehirlere de toplayıcılar gönder,"(26:36) | |
"Bütün uzman, bilgin büyücüleri sana getirsinler."(26:37) | |
Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde bir araya getirildi.(26:38) | |
Ve insanlara da: "Siz de toplanıyor musunuz?" dendi.(26:39) | |
"Umarız ki, eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız."(26:40) | |
Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a: "Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten, değil mi?" dediler.(26:41) | |
"Evet" dedi. "Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız."(26:42) | |
Musa onlara dedi ki: "Atacağınızı atın."(26:43) | |
Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve: "Firavun'un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz" dediler.(26:44) | |
Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor.(26:45) | |
Anında büyücüler secdeye kapandılar.(26:46) | |
(Ve:) "Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler.(26:47) | |
"Musa'nın ve Harun'un Rabbine."(26:48) | |
(Firavun) Dedi ki: "Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Şüphesiz, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp sallandıracağım."(26:49) | |
"Hiç zararı yok" dediler. "Çünkü biz gerçekten Rabbimize dönücüleriz."(26:50) | |
"Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz."(26:51) | |
Musa'ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik.(26:52) | |
Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.(26:53) | |
"Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;"(26:54) | |
"Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler.(26:55) | |
Biz ise uyanık bir toplumuz" (dedi).(26:56) | |
Böylelikle biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık;(26:57) | |
Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da.(26:58) | |
İşte böyle; bunlara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.(26:59) | |
Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.(26:60) | |
İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler.(26:61) | |
(Musa:) "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir."(26:62) | |
Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.(26:63) | |
Ötekileri de buraya yaklaştırdık.(26:64) | |
Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk.(26:65) | |
Sonra ötekileri suda boğduk.(26:66) | |
Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler.(26:67) | |
Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.(26:68) | |
Onlara İbrahim'in haberini de aktar / oku:(26:69) | |
Hani, babasına ve kavmine: "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti.(26:70) | |
Demişlerdi ki: "Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz."(26:71) | |
Dedi ki: "Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?"(26:72) | |
"Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu?"(26:73) | |
"Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk."(26:74) | |
(İbrahim) Dedi ki: "Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?"(26:75) | |
"Hem siz, hem de eski atalarınız?"(26:76) | |
"İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç"(26:77) | |
"Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur;"(26:78) | |
"Bana yediren ve içiren O'dur;"(26:79) | |
"Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;"(26:80) | |
"Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur,"(26:81) | |
"Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;"(26:82) | |
"Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;"(26:83) | |
"Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver."(26:84) | |
"Beni nimetlerle donatılmış cennetin mirasçılarından kıl,"(26:85) | |
"Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır."(26:86) | |
"Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme,"(26:87) | |
'Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde."(26:88) | |
"Ancak Allah'a selim bir kalp ile gelenler başka."(26:89) | |
(O gün) Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.(26:90) | |
Cehennem de azgınlar için sergilenir.(26:91) | |
Ve onlara: "Tapmakta olduklarınız nerede?" denilir;(26:92) | |
"Allah'ın dışında olan (ilah)lar; size yardımları dokunuyor mu veya kendilerine yardımları oluyor mu?(26:93) | |
Artık onlar ve azgınlar onun içine dökülüverilmiştir.(26:94) | |
Ve İblis'in bütün orduları da.(26:95) | |
Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki:(26:96) | |
"Andolsun Allah'a, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz,"(26:97) | |
"Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk.(26:98) | |
"Bizi suçlu günahkarlardan başka saptıran olmadı."(26:99) | |
"Artık bizim için ne bir şefaatçi var,"(26:100) | |
"Ne de candan, yakın bir dost."(26:101) | |
"Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik."(26:102) | |
Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.(26:103) | |
Ve şüphesiz senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.(26:104) | |
Nuh kavmi de gönderilen (peygamber)leri yalanladı.(26:105) | |
Hani onlara kardeşleri Nuh: "Sakınmaz mısınız?" demişti.(26:106) | |
"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."(26:107) | |
"Artık Allah'tan korkup sakının ve bana itaat edin."(26:108) | |
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."(26:109) | |
Dediler ki: "Sana, sıradan aşağılık insanlar uymuşken inanır mıyız?"(26:111) | |
Dedi ki: "Onların yapmakta oldukları hakkında benim bilgim yoktur."(26:112) | |
"Onların hesabı yalnızca Rabbime aittir, eğer şuurundaysanız (anlarsınız.)"(26:113) | |
"Ve ben mü'min olanları kovacak değilim."(26:114) | |
"Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım."(26:115) | |
Dediler ki: "Eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten taşa tutulup kovulacaksın."(26:116) | |
Dedi ki: "Rabbim, şüphesiz kavmim beni yalanladı."(26:117) | |
"Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar."(26:118) | |
Bunun üzerine, onu ve onunla birlikte olanları (insan ve hayvanlarla) yüklü gemi içinde kurtardık.(26:119) | |
Sonra bunun ardından geride kalanları da suda boğduk.(26:120) | |
Ad (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı.(26:123) | |
Hani onlara kardeşleri Hud: "Sakınmaz mısınız?" demişti.(26:124) | |
"Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz?"(26:128) | |
"Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?"(26:129) | |
"Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?"(26:130) | |
"Bildiğiniz şeylerle size yardım edenden korkup sakının."(26:132) | |
"Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti."(26:133) | |
"Bahçeler ve pınarlar da."(26:134) | |
"Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum."(26:135) | |
Dediler ki: "Bizim için farketmez; öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da."(26:136) | |
"Bu, geçmiştekilerin geleneksel tutumundan başkası değildir."(26:137) | |
"Ve biz azab görecek de değiliz."(26:138) | |
Böylelikle onu yalanladılar, biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.(26:139) | |
Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.(26:140) | |
Semud (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.(26:141) | |
Hani onlara kardeşleri Salih: "Sakınmaz mısınız? demişti.(26:142) | |
"Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?"(26:146) | |
"Bahçelerin, pınarların içinde,"(26:147) | |
"Ekinler ve yumuşak tomurcuklu göz alıcı hurmalıklar arasında?"(26:148) | |
"Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz."(26:149) | |
"Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin."(26:150) | |
"Ve ölçüsüzce davrananların emrine itaat etmeyin."(26:151) | |
"Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor ve dirlik, düzenlik kurmuyorlar (ıslah etmiyorlar)."(26:152) | |
Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin."(26:153) | |
"Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin; eğer doğru sözlü isen, bu durumda bir ayet (mucize) getir görelim."(26:154) | |
Dedi ki: "İşte, bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onun, belli bir günün su içme hakkı da sizindir."(26:155) | |
"Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.(26:156) | |
"Sonunda onu (yine de) kestiler, ancak pişman oldular."(26:157) | |
Böylece azab onları yakaladı. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.(26:158) | |
Lut (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.(26:160) | |
Hani onlara kardeşleri Lut: "Sakınmaz mısınız?" demişti.(26:161) | |
"Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz?(26:165) | |
"Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz."(26:166) | |
Dediler ki: "Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın."(26:167) | |
Dedi ki: "Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım."(26:168) | |
"Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar."(26:169) | |
Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.(26:170) | |
Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç.(26:171) | |
Sonra geride kalanları yerle bir ettik.(26:172) | |
Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp korkutulanların yağmuru ne kötü.(26:173) | |
Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.(26:175) | |
Eyke halkı da, gönderilen (peygamber)leri yalanladı.(26:176) | |
Hani onlara Şuayb: "Sakınmaz mısınız?" demişti.(26:177) | |
"Ölçüyü tam tutun ve eksiltenlerden olmayın."(26:181) | |
"Dosdoğru olan terazi ile tartın."(26:182) | |
"İnsanların eşyasını değerden düşürüp eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."(26:183) | |
"Sizi ve önceki yaratılmışları yaratandan sakının".(26:184) | |
Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin".(26:185) | |
"Sen, yalnızca benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin ve biz senin gerçekte yalancılardan olduğunu sanıyoruz."(26:186) | |
"Eğer doğru sözlü isen, bu durumda gökten üstümüze bir parça düşürüver."(26:187) | |
Dedi ki: "Rabbim, yaptıklarınızı daha iyi bilir.(26:188) | |
Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.(26:189) | |
Gerçekten o (Kur'an), alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir.(26:192) | |
Onu Ruhu'l-emin indirdi.(26:193) | |
Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir).(26:194) | |
Apaçık Arapça bir dille.(26:195) | |
Ve hiç şüphesiz, o (Kur'an), geçmişlerin kitaplarında da vardır.(26:196) | |
İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi onlar için bir delil (ayet) değil mi?(26:197) | |
Onu Arapça bilmeyen birine indirmiş olsaydık.(26:198) | |
Böylece onlara okusaydı, yine ona iman edecek değillerdi.(26:199) | |
Biz onu, suçlu günahkarların kalbine işte böyle işlettik.(26:200) | |
Onlar, o pek acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.(26:201) | |
Artık o (azab), kendileri şuurunda olmadan onlara apansız gelecektir.(26:202) | |
Derler ki: "bize bir süre tanınır mı?"(26:203) | |
Onlar yine de azabımızı çabuklaştırmak mı istiyorlar?(26:204) | |
Gördün mü; biz onları yıllarca yararlandırsak,(26:205) | |
Sonra kendilerine va'dolunan (azab günü) geliverse,(26:206) | |
Onların 'meta ile yararlandıkları' şey, kendilerini (görecekleri azabtan) bağımsız kılamaz.(26:207) | |
Kendisi için bir uyarıcı olmaksızın, biz hiç bir ülkeyi yıkıma uğratmış değiliz.(26:208) | |
(Onlara) Hatırlatma (yapılmıştır); biz zulmedici değiliz.(26:209) | |
Onu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmemiştir.(26:210) | |
Bu, onlara yaraşmaz ve güç de yetiremezler.(26:211) | |
Çünkü onlar, (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır.(26:212) | |
Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarıp yakarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun.(26:213) | |
(Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) uyar.(26:214) | |
Ve mü'minlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger.(26:215) | |
Eğer sana isyan edecek olurlarsa, artık de ki: "Gerçekten ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım."(26:216) | |
Sen, O güçlü ve üstün, esirgeyici olan (Allah')a tevekkül et.(26:217) | |
O, kıyam ettiğin zaman seni görüyor.(26:218) | |
Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da.(26:219) | |
Hiç şüphesiz, O, işitendir, bilendir.(26:220) | |
Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi?(26:221) | |
Onlar, 'gerçeği ters yüz eden', günaha düşkün olan her yalancıya inerler.(26:222) | |
Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler.(26:223) | |
Şairler ise; gerçekten onlara azgın sapıklar uyar.(26:224) | |
Görmedin mi; onlar, her bir vadide vehmedip duruyorlar,(26:225) | |
Ve gerçekten onlar, yapmayacakları şeyleri söylüyorlar.(26:226) | |
Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öçlerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.(26:227) | |