Kırık Meal (Okunuş) Meali |
|
|El-Hamdu: hamdolsun | lillahi: o Allah'a | lleƶī: ki | ḣaleḳa: yarattı | s-semāvāti: gökleri | vel'erDe: ve yeri | ve ceǎle: ve var etti | Z-Zulumāti: karanlıkları | ve nnūra: ve aydınlığı | ṧumme: yine de | elleƶīne: kimseler | keferū: inkar eden(ler) | birabbihim: Rablerine | yeǎ'dilūne: eşler tutuyorlar | (6:1) | |
|huve: O | lleƶī: ki | ḣaleḳakum: sizi yaratıp | min: -dan | Tīnin: çamur- | ṧumme: sonra | ḳaDā: koymuştur | ecelen: bir süre | ve ecelun: ve bir süre | musemmen: belirli | ǐndehu: kendi katından | ṧumme: böyle iken | entum: siz hala | temterūne: kuşkulanıyorsunuz | (6:2) | |
|ve huve: ve O | llahu: (tek) Allah'tır | fī: | s-semāvāti: göklerde de | ve fī: ve | l-erDi: yerde | yeǎ'lemu: bilir | sirrakum: sizin gizlinizi | ve cehrakum: ve açığınızı | ve yeǎ'lemu: ve bilir | mā: ne | teksibūne: kazandığınızı | (6:3) | |
|ve mā: | te'tīhim: onlara gelmez | min: hiçbir | āyetin: ayet | min: -inden | āyāti: ayetler- | rabbihim: Rablerinin | illā: asla | kānū: olmasınlar | ǎnhā: ondan | muǎ'riDīne: yüz çeviriyor | (6:4) | |
|feḳad: işte elbette | keƶƶebū: yalanladılar | bil-Haḳḳi: hakkı | lemmā: ne zaman ki | cā'ehum: kendilerine geldi | fesevfe: fakat yakında | ye'tīhim: kendilerine gelecektir | enbā'u: haberleri | mā: şeyin | kānū: | bihi: onunla | yestehziūne: alay ettikleri | (6:5) | |
|elem: | yerav: görmediler mi | kem: nicesini | ehleknā: yok ettik | min: | ḳablihim: onlardan önce | min: -den | ḳarnin: nesiller- | mekkennāhum: onlara imkanlar vermiştik | fī: | l-erDi: yeryüzünde | mā: ne varsa | lem: | numekkin: vermediğimiz imkanları | lekum: size | ve erselnā: ve boşaltmıştık | s-semāe: göğü de | ǎleyhim: üzerlerine | midrāran: bol bol | ve ceǎlnā: ve kılmıştık | l-enhāra: ırmakları | tecrī: akar | min: | teHtihim: (ayaklarının) altından | feehleknāhum: fakat onları helak ettik | biƶunūbihim: günahlarından ötürü | ve enşe'nā: ve yarattık | min: | beǎ'dihim: onların ardından | ḳarnen: bir nesil | āḣarīne: başka | (6:6) | |
|velev: ve eğer | nezzelnā: indirmiş olsaydık | ǎleyke: sana | kitāben: bir Kitap | fī: | ḳirTāsin: kağıt üzerine yazılı | fe lemesūhu: onu tutsalardı | bieydīhim: elleriyle | leḳāle: yine derlerdi | elleƶīne: kimseler | keferū: inkar eden(ler) | in: | hāƶā: bu | illā: ancak | siHrun: bir büyüdür | mubīnun: apaçık | (6:7) | |
|ve ḳālū: ve dediler | levlā: değil miydi? | unzile: indirilmeli | ǎleyhi: O'na | melekun: bir melek | velev: ve eğer | enzelnā: indirseydik | meleken: bir melek | leḳuDiye: bitirilmiş olurdu | l-emru: iş | ṧumme: artık | lā: | yunZerūne: hiç göz açtırılmazdı | (6:8) | |
|velev: ve eğer | ceǎlnāhu: onu yapsaydık | meleken: melek | leceǎlnāhu: yine yapardık | raculen: bir adam (şeklinde) | velelebesnā: ve yine düşürürdük | ǎleyhim: onları | mā: | yelbisūne: düştükleri kuşkuya | (6:9) | |
|veleḳadi: ve muhakkak | stuhzie: alay edilmişti | birusulin: peygamberlerle | min: | ḳablike: senden önce de | feHāḳa: fakat kuşatıverdi | bielleƶīne: kimseleri | seḣirū: alay edenleri | minhum: onlarla | mā: şey | kānū: | bihi: onunla | yestehziūne: alay ettikleri | (6:10) | |
|ḳul: de ki | sīrū: dolaşın | fī: | l-erDi: yeryüzünde | ṧumme: sonra | nZurū: görün | keyfe: nasıl | kāne: olmuş | ǎāḳibetu: sonu | l-mukeƶƶibīne: yalanlayanların | (6:11) | |
|ḳul: de ki | limen: kimindir? | mā: olanlar | fī: | s-semāvāti: göklerde | vel'erDi: ve yerde | ḳul: de ki | lillahi: Allah'ındır | ketebe: O yazmıştır | ǎlā: üstüne | nefsihi: kendi | r-raHmete: rahmet etmeyi | leyecmeǎnnekum: sizi elbette toplayacaktır | ilā: | yevmi: gününde | l-ḳiyāmeti: kıyamet | lā: | raybe: şüphe olmayan | fīhi: varlığında | elleƶīne: ama kimseler | ḣasirū: ziyana sokan(lar) | enfusehum: kendilerini | fehum: onlar | lā: | yu'minūne: inanmazlar | (6:12) | |
|ve lehu: ve onlar | mā: her şey | sekene: barınan | fī: | l-leyli: gecede | ve nnehāri: ve gündüzde | ve huve: e O | s-semīǔ: işitendir | l-ǎlīmu: bilendir | (6:13) | |
|ḳul: de ki | eğayra: başkasını mı? | llahi: Allah'tan | etteḣiƶu: edineyim | veliyyen: dost | fāTiri: yoktan var eden | s-semāvāti: gökleri | vel'erDi: ve yeri | vehuve: ve kendisi | yuT'ǐmu: besleyen | ve lā: | yuT'ǎmu: fakat beslenmeyen | ḳul: de ki | innī: bana | umirtu: emrerdildi | en: | ekūne: olmam | evvele: ilki | men: olanların | esleme: İslam | ve lā: ve sakın | tekūnenne: olma | mine: | l-muşrikīne: ortak koşanlardan | (6:14) | |
|ḳul: de ki | innī: şüphesiz ben | eḣāfu: korkarım | in: eğer | ǎSaytu: isyan edersem | rabbī: Rabbime | ǎƶābe: azabından | yevmin: bir günün | ǎZīmin: büyük | (6:15) | |
|men: kim | yuSraf: çevrilip savılırsa | ǎnhu: ondan (azabdan) | yevmeiƶin: o gün | feḳad: gerçekten | raHimehu: (Allah) ona acımıştır | ve ƶālike: işte budur | l-fevzu: başarı | l-mubīnu: apaçık | (6:16) | |
|ve in: ve eğer | yemseske: sana dokundursa | llahu: Allah | biDurrin: bir zarar | felā: yoktur | kāşife: açacak | lehu: onu | illā: başka | huve: kendisinden | ve in: ve eğer | yemseske: sana dokundursa | biḣayrin: bir hayır | fehuve: kuşkusuz O | ǎlā: | kulli: her | şey'in: şeyi | ḳadīrun: yapabilendir | (6:17) | |
|ve huve: ve O | l-ḳāhiru: tam hakimdir | fevḳa: üstünde | ǐbādihi: kullarının | ve huve: ve O | l-Hakīmu: herşeyi yerli yerince yapan | l-ḣabīru: haber alandır | (6:18) | |
|ḳul: de ki | eyyu: hangi | şey'in: şey | ekberu: daha büyüktür | şehādeten: şahidlik bakımından | ḳuli: de ki | llahu: Allah | şehīdun: şahiddir | beynī: benimle | ve beynekum: sizin aranızda | ve ūHiye: ve vahyolundu | ileyye: bana | hāƶā: bu | l-ḳurānu: Kur'an | liunƶirakum: sizi uyarayım | bihi: onunla | ve men: ve herkesi | beleğa: ulaştığı | einnekum: siz | leteşhedūne: şahidlik ediyor musunuz? | enne: gerçekten | meǎ: ile beraber | llahi: Allah | āliheten: tanrılar olduğuna | uḣrā: başka | ḳul: de ki | lā: | eşhedu: ben şahidlik etmem | ḳul: de ki | innemā: ancak | huve: O | ilāhun: Tanrıdır | vāHidun: tek bir | ve innenī: şüphesiz ben | berī'un: uzağım | mimmā: şeylerden | tuşrikūne: sizin ortak koştuğunuz | (6:19) | |
|elleƶīne: kendilerine | āteynāhumu: verdiklerimiz | l-kitābe: Kitap | yeǎ'rifūnehu: onu tanırlar | kemā: gibi | yeǎ'rifūne: tanıdıkları | ebnā'ehumu: oğullarını | elleƶīne: kimseler | ḣasirū: ziyana sokan(lar) | enfusehum: kendilerini | fehum: onlar | lā: | yu'minūne: inanmazlar | (6:20) | |
|ve men: ve kim olabilir? | eZlemu: daha zalim | mimmeni: edenlerden | fterā: iftira | ǎlā: karşı | llahi: Allah'a | keƶiben: yalanı | ev: ya da | keƶƶebe: yalanlayandan | biāyātihi: O'nun ayetlerini | innehu: şüphesiz | lā: | yufliHu: kurtuluş yüzü görmezler | Z-Zālimūne: zalimler | (6:21) | |
|ve yevme: ve gün | neHşuruhum: topladığımız | cemīǎn: hepsini | ṧumme: sonra | neḳūlu: dediğimiz | lilleƶīne: kimselere | eşrakū: ortak koşan(lara) | eyne: hani nerede? | şurakā'ukumu: ortaklarınız | elleƶīne: kimseler | kuntum: olduğunuz | tez'ǔmūne: zannetmekte | (6:22) | |
|ṧumme: sonra | lem: | tekun: kalmadığı | fitnetuhum: onların çareleri | illā: başka | en: | ḳālū: demelerinden | vellehi: Allah'a andolsun ki | rabbinā: Rabbimiz | mā: | kunnā: biz değildik | muşrikīne: ortak koşanlar | (6:23) | |
|unZur: bak | keyfe: nasıl | keƶebū: yalan söylediler | ǎlā: karşı | enfusihim: kendilerine | ve Delle: ve sapıp gitti | ǎnhum: kendilerinden | mā: şeyler | kānū: oldukları | yefterūne: uydurduruyor(lar) | (6:24) | |
|ve minhum: içlerinden vardır | men: kimseler | yestemiǔ: dinleyen | ileyke: seni | veceǎlnā: fakat biz koyduk | ǎlā: üstüne | ḳulūbihim: kalblerinin | ekinneten: perdeler | en: | yefḳahūhu: onu anlamalarına engel | ve fī: ve içine | āƶānihim: kulaklarının | veḳran: ağırlık | ve in: ve eğer | yerav: görseler de | kulle: her | āyetin: mu'cizeyi | lā: asla | yu'minū: inanmazlar | bihā: ona | Hattā: hatta | iƶā: zaman | cā'ūke: sana geldikleri | yucādilūneke: seninle tartışırlar | yeḳūlu: derler | elleƶīne: kimseler | keferū: inkar eden(ler) | in: | hāƶā: bu | illā: başka değildir | esāTīru: masallarından | l-evvelīne: eskilerin | (6:25) | |
|ve hum: ve onlar | yenhevne: hem menederler | ǎnhu: ondan | ve yenevne: hem de uzak dururlar | ǎnhu: ondan | ve in: ve böylece | yuhlikūne: mahvediyorlar | illā: yalnız | enfusehum: kendilerini | ve mā: değiller | yeş'ǔrūne: farkında | (6:26) | |
|velev: ve eğer | terā: bir görsen | iƶ: iken | vuḳifū: durdurulmuş | ǎlā: başında | n-nāri: ateşin | feḳālū: dediklerini | yā: EY/HEY/AH | leytenī: keşke ben | nuraddu: geri döndürülseydik | ve lā: ve | nukeƶƶibe: yalanlamasaydık | biāyāti: ayetlerini | rabbinā: Rabbimizin | ve nekūne: ve olsaydık | mine: -dan | l-mu'minīne: inananlar- | (6:27) | |
|bel: hayır | bedā: göründü | lehum: onlara | mā: | kānū: oldukları | yuḣfūne: gizlemekte | min: | ḳablu: daha önce | velev: eğer | ruddū: geri gönderilselerdi | leǎādū: yine dönerlerdi | limā: şeye | nuhū: men'olundukları | ǎnhu: kendinden | ve innehum: çünkü onlar | lekāƶibūne: yalancılardır | (6:28) | |
|ve ḳālū: dediler ki | in: | hiye: onlar | illā: başka yoktur | Hayātunā: hayatımızdan | d-dunyā: dünya | ve mā: ve değiliz | neHnu: biz | bimeb'ǔṧīne: diriltilecek | (6:29) | |
|velev: ve eğer | terā: (onları) bir görsen | iƶ: iken | vuḳifū: durdurulmuş | ǎlā: huzurunda | rabbihim: Rablerinin | ḳāle: dedi | eleyse: değil miymiş? | hāƶā: bu | bil-Haḳḳi: gerçek | ḳālū: dediler ki | belā: evet gerçektir | verabbinā: Rabbimiz hakkı için | ḳāle: dedi | feƶūḳū: öyle ise tadın | l-ǎƶābe: azabı | bimā: dolayı | kuntum: ettiğinizden | tekfurūne: inkar | (6:30) | |
|ḳad: gerçekten | ḣasira: ziyana uğradı(lar) | elleƶīne: kimseler | keƶƶebū: yalanlayan(lar) | biliḳā'i: huzuruna çıkmayı | llahi: Allah'ın | Hattā: nihayet | iƶā: zaman | cā'ethumu: kendilerine geldiği | s-sāǎtu: o sa'at | beğteten: ansızın | ḳālū: dediler | yā: EY/HEY/AH | Hasratenā: Pişmanız | ǎlā: dolayı | mā: | ferraTnā: kusurlarımızdan | fīhā: orada | vehum: ve onlar | yeHmilūne: yüklenecekler | evzārahum: günahlarını | ǎlā: | Zuhūrihim: sırtlarına | elā: bakın | sā'e: ne kötü | mā: şeyler | yezirūne: yüklenip taşıyorlar | (6:31) | |
|ve mā: ve değildir | l-Hayātu: hayatı | d-dunyā: dünya | illā: başka bir şey | leǐbun: bir oyundan | velehvun: ve eğlenceden | veleddāru: ve yurdu | l-āḣiratu: ahiret | ḣayrun: daha iyidir | lilleƶīne: kimseler için | yetteḳūne: korunan(lar) | efelā: | teǎ'ḳilūne: düşünmüyor musunuz? | (6:32) | |
|ḳad: muhakkak | neǎ'lemu: biliyoruz | innehu: şüphesiz | leyeHzunuke: seni üzüyor | lleƶī: şeyler | yeḳūlūne: onların dedikleri | fe innehum: gerçekte onlar | lā: | yukeƶƶibūneke: seni yalanlamıyorlar | velākinne: fakat | Z-Zālimīne: o zalimler | biāyāti: ayetlerini | llahi: Allah'ın | yecHadūne: yalanlıyorlar | (6:33) | |
|veleḳad: ve andolsun | kuƶƶibet: yalanlanmıştı | rusulun: elçiler | min: | ḳablike: senden önce de | feSaberū: sabrettiler | ǎlā: karşı | mā: | kuƶƶibū: yalanlanmalarına | ve ūƶū: ve eziyet edilmelerine | Hattā: nihayet | etāhum: onlara yetişti | neSrunā: yardımımız | ve lā: yoktur | mubeddile: değiştirebilecek | likelimāti: kelimelerini | llahi: Allah'ın | veleḳad: andolsun | cā'eke: sana da gelmiştir | min: -inden | nebei: haber- | l-murselīne: elçilerin | (6:34) | |
|ve in: ve eğer | kāne: | kebura: ağır geldiyse | ǎleyke: sana | iǎ'rāDuhum: onların yüz çevirmesi | feini: haydi | steTaǎ'te: yapabilirsen | en: | tebteğiye: ara ki | nefeḳan: bir delik | fī: içine | l-erDi: yerin | ev: ya da | sullemen: bir merdiven | fī: | s-semāi: göğe | fete'tiyehum: onlara getiresin | biāyetin: bir mu'cize | velev: şayet | şā'e: dileseydi | llahu: Allah | lecemeǎhum: elbette onları toplardı | ǎlā: üzerinde | l-hudā: hidayet | felā: | tekūnenne: o halde olma | mine: -den | l-cāhilīne: cahiller- | (6:35) | |
|innemā: ancak | yestecību: icabet eder | elleƶīne: kimseler | yesmeǔne: işiten(ler) | velmevtā: ölülere gelince | yeb'ǎṧuhumu: onları diriltir | llahu: Allah | ṧumme: sonra | ileyhi: O'na | yurceǔne: döndürülürler | (6:36) | |
|ve ḳālū: dediler ki | levlā: değil miydi? | nuzzile: indirilmeli | ǎleyhi: ona | āyetun: bir mu'cize | min: -nden | rabbihi: Rabbi- | ḳul: de ki | inne: şüphesiz | llahe: Allah | ḳādirun: kadirdir | ǎlā: üzerine | en: | yunezzile: indirmeğe | āyeten: bir mu'cize | velākinne: fakat | ekṧerahum: çokları | lā: | yeǎ'lemūne: bilmezler | (6:37) | |
|ve mā: yoktur ki | min: hiçbir | dābbetin: yürüyen hayvan | fī: -nde | l-erDi: yeryüzü- | ve lā: ve hiçbir | Tāirin: kuş | yeTīru: uçan | bicenāHayhi: iki kanadiyle | illā: olmasınlar | umemun: birer ümmet | emṧālukum: sizin gibi | mā: | ferraTnā: biz eksik bırakmamışızdır | fī: | l-kitābi: Kitapta | min: hiçbir | şey'in: şeyi | ṧumme: sonra | ilā: -(nin huzuru)na | rabbihim: Rableri- | yuHşerūne: toplanacaklardır | (6:38) | |
|velleƶīne: kimseler | keƶƶebū: yalanlayan(lar) | biāyātinā: bizim ayetlerimizi | Summun: sağırdırlar | ve bukmun: ve dilsizdirler | fī: içinde | Z-Zulumāti: karanlıklar | men: kimseyi | yeşei: dilediği | llahu: Allah | yuDlilhu: şaşırtır | ve men: ve kimseyi de | yeşe': dilediği | yec'ǎlhu: koyar | ǎlā: üzerine | SirāTin: yol | musteḳīmin: doğru | (6:39) | |
|ḳul: de ki | eraeytekum: gördünüz mü? | in: eğer | etākum: size gelse | ǎƶābu: azabı | llahi: Allah'ın | ev: ya da | etetkumu: gelse | s-sāǎtu: o sa'at | eğayra: başkasına mı | llahi: Allah'tan | ted'ǔne: yalvarırsınız | in: şayet | kuntum: iseniz (söyleyin) | Sādiḳīne: doğru (sözlü) | (6:40) | |
|bel: hayır | iyyāhu: yalnız O'na | ted'ǔne: yalvarırsınız | fe yekşifu: O da kaldırır | mā: şeyi | ted'ǔne: istediğiniz | ileyhi: ondan | in: şayet | şā'e: dilerse | ve tensevne: ve unutursunuz | mā: şeyleri | tuşrikūne: ortak koştuğunuz | (6:41) | |
|veleḳad: muhakkak | erselnā: (elçiler) gönderdik | ilā: | umemin: ümmetlere | min: | ḳablike: senden önce de | feeḣaƶnāhum: onları yakalayıp cezalandırmıştık | bil-be'sā'i: darlık ile | ve DDerrā'i: ve sıkıntı ile | leǎllehum: belki onlar | yeteDerraǔne: yalvarırlar diye | (6:42) | |
|felevlā: hiç olmazsa | iƶ: zaman | cā'ehum: kendilerine geldiği | be'sunā: baskınımız | teDerraǔ: yalvarsalardı | velākin: fakat | ḳaset: katılaştı | ḳulūbuhum: kalbleri | ve zeyyene: ve süslü gösterdi | lehumu: onlara | ş-şeyTānu: şeytan | mā: şeyleri | kānū: oldukları | yeǎ'melūne: yapmış | (6:43) | |
|felemmā: ne zaman ki | nesū: unutunca | mā: | ƶukkirū: yapılan uyarıları | bihi: kendileri | feteHnā: açıverdik | ǎleyhim: üzerlerine | ebvābe: kapılarını | kulli: her | şey'in: şeyin | Hattā: nihayet | iƶā: sırada | feriHū: sevince daldıkları | bimā: şey ile | ūtū: kendilerine verilen | eḣaƶnāhum: onları yakaladık | beğteten: ansızın | fe iƶā: böylece | hum: onlar | mublisūne: bütün umutlarnı yitirdiler | (6:44) | |
|feḳuTiǎ: böylece kesildi | dābiru: ardı | l-ḳavmi: milletin | elleƶīne: onlar ki | Zelemū: haksızlık ediyordu | velHamdu: hamdolsun | lillahi: Allah'a | rabbi: Rabbi | l-ǎālemīne: alemlerin | (6:45) | |
|ḳul: de ki | eraeytum: söyleyin bana | in: eğer | eḣaƶe: alsa | llahu: Allah | sem'ǎkum: işitme(duyu)nuzu | ve ebSārakum: ve gözlerinizi | ve ḣateme: ve mühür vursa | ǎlā: üstüne | ḳulūbikum: kalblerinizin | men: kimdir? | ilāhun: tanrı | ğayru: başka | llahi: Allah'tan | ye'tīkum: size getirecek | bihi: bun(lar)ı | unZur: bak | keyfe: nasıl | nuSarrifu: türlü türlü açıklıyoruz | l-āyāti: ayetleri | ṧumme: sonra yine | hum: onlar | yeSdifūne: yüz çeviriyorlar | (6:46) | |
|ḳul: de ki | eraeytekum: söyleyin bana | in: eğer | etākum: size gelse | ǎƶābu: azabı | llahi: Allah'ın | beğteten: ansızın | ev: ya da | cehraten: açıkça | hel: mi? | yuhleku: helak edilir | illā: başkası | l-ḳavmu: toplumdan | Z-Zālimūne: zalim | (6:47) | |
|ve mā: | nursilu: biz gönderimeyi | l-murselīne: elçileri | illā: dışında | mubeşşirīne: müjdeciler olmak | ve munƶirīne: ve uyarıcılar olmak | femen: o halde kim | āmene: inanır | ve eSleHa: ve uslanırsa | felā: yoktur | ḣavfun: korku | ǎleyhim: onlara | ve lā: ve değildir | hum: onlar | yeHzenūne: üzülecek de | (6:48) | |
|velleƶīne: kimselere | keƶƶebū: yalanlayan(lara) | biāyātinā: ayetlerimizi | yemessuhumu: dokunacaktır | l-ǎƶābu: azab | bimā: yüzünden | kānū: yaptıkları | yefsuḳūne: fenalık | (6:49) | |
|ḳul: de ki | lā: | eḳūlu: ben demiyorum | lekum: size | ǐndī: yanımdadır | ḣazāinu: hazineleri | llahi: Allah'ın | ve lā: ve | eǎ'lemu: bilmem | l-ğaybe: gaybı | ve lā: ve | eḳūlu: demiyorum | lekum: size | innī: ben | melekun: meleğim | in: | ettebiǔ: ben uyuyorum | illā: sadece | mā: şeye | yūHā: vahyolunan | ileyye: bana | ḳul: de ki | hel: midir? | yestevī: eşit | l-eǎ'mā: kör | velbeSīru: ve gören | efelā: | tetefekkerūne: düşünmüyor musunuz? | (6:50) | |
|ve enƶir: ve uyar | bihi: onunla | elleƶīne: kimseleri | yeḣāfūne: korkan(ları) | en: ki | yuHşerū: toplanacaklardır | ilā: (huzuru)na | rabbihim: Rablerine | leyse: yoktur | lehum: kendilerinin | min: | dūnihi: O'ndan başka | veliyyun: ne dostları | ve lā: ne de | şefīǔn: destekçileri | leǎllehum: belki | yetteḳūne: korunurlar | (6:51) | |
|ve lā: | teTrudi: kovma | elleƶīne: kimseleri | yed'ǔne: yalvaranları | rabbehum: Rablerine | bil-ğadāti: sabah | vel'ǎşiyyi: ve akşam | yurīdūne: isteyerek | vechehu: O'nun rızasını | mā: yoktur | ǎleyke: sana | min: -ndan | Hisābihim: onların hesabı- | min: hiçbir | şey'in: şey (sorumluluk) | ve mā: ve yoktur | min: -dan | Hisābike: senin hesabın- | ǎleyhim: onlara | min: hiçbir | şey'in: şey (sorumluk) | feteTrudehum: onları kovup da | fetekūne: olasın | mine: -den | Z-Zālimīne: zalimler- | (6:52) | |
|ve keƶālike: böylece | fetennā: biz denedik | beǎ'Dehum: onların kimini | bibeǎ'Din: kimi ile | liyeḳūlū: demeleri için | ehā'ulā'i: şunlara mı? | menne: lutfu layık gördü | llahu: Allah | ǎleyhim: kendilerine | min: -dan | beyninā: aramız- | eleyse: değil midir? | llahu: Allah | bieǎ'leme: daha iyi bilen | biş-şākirīne: şükredenleri | (6:53) | |
|ve iƶā: ve zaman | cā'eke: sana geldikleri | elleƶīne: kimseler | yu'minūne: inanan(lar) | biāyātinā: ayetlerimize | feḳul: de ki | selāmun: selam olsun | ǎleykum: size | ketebe: yazmıştır | rabbukum: Rabbiniz | ǎlā: üzerine | nefsihi: kendi | r-raHmete: rahmeti | ennehu: kuşkusuz | men: kim | ǎmile: yaparsa | minkum: sizden | sū'en: bir kötülük | bicehāletin: bilmeyerek | ṧumme: sonra | tābe: tevbe eder | min: | beǎ'dihi: ardından | ve eSleHa: ve uslanırsa | feennehu: muhakkak ki O | ğafūrun: bağışlayandır | raHīmun: esirgeyendir | (6:54) | |
|ve keƶālike: ve böylece | nufeSSilu: açıklıyoruz | l-āyāti: ayetleri | velitestebīne: belli olsun diye | sebīlu: yolu | l-mucrimīne: suçluların | (6:55) | |
|ḳul: de ki | innī: elbette ben | nuhītu: men'olundum | en: | eǎ'bude: tapmaktan | elleƶīne: | ted'ǔne: yalvardıklarınıza | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | ḳul: de ki | lā: | ettebiǔ: ben uymam | ehvā'ekum: sizin keyiflerinize | ḳad: çünkü | Deleltu: sapıtmış olurum | iƶen: o takdirde | ve mā: ve olmam | enā: ben | mine: | l-muhtedīne: yola gelenlerden | (6:56) | |
|ḳul: de ki | innī: elbette ben | ǎlā: üzerindeyim | beyyinetin: açık bir delil | min: -den | rabbī: Rabbim- | vekeƶƶebtum: siz ise yalanladınız | bihi: onu | mā: değildir | ǐndī: benim yanımda | mā: şey (azab) | testeǎ'cilūne: acele istediğiniz | bihi: onu | ini: | l-Hukmu: hüküm vermek | illā: yalnızca | lillahi: Allah'a aittir | yeḳuSSu: (O) anlatır | l-Haḳḳa: gerçeği | ve huve: ve O | ḣayru: en iyisidir | l-fāSilīne: ayırdedenlerin | (6:57) | |
|ḳul: de ki | lev: eğer | enne: elbette | ǐndī: benim yanımda olsaydı | mā: şey | testeǎ'cilūne: acele istediğiniz | bihi: onu | leḳuDiye: bitirilmişti | l-emru: iş | beynī: aramızda | ve beynekum: ve sizin aranızda | vallahu: Allah | eǎ'lemu: daha iyi bilir | biZ-Zālimīne: zalimleri | (6:58) | |
|ve ǐndehu: ve O'nun yanındadır | mefātiHu: anahtarları | l-ğaybi: gayb'ın | lā: | yeǎ'lemuhā: onları bilmez | illā: başkası | huve: O'ndan | ve yeǎ'lemu: ve (O) bilir | mā: ne varsa | fī: | l-berri: karada olan | velbeHri: ve denizde olan | ve mā: | tesḳuTu: düşmez | min: hiçbir | veraḳatin: yaprak | illā: dışında | yeǎ'lemuhā: onun bilgisi | ve lā: ve (yoktur) | Habbetin: bir dane | fī: içinde | Zulumāti: karanlıkları | l-erDi: yerin | ve lā: ve (yoktur) | raTbin: yaş | ve lā: ve | yābisin: kuru | illā: ancak | fī: vardır | kitābin: bir Kitapta | mubīnin: apaçık | (6:59) | |
|ve huve: ve O'dur | lleƶī: kimseler | yeteveffākum: sizi öldüren | bil-leyli: geceleyin | ve yeǎ'lemu: ve bilir | mā: şeyi | ceraHtum: işlediğiniz | bin-nehāri: gündüzün | ṧumme: sonra | yeb'ǎṧukum: sizi diriltir | fīhi: onda | liyuḳDā: tamamlanıncaya kadar | ecelun: süre | musemmen: belirlenmiş | ṧumme: sonra | ileyhi: O'nadır | merciǔkum: dönüşünüz | ṧumme: sonra | yunebbiukum: size haber verecektir | bimā: şeyleri | kuntum: olduğunuz | teǎ'melūne: yapmış | (6:60) | |
|ve huve: ve O | l-ḳāhiru: tek hakimdir | fevḳa: üstünde | ǐbādihi: kulların | ve yursilu: ve gönderir | ǎleykum: size | HafeZeten: koruyucu(melek)ler | Hattā: nihayet | iƶā: zaman | cā'e: geldiği | eHadekumu: birinize | l-mevtu: ölüm | teveffethu: onun canını alırlar | rusulunā: elçilerimiz | ve hum: onlar | lā: | yuferriTūne: hiç geri kalmazlar | (6:61) | |
|ṧumme: sonra | ruddū: döndürülürler | ilā: | llahi: Allah'a | mevlāhumu: Tanrıları | l-Haḳḳi: gerçek olan | elā: doğrusu | lehu: yalnız O'nundur | l-Hukmu: hüküm | ve huve: ve O | esraǔ: en çabuğudur | l-Hāsibīne: hesap görenlerin | (6:62) | |
|ḳul: de ki | men: kim | yuneccīkum: sizi kurtarıyor | min: -ndan | Zulumāti: karanlıkları- | l-berri: karanın | velbeHri: ve denizin | ted'ǔnehu: O'na yakardığınızda | teDerruǎn: gizli olarak | ve ḣufyeten: ve açık olarak | lein: eğer | encānā: bizi kurtarırsa | min: | hāƶihi: bundan | lenekūnenne: elbette olacağız | mine: -den | ş-şākirīne: şükredenler- | (6:63) | |
|ḳuli: de ki | llahu: Allah | yuneccīkum: sizi kurtarıyor | minhā: ondan | ve min: ve | kulli: bütün | kerbin: sıkıntılardan | ṧumme: sonra | entum: siz yine | tuşrikūne: O'na ortak koşuyorsunuz | (6:64) | |
|ḳul: de ki | huve: O | l-ḳādiru: kadirdir | ǎlā: üzerine | en: | yeb'ǎṧe: göndermeğe | ǎleykum: sizin üzerinize | ǎƶāben: bir azab | min: | fevḳikum: üstünüzden | ev: yahut | min: | teHti: altından | erculikum: ayaklarınızın | ev: ya da | yelbisekum: sizi birbirinize düşürüp | şiyeǎn: parti parti | ve yuƶīḳa: ve taddırmağa | beǎ'Dekum: kiminize | be'se: hıncını | beǎ'Din: kiminizin | unZur: bak | keyfe: nasıl | nuSarrifu: açıklıyoruz | l-āyāti: ayetleri | leǎllehum: diye | yefḳahūne: anlasınlar | (6:65) | |
|vekeƶƶebe: ve yalanladı | bihi: onu | ḳavmuke: kavmin | vehuve: ve O | l-Haḳḳu: gerçek iken | ḳul: de ki | lestu: ben değilim | ǎleykum: size | bivekīlin: vekil | (6:66) | |
|likulli: her | nebein: haberin | musteḳarrun: gerçekleşeceği bir zaman vardır | ve sevfe: yakında | teǎ'lemūne: bilirsiniz | (6:67) | |
|ve iƶā: ve zaman | raeyte: gördüğün | elleƶīne: | yeḣūDūne: (münasebetsizliğe) dalanları | fī: hakkında | āyātinā: ayetlerimiz | feeǎ'riD: yüz çevir | ǎnhum: onlardan | Hattā: kadar | yeḣūDū: onlar geçinceye | fī: | Hadīṧin: bir söze | ğayrihi: başka | ve immā: eğer | yunsiyenneke: sana (bunu) unutturursa | ş-şeyTānu: şeytan | felā: | teḳ'ǔd: oturma | beǎ'de: sonra | ƶ-ƶikrā: hatırladıktan | meǎ: beraber | l-ḳavmi: topluluğuyla | Z-Zālimīne: zalimler | (6:68) | |
|ve mā: ve yoktur | ǎlā: üzerine | elleƶīne: kimseler | yetteḳūne: korunanlar | min: | Hisābihim: onların hesabından | min: bir | şey'in: şey (sorumluluk) | velākin: ama | ƶikrā: bir hatırlatmak lazımdır | leǎllehum: belki | yetteḳūne: korunurlar diye | (6:69) | |
|ve ƶeri: ve bırak | elleƶīne: kimseleri | tteḣaƶū: yerine koyan(ları) | dīnehum: dinlerini | leǐben: oyun | velehven: ve eğlence | ve ğarrathumu: ve aldattığı kimseleri | l-Hayātu: hayatının | d-dunyā: dünya | veƶekkir: ve öğüt ver | bihi: o (Kur'an) ile | en: diye | tubsele: helake gider | nefsun: bir kişi | bimā: dolayı | kesebet: kazandığından | leyse: olmaz | lehā: onun | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | veliyyun: ne bir dostu | ve lā: ne de | şefīǔn: bir yardımcısı | ve in: ve eğer | teǎ'dil: verse | kulle: her türlü | ǎdlin: fidyeyi | lā: | yu'ḣaƶ: kabul edilmez | minhā: ondan | ulāike: işte onlar | elleƶīne: kimselerdir | ubsilū: helake uğrayan(lardır) | bimā: dolayı | kesebū: kazandıklarından | lehum: onlar için vardır | şerābun: bir içki | min: -dan | Hamīmin: kaynar su- | ve ǎƶābun: ve bir azab | elīmun: acıklı | bimā: dolayı | kānū: olduklarından | yekfurūne: inkar ediyor | (6:70) | |
|ḳul: de ki | ened'ǔ: mi yalvaralım? | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | mā: şeylere | lā: | yenfeǔnā: bize yarar vermeyen | ve lā: | yeDurrunā: ve zarar vermeyen | ve nuraddu: ve döndürülüp | ǎlā: üzerinde | eǎ'ḳābinā: ökçelerimiz | beǎ'de: sonra | iƶ: | hedānā: bizi doğru yola ilettikten | llahu: Allah | kālleƶī: gibi mi? | stehvethu: ayartarak | ş-şeyāTīnu: şeytanların | fī: | l-erDi: çölde bıraktıkları | Hayrāne: şaşkın bir halde | lehu: kimse | eSHābun: arkadaşlarının ise | yed'ǔnehu: çağırdıkları | ilā: | l-hudā: doğru yola | 'tinā: Bize gel! diye | ḳul: de ki | inne: muhakkak | hudā: yol gösterme | llahi: Allah'ın | huve: ancak | l-hudā: yol göstermesidir | ve umirnā: ve bize emredilmiştir | linuslime: teslim olmamız | lirabbi: Rabbine | l-ǎālemīne: alemlerin | (6:71) | |
|ve en: ve ayrıca | eḳīmū: -doğrulun | S-Salāte: SaLâTe/Desteğe- | vetteḳūhu: ve O'ndan korkun | ve huve: O'dur | lleƶī: o kimse ki | ileyhi: huzuruna | tuHşerūne: varıp toplanacağınız | (6:72) | |
|ve huve: O'dur | lleƶī: o ki | ḣaleḳa: yarattı | s-semāvāti: gökleri | vel'erDe: ve yeri | bil-Haḳḳi: hak (ve hikmet) ile | ve yevme: ve gün | yeḳūlu: dediği | kun: Ol! | fe yekūnu: oluverir | ḳavluhu: sözü | l-Haḳḳu: haktır | ve lehu: ve onlar | l-mulku: mülk | yevme: gün | yunfeḣu: üfleneceği | fī: | S-Sūri: Sur'a | ǎālimu: bilendir | l-ğaybi: gizliyi | ve şşehādeti: ve açığı | ve huve: O | l-Hakīmu: hükümdardır | l-ḣabīru: herşeyi haber alandır | (6:73) | |
|ve iƶ: hani | ḳāle: demişti ki | ibrāhīmu: İbrahim | liebīhi: babası | āzera: Azer'e | etetteḣiƶu: mi ediniyorsun? | eSnāmen: putları | āliheten: tanrılar | innī: doğrusu ben | erāke: seni görüyorum | ve ḳavmeke: ve kavmini | fī: içinde | Delālin: bir sapıklık | mubīnin: açık | (6:74) | |
|ve keƶālike: ve böylece | nurī: biz gösteriyorduk | ibrāhīme: İbrahim'e | melekūte: melekutunu | s-semāvāti: göklerin | vel'erDi: ve yerin | veliyekūne: olsun diye | mine: -dan | l-mūḳinīne: inananlar- | (6:75) | |
|felemmā: ne zaman ki | cenne: basınca | ǎleyhi: üzerine | l-leylu: gece | raā: (İbrahim) gördü | kevkeben: bir yıldız | ḳāle: dedi | hāƶā: budur | rabbī: Rabbim | felemmā: ne zaman ki | efele: (yıldız) batınca | ḳāle: dedi | lā: | uHibbu: sevmem | l-āfilīne: batanları | (6:76) | |
|felemmā: ne zaman ki | raā: gördüğünde | l-ḳamera: Ay'ı | bāziğan: doğarken | ḳāle: dedi | hāƶā: budur | rabbī: Rabbim | felemmā: ne zaman ki | efele: (o da) batınca | ḳāle: dedi | lein: eğer | lem: | yehdinī: bana doğru yolu göstermeseydi | rabbī: Rabbim | leekūnenne: elbette olurdum | mine: -tan | l-ḳavmi: topluluk- | D-Dāllīne: sapıtan | (6:77) | |
|felemmā: ne zaman ki | raā: görünce | ş-şemse: güneşi | bāziğaten: doğarken | ḳāle: dedi | hāƶā: budur | rabbī: Rabbim | hāƶā: bu | ekberu: daha büyük | felemmā: ne zaman ki | efelet: (O da) batınca | ḳāle: dedi ki | yā : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | innī: elbette ben | berī'un: uzağım | mimmā: şeylerden | tuşrikūne: sizin ortak koştuğunuz | (6:78) | |
|innī: şüphesiz ben | veccehtu: çevirdim | vechiye: yüzümü | lilleƶī: | feTara: yoktan var edene | s-semāvāti: gökleri | vel'erDe: ve yeri | Hanīfen: tamamen | ve mā: ve artık değilim | enā: ben | mine: -dan | l-muşrikīne: ortak koşanlar- | (6:79) | |
|ve Hāccehu: ve onunla tartışmaya girişti | ḳavmuhu: kavmi | ḳāle: dedi ki | etuHāccūnnī: benimle tartışıyor musunuz? | fī: hakkında | llahi: Allah | veḳad: muhakkak | hedāni: beni doğru yola iletmiş iken | ve lā: | eḣāfu: ben korkmam | mā: şeylerden | tuşrikūne: sizin ortak koştuğunuz | bihi: O'na | illā: ancak | en: | yeşā'e: dilediği olur | rabbī: Rabbimin | şey'en: şeyler | vesiǎ: kuşatmıştır | rabbī: Rabbim | kulle: he | şey'in: şeyi | ǐlmen: bilgice | efelā: | teteƶekkerūne: hala öğüt almıyor musunuz? | (6:80) | |
|ve keyfe: ve nasıl | eḣāfu: ben korkarım | mā: şeylerden | eşraktum: sizin ortak koştuğunuz | velā: | teḣāfūne: korkmuyorsunuz da | ennekum: siz | eşraktum: ortak koşmaktan | billahi: Allah'ın | mā: şeyleri | lem: | yunezzil: indirmediği | bihi: hakkında | ǎleykum: size | sulTānen: hiçbir delil | feeyyu: şimdi hangisi | l-ferīḳayni: iki topluluktan | eHaḳḳu: daha layıktır | bil-emni: güvende olmağa | in: eğer | kuntum: iseniz | teǎ'lemūne: biliyor | (6:81) | |
|elleƶīne: kimseler | āmenū: inanan(lar) | velem: ve | yelbisū: bulamayanlar | īmānehum: imanlarını | biZulmin: bir haksızlıkla | ulāike: işte | lehumu: onlarındır | l-emnu: güven | ve hum: ve onlardır | muhtedūne: doğru yolu bulanlar da | (6:82) | |
|ve tilke: işte bunlar | Huccetunā: hüccetlerimizdir | āteynāhā: verdiğimiz | ibrāhīme: İbrahim'e | ǎlā: karşı | ḳavmihi: kavmine | nerfeǔ: yükseltiriz | deracātin: derecelerle | men: kimseyi | neşā'u: dilediğimiz | inne: şüphesiz | rabbeke: Rabbin | Hakīmun: hüküm ve hikmet sahibidir | ǎlīmun: bilendir | (6:83) | |
|ve vehebnā: ve biz hediye ettik | lehu: ona | isHāḳa: İshak'ı | ve yeǎ'ḳūbe: ve Ya'kub'u da | kullen: hepsine de | hedeynā: doğru yolu gösterdik | ve nūHen: Nuh'a | hedeynā: yol göstermiştik | min: | ḳablu: daha önce | ve min: ve | ƶurriyyetihi: onun soyundan | dāvūde: Davud'a | ve suleymāne: ve Süleyman'a | ve eyyūbe: ve Eyyub'a | ve yūsufe: ve Yusuf'a | ve mūsā: ve Musa'ya | ve hārūne: ve Harun'a | ve keƶālike: ve böylece | neczī: biz ödüllendiririz | l-muHsinīne: güzel davrananları | (6:84) | |
|ve zekeriyyā: ve Zekeriyya'ya | ve yeHyā: ve Yahya'ya | ve ǐysā: ve Îsa | ve ilyāse: ve İlyas'a | kullun: hepsi | mine: -den (idi) | S-SāliHīne: salihler- | (6:85) | |
|ve ismāǐyle: ve İsma'il'e | velyeseǎ: ve el-Yesa'a | ve yūnuse: ve Yunus'a | velūTen: ve Lut'a da | ve kullen: hepsini | feDDelnā: üstün kıldık | ǎlā: üzerine | l-ǎālemīne: alemler | (6:86) | |
|ve min: ve | ābāihim: babalarından | ve ƶurriyyātihim: ve çocuklarından | ve iḣvānihim: ve kardeşlerinden | vectebeynāhum: onları seçtik | ve hedeynāhum: ve onları ilettik | ilā: | SirāTin: yola | musteḳīmin: doğru | (6:87) | |
|ƶālike: İşte bu | hudā: hidayetidir | llahi: Allah'ın | yehdī: doğru yola iletir | bihi: bununla | men: | yeşā'u: dilediğini | min: -ndan | ǐbādihi: kulları- | velev: eğer | eşrakū: ortak koşsalardı | leHabiTa: boşa giderdi | ǎnhum: onlar | mā: şeyler | kānū: oldukları | yeǎ'melūne: yaptıkları | (6:88) | |
|ulāike: İşte onlar | elleƶīne: kimselerdir | āteynāhumu: verdiğimiz | l-kitābe: Kitap | velHukme: ve hüküm | ve nnubuvve te: ve peygamberlik | fein: eğer | yekfur: inkar ederse | bihā: bunları | hā'ulā'i: şimdi şunlar | feḳad: mukakkak | vekkelnā: biz vekil bırakmışızdır | bihā: bunlara | ḳavmen: bir toplumu | leysū: bunları etmeyecek | bihā: | bikāfirīne: inkar | (6:89) | |
|ulāike: İşte onlar | elleƶīne: kimselerdir | hedā: hidayet ettikleridir | llahu: Allah'ın | febihudāhumu: onların yoluna | ḳtedih: uy | ḳul: de ki | lā: | eselukum: sizden istemiyorum | ǎleyhi: ona karşılık | ecran: bir ücret | in: değildir | huve: O | illā: ancak | ƶikrā: bir öğüttür | lil'ǎālemīne: alemlere | (6:90) | |
|ve mā: | ḳaderū: tanıyamadılar | llahe: Allah'ı | Haḳḳa: hakkıyla | ḳadrihi: O'nun kadrini | iƶ: zira | ḳālū: dediler | mā: | enzele: indirmedi | llahu: Allah | ǎlā: üzerine | beşerin: insan | min: | şey'in: bir şey | ḳul: de ki | men: kim | enzele: indirdi | l-kitābe: Kitabı | lleƶī: o ki | cā'e: getirdi | bihi: onu | mūsā: Musa | nūran: nur olarak | ve huden: ve yol gösterici olarak | linnāsi: insanlara | tec'ǎlūnehu: siz onu haline getirip | ḳarāTīse: parça parça kağıtlar | tubdūnehā: gösteriyorsunuz | ve tuḣfūne: ve gizliyorsunuz | keṧīran: çoğunu da | ve ǔllimtum: ve size öğretildiği | mā: şeylerin | lem: | teǎ'lemū: bilmediği | entum: ne sizin | ve lā: | ābā'ukum: ne de babalarınızın | ḳuli: de ki | llahu: Alah | ṧumme: sonra | ƶerhum: bırak onları | fī: | ḣavDihim: daldıkları bataklıkta | yel'ǎbūne: oynayadursunlar | (6:91) | |
|ve hāƶā: bu da | kitābun: bir Kitaptır | enzelnāhu: indirdiğimiz | mubārakun: mubarek | muSaddiḳu: doğrulayıcı | lleƶī: | beyne: arasındakini | yedeyhi: elleri | velitunƶira: ve uyarman için | umme: anası | l-ḳurā: şehirlerin | ve men: kimseleri | Havlehā: çevresindeki | velleƶīne: ve kimseler | yu'minūne: inananU(lar) | bil-āḣirati: ahirete | yu'minūne: inanırlar | bihi: buna | ve hum: ve onlar | ǎlā: | Salātihim: SaLâTlerini/desteklerini | yuHāfiZūne: korurlar/sürdürürler | (6:92) | |
|ve men: kim olabilir? | eZlemu: daha zalim | mimmeni: kimseden | fterā: uyduran | ǎlā: karşı | llahi: Allah'a | keƶiben: yalan | ev: ya da | ḳāle: diyenden | ūHiye: vahyolundu | ileyye: bana | velem: | yūHa: vahyedilmemiş iken | ileyhi: kendisine | şey'un: bir şey | ve men: ve kimseden | ḳāle: diyen | seunzilu: ben de indireceğim | miṧle: gibi | mā: şey | enzele: indirdiği | llahu: Allah'ın | velev: eğer | terā: bir görsen | iƶi: | Z-Zālimūne: zalimleri | fī: içinde | ğamerāti: dalgaları | l-mevti: ölüm | velmelāiketu: ve melekler | bāsiTū: uzatmış | eydīhim: ellerini | eḣricū: haydi çıkarın | enfusekumu: canlarınızı | l-yevme: bugün | tuczevne: cezalandırılacaksınız | ǎƶābe: azabıyla | l-hūni: alçaklık | bimā: dolayı | kuntum: olmanızdan | teḳūlūne: söylüyor | ǎlā: karşı | llahi: Allah'a | ğayra: olmayanı | l-Haḳḳi: gerçek | ve kuntum: ve | ǎn: | āyātihi: O'nun ayetlerine karşı | testekbirūne: büyüklük taslamanızdan | (6:93) | |
|veleḳad: ve andolsun | ci'tumūnā: yine bize geldiniz | furādā: tek olarak | kemā: gibi | ḣaleḳnākum: sizi yarattığımız | evvele: ilk | merratin: kez | ve teraktum: ve bıraktınız | mā: şeyleri | ḣavvelnākum: sizi hayaline daldırdığımız | verā'e: arkasında | Zuhūrikum: sırtlarınız | ve mā: | nerā: ve görmüyoruz | meǎkum: yanınızda | şufeǎā'ekumu: şefaatçilerinizi | elleƶīne: kimseleri | zeǎmtum: sandığınız | ennehum: onların | fīkum: içinizden | şurakā'u: ortak olduklarını | leḳad: andolsun | teḳaTTaǎ: (bağlar) kesilmiş | beynekum: aranızdaki | ve Delle: ve kaybolup gitmiştir | ǎnkum: sizden | mā: şeyler | kuntum: | tez'ǔmūne: sandığınız | (6:94) | |
|inne: şüphesiz | llahe: Allah'tır | fāliḳu: yaran | l-Habbi: daneyi | ve nnevā: ve çekirdeği | yuḣricu: çıkarır | l-Hayye: diriyi | mine: -den | l-meyyiti: ölü- | ve muḣricu: ve çıkarır | l-meyyiti: ölüyü | mine: -den | l-Hayyi: diri- | ƶālikumu: işte budur | llahu: Allah | feennā: o halde nasıl | tu'fekūne: çevriliyorsunuz | (6:95) | |
|fāliḳu: karanlığı yarıp | l-iSbāHi: sabahı ortaya çıkarmış | ve ceǎle: ve kılmıştır | l-leyle: geceyi | sekenen: dinlenme zamanı | ve şşemse: ve güneşi | velḳamera: ve ayı | Husbānen: hesap (ölçüsü) yapmıştır | ƶālike: bu | teḳdīru: takdiridir | l-ǎzīzi: o üstün | l-ǎlīmi: bilen(Allah)ın | (6:96) | |
|ve huve: ve O'dur | lleƶī: kimse | ceǎle: yaratan | lekumu: sizin için | n-nucūme: yıldızları | litehtedū: yol bulasınız diye | bihā: onlarla | fī: | Zulumāti: karanlıklarında | l-berri: karanın | velbeHri: ve denizin | ḳad: gerçekten | feSSalnā: biz genişçe açıkladık | l-āyāti: ayetleri | liḳavmin: bir toplum için | yeǎ'lemūne: bilen | (6:97) | |
|ve huve: ve O'dur | lleƶī: kimse | enşeekum: sizi inşa eden | min: -ten | nefsin: nefis- | vāHidetin: bir tek | femusteḳarrun: (sizin için) bir karar | ve mustevdeǔn: ve emanet yeri vardır | ḳad: gerçekten | feSSalnā: biz genişçe açıkladık | l-āyāti: ayetleri | liḳavmin: bir toplum için | yefḳahūne: anlayan | (6:98) | |
|ve huve: ve O'dur | lleƶī: kimse | enzele: indiren | mine: -ten | s-semāi: gök- | māen: suyu | feeḣracnā: çıkardık | bihi: onunla | nebāte: bitkiyi | kulli: her | şey'in: çeşit | feeḣracnā: ve çıkardık | minhu: o (bitki)den | ḣaDiran: bir filiz | nuḣricu: çıkarıyoruz | minhu: ondan da | Habben: daneler | muterākiben: birbiri üzerine binmiş | ve mine: | n-neḣli: hurmanın | min: -ndan | Tal'ǐhā: tomurcuğu- | ḳinvānun: sarkan | dāniyetun: salkımlar | ve cennātin: ve bahçeleri | min: | eǎ'nābin: üzüm | ve zzeytūne: ve zeytin | ve rrummāne: ve nar | muştebihen: (kimi) birbirine benzer | ve ğayra: | muteşābihin: (kimi) benzemez | nZurū: bakın | ilā: | ṧemerihi: meyvesine | iƶā: zaman | eṧmera: meyve verirken | ve yen'ǐhi: ve olgunlaştığı | inne: şüphesiz | fī: | ƶālikum: bunda | lāyātin: çok ibret vardır | liḳavmin: toplumu için | yu'minūne: inananlar | (6:99) | |
|ve ceǎlū: ve yaptılar | lillahi: Allah'a | şurakā'e: ortak | l-cinne: cinleri | veḣaleḳahum: halbuki onları O yaratmıştır | ve ḣaraḳū: ve icadettiler | lehu: O'na | benīne: oğullar | ve benātin: ve kızlar | biğayri: | ǐlmin: bilmeden | subHānehu: O münezzehtir | ve teǎālā: ve yücedir | ǎmmā: | yeSifūne: onların nitelemelerinden | (6:100) | |
|bedīǔ: yoktan var edendir | s-semāvāti: gökleri | vel'erDi: ve yeri | ennā: nasıl? | yekūnu: olabilir | lehu: O'nun | veledun: çocuğu | velem: | tekun: yoktur | lehu: kendisinin | SāHibetun: bir eşi | ve ḣaleḳa: ve O yaratmıştır | kulle: her | şey'in: şeyi | ve huve: ve O | bikulli: her | şey'in: şeyi | ǎlīmun: bilendir | (6:101) | |
|ƶālikumu: işte budur | llahu: Allah | rabbukum: Rabbiniz | lā: yoktur | ilāhe: tanrı | illā: başka | huve: O'ndan | ḣāliḳu: (O) yaratıcısıdır | kulli: her | şey'in: şeyin | feǎ'budūhu: O'na kulluk edin | ve huve: ve O | ǎlā: üzerine | kulli: her | şey'in: şey | vekīlun: vekildir | (6:102) | |
|lā: | tudrikuhu: O'nu görmez | l-ebSāru: gözler | vehuve: ve O | yudriku: görür | l-ebSāra: gözleri | ve huve: ve O | l-leTīfu: latiftir | l-ḣabīru: herşeyi haber alandır | (6:103) | |
|ḳad: doğrusu | cā'ekum: size geldi | beSāiru: basiretler | min: -den | rabbikum: Rabbiniz- | femen: artık kim | ebSara: görürse | felinefsihi: (yararı) kendisinedir | ve men: ve kim de | ǎmiye: kör olursa | feǎleyhā: (zararı) kendisinedir | ve mā: ve değilim | enā: ben | ǎleykum: sizin üzerinize | biHafīZin: bekçi | (6:104) | |
|ve keƶālike: ve işte böylece | nuSarrifu: döne döne açıklıyoruz | l-āyāti: ayetleri | veliyeḳūlū: desinler diye | deraste: sen ders almışsın | velinubeyyinehu: ve onu iyice açıklayalım diye | liḳavmin: bir toplum için | yeǎ'lemūne: bilen | (6:105) | |
|İttebiǎ': tabi ol | mā: şeye | ūHiye: vahyolunan | ileyke: sana | min: -den | rabbike: Rabbin- | lā: yoktur | ilāhe: tanrı | illā: başka | huve: O'ndan | ve eǎ'riD: ve yüz çevir | ǎni: -dan | l-muşrikīne: ortak koşanlar- | (6:106) | |
|velev: ve eğer | şā'e: isteseydi | llahu: Allah | mā: | eşrakū: ortak koşmazlardı | ve mā: | ceǎlnāke: biz seni yapmadık | ǎleyhim: onların üzerine | HafīZen: bekçi | ve mā: ve değilsin | ente: sen | ǎleyhim: onlara | bivekīlin: vekil | (6:107) | |
|ve lā: | tesubbū: sövmeyin ki | elleƶīne: kimselere | yed'ǔne: yalvardıkların | min: | dūni: başka | llahi: Allah'tan | feyesubbū: onlar da sövmesinler | llahe: Allah'a | ǎdven: taşkınlıkla | biğayri: | ǐlmin: bilmeyerek | keƶālike: böyle | zeyyennā: biz süslü gösterdik | likulli: her | ummetin: ümmete | ǎmelehum: yaptıkları işi | ṧumme: sonunda | ilā: | rabbihim: Rablerinedir | merciǔhum: dönüşleri | feyunebbiuhum: O haber verecektir | bimā: şeyleri | kānū: oldukları | yeǎ'melūne: yapmış | (6:108) | |
|ve eḳsemū: ve yemin ettiler | billahi: Allah'a | cehde: güçlü | eymānihim: yeminleriyle | lein: eğer | cā'ethum: kendilerine gelirse | āyetun: bir mu'cize | leyu'minunne: mutlaka inanacaklarına | bihā: ona | ḳul: de ki | innemā: ancak | l-āyātu: Mu'cizeler | ǐnde: katındadır | llahi: Allah | ve mā: değil misiniz? | yuş'ǐrukum: şuurunda | ennehā: o (mu'cize) | iƶā: ne zaman | cā'et: gelmiş olsa | lā: | yu'minūne: onlar inanmazlar | (6:109) | |
|ve nuḳallibu: ve ters çeviririz | ef'idetehum: gönüllerini | ve ebSārahum: ve gözlerini | kemā: gibi | lem: | yu'minū: inanmadıkları | bihi: ona | evvele: ilk | merratin: defasında | ve neƶeruhum: ve bırakırız onları | fī: içinde | Tuğyānihim: azgınlıkları | yeǎ'mehūne: bocalayıp dururlar | (6:110) | |
|velev: ve eğer | ennenā: biz | nezzelnā: indirseydik | ileyhimu: onlara | l-melāikete: melekleri | ve kellemehumu: ve kendilerine konuşsaydı | l-mevtā: ölüler | ve Haşernā: ve toplayıp getirseydik | ǎleyhim: onlara | kulle: her | şey'in: şeyi | ḳubulen: karşılarına | mā: | kānū: onlar yine de | liyu'minū: inanmazlardı | illā: dışında | en: | yeşā'e: dilemesi | llahu: Allah'ın | velākinne: ve fakat | ekṧerahum: çokları | yechelūne: cahillik ederler | (6:111) | |
|ve keƶālike: ve böylece | ceǎlnā: biz yaptık | likulli: her | nebiyyin: peygambere | ǎduvven: düşman | şeyāTīne: şeytanlarını | l-insi: insan | velcinni: ve cin | yūHī: fısıldarlar | beǎ'Duhum: bir kısmı | ilā: | beǎ'Din: diğerlerine | zuḣrufe: yaldızlı | l-ḳavli: sözler | ğurūran: aldatmak için | velev: ve eğer | şā'e: dileseydi | rabbuke: Rabbin | mā: | feǎlūhu: onu yapamazlardı | feƶerhum: artık onları baş başa bırak | ve mā: şeylerle | yefterūne: uydurdukları | (6:112) | |
|veliteSğā: ve meyletsin | ileyhi: ona | ef'idetu: kalbleri | elleƶīne: kimselerin | lā: | yu'minūne: inanmayan(ların) | bil-āḣirati: ahirete | veliyerDevhu: ve ondan hoşlansınlar | veliyeḳterifū: ve işlemeğe devam etsinler | mā: | hum: onların | muḳterifūne: işledikleri suçları | (6:113) | |
|efeğayra: başka mı? | llahi: Allah'tan | ebteğī: arayayım | Hakemen: bir hakem | vehuve: ve O | lleƶī: | enzele: indirmiş iken | ileykumu: size | l-kitābe: Kitabı | mufeSSalen: açıklanmış olarak | velleƶīne: ve kimseler | āteynāhumu: kendilerine verdiğimiz | l-kitābe: Kitap | yeǎ'lemūne: bilirler | ennehu: ki O gerçekten | munezzelun: indirilmiştir | min: tarafından | rabbike: Rabbin | bil-Haḳḳi: hak olarak | felā: | tekūnenne: hiç olma | mine: -dan | l-mumterīne: kuşkulananlar- | (6:114) | |
|ve temmet: ve tamamlanmıştır | kelimetu: sözü | rabbike: Rabbinin | Sidḳan: doğruluk | ve ǎdlen: ve adalet bakımından | lā: yoktur | mubeddile: değiştirebilecek | likelimātihi: O'nun sözlerini | ve huve: O | s-semīǔ: işitendir | l-ǎlīmu: bilendir | (6:115) | |
|ve in: eğer | tuTiǎ': uysan | ekṧera: çoğuna | men: kimselerin | fī: | l-erDi: yeryüzünde | yuDillūke: seni saptırırlar | ǎn: -ndan | sebīli: yolu- | llahi: Allah'ın | in: | yettebiǔne: onlar uyuyorlar | illā: sadece | Z-Zenne: zanna | ve in: ve | hum: onlar | illā: sadece | yeḣruSūne: saçmalıyorlar | (6:116) | |
|inne: elbette | rabbeke: Rabbin | huve: O | eǎ'lemu: çok iyi bilir | men: kimseleri | yeDillu: sapan(lar)ı | ǎn: -ndan | sebīlihi: yolu- | ve huve: ve O | eǎ'lemu: çok iyi bilir | bil-muhtedīne: hidayete erenleri | (6:117) | |
|fekulū: o halde yeyiniz | mimmā: (hayvan)lardan | ƶukira: anılan | ismu: adı | llahi: Allah'ın | ǎleyhi: üzerine | in: eğer | kuntum: siz | biāyātihi: O'nun ayetlerine | mu'minīne: inanıyorsanız | (6:118) | |
|ve mā: ne oluyor ki? | lekum: size | ellā: | te'kulū: yemiyorsunuz | mimmā: olanlardan | ƶukira: anılmış | ismu: adı | llahi: Allah'ın | ǎleyhi: üzerine | veḳad: ve muhakkak | feSSale: açıklamıştır | lekum: size | mā: şeyleri | Harrame: haram kıldığı | ǎleykum: size | illā: dışında | mā: şeyleri | DTurirtum: mecbur kaldıklarınız | ileyhi: onlara | ve inne: ve doğrusu | keṧīran: birçokları | leyuDillūne: şaşırtıyorlar | biehvāihim: keyiflerine uyarak | biğayri: olmaksızın | ǐlmin: bir bilgileri | inne: muhakkak ki | rabbeke: Rabbin | huve: O | eǎ'lemu: çok iyi bilir | bil-muǎ'tedīne: sınırı aşanları | (6:119) | |
|veƶerū: ve bırakın | Zāhira: açığını | l-iṧmi: günahın | ve bāTinehu: ve gizlisini | inne: şüphesiz | elleƶīne: kimseler | yeksibūne: kazananlar | l-iṧme: günah | seyuczevne: cezasını çekeceklerdir | bimā: | kānū: olduklarının | yeḳterifūne: yapmış | (6:120) | |
|ve lā: | te'kulū: yemeyiniz | mimmā: şeylerden | lem: | yuƶkeri: anılmayanlardan | ismu: adı | llahi: Allah'ın | ǎleyhi: üzerine | ve innehu: çünkü o | lefisḳun: yoldan çıkmadır | ve inne: ve şüphesiz | ş-şeyāTīne: şeytanlar | leyūHūne: fısıldarlar | ilā: | evliyāihim: dostlarına | liyucādilūkum: sizinle mücadele etmelerini | ve in: ve eğer | eTaǎ'tumūhum: onlara uyarsanız | innekum: şüphesiz siz de | lemuşrikūne: müşriklerden (olursunuz) | (6:121) | |
|evemen: kimse gibi midir? | kāne: iken | meyten: ölü | fe eHyeynāhu: kendisini dirilttiğimiz | ve ceǎlnā: ve verdiğimiz | lehu: kendisine | nūran: bir ışık | yemşī: yürüyebileceği | bihi: onunla | fī: arasında | n-nāsi: insanlar | kemen: kimsenin | meṧeluhu: benzeri | fī: içindeki | Z-Zulumāti: karanlıklar | leyse: olmayan | biḣāricin: çıkışı | minhā: ondan | keƶālike: işte öyle | zuyyine: süslü gösterilmiştir | lilkāfirīne: kafirlere | mā: (işler) | kānū: oldukları | yeǎ'melūne: yapıyor | (6:122) | |
|ve keƶālike: ve böylece | ceǎlnā: yaptık | fī: | kulli: her | ḳaryetin: kentin | ekābira: büyüklerini | mucrimīhā: (oranın) suçluları | liyemkurū: tuzak kursunlar diye | fīhā: orada | ve mā: (oysa) | yemkurūne: onlar tuzak kurmazlar | illā: başkasına | bienfusihim: kendilerinden | ve mā: | yeş'ǔrūne: ama farkında değillerdir | (6:123) | |
|ve iƶā: ve zaman | cā'ethum: onlara geldiği | āyetun: bir ayet | ḳālū: dediler | len: | nu'mine: kat'iyyen inanmayız | Hattā: kadar | nu'tā: bize verilinceye | miṧle: aynısı | mā: | ūtiye: verilenin | rusulu: elçilerine | llahi: Allah'ın | llahu: Allah | eǎ'lemu: daha iyi bilir | Hayṧu: yeri | yec'ǎlu: koyacağı | risāletehu: mesajını | seyuSību: erişecektir | elleƶīne: kimselere | ecramū: suç işleyen(lere) | Sağārun: bir aşağılık | ǐnde: katında | llahi: Allah | ve ǎƶābun: ve bir azab | şedīdun: çetin | bimā: karşı | kānū: (yaptıkları) | yemkurūne: hilelerine | (6:124) | |
|femen: kimi | yuridi: isterse | llahu: Allah | en: | yehdiyehu: doğru yola iletmek | yeşraH: açar | Sadrahu: onun göğsünü | lilislāmi: İslam'a | ve men: kimi de | yurid: isterse | en: | yuDillehu: saptırmak | yec'ǎl: yapar | Sadrahu: onun göğsünü | Deyyiḳan: daralmış | Haracen: tıkanık | keennemā: gibi | yeSSaǎǎdu: yükseliyor | fī: | s-semāi: göğe | keƶālike: işte böyle | yec'ǎlu: çökertir | llahu: Allah | r-ricse: pislik (sıkıntı) | ǎlā: üstüne | elleƶīne: kimselerin | lā: | yu'minūne: inanmayan(ların) | (6:125) | |
|ve hāƶā: işte budur | SirāTu: yolu | rabbike: Rabbinin | musteḳīmen: doğru | ḳad: muhakkak | feSSalnā: biz geniş geniş açıkladık. | l-āyāti: ayetleri | liḳavmin: kavimler için | yeƶƶekkerūne: öğüt alan | (6:126) | |
|lehum: onlarındır | dāru: yurdu | s-selāmi: esenlik | ǐnde: katında | rabbihim: Rableri | ve huve: ve O | veliyyuhum: onların dostudur | bimā: dolayı | kānū: olduklarından | yeǎ'melūne: yapıyor(lar) | (6:127) | |
|ve yevme: ve gün | yeHşuruhum: bir araya toplayacağı | cemīǎn: hepsini | yā: EY/HEY/AH | meǎ'şera: topluluğu | l-cinni: cinler | ḳadi: muhakkak | stekṧertum: siz çok uğraştınız | mine: | l-insi: insanlarla | ve ḳāle: derler ki | evliyā'uhum: onların dostları | mine: -dan | l-insi: insanlar- | rabbenā: Rabbimiz | stemteǎ: yararlandık | beǎ'Dunā: kimimiz | bibeǎ'Din: kimimizden | ve beleğnā: ve ulaştık | ecelenā: sonuna | lleƶī: ki | eccelte: verdiğin sürenin | lenā: bize | ḳāle: (Allah da) buyurur ki | n-nāru: ateştir | meṧvākum: durağınız | ḣālidīne: ebedi kalacaksınız | fīhā: orada | illā: hariç | mā: | şā'e: dilemesi | llahu: Allah'ın | inne: şüphesiz | rabbeke: Rabbin | Hakīmun: hüküm ve hikmet sahibidir | ǎlīmun: bilendir | (6:128) | |
|ve keƶālike: işte böyle | nuvellī: peşine takarız | beǎ'De: bir kısmını | Z-Zālimīne: zalimlerin | beǎ'Dan: diğerlerinin | bimā: ötürü | kānū: olduklarından | yeksibūne: kazanıyor(lar) | (6:129) | |
|yā: EY/HEY/AH | meǎ'şera: topluluğu | l-cinni: cin | vel'insi: ve insan | elem: | ye'tikum: gelmedi mi? | rusulun: elçiler | minkum: içinizden | yeḳuSSūne: anlatan | ǎleykum: size | āyātī: ayetlerimi | ve yunƶirūnekum: ve sizi uyaran | liḳā'e: karşılaşacağınıza dair | yevmikum: gününüzle | hāƶā: bu | ḳālū: dediler | şehidnā: şahidiz | ǎlā: aleyhine | enfusinā: nefsimiz | ve ğarrathumu: onları aldattı | l-Hayātu: hayatı | d-dunyā: dünya | ve şehidū: ve şahidlik ettiler | ǎlā: karşı | enfusihim: nefislerine | ennehum: şüphesiz | kānū: olduklarına | kāfirīne: kafir | (6:130) | |
|ƶālike: bu böyledir | en: çünkü | lem: | yekun: değildir | rabbuke: Rabbin | muhlike: helak edici | l-ḳurā: ülkeleri | biZulmin: zulüm ile | veehluhā: halkı | ğāfilūne: habersiz iken | (6:131) | |
|velikullin: her birinin | deracātun: dereceleri vardır | mimmā: -e göre | ǎmilū: yaptıkları işler- | ve mā: değildir | rabbuke: Rabbin | biğāfilin: habersiz | ǎmmā: -ndan | yeǎ'melūne: onların yaptıkları- | (6:132) | |
|ve rabbuke: ve Rabbin | l-ğaniyyu: zengindir | ƶū: sahibidir | r-raHmeti: rahmet | in: eğer | yeşe': dilerse | yuƶhibkum: sizi uzaklaştırır | ve yesteḣlif: ve yerinize getirir | min: | beǎ'dikum: sizden sonra | mā: | yeşā'u: dilediğini | kemā: gibi | enşeekum: sizi yarattığı | min: -ndan | ƶurriyyeti: soyu- | ḳavmin: bir topluluğun | āḣarīne: başka | (6:133) | |
|inne: muhakkak | mā: | tūǎdūne: size söylenen uyarı | lātin: gelecektir | ve mā: ve değil(siniz) | entum: siz | bimuǎ'cizīne: onu engelleyecek | (6:134) | |
|ḳul: de ki | yā : EY/HEY/AH | ḳavmi: kavmim | ǎ'melū: yapacağınızı yapın | ǎlā: | mekānetikum: imkanınıza göre | innī: şüphesiz ben de | ǎāmilun: yapıyorum | fe sevfe: yakında | teǎ'lemūne: bileceksiniz | men: kimin | tekūnu: olacağını | lehu: | ǎāḳibetu: sonunun | d-dāri: bu yurdun | innehu: şüphesiz | lā: | yufliHu: iflah olmazlar | Z-Zālimūne: Zalimler | (6:135) | |
|ve ceǎlū: ve kıldılar | lillahi: Allah'ın | mimmā: şeylerden | ƶerae: yarattığı | mine: -den | l-Harṧi: ekin(ler)- | vel'en'ǎāmi: ve hayvanlar(dan) | neSīben: bir pay | fe ḳālū: dediler ki | hāƶā: bu | lillahi: Allah'ındır | bizeǎ'mihim: zanlarınca | ve hāƶā: bu da | lişurakāinā: ortaklarımızındır | femā: (halbuki) | kāne: olan | lişurakāihim: ortaklarına ait | felā: | yeSilu: ulaşmaz | ilā: | llahi: Allah'a | vemā: | kāne: olan (ise) | lillahi: Allah'a ait | fehuve: o | yeSilu: ulaşır | ilā: | şurakāihim: ortaklarına | sā'e: ne kötü | mā: | yeHkumūne: hüküm veriyorlar | (6:136) | |
|ve keƶālike: ve yine | zeyyene: süslü gösterdiler | likeṧīrin: çoğuna | mine: -den | l-muşrikīne: müşrikler- | ḳatle: öldürmeyi | evlādihim: evladlarını | şurakā'uhum: ortakları | liyurdūhum: onları mahvetsinler diye | vel'iyelbisū: ve karıştırsınlar diye | ǎleyhim: kendi | dīnehum: dinlerini | velev: eğer | şā'e: dileseydi | llahu: Allah | mā: | feǎlūhu: bunu yapamazlardı | feƶerhum: öyleyse onları baş başa bırak | ve mā: şeylerle | yefterūne: uydurdukları | (6:137) | |
|ve ḳālū: dediler ki | hāƶihi: bunlar | en'ǎāmun: hayvanlardır | ve Harṧun: ve ekinlerdir | Hicrun: dokunulmaz | lā: | yeT'ǎmuhā: yiyemez | illā: başkası | men: kimseden | neşā'u: bizim dilediğimiz | bizeǎ'mihim: zanlarınca | ve en'ǎāmun: ve hayvanlar | Hurrimet: yasaklanmış | Zuhūruhā: sırtı(na binilmesi) | ve en'ǎāmun: ve hayvanlar | lā: | yeƶkurūne: anılmayan | isme: adı | llahi: Allah'ın | ǎleyhā: üzerlerine | ftirā'en: iftira ederek | ǎleyhi: O'na (Allah'a) | seyeczīhim: onları cezalandıracaktır | bimā: nedeniyle | kānū: | yefterūne: iftira etmeleri | (6:138) | |
|ve ḳālū: ve dediler ki | mā: olanlar | fī: | buTūni: karınlarında | hāƶihi: bu | l-en'ǎāmi: hayvanların | ḣāliSatun: yalnız | liƶukūrinā: erkeklerimize aittir | ve muHarramun: ve haramdır | ǎlā: üzerine | ezvācinā: kadınlarımız | vein: ve eğer | yekun: olursa | meyteten: ölü | fehum: o zaman hepsi | fīhi: onda | şurakā'u: ortaktır | seyeczīhim: cezalarını verecektir | veSfehum: bu nitelendirmelerinin | innehu: çünkü O | Hakīmun: hüküm ve hikmet sahibidir | ǎlīmun: bilendir | (6:139) | |
|ḳad: muhakkak | ḣasira: ziyana uğrarlar | elleƶīne: kimseler | ḳatelū: öldüren(ler) | evlādehum: çocuklarını | sefehen: beyinsizce | biğayri: | ǐlmin: bilgisizlik yüzünden | ve Harramū: ve haram kılanlar | mā: | razeḳahumu: kendilerine verdiği rızkı | llahu: Allah'ın | ftirā'en: iftira ederek | ǎlā: karşı | llahi: Allah'a | ḳad: muhakkak | Dellū: sapmışlardır | ve mā: ve değillerdir | kānū: onlar | muhtedīne: yola gelici | (6:140) | |
|ve huve: ve O'dur | lleƶī: ki | enşee: yaratan | cennātin: bahçeleri | meǎ'rūşātin: çardaklı | ve ğayra: ve | meǎ'rūşātin: çardaksız | ve nneḣle: hurma(ları) | ve zzer'ǎ: ve ekin(ler)i | muḣtelifen: çeşit çeşit | ukuluhu: ürünleri | ve zzeytūne: ve zeytinleri | ve rrummāne: ve narları | muteşābihen: birbirine benzer | ve ğayra: | muteşābihin: ve benzemez | kulū: yeyin | min: -ndan | ṧemerihi: meyvası- | iƶā: zaman | eṧmera: meyva verdiği | ve ātū: ve verin | Haḳḳahu: hakkını (sadakasını) | yevme: günü | HaSādihi: hasat | ve lā: ve asla | tusrifū: israf etmeyin | innehu: çünkü O | lā: | yuHibbu: sevmez | l-musrifīne: israf edenleri | (6:141) | |
|ve mine: -dan | l-en'ǎāmi: hayvanlar- | Hamūleten: (kimi) yük taşır | ve ferşen: (kiminin) tüyünden sergi yapılır | kulū: yeyin | mimmā: | razeḳakumu: size verdiği rızıktan | llahu: Allah'ın | ve lā: | tettebiǔ: izlemeyin | ḣuTuvāti: adımlarını | ş-şeyTāni: şeytanın | innehu: zira o | lekum: sizin için | ǎduvvun: bir düşmandır | mubīnun: apaçık | (6:142) | |
|ṧemāniyete: sekiz | ezvācin: çift | mine: -dan | D-De'ni: koyun- | ṧneyni: iki | ve mine: ve -den | l-meǎ'zi: keçi- | ṧneyni: iki | ḳul: de ki | āƶƶekerayni: iki erkeği mi? | Harrame: haram etti | emi: yoksa | l-unṧeyeyni: iki dişiyi (mi?) | emmā: yoksa | ştemelet: bulunan(yavru)ları mı | ǎleyhi: | erHāmu: rahimlerinde | l-unṧeyeyni: iki dişinin | nebbiūnī: bana haber verin | biǐlmin: bilgi ile | in: eğer | kuntum: iseniz | Sādiḳīne: doğru | (6:143) | |
|ve mine: ve | l-ibili: deveden | ṧneyni: iki | ve mine: ve -dan | l-beḳari: sığır- | ṧneyni: iki | ḳul: de ki | āƶƶekerayni: iki erkeği mi? | Harrame: haram etti | emi: yoksa | l-unṧeyeyni: iki dişiyi (mi?) | emmā: yoksa | ştemelet: bulunan(yavru)ları mı | ǎleyhi: | erHāmu: Rahimlerinde | l-unṧeyeyni: iki dişinin | em: yoksa | kuntum: oldunuz | şuhedā'e: şahidler (mi?) | iƶ: zaman | veSSākumu: size vasiyyet ettiği | llahu: Allah'ın | bihāƶā: böyle | femen: kim olabilir? | eZlemu: daha zalim | mimmeni: -dan | fterā: uyduran- | ǎlā: karşı | llahi: Allah'a | keƶiben: bir yalan | liyuDille: saptırmak için | n-nāse: insanları | biğayri: olmaksızın | ǐlmin: bilgisi | inne: şüphesiz | llahe: Allah | lā: | yehdī: doğru yola iletmez | l-ḳavme: topluluğu | Z-Zālimīne: zalim | (6:144) | |
|ḳul: de ki | lā: | ecidu: bulamıyorum | fī: | mā: şeyde | ūHiye: vahyolunan | ileyye: bana | muHarramen: bir haramlık | ǎlā: üzerine | Tāǐmin: yemek | yeT'ǎmuhu: yiyen kimse | illā: ancak hariçtir | en: | yekūne: olması | meyteten: leş | ev: yahut | demen: kan | mesfūHen: akıtılmış | ev: yahut | leHme: eti | ḣinzīrin: domuz | feinnehu: -ki şüphesiz | ricsun: pistir | ev: ya da | fisḳan: bir fısk | uhille: boğazlanmış | liğayri: başkası adına | llahi: Allah'tan | bihi: onun | femeni: ama kim | DTurra: çaresiz kalırsa (yiyebilir) | ğayra: | bāğin: saldırmaksızın | ve lā: ve | ǎādin: sınırı aşmaksızın | feinne: çünkü | rabbeke: Rabbin | ğafūrun: bağışlayandır | raHīmun: esirgeyendir | (6:145) | |
|ve ǎlā: ve | elleƶīne: şunlara ki | hādū: yahudilere | Harramnā: haram ettik | kulle: bütün | ƶī: olanları | Zufurin: tırnaklı(ları) | ve mine: | l-beḳari: sığırın | velğanemi: ve koyunun | Harramnā: haram kıldık | ǎleyhim: onlara | şuHūmehumā: yağlarını | illā: hariç | mā: | Hamelet: taşıdıkları | Zuhūruhumā: sırtlarının | evi: yahut | l-Havāyā: bağırsaklarının | ev: ya da | mā: | ḣteleTa: karışanlar | biǎZmin: kemiğe | ƶālike: böylece | cezeynāhum: onları cezalandırdık | bibeğyihim: aşırılıkları yüzünden | ve innā: biz elbette | leSādiḳūne: doğru söyleyenleriz | (6:146) | |
|fein: eğer | keƶƶebūke: seni yalanladılarsa | feḳul: de ki | rabbukum: Rabbiniz | ƶū: sahibidir | raHmetin: rahmet | vāsiǎtin: bol | velā: (fakat) | yuraddu: geri çevrilmez | be'suhu: O'nun azabı | ǎni: -dan | l-ḳavmi: toplum- | l-mucrimīne: suçlu | (6:147) | |
|seyeḳūlu: diyecekler ki | elleƶīne: kimseler | eşrakū: ortak koşan(lar) | lev: şayet | şā'e: isteseydi | llahu: Allah | mā: | eşraknā: biz ortak koşmazdık | ve lā: | ābā'unā: babalarımız da | ve lā: | Harramnā: haram yapmazdık | min: hiçbir | şey'in: şeyi | keƶālike: öyle (demişlerdi) | keƶƶebe: yalanlayanlar | elleƶīne: | min: | ḳablihim: onlardan önce | Hattā: nihayet | ƶāḳū: tadmışlardı | be'senā: azabımızı | ḳul: de ki | hel: var mı? | ǐndekum: yanınızda | min: hiç | ǐlmin: bir bilgi | fetuḣricūhu: çıka(rıp gösterece)ğiniz | lenā: bize | in: | tettebiǔne: siz uyuyorsunuz | illā: sadece | Z-Zenne: zanna | ve in: ve eğer | entum: siz | illā: sadece | teḣruSūne: saçmalıyorsunuz | (6:148) | |
|ḳul: de ki | felillahi: Allah'ındır | l-Huccetu: delil | l-bāliğatu: üstün olan | fe lev: eğer | şā'e: dileseydi | lehedākum: elbette doğru yola iletirdi | ecmeǐyne: hepinizi | (6:149) | |
|ḳul: de ki | helumme: haydi getirin | şuhedā'ekumu: tanrılarınızı | elleƶīne: o ki | yeşhedūne: şahidlik edecek | enne: | llahe: Allah'ın | Harrame: yasakladığına | hāƶā: bunu | fein: eğer | şehidū: şahidlik ederlerse | felā: | teşhed: sen şahidlik etme | meǎhum: onlarla beraber | ve lā: ve | tettebiǎ': uyma | ehvā'e: keyiflerine | elleƶīne: kimselerin | keƶƶebū: yalanlayan(ların) | biāyātinā: ayetlerimizi | velleƶīne: ve kimselerin | lā: | yu'minūne: ve inanmayanların | bil-āḣirati: ahirete | vehum: ve onlar | birabbihim: Rablerine | yeǎ'dilūne: eş tutmaktadırlar | (6:150) | |
|ḳul: de ki | teǎālev: gelin | etlu: okuyayım | mā: şeyleri | Harrame: haram kıldığı | rabbukum: Rabbinizin | ǎleykum: size | ellā: asla | tuşrikū: ortak koşmayın | bihi: O'na | şey'en: hiçbir şeyi | ve bil-vālideyni: ve ana babaya | iHsānen: iyilik edin | ve lā: ve | teḳtulū: öldürmeyin | evlādekum: çocuklarınızı | min: | imlāḳin: fakirlik korkusuyla | neHnu: biz | nerzuḳukum: sizi besliyoruz | ve iyyāhum: onları | ve lā: | teḳrabū: yaklaşmayın | l-fevāHişe: fuhuşlara | mā: ne | Zehera: açığına | minhā: onun | ve mā: ve nede | beTane: kapalısına | ve lā: | teḳtulū: ve kıymayın | n-nefse: cana | lletī: | Harrame: yasakladığı | llahu: Allah'ın | illā: olmadan | bil-Haḳḳi: hak ile | ƶālikum: işte | veSSākum: size tavsiye etti | bihi: bunları | leǎllekum: umulur ki | teǎ'ḳilūne: düşünürsünüz | (6:151) | |
|ve lā: | teḳrabū: yaklaşmayın | māle: malına | l-yetīmi: yetimin | illā: müstesna | billetī: (olması) | hiye: onun | eHsenu: en güzel biçimde | Hattā: kadar | yebluğa: erişinceye | eşuddehu: erginlik çağına | ve evfū: ve tam yapın | l-keyle: ölçü | velmīzāne: ve tartıyı | bil-ḳisTi: adaletle | lā: | nukellifu: biz teklif etmeyiz | nefsen: kişiye | illā: dışındakini | vus'ǎhā: gücünün yettiğinden | ve iƶā: ve zaman | ḳultum: söylediğiniz | feǎ'dilū: adalet yapın | velev: eğer | kāne: olsa da | ƶā: | ḳurbā: akrabanız | ve biǎhdi: ve tutun | llahi: Allah'a | evfū: verdiğiniz sözü | ƶālikum: işte | veSSākum: size tavsiye etti. | bihi: bunları | leǎllekum: umulur ki | teƶekkerūne: öğüt alırsınız | (6:152) | |
|ve enne: ve işte | hāƶā: budur | SirāTī: benim yolum | musteḳīmen: dosdoğru | fettebiǔhu: ona uyun | ve lā: | tettebiǔ: uymayın | s-subule: yollara | feteferraḳa: ayırmasın | bikum: sizi | ǎn: -ndan | sebīlihi: O'nun yolu- | ƶālikum: böylece | veSSākum: size tavsiye etti | bihi: kendisiyle | leǎllekum: umulur ki | tetteḳūne: korunursunuz | (6:153) | |
|ṧumme: sonra | āteynā: verdik | mūsā: Musa'ya | l-kitābe: Kitabı | temāmen: (ni'metimizi) tamamlamak için | ǎlā: üzerine | lleƶī: kimselere | eHsene: iyilik eden(lere) | ve tefSīlen: ve açıklamak (için) | likulli: her | şey'in: şeyi | ve huden: ve yola iletici | ve raHmeten: ve rahmet olarak | leǎllehum: umulur ki | biliḳā'i: kavuşacaklarına | rabbihim: Rablerine | yu'minūne: inanırlar | (6:154) | |
|ve hāƶā: işte bu (Kur'an) da | kitābun: Kitaptır | enzelnāhu: indirdiğimiz | mubārakun: mübarek | fettebiǔhu: O'na uyun | vetteḳū: ve korunun | leǎllekum: umulur ki siz | turHamūne: merhamet olunursunuz | (6:155) | |
|en: | teḳūlū: demeyesiniz | innemā: yalnız | unzile: indirildi | l-kitābu: Kitap | ǎlā: üzerine | Tāifeteyni: iki topluluk | min: | ḳablinā: bizden önceki | ve in: | kunnā: biz ise idik | ǎn: | dirāsetihim: onların okumasından | leğāfilīne: habersiz | (6:156) | |
|ev: yahut | teḳūlū: demeyesiniz | lev: eğer | ennā: şüphesiz ki | unzile: indirilseydi | ǎleynā: bize | l-kitābu: Kitap | lekunnā: biz olurduk | ehdā: daha doğru yolda | minhum: onlardan | feḳad: işte | cā'ekum: size de geldi | beyyinetun: açık delil | min: -den | rabbikum: Rabbiniz- | ve huden: ve hidayet | ve raHmetun: ve rahmet | femen: kim olabilir? | eZlemu: daha zalim | mimmen: kimseden | keƶƶebe: yalanlayıp | biāyāti: ayetlerini | llahi: Allah'ın | ve Sadefe: ve yüz çeviren | ǎnhā: onlardan | seneczī: cezalandıracağız | elleƶīne: kimseleri | yeSdifūne: yüz çevirenleri | ǎn: -den | āyātinā: ayetlerimiz- | sū'e: en kötüsüyle | l-ǎƶābi: azabın | bimā: ötürü | kānū: | yeSdifūne: yüz çevirmelerinden | (6:157) | |
|hel: mı? | yenZurūne: bekliyorlar | illā: ille | en: | te'tiyehumu: gelmesini | l-melāiketu: meleklerin | ev: yahut | ye'tiye: gelmesini | rabbuke: Rabbinin | ev: ya da | ye'tiye: gelmesini | beǎ'Du: bazı | āyāti: ayetlerinin | rabbike: Rabbinin | yevme: gün | ye'tī: geldiği | beǎ'Du: bazı | āyāti: ayetleri | rabbike: Rabbinin | lā: | yenfeǔ: fayda sağlamaz | nefsen: kimseye | īmānuhā: inanması | lem: hiç | tekun: etmemiş | āmenet: iman | min: | ḳablu: daha önce | ev: ya da | kesebet: kazanmamış olan | fī: | īmānihā: imanında | ḣayran: bir hayır | ḳuli: de ki | nteZirū: bekleyin | innā: biz de | munteZirūne: beklemekteyiz | (6:158) | |
|inne: gerçekten | elleƶīne: kimseler | ferraḳū: parça parça eden | dīnehum: dinlerini | ve kānū: ve olanlar (var ya) | şiyeǎn: grup grup | leste: senin yoktur | minhum: onlarla | fī: | şey'in: hiçbir (ilişkin) | innemā: ancak | emruhum: onların işi | ilā: | llahi: Allah'a (kalmış)tır | ṧumme: sonra | yunebbiuhum: onlara haber verecektir | bimā: şeyleri | kānū: oldukları | yef'ǎlūne: yapıyorlar | (6:159) | |
|men: kim | cā'e: gelirse | bil-Haseneti: bir iyilikle | fe lehu: Zira onlar/onlarsa | ǎşru: on (katı) | emṧālihā: o(getirdiği)nin | ve men: ve kim | cā'e: gelirse | bis-seyyieti: bir kötülükle | felā: | yuczā: cezalandırılmaz | illā: dışında | miṧlehā: onun dengi | ve hum: ve onlar | lā: | yuZlemūne: haksızlığa uğratılmazlar | (6:160) | |
|ḳul: de ki | innenī: muhakkak beni | hedānī: beni iletti | rabbī: Rabbim | ilā: | SirāTin: yola | musteḳīmin: dosdoğru | dīnen: dine | ḳiyemen: dosdoğru | millete: dinine | ibrāhīme: İbrahim'in | Hanīfen: hanif | ve mā: | kāne: O değildi | mine: -dan | l-muşrikīne: ortak koşanlar- | (6:161) | |
|ḳul: de ki | inne: şüphesiz | Salātī: SaLâTım/desteğim | ve nusukī: ve nüsukum | ve meHyāye: ve diriliğim | ve memātī: ve ölülüğüm | lillahi: Allah içindir | rabbi: Rabbi | l-ǎālemīne: alemlerin | (6:162) | |
|lā: yoktur | şerīke: ortağı | lehu: O'nun | ve biƶālike: ve böyle | umirtu: bana emrolundu | ve enā: ve ben | evvelu: ilkiyim | l-muslimīne: müslümanların | (6:163) | |
|ḳul: de ki | eğayra: başka mı? | llahi: Allah'tan | ebğī: arayayım | rabben: Rab | vehuve: (halbuki) O | rabbu: Rabbi iken | kulli: her | şey'in: şeyin | ve lā: | teksibu: kazanmaz | kullu: hiç | nefsin: kimse | illā: başkasını | ǎleyhā: kendisine ait olandan | ve lā: ve | teziru: taşımaz | vāziratun: taşıyan (hiç kimse) | vizra: yükünü | uḣrā: bir başkasının | ṧumme: sonra | ilā: | rabbikum: Rabbinizedir | merciǔkum: dönüşünüz | feyunebbiukum: size haber verecektir | bimā: şeyleri | kuntum: olduğunuz | fīhi: onda | teḣtelifūne: ayrılığa düşüyor | (6:164) | |
|ve huve: ve O'dur | lleƶī: | ceǎlekum: sizi yapan | ḣalāife: halifeleri | l-erDi: yeryüzünün | ve rafeǎ: ve üstün kılan | beǎ'Dekum: kiminizi | fevḳa: üzerine | beǎ'Din: kiminiz | deracātin: derecelerle | liyebluvekum: sizi denemek için | fī: | mā: şeylerde | ātākum: size verdiği | inne: doğrusu | rabbeke: Rabbin | serīǔ: çabuk olandır | l-ǐḳābi: cezası | ve innehu: ve O | leğafūrun: bağışlayandır | raHīmun: esirgeyendir | (6:165) | |