İbni Kesir Meali |
|
Ta-Ha.(20:1) | |
Biz; Kur'an'ı, sana güçlük çekesin diye indirmedik.(20:2) | |
Ancak Allah'tan korkanlara bir bir öğüt olarak.(20:3) | |
Yeri ve yüce gökleri yaratanın katından indirmedir.(20:4) | |
Rahman, Arş'a hükmetmiştir.(20:5) | |
Göklerde, yerde, ikisinin arasında ve toprağın altında bulunanlar O'nun.(20:6) | |
İstersen sen sözü açığa vur, şüphesiz ki O; gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.(20:7) | |
Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. En güzel isimler O'nundur.(20:8) | |
Ve sana Musa'nın haberi geldi mi?(20:9) | |
Hani o; bir ateş görmüştü de ailesine: Durun, ben bir ateş gördüm. Size ya ondan bir kor getiririm veya ateşin yanında bir yol gösteren bulurum, demişti.(20:10) | |
Ateşin yanına gelince; kendisine: Ey Musa, diye seslenildi.(20:11) | |
Şüphesiz ki senin Rabbın Benim, Ben. Pabuçlarını çıkar. Zira sen mukaddes vadide, Tuva'dasın.(20:12) | |
Ve ben; seni seçtim. Öyleyse vahyolunanı dinle.(20:13) | |
Şüphesiz ki Ben; Allah'ım. Benden başka hiç bir ilah yoktur. Öyleyse Bana ibadet et ve Beni anmak için namaz kıl.(20:14) | |
Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Her nefis işlediğinin karşılığını görsün diye onu neredeyse gizliyorum.(20:15) | |
Ona inanmayan ve hevesine uyan kimse, seni bundan alıkoymasın, yoksa helak olursun.(20:16) | |
O sağ elindeki de nedir ey Musa?(20:17) | |
Dedi ki: O benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla davarıma yaprak silkerim ve daha bir çok işlerde ondan faydalanırım.(20:18) | |
Buyurdu: Ey Musa bırak onu.(20:19) | |
O da bıraktı. Bir de ne görsün; o, hemen koşan bir yılan oluvermiş.(20:20) | |
Buyurdu: Tut onu korkma. Biz onu yine eski durumuna çevireceğiz.(20:21) | |
Elini de koltuğunun altına koy ki; diğer bir mucize olarak kusursuz, bembeyaz çıksın.(20:22) | |
Bununla sana daha büyük mucizelerimizi gösterelim.(20:23) | |
Firavun'a git, doğrusu o, azmıştır.(20:24) | |
Dedi ki: Rabbım, göğsümü aç.(20:25) | |
İşimi kolaylaştır.(20:26) | |
Dilimden de düğümü çöz ki;(20:27) | |
Sözümü iyi anlasınlar.(20:28) | |
Kendi ailemden bir vezir ver bana;(20:29) | |
Kardeşim Harun'u.(20:30) | |
Onunla destekle beni.(20:31) | |
Onu işimizde ortak yap,(20:32) | |
Ki seni daha çok tesbih edelim.(20:33) | |
Ve seni daha çok analım.(20:34) | |
Şüphesiz ki Sen, bizi görmektesin.(20:35) | |
Buyurdu: Ey Musa; istediğin sana verilmiştir.(20:36) | |
Zaten sana, başka bir defa daha lutufta bulunmuştuk.(20:37) | |
Hani annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik.(20:38) | |
Onu bir sandığa koy da suya bırak. Su onu kıyıya atar. Bana da, ona da düşman olan birisi onu alır. Gözümün önünde yetişesin diye, senin üzerine katımdan bir sevgi koydum.(20:39) | |
Hani kızkardeşin gidip diyordu ki: Ona bakacak birini size göstereyim mi? İşte böylece, annen üzülmesin de gözü aydın olsun diye seni ona geri vermiştik. Ve sen, bir cana kıymıştın da; seni üzüntüden kurtarmıştık. Hem seni bir çok musibetlerle denemiştik. Böylece Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra da bir kader üzerine geldin ey Musa.(20:40) | |
Ve seni kendim için yetiştirdim.(20:41) | |
Sen ve kardeşin ayetlerimle git. İkiniz de Beni zikretmede gevşek davranmayın.(20:42) | |
Firavun'a gidin, doğrusu o, azmıştır.(20:43) | |
Ve ona yumuşak söz söyleyin, belki nasihat dinler veya korkar.(20:44) | |
Dediler ki: Rabbımız; onun bize taşkınlık yapmasından veya azgın davranmasından endişe ederiz.(20:45) | |
Buyurdu: Korkmayın, Ben sizinle beraberim, hem görür, hem de işitirim.(20:46) | |
Haydi ona gidin ve deyin ki: Doğrusu biz, senin Rabbının elçileriyiz. Artık İsrailoğullarını bizimle gönder ve onlara azab etme. Hem biz, Rabbından sana bir ayetle geldik. Hidayete tabi olanların üzerine selam olsun(20:47) | |
Doğrusu bize vahyolundu ki; yalanlayıp sırt çevirene azab vardır.(20:48) | |
Ey Musa, Rabbınız kimdir sizin ikinizin? dedi.(20:49) | |
Dedi ki: Rabbımız her şeye yaratılışını veren, sonra da doğru yola eriştirendir.(20:50) | |
Öyle ise önceki nesillerin durumu nedir? dedi.(20:51) | |
Dedi ki: Onların bilgisi Rabbımın katında bir kitabdadır. Benim Rabbım şaşırmaz, unutmaz.(20:52) | |
O ki; sizin için, yeryüzünü döşemiş, orada sizin için yollar açmış, gökten su indirmiştir. Biz o su ile çeşitli bitkilerden çifter çifter çıkardık.(20:53) | |
Hem siz yeyin, hem hayvanlarınızı otlatın. Şüphesiz ki bunlarda sağduyu sahipleri için ayetler vardır.(20:54) | |
Ondan yarattık sizi, oraya da döndüreceğiz. Ve sizi, bir kere daha oradan çıkaracağız.(20:55) | |
Andolsun ki ona bütün ayetlerimizi gösterdik ama yalanlayıp kaçtı.(20:56) | |
Ve dedi ki: Sihirbazlığınla bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin ey Musa?(20:57) | |
Şimdi biz de seninkine benzer bir sihir göstereceğiz sana. Bizimle senin aranda bir buluşma zamanı ve yeri tayin et ki; sen de, biz de düz bir yerde bulunalım, caymayalım.(20:58) | |
Buluşma zamanımız; sizin bayram gününüzde, insanların toplandığı kuşluk vaktidir, dedi.(20:59) | |
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti ve sonra bütün hilesini toplayıp geldi(20:60) | |
Musa onlara dedi ki: Yazıklar olsun size, Allah'a karşı yalan uydurmayın Sonra azabla sizi yok eder. Doğrusu Allah'a iftira eden, hüsrana uğramıştır.(20:61) | |
Derken onlar işi aralarında tartıştılar ve gizlice müşavere ettiler.(20:62) | |
Dediler ki: Muhakkak bu iki sihirbaz sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkar mak ve örnek olan yolunuzu yok etmek istiyorlar.(20:63) | |
Onun için tuzaklarınızı bir araya getirin, sonra da sırayla gelin. Bugün üstün gelen felah bulmuştur.(20:64) | |
Dediler ki: Ey Musa; ya sen at, ya da ilk atanlar biz olalım.(20:65) | |
O da: Hayır siz atın, dedi. Bir de ne görsün; onların ipleri ve değnekleri, büyüleri yüzünden kendisine gerçekten yürüyorlarmış gibi geldi.(20:66) | |
Bu sebeple Musa, içinde bir korku hissetti.(20:67) | |
Korkma; muhakkak sen daha üstünsün, dedik.(20:68) | |
Sağ elindekini at da onların yaptıklarını yutsun. Zira onların yaptıkları, sadece sihirbaz düzenidir. Nerede olursa olsun sihirbaz asla felah bulamaz.(20:69) | |
Sonunda sihirbazlar secdeye kapanarak dediler ki: Biz, Musa ve Harun'un Rabbına inandık.(20:70) | |
Dedi ki: Ben size izin vermeden mi O'na inandınız? Doğrusu o size büyü öğreten büyüğünüzdür. Öyleyse ben de ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama olarak keseceğim ve sizi hurma kütüklerine asacağım. O zaman hangimizin azabının daha çetin ve devamlı olduğunu bileceksiniz.(20:71) | |
Dediler ki: Seni, bize gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana üstün tutmayacağız. Ne hüküm vereceksen ver. Sen ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin.(20:72) | |
Doğrusu biz, hatalarımızı ve bize zorla yaptırdığın büyüyü bağışlaması için Rabbımıza iman ettik. Allah'ın vereceği mükafat daha hayırlı ve daha devamlıdır.(20:73) | |
Kim Rabbına suçlu olarak gelirse; şüphesiz ki cehennem onun içindir. Orada ne ölür, ne de yaşar.(20:74) | |
Kim de O'na iman etmiş ve salih ameller işlemiş olarak gelirse; işte onlara en üstün dereceler vardır.(20:75) | |
Altlarından ırmaklar akan ve içinde temelli kalacakları Adn cennetleri vardır ve bu, arınanların mükafatıdır.(20:76) | |
Andolsun ki; Musa'ya şöyle vahyettik: Kullarımı geceleyin yürüt. Denizde onlara kuru bir yol aç. Batmaktan ve düşmanların yetişmesinden korkma, endişe etme.(20:77) | |
Firavun da ordusuyla onu takip etti. Deniz de onları nasıl kapladıysa öylece kaplayıverdi.(20:78) | |
Firavun kavmini saptırdı ve onlara doğru yolu göstermedi.(20:79) | |
Ey İsrailoğulları; sizleri düşmanınızdan kurtardık ve size Tur'un sağ yanını vaad eetik. Ve üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.(20:80) | |
Size rızık olarak verdiklerimizin temizlerinden yeyin, bunda aşırı gitmeyin ki gazabımı hak etmeyesiniz. Gazabımı hak eden, muhakkak mahvolmuştur.(20:81) | |
Muhakkak ki ben; tevbe edeni, inanarak salih amel işleyeni sonra da doğru yola gireni elbette bağışlayanım.(20:82) | |
Ey Musa; seni, kavminden daha çabuk gelmeye sevk eden nedir?(20:83) | |
Dedi ki: Onlar izim üzerindedirler. Rabbım, hoşnud olman için sana çabucak geldim.(20:84) | |
Buyurdu: Doğrusu biz, senden sonra kavmini sınadık ve Samiri de onları saptırdı.(20:85) | |
Musa kavmine kızgın ve üzgün olarak döndü ve: Ey kavmim; Rabbınız size güzel bir vaadde bulunmadı mı? Uzun bir zaman mı geçti aradan, yoksa Rabbınızın gazabına uğramak istediniz de mi bana verdiğiniz sözden caydınız? dedi.(20:86) | |
Onlar: Sana verdiğimiz sözden kendi başımıza caymadık. O kavmin ziynet eşyasından bize yükler dolusu taşıtıldı ve biz onları attık. Samiri de aynı şekilde attı, dediler.(20:87) | |
Derken o, kendilerine böğüren bir buzağı heykeli çıkarmıştı. Dediler ki: İşte bu, sizin de, Musa'nın da tanrısıdır. Fakat o, unuttu.(20:88) | |
Görmüyorlar mıydı ki; o kendilerine ne bir söz söyleyebilirdi, ne bir zarar, ne de bir fayda verebilirdi.(20:89) | |
Andolsun ki; daha önce Harun da onlara: Ey kavmim; siz, bununla sınanıyorsunuz. Sizin gerçek Rabbınız Rahman'dır. Bana uyun ve emrime itaat edin, demişti.(20:90) | |
Onlar da: Musa bize dönene kadar, buna sarılmaktan asla vazgeçmeyeceğiz, demişlerdi.(20:91) | |
Dedi ki: Ey Harun; bunların saptıklarını görünce ne alıkoydu seni,(20:92) | |
Benim ardımdan gelmekten? Yoksa benim emrime karşı mı geldin?(20:93) | |
O da: Ey anamın oğlu; saçımdan sakalımdan tutma. Doğrusu; İsrailoğulları arasına ayrılık soktun, sözüme bakmadın, demenden korktum, dedi.(20:94) | |
Ya senin zorun neydi ey Samiri? dedi.(20:95) | |
O da: Onların görmedikleri bir şey gördüm ve o elçinin bastığı yerden bir avuç avuçladım. Ve bunu ziynet eşyasının eritildiği potaya attım. Nefsim bana bunu hoş gösterdi, dedi.(20:96) | |
Dedi ki: Haydi git, doğrusu hayatta artık; bana dokunmayın, demenden başka yapacağın bir şey yoktur. Bir de senin için hiç kaçamayacağın bir ceza günü var. Sarılıp durduğun üstüne düşüp tapındığın ilahına bak; yemin olsun ki; biz onu yakacağız, sonra da parçaparça edip denize atacağız.(20:97) | |
Sizin ilahınız; ancak O'ndan başka hiç bir ilah olmayan Allah'tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.(20:98) | |
Sana geçmişlerin haberlerinden bir kısmını işte böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana, katımızdan bir de zikir verdik.(20:99) | |
Kim, ondan yüz çevirirse; şüphesiz ki kıyamet günü ağır bir günah yüklenecektir.(20:100) | |
Onda temelli kalacaklardır. Bu, kıyamet gününde onlar için ne kötü bir yüktür.(20:101) | |
Sur'a üflendiği gün, işte o gün; suçluları, gözleri korkudan gövermiş olarak toplarız.(20:102) | |
Aralarında gizli gizli konuşarak: Siz, sadece o gün eğleştiniz, derler,(20:103) | |
Onların söylediklerini Biz daha iyi biliriz. En akıllıları da: Sadece bir gün eğleştiniz, der.(20:104) | |
Ve sana dağlardan sorarlar. De ki: Rabbım, onları ufalayıp savuracak.(20:105) | |
Yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek.(20:106) | |
Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin.(20:107) | |
O gün; hiç bir tarafa sapmadan o davetçiye uyacaklardır. Sesler, Rahman' ın heybetinden kısılmıştır ve sen; fısıltıdan başka bir şey işitmezsin.(20:108) | |
O gün; Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.(20:109) | |
O, onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onların hiç birinin ilmi asla bunu kavrayamaz.(20:110) | |
Ve bütün yüzler Hayy ve Kayyum olan Allah'a baş eğmiştir. Bir zulüm yükü taşıyanlar ise gerçekten hüsrana uğramıştır.(20:111) | |
Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse; o, zulümden ve hakkının yenmesinden korkmaz.(20:112) | |
Biz onu böylece Arapça bir Kur'an olarak indirdik. Belki sakınırlar veya onlara ibret verir diye tehditleri açıkladık.(20:113) | |
Gerçek hükümdar olan Allah; yücedir. Kur'an sana vahyedilirken; vahiy bitmezden önce unutmamak için acele tekrar edip durma ve: Rabbım, ilmimi artır, de.(20:114) | |
Andolsun ki; Biz, daha önce Adem'e de ahid vermiştik. Fakat o unuttu ve Biz onda bir azim bulmadık.(20:115) | |
Hani meleklere demiştik ki: Adem'e secde edin. İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o ise dayatmıştı.(20:116) | |
Biz de demiştik ki: Ey Adem, doğrusu bu, hem senin hem de eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Yoksa bedbaht olursun.(20:117) | |
Zira cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın.(20:118) | |
Orada ne susarsın, ne de güneşte yanarsın.(20:119) | |
Ama şeytan ona vesvese verdi ve: Ey Adem, sana ebedilik ağacını ve yok olmayacak bir mülkü göstereyim mi? dedi.(20:120) | |
Bunun üzerine ikisi de ondan yediler. Hemen ayıp yerleri açıldı. Üzerlerine cennet yapraklarından yamamaya başladılar. Adem, Rabbına karşı geldi de şaşkın düştü.(20:121) | |
Sonra Rabbı onu seçti de tevbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi(20:122) | |
Buyurdu ki: Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Benden size bir yol gösteren gelir de kim, benim yoluma uyarsa; ne sapar, ne de bedbaht olur.(20:123) | |
Kim de benim zikrimden yüz çevirirse bilsin ki; onun dar bir geçimi olur ve kıyamet gününde Biz onu kör olarak haşrederiz.(20:124) | |
Der ki: Rabbım, beni niçin kör olarak haşrettin? Halbuki ben gören biriydim(20:125) | |
Allah buyurur ki: Öyledir işte. Sana ayetlerimiz gelmişti de sen onları unutmuştun. Bugün de sen öylece unutulursun.(20:126) | |
İşte israf edenleri, Rabbının ayetlerine inanmayanları böylece cezalandıracağız. Hem ahiretin azabı daha çetin ve daha süreklidir.(20:127) | |
Kendilerinden önce nice nesilleri yok edişimiz hala onları uyarmadı mı? Halbuki onların yurdlarında gezinip duruyorlar. Doğrusu bunda sağduyu sahipleri için ayetler vardır.(20:128) | |
Şayet Rabbının verilmiş bir sözü ve tayin ettiği bir vakit olmasaydı; hemen azaba uğrarlardı.(20:129) | |
Onların söylediklerine sabret ve güneşin doğmasından önce de, batmasından önce de Rabbını hamd ile tesbih et. Gece saatlarında ve gündüzleri de tesbih et ki, Rabbının rızasına eresin.(20:130) | |
Onlardan bazılarına; denemek için verdiğimiz dünya hayatının süsüne gözlerini dikme. Rabbının rızkı daha hayırlı ve daha devamlıdır.(20:131) | |
Ehline namazı emret. Kendin de onda devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz. Sana Biz rızık veririz. Akibet takvadadır.(20:132) | |
Rabbından bize bir ayet getirseydi ya derler. Onlara önceki kitablarda apaçık deliller gelmedi mi?(20:133) | |
Eğer onları daha evvel azaba uğratarak yok etseydik: Rabbımız, bize bir peygamber gönderseydin de hor ve rüsvay olmadan önce ayetlerine uysaydık olmaz mıydı? diyeceklerdi.(20:134) | |
De ki: Herkes gözlemektedir, siz de gözleye durun. Şüphesiz kimlerin dosdoğru yolun sahipleri olduğunu ve kimlerin hidayete ermiş bulunduğunu yakında bileceksiniz.(20:135) | |