» 20 / Tâ-Hâ  117:

Kuran Sırası: 20
İniş Sırası: 45
Taha Suresi = Taha Suresi
ismini surenin basinda yer alan Ta ve Ha harflerinden almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. فَقُلْنَا (FGLNE) = feḳulnā : dedik ki
2. يَا (YE) = yā : EY/HEY/AH
3. ادَمُ ( ËD̃M) = ādemu : Adem
4. إِنَّ (ÎN) = inne : şüphesiz
5. هَٰذَا (HZ̃E) = hāƶā : bu
6. عَدُوٌّ (AD̃W) = ǎduvvun : düşmandır
7. لَكَ (LK) = leke : sena
8. وَلِزَوْجِكَ (WLZWCK) = velizevcike : ve eşine
9. فَلَا (FLE) = felā : sakın
10. يُخْرِجَنَّكُمَا (YḢRCNKME) = yuḣricennekumā : sizi çıkarmasın
11. مِنَ (MN) = mine : -ten
12. الْجَنَّةِ (ELCNT) = l-cenneti : cennet-
13. فَتَشْقَىٰ (FTŞG) = feteşḳā : sonra yorulursun
dedik ki | EY/HEY/AH | Adem | şüphesiz | bu | düşmandır | sena | ve eşine | sakın | sizi çıkarmasın | -ten | cennet- | sonra yorulursun |

[GWL] [Y] [ED̃M] [] [] [AD̃W] [] [ZWC] [] [ḢRC] [] [CNN] [ŞGW]
FGLNE YE ËD̃M ÎN HZ̃E AD̃W LK WLZWCK FLE YḢRCNKME MN ELCNT FTŞG

feḳulnā ādemu inne hāƶā ǎduvvun leke velizevcike felā yuḣricennekumā mine l-cenneti feteşḳā
فقلنا يا آدم إن هذا عدو لك ولزوجك فلا يخرجنكما من الجنة فتشقى

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فقلنا ق و ل | GWL FGLNE feḳulnā dedik ki Then We said,
يا ي | Y YE EY/HEY/AH """O!"
آدم ا د م | ED̃M ËD̃M ādemu Adem Adam
إن | ÎN inne şüphesiz Indeed,
هذا | HZ̃E hāƶā bu this
عدو ع د و | AD̃W AD̃W ǎduvvun düşmandır (is) an enemy
لك | LK leke sena to you
ولزوجك ز و ج | ZWC WLZWCK velizevcike ve eşine and to your wife.
فلا | FLE felā sakın So not
يخرجنكما خ ر ج | ḢRC YḢRCNKME yuḣricennekumā sizi çıkarmasın (let) him drive you both
من | MN mine -ten from
الجنة ج ن ن | CNN ELCNT l-cenneti cennet- Paradise
فتشقى ش ق و | ŞGW FTŞG feteşḳā sonra yorulursun so (that) you would suffer.

20:117 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

dedik ki | EY/HEY/AH | Adem | şüphesiz | bu | düşmandır | sena | ve eşine | sakın | sizi çıkarmasın | -ten | cennet- | sonra yorulursun |

[GWL] [Y] [ED̃M] [] [] [AD̃W] [] [ZWC] [] [ḢRC] [] [CNN] [ŞGW]
FGLNE YE ËD̃M ÎN HZ̃E AD̃W LK WLZWCK FLE YḢRCNKME MN ELCNT FTŞG

feḳulnā ādemu inne hāƶā ǎduvvun leke velizevcike felā yuḣricennekumā mine l-cenneti feteşḳā
فقلنا يا آدم إن هذا عدو لك ولزوجك فلا يخرجنكما من الجنة فتشقى

[ق و ل] [ي] [ا د م] [] [] [ع د و] [] [ز و ج] [] [خ ر ج] [] [ج ن ن] [ش ق و]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فقلنا ق و ل | GWL FGLNE feḳulnā dedik ki Then We said,
Fe,Gaf,Lam,Nun,Elif,
80,100,30,50,1,
REM – prefixed resumption particle
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
يا ي | Y YE EY/HEY/AH """O!"
Ye,Elif,
10,1,

آدم ا د م | ED̃M ËD̃M ādemu Adem Adam
,Dal,Mim,
,4,40,
"VOC – prefixed vocative particle ya
PN – nominative masculine proper noun → Adam"
أداة نداء
اسم علم مرفوع
إن | ÎN inne şüphesiz Indeed,
,Nun,
,50,
ACC – accusative particle
حرف نصب
هذا | HZ̃E hāƶā bu this
He,Zel,Elif,
5,700,1,
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
اسم اشارة
عدو ع د و | AD̃W AD̃W ǎduvvun düşmandır (is) an enemy
Ayn,Dal,Vav,
70,4,6,
N – nominative masculine indefinite noun
اسم مرفوع
لك | LK leke sena to you
Lam,Kef,
30,20,
P – prefixed preposition lām
PRON – 2nd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
ولزوجك ز و ج | ZWC WLZWCK velizevcike ve eşine and to your wife.
Vav,Lam,Ze,Vav,Cim,Kef,
6,30,7,6,3,20,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
P – prefixed preposition lām
N – genitive masculine noun
PRON – 2nd person masculine singular possessive pronoun
الواو عاطفة
جار ومجرور والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فلا | FLE felā sakın So not
Fe,Lam,Elif,
80,30,1,
REM – prefixed resumption particle
NEG – negative particle
الفاء استئنافية
حرف نفي
يخرجنكما خ ر ج | ḢRC YḢRCNKME yuḣricennekumā sizi çıkarmasın (let) him drive you both
Ye,Hı,Re,Cim,Nun,Kef,Mim,Elif,
10,600,200,3,50,20,40,1,
V – 3rd person masculine singular (form IV) imperfect verb
EMPH – emphatic suffix nūn
PRON – 2nd person dual object pronoun
فعل مضارع والنون للتوكيد والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
من | MN mine -ten from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الجنة ج ن ن | CNN ELCNT l-cenneti cennet- Paradise
Elif,Lam,Cim,Nun,Te merbuta,
1,30,3,50,400,
"PN – genitive feminine proper noun → Paradise"
اسم علم مجرور
فتشقى ش ق و | ŞGW FTŞG feteşḳā sonra yorulursun so (that) you would suffer.
Fe,Te,Şın,Gaf,,
80,400,300,100,,
CAUS – prefixed particle of cause
V – 2nd person masculine singular imperfect verb, subjunctive mood
الفاء سببية
فعل مضارع منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |فَقُلْنَا: dedik ki | يَا: EY/HEY/AH | ادَمُ: Adem | إِنَّ: şüphesiz | هَٰذَا: bu | عَدُوٌّ: düşmandır | لَكَ: sena | وَلِزَوْجِكَ: ve eşine | فَلَا: sakın | يُخْرِجَنَّكُمَا: sizi çıkarmasın | مِنَ: -ten | الْجَنَّةِ: cennet- | فَتَشْقَىٰ: sonra yorulursun |
Kırık Meal (Harekesiz) : |فقلنا FGLNE dedik ki | يا YE EY/HEY/AH | آدم ËD̃M Adem | إن ÎN şüphesiz | هذا HZ̃E bu | عدو AD̃W düşmandır | لك LK sena | ولزوجك WLZWCK ve eşine | فلا FLE sakın | يخرجنكما YḢRCNKME sizi çıkarmasın | من MN -ten | الجنة ELCNT cennet- | فتشقى FTŞG sonra yorulursun |
Kırık Meal (Okunuş) : |feḳulnā: dedik ki | : EY/HEY/AH | ādemu: Adem | inne: şüphesiz | hāƶā: bu | ǎduvvun: düşmandır | leke: sena | velizevcike: ve eşine | felā: sakın | yuḣricennekumā: sizi çıkarmasın | mine: -ten | l-cenneti: cennet- | feteşḳā: sonra yorulursun |
Kırık Meal (Transcript) : |FGLNE: dedik ki | YE: EY/HEY/AH | ËD̃M: Adem | ÎN: şüphesiz | HZ̃E: bu | AD̃W: düşmandır | LK: sena | WLZWCK: ve eşine | FLE: sakın | YḢRCNKME: sizi çıkarmasın | MN: -ten | ELCNT: cennet- | FTŞG: sonra yorulursun |
Abdulbaki Gölpınarlı : Demiştik ki: Ey Âdem, şüphe yok ki bu, sana ve eşine düşmandır, sakın sizi cennetten çıkarmasın sonra zahmetlere uğrarsınız.
Adem Uğur : Bunun üzerine: Ey Âdem! dedik, bu, hem senin için hem de eşin için büyük bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra yorulur, sıkıntı çekersin!
Ahmed Hulusi : Dedik ki: "Ey Adem, kesinlikle şu (iblis, vehmini tahrik eden kendini beden kabul etme fikri) senin ve eşin (bedenin) için bir düşmandır! Sakın sizi (kendinizi şuur {melekî yapı - kuvve} olarak yaşadığınız) cennetten (bedenselliğe - bilinç yaşamı boyutuna) çıkarmasın; sonra şakî (kendini beden sınırlamasının mutsuzluğu içinde bulan ve bunun sonuçlarını yaşayarak yanan) olursun!" Not: Burada anlatılmak istenen, müşahedemizdekine göre özetle şudur: Adem ismiyle işaret edilen, yokken, Allâh Esmâ'sının ihtiva ettiği ruh {mânâlar bütünü} üflenerek, bir "şuur varlık" hâlinde beyinde yani madde bedenden açığa çıkarılmıştır. Beyin bu açığa çıkarılışı kabul edecek şekilde 'tesviye' edildikten sonra, açığa çıkan bu El Esmâ ruhu - data olan şuur varlık, melekî bir yapı - boyut olarak cinsiyetsizdir. Ne var ki beyinin oluşum sürecinde karındaki ikinci beyin denen nöronlar topluluğunun ve diğer organların yolladığı verilerin beyinde oluşturduğu "ben bu bedenim" düşüncesi, iblis tarafından da kullanılarak, Adem'i, kendini beden kabul noktasına düşürmüştür. İblis diye tanımlanan cin türünün, {göze göre görünmez} ışınsal bedenli varlığın, beyine yolladığı impulse ile tahrik ettiği kendini beden olarak kabullenme fikriyle, şuurun hakikati örtülmüş; kendisini, eşi diye tanımlanmış olan beden kabulü noktasına indirmiştir. Beyin, yapısı itibarıyla, veri tabanını oluşturan genetik bilgiler, şartlanmalar, değer yargıları ve bunun getirisi duygular ile çeşitli fikirler doğrultusunda açığa çıkan bilincin, akıl kuvvesini değerlendirmesiyle kendi DÜNYASI İÇİNDE YAŞAR! Bilincin yani oluşmuş benliğin, şuur boyutunu oluşturan Allâh Esmâ'sına 'İman' etmesi ve "orijin BEN"deki özelliklerle yaşayarak farkında olmadığı meleki denen kuvvelere ermesi istenir. Ona bu hatırlatılmak üzere BİLGİ {KİTAP} yollanır! İşin doğrusunun bu olduğu 'hatırlatılmaktadır'. Şuur ise bu bağlardan öte, hakikati Allâh ilmine uzanan melekî kuvve - nurdur. Şuur, kalp veya daha deriniyle hakikati aksettirmesi itibarıyla 'fuad' (Esmâ mânâ özelliklerini beyine yansıtıcılar - kalp nöronları) diye anlatılır. Fuad adıyla işaret edilen hakikati kavrama özelliği ana rahminde 120. günde ya beyne aksettirilir o takdirde kişi "said" olarak nitelendirilir; ya da aksettirilemez ve beyinde bu açılım olmaz, bu defa da o kişi "şaki" diye tanımlanır. Bundan sonra o nöronların işlevi kopyalandığı beyinden devam eder. "Ayna nöronlar" konusunun bir kapsamı da bu olaydır tespitimize göre! Şuurun, eşi olarak kendisine geçici süre verilmiş olan beden ise, kâh maddeden meydana gelmesi itibarıyla 'arzın dabbesi', kâh bedendeki hayvanlarla ortak özellikler dolayısıyla 'en'am', kâh da şuurun melekî vasfını sınırlaması veya örtmesi fikrini beyinde tetiklemesi itibarıyla 'şeytan' diye tanımlanmıştır. "İnsan" diye tanımlanmış "şuur", kendi orijin yapısını, bedende gözünü açması dolayısıyla da unutmuş, 'hatırlamaz' olduğu için 'zikir - hatırlatıcı' gönderilmiştir. Kur'ân bilgisi, 'zikir' yani 'hatırlatıcı'dır. İnsana hakikatini hatırlatmak içindir. Beyin - beden kabulünün getirisi sınırlı - kayıtlı cehennemî bedensel yaşam; şuur boyutundaki melekî boyuttaki seyir ise cennet yaşamı olarak tanımlanmaktadır. Bütün bu olaylar ve cennet - cehennem tasvirleri bir kısım âyetlerde vurgulandığı üzere, tamamıyla misal yollu benzetme ve işaret yollu anlatımdır. Cennet şuur yaşamı ve şuurdan, El Esmâ özelliklerinin açığa çıktığı bir yaşam olduğu içindir ki; biyolojik - hayvansı beden var olmadığı ve dahi söz konusu olmadığı içindir ki; buna dair oluşlar da o boyutta yer almaz. Onun için cennetin gerçekte, çok algı dışı bir yaşam boyutu olduğuna işaret edilmiştir. Konunun detayları ayrı bir kitap mevzuudur. Ancak Kurân'daki işaretlerin yerli yerinde değerlendirilip anlaşılması için bu kadar bir özet anlayışımızı buraya eklemeyi uygun gördüm. Eksik veya yanlış müşahedem oluşmuşsa bağışlanma dilerim. Hakikatini bilen Allâh'tır. A. H. )
Ahmet Tekin : 'Ey Âdem, bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi Cennet’ten çıkarmasın. Sonra bedbaht olur, sıkıntı çeker, perişan olursun.' dedik.
Ahmet Varol : Bunun üzerine dedik ki: 'Ey Adem! Şüphesiz bu, sana da, eşine de düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Sonra zorluk çekersin.'
Ali Bulaç : Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun."
Ali Fikri Yavuz : Biz de Adem’e şöyle demiştik: “Muhakkak bu (İblis) sana ve zevcene düşmandır. Sakın sizi Cennetden çıkarmasın; sonra zahmet çekersin.
Bekir Sadak : (117-11) 9 «Ey Adem! Dogrusu bu, senin ve esinin dusmanidir. Sakin sizi cennetten cikarmasin, yoksa bedbaht olursun. Dogrusu cennette ne acikirsin, ne de ciplak kalirsin; orada ne susarsin de ne de gunesin sicaginda kalirsin» dedik.
Celal Yıldırım : O sebeple, ya Âdem, dedik, şüphesiz ki bu hem sana hem de eşine düşmandır; sakın sizi Cennet'ten çıkarmasın, sonra sıkıntıya düşersin.
Diyanet İşleri : Biz de şöyle dedik: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra mutsuz olursun.”
Diyanet İşleri (eski) : (116-119) 'Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın ne de güneşin sıcağında kalırsın' dedik.
Diyanet Vakfi : Bunun üzerine: Ey Âdem! dedik, bu, hem senin için hem de eşin için büyük bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra yorulur, sıkıntı çekersin!
Edip Yüksel : 'Adem,' dedik, 'Bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa perişan olursun.'
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Biz de (Âdem'e) şöyle demiştik: «Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis) sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun (sıkıntı çeker, perişan olursun).»
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Bunun üzerine Biz de: «Ey Adem, haberin olsun, bu, sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra mutsuz olursun.
Elmalılı Hamdi Yazır : Bunun üzerine biz de ya Âdem dedik: haberin olsun bu sana ve zevcene düşmandır, sakın sizi Cennetten çıkarmasın ki sonra bedbaht olursun
Fizilal-il Kuran : Bunun üzerine dedik ki: «Ey Adem, bu şeytan senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Yoksa sıkıntı çeker, mutsuz olursun.»
Gültekin Onan : Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun."
Hakkı Yılmaz : (117-119) Sonra da Biz, “Ey Âdem! Şüphesiz İblis sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun, kesinlikle senin acıkmaman ve çıplak kalmaman cennettedir. Ve sen orada susamazsın ve güneşin sıcağında kalmazsın” dedik.
Hasan Basri Çantay : Biz de: «Ey Âdem, demişdik, hiç şübhesiz ki bu, senin de, zevcenin de düşmanıdır. Bundan dolayı sakın sizi cennetden çıkarmasın o. Sonra zahmete düşersin».
Hayrat Neşriyat : Hem demiştik: 'Ey Âdem! Şübhesiz ki bu (şeytan), senin ve zevcenin düşmanıdır; o hâlde sakın sizi Cennetten çıkarmasın (buna sebeb olacak bir günahla sizi kandırmasın); yoksa çok sıkıntı çekersin!'
İbni Kesir : Biz de demiştik ki: Ey Adem, doğrusu bu, hem senin hem de eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Yoksa bedbaht olursun.
İskender Evrenosoğlu : Bunun üzerine, (Âdem A.S'a şöyle) dedik: “Ey Âdem! Muhakkak ki bu (şeytan), senin için ve zevcen (eşin) için düşmandır. Sonra sakının (dikkat edin ki) sizin ikinizi (de) cennetten çıkarmasın. O zaman şâkî olursunuz.
Muhammed Esed : ve bunun üzerine Adem'e: "Ey Adem!" dedik, "Gerçek şu ki, bu senin ve eşinin düşmanıdır; öyleyse, dikkat edin, sizi (bu) hasbahçeden çıkarıp da seni bedbaht kılmasın.
Ömer Nasuhi Bilmen : Biz de demiştik ki: «Ey Âdem! Bu şüphesiz senin için ve refikan için bir düşmandır. Sizi cennetten çıkarmasın, sonra meşakkate düşmüş olursun.»
Ömer Öngüt : Biz de dedik ki: “Ey Âdem! Bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra yorulur, sıkıntı çekersiniz!”
Şaban Piriş : -Ey Adem, bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa sıkıntı çekersin, dedik.
Suat Yıldırım : Biz de dedik ki: "Âdem! İyi bil ki bu, sana da eşine de tam bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra perişan olur, helâke sürüklenirsin!"
Süleyman Ateş : Dedik ki: "Ey Âdem, bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın, sizi cennetten çıkarmasın, sonra yorulursun."
Tefhim-ul Kuran : Bunun üzerine dedik ki: «Ey Adem, bu gerçekten sana da, eşine de düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun.»
Ümit Şimşek : Biz de 'Ey Âdem,' buyurduk. 'İşte bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın o sizi Cennetten çıkarmasın; sonra bedbaht olursun.
Yaşar Nuri Öztürk : Bunun üzerine biz şöyle demiştik: "Ey Âdem! Şu, senin de eşinin de düşmanıdır, dikkat et de sizi cennetten çıkarmasın; sonra bedbaht olursun."


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}