» 17 / Isrâ  16:

Kuran Sırası: 17
İniş Sırası: 50
Isra Suresi = Gece Yürüyüsü Suresi
Allah’in Hz. Muhammed’i gecenin bir vaktinde ayetlerinden bir kismini göstermek üzere Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksaya yürütmesinde almistir ismini.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَإِذَا (WÎZ̃E) = ve iƶā : ve zaman
2. أَرَدْنَا (ÊRD̃NE) = eradnā : biz istediğimiz
3. أَنْ (ÊN) = en :
4. نُهْلِكَ (NHLK) = nuhlike : helak etmek
5. قَرْيَةً (GRYT) = ḳaryeten : bir kenti
6. أَمَرْنَا (ÊMRNE) = emernā : emrederiz
7. مُتْرَفِيهَا (MTRFYHE) = mutrafīhā : onun varlıklılarına
8. فَفَسَقُوا (FFSGWE) = fefeseḳū : kötü işler yaparlar
9. فِيهَا (FYHE) = fīhā : orada
10. فَحَقَّ (FḪG) = feHaḳḳa : böylece gerekli olur
11. عَلَيْهَا (ALYHE) = ǎleyhā : onlara
12. الْقَوْلُ (ELGWL) = l-ḳavlu : (azab) karar(ı)
13. فَدَمَّرْنَاهَا (FD̃MRNEHE) = fe demmernāhā : biz de orayı yıkarız
14. تَدْمِيرًا (TD̃MYRE) = tedmīran : darmadağın
ve zaman | biz istediğimiz | | helak etmek | bir kenti | emrederiz | onun varlıklılarına | kötü işler yaparlar | orada | böylece gerekli olur | onlara | (azab) karar(ı) | biz de orayı yıkarız | darmadağın |

[] [RWD̃] [] [HLK] [GRY] [EMR] [TRF] [FSG] [] [ḪGG] [] [GWL] [D̃MR] [D̃MR]
WÎZ̃E ÊRD̃NE ÊN NHLK GRYT ÊMRNE MTRFYHE FFSGWE FYHE FḪG ALYHE ELGWL FD̃MRNEHE TD̃MYRE

ve iƶā eradnā en nuhlike ḳaryeten emernā mutrafīhā fefeseḳū fīhā feHaḳḳa ǎleyhā l-ḳavlu fe demmernāhā tedmīran
وإذا أردنا أن نهلك قرية أمرنا مترفيها ففسقوا فيها فحق عليها القول فدمرناها تدميرا

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وإذا | WÎZ̃E ve iƶā ve zaman And when
أردنا ر و د | RWD̃ ÊRD̃NE eradnā biz istediğimiz We intend
أن | ÊN en that
نهلك ه ل ك | HLK NHLK nuhlike helak etmek We destroy
قرية ق ر ي | GRY GRYT ḳaryeten bir kenti a town,
أمرنا ا م ر | EMR ÊMRNE emernā emrederiz We order
مترفيها ت ر ف | TRF MTRFYHE mutrafīhā onun varlıklılarına its wealthy people
ففسقوا ف س ق | FSG FFSGWE fefeseḳū kötü işler yaparlar but they defiantly disobey
فيها | FYHE fīhā orada "therein;"
فحق ح ق ق | ḪGG FḪG feHaḳḳa böylece gerekli olur so (is) proved true
عليها | ALYHE ǎleyhā onlara against it
القول ق و ل | GWL ELGWL l-ḳavlu (azab) karar(ı) the word,
فدمرناها د م ر | D̃MR FD̃MRNEHE fe demmernāhā biz de orayı yıkarız and We destroy it
تدميرا د م ر | D̃MR TD̃MYRE tedmīran darmadağın (with) destruction.

17:16 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve zaman | biz istediğimiz | | helak etmek | bir kenti | emrederiz | onun varlıklılarına | kötü işler yaparlar | orada | böylece gerekli olur | onlara | (azab) karar(ı) | biz de orayı yıkarız | darmadağın |

[] [RWD̃] [] [HLK] [GRY] [EMR] [TRF] [FSG] [] [ḪGG] [] [GWL] [D̃MR] [D̃MR]
WÎZ̃E ÊRD̃NE ÊN NHLK GRYT ÊMRNE MTRFYHE FFSGWE FYHE FḪG ALYHE ELGWL FD̃MRNEHE TD̃MYRE

ve iƶā eradnā en nuhlike ḳaryeten emernā mutrafīhā fefeseḳū fīhā feHaḳḳa ǎleyhā l-ḳavlu fe demmernāhā tedmīran
وإذا أردنا أن نهلك قرية أمرنا مترفيها ففسقوا فيها فحق عليها القول فدمرناها تدميرا

[] [ر و د] [] [ه ل ك] [ق ر ي] [ا م ر] [ت ر ف] [ف س ق] [] [ح ق ق] [] [ق و ل] [د م ر] [د م ر]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وإذا | WÎZ̃E ve iƶā ve zaman And when
Vav,,Zel,Elif,
6,,700,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
T – time adverb
الواو عاطفة
ظرف زمان
أردنا ر و د | RWD̃ ÊRD̃NE eradnā biz istediğimiz We intend
,Re,Dal,Nun,Elif,
,200,4,50,1,
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
أن | ÊN en that
,Nun,
,50,
SUB – subordinating conjunction
حرف مصدري
نهلك ه ل ك | HLK NHLK nuhlike helak etmek We destroy
Nun,He,Lam,Kef,
50,5,30,20,
V – 1st person plural (form IV) imperfect verb, subjunctive mood
فعل مضارع منصوب
قرية ق ر ي | GRY GRYT ḳaryeten bir kenti a town,
Gaf,Re,Ye,Te merbuta,
100,200,10,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
أمرنا ا م ر | EMR ÊMRNE emernā emrederiz We order
,Mim,Re,Nun,Elif,
,40,200,50,1,
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
مترفيها ت ر ف | TRF MTRFYHE mutrafīhā onun varlıklılarına its wealthy people
Mim,Te,Re,Fe,Ye,He,Elif,
40,400,200,80,10,5,1,
N – nominative masculine plural (form IV) passive participle
PRON – 3rd person feminine singular possessive pronoun
اسم مرفوع و«ها» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ففسقوا ف س ق | FSG FFSGWE fefeseḳū kötü işler yaparlar but they defiantly disobey
Fe,Fe,Sin,Gaf,Vav,Elif,
80,80,60,100,6,1,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
فيها | FYHE fīhā orada "therein;"
Fe,Ye,He,Elif,
80,10,5,1,
P – preposition
PRON – 3rd person feminine singular object pronoun
جار ومجرور
فحق ح ق ق | ḪGG FḪG feHaḳḳa böylece gerekli olur so (is) proved true
Fe,Ha,Gaf,
80,8,100,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine singular perfect verb
الفاء استئنافية
فعل ماض
عليها | ALYHE ǎleyhā onlara against it
Ayn,Lam,Ye,He,Elif,
70,30,10,5,1,
P – preposition
PRON – 3rd person feminine singular object pronoun
جار ومجرور
القول ق و ل | GWL ELGWL l-ḳavlu (azab) karar(ı) the word,
Elif,Lam,Gaf,Vav,Lam,
1,30,100,6,30,
N – nominative masculine verbal noun
اسم مرفوع
فدمرناها د م ر | D̃MR FD̃MRNEHE fe demmernāhā biz de orayı yıkarız and We destroy it
Fe,Dal,Mim,Re,Nun,Elif,He,Elif,
80,4,40,200,50,1,5,1,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
V – 1st person plural (form II) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 3rd person feminine singular object pronoun
الفاء عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل و«ها» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
تدميرا د م ر | D̃MR TD̃MYRE tedmīran darmadağın (with) destruction.
Te,Dal,Mim,Ye,Re,Elif,
400,4,40,10,200,1,
N – accusative masculine indefinite (form II) verbal noun
اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَإِذَا: ve zaman | أَرَدْنَا: biz istediğimiz | أَنْ: | نُهْلِكَ: helak etmek | قَرْيَةً: bir kenti | أَمَرْنَا: emrederiz | مُتْرَفِيهَا: onun varlıklılarına | فَفَسَقُوا: kötü işler yaparlar | فِيهَا: orada | فَحَقَّ: böylece gerekli olur | عَلَيْهَا: onlara | الْقَوْلُ: (azab) karar(ı) | فَدَمَّرْنَاهَا: biz de orayı yıkarız | تَدْمِيرًا: darmadağın |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وإذا WÎZ̃E ve zaman | أردنا ÊRD̃NE biz istediğimiz | أن ÊN | نهلك NHLK helak etmek | قرية GRYT bir kenti | أمرنا ÊMRNE emrederiz | مترفيها MTRFYHE onun varlıklılarına | ففسقوا FFSGWE kötü işler yaparlar | فيها FYHE orada | فحق FḪG böylece gerekli olur | عليها ALYHE onlara | القول ELGWL (azab) karar(ı) | فدمرناها FD̃MRNEHE biz de orayı yıkarız | تدميرا TD̃MYRE darmadağın |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve iƶā: ve zaman | eradnā: biz istediğimiz | en: | nuhlike: helak etmek | ḳaryeten: bir kenti | emernā: emrederiz | mutrafīhā: onun varlıklılarına | fefeseḳū: kötü işler yaparlar | fīhā: orada | feHaḳḳa: böylece gerekli olur | ǎleyhā: onlara | l-ḳavlu: (azab) karar(ı) | fe demmernāhā: biz de orayı yıkarız | tedmīran: darmadağın |
Kırık Meal (Transcript) : |WÎZ̃E: ve zaman | ÊRD̃NE: biz istediğimiz | ÊN: | NHLK: helak etmek | GRYT: bir kenti | ÊMRNE: emrederiz | MTRFYHE: onun varlıklılarına | FFSGWE: kötü işler yaparlar | FYHE: orada | FḪG: böylece gerekli olur | ALYHE: onlara | ELGWL: (azab) karar(ı) | FD̃MRNEHE: biz de orayı yıkarız | TD̃MYRE: darmadağın |
Abdulbaki Gölpınarlı : Bir şehri helâk etmek istersek ileri gelenlerine emrimizi tebliğ ederiz, buyruktan çıkar, orada isyâna koyulurlar da azâbı hak ederler, biz de onları tamamıyla helâk eder, orasını yerle yeksan ederiz.
Adem Uğur : Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşılarına (iyilikleri) emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ülke, helâke müstahak olur; biz de orayı darmadağın ederiz.
Ahmed Hulusi : Bir bölgeyi helâk etmeyi irade ettiğimizde, oranın sefahat önderlerine (Rasûllerle düzelmelerini) emrederiz; (ama onlar) orada bozuk inançlarının gereğine devam ederler. . . Bu yüzden uyarımızın sonucunu yaşamayı hak ederler. . . Biz de onları helâk ederiz.
Ahmet Tekin : Biz bir memleketi helâk etmek istediğimiz zaman, varlıklı şımarıklarını idareci yapar, iktidara getiririz. İlâhi-İslâmî emirleri uygulamayı emrettiğimiz halde, onlar orada, doğru ve mantıklı düşünmeyi terkederler, hak dine itaat dışına çıkarlar, günah, isyan, inkâr bataklığına dalarlar. Hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, sana ve Kur’ân’a itibar etmedikleri için, o memleket halkı gerekçeli olarak cezaya müstehak olur. Biz de orayı darmadağın ederiz.
Ahmet Varol : Biz bir kenti helak etmek istediğimizde oranın varlıklılarına emrederiz. Onlar da (emirlerimize uymayıp) orada bozgunculuk çıkarırlar. Bunun üzerine artık söz hak olur ve orayı darmadağın ederiz.
Ali Bulaç : Biz, bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman, onun 'varlık ve güç sahibi önde gelenlerine' emrederiz, böylelikle onlar onda bozgunculuk çıkarırlar. Artık onun üzerine söz hak olur da, onu kökünden darmadağın ederiz.
Ali Fikri Yavuz : Bir memleketi helâk etmek istediğimiz zaman, o memleketin zevke düşkün öncülerine Peygamberlerinin diliyle itaat emrederiz. Onlar, orada boyun eğmezler, itaat etmezler. Artık o memleket üzerine hüküm gerçekleşmiştir. İşte o memleketi kökünden helâk eder de ederiz...
Bekir Sadak : Bir sehri yok etmek istedigimiz zaman, simarik varliklarina yola gelmelerini emrederiz, ama onlar yoldan cikarlar. Artik o sehir yok olmayi hakeder. Biz de onu yerle bir ederiz.
Celal Yıldırım : Bir memleketi yıkıp yok etmek istediğimiz zaman oranın lüks ve konfor içinde yaşayan şımarık varlıklılarına, (peygamber ve kitaba uyarak doğru yolu seçmelerini) emrederiz ; buna rağmen onlar itaatsizlik edip yanlış yolda yürümeye devam ederler; o takdirde o memleket üzerine (azâb ile ilgili) hüküm hakk olur ve artık orayı yıkıp yerle bir ederiz.
Diyanet İşleri : Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına (itaati) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz.
Diyanet İşleri (eski) : Bir şehri yok etmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklarına yola gelmelerini emrederiz, ama onlar yoldan çıkarlar. Artık o şehir yok olmayı hakeder. Biz de onu yerle bir ederiz.
Diyanet Vakfi : Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşılarına (iyilikleri) emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ülke, helâke müstahak olur; biz de orayı darmadağın ederiz.
Edip Yüksel : Biz bir toplumu yok etmek istediğimiz zaman onun ileri gelen varlıklılarının orada kötülük yapmasına izin veririz. Böylece o topluma verilmiş söz gerçekleşir ve onu yerle bir ederiz.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Biz bir ülkeyi yok etmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklılarına emrederiz, onlar itaat etmeyip orada kötülük işlerler. Böylece, o ülke helaka müstahak olur, biz de onu yerle bir ederiz.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman oranın devletlilerine (ileri gelenlerine) emrederiz; onlar itaat etmeyip orada kötülük işlerler. Böylece o ülke aleyhine hüküm hak olur! Artık onu yerle bir ederiz.
Elmalılı Hamdi Yazır : Bir memleketi helâk etmek murad ettiğimiz vakıt ise onun devletlerine (itaat) emrederiz, onlar itaat etmez de orada fısk yaparlar, bunun üzerine o memleket aleyhine huküm hakkolur, artık onu tedmir eder de ederiz.
Fizilal-il Kuran : Biz bir beldeyi yoketmek istediğimizde oranın şımarık ele başlarına emrederiz de kötülüğe dalarlar. Böylece o belde hakkında hükmümüz haklılık kazanır. Bunun üzerine orayı alt üst ederiz.
Gültekin Onan : Biz bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman, onun 'varlık ve güç sahibi önde gelenlerine' buyururuz, böylelikle onlar onda fasıklıklık yaparlar / fısk çıkarırlar. Artık onun üzerine söz hak olur da onu kökünden darmadağın ederiz.
Hakkı Yılmaz : Ve Biz, bir ülkeyi değişime/yıkıma uğratmak istediğimiz zaman, onun varlık ve güç sahibi önde gelenlerine, hak yolda olmalarını, hak yolda önderlik yapmalarını emrederiz de onlar, bunun aksine, orada hak yoldan çıkarlar. Artık oranın üzerine Söz hak olur da Biz orayı kökünden darmadağın ederiz.
Hasan Basri Çantay : Bir memleketi helak etmek dilediğimiz vakit onun ni'met ve refahdan şımarmış elebaşılarına emrederiz de orada (bu emre rağmen) itaatden çıkarlar. Artık o (memlekete) karşı söz (azâb) hak olmuşdur. İşte biz onu artık kökünden mahv-ü helak etmişizdir.
Hayrat Neşriyat : Ve (biz) bir şehri (isyanları yüzünden) helâk etmek istediğimiz zaman, oranın şımarık ileri gelenlerine (Allah’a itâat etmelerini) emrederiz de (onlar) orada (emrimize)isyân ederler; böylece oraya (azab) söz(ü) hak olur; artık (biz de) orayı tamâmen mahvederek helâk ederiz.
İbni Kesir : Bir kasabayı da helak etmek istediğimiz zaman; varlıklılarına emir veririz de, orada fasıklık yaparlar. Bunun üzerine artık oraya söz hak olur. Ve Biz de onları yerle bir ederiz.
İskender Evrenosoğlu : Bir ülkeyi helâk etmek istediğimiz zaman onun (o ülkenin) mutrafilerine (refah içinde olan ileri gelenlerine, zenginlerine) emrettik. Buna rağmen orada fesat çıkardılar. Böylece (Allah'ın) söz(ü) üzerlerine hak oldu. Ve onu (o ülkeyi ve halkını) helâk ederek, yok ettik (dumura uğrattık).
Muhammed Esed : Ama bir toplumu yok etmeyi irade ettiğimiz zaman o toplumun refaha gömülmüş seçkinlerine son uyarı(ları)mızı iletiriz; ve (eğer) onlar günahkarca yaşamaya devam ederler(se), cezalandırıcı yargı artık o toplum için kaçınılmaz olur; ve Biz de onu darmadağın ederiz.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve Biz bir beldeyi helâk etmek murad edince onun devlet sahiplerine (hakka itaat etmelerini) emrederiz. Onlar ise orada fısk (ve fücurda) bulunmuş olurlar. Artık o beldenin üzerine söz (helâkları hakkındaki hüküm) hak olmuş olur. İmdi onu (o beldeyi) tamamen helâk ile helâk etmiş oluruz.
Ömer Öngüt : Biz bir memleketi yıkıp yok etmek istediğimiz zaman, oranın şımarık varlıklılarına (iyilikleri) emrederiz. Buna rağmen onlar orada itaatsizlik edip kötülük işlerler. Artık o memleket helâke müstahak olur, biz de orayı darmadağın ederiz.
Şaban Piriş : Bir ülkeyi yok etmeyi dilediğimizde oranın ileri gelenlerine emir veririz. Onlar ise emrimizden dışarı çıkarlar. Hüküm onların aleyhinde gerçekleşir. Orayı yerle bir ederiz.
Suat Yıldırım : Herhangi bir beldeyi imha etmek istediğimizde oranın lüks içinde yaşayan şımarıklarına iyilikleri emrederiz. Buna rağmen onlar dinlemez, fısk-u fücura devam ederler. Bu sebeple, orası hakkında cezalandırma hükmü kesinleşir. Biz de orayı yerle bir ederiz.
Süleyman Ateş : Biz bir kenti helâk etmek istediğimiz zaman onun varlıklılarına emrederiz, orada kötü işler yaparlar, böylece o ülkeye (azâb) karâr(ı) gerekli olur, biz de orayı darmadağın ederiz.
Tefhim-ul Kuran : Biz, bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman, onun 'varlık ve güç sahibi önde gelenlerine' emrederiz, böylelikle onlar onda bozgunculuk çıkarırlar. Artık onun üzerine söz hak olur da, onu kökünden darmadağın ederiz.
Ümit Şimşek : Biz bir kavmi helâk etmeyi murad ettiğimizde, oranın refah şımarıklarına emirlerimizi bildiririz; onlar ise itaatten çıkarlar. Böylece azap sözü hak olur ve o beldeyi yerle bir ederiz.
Yaşar Nuri Öztürk : Biz bir ülkeyi/medeniyeti mahvetmek istediğimizde, onun servet ve nimetle şımarmış elebaşlarına emirler yöneltiriz/onları yöneticiler yaparız da onlar, orada bozuk gidişler sergilerler. Böylece o ülke/medeniyet aleyhine hüküm hak olur; biz de onun altını üstüne getiririz.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}