» 17 / Isrâ  59:

Kuran Sırası: 17
İniş Sırası: 50
Isra Suresi = Gece Yürüyüsü Suresi
Allah’in Hz. Muhammed’i gecenin bir vaktinde ayetlerinden bir kismini göstermek üzere Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksaya yürütmesinde almistir ismini.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَمَا (WME) = ve mā : ve yoktur
2. مَنَعَنَا (MNANE) = meneǎnā : bizi alıkoyan
3. أَنْ (ÊN) = en :
4. نُرْسِلَ (NRSL) = nursile : göndermekten
5. بِالْايَاتِ (BEL ËYET) = bil-āyāti : ayetler (mu'cizeler)
6. إِلَّا (ÎLE) = illā : dışında
7. أَنْ (ÊN) = en :
8. كَذَّبَ (KZ̃B) = keƶƶebe : yalanlamaları
9. بِهَا (BHE) = bihā : (onları)
10. الْأَوَّلُونَ (ELÊWLWN) = l-evvelūne : evvelkilerin
11. وَاتَيْنَا (W ËTYNE) = ve āteynā : ve verdik
12. ثَمُودَ (S̃MWD̃) = ṧemūde : Semud'a
13. النَّاقَةَ (ELNEGT) = n-nāḳate : dişi deveyi
14. مُبْصِرَةً (MBṦRT) = mubSiraten : açık bir mu'cize olarak
15. فَظَلَمُوا (FƵLMWE) = feZelemū : o zulmetmelerine sebeb oldu
16. بِهَا (BHE) = bihā : onlara
17. وَمَا (WME) = ve mā : ve
18. نُرْسِلُ (NRSL) = nursilu : biz göndermeyiz
19. بِالْايَاتِ (BEL ËYET) = bil-āyāti : mu'cizeleri
20. إِلَّا (ÎLE) = illā : dışında
21. تَخْوِيفًا (TḢWYFE) = teḣvīfen : korkutmak
ve yoktur | bizi alıkoyan | | göndermekten | ayetler (mu'cizeler) | dışında | | yalanlamaları | (onları) | evvelkilerin | ve verdik | Semud'a | dişi deveyi | açık bir mu'cize olarak | o zulmetmelerine sebeb oldu | onlara | ve | biz göndermeyiz | mu'cizeleri | dışında | korkutmak |

[] [MNA] [] [RSL] [EYY] [] [] [KZ̃B] [] [EWL] [ETY] [] [NWG] [BṦR] [ƵLM] [] [] [RSL] [EYY] [] [ḢWF]
WME MNANE ÊN NRSL BEL ËYET ÎLE ÊN KZ̃B BHE ELÊWLWN W ËTYNE S̃MWD̃ ELNEGT MBṦRT FƵLMWE BHE WME NRSL BEL ËYET ÎLE TḢWYFE

ve mā meneǎnā en nursile bil-āyāti illā en keƶƶebe bihā l-evvelūne ve āteynā ṧemūde n-nāḳate mubSiraten feZelemū bihā ve mā nursilu bil-āyāti illā teḣvīfen
وما منعنا أن نرسل بالآيات إلا أن كذب بها الأولون وآتينا ثمود الناقة مبصرة فظلموا بها وما نرسل بالآيات إلا تخويفا

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وما | WME ve mā ve yoktur And not
منعنا م ن ع | MNA MNANE meneǎnā bizi alıkoyan stopped Us
أن | ÊN en that
نرسل ر س ل | RSL NRSL nursile göndermekten We send
بالآيات ا ي ي | EYY BEL ËYET bil-āyāti ayetler (mu'cizeler) the Signs
إلا | ÎLE illā dışında except
أن | ÊN en that
كذب ك ذ ب | KZ̃B KZ̃B keƶƶebe yalanlamaları denied
بها | BHE bihā (onları) them
الأولون ا و ل | EWL ELÊWLWN l-evvelūne evvelkilerin the former (people)
وآتينا ا ت ي | ETY W ËTYNE ve āteynā ve verdik And We gave
ثمود | S̃MWD̃ ṧemūde Semud'a Thamud
الناقة ن و ق | NWG ELNEGT n-nāḳate dişi deveyi the she-camel
مبصرة ب ص ر | BṦR MBṦRT mubSiraten açık bir mu'cize olarak (as) a visible sign,
فظلموا ظ ل م | ƵLM FƵLMWE feZelemū o zulmetmelerine sebeb oldu but they wronged
بها | BHE bihā onlara her.
وما | WME ve mā ve And not
نرسل ر س ل | RSL NRSL nursilu biz göndermeyiz We send
بالآيات ا ي ي | EYY BEL ËYET bil-āyāti mu'cizeleri the Signs
إلا | ÎLE illā dışında except
تخويفا خ و ف | ḢWF TḢWYFE teḣvīfen korkutmak (as) a warning.

17:59 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve yoktur | bizi alıkoyan | | göndermekten | ayetler (mu'cizeler) | dışında | | yalanlamaları | (onları) | evvelkilerin | ve verdik | Semud'a | dişi deveyi | açık bir mu'cize olarak | o zulmetmelerine sebeb oldu | onlara | ve | biz göndermeyiz | mu'cizeleri | dışında | korkutmak |

[] [MNA] [] [RSL] [EYY] [] [] [KZ̃B] [] [EWL] [ETY] [] [NWG] [BṦR] [ƵLM] [] [] [RSL] [EYY] [] [ḢWF]
WME MNANE ÊN NRSL BEL ËYET ÎLE ÊN KZ̃B BHE ELÊWLWN W ËTYNE S̃MWD̃ ELNEGT MBṦRT FƵLMWE BHE WME NRSL BEL ËYET ÎLE TḢWYFE

ve mā meneǎnā en nursile bil-āyāti illā en keƶƶebe bihā l-evvelūne ve āteynā ṧemūde n-nāḳate mubSiraten feZelemū bihā ve mā nursilu bil-āyāti illā teḣvīfen
وما منعنا أن نرسل بالآيات إلا أن كذب بها الأولون وآتينا ثمود الناقة مبصرة فظلموا بها وما نرسل بالآيات إلا تخويفا

[] [م ن ع] [] [ر س ل] [ا ي ي] [] [] [ك ذ ب] [] [ا و ل] [ا ت ي] [] [ن و ق] [ب ص ر] [ظ ل م] [] [] [ر س ل] [ا ي ي] [] [خ و ف]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وما | WME ve mā ve yoktur And not
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
منعنا م ن ع | MNA MNANE meneǎnā bizi alıkoyan stopped Us
Mim,Nun,Ayn,Nun,Elif,
40,50,70,50,1,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
PRON – 1st person plural object pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
أن | ÊN en that
,Nun,
,50,
SUB – subordinating conjunction
حرف مصدري
نرسل ر س ل | RSL NRSL nursile göndermekten We send
Nun,Re,Sin,Lam,
50,200,60,30,
V – 1st person plural (form IV) imperfect verb, subjunctive mood
فعل مضارع منصوب
بالآيات ا ي ي | EYY BEL ËYET bil-āyāti ayetler (mu'cizeler) the Signs
Be,Elif,Lam,,Ye,Elif,Te,
2,1,30,,10,1,400,
P – prefixed preposition bi
N – genitive feminine plural noun
جار ومجرور
إلا | ÎLE illā dışında except
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
أن | ÊN en that
,Nun,
,50,
SUB – subordinating conjunction
حرف مصدري
كذب ك ذ ب | KZ̃B KZ̃B keƶƶebe yalanlamaları denied
Kef,Zel,Be,
20,700,2,
V – 3rd person masculine singular (form II) perfect verb
فعل ماض
بها | BHE bihā (onları) them
Be,He,Elif,
2,5,1,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person feminine singular personal pronoun
جار ومجرور
الأولون ا و ل | EWL ELÊWLWN l-evvelūne evvelkilerin the former (people)
Elif,Lam,,Vav,Lam,Vav,Nun,
1,30,,6,30,6,50,
N – nominative masculine plural noun
اسم مرفوع
وآتينا ا ت ي | ETY W ËTYNE ve āteynā ve verdik And We gave
Vav,,Te,Ye,Nun,Elif,
6,,400,10,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
ثمود | S̃MWD̃ ṧemūde Semud'a Thamud
Se,Mim,Vav,Dal,
500,40,6,4,
"PN – genitive proper noun → Thamud"
اسم علم مجرور بالفتحة بدلاً من الكسرة لأنه ممنوع من الصرف
الناقة ن و ق | NWG ELNEGT n-nāḳate dişi deveyi the she-camel
Elif,Lam,Nun,Elif,Gaf,Te merbuta,
1,30,50,1,100,400,
"N – accusative feminine noun → Camel"
اسم منصوب
مبصرة ب ص ر | BṦR MBṦRT mubSiraten açık bir mu'cize olarak (as) a visible sign,
Mim,Be,Sad,Re,Te merbuta,
40,2,90,200,400,
N – accusative feminine indefinite (form IV) active participle
اسم منصوب
فظلموا ظ ل م | ƵLM FƵLMWE feZelemū o zulmetmelerine sebeb oldu but they wronged
Fe,Zı,Lam,Mim,Vav,Elif,
80,900,30,40,6,1,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
بها | BHE bihā onlara her.
Be,He,Elif,
2,5,1,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person feminine singular personal pronoun
جار ومجرور
وما | WME ve mā ve And not
Vav,Mim,Elif,
6,40,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
نرسل ر س ل | RSL NRSL nursilu biz göndermeyiz We send
Nun,Re,Sin,Lam,
50,200,60,30,
V – 1st person plural (form IV) imperfect verb
فعل مضارع
بالآيات ا ي ي | EYY BEL ËYET bil-āyāti mu'cizeleri the Signs
Be,Elif,Lam,,Ye,Elif,Te,
2,1,30,,10,1,400,
P – prefixed preposition bi
N – genitive feminine plural noun
جار ومجرور
إلا | ÎLE illā dışında except
,Lam,Elif,
,30,1,
RES – restriction particle
أداة حصر
تخويفا خ و ف | ḢWF TḢWYFE teḣvīfen korkutmak (as) a warning.
Te,Hı,Vav,Ye,Fe,Elif,
400,600,6,10,80,1,
N – accusative masculine indefinite (form II) verbal noun
اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَمَا: ve yoktur | مَنَعَنَا: bizi alıkoyan | أَنْ: | نُرْسِلَ: göndermekten | بِالْايَاتِ: ayetler (mu'cizeler) | إِلَّا: dışında | أَنْ: | كَذَّبَ: yalanlamaları | بِهَا: (onları) | الْأَوَّلُونَ: evvelkilerin | وَاتَيْنَا: ve verdik | ثَمُودَ: Semud'a | النَّاقَةَ: dişi deveyi | مُبْصِرَةً: açık bir mu'cize olarak | فَظَلَمُوا: o zulmetmelerine sebeb oldu | بِهَا: onlara | وَمَا: ve | نُرْسِلُ: biz göndermeyiz | بِالْايَاتِ: mu'cizeleri | إِلَّا: dışında | تَخْوِيفًا: korkutmak |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وما WME ve yoktur | منعنا MNANE bizi alıkoyan | أن ÊN | نرسل NRSL göndermekten | بالآيات BEL ËYET ayetler (mu'cizeler) | إلا ÎLE dışında | أن ÊN | كذب KZ̃B yalanlamaları | بها BHE (onları) | الأولون ELÊWLWN evvelkilerin | وآتينا W ËTYNE ve verdik | ثمود S̃MWD̃ Semud'a | الناقة ELNEGT dişi deveyi | مبصرة MBṦRT açık bir mu'cize olarak | فظلموا FƵLMWE o zulmetmelerine sebeb oldu | بها BHE onlara | وما WME ve | نرسل NRSL biz göndermeyiz | بالآيات BEL ËYET mu'cizeleri | إلا ÎLE dışında | تخويفا TḢWYFE korkutmak |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve mā: ve yoktur | meneǎnā: bizi alıkoyan | en: | nursile: göndermekten | bil-āyāti: ayetler (mu'cizeler) | illā: dışında | en: | keƶƶebe: yalanlamaları | bihā: (onları) | l-evvelūne: evvelkilerin | ve āteynā: ve verdik | ṧemūde: Semud'a | n-nāḳate: dişi deveyi | mubSiraten: açık bir mu'cize olarak | feZelemū: o zulmetmelerine sebeb oldu | bihā: onlara | ve mā: ve | nursilu: biz göndermeyiz | bil-āyāti: mu'cizeleri | illā: dışında | teḣvīfen: korkutmak |
Kırık Meal (Transcript) : |WME: ve yoktur | MNANE: bizi alıkoyan | ÊN: | NRSL: göndermekten | BEL ËYET: ayetler (mu'cizeler) | ÎLE: dışında | ÊN: | KZ̃B: yalanlamaları | BHE: (onları) | ELÊWLWN: evvelkilerin | W ËTYNE: ve verdik | S̃MWD̃: Semud'a | ELNEGT: dişi deveyi | MBṦRT: açık bir mu'cize olarak | FƵLMWE: o zulmetmelerine sebeb oldu | BHE: onlara | WME: ve | NRSL: biz göndermeyiz | BEL ËYET: mu'cizeleri | ÎLE: dışında | TḢWYFE: korkutmak |
Abdulbaki Gölpınarlı : Bizi, mûcizeler göndermekten meneden şey, ancak evvelki ümmetlerin, onları yalanlamalarıdır ve Semûd'a apaçık bir mûcize olarak dişi deveyi verdik de zulmettiler ona ve biz âyetleri, ancak korkutmak için göndeririz.
Adem Uğur : Bizi, âyetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan tek şey, öncekilerin bu âyetleri yalanlamış olmasıdır. Nitekim Semûd kavmine, açık bir mucize olmak üzere bir dişi deve vermiştik. Onlar ise, (bu deveyi boğazladılar ve) bu yüzden zalim oldular. Oysa biz âyetleri ancak korkutmak için göndeririz.
Ahmed Hulusi : Mucizelerimizi irsâl etmemize mâni olan, öncekilerin onları yalanlamış olmasıdır (siz de yalanlarsanız derhal azabını yaşardınız, sizi ortadan kaldırmak zorunda kalırdık)! Semud'a da aydınlatan olarak dişi deveyi verdik de (vahşice öldürerek) ona zulmettiler! Biz mucizelerimizi ancak korkutmak için irsâl ederiz.
Ahmet Tekin : Bizi âyetler, maddî mûcizeler göndermekten alıkoyan tek şey, öncekilerin bu âyetleri yalanlayarak, kanunlarımız gereği, helâke maruz kalmalarıdır. Nitekim Semûd kavmine açık bir mûcize olmak üzere bir dişi deve vermiştik. Onlar ise, bu devenin haklarına riayet etmemek, onu öldürmek suretiyle bu maddî mûcizeyi hiçe saydılar. Oysa biz, o mûcizeleri ancak korkutmak için göndeririz.
Ahmet Varol : Bizi mucizeler göndermekten alıkoyan, öncekilerin onları yalanlamış olmasından başka bir şey değildir. Semud'a apaçık (bir mucize) olarak dişi deveyi verdik de ona zulmettiler. Oysa biz mucizeleri ancak korkutmak için göndeririz.
Ali Bulaç : Bizi ayet (mucize)ler göndermekten, öncekilerin onu yalanlamasından başka bir şey alıkoymadı. Semud'a dişi deveyi görünür (bir mucize) olarak gönderdik, fakat onlar bununla (onu boğazlamakla) zulmetmiş oldular. Oysa biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz.
Ali Fikri Yavuz : (Kureyş kavminin iman etmek için istediği) o mûcizeleri göndermekten bizi alıkoyan da yoktur. Ancak bu mûcizeleri, evvelki ümmetler yalanladılar (Yine imana gelmediler). Biz, Semûd’a, açık bir mûcize olarak o dişi deveyi verdik de, sonra inkâr edip öldürdüler. Halbuki biz, o mûcizeleri, ancak korkutmak için göndeririz.
Bekir Sadak : Bizi mucize gondermekten alikoyan, ancak, oncekilerin onlari yalanlamis olmalaridir. Semud milletine gozle gorulebilen bir mucize, bir disi deve vermistik de ona zulmetmislerdi. Oysa Biz mucizeleri yalniz korkutmak icin gondeririz.
Celal Yıldırım : Bize âyetler (mu'cizeler ve açık belgeler) göndermekten alıkoyan, ancak öncekilerin o âyetleri ya lanlamasıdır. (Meselâ) Semûd kavmine deveyi gözle görülür biçimde verdik, ona zulmettiler. Halbuki biz o âyetleri ancak korkutmak için göndeririz.
Diyanet İşleri : Bizi, (Kureyş’in istediği) mucizeleri göndermekten, ancak, öncekilerin onları yalanlamış olması alıkoydu. (Nitekim) Semûd kavmine o dişi deveyi açık bir mucize olarak verdik de onlar bu yüzden zalim oldular. Oysa biz mucizeleri sırf korkutmak için göndeririz.
Diyanet İşleri (eski) : Bizi mucize göndermekten alıkoyan, ancak, öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semud milletine gözle görülebilen bir mucize, bir dişi deve vermiştik de ona zulmetmişlerdi. Oysa Biz mucizeleri yalnız korkutmak için göndeririz.
Diyanet Vakfi : Bizi, âyetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan tek şey, öncekilerin bu âyetleri yalanlamış olmasıdır. Nitekim Semûd kavmine, açık bir mucize olmak üzere bir dişi deve vermiştik. Onlar ise, (bu deveyi boğazladılar ve) bu yüzden zalim oldular. Oysa biz âyetleri ancak korkutmak için göndeririz.
Edip Yüksel : Bizi ayetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin onları yalanlamış olmasıdır. Örneğin, Semud'a açık bir (mucize) olarak deveyi vermiştik. Fakat ona haksızlık ettiler. Biz mucizeleri yalnızca uyarı amacıyla göndeririz
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Bizi, âyetler (mucizeler) ve peygamber göndermekten alıkoyan şey, ancak öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semûd'a, açık bir mucize olarak o dişi deveyi vermiştik de ona zulmetmişlerdi (deveyi boğazlayarak kendilerine yazık etmişlerdi). Oysa biz, o mucizeleri ancak korkutmak için göndeririz.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Bizi mucizelerle peygamber göndermekten alıkoyan şey, ancak önceki milletlerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semud'a gözleri göre göre mucize olmak üzere o dişi deveyi verdik de onunla kendilerine zulmettiler; oysa Biz o mucizeleri, ancak korkutmak için göndeririz.
Elmalılı Hamdi Yazır : O istenilen âyetler (mu'cizeler) le risalet vermekten bizi men'eden de yoktur, ancak onları evvelki ümmetler tekzib ettiler, Semude gözleri göre göre o nakayı verdik de onunla kendilerine zulmettiler, halbuki biz o âyetleri ancak korkutmak için göndeririz
Fizilal-il Kuran : Bizi somut mucizeler ortaya koymaktan alıkoyan sebep, daha önceki milletlerin bu tür mucizeleri yalanlamaları (ve bu yüzden ağır azaba çarptırılmayı haketmeleridir) Semudoğulları'na açık mucize olarak deveyi verdik. Fakat ona karşı zalimce davrandılar. Biz somut mucizeleri sadece insanları korkutmak için ortaya koyarız.
Gültekin Onan : Bizi ayetler göndermekten, öncekilerin onu yalanlamasından başka bir şey alıkoymadı. Semud'a dişi deveyi görünür (bir mucize) olarak gönderdik; fakat onlar bununla (onu boğazlamakla) zulmetmiş oldular. Oysa biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz.
Hakkı Yılmaz : Ve Bizi, alâmetleri/göstergeleri göndermekten ancak öncekilerin onları yalanlamış olmaları alıkoydu. Ve Semûd'a, açık, gözle görülebilir biçimde sosyal destek kurumları kurmaları görevini vermiştik de onun sebep olmasıyla haksız davranmışlardı. Ve Biz, o alâmetleri/göstergeleri ancak korkutmak için göndeririz.
Hasan Basri Çantay : Bizi (Kureyşe) âyetler (mucizeler) göndermemizden alıkoyan (sebeb başka değil) ancak evvelki (ümmet) lerin onları tekzîb etmiş olduklarıdır. Biz, Semuda gözleri göre göre o dişi deveyi verdik de (onu öldürdüler ve) bu yüzden (kendilerine) zulmetdiler. Halbuki bir âyetleri (azâb ve ihlâk için değil) ancak (âhiret azabından) korkutmak için göndeririz.
Hayrat Neşriyat : (Müşriklerin istedikleri) o mu'cizeleri göndermekten bizi alıkoyan (tek) şey, evvelkilerin onları yalanlamasıdır. Nitekim Semûd (kavmin)e (peygamberlerinin hakkaniyetini) gösteren (bir mu'cize) olarak o dişi deveyi vermiştik de ona (o mu'cizeyiyalanlamaları sebebiyle, kendilerine) zulmettiler. Hâlbuki (böyle) mu'cizeleri, ancak korkutmak için göndeririz.
İbni Kesir : Bizi ayetlerle göndermekten alıkoyan şey; ancak öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semud'a da gözleri göre göre bir dişi deve vermiştik de, ona zulmetmişlerdi. Halbuki Biz; ayetleri ancak korkutmak için göndeririz.
İskender Evrenosoğlu : Bizim âyet (mucize) göndermemize mani olan şey, ancak evvelkilerin onu (mucizeleri) yalanlamış olmalarıdır. Semud kavmine (gözle) görünen (bir mucize olarak) dişi deve verdik. Sonra ona zulmettiler. Ve Biz, âyetleri (mucizeleri), korkutmaktan başka bir şey için göndermeyiz.
Muhammed Esed : Bizi (öncekiler gibi, bu mesajı da) mucizevi belirtilerle birlikte göndermekten alıkoyan tek sebep, önceki toplumların onları hep yalanlamış olmalarıdır; nitekim, Semud kavmine uyarıcı, aydınlatıcı bir belirti olarak o dişi deveyi verdik, ama onlar bunu kale almadılar. Oysa biz bu kabil belirtileri yalnızca korkutup uyarmak amacıyla göndermişizdir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve Bizi âyetler ile peygamber göndermekten bir şey men etmiş değildir. Ancak onları eski kavimler tekzîp etmişlerdir. Ve Semûd'a gözleri göre göre o dişi deveyi verdik, onlar ise onunla zulmettiler ve Biz âyetleri göndermeyiz, ancak korkutmak için göndeririz.
Ömer Öngüt : Bizi âyetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Nitekim Semud kavmine gözleri göre göre bir dişi deve vermiştik. Onlar ise ona zulmetmişlerdi. Oysa biz o âyetleri (mucizeleri) ancak korkutmak için göndeririz.
Şaban Piriş : Bizi mucize göndermekten alıkoyan, ancak öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semud kavmine mucize olarak gözleri önündeki Deve’yi vermiştik. Ama ona zulmettiler. Oysa biz mucizeyi sadece korkutmak için göndeririz.
Suat Yıldırım : Kâfirlerin keyfî olarak istedikleri mûcizeleri göndermeyişimizin tek sebebi, daha önceki kâfirlerin bu gibi mûcizeleri yalanlamış olmalarıdır. Nitekim Semud halkına açık bir mûcize olarak o dişi deveyi verdik de onu öldürdüler ve bu yüzden kendilerine zulmettiler. Biz o âyetleri sadece korkutmak için göndeririz.
Süleyman Ateş : Bizi âyetler (mu'cizeler) göndermekten alıkoyan şey, evvelkilerin, (onları) yalanlamış olmasıdır. Semûd(kavmin)e açık bir mu'cize olarak dişi deveyi verdik, o zulmetmelerine sebeb oldu (deveyi boğazlayarak kedilerine yazık etmiş oldular). Biz mu'cizeleri, yalnız korkutmak için göndeririz.
Tefhim-ul Kuran : Bizi ayet (mucize) ler göndermekten, öncekilerin onu yalanlamasından başka bir şey alıkoymadı. Semud'a dişi deveyi görünür (bir mucize) olarak gönderdik, fakat onlar bununla (onu boğazlamakla) zulmetmiş oldular. Oysa biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz.
Ümit Şimşek : Onların istedikleri mucizeleri göndermeyişimizin sebebi, daha öncekilerin de bunları yalanlamış olmalarıdır. Nitekim Semud kavmine hakikati apaçık gösteren bir mucize olarak deveyi vermiştik de onlar bu yüzden zulmetmişlerdi. Halbuki Biz mucizeleri ancak korkutmak için göndeririz.
Yaşar Nuri Öztürk : Bizi, mucizeler göstermekten alıkoyan, daha öncekilerin onları yalanlamış olmasından başka bir şey değildir. Semûd kavmine o dişi deveyi açık bir mucize olarak verdik de onunla kendilerine zulmettiler. Biz, mucizeleri yalnız korkutup sindirmek için göndeririz.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}