Isra Suresi = Gece Yürüyüsü Suresi Allah’in Hz. Muhammed’i gecenin bir vaktinde ayetlerinden bir kismini göstermek üzere Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksaya yürütmesinde almistir ismini.
V – 2nd person masculine singular imperative verb فعل أمر
كيف
ك ي ف | KYF
KYF
keyfe
nasıl
how
Kef,Ye,Fe, 20,10,80,
INTG – interrogative noun اسم استفهام
ضربوا
ض ر ب | ŽRB
ŽRBWE
Derabū
misaller verdiler
they put forth
Dad,Re,Be,Vav,Elif, 800,200,2,6,1,
V – 3rd person masculine plural perfect verb PRON – subject pronoun فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
لك
|
LK
leke
sana
for you
Lam,Kef, 30,20,
P – prefixed preposition lām PRON – 2nd person masculine singular personal pronoun جار ومجرور
الأمثال
م ث ل | MS̃L
ELÊMS̃EL
l-emṧāle
bezetmelerle
"the examples;"
Elif,Lam,,Mim,Se,Elif,Lam, 1,30,,40,500,1,30,
N – accusative masculine plural noun اسم منصوب
فضلوا
ض ل ل | ŽLL
FŽLWE
feDellū
şaştılar
but they have gone astray
Fe,Dad,Lam,Vav,Elif, 80,800,30,6,1,
REM – prefixed resumption particle V – 3rd person masculine plural perfect verb PRON – subject pronoun الفاء استئنافية فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
فلا
|
FLE
felā
artık bir daha
so not
Fe,Lam,Elif, 80,30,1,
REM – prefixed resumption particle NEG – negative particle الفاء استئنافية حرف نفي
V – 3rd person masculine plural (form X) imperfect verb PRON – subject pronoun فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
سبيلا
س ب ل | SBL
SBYLE
sebīlen
yolu
(find) a way.
Sin,Be,Ye,Lam,Elif, 60,2,10,30,1,
N – accusative masculine indefinite noun اسم منصوب
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.
Konu Başlığı: -
Kırık Meal (Arapça) : |انْظُرْ: bak | كَيْفَ: nasıl | ضَرَبُوا: misaller verdiler | لَكَ: sana | الْأَمْثَالَ: bezetmelerle | فَضَلُّوا: şaştılar | فَلَا: artık bir daha | يَسْتَطِيعُونَ: bulamazlar | سَبِيلًا: yolu |
Kırık Meal (Harekesiz) : |انظر ENƵRbak | كيف KYFnasıl | ضربوا ŽRBWEmisaller verdiler | لك LKsana | الأمثال ELÊMS̃ELbezetmelerle | فضلوا FŽLWEşaştılar | فلا FLEartık bir daha | يستطيعون YSTŦYAWNbulamazlar | سبيلا SBYLEyolu |
Kırık Meal (Okunuş) : |unZur: bak | keyfe: nasıl | Derabū: misaller verdiler | leke: sana | l-emṧāle: bezetmelerle | feDellū: şaştılar | felā: artık bir daha | yesteTīǔne: bulamazlar | sebīlen: yolu |
Kırık Meal (Transcript) : |ENƵR: bak | KYF: nasıl | ŽRBWE: misaller verdiler | LK: sana | ELÊMS̃EL: bezetmelerle | FŽLWE: şaştılar | FLE: artık bir daha | YSTŦYAWN: bulamazlar | SBYLE: yolu |
Abdulbaki Gölpınarlı : Bak da gör, sana nasıl örnekler getirip de saptılar ve artık bir yol bulmaya güçleri yetmeyecek onların.
Adem Uğur : Baksana; senin için ne türlü benzetmeler yaptılar! Bu yüzden, (öyle bir) saptılar ki, artık (doğru) yolu bulamayacaklardır.
Ahmed Hulusi : Bak senin için nasıl benzetmeler yaptılar da bu sebeple saptılar! Artık (Hakikate götüren) bir yol bulamazlar!
Ahmet Tekin : İbret nazarıyla bak, senin için ne türlü benzetmeler yaptılar. Bu yüzden başlarına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaştılar, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ettiler, artık doğru yola ulaşabilecekleri bir çıkış yolu da bulamayacaklar.
Ahmet Varol : Bak sana nasıl örnekler verdiler de saptılar. Artık bir yol (bulmay)a güç yetiremezler.
Ali Bulaç : Sana nasıl örnekler vererek saptıklarına bir bak, artık onların bir yola güçleri yetmemektedir.
Ali Fikri Yavuz : Bak, seni nelere nisbet ettiler (şairdir, sahirdir, mecnundur dediler) de nasıl dalâlete düştüler! Artık hak yolu bulmağa güçleri yetmez.
Bekir Sadak : Sana nasil misaller verdiklerine bir bak! Bu yuzden sapmislardir, artik bir yol da bulamamaktadirlar.
Celal Yıldırım : Dikkat et, sana nasıl da misâller veriyorlar da bu yüzden sapıttılar ; artık bir yol da bulamıyacaklar.
Diyanet İşleri : Bak, senin için ne türlü benzetmeler yaptılar da saptılar. Artık (doğru) yolu bulamazlar.
Diyanet İşleri (eski) : Sana nasıl misaller verdiklerine bir bak! Bu yüzden sapmışlardır, artık bir yol da bulamamaktadırlar.
Diyanet Vakfi : Baksana; senin için ne türlü benzetmeler yaptılar! Bu yüzden, (öyle bir) saptılar ki, artık (doğru) yolu bulamayacaklardır.
Edip Yüksel : Dikkat et, seni nasıl da tanımlayarak sapıyorlar ve artık bir daha yol bulamazlar
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Bak senin için nasıl misaller verdiler de bu yüzden nasıl sapıklığa düştüler! Artık hak yolu bulmaya güçleri yetmez.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Bak seni nelerle mukayese ettiler de nasıl sapıklığa düştüler, onun için bir yol bulmaya da güçleri yok.
Elmalılı Hamdi Yazır : Bak seni nelere kıyas ettiler de nasıl dalâlete düştüler, onun için bir yol bulmağa tab-ü tüvanları yok
Fizilal-il Kuran : Senin hakkında nasıl benzetmeler, ne tür yakıştırmalar yaptıklarına baksana! Sapıttılar, bir türlü doğru yolu bulamıyorlar.
Gültekin Onan : Sana nasıl örnekler vererek saptıklarına bir bak, artık onların bir yola güçleri yetmemektedir.
Hakkı Yılmaz : Senin için nasıl örnekler verdiklerine bir bak! Böylece sapıklığa düştüler! Artık bir yola da güçleri yetmez.
Hasan Basri Çantay : Bak, sana nasıl misâller getirib sapdılar. Artık onlar bir yol (bulmıy) a güc yetiremiyeceklerdir.
Hayrat Neşriyat : Bak, senin için (şâir, sihirbaz ve kâhin diyerek) nasıl misâller getirdiler de bu yüzden dalâlete düştüler; artık (hakka giden) bir yola güçleri yetmez.
İbni Kesir : Bak, sana nasıl misaller veriyorlar. Bunun için dalalete düşmüşlerdir. Ve bir daha yol bulamamaktadırlar.
İskender Evrenosoğlu : Bak, senin için nasıl misaller getirdiler (sana büyülenmiş, mecnun, deli, şair dediler) ve böylece dalâlette kaldılar. Artık yola (Sıratı Mustakîm'e) ulaşmaya güçleri yetmez.
Muhammed Esed : Seni benzettikleri şeye bak (ey Peygamber!) Bir kere yoldan çıkmış bunlar ve bu yüzden (hakka çıkan) bir yol da bulacak durumda değiller artık!
Ömer Nasuhi Bilmen : Bak senin için nasıl misaller irad ettiler, artık onlar sapıtmış oldular, artık onlar doğru bir yola (gitmeğe) güç yetiremezler.
Ömer Öngüt : Bak! Sana nasıl misaller veriyorlar? Bunun için dalâlete düştüler ve bir daha yol bulamamaktadırlar.
Şaban Piriş : Sana nasıl örnek verdiklerine bir bak! Bu sebeple onlar sapıtmışlardır. Artık yol da bulamazlar.
Suat Yıldırım : Bak Resulüm, seni nelere kıyas ettiler (gâh şair, gâh büyücü, gâh kâhin, gâh mecnûn dediler) de nasıl dalâlete düştüler? Hem öyle sersemleştiler ki artık yol bulacak halleri kalmadı.
Süleyman Ateş : Bak, nasıl misaller verdiler (seni şâ'ire, büyücüye, kâhine ve mecnuna benzettiler) de şaştılar. Artık bir daha yolu bulamazlar.
Tefhim-ul Kuran : Sana nasıl örnekler vererek saptıklarına bir bak, artık onların bir yola güçleri yetmemektedir.
Ümit Şimşek : Seni benzettikleri şeye bak! Onlar öyle bir saptılar ki, bir daha da yollarını bulamıyorlar.
Yaşar Nuri Öztürk : Bak nasıl örnekler verdiler sana, nasıl sapıttılar. Artık hiçbir yola varamazlar.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]