Ali Fikri Yavuz Meali |
|
And olsun, o saf bağlayıp duranlara (meleklere),(37:1) | |
O (bulutları) sevk ve idare edenlere,(37:2) | |
O Kur’an okuyanlara...(37:3) | |
Muhakkak ki İlâhınız birdir.(37:4) | |
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi'dir, doğuların da Rabbi'dir.(37:5) | |
Gerçekten biz, en aşağıda olan gökyüzünü, yıldızlardan ibaret bir süsle donattık.(37:6) | |
(Hem o göğü), itaatten çıkan her şeytandan koruduk.(37:7) | |
O şeytanlar, melekler topluluğunun kelâmını dinleyemezler, her taraftan koğulup atılırlar.(37:8) | |
Uzaklaştırılırlar. Onlara (ahirette) devamlı bir azap var.(37:9) | |
Ancak (o şeytanlar içinden, meleklerin sözünü) bir çalıb kapan olur. Onu da yakan parlak bir yıldız tâkib eder.(37:10) | |
Şimdi sor Mekke halkına: (Öldükten sonra) kendilerini yaratış mı zor; yoksa bizim yarattıklarımız (melekler, gökler, arz ve yıldızlar) mı? Biz kendilerini (Adem’den, Adem’i de) yapışkan bir çamurdan yarattık.(37:11) | |
Doğrusu (Ey Rasûlüm, Allah’ın kudretini ve öldükten sonra dirileceklerini inkâr etmelerine) sen şaştın. Onlar ise, seninle (ve taaccüb edişinle) alay ediyorlar.(37:12) | |
Onlara Kur’an’la öğüd verildiği zaman da, düşünüp nasihat kabul etmiyorlar.(37:13) | |
Bir mucize gördükleri vakit de eğlenceye alıyorlar.(37:14) | |
Ve: “-Bu, ancak apaçık bir sihirdir.” dediler.(37:15) | |
Öldüğümüz ve bir toprakla çürümüş bir yığın kemik olduğumuz zaman mı, biz mi diriltilecek mişiz?(37:16) | |
Evvelki atalarımızda mı? (yine dediler).(37:17) | |
(Ey Rasûlüm), de ki: “- Hem hepiniz zelîl ve hakîr olarak (diriltileceksiniz).”(37:18) | |
Çünkü o, (Sûr’a ikinci defa) bir üfürüştür ki, derhal kabirlerinden kalkıb başlarına gelecek şeyi gözetlerler.(37:19) | |
Şöyle derler: “-Eyvah bizlere! Bu, hesab günüdür.”(37:20) | |
Bu, işte o sizin yalan dediğiniz (müminle kâfiri) ayırd etme günüdür.(37:21) | |
(Allah meleklere şöyle buyurur): “- O kâfir olanları, bir de arkadaşlarını ve Allah’dan başka taptıkları putları, hep bir araya toplayın.(37:22) | |
Toplayın da, götürün onları cehennem yoluna, (Sırat köprüsüne doğru).(37:23) | |
"Durdurun onları, çünkü onlar sorguya çekileceklerdir."(37:24) | |
(Melekler o kâfirlere şöyle der): “- Ne oldu sizlere, (azabdan kurtulmak için) yardımlaşmıyorsunuz?”(37:25) | |
Doğrusu, bugün (kıyamet günü Allah’ın emrine) boyun eğmişlerdir onlar.(37:26) | |
Onlar birbirlerini suçlayıb çekişirler.(37:27) | |
(Yardakçılar, öncülerine şöyle) diyecekler: “- Siz, bize sağdan (en sağlam taraftan) gelirdiniz.”(37:28) | |
(Öncüler de yardakçılarına cevap verib şöyle) diyecekler: “- Hayır, doğrusu siz Allah’a iman etmemiştiniz.(37:29) | |
Bizim de sizin üzerinize bir hakimiyetimiz yoktu; ancak siz azmış bir kavim idiniz.(37:30) | |
Onun için Rabbimizin azabı üzerimize gerçekleşti. Muhakkak azabımızı tadacağız.(37:31) | |
Çünkü biz, sizi, dinden çıkardık. Gerçekten biz azgın kimselerdik.”(37:32) | |
O halde, hepsi o gün azabda ortaktırlar.(37:33) | |
İşte biz, müşriklere böyle yaparız.(37:34) | |
Çünkü onlara: “- Allah’dan başka hiç bir ilâh yoktur.” denildiği zaman, baş kaldırıyorlardı;(37:35) | |
Ve: “- Hiç bir mecnûn şair için, biz putlarımızı bırakır mıyız?” diyorlardı.(37:36) | |
Doğrusu O (Peygamber) Kur’an ile geldi ve bütün peygamberleri tasdik etti.(37:37) | |
Elbette siz (ey Mekke halkı, tekzib etmekle) o acıklı azabı tadacaksınız.(37:38) | |
Ve (dünyada) yapmış olduğunuz şeylerden başkasıyla cezalandırılmıyacaksınız.(37:39) | |
Şu kadar ki, Allah’ın ihlâs sahibi kulları müstesnadır.(37:40) | |
İşte bunlar için, (özellikleri) belli bir rızık vardır:(37:41) | |
Türlü meyvalar... Onlar hep ikram olunurlar;(37:42) | |
Naîm Cennetlerinde,(37:43) | |
Karşılıklı tahtlar üzerinde...(37:44) | |
Göze şarabından dolu bir kadehle, (hizmet için) etraflarında dolaşılır.(37:45) | |
Bembeyaz, içenlere lezzetli...(37:46) | |
Onu içmekte bir gaile yok ve onlar, ondan sarhoş da olmazlar.(37:47) | |
Yanlarında, bakışlarını kocalarına hasretmiş iri gözlü hanımlar var.(37:48) | |
Sanki onlar (tüylerle örtülü kalıb toz toprak değmiyen) berrak yumurtalar gibidirler.(37:49) | |
Derken (cennet ehli olanlar) birbirleriyle konuşurlar.(37:50) | |
İçlerinden bir sözcü şöyle der: “- Gerçekten benim (dünyada) bir arkadaşım vardı.(37:51) | |
(Bana) derdi ki, sen cidden (hesab gününe) inananlardan mısın?(37:52) | |
Biz öldüğümüz ve bir toprakla çürümüş bir yığın kemik olduğumuz vakit, gerçekten biz cezalanacakmıyız?”(37:53) | |
(Sonra o sözcü, cennetteki kardeşlerine): “(Şimdi size o arkadaşı göstermek için cehenneme) bir bakar mısınız?”der.(37:54) | |
Derken (bizzat kendisi) bakmış, onu tâ cehennemin ortasında görmüştür.(37:55) | |
(Ona şöyle) der: “-Vallahi, doğrusu sen, az daha beni helâk edecektin.(37:56) | |
Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de (bu cehennemde seninle) tutuklananlardan olacaktım.(37:57) | |
(İşte bak), biz dünyadaki ilk ölümümüzden başka bir daha ölecek değiliz;(37:58) | |
Ve biz azaba uğratılacak da değiliz.”(37:59) | |
İşte bu, şübhe yok ki en büyük kurtuluştur.(37:60) | |
Böyle ebedî bir saadet için çalışsın çalışanlar...(37:61) | |
Bu (cennet nimetlerine) konmak mı hayırlı, yoksa (kokusu kötü ve tadı acı olan cehennemdeki) Zakkûm ağacı mı?(37:62) | |
Gerçekten biz zakkûm ağacını kâfirler için (ahirette) bir azab yaptık.(37:63) | |
O bir ağaçtır ki, cehennemin dibinden çıkar.(37:64) | |
Meyvaları, (çirkin) şeytanların başları gibidir.(37:65) | |
Muhakkak o kâfirler bundan yiyecekler de karınlarını bundan dolduracaklar.(37:66) | |
Ondan doyduktan sonra, onlar için kaynar bir içki var.(37:67) | |
Sonra da dönecekleri yer şübhesiz ki yine cehennemdir.(37:68) | |
Çünkü onlar, babalarını (dünyada) sapıklıkta buldular.(37:69) | |
Kendileri de onların (sapık) izleri üzerinde koşturuluyorlardı.(37:70) | |
(Ey Rasûlüm), senin kavminden önce eski ümmetlerin çoğu dalâlette idi.(37:71) | |
Gerçekten biz onlara, azabla korkutucu peygamberler de gönderdik.(37:72) | |
Şimdi bak, o korkutulanların akıbeti (helâk edilişleri) nasıl oldu?(37:73) | |
Ancak Allah’ın, küfürden korunmuş, kulları müstesna; (onlar azabdan kurtulmuşlardır).(37:74) | |
Gerçekten Nûh bize dua etmişti de ne güzel icabet etmiştik (duasını kabul edip kavmini suda boğmuş, kendisi ile iman edenleri kurtarmıştık).(37:75) | |
Biz, hem onu, hem ehlini (kendisine iman edenleri) o büyük sıkıntıdan kurtardık.(37:76) | |
Hem (Nûh’un kıyamete kadar) zürriyetini, bakî kalanlar kıldık.(37:77) | |
Hem de Nûh için, sonradan gelenler içinde iyi bir yâd bıraktık.(37:78) | |
(Onu şöyle yâd ederler): “- Bütün âlemler içinde Nûh’a selam olsun...”(37:79) | |
İşte biz, güzel söz söyleyib güzel iş yapanları böyle mükafatlandırırız.(37:80) | |
Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandı.(37:81) | |
Sonra da diğerlerini, (kendisine iman etmiyenleri) suda boğduk.(37:82) | |
Şüphesiz İbrahim de, Nûh’un (esasta aynı) dinindendi.(37:83) | |
Çünkü Rabbine halis bir kalb ile gelmişti.(37:84) | |
O vakit babasına ve kavmine şöyle demişti: “- Siz nelere tapıyorsunuz?(37:85) | |
Yalancılık etmek için mi Allah’dan başka ilâhlar istiyorsunuz?(37:86) | |
Âlemlerin Rabbine olan zannınız nedir?”(37:87) | |
Derken yıldızlara bir baktı da,(37:88) | |
(Sirayet korkusu ile etrafındakiler kaçsın diye) “- Ben hastayım” dedi.(37:89) | |
O vakit (yanında bulunanlar) arkalarını dönerek başından kaçıverdiler.(37:90) | |
Bunun üzerine gizlice onların ilâhlarına (putlarına) varıb dedi ki: “- (Şu yanınızda bulunan yemekleri) yemez misiniz?”(37:91) | |
Ne oluyor size, konuşmuyorsunuz?”(37:92) | |
Derken onlara sağ eliyle (kuvvetle) vurub (onları) parçaladı.(37:93) | |
Bunun üzerine kavmi koşarak kendisine geldi.(37:94) | |
(İbrahim, onlara) dedi ki: “- Siz, kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?”(37:95) | |
Halbuki sizi de, yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.”(37:96) | |
(Onlar şöyle) dediler: “- İbrahim için (duvarla çevrili) bir bina yapın da, onu ateşe atın.”(37:97) | |
Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Biz de tuttuk onları çok alçak duruma düşürdük.(37:98) | |
Bir de (İbrahîm) şöyle dedi: “- Ben Rabbime, (bana emrettiği yere) gidiyorum, O bana yolunu gösterir.”(37:99) | |
Ey Rabbim! Bana salihlerden bir çocuk ihsan buyur, (diye dua etti).(37:100) | |
Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik.(37:101) | |
Vakta ki, yanında koşmak çağına erdi, (ona şöyle) dedi: “- Yavrum! Ben rüyamda görüyorum ki, seni boğazlıyorum. Artık bak, ne düşünürsün?” (Çocuk ona şöyle) dedi: “- Babacağım! Sana, ne emrediliyorsa yap; İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın.”(37:102) | |
Vakta ki, bu suretle ikisi de, (baba-oğul Allah’ın emrine) teslim oldular. İbrahim, çocuğu yanı üzerine yıktı.(37:103) | |
Biz de ona şöyle nida ettik: “- Ey İbrahîm!(37:104) | |
Gerçekten rüyana sadakat gösterdin. Şüphe yok ki biz, güzel amel işliyenleri işte böyle mükafatlandırırız.”(37:105) | |
Muhakkak ki bu, açık bir imtihandı.(37:106) | |
(Oğlunu kesmeğe karşılık) ona büyük bir kurbanlık, (semiz koç) fidye verdik.(37:107) | |
Yine ona, sonradan gelenler içinde iyi bir yâd bıraktık.(37:108) | |
Bizden saadet ve selâmet olsun İbrahim’e...(37:109) | |
Güzel amel işliyenleri, işte böyle mükafatlandırırız.(37:110) | |
Çünkü o, mümin kullarımızdandı.(37:111) | |
Bir de ona salihlerden bir peygamber olmak üzere İshâk’ı müjdeledik.(37:112) | |
Hem İbrahîm’e, hem İshâk’a bereketler verdik. Her ikisinin soyundan mümin olan da var, nefsine açık zulmeden de var.(37:113) | |
Gerçekten biz, Mûsa ile Harûn’u da (peygamberlikle) nimetlendirdik.(37:114) | |
Hem kendilerini, hem (kendilerine iman eden) kavimlerini o büyük felâketten, (suda boğulmaktan) kurtardık.(37:115) | |
Onlara yardım ettik de, galib gelenler onlar oldular.(37:116) | |
İkisine de (helal ve haramı) açıklayan Tevrat kitabını verdik.(37:117) | |
Kendilerine doğru yolu gösterdik.(37:118) | |
Sonradan gelenler içinde onlara güzel bir yâd bıraktık.(37:119) | |
Bizden Mûsa’ya ve Harûn’a saadet ve selâmet olsun...(37:120) | |
Gerçekten biz, güzel amel işliyenleri böyle mükâfatlandırırız.(37:121) | |
Çünkü ikisi de mümin kullarımızdandı.(37:122) | |
Doğrusu İlyas da, gönderilen peygamberlerdendi.(37:123) | |
O vakit kavmine şöyle demişti: “- Siz Allah’dan korkmaz mısınız?(37:124) | |
O en güzel yaradanı bırakıb da Ba’l isimli puta mı tapıyorsunuz?(37:125) | |
Allah sizin de Rabbinizdir, evvelki atalarınızın da Rabbidir.(37:126) | |
Fakat onlar İlyas’ı tekzib ettiler. Muhakkak onlar hazırlanıb (cehenneme) götürüleceklerdir.(37:127) | |
Ancak Allah’ın ihlâs sahibi (mümin) kulları müstesnadır.(37:128) | |
Biz ona, sonradan gelenler içinde güzel bir yâd bıraktık.(37:129) | |
Bizden saadet ve selamet olsun İlyas’a...(37:130) | |
Doğrusu o, mümin kullarımızdandı.(37:132) | |
Şüphesiz Lût da gönderilen peygamberlerdendi.(37:133) | |
Hani hem onu, hem de ehlini toptan kurtarmıştık.(37:134) | |
Ancak (imansız zevcesi) bir koca karı azab içinde kalanlar arasında oldu.(37:135) | |
Sonra diğerlerini helâk eyledik.(37:136) | |
(137-138) Elbette siz, sabah ve akşam onlara (harabeye dönmüş yurdlarına ticaret maksadıyla gelib geçerken) uğrarsınız. Artık düşünüb ibret almaz mısınız?(37:137) | |
Şüphesiz Yûnus da gönderilen peygamberlerdendi.(37:139) | |
Hani o, (kavmine vaad ettiği azab gelmeyince aralarında çıkıb) yüklü gemiye kaçmıştı.(37:140) | |
(Gemiye binince gemi durdu. O zaman, gemicilerin inancına göre geminin durması, aralarında kaçak bir kölenin bulunmasından ileri gelirdi. İşte kaçağı bulmak için aralarında) Kur’a çekti de mağlublardan oldu. (Bunun üzerine kendini denize attı).(37:141) | |
(Kavminden kaçmış olduğundan ötürü) nefsini kınamış bir halde iken, hemen balık onu yuttu.(37:142) | |
Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı.(37:143) | |
Muhakkak (kabirlerden) dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.(37:144) | |
Hemen onu sahile attık, hasta idi.(37:145) | |
Üzerine (gölge vermek için) kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.(37:146) | |
Biz onu yüzbine, hatta daha ziyadesine peygamber göndermiştik.(37:147) | |
Nihayet (Yunus peygamberin gaybubetinde azab gören kavmi) ona iman ettiler de onları ömürlerinin sonuna kadar geçindirdik.(37:148) | |
(Ey Rasûlüm), şimdi Mekke halkına sor: “- Kızlar Rabbinin de, oğullar onların mı?(37:149) | |
Yoksa biz, melekleri dişi yaratmışız da onlar şahid mi bulunuyorlarmış?(37:150) | |
Haberin olsun ki, onlar, uydurmalarından dolayı şöyle derler:(37:151) | |
“- Allah doğurdu.” Mühahakkak ki onlar (sözlerinde) yalancıdırlar.(37:152) | |
(Yoksa Allah), kızları oğullara tercih mi etmiş?(37:153) | |
Ne oluyor size, nasıl (bu kadar kötü) hüküm veriyorsunuz?(37:154) | |
(Allah’ın evlâd edinmekten münezzeh olduğunu) hiç de mi düşünmezsiniz?(37:155) | |
Yoksa, sizin (gökten inen) açık bir hüccetiniz, (kitabınız) mı var?(37:156) | |
Doğru söyliyenlerseniz, getirin kitabınızı...(37:157) | |
Bir de Mekke kâfirleri, Allah ile cinler (melekler) arasında tuttular bir hısımlık uydurdular. Gerçekten cinler bilirler ki, onlar yakalanıb cehenneme götürüleceklerdir.(37:158) | |
Allah, onların isnad ettikleri bütün noksan vasıflardan münezzehtir.(37:159) | |
Lâkin Allah’ın ihlâs sahibi (mümin) kulları müstesna; (onlar böyle noksan vasıfları söylemezler ve cehennemlik değildirler).(37:160) | |
(Ey Mekke’liler), siz ve Allah’dan başka taptıklarınız,(37:161) | |
Allah’a karşı kimseyi kandırıb ifsad edemezsiniz.(37:162) | |
Meğer ki, (Allah’ın ezelî ilminde) cehenneme girecek kimse olsun.(37:163) | |
(Cebrail şöyle dedi) “- Bizden (melekler topluluğundan) herkes için belli bir makam vardır, (orada Rabbine ibadet eder).(37:164) | |
Gerçekten biz, (Allah’ın emri karşısında) saf bağlayanlarız.(37:165) | |
Ve Muhakkak ki biz, (Allah’ı şanına lâyık olmayan şeylerden) tenzih edenleriz.”(37:166) | |
Doğrusu (Peygamberin gelmesinden önce Mekke halkı) şöyle diyorlardı:(37:167) | |
“- Eğer yanımızda evvelkilerin kitablarından bir kitab olsaydı,(37:168) | |
Herhalde Allah’ın ihlas sahibi kullarından olurduk.”(37:169) | |
Fakat şimdi onu, (Peygamber’i ve Kur’an’ı) inkâr ettiler. Artık ileride (başlarına gelecek azabı) bileceklerdir.(37:170) | |
Gerçekten elçilikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir:(37:171) | |
“- Muhakkak onlar (peygamberler), bizzat onlar muzaffer olacaklardır.(37:172) | |
Ve elbette bizim (mümin) askerlerimiz; muhakkak onlar galib geleceklerdir.”(37:173) | |
Onun için bir zamana kadar o kâfirlerden yüz çevir (Rasûlüm).(37:174) | |
Gözetle onları, yakında (kendilerine ne yapılacağını) görecekler.(37:175) | |
Şimdi çabucak azabımızı mı istiyorlar?(37:176) | |
Fakat civarlarına (ansızın azab) indiği vakit, ne fenadır o kendilerine acı haber verilenlerin sabahı!...(37:177) | |
Yine sen (Ey Rasûlüm), bir zamana kadar onlardan yüz çevir.(37:178) | |
Gör onları, yakında (azabı) göreceklerdir.(37:179) | |
İzzet sahibi Rabbin, onların (uygunsuz) vasıflamalarından münezzehdir.(37:180) | |
Bütün peygamberlere selâm olsun;(37:181) | |
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a da hamd olsun...(37:182) | |