» 16 / Nahl  61:

Kuran Sırası: 16
İniş Sırası: 70
Nahl Suresi = Ari Suresi
68-69. ayetlerinde Allah’in balarisina daglardan agaçlardan ve çardaklardan evler edinmesi emrinden dolayi bu adi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَلَوْ (WLW) = velev : ve eğer
2. يُؤَاخِذُ (YÙEḢZ̃) = yu'āḣiƶu : cezalandırsaydı
3. اللَّهُ (ELLH) = llahu : Allah
4. النَّاسَ (ELNES) = n-nāse : insanları
5. بِظُلْمِهِمْ (BƵLMHM) = biZulmihim : yaptıkları (her) haksızlıkla
6. مَا (ME) = mā :
7. تَرَكَ (TRK) = terake : bırakmazdı
8. عَلَيْهَا (ALYHE) = ǎleyhā : üzerinde (yeryüzünde)
9. مِنْ (MN) = min : hiçbir
10. دَابَّةٍ (D̃EBT) = dābbetin : canlı
11. وَلَٰكِنْ (WLKN) = velākin : fakat
12. يُؤَخِّرُهُمْ (YÙḢRHM) = yu'eḣḣiruhum : onları erteler
13. إِلَىٰ (ÎL) = ilā : -ye kadar
14. أَجَلٍ (ÊCL) = ecelin : bir süre-
15. مُسَمًّى (MSM) = musemmen : takdir edilen
16. فَإِذَا (FÎZ̃E) = feiƶā : zaman
17. جَاءَ (CEÙ) = cā'e : geldiği
18. أَجَلُهُمْ (ÊCLHM) = eceluhum : süreleri
19. لَا (LE) = lā : asla
20. يَسْتَأْخِرُونَ (YSTÊḢRWN) = yeste'ḣirūne : geri kalmazlar
21. سَاعَةً (SEAT) = sāǎten : bir sa'at (dahi)
22. وَلَا (WLE) = ve lā : ne de
23. يَسْتَقْدِمُونَ (YSTGD̃MWN) = yesteḳdimūne : ileri geçerler
ve eğer | cezalandırsaydı | Allah | insanları | yaptıkları (her) haksızlıkla | | bırakmazdı | üzerinde (yeryüzünde) | hiçbir | canlı | fakat | onları erteler | -ye kadar | bir süre- | takdir edilen | zaman | geldiği | süreleri | asla | geri kalmazlar | bir sa'at (dahi) | ne de | ileri geçerler |

[] [EḢZ̃] [] [NWS] [ƵLM] [] [TRK] [] [] [D̃BB] [] [EḢR] [] [ECL] [SMW] [] [CYE] [ECL] [] [EḢR] [SWA] [] [GD̃M]
WLW YÙEḢZ̃ ELLH ELNES BƵLMHM ME TRK ALYHE MN D̃EBT WLKN YÙḢRHM ÎL ÊCL MSM FÎZ̃E CEÙ ÊCLHM LE YSTÊḢRWN SEAT WLE YSTGD̃MWN

velev yu'āḣiƶu llahu n-nāse biZulmihim terake ǎleyhā min dābbetin velākin yu'eḣḣiruhum ilā ecelin musemmen feiƶā cā'e eceluhum yeste'ḣirūne sāǎten ve lā yesteḳdimūne
ولو يؤاخذ الله الناس بظلمهم ما ترك عليها من دابة ولكن يؤخرهم إلى أجل مسمى فإذا جاء أجلهم لا يستأخرون ساعة ولا يستقدمون

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولو | WLW velev ve eğer And if
يؤاخذ ا خ ذ | EḢZ̃ YÙEḢZ̃ yu'āḣiƶu cezalandırsaydı Allah were to seize
الله | ELLH llahu Allah Allah were to seize
الناس ن و س | NWS ELNES n-nāse insanları the mankind
بظلمهم ظ ل م | ƵLM BƵLMHM biZulmihim yaptıkları (her) haksızlıkla for their wrongdoing
ما | ME not
ترك ت ر ك | TRK TRK terake bırakmazdı He (would) have left
عليها | ALYHE ǎleyhā üzerinde (yeryüzünde) upon it
من | MN min hiçbir any
دابة د ب ب | D̃BB D̃EBT dābbetin canlı moving creature,
ولكن | WLKN velākin fakat but
يؤخرهم ا خ ر | EḢR YÙḢRHM yu'eḣḣiruhum onları erteler He defers them
إلى | ÎL ilā -ye kadar for
أجل ا ج ل | ECL ÊCL ecelin bir süre- a term
مسمى س م و | SMW MSM musemmen takdir edilen appointed.
فإذا | FÎZ̃E feiƶā zaman Then when
جاء ج ي ا | CYE CEÙ cā'e geldiği comes
أجلهم ا ج ل | ECL ÊCLHM eceluhum süreleri their terms
لا | LE asla not
يستأخرون ا خ ر | EḢR YSTÊḢRWN yeste'ḣirūne geri kalmazlar they (will) remain behind
ساعة س و ع | SWA SEAT sāǎten bir sa'at (dahi) an hour
ولا | WLE ve lā ne de and not
يستقدمون ق د م | GD̃M YSTGD̃MWN yesteḳdimūne ileri geçerler they can advance (it).

16:61 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

ve eğer | cezalandırsaydı | Allah | insanları | yaptıkları (her) haksızlıkla | | bırakmazdı | üzerinde (yeryüzünde) | hiçbir | canlı | fakat | onları erteler | -ye kadar | bir süre- | takdir edilen | zaman | geldiği | süreleri | asla | geri kalmazlar | bir sa'at (dahi) | ne de | ileri geçerler |

[] [EḢZ̃] [] [NWS] [ƵLM] [] [TRK] [] [] [D̃BB] [] [EḢR] [] [ECL] [SMW] [] [CYE] [ECL] [] [EḢR] [SWA] [] [GD̃M]
WLW YÙEḢZ̃ ELLH ELNES BƵLMHM ME TRK ALYHE MN D̃EBT WLKN YÙḢRHM ÎL ÊCL MSM FÎZ̃E CEÙ ÊCLHM LE YSTÊḢRWN SEAT WLE YSTGD̃MWN

velev yu'āḣiƶu llahu n-nāse biZulmihim terake ǎleyhā min dābbetin velākin yu'eḣḣiruhum ilā ecelin musemmen feiƶā cā'e eceluhum yeste'ḣirūne sāǎten ve lā yesteḳdimūne
ولو يؤاخذ الله الناس بظلمهم ما ترك عليها من دابة ولكن يؤخرهم إلى أجل مسمى فإذا جاء أجلهم لا يستأخرون ساعة ولا يستقدمون

[] [ا خ ذ ] [] [ن و س] [ظ ل م] [] [ت ر ك] [] [] [د ب ب] [] [ا خ ر] [] [ا ج ل] [س م و] [] [ج ي ا] [ا ج ل] [] [ا خ ر] [س و ع] [] [ق د م]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
ولو | WLW velev ve eğer And if
Vav,Lam,Vav,
6,30,6,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
COND – conditional particle
الواو عاطفة
حرف شرط
يؤاخذ ا خ ذ | EḢZ̃ YÙEḢZ̃ yu'āḣiƶu cezalandırsaydı Allah were to seize
Ye,,Elif,Hı,Zel,
10,,1,600,700,
V – 3rd person masculine singular (form III) imperfect verb
فعل مضارع
الله | ELLH llahu Allah Allah were to seize
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
الناس ن و س | NWS ELNES n-nāse insanları the mankind
Elif,Lam,Nun,Elif,Sin,
1,30,50,1,60,
N – accusative masculine plural noun
اسم منصوب
بظلمهم ظ ل م | ƵLM BƵLMHM biZulmihim yaptıkları (her) haksızlıkla for their wrongdoing
Be,Zı,Lam,Mim,He,Mim,
2,900,30,40,5,40,
P – prefixed preposition bi
N – genitive masculine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
جار ومجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
ما | ME not
Mim,Elif,
40,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
ترك ت ر ك | TRK TRK terake bırakmazdı He (would) have left
Te,Re,Kef,
400,200,20,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
عليها | ALYHE ǎleyhā üzerinde (yeryüzünde) upon it
Ayn,Lam,Ye,He,Elif,
70,30,10,5,1,
P – preposition
PRON – 3rd person feminine singular object pronoun
جار ومجرور
من | MN min hiçbir any
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
دابة د ب ب | D̃BB D̃EBT dābbetin canlı moving creature,
Dal,Elif,Be,Te merbuta,
4,1,2,400,
N – genitive feminine indefinite noun
اسم مجرور
ولكن | WLKN velākin fakat but
Vav,Lam,Kef,Nun,
6,30,20,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
AMD – amendment particle
الواو عاطفة
حرف استدراك
يؤخرهم ا خ ر | EḢR YÙḢRHM yu'eḣḣiruhum onları erteler He defers them
Ye,,Hı,Re,He,Mim,
10,,600,200,5,40,
V – 3rd person masculine singular (form II) imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
إلى | ÎL ilā -ye kadar for
,Lam,,
,30,,
P – preposition
حرف جر
أجل ا ج ل | ECL ÊCL ecelin bir süre- a term
,Cim,Lam,
,3,30,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
مسمى س م و | SMW MSM musemmen takdir edilen appointed.
Mim,Sin,Mim,,
40,60,40,,
N – genitive masculine indefinite (form II) passive participle
اسم مجرور
فإذا | FÎZ̃E feiƶā zaman Then when
Fe,,Zel,Elif,
80,,700,1,
REM – prefixed resumption particle
T – time adverb
الفاء استئنافية
ظرف زمان
جاء ج ي ا | CYE CEÙ cā'e geldiği comes
Cim,Elif,,
3,1,,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
أجلهم ا ج ل | ECL ÊCLHM eceluhum süreleri their terms
,Cim,Lam,He,Mim,
,3,30,5,40,
N – nominative masculine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
لا | LE asla not
Lam,Elif,
30,1,
NEG – negative particle
حرف نفي
يستأخرون ا خ ر | EḢR YSTÊḢRWN yeste'ḣirūne geri kalmazlar they (will) remain behind
Ye,Sin,Te,,Hı,Re,Vav,Nun,
10,60,400,,600,200,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form X) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ساعة س و ع | SWA SEAT sāǎten bir sa'at (dahi) an hour
Sin,Elif,Ayn,Te merbuta,
60,1,70,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
ولا | WLE ve lā ne de and not
Vav,Lam,Elif,
6,30,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
NEG – negative particle
الواو عاطفة
حرف نفي
يستقدمون ق د م | GD̃M YSTGD̃MWN yesteḳdimūne ileri geçerler they can advance (it).
Ye,Sin,Te,Gaf,Dal,Mim,Vav,Nun,
10,60,400,100,4,40,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form X) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَلَوْ: ve eğer | يُؤَاخِذُ: cezalandırsaydı | اللَّهُ: Allah | النَّاسَ: insanları | بِظُلْمِهِمْ: yaptıkları (her) haksızlıkla | مَا: | تَرَكَ: bırakmazdı | عَلَيْهَا: üzerinde (yeryüzünde) | مِنْ: hiçbir | دَابَّةٍ: canlı | وَلَٰكِنْ: fakat | يُؤَخِّرُهُمْ: onları erteler | إِلَىٰ: -ye kadar | أَجَلٍ: bir süre- | مُسَمًّى: takdir edilen | فَإِذَا: zaman | جَاءَ: geldiği | أَجَلُهُمْ: süreleri | لَا: asla | يَسْتَأْخِرُونَ: geri kalmazlar | سَاعَةً: bir sa'at (dahi) | وَلَا: ne de | يَسْتَقْدِمُونَ: ileri geçerler |
Kırık Meal (Harekesiz) : |ولو WLW ve eğer | يؤاخذ YÙEḢZ̃ cezalandırsaydı | الله ELLH Allah | الناس ELNES insanları | بظلمهم BƵLMHM yaptıkları (her) haksızlıkla | ما ME | ترك TRK bırakmazdı | عليها ALYHE üzerinde (yeryüzünde) | من MN hiçbir | دابة D̃EBT canlı | ولكن WLKN fakat | يؤخرهم YÙḢRHM onları erteler | إلى ÎL -ye kadar | أجل ÊCL bir süre- | مسمى MSM takdir edilen | فإذا FÎZ̃E zaman | جاء CEÙ geldiği | أجلهم ÊCLHM süreleri | لا LE asla | يستأخرون YSTÊḢRWN geri kalmazlar | ساعة SEAT bir sa'at (dahi) | ولا WLE ne de | يستقدمون YSTGD̃MWN ileri geçerler |
Kırık Meal (Okunuş) : |velev: ve eğer | yu'āḣiƶu: cezalandırsaydı | llahu: Allah | n-nāse: insanları | biZulmihim: yaptıkları (her) haksızlıkla | : | terake: bırakmazdı | ǎleyhā: üzerinde (yeryüzünde) | min: hiçbir | dābbetin: canlı | velākin: fakat | yu'eḣḣiruhum: onları erteler | ilā: -ye kadar | ecelin: bir süre- | musemmen: takdir edilen | feiƶā: zaman | cā'e: geldiği | eceluhum: süreleri | : asla | yeste'ḣirūne: geri kalmazlar | sāǎten: bir sa'at (dahi) | ve lā: ne de | yesteḳdimūne: ileri geçerler |
Kırık Meal (Transcript) : |WLW: ve eğer | YÙEḢZ̃: cezalandırsaydı | ELLH: Allah | ELNES: insanları | BƵLMHM: yaptıkları (her) haksızlıkla | ME: | TRK: bırakmazdı | ALYHE: üzerinde (yeryüzünde) | MN: hiçbir | D̃EBT: canlı | WLKN: fakat | YÙḢRHM: onları erteler | ÎL: -ye kadar | ÊCL: bir süre- | MSM: takdir edilen | FÎZ̃E: zaman | CEÙ: geldiği | ÊCLHM: süreleri | LE: asla | YSTÊḢRWN: geri kalmazlar | SEAT: bir sa'at (dahi) | WLE: ne de | YSTGD̃MWN: ileri geçerler |
Abdulbaki Gölpınarlı : Allah, insanları zulümleri yüzünden helâk etseydi yeryüzünde yürür bir tek mahlûk kalmazdı, fakat onlara azâp etmeyi mukadder bir zamâna tehîr etti; vakitleri gelince de ne bir an geri kalırlar, ne bir an önce gelip çatar o mukadder vakit.
Adem Uğur : Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.
Ahmed Hulusi : Eğer Allâh insanları zulümlerinden dolayı sorumlu tutup sonucunu hemen yaşatsaydı, (arz) üzerinde hiçbir DABBE (insan değil insan bedeni) bırakmazdı! Fakat onları hükmedilmiş bir vakte tehir ediyor. . . Ecelleri geldiği vakit de ne bir saat geri kalırlar, ne de öne geçebilirler.
Ahmet Tekin : Eğer Allah, günahları, isyanları ve inkârları yüzünden insanları anında cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde cezalandırmadık hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onlara belli bir müddete kadar vâde tanıyor. Ecelleri geldiği zaman, onu ne bir an erteleyebilirler, ne de belirlenmiş vadeyi öne alabilirler.
Ahmet Varol : Eğer Allah insanları zulümlerinden dolayı ele alsaydı (yer) üzerinde bir tek canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar ertelemektedir. Ecelleri geldiğinde artık ne bir saat geri bırakılırlar ne de öne alınırlar.
Ali Bulaç : Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiç bir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.
Ali Fikri Yavuz : Eğer Allah, zulümleri (günahları) yüzünden insanları hesaba çekiverseydi, yeryüzünde kımıldayan tek bir canlı bırakmazdı. Fakat Allah, onları takdir edilen bir müddete kadar geciktirir. Müddetleri (ecelleri) de geldiği zaman, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.
Bekir Sadak : Allah insanlari haksizliklarindan oturu yakalayacak olsaydi, yeryuzunde canli birakmazdi. Fakat onlari belirli bir sureye kadar erteler. Sureleri dolunca onu ne bir saat geciktirebilirler ne de one alabilirler.
Celal Yıldırım : Eğer Allah, insanları zulümlerinden dolayı (hemen) cezâlandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki onları belli bir süreye kadar geciktirir. Artık onların eceli gelince ne bir an gecikebilirler, ne de öne geçebilirler.
Diyanet İşleri : Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.
Diyanet İşleri (eski) : Allah insanları haksızlıklarından ötürü yakalayacak olsaydı, yeryüzünde canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Süreleri dolunca onu ne bir saat geciktirebilirler ne de öne alabilirler.
Diyanet Vakfi : Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, orada hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.
Edip Yüksel : ALLAH zulümlerinden dolayı insanları cezalandırsaydı orada bir yaratık bırakmazdı; ne var ki onları belli bir süreye kadar erteler. Sürelerinin sonu geldiği zaman da ne bir saat öne alınırlar, ne de ertelenirler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Eğer Allah insanları zulümleri yüzünden hesaba çekseydi, yeryüzünde kımıldayan tek canlı bırakmazdı. Fakat Allah onları, belli bir vakte kadar erteler. Müddetleri (ecelleri) geldiği zaman, onu ne bir saat erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Şayet Allah insanları zulümleri ile cezalandırsaydı, yeryüzünde bir tek deprenen canlı bırakmazdı, fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Süre sonu geldiğinde ise ne bir an erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Maamafih Allah insanları zulümleriyle muahaze ediverse idi Yer yüzünde bir deprenen bırakmazdı, velâkin onları mukadder bir ecele kadar te'hır eder, ecelleri geldiği vakıt da bir saat ne geriletebilirler, ne öne geçebilirler
Fizilal-il Kuran : Eğer Allah, zalimce davranışlarından ötürü insanların, hemen yakasına yapışsa yeryüzünde bir tek canlıyı sağ bırakmazdı. Fakat o insanlara belirli bir sürenin sonuna kadar mühlet tanır. Süreleri dolunca onu, ne bir an erteleyebilirler ve ne de öne alabilirler.
Gültekin Onan : Eğer Tanrı, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiç bir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir ecele kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.
Hakkı Yılmaz : Ve eğer Allah, yanlış işleri nedeniyle insanları sorgulayıp cezalandıracak olsaydı, yeryüzünün üstünde irili-ufaklı tüm canlılardan hiçbir şey bırakmazdı. Velâkin onları adı konulmuş bir süreye kadar erteler. Artık onların sürelerinin sonu gelince de ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.
Hasan Basri Çantay : Eğer Allah insanları zulümleri yüzünden muâhaze edecek Olsaydı (yer) üstünde hiç bir canlı mahluk bırakmazdı. Fakat O, bunları (insanları kendisince) adlandırılmış (takdîr edilmiş) bir müddete kadar gecikdirir. Ecelleri (vakıfları) geldiği zaman ise onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.
Hayrat Neşriyat : Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden (hak ettikleri şekilde) yakalayacak olsaydı, (yeryüzü) üzerinde hareketli hiçbir canlı bırakmazdı; fakat onları belirli bir vakte kadar te’hîr eder. Artık ecelleri geldiği zaman, ne bir saat (bir an) geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.
İbni Kesir : Şayet Allah, zulümlerinden dolayı insanları yakalayacak olsaydı; yeryüzünde bir tek canlı bırakmazdı. Fakat onları belli bir müddete kadar tehir eder. Müddetleri dolunca onu ne bir an geciktirebilirler, ne de bir an öne alabilirler.
İskender Evrenosoğlu : Ve eğer Allah, insanları zulümleri sebebiyle sorgulayıp (derhal) cezalandırsaydı, onun (yeryüzünün) üzerinde yürüyen canlılardan bir canlı bırakmazdı. Ve fakat onları, belirli bir zamana kadar tehir eder (erteler). Artık onların ecelleri geldiği zaman ne bir saat tehir edilir (ertelenir) ne de (bir saat) evvele alınır.
Muhammed Esed : İmdi, eğer Allah, (bu dünyada) yaptıkları kötülüklerden ötürü, insanları (hemen) tepeleyecek olsaydı, yeryüzünde tek bir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları, belirlenmiş bir sürenin sonuna kadar erteliyor. Süreleri dolduğu zaman, sonlarını bir an olsun ne geciktirebilirler, ne de öne alabilirler.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve eğer Allah Teâlâ nâsı zulümleri sebebiyle muaheze edecek olsa idi yeryüzünde bir hareket eder mahluk bırakmazdı. Velâkin onları mukadder bir zamana kadar tehir eder. Onların ecelleri geldiği vakit ise onlar ne bir saat geri kalabilirler ve ne de öne geçebilirler.
Ömer Öngüt : Eğer Allah zulümleri yüzünden insanları cezalandırsaydı, yeryüzünde tek canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir süreye kadar geciktirir. Süreleri dolunca da, ne bir an geri kalabilirler ne de ileri geçerler.
Şaban Piriş : Eğer Allah, zulümleri sebebiyle hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiç bir canlı bırakmazdı. Fakat O, belli bir süreye kadar erteler. Onların eceli gelince de bir dakika geciktirmesi de; öne alması da beklenemez.
Suat Yıldırım : Eğer Allah zulümleri yüzünden insanları cezalandıracak olsaydı dünyada tek canlı bile bırakmazdı. Fakat onları takdir ettiği bir vâdeye kadar bekletir. Vâdeleri gelince ne bir an öne alabilir, ne bir an geriye bırakabilirler.
Süleyman Ateş : Eğer Allâh, insanları, yaptıkları (her) haksızlıkla cezâlandırsaydı, yeryüzünde tek canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir süreye kadar erteler. Süreleri geldiği zaman da bir sâ'at dahi ne geri kalırlar, ne de ileri geçerler (derhal mahvolup giderler).
Tefhim-ul Kuran : Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiç bir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.
Ümit Şimşek : Allah insanları zulümleriyle cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde tek bir canlı bırakmazdı. Fakat Allah onların hesabını belirlenmiş ecellerine erteler. Ecelleri geldiğinde de onu ne bir an geri bırakabilir, ne de bir an öne alabilirler.
Yaşar Nuri Öztürk : Eğer Allah, insanları zulümlerine karşı cezalandırsaydı, yeryüzünde debelenen bir şey bırakmazdı. Ama öyle yapmıyor, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Süreleri geldiğinde ise ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçebilirler.


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}